Maveracıların Üstad’a Ayıbı

MÂVERÂCILAR VE BİR ÖLÇÜ

Bu arada «Mâverâ» isimli, üzerinde erimeye ve bir takım vaadler hecelemeye değer bir mecmua ve etrafında bir çevre var ki, herbirini tam ayar Büyük Doğucu bildiğim ve kadromuzda gösterdiğim, (otomobil-kendinden hareketli) eser verme çağında, olgun yaşta gençler diye sıfatlandırılabilir bu zümreyi korkunç bir kaçaklık içinde görmekle, öteden beri biricik gıdamı teşkil eden inkisar ve ıstırapların en zalimine uğramış bulunuyorum.

Bunlar benim M.S.P. Millet Vekili namzetleri listesine alınmak üzere öne sürdüğüm ve âdi şahıs plânı üstünde fikir ve ideal temsilcileri olarak mutlaka kabullerini istediğim ve atlatıldıklarına şahit olduğum gençler…

Heyhat ki, şahıslariyle değil, fikirleriyle listeye alınmayan bu gençler, yine benimle her noktada mutabık fikirlerine rağmen, M.S.P’ye karşı aldığım tavır üzerine onların bir gazetesine kapılanmakta, dâvalarını gütmekte ve bana aykırı tavır takınmakta tereddüt etmediler.

Onlar ki, kitaplarında annelerini «Büyük Doğu» diye göstermişler ve bana «siz bize komünist partisine girin deseniz gireriz!» demişlerdi, nasıl oldu da asıllarını inkâr ettiler, annenin hakkını helâl etmeyeceğini düşünmediler; ve üstelik hadiseyi mahrem plânda tutmayıp bir keresinde şerefsiz bir telmih ve îma yoliyle müslümanlar arasında fitne çıkarmakla suçladılar.

Öyle mi?.. Buyursunlar işi aleniyete vurmak cüretinin karşılığını!..

Fitnenin ancak gerçek müslümanlar arasında çıkarılmaması gerek bir emir olduğunu, aksine, sahtelerle düşmanlara karşı taarruzun da farz değerinde olduğunu ve bizim çattıklarımızın müslümanlar değil, (etiket) ve (rozet) satıcısı simsarlar olduğunu öğrensinler… Ve artık annelerinin yüzünü görmez, hâl ve hatırını sormaz ve yerini yurdunu aramaz olsunlar!.. Bunlardan biri bana, telefonda: — Biz sizin M.S.P.’ye çatmanızdan değil, A.P. ve M.H.P.’ye avans vermenizden yaralıyız! Deyince büsbütün inkisara düştüm, Dâvamızı sancak direğinin tepesine çıkarmak için biri küfür ve öbürü kalpazanlıktan ibaret basamaklar yanında, ne kadar çarık-çürük olsa da tamir kabul edebilir ve sıklet çekebilir A.P. ve M.H.P. merdivenlerine ümit bağlamaktan -ve sözüme dikkat edin!- hiç olmazsa mücadelemizi ancak onların iktidara gelmesiyle mümkün görmekten başka çare kalmıyor; bu kadar ince ve hesaplı bir politika ve strateji nasıl oluyor da anlaşılmıyor ve «harp hüd’adır!» hadîsinin tam yeri olan bu vaziyet, onlardan olmak sanılıyor? Kaldı ki, onlar telkin ve tesirimizle bizden olurlarsa, biz de onlardan olmayı en aziz vazife bilir ve Adalet Partisi’nde hakikî adaleti, Milliyetçi Hareket Partisi’nde gerçek hareketi görmekle saadete ereriz.

} Olanca mesele, bizim, bu iki parti mevzuunda, yekpare ve asla bölünmez dünya görüşümüzden en küçük bir tâviz vermeyeceğimizdedir.

Bir zamanlar Rus sefaret heyetinden birinin «komünist olsaydınız size Moskova’nın yarısını verirdik; ama zırnık vermeyiz. Zira olmayacağınızı biliyoruz!» dediği bu hakîr adam, kâfirinin de, münafığının da, devrimbazının da, masonunun da gözünde inanç bütününden tek zerre feda etmez bir insan olarak tespit edilmişken onu ıvazcı diye gören çeyrek müslümanlara ve hele nazarlarının kuvvetini görmekte yanıldığım ve değerlendirilmeleri yolunda gittiğim Mâverâ iddiacısı mâsivâ giriftarlarına yazıklar olsun!..

*

EVLATLIKTAN RED

Damı çökmüş, duvarları çatlamış, tabanı ise üstüne yeni bir inşa bekleyen MSP harabesinin kıyıcığında, yaşları 40-50 arası, küçük ve günlük politikadan ziyade büyük ve yarınlık siyaset ve fikir adamı olmak iddiasında 4-5 kişiden ibaret bir zümre vardır ki, bunlar, bizzat öz mısraları ve cümleleriyle kendilerini Büyük Doğu Mektebinin çömezleri saymışlar ve «anamı sorarsan Büyük Doğu» diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Hattâ âciz şahsıma olan fikir itimatlarını o hadde çıkarmışlardır ki, bana «sen bizden komünist partisine girmemizi istesen kabul ederiz!» demeye kadar varmışlardır.

Bunlar son Büyük Doğularda kadromuz içinde yer alırken ortaklaşa yazdıkları bir mektupla yazılarının artık yayınlanmamasını isteyerek, benim MSP’den kopuşuma ve aziz dâvanın zaferine ait zemini başka partilerde aramama isyan etmişlerdir.

Daha evvel MSP güdücülerinin şahıslarını ve Partiye sıçrattıkları nefsanî güdümü benden çok daha acı şekilde kötüleyen bu kişiler, ne olmuştur da, komünist partisine geçecek kadar yol göstericilerine sadakat iddiaları şöyle dursun, tefessühünü gördükleri MSPden kopmaya bile razı olmamışlardır.

MSP gazetelerinden birinde bu kalemlere bağlanan birkaç kuruşluk maaşın bu hususta âmil olduğunu sanmak alçaklık olur. Onları, bazı istikbal vaadlerine kadar menfaat duygusunun bu rütbe şenîinden tenzih ederim.

Öyleyse ne? Şu:

İyiye, doğruya ve güzele karşı tüm hassasiyetlerini kaybedercesine kendilerini kaplayan nefsanî bir hırs halinde ucuz tarafından (ideolog) olmak gayreti, yularını çözme ve istiklâl ilan etme sevdası… Sadece, hasret çektikleri makamda gördükleri aciz ferde (şahsıma) tahammül edemez hale gelmiş olmak ukdesi…

Bu ukde altında ezilen daha nice muharrircik, şaircik, dernekçik, profesörcük tanıyorum.

Bu ukde, bahis mevzuu kahramanlarda o kadar büyümüştür ki, CHP ile MSP arası bir ortaklığı meşru sayacak ve AP ile MHP’yi CHP’den daha ziyade CHP köküne sadık görecek dalalet ve hamakat anlayışına düşmüşlerdir.

CHP ve MSP arası ortaklık muradları da her ân gerçekleşebilir; ama MSP’de öyle bir patlama olur ki, tozu bile kalmaz.

Süt emdiği anayı inkâr ve henüz mânada 1 yaşını doldurmamışken parmaklarından güğümlere süt akıttıkları iddiasındaki bu fikir ve kütüphane kaçaklarını, hemen hakka dönmedikleri takdirde evlatlıktan reddetme durumuna getirilmiş bulunuyorum.

Benim, bir katarda lokomotife tahammül edemedikleri için raydan çıkan kıskanç vagonlara değil, bizzat lokomotif olacak, aldığı tesiri kusmayacak ve onun altında ezilmeyecek şahsiyet çekirdeklerine ihtiyacım var.

*

Muhterem Üstadımız,

Malumunuz olan siyasi kanaatimizin değişmediğini ve değişmeyeceğini elbette takdir buyurursunuz. Bu bakımdan Büyük Doğu’nun ikinci sayısının size arzettiğimiz ve muvafakatinizi lutfettiğiniz sıtratejiyi muvafık düşmediğine ayrıca bu sayının en yakın çevremizi de çok derin bir üzüntüye sevkettiğine şahit oluyoruz.

Bundan böyle dergiden bizi affetmenizi, yazılarımızı yayınlamamanızı istirham ediyoruz.

Bunları size karşı beyan bizim için çok güç olmuştur, üzgünüz.

Kendimizi sonuna kadar B.D. davasının mensubu saymak, bundan böyle de boynumuzun borcudur. Bundan emin olmanızı dileriz.

Saygı ve bağlılıklarımızla.

20 Mayıs 1978

A. Erdem Beyazıt

Bahri Zengin

M. Akif İnan

Rasim Özdenören

Reşat Aksoy

(Rahmetli Cahit Zarifoğlu bu belgeyi imzalamamıştır.)

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.