Tarih Hükmü: Nasıl Bozulduk/Fahri BESNEK / İdeolocya Sınıfı

V – TARİH HÜKMÜ: NASIL BOZULDUK

Herhangi bir iddia sahibi olmaksızın ve üstadın İdeolocya Örgüsü eserini daha kolay kavrama gayesi ile hazırladığımız bu çalışmada “ortaya koyduğumuz her türlü kayda değer noktalar üstada aitken, manasını yansıtamadığımız veya yanlış aksettirdiğimiz noktaların hepsi ise kendi nefsimize aittir” anlayışını şiar edindik. Hazırladığımız çalışmamızda üstadın eserine tamamen sadık kaldık. Kitabın orjinalinde aktarılan anlamları biz de sade bir dille ama yine üstadın üslubunu da andıracak tarzda ifade ettik. Ve kitapta çok açık manalara sahip olan veya püf noktayı gösteren bazı cümlelerini aynen aktardık. Genel olarak anlam bütünlüğü sağlamaya ve eserin vermek istediği manayı biz de aynen vermeye çalıştık… Büyük Doğu’nun namütenahi zenginliğine sahip gönüllerine selam olsun…

1) Fasledici Tarih Çizgisi
2) İslam Nasıl Bozuldu
a-) Kanuni Devrinde
b-) Kanuniden Sonra
3) Tanzimat Devrinde
4) Meşrutiyet Devrinde
5) Son Devirde
6) Ahlak Yaralarımızdan Misaller

1) Fasledici Tarih Çizgisi

* Türklük, milatla başlayan ve 6 asır boyunca devam eden devrede kasırga gibi, şimşek gibi iken henüz kendisini bağlayıcı ruh kalıbını bulamamış vaziyettedir.
* 7. ve 8. asırda parça parça en asil teslim edasıyla kendisini İslam’a bağladı.
* 9. ve 12. asırlar boyunca Türklük, bağlı olduğu yüce anlayış ikliminde yine parça parça en parlak medeniyetleri örmeğe başladı.
* Gerçek medeniyet hamlemiz ise Osmanlı’nın kuruluşuyladır. 13. asır …
* 14. asır bazı çözülüşlere rağmen nizam, aşk ve taarruz devremiz. Muhasebemiz Batıya doğrudur.
* 15. asır aynı nizam aşk ve taarruzla birlikte, yeni bir çağ açacak kadar kuvvette.
* 16. asır tarihin en büyük devleti halinde gurur ve hissizlik bir arada, aşk ve vecdimiz donmaya başlamış. Batıya dikkat etmez bir vaziyetteyiz.
* 17. y.y.’da donan ruhumuz meydanı kaba yobaza terk etti. Maddi ve manevi en şanlı taarruz hamlemiz, birden bire en hazin müdafaa çabasına döndü.
* 18. asırda maddeyi sistemleştiren ve aklı her cephesiyle kullanan Batı karşısında, ham softa ve kaba yobazların elinde esir ve ümitsiz haldeyiz. En acıklı hezimetlere göğüs germekle meşgulüz! Fakat imparatorluk o kadar cüsselidir ki, can çekişirken bile dünyayı titretmektedir.
* 19. asır da aynı yobaz tipi yerini takma beyinli Avrupa taklitçilerine bırakmak üzeredir. Batının bir türlü deviremediği muazzam ağacı içten kurutma yolu bulunmuştur. Böylece tam ruhi ve yarı maddi müstemlekeleşme çığrımız açılır.
* 20. asırda cinnet geçiren birbirinin boğazına sarılan Batı dünyasının bu cinnetine rağmen tasfiye çanlarımız çalınır. Garp buhranlarının tezadları sayesinde İstiklal davamızı maddedeten kazanırız, fakat manen ezdiririz. 2. Dünya Harbi sonrasında ise ölüm köprüsüne getirilir, orada bırakılırız.
* Biri tarihin bittiği ve bir başkasının başlamak üzere bulunduğu fasledici çizgi üzerindeyiz. Yalnız bu çizgiyi görmek, tedbirlerini de bulmaktır.
* Bu çizgide icrayı hükumet, ya hep ya hiçe varır. Gaye “Hep”e…

2) İslam Nasıl Bozuldu
a-) Kanuni Devrinde

* En ileri dünya görüşü nazarında, İslam’ın nasıl bozulduğunu anlamak, onu bir daha kaybetmemektir.
* İslam, ilk kez Kanuni Sultan Süleyman çağında bozulmuş fakat devrin şevketi bu manevi zaafı örtmüştür. Kimse de bu mevzuyu bilmez ve görmez. Zira gerçek tarihçimiz daha çıkmamıştır.
* Kanuni çağında en korkunç tesirler Fars ve Bizans ruhundan gelenlerdir. Tıpkı Farsın korkunç tesirine kapılan Büyük İskender gibi. Kendisi büyük bir komutanken mabud olarak görünmek istemiş. Ve kurban olmuştur.
* İnsanı mabudlaştırıp diğerlerini ona mahkumlaştıran Fars ve Bizans, ki Fars en zehirlisidir, İslam’ın, insanları eş gören ve hepsini kendi hükümlerine bağlı kılan anlayışının yerine geçmeye başlamış. Bu tesirde en baş örnek, şeyhülislam, öncesinde şura benzeri bir heyetle seçilirken Kanuni çağında bir memur gibi padişahın iradesine geçmiştir. Artık şeyhülislamlar hatır, gönül ve korku fetvalarına başlamıştır.
* Bu zehirli tesir, her ne kadar din ve devlet adamları ulvi olsa da, İslam’ın ilk kez aldığı ve ilerde genişleyeceği büyük yaradır.
* Garbın Rönesans yani, maddeye tahakküm etmeye başladığı devirde bizdeki bu yara derin ruh ve istiklale rağmen, bizi hakikatsiz ölçü ezberciliğine tutundurmuştur.
* Kanuni ile başlayan Yahudi istilası da cabası…

b-) Kanuniden Sonra

* Kanuniden sonra başlayıp Tanzimat’a kadar devam eden devre, İslami bir irade içinde İslam’ı anlayamamak, kavrayamamak, tatbik edememek, insan ve cemiyet tecrübelerini İslami mihrakta toplayamamak, kısacası İslamiyet’i yeni zaman ve mekana hakim kılamamak; kuru ezbercilikle hayatı yeni oluşlar karşısında hareketsiz bırakmak şeklindedir.
* Tam bu devrede Garp dünyası da Rönesans’ın ilk meyvalarını toplamaya başlamıştır. Bu durumda İslam dünyasına ve tefekkür alemine düşen borç, her şeyin İslam’a bağlı olduğunu göstermekken, küfür alemine sırt çevrilmiş, durum önemsenmemiş ve böylece İslam’ın hakkı verilmemiştir. Nihayet hakikatte dine zıt olarak din adına düşülen bu gurur ve nefsani halet, meydana şeriat maskesi altında şeriata ihanet edici ham ve kaba softa tipini çıkarmış ve asırlarca İslam ruhunu zulmet ve cendere içinde tutmuştur.
* İnsanlığa fayda sağlayan her buluş -eğer şeriate aykırı değilse- bizzat İslam’a karşı bir teyid ve hizmettir. Bu inceliğe rağmen otomobile şeytan arabası, matbaaya küfür aleti, Nizam-ı Cedit’in kaputuna küfür libası ve daha bilmem nelere bilmem ne hükmü veren ham ve kaba softayı, din ve hakikat katili kabul etmek lazım… Bu ihanet simsarları din mümessili bilinmiş ve cemiyetin mayasındaki sadakati sadakatsizliğe alet etmişlerdir.
* O devrede padişahlar, askerler, devlet erkanı, medrese kaçkınları, hep şeriat icrası adı altında şeriate zıt hareket etmiş, şeriati nefslerince uygulamışlar ve kimse de buna dur, din adına yaptığın bu şeyler dine zıt şeylerdir diyememiştir.
* Neticede Türk cemiyeti sırf dünya çapında mütefekkir yetiştirememek ve İslam’ı asliyetiyle anlayamamak ve tatbik edememek yüzünden bu hallere gelmiş; İslamlığı, şahısların temsil kadrosunda, en nazik yerlerinden bozmuş ve yaralamıştır.

3) Tanzimat Devrinde

* İslam’ın bozuluşu ve müslümanların umumi bozgunu bu devirde en vahametli safhasına girmiştir.
* İslam’ın bütün çarelerden uzaklaştırılarak, itibardan düşürülerek bozulduğu ilk ve katil devir bu devirdir.
* İslam, Tanzimat’ta güya hissiyle dinine bağlı göründüğü halde, fikriyle rakip dünyaya teslim bayrağını çekmiş, onları her şeyiyle tasdik etmiş, buna rağmen dünya görüşünü koruyabileceği zannına kapılmış ve toptan kaybetmiştir. Ve yine böylece, evvelki ham ve kaba softalık, aynı çapta, fakat kendi kendisine zıt istikamette bir başka hamlık ve kabalık doğuracak yemişini verdi ve İslamiyet cemiyet ruhundan tamamen kaybolmaya başladı.
*Bu devrede de mütefekkirsiziz ve bu gidişi durduracak bir uyarıcı bulunmamakta.
* Tanzimat’ın olmaması değil, aksine İslamlık emrinde ve çok daha geniş ve köklü bir hareket şeklinde olması lazımdı.
* Halbuki, Tanzimat, kekeme bir eda ile, İslam’ı mahkum ve Garp dünyasını hakim tanıdığını söylemeden söyleyen, kısır ve korkak bir hareket şeklinde oldu.
* Gülhane fermanı, İslam’ı zahirde medh, fakat batında zemmedici, köksüz ve yönsüz, bir dalalet vesikasıdır.
* İslam’ı, kendi içinden, layık ve amir olduğu terakki servetlerine kavuşturmak için rakip dünyanın teftişsiz ve murakabesiz kopyacılığına sevkeden 2 numaralı sahte münevverler bozdu ve bu katil çığır, ilk defa Tanzimat’la temel attı.

4)Meşrutiyet Devrinde

* İslam’ın Tanzimat devrindeki şuursuz bozuluşu Meşrutiyette meyvalarını vermeye başladı. Artık giderek artan şuurla bozulma başladı ve devam etti.
* Meşrutiyet, ruhuna gem takılmış fikirsiz Makedonyalı kabadayıların elinde yol bulan Yahudilik, Masonluk ve dönmeliğin eseridir. Bu üç ayaklı sehpanın ipinde sallandırmak istediği ise İslamiyet!
* Müslümanlığı, Milliyetçiliği ve Türklüğü bu ellerden koruyan II. Abdulhamid yine bu güçlerin kurbanı olmuştur.
* Meşrutiyet, İslam ve Türk’e dair her şeyi bozmak ve infilak ettirmek gayesindeki gizli ve yabancı bir kurmay heyetin ahmak kuklalara oynattığı bir oyundan başka bir şey değildir!
* Oyun oynanmış ve muvaffakiyet tam olarak ele geçmiştir. Türklük ve Anadoluluktan nefretin marifet sayıldığı bu ilk devir Meşrutiyettir.
* Her türlü bozukluk misli çapta o devirde gelir.
* Meşrutiyet, yapanlarca belki de şuursuz, fakat yaptıranlarca tam şuurlu olarak İslam’ı hedef alan bir harekettir!

5) Son Devirde

* Son devirde İslam’ın nasıl bozulduğu her şeyiyle ortadadır. Ayan olan beyan istemez.
* Mustafa Reşit Paşa’dan çıkan çizgi, bu son asırda İslam’ın bozuluşunda nihai bir devre değil, bir gaye ve netice teşkil etti. Ve bu çığırın seri malı politikacıları ve sözde münevverleri nazarında müslüman=cahil+ahmak+geri+yobaz+kaba sayıldı.
* Artık İslam’ın bozuluşu her şubesiyle tamamlanmış, giden şey İslam olmuş, gelen şeyse hiç!
* Böylece İslam ruhunun hafif baygınlık geçirmesiyle başımıza nelerin geleceği yine bu devrede görüldü.

6) Ahlak Yaralarımızdan Misaller

* Dalkavukluk, beraberinde gelen ihlas yokluğu… Liyakat ölçüsünün iflası ve iltimas… Hırsızlık, hırsızlığın en korkunç şubesi olan rüşvet… Fuhuş… İçki( Vecd ve heyecanımızı zehirde arayacak nispette ruhumuz boş bırakılmış)… Cinayet… Kumar… Hile, yalan, riya, nefret, inkar, şüphe, istihza, kargaşalık…
* İnsanoğlu, bizde ve bu son devirde alçalmaya bırakıldığı kadar, hiçbir zaman ve mekanda bırakılmadı.

İdeolocya Sınıfı / Fahri BESNEK

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.