Ameliyat

AMELİYAT

Geçen gün nesildaşım, genç profesör Doktor Kazım İsmail, beni kolumdan tutarak çalıştığı hastaneye götürdü. Sabahın en erken saatinden öğle vaktine kadar, dostumun bizzat yaptığı birkaç ameliyatı seyrettim.

Evvela, neye yaradıkları bence meçhul cihazlarla dolu bir odaya girdik. Burada üç dört asistan, takkelerinden potinlerine kadar beyazlara bürünmüş, ağızlarına (Fantoma)vari beyaz maskeler geçirmiş, kollarını ve ellerini yıkıyordu. Profesörün yıkanışı da beraber olarak ömrümde bundan uzun süren bir temizlenme görmedim. Yüzdüler sanki derilerini…

Nihayet usta ve çıraklar, ince lastik eldivenlerini giydi, potinlerinin üzerine kocaman lastik postallarını geçirdi. Bu halleriyle doktorlar, ilmin ve belli başlı bir faaliyet şeklinin verdiği o kadar hususî bir zarafet içinde güründüler ki, gözüme…

Seyretmeği bile layıkiyle beceremiyen benim de sırtımda beyaz bir gömlek, profesör, asistanlar ve birçok tıp talebesi, ameliyat odasına geçtik.

Müthiş bir yer… Ressam atölyesi gibi, zeminden tavana kadar, fakat buzlucamdan bir vitrin… Ta tepede kocaman bir elektirik havuzu… Altında, demircinin Örsü gibi küçücük, minicik, tek adam boyunda ameliyat masası… Dolaplar, vitrinler, seyyar masalar… Hele aletler, hele aletler! Her biri görmeğe memur olduğu işin manasını ve edasını almış, kanbur, sivri, düz, bükük, ince, kalın aletler… Ve bir köşede, tıp talebesinin ameliyatı seyretmesine mahsus, üç dört basamaklı bir sed…

Kısa keseyim:

Hasta geldi ve ameliyat başladı. Mevzuumuz, hastayı bayıltmadan, mevziî his iptaliyle bir mide ameliyatı… Doktorun hastaya şu hitabı hala kulağımda:

– Baba! Yalnız küçük bir iğne acısı duyacaksın.

Evet, hastaya gık bile dedirtmeyen küçük bir iğne acısını, göğsünden göbeğe doğru amudî bir kesiş, ve yerini ancak nazari olarak bildiğimiz koca midenin meydana çıkarılışı takip etti. Yarasını göremiyecek şekilde başı arkada ve örtülü olan hastanın gözlerinde yalnız manevi bir ıstırap…

Yarım saati geçen bu ameliyat esnasında, profesörle asistanlar arasındaki harikulade el irtibatı beni hayran etti. Dünyanın en mükemmel futbol maçında bile biribirine bu kadar güzel pas verebilecek oyuncular var mıdır bilmem. Profesörün ağzından çıkan asgarî heceli kelimeler ve onu takiben gidip gelen eller. Profesöre uzatılan ve profesörden alınan aletler…

Ameliyat bitti.

Köstebek yuvası kadar geniş yara bir yelek gibi iliklendi, üstü pamuklarla örtülü ve hiç acı duymadığını söyleyen hasta, yatağına iade edildi.

Aziz insan yapısının fedakar tamircilerini barındıran bu dam altıyla, bazı fabrika ve laboratuvarlar gibi, insanın yapısını çökertmeye uğraşan başka dam altları arasındaki farkı düşündüm. İkisi de bunların, medeniyet mahsulü!

10 Ağustos 1939

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.