Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
BDG

Peygamber Halkası

Recommended Posts

Peygamber Halkası

 

" Peygamber Halkası" deyince, Veda Haccında Allah Resulünün hitab ettikleri yüz bini askın

Sahabîden hiç olmazsa yüzlercesini demetlemek gerekirdi. Halbuki bu kitapta, alınlarında Sahabîlik

nurunu tasıyan ebediyyet kahramanlarından niceleri, hiçbir tercih ölçüsüne vurulmaksmn

gösterilememis ve "artık gerisini siz hayâl edin!" gibilerden pek azı örneklestirilebilmistir. Eğer bu

eserde Sahabî keyfiyetinden bir pırıltı verilebilmisse ne mutlu kalemimize!..

N. F. K.

 

EBÛ RÂFİ

 

Peygamberler Peygamberinin azatlısı...

Daha evvel Hazret-i Abbas'ın kölesiydi ve sahibi tarafından Kâinatın Efendisine hediye edilmisti.

Abbas'ın İslama geldiği müjdesini Allah'ın Resulüne verir vermez azad edildi. Üstelik, Selma isimli

azadlı cariye de kendisine nikahlandı.

Bedr Gazası zamanında Mekke'de; ve Abbas'ın zevcesi Ümm-ül Fazl'ın hizmetinde... İkisi de

müslüman, fakat imanlarını gizli tutmaktalar...

Bedr kaçağı kâfirler Mekke'ye dolarken, ikisi de zemzem hücresinde, bunların perisan hallerini

seyrediyor ve için için seviniyorlar.

Kuduz Kâfir Ebû Leheb geliyor ve mağlûb kumandan Ebû Süfyan'a bu isin nasıl olduğunu soruyor.

Ebû Süfyan cevap veriyor:

- Hiç sorma! M........'in bağlılarına karsı durunca, sanki

kılıçlarımızı yere bıraktık ve arkalarımızı döndük. Dilediklerini de önlerine katıp götürdüler.

- Nasıl olur?

- Söyle olur ki, biz orada, görülmemis bir askerle karsılastık. Beyazlar giyinmis, beyaz atlara

binmis askerler...

Ebû Râfî kendisini tutamıyor ve haykırıyor:

- İste o gördükleriniz melekler!..

Ebû Leheb gazaba gelip Ebû Râfı'nini yüzüne bir kaç tokat atıyor. Manzarayı gören Ümm-ü Fazl da

bir tahta parçası yakalıyor ve:

- Efendisi burada olmadığı için mi biçare köleyi dövüyorsun?

Diye bağırıp odunu Ebû Leheb'in kafasına indiriyor. Ebû Lehep kan içinde yere yuvarlanıyor, evine

kaldırılıyor ve orada korkunç bir illete tutulup çıbanlar içinde ölüyor.

Kâinatın Efendisine, Hazret-i Mâriye'den oğullan İbrahim'in doğum müjdesini de o verdi ve mükâfat olarak, eski köle Ebû Rafı Hazretlerine Kâinatın Efendisi tarafından bir köle ihsan edildi.

Altmıssekiz hadîs rivayet etti.

Hazret-i Ali'nin halifeliği zamanında, ona, beka âleminin kapıları açıldı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

EBÛ EYYUB ENSARİ

 

 

Medineli yardımcılar zümresinden ve büyük Sahabîlerden... İsmi Halid, fakat Ebû Eyyub künyesiyle meşhur...

 

Allah Resulünün Medine'ye girişlerinde, develerinin kapısı önünde çöktüğü, böylece Peygamberler Peygamberinin misafir olmak üzere seçtikleri büyük Sahabî...

 

Medinelilerin ilk biy'at ettikleri ve "Ensâr" ismini aldıkları Akabe'de İslama girdi ve ikinci Akabe buluşmasında da lazır bulundu.

 

Bedr'den başlayarak her gaza ve harekette, Kâinatın îfendisiyle beraber...

 

Sancaktarlık şerefine erenlerden...

 

Evinin alt katını tercih eden Kâinatın Efendisine, bütün bir gece uykusuz kaldıktan sonra:

 

- Kendisine, Allahın Kur'ânı inzal ettiği Resulün Üstündeki katta yatamam! Yukarıya buyurunuz!

 

Diyen muazzam insan...

 

İleride İbn-i Abbas, Ebû Eyyub'un kapısına gidip hitap edecektir:

 

- Sen vaktiyle Allah Resulünü rahat ettirmek için evini vermiştin. Ben de şimdi sana kendiminkini veriyorum!

 

Ve İbn-i Abbas, evini, bütün eşyasiyle Ebû Eyyub'a bırakıp gidecektir.

 

Hazret-i Ali de, halifeliğinde, Ebû Eyyub'un Beytül mal'den tahsisatını yirmi bine çıkardı ve kendisine kırk köle hediye etti.

 

Cemel ve Siffîn vakalarında, Ebû Eyyub, Hazret-i Ali tarafında...

 

Hicrî 49, yahut 50 veya 51 tarihinde, İstanbul'un fethi için Hazret-i Muaviye tarafından Süfyan Bin Avf in kumandası altında gönderilen orduda... İbn-i Abbas, İbn-i Ömer de beraberinde...

 

Kâğıthane deresini geçerek şehrin surlarına yaklaşan birlikte bulunuyor ve bu sırada âni olarak hastalanıp kısa zamanda vefat ediyor. Kendisini, mübarek adına kurulan Eyyub Sultandaki yerine defnediyorlar.

 

İstanbul'un fethinde, büyük Veli Ak Şemseddin tarafından kabri keşfediliyor, keşfinden altı ay sonra da üzerine bir türbe ve yanına bir cami yapılıyor.

 

O gün bugün bütün İstanbul ve Türkiye'nin ziyaret yeri mübarek türbe...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ensar ve muhacir hepsi ufuk insanlar...onlardan alacağımız sonsuz hasletler var.Peygamberimiz demiyor mu ''benim ashabım yıldızlara benzer.Hangisine ulaşırsanız doğru yolu bulursunuz''. Hal böyle iken bize ne oluyor da Peygamber halkasından haleler teşkil eden bu ufuk insanları kendimize rehber edinemiyoruz ve hala yolumuzda zikzaklar çiziyoruz.

Kainatının yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Ruhul Seyyid-il en'am,Sahibül şeriatın ashabını tanımak bizim için en büyük manevi kazançlardan olacaktır.

Allah bize, O'nu ve Ashabını tanımayı tanıtmayı nasip eylesin...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ensar ve muhacir hepsi ufuk insanlar...onlardan alacağımız sonsuz hasletler var.Peygamberimiz demiyor mu ''benim ashabım yıldızlara benzer.Hangisine ulaşırsanız doğru yolu bulursunuz''. Hal böyle iken bize ne oluyor da Peygamber halkasından haleler teşkil eden bu ufuk insanları kendimize rehber edinemiyoruz ve hala yolumuzda zikzaklar çiziyoruz.

Kainatının yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Ruhul Seyyid-il en'am,Sahibül şeriatın ashabını tanımak bizim için en büyük manevi kazançlardan olacaktır.

Allah bize, O'nu ve Ashabını tanımayı tanıtmayı nasip eylesin...

 

Amin kardeşim can dostum...

 

Allah'ın dinini omuzları üzerinde kanları üzerinde kuran Gelmiş ve Geçmiş en hayırlı ümmete selam olsun.

 

Selam Allah'ın Kainatı yüzü suyu hürmetine yarattığı İnsanlığın İftihar tablosuna o nun aline ve ashabına olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

EBÛ SELEME

 

Tam ismi, Ebû Seleme-Tül-Küreysi-Yül-Mahzumî... Babası Abdülesed, onun babası Abdullah,

onun babası Ömer, onun babası da Mahzum... Peygamberler Peygamberinin amca oğlu, eski

müminlerden ve kıdemli muhacirlerden... Süt annesi Kâinatın Efendisini de emzirmis olan Sevbiye

Hatun...

Zevcesi kendisinin ölümünden sonra Peygamber zevceleri ve müminlerin anneleri arasına girmis,

Ümm-ü Seleme Hazretleri...

Ebû Seleme, ilk iman edenlerin onbirincisidir.-Osman, Abdürrahman, Talha, Zübeyr ve Saad

Hazretlerinin İslama girdiğini haber alınca Ebû Seleme, Ebû Ubeyde, Erkam ve Osman

bin Mad'un Hazretleri hep beraber gidip bir arada müslüman olmuslardır. Kureys bunların haberini

alınca kendilerine etmedik eza bırakmadı; kimini hapse attılar, kimini de sopa altında inlettiler. Ebû

Seleme ise Ebû Talib'e sığındı.

Zevceleriyle beraber, ilk kafileyle Habes diyarına hicret etti. Medine'ye hicret edenlerin de

ilklerinden...

Bedir, Uhud gazalarında siddetli cenkleriyle göze çarptı. Uhud Gazasında ağır surette yaralanmıs

ve yarası iyi olmaya yüz tutmusken birdenbire tepmis ve Hicretin üçüncü yılında Ebû Seleme'yi

götürmüstür.

Ölürken zevcesinin hayırlı bir âkibete nail olması için dua etti; Allah da onun hatununu Peygamber

zevceleri arasına almakla bu duayı ne çapta kabul buyurduğunu gösterdi.

Son nefesinde Allah'ın Resulü basında bulunmus ve Ebû Seleme'nin gözlerini mukaddes elleriyle

kapamıstır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ESVED HABEŞİ

 

Peygamber aşkiyle Habeş illerinden kalkıp Medine'ye geldi. Büyük Huzura çıktı ve bir şey sorması için izin istedi. Şu cevabı aldı:

 

<<--Sor ve öğren!-->>

 

Sordu:

 

--Ey Allah'ın Resul'ü; siz gerek nebilik gerek renk ve güzellik bakımından bizden üstün yaratıldınız. Acaba ben de sizin gibi iman ve amel etsem , Cennette yanınızda olabilir miyim?

 

 

Alemin Fahri buyurdular:

 

<<--Evet; nefsimi kudreti elinde tutan Allah üzerine yemin ederim ki, cennette zencinin beyazlığı bin senelik yoldan görünecek...>>

 

Bu cevap üzerine siyah yüzlü sahabi, gözyaşları içinde öyle bir saadet heyacanına kapıldı ki, hemen oracıkta yere yığıldı ve ruhunu teslim etti

Share this post


Link to post
Share on other sites

EBU ZER GIFARİ

 

 

Züht ve bağlılığının siddetiyle tanınmıs, çok meshur bir Sahabî...

İslâmından evvel künyesi Ebû Nemle... İslâmdan sonra da, Allah Resulünün yakistırmalariyle Ebû

Zer...

Ebu Zer Hazretleri ilk büyük dörtlerden sonra besinci olarak imana geldi.

Bunu her zaman söylerdi:

- Ben İslâmın besincisiyim!

Zaten Allah Resulünün Nebîliklerinden evvel kendi kendisine doğru yolu aramaya baslamıs ve bir

kılavuz bulmak için yollara düsmüstü... İslâmın safağı Mekke ufuklarından sökmeye baslayınca

hemen asasını eline aldı, sırtına bir su kırbasını çekti ve hemen yollara düstü. Doğru Kabe'ye gitti.

Allanın Resulünü aradıysa da tanımadığı için bulamadı. Kimseye sormaya da cesaret edemedi.

Aksam üstü bir sokak kösesinde büzülüp kalakaldı. O sırada sokaktan geçen Hazret-i Ali, kendisini

gördü ve bir garip olduğunu anlayarak evine misafir etti. Fakat birbirlerine açılamadılar. Ertesi

aksam Ebû Zer yine aynı noktada beklerken yine Hazret-i Ali'nin geçtiğine sahit ve tekrar evine

misafir oldu...

Bu defa Hazret-i Ali sordu:

- Nereden ve niçin geliyorsun?

- Gıfar kabîlesindenim. Uzaklardan geliyorum. Allah Resulünün haberini duydum. Onun eteklerine

yapısmaya geldim.

Ebû Zer, Allah Resulünün huzuruna çıkarılınca söyle hitap etti:

- Selâm sana olsun, ey Allanın Resulü!

İslâmda bu türlü ilk selâm veren Ebû Zer Hazretleridir.

Vecd ve heyecan mâdeni büyük Sahabî, efendisi olduğu kabîleyi Đslama davet etmek için

gönderilmisken iik is olarak Kâbeye kostu ve müsriklere karsı haykırdı:

- Allahtan baska ilâh yok; ve M.......onun Resulü...

Müsrikler de onun üzerine çullandılar ve bayıltıncaya kadar dövdüler. Eğer Abbas yetisip Ebû

Zer'in Gıfar oymağına, bu oymağın da Sam ticaret yoluna hâkim olduğunu söylemeseydi, onu

öldüreceklerdi.

Ebû Zer aynı hareketi iki kere tekrarladıktan, iki kere daha dövüldükten ve kurtarıldıktan sonra

kabilesinin yanına gitti ve Hicretin Altıncı yılına kadar orada kaldı. Bu yüzden, Bedr, Uhut, Hendek

gazalarında bulunamadıysa da sonrakilerde Allah Resulünün yanlarından ayrılmadı...

Bir seferde Ebû Zer Hazretlerinin devesi, gayet zayıf olduğu için yolda kakılıp kalmıs ve Ebû Zer

devenin yürümeyeceğini anlayınca, esyası sırtında, yaya olarak ordunun arkasına düsmüstü...

Bir kösede yalnız basına otururken Allanın Resulü kendisini gördüler ve dediler:

"- Allah Ebû Zer'e acısın ki, o, yalnız yasar ve yalnız ölür ve yalnız hasr olunur!"

Biy'atinde, kendisine ne kadar acı söz söylerse söylesinler, lisanını muhafaza edeceğine, dilini

doğruda kullanacağına ve asla yalan söylemeyeceğine söz vermisti. Ömrü boyunca bu ahdine sadık

kaldı.

Bu bakımdan Allah'ın Resulü buyurdular:

"- Dünya'ya Ebû Zer'den daha doğru kimse gelmedi."

Hazret-i Ebû Bekir'in vefatından sonra Sam'a göçtü ve orada Hazret-i Osman'ın halifeliği zamanına

kadar kaldı...

Züht ve takva alâkasını ifrata vardırdığı için bir günlük nafakasından ziyade mal biriktirmezdi.

Sade kendisi böyle yap-

makla kalmaz, halkı da aynı tarzda harekete davet ederdi. Bu hali bazı zenginler nazarında o kadar

rahatsız edici oldu ki, nihayet onu baska bir yere göndermesi için Sam Valisine sikâyet ettiler.

Vali Ebû Zer'in bu halini tecrübe etmek için bir oyun düsündü:

Ebû Zer'e bir kese içinde bin altın gönderdi. Ebû Zer, bu parayı hemen fakirlere dağıttı ve kendisine

bir dirhem bile alı-komadı.

Ertesi günü valinin adamı gelip Ebû Zer'in kapısını çaldı:

- Dün sana getirdiğim altınlar meğer baskasına gidecekmis... Yanlıs getirmisim... Aman, onları

bana iade et, ve beni efendimin serrinden kurtar!

Ebû Zer, gayet sakin cevap verdi:

- Ayol, ben onların hepsini birden sadaka ettim; kendime bir dirhem bile ayırmadım. Mademki

böyle imis; bana üç gün mühlet verin de bu parayı tedarik edip iade edeyim.

Hicretin 32'nci yılında o köyde vefat etti.

Vefat tarzı son derece esrarlıdır:

Ebû Zer hastayken bir gün kızına diyor ki:

- Kızım, dısarı çık da bak, bir takım yabancı kimseler görecek misin?

Kızı çıkıp bakmıyor ve hiçbir kimse görmediğini söyleyince babasından su karsılığı alıyor:

- Demek ki, henüz ölüm vaktim gelmemis... Benim cenazemde salihlerden bir topluluk bulunacak...

Geldikleri vakit onlara bu koyunu ikram et ve yemek yemeden gitmemelerini söyle!

Kızı koyunu kesip temizledikten ve atese koyduktan sonra Ebû Zer yine soruyor:

- Git bak, gelen var mı?

Kız çıkıp bakıyor ve su haberi getiriyor:

- Baba üç bes kisi bize doğru geliyor!

Kırda tek basına eve doğru gelen esrarlı adamların haberini alınca Ebû Zer:

- Beni kıbleye karsı çevir!

Diyor ve son anını su kelimelerle kapatıyor:

- Allanın ismiyle ve Resulünün Milletinden olarak...

Kızı dısarıya çıkıp, gelen misafirleri karsılıyor

ve babasının biraz evvel ruhunu teslim ettiğini haber veriyor.

Aralarında meshur fakihlerden Abdullah Bin Mesut ve Malik-ül-Ester bulunan ondört kisi Ebu Zer'i

gaslediyorlar, kefenliyorlar ve namazını kılıp nur pınltılariyle kıvılcımlanan mezarına gömüyorlar.

O zaman Abdullah Bin Mesud, Allah Resulünün gerçeklesen mucize çapındaki hadîsini tekrarlıyor:

"- Ebû Zer yalınız yasar, yalınız ölür ve yalınız hasrolu-nur."

 

Hadîs meali:

"- Benim ümmetimde Ebû Zer, İsa Bin Meryem'in zühdü üzerindedir."

Hadîs meali:

"- İsâ Bin Meryem'in tevazuunu görmek isteyen Ebû Zer'e baksın!"

Allanın Resulünden 281 hadîs rivayet etti.

Sözü:

- Senin malında iki ortağın vardır: Biri âfet, öbürü de âfetten beter vârisin... Onun için, malını dağıt

ki, bu ortaklardan kurtulasın!..

Share this post


Link to post
Share on other sites

EBÛ TALHA

 

Hicretin yirmi sekizinci yılı...

Kıbrıs istikametinde Suriye kıyılarından yola çıkan gemiler...

Sülün gibi bir tekne, dalgaların üzerinden esen İlâhî nefhayla kanatlı...

Denizleri kaynatmaya çıkmıs büyük hamlenin büyük ve sessiz bir örneği...

Peygamber Sahabîsi Ebû Talha (Ensarî)...

Allah yolunda döğüskenliği, kahramanlığı ile tanınmıs.. Hele ok atma san'atında essiz...

İkinci Akabe biy'atinde nur dairesine girenlerden...

Bedir'den baslayarak bütün gazalarda bulundu ve binlerce kâfir ciğerini okuyla geldi.

İslâmin müthis imtihanı Uhud Gazasında, Kâinatın Efendisine vücudunu siper edenlerden...

Düsmandan yağan okların nerelere düstüğünü görmek

için, Varlığın Nuru, baslarını uzatıp bakmak istedikçe:

- Ey Allah'ın Resulü... Anam babam sana feda olsun...

Basını uzatma ki, düsman oku sana zarar vermesin...

Diyor; ve varlığın, yüzü suyu hürmetine var olduğu o

muazzam bası kendi bası ile perdeliyordu.

Sesi gayet heybetli...

Âlemin Fahri, buyurdular:

- Asker içinde Ebû Talha'nın sesi, yüz kisiden hayırlıdır.

Huneyn çenginde tek basına yirmi kâfiri tepeledi...

Kâinatın efendisi Dünya'ya veda ettikleri zaman, mübarek kabri Ebû Talha kazdı; ve kazmasının

uciyle destiği simsiyah toprak içinde, Âlemleri haleleyen Nurun madde ölçüsüne göre, bir tabutluk

çukurunu hazırladı.

Böyle bir serefe de malik...

Ebû Bekir ve Ömer devirlerinin bütün fetih hareketlerinde bulundu ve her biri destan çapında

kahramanlıklar gösterdi.

İslama girisindeki vesile de enfes:

Sevdiği ve izdivacına talip olduğu kadın, Müslüman...

Ona söyle demisti:

- Benim de sende gözüm var... Senin gibi bir er reddolunmaz. Fakat sen kâfirsin! Evlenmemiz

kabil değil... Seni Müslüman olarak istiyorum ve bundan baska senden hiç bir sey

dilemiyorum...

Bu ulvî hitap, ezelî Müslümanm bir anda ruhunu fethetmis ve Ebû Talha hemen sehadet getirmisti.

Nihayet Ebû Talha ihtiyar...

Etrafında ulvî kadından yetismis çocukları, torunları,

kösesinde oturmakta...

Bir gün gözüne Kur'ân'dan bir âyet ilisti. Kahramanlık damarlarını birdenbire sahlandıran bir âyet...

Gaza âyeti... Hemen yerinden fırladı ve haykırdı:

- Rabbim beni gençliğimde de, ihtiyarlığımda da kâfirlerle çarpısmaya davet ediyor. Çabuk,

hazırlayın, silâhlandırın, cihazlandınn beni; cenge gideyim!..

Oğullan, torunları ihtiramla karsılık verdiler.

- Aziz babamız... Sen Allah'ın Resûlüyle birlikte, irtihal-lerine kadar cihad ettin... Pesinden, Ebû

Bekir ve Ömer zamanının bütün seferlerine katıldın... Artık sıra bizde... ihtiyarsın... Yerinde otur ve

ibâdetinle uğras...

Kanının her zerre'sinde bir volkan kaynayan, her gençten daha genç, ebedî iman genci ihtiyar

Sahabî gürledi:

- Olmaz!.. Ben gideceğim!.. Âyet, onu okuyana hitap e-der.

Ve gidiyor... O sırada Kıbrıs üzerine sevk edilen İslâm kıt'alarına katılıyor... Gemiye biniyor...

Fakat deniz üzerindeki seferin ilk günlerinde ecel onu yakalıyıveriyor... Muazzez Sahabî ufuksuz

deniz ortasında, daha Kıbrıs adasının karaltısı görünmeden, dudaklarında sehadet kelimesi, gerçek

hayata geçiyor.

Şehit.

Share this post


Link to post
Share on other sites

EBÛ FUKEYHE

Müminlerin eskilerinden ve Sahabîlerin üstünlerinden. Saffân Bin Ümeyye'nin kölesiyken Hazret-i

Ebû Bekir tarafından satın alınıp azad edildi.

Ebû Fukeyhe'nin çektiği çileyi insanoğkından tadan olmadığı iddia edilse yalan olmaz.

Đslâmın ilk günlerinde ve çile devresinde müsriklerin bütün baskıları zayıfların, sahipsizlerin ve

kölelerin üzerinde toplanmıstı. İste bu devirde Ebû Fukeyhe Hazretlerinin sahipleri olan Ümeyye

ailesi, yüce müslümanın ayağına ip bağlayıp

onu sokak sokak gezdirirler, çocuklara çektirirler ve Mekke dısına çıkarıp günesten en fazla kızmıs

bir kum çukuruna boğazına kadar gömerler ve uzaktan geçen bir hayvanı göstererek söyle derlerdi.

- Bu senin rabbin değil midir?.... Ebû Fukeyhe su cevabı verirdi:

- Rabbim Allah... Herkesin rabbi Allah... Kâinatın rabbi Allah...

Bir gün yine aynı cevabı alınca, kâfirlerden biri onu boğazından halkalayıp dövmeye baslamıs ve o

sırada kardesi de yetismis, zulmü daha da ileriye götürmek istemisti:

- Vur, vur; ölünceye kadar vur!

Ve Ebû Fukeyhe isimli iman kahramanını koma haline girinceye kadar dövmüslerdi.

O sırada her zaman ve herkese olduğu gibi Ebû Fukey-he'nin de imdadına "Sıddîk-i Ekber" lâkablı

Ebû Bekir yetismis, onu hemen satın almıs ve azad eylemisti.

Ebû Fukeyhe Hazretlerine o kadar eza edilmistir ki, iskence hayâlinde Çin'liler bile bu çile

kahramanına yapılanlan kesfedememislerdir.

Onu kızgın kuma yatırırlar, göğsüne ağırlığından dili dısarı çıkıncaya kadar ağır taslar koyarlar ve

bayılıp saatlerce kendisine gelemeyecek sekilde döverlerdi. Yediği dayaklardan kemikleri etinden

daha yumusak hale gelen iman timsali daima su karsılığı verirdi:

- Rabbim Allah, Peygamberim Muhammed, dinim İslâm...

Ebû Fukeyhe öbür Sahabîler gibi Medine'ye hicret etmisse de, çektiği çileler yüzünden olsa gerek,

çok zaman yasamayıp Bedr Gazasından evvel vefat etmistir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...