Site icon N-F-K.com

Elveda Menderes!

Elveda Menderes!

Böyle gelip böyle gittiler işte!.. Gelişleri, Samet Ağaoğlu’nun kalemiyle şöyle:

«Ankara’dan kalkış, uçaklara biniş… İstanbul’a kadar yolculuk… Yeşilyurd hep hiddetli haykırışlar, gürültüler, Sebati Ataman’ın dediği gibi (dövülmeler, sövülmelerle) geçti. Ölüm bir andan ibaret diyorlar. Bu ânı gördük sayılır ve daha başka şeyleri! Meselâ, uçakta Çankaya İnzibat Kumandanının apoletlerini söktüler. Sökerken bağırıyorlardı: (Neden istifa etmedin?) Yarbay cevap veriyordu: (Siz niye İstifa etmediniz?)

Vapurdan da hafızamda canlı kalanlar var:

Uzun boylu, genç, galiba sarışın bir deniz subayı salonda benden önce geçmiş Tevfik İleri’nin yanını göstererek ince bir sesle (Tevfik Beyin yanına oturun, ama hızlı yürüyün) diyor. İleri, elinde tesbih denize bakmakta… Karşımda biraz solda Fatin Rüştü Zorlu… Bizden iki sıra ötede, son sırada Hayrettin Erkmen… Benim yüzüm de her halde Öyleydi. Fatin de, Hayrettin de (bu ne hal?) diyen yüzler, bakışlar… Biraz sonra salonun sol kısmına Koraltan’ı getirdiler. Kapıdan (Döndürün görelim!) feryatları… Döndürdüler. Bu sefer Koraltan, fakat yüksek sesle: (Bu ne hal, bu ne hal!) diyor. Bir subay dolaşıyor aramızda… Önce îleri’ye, sonra bana uzun uzun baktı Zorlu’nun yanağını okşadı: (Paris, ah Paris, Paris ha!)…

Uzaklaşırken İleri’nin tesbihine kızdı. Ağır bir söz fırladı ağzından. Fakat Tevfik başını çevirip bakmadı.»

Fatin Rüştü’nün, kendisini, sille tokat, dövenlere karşılığı:

«� Ben elli yaşındayım ,siz belki yirmi… Sizin için bu şartlar içinde ve elimi kolumu tutturarak beni dövmek şerefli hareket sayılmaz!».

Öldüren, evet, fakat dayak atan ihtilâl görülmemiştir:

Adnan Menderes ise, günde 12 saat dayak yemekten beter bir işkence içinde harcanmıştır.

Gelişleri bu; gidişleriyse malûm…

Nazik anlarda bir dostuna demişti ki, Adnan Bey:

«� Kardeşim! Şu Ankara’ya bak! Şu ufka bak! Şu Mehmetçiğe bak! İhtilâl olacak diyorlar! Bu Mehmetçik mi bana ateş edecek? Ben ki onun köyüne yolu götürdüm, suyu götürdüm, makineyi, işi, parayı götürdüm… Onun için, onun Ayşe’si için Fatma’sı için, anası için, babası için neler yapmadım? Ben gecemi, gündüzümü, bunlara adamadım mı?.. Bunlar mı İhtilâl yapacaklar?..»

Bilmiyordu ki, sam yeli eserken sapsarı bozkırlara bakıp iç geçirerek köyünü ve tarlasını düşündüğü Mehmetçik, kılıç gibi, hançer gibi, balyoz gibi bir şeydir; ve anadan, babadan devralınan mutlak itaat, sorgusuz baş eğme hasleti yüzünden, kimin eline geçerse onun işini yapar…

Ah Menderes, daha neler bilemedin sen, neler!..

Birincisi:

Üzerinde toplanan bütün hıncın tam mânasiyle sivil olmandan ileri geldiğini bilemedin ve ona göre davranamadın!..

İkincisi:

Harbiye’den başlayarak ordunun içine girmek, oraya yeni bir mâna, bir çift göz ve kulak yerleştirmek gerektiğini, yoksa orduyu müdahalesiz ve kendi başına bırakmanın onca bir nevi düşmanlık sayılacağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..

Üçüncüsü:

Tanzimattan beri gelen sahte inkılâplara «dur!» demeyi, bu dâvada asıl sorumlu Halk Partisini top-yekûn eseri ve tesiriyle iptal etmeyi, Allah’ın sana biçtiği memuriyete göre Türk’ün ruh köküne dayalı gerçek inkılâbın ne olduğunu göstermeyi bilemedin ve ona göre davranamadın!..

Dördüncüsü:

Toprak ve köylü sermayesine yönelici millî bir iktisat politikası takip etmenin, mason, yahudi ve kozmopolitler elindeki karanlık sermaye merkezlerini kudurtacağını ve aynen olduğu gibi, seni zaif düşürmek için partini hiziplere böldüreceğini ve seni zıtlarınla halkalayacağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..

Beşincisi:

Hesap sormayanlara mutlaka hesap sorulacağını, üstelik, aynen olduğu gibi, kendisinden hesap sorulmayanın kendi öz suçuna hesap sormayana devr ve havale edeceğini, onu aslında kendi suçiyle suçlandıracağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..

Altıncısı:

Ruhlara hâkim olunmadıkça ve orada bir imar sahası açılmadıkça madde imarının basit ve haris gözlere mirasyedilik gibi görüneceğini ve içtimaî sınıfları yeni refah şartları istemeye doğru tahrik edeceğini, ortalığa bir açgözlülük havası yayılacağını ve bazı sınıfların bu hava içinde müthiş yağmacılık hissine kapılacaklarını ve haklarını gasbedilmiş sayacaklarını bilemedin ve ona göre davranamadın!…

Yedincisi:

Tepende ve etrafındaki zıt kutupları tasfiye ve tesviye edip partini yekpâreleştirmeyi ve bu yekparelikle bütün aykırılıkların üstünden silindir gibi geçmeyi, tezatsız bir kadro kurmayı bilemedin ve ona göre davranamadın!..

Sekizincisi:

Partine bağlı milliyetçi ve mukaddesatçı gençliği kendi elinle boğmak yerine, ne yapıp yapıp, dere, tepe, bunları dörtlü ümit yaprağı ararcasına bulmak ve demetlemek icap ettiğini bilemedin ve ona göre davranamadın!…

Dokuzuncusu:

Sana hesap soranlara «asıl hesap soracak benim!» diye ölmeyi bilerek kahramanlaşmayı bilemedin ve ona göre davranamadın!..

Bana, temiz bir müminin anlattığına göre, asıldığın günün gecesi, sâf ve dünyadan geçmiş bir İslâm kadını, rüyada, Allah’ın Resulünü görmüş… Kâinatın Efendisi, kadına sol elini uzatmış… Kadın, acaba niçin Âlemin Fahri bana sağ elini uzatmadı diye düşünürken cevap gelmiş:

� Sağ elimde Adnan var!..

Bu bir rüyadır, hiçbir bakımdan şer’î hüccet değildir ve yalnız görüldüğüyle hakikattir; öz hakikatiyse Allah’a malûm…

Fakat her şeye rağmen, ötelere ve esrar âlemine inananlar için güzel bir ümit vaadi…

Eğer Allah, İslâmiyeti koruduğun yalanını, sana, o beyin yırtıcı ve yürek delici yalnızlığın içinde doğrulttuysa sen bir şehitsin ve Allah Resulü’nün iltifatına lâyıksın…

Elveda Adnan Bey!..

İnşaallah yeni yetişeceklere ders olursun!.. Elveda!..

(Benim Gözümde Menderes, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s. 518-520)

Exit mobile version