BÜYÜK DOĞU EKOLÜ
Memduh ARSLANOĞLU
Türk edebiyat tarihinde birçok ekoller görülmüş ve bunlardan devirlerini tamamlayanlar kaybolup gitmiş, yerlerini yenileri almıştır.
İslâm – Türk milletine «yüce» diye diye onu cüce-leştirenler, Onu Batı elinde oyuncak durumuna getirenler, kendi ruh köküne bağlı olmayan bir avuç taklitçiler grubu olmuştur. Bu guruba girenlerin ekserisini edebî ekollerimizin temsilcileri teşkil etmektedir. Hürriyet namına cinayet işleyenler, dalkavuklukla hürriyet mücadeleciliğini beraber yürütenler, sahte kahramanlar icad edip onlara yardakçı kesilenler, Batı taklitçisi yarı aydınlar Türk’ün siyasetini, iktisadî düzenini ve manevî değerlerini olduğu kadar edebiyatını da soysuzlaştırmalar, Tanzimat sonrasında Ziya Paşa, Mehmet Akif, Ahmed Cevdet Paşa, Peyami Safa, Arif Nihat Asya ve yeni yeni kendini göstermeye başlayan genç değerler dışında bir doğuşa meydan vermemişler bu değerler kadrosunu da tepeleme yolunda gayret sarf etmişlerdir.
Edebiyatımızda ne Tanzimat ne Serveti Fünun, ne Edebiyat-ı Cedide ve ne de Cumhuriyet ekolü esaslı bir zeminden hareket edememişler, Papağan vâri bir tekrarlama ve Batı taklitçiliğiyle hareket ederek ciddî eserler vermeden dağılmışlardır. Bu ekollere mensup, fakat yukarıda hükmümüzün dışında kalan değerler Türk edebiyatını ayakta tutabilmişlerdir.
Edebiyatımızda dünün Batı hayranlığı ve taklitçiliği hâlâ devam etmektedir. Şu farkla ki, yalnız Batıyı taklit edenlerin yanında bugün bir de Moskovanın yolcuları ve sosyalizm çığırtkanı baykuşlar türemiştir.
Kalkınmada ve her hamlede çareyi kendi öz kaynaklarında bulacak yerde kurtuluşu ithal malı ruhu sömürmeye memur «izm» hareketlerinde bulduğu zannına kapılanlar Türk milletinin hamle gücünü yok etmişlerdir.
Yıllardır hasretini çektiğimiz, fakat bir türlü malik olamadığımız sağlam zemine dayalı, Türk’ün ruh köküne bağlı yeni bir ekol doğmaktadır.
BÜYÜK DOĞU.. Şahsiyet, haysiyet ve manevî üstünlüğü hedef tutan bu ekolün adı BÜYÜK DOĞU’dur.
Bu şahsiyetli ekolün doğuş müjdesinin sevinci içinde diyebilirim ki, bu ekol Türk edebiyatına gerçek eserlere kavuşma çağrını açmıştır. Bu ekol üstadının ifadesiyle «Feda ettiği ruh ve şahsiyetin sembolü halinde millî şeref çelengini Batılının boynuna lâyık gören Doğuyu başta mutlak kurtuluş yolu İSLÂM ve etrafında binbir batıl din, topyekûn kurtarmak için pasif mukavemet örneklerine değil iç ve dış dünyalarını anlamış ve sahte oluşlarla, sahte oldurucuları tanımış büyük aksiyon kahramanlarına ihtiyaç vardır. BÜYÜK DOĞU işte bu kahramanları yetiştirmeye mahsus tezgâhın ismidir.» Hava – cıva gazetelerinin, baldır-bacak dergilerinin, yüzbinlerce, gerçek fikir organlarının ise sadece 20 – 30 bin tiraj yaptığı Türkiye her türlü başıboşluğun ve nefsaniliğin dışında kalan BÜYÜK DOĞU ekolünün doğuşuna tam 23 yıldan beri gebeydi. Bu yirmi üç yılda ekolün başı büyük mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek okulda geçirdiği yıllardan fazlasını zindanlarda geçirdi. Binbir müşkülât içerisinde fedakârlıklarla ruh köküne bağlılar kadrosunu 120 yıllık hasretine kavuşturdu.
Necip Fazıl’ı tanıyalım : Bu usta yazar Türk edebiyatının en kudretli kalemi, Batıyı Batılıdan daha iyi bilen bir yazar, kurtuluşu köke bağlılıkta, Batı’dan, batının bâtılından uzaklaşmada, hakikat etrafında çevrelenmekte ve dâvayı aksiyon gücüne kavuşturmakta bulan büyük bir mütefekkirimiz, şairimiz, Tiyatro yazarımız ve gazetecimizdir.
23 yıla varan gelişme safhası tamamlanmış ve BÜYÜK DOĞU ekolü yine üstadının ifadesiyle «BÜYÜK DOĞU» fikirleri papatya tarlası halinde Anadoluya yayılacak ve içinde kocaman bir çınar taşıyan tohum toprağa dikilecektir.» Biz bu ifadeye şu kadarını ekleyelim ki, BÜYÜK DOĞU bir zuhurun müjdecisidir, bir kurtarıcının zuhurunun müjdecisidir. Türk milletini idarecisinden dağdaki çobanına kadar ŞAHSİYET sahibi kılmaya, O’nu mazisinin ihtişamına döndürüp, Ati’nin sahibi kılmayı hedef tutmaktadır. Bu ekolün bugün ismi BÜYÜK DOĞU olan bir haftalık yayın organı ve yurt çapında teşkilâtlanma yolunda olan BÜYÜK DOĞU FİKİR KULÜBÜ vardır. Hedef üstadının «Anadolu halkı; mayası, mayasındaki saffet bakımından çok aziz bir varlık» diye belirttiği Anadolunun müslüman Türkünü dâva etrafında halkalanır görmektir.
Evet.. Türk edebiyatı 1,5 asırdır muhtaç olduğu gerçek mânada bir ekole kavuşmaktadır. Bu ekolün başı Necip Fazıl’ın REİS BEY, ÇİLE, BİR ADAM YARATMAK, KANLI SARIK adlı eserleri birer şaheser olarak durmaktadır. BÜYÜK DOĞU ekolünün Sanatçılarıda her gün artmaktadır. Mustafa Yazgan’lar, Sezai Karakoçlar, Rıdvan Balkır’lar, Vecdi Bürün’ler ve Anadolu’nun her tarafına yayılmış dâvanın genç kurmayları vardır.
Bir ekol doğuyor! O ekol bir kurtarıcıya, O kurtarıcının zuhuruna gebedir. BÜYÜK DOĞU idealini kalbimize işleyelim. Bu ideal yepyeni bir hareketin yepyeni bir oluşun, şahsiyetsizlik, esersizlik başıboşluk girdabından kurtuluşun müjdecisidir.
(Elâzığ, Uluova Gazetesi Sayı: 4441-1967)