Site icon N-F-K.com

Necip Fazıl’ın İslamî Düşüncesi

NECİP FAZIL’IN İSLAMİ DÜŞÜNCESİ

DR. AZZA EL SAWİ*
*Kahire Ayn-Şems Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Türk edebiyatçılarının edebî eserlerinde, İslâm’a yöneliş belirgin olmaya başladığında, Necip Fazıl’ın eserlerinde bu yöneliş kendini daha fazla göstermişti. Bu durum da Necip Fazıl’ın edebî şahsiyetindeki İslâmî yönü doktora tezi olarak almama sürükledi beni.

Necip Fazıl sadece bir edebiyatçı olmakla kalmamış, yarım asırdan beri eserlerini, hayatlarını İslâm’ın hizmetine, onun şerefini yüceltmeye ayırmış düşünürlerden biri olmuştur. Bu durumda olan bir zâtı ele alan Arapça hiç bir eserin bulunmaması da bu yönelmemi teşvik etmiştir.

Tezimi işlerken, Hasan Çebi’nin “Madde ve Manada Necip Fazıl”, Baki Süha Ediboğlu’nun “Bizim Kuşak ve Ötekiler” adlı kitaplarıyla Sezai Karakoç’un Diriliş, Bekir Oğuzbaşaran ve Mustafa Miyasoğlu’nun Millî Gençlik ve Yeni Sanat dergilerinde yer alan makale ve bahislere dayandım.

Bu kitapları, araştırmaları ve diğerlerini ele aldığımda; Necip Fazıl’ın eserlerinin, bunlardaki Üstad’ın düşünce metodunun ortaya konacak bir ölçüde, ayrıntılarıyla incelenmemiş olduğunu gördüm. Bu sebepten, eserleri, Allah’ın adını anmanın yasaklandığı bir dönemde İslâm’a davet etmesi yüzünden, gözlerden uzaklaştırılan bir düşünürün kıymetini anlamak için yapıtları üzerine ayrıntılı bir tez yapmayı gerekli gördüm.
Seçme sebeplerini kaydettiğim tezimi üç bölüme ayırdım:

BİRİNCİ BÖLÜM
Necip Fazıl’ın, Tanzimat döneminden Türkiye’de partilerin kumluşuna kadarki zamanda, politika ve edebiyata ilişkin görüşleri.
I— Hayatı ve kişiliği
a) Aslı ve doğumu
b ) Gençliği
c) Öğrenimi ve edebî kişiliğini kazanmasında hocalarının etkisi.
d) Paris’teki hayatı
e) Basın hayatı
f) Çalışma hayatı
g) Vefatı ve Vasiyeti

II— Necip Fazıl’ın ürün verdiği edebî dallar:
a) Şiirleri
b ) Nesirleri
c) islâmî eserleri
d) Tasavvufî eserleri
e) Tiyatroları
f) Hikâyeleri
g) Tarihî eserleri
h) Tenkitleri
ı) Terâcimleri
i) Konferansları
k) Makaleleri
l) Romanı
m) Kendisine nisbet edilen eser.

III— Necip Fazıl’ın siyasî akımlara ve çeşitli partilere ilişkin görüşleri.

IV— Batılılaşma ve öze dönüş akımları altında, Üstad’ın Türk edebiyatına ilişkin görüşleri:
a) Necip Fazıl’ın nesirlerinde îslâmî tavrın açıklığı.
b ) Necip Fazıl’ın Türk İslâm edebiyatına bakışı.
c) Üstad’ın İslâmiyet’ten uzaklaşma ve fikir süsü olarak gördüğü batılılaşmayı benimseyen çeşitli akımlara karşı tutumu.

İKİNCİ BÖLÜM
A/Necip Fazıl’ın eserlerinde İslâmi yönün araştırılması.
a) Üstad’ın, mürşidi Abdülhakim Arvasî’yi (Öl. 1943) tanımadan önceki durumu ve şiirleri (1934 öncesi).
b ) Mürşidini tanımasından sonraki durumu ve şiirleri.
c) Necip Fazıl’ın Türk edebiyatına kazandırdığı ilk şiir ekolü.
d) Şiirlerinde teorinin pratiğe geçişi.

B/ Necip Fazıl’ın düz yazılarında İslâmiyet:
a) Necip Fazıl’ın ilmihal konularını işlediği kitapları.
b ) Son çağda İslâm toplumunda baş gösteren hastalıkların tedavi yollarını gösteren makale ve konferansları.
c) Üstad’ın siyasî ve toplum olaylarını yeterince ele alan araştırmaların yokluğunu hissetmesi ve bu sahaya el atan ilk kişi olması.

C/Tiyatroları:
a) Üstadın tiyatro hayatına kazandırdığı eserleri.
b ) Kültür deryasıyla keskin zekâsının çalışmalarına aksetmesi.
c) Tiyatrosunun konuları

1. Tarihi olaylar
2. Toplumsal gerçekler
3. Din ve tasavvuf
D/ Necip Fazıl’da tiyatro özellikleri

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Necip Fazıl Akımı (Büyük Doğu)’nın çağdaşı edebiyatçılara etkisi ve Üstad’ın îslâmî hizmetteki yeri.
a- Siyasilerin Türk Milletini islâm’dan uzaklaştırmağa çalıştığı dönemde, fikir ortamında ve siyasî mücadele sahasında, Türkiye’de İslâm mefhumunu zihinlere nakşeden Büyük Doğu Akımı.
b- İslâm tebliğini üstlenen genç nesillerin manevi baba ve çalışma metodu olarak bildikleri Büyük Doğu’nun, çağdaş edebiyatçılar üzerindeki etkisi.
c- Necip Fazıl’ın Îslâmî hizmet alanında şair, yazar ve siyasî düşünürlerin sultanı unvanını almayı hak eden bir şahsiyet olarak Îslâmî hizmetteki yeri.
d- Mehmet Akif ve Yahya Kemal gibi, değişik metod izlemelerine rağmen İslam’a hizmette birleşen diğer şairlere göre Necip Fazıl olgusu.

Necip Fazıl her eserinde İslâmiyet’e, ilkelerine bağlı kaldı, Türklerin gücünü İslâmiyet’e bağlılıkta gördü ve konularını, tarihten, siyasî toplumsal olaylardan, takva ehlinin hayatlarından
alarak, bazan şiir, bazan da düzyazı halinde işledi. Yarım asırdan fazla bir zaman süren edebi hayatı boyunca, İslâmiyete çağıran ilkesine sâdık kalarak, çalışmalarına devam etti.
Necip Fazıl, kendi tabiriyle, Türkçenin ve Türk’ün özüne uygun şiirler yazdı. Yine şiir ve şairi tanımlarken şöyle der: Maddi hislerden soyutlanarak ve matefızike intikalle, ilâhi aşkın mucizesinden en çok bahseden şair, şiiri Allah için yazar. Ona göre şiir olgusu, ilâhi sırrın çerçevesinde gelişmelidir. Şiirde amaç gizlenmeyip sadece hisle değil, katıksız fikir olarak, fikirle hissi kaynaştıran bir olgu tarzında algılanılmalıdır. Özle şekil uygunluğu, şiirin gereklerindendir. Ancak şair ikisini birden uhdesine almalıdır. Şair toplumun beklentilerini önceden hissedebilen, kendi taşkınlıklarını kontrol altına alabilen biridir. Şiir pratik bilimlerle sıkı temas halindedir. Şiirle bu temas», ruhun feyzinden fışkıran manevi kavramları ve orjînal hisleri bulabilir.
Üstad’ın yaymağa çalıştığı, gerçekleştirmek için ömrünü verdiği gaye, İslâm’a hizmettir. Yazılarında îslâmî meseleleri düşündüğünü, onlarla ilgilendirdiğini, islâm’ın ilkelerine bağlı kaldığını görüyoruz.
Necip Fazıl’ın 1943-1978 yıllan arasında fikirlerini perçinlediği Büyük Doğu Akımı, Türkiye’de İslâmî kavramları zihinlere nakşeden bir akım olması sıfatıyla, düşünce, edebiyat, siyasî mücadele sahasında önemli rol üstlendiği gibi, İslâm düşüncesini anlatmak için iki yol izlemiştir: Birincisi, davetine kamuoyu hazırlanmasına yardımcı olan dergiler, makaleler ve kitaplar neşreden, “Büyük Doğu” adında büyük bir yayınevi kurulması; ikincisi, siyasî mücedelede fonksiyonu olması için seçimlere girme tasarısı…

Allah isminin açıkça söylenmesinin yasaklandığı bir dönemde B. D. milyonlarca kişinin kalblerine sistemli bir ideolojik çalışmanın simgesi olarak yerleşmiştir.
Üstad, önsözlüğü ile ölümsüzlüğü ile paklığı ve doğruluğu ile bir hayat sistemi olarak İslâmiyet’in, tüm insanlığın mutluluğunu garanti ettiğini, İslâm’ın bütün olup bölünme kabul etmediğini vurguluyordu. “Büyük Doğu” akımı aracılığı ile, İslâm ümmetinin fertleri arasında hayatın bütün yönlerini düzenleyen sistemli bir ideoloji kurmaya çalıştı.

Ona göre İslâm: Hayatın iksiri, her derdin dermanı, her şeyin kaynağı ve sosyalizm olsun, komünizm olsun, kapitalizm olsun, faşizm olsun, bütün beşeri sistemlerin gerçekleştirmekten âciz kaldığı her şey İslâm’da vardır.
Necip Fazıl, İslâmî hayatta ahlâkın önemini vurgulayarak, bağışlama, acıma, mücadele, sevgi, ihlâs gibi İslâmiyet’in kişide bulunmasını istediği değerleri, Peygamberimizi örnek göstererek eserlerinde işledi. Hz. Peygamber’in “Ahlâki güzellikleri tamamlamak için gönderildim” hadisini eserlerine düstur olarak seçmiştir.
İslâm-toplum ilişkilerini açıklayan Necip Fazıl, İslâmiyet’in, hiç bir dinden alışılmamış bir şekilde fen-toplum ilişkilerini kesin bir kıstasla tanımladığını ortaya koyarak, namaz, hacc, zekat gibi farzların bireyleri birbirine sımsıkı bağlı bir dokumanın iplikleri gibi olduğunu “Allah’ın kudreti cemaatla beraberdir” ayetine değinerek açıkladı.

İslâm’ın dünya görüşünü de ele alan Necip Fazıl, onun ana siyasetinin insanlığın tümüne mutluluk sağlamak olduğunu, bunun gerçekleşmesi için seçtiği odak noktasının kalem kılıç olduğunu ifade etmiştir.
İslâm’ın toplum içi ve toplum dışı uyulması, uygulanması gereken prensiplere dikkati çeken Üstad, yeryüzünde adaletin en dolgun ve en kapsamlı kaynağı olması itibariyle, madde-mana ve toplum-fert ilişkilerindeki dengeyi muhafaza eden İslâm adalet mefhumunu açıklayarak, İslâmiyet’in kesinlikle zulme engel
olduğuna, bütün varlıkların arasını sevgi ile kuşattığına inandığını belirtmeye çalışmıştır. Dünyanın içinde bulunduğu bunalımlardan tamamen kurtulabilmesi için, İslâm’ın getirdiği adlî sistemin değişikliğe uğratılmadan uygulanmasının zorunluluğunu vurguladığını eserlerinde görmekteyiz.

Üstad, islâmiyet’in ticaretin kaynağı olan kapital, ferdî mülkiyet, meşru kazanç, ribanın haramlığı ve zekâtın yükümlülüğü hususlarında getirdiği hükümleri savunarak, kendi kendine yetinen toplumsal bir nizamın kurulmasını amaçlamıştır. Bazı Batılı araştırıcıların zekat ekonomisinin doğurabileceği sonuçlar üzerinde yaptıkları incelemelerde, batının asıl hastalığının kapital enflâsyonu olduğunu görmelerine işaret eden Üstad, yirminci madde asrında, ihtiyaç duyduğumuz tek nizamın islâm’ın çalışma sistemi olduğunu belirtmiştir.
İslâmın kadına verdiği büyük öneme dokunan Üstad, bu konuda da ruhbanlığa dönüştürülmemesi kaydıyla, şeriat üzere gidilmesini benimseyerek, kadının önderlik ve kadılık görevlerinde bulunamayacağı hakkında İslâm’da yeralan hükümler üzerinde durmuştur. Kadına bu iki görevin dışında çalışma hürriyeti tanımakla beraber, onun asıl görevinin annelik olduğunu açıklamıştır.

Şeriatı İslâm’ın dış görünüşü sayan Üstad, kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hz. Peygamber’i önder olarak tanımaktadır. Tasavvufu ise, İslâm’ın iç görünüşü kabul eden Üstad’ın, şeriattan ayrılması mümkün olmayan bir bütün veya ikisinin büyük faydasını bölünmezliğinde bulduğunu görüyoruz. Galibiyetin sadece İslâm’a ait olduğunu gören Üstad, yönetim, öğretim ve ahlâk sistemlerinin düzelmesi için, hayatın her köşesinde İslâm’a davetin yapılmasını savunmuştur.

Üstad’ın yaymağa çalıştığı, gerçekleşmesi için uğraş verdiği amaç, İslâm’a hizmettir. Yazılarında İslâmî meseleleri düşündüğünü, onlarla ilgilendiğini, İslâm’ın getirdiği ilkelere bağlı kaldığını görüyoruz.
Necip Fazıl’ın ciddiyetini, Türk İslâmedebiyatına yaptığı yardımları anlamak için, uzun mücadelesini, cezaevlerinde çile doldurmasını ve azap görmesini bilmemiz yeter değil mi?

Not: Bu doktora tezi, 1983 yılında Mısır Kahire Ayn Şems Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde müdafaa edildi ve sahibine birinci şeref rütbesinde doktora unvanı verildi. Dr. Azze El Sawi bu tezi hazırlamak için bir yıla yakın Türkiye’de kaldı ve malzeme topladı. Tezin Türkçe’ye çevrilerek yayınlanması gerek.

(Mustafa Miyasoğlu – Necip Fazıl Armağanı – Sh. 50-57)

Exit mobile version