BİR VAN GEZİSİ
— Üstadım, demiştim, 1976 nın sonbaharına doğru, (evleniyorum) nikah Van’da olacak, teşrif edebilir misiniz, şahidimiz olur musunuz?
Kabul etti, lütfetti.
İstanbul’dan, Ankara bağlantılı Van uçağıyla geldi. Aynı uçağa İstanbul’dan rahmetli babam da binmişti. Necip Fazıl’ın da geleceğini biliyordu. Uçak Ankara’ya gelmiş, yolcular kalkış saatına kadar bekleme salonuna alınmıştı. Salona girdiğimde babamla onu hemen hemen yan yana oturuyor buldum. Tanışmamışlardı. Babam onu tanımış fakat açılmamıştı. Onları tanıştırdım. Necip Fazıl’ın elinde içinde tabak olduğu anlaşılan bir paket vardı. Onu bana verdi, açtık, üzerine Ayetel Kürsü yazılı bakır büyükçe bir tabaktı bu. Arkasındaki yazıyı gösterdi. Bir yıl kadar önce, bir konferans için gittiği Erzurum’da verilmişti kendisine, konferansı düzenleyenlerce. O da, «Benden de evlatlarıma..» diye yazarak imzaladığı bir kartıyla bana veriyordu.
Nikah, sohbetler, ve ibtidai bir fotoğraf makinası ile çekilmiş bir kaç resim..
Onu bir veya iki gün sonra uçakla İstanbul’a uğurladık. Alanda:
— Evimin ne kadar büyük olduğunu biliyorsun. İstanbul’da bekliyorum, kızımı da alıp gel. Dilediğin kadar kalın, dedi.
Biz İstanbul’a Üstad’a gidemedik. Ama bir kaç ay sonra Ankara’ya gelişinde bütün davetlere aynı özrü sıralıyarak bizi teşrif etti.
Yemekte çok sevdiği «van çorbası» vardı. Sabahleyin kalkınca çaylı kahvaltı yerine yine aynı çorbadan içmeyi tercih etti. Ertesi gün Bağlum’a birlikte gittik. Orada diz çöktü, sığındı ve okudu.
(Cahit Zarifoğlu – Mavera Dergisi Üstad Özel Sayısı)