SIPA
Üstad’ın at merakı malûm. Ancak bizi şaşırtan, bir gün, onun salonunda bir sıpayla karşılaşmamız oldu. Daha doğrusu salona girdiğimizde sıpa yoktu, Üstad sıpayı bize göstermek için, dışarıdakilere:
“Sıpayı getirin” diye seslendi. Sevimli mi sevimli, kocaman kulaklı, kocaman gözlü sıpa salona sıçrayarak girdi. Ellerimizi sıpaya dokundurduk sevdik. Artık her ziyaretimizde sıpayı sormak âdetimiz olmuştu. Sınavlar dolayısıyla ziyaretimiz birkaç ay tavsadı. Birkaç ay sonraki ziyaretimizde gene sıpayı sorduk. Üstad, bizi pencereye götürdü. Yolun karşı kıyısındaki çayırlığı işaret etti:
“Sıpa eşek oldu, işte orada otluyor” dedi.
(Rasim Özdenören – Bir karakter ve bir kaç nükte)