ÜSTAD’IN HAPİSTEN ÇIKIŞI
Necip Fazıl, hapisten çıkacağı gün Zaptiye Ahmed bir minibüs kiraladı; güzel bir çiçek buketi yaptırdı, hanımını ve çocuklarını aldı; Toptaşı Cezaevi’nin kapısına geldiler. Damları, asfaltları döğen yağmur şakırtısına rüzgârın ıslıkları karışıyordu. Hilmi Oflaz da görünürlerde yoktu. Müdüriyete sordular; muamelesinin tamamlandığını, biraz sonra çıkacağını öğrendiler.
Saat ona doğru demir kapı açıldı; önce Necip Fazıl, arkadan Hilmi Oflaz çıktı. Saçağın altında onları bekliyorlardı. Necip Fazıl her zamanki gibi çok şıktı; siyah, çizgili takım bir elbise, beyaz bir gömlek giymiş, uyum sağlayan bir kravat takmıştı. Ayakkabıları da yeni boyanmıştı. Hilmi Oflaz’ın omuzunda yatak ve yorgandan oluşan bir denk, sağ elinde de, içinde Necip Fazıl’ın gömlek iç çamaşırı, tıraş takımı ve diş fırçası gibi eşyaların bulunduğu bir bavul vardı. Hanımı derin bir saygıyla, zarif çiçeklerin meydana getirdiği buketi uzattı.
– Geçmiş olsun, diyerek onu karşıladı.
Necip Fazıl, gözlerini şöyle bir etrafta gezdirip, hanımına çevirdi.
– Dua et Neslihan şiddetli yağmur yağıyor. Aksi takdirde kalabalığın taşkınlığından tekrar içeri girmek zorunda kalırdık.
Zaptiye Ahmed, hiçbirisine sezdirmeden gözlerini kuruladı. Yağmur yağmasa da kimsenin gelmeyeceğini Necip Fazıl da biliyordu. Ama ne yapsın; yakınlarına moral vermek mecburiyetini duyuyordu. Çileyi çeken o, yakınlarını düşünmek durumunda kalan yine o idi…
Çocukları hasretle ona sarıldılar. Necip Fazıl, onları bir bir kucağına alıp öptü ve saçlarını okşadı. Sonra Zaptiye Ahmed, “Geçmiş olsun efendim” diyerek elini öpmek istedi.
Eve geldiklerinde yağmur yine aynı hızla yağıyordu. Değişik kesimlerden, uzaktan ve yakından “geçmiş olsun” telefonları başladı. Necip Fazıl’ın herkese farklı bir üslûpla ve çok ilginç sözlerle teşekkür etmesi, Zaptiye Ahmed’in dikkatini çekiyordu. Kısa bir süre sonra ev âdeta komşularının hücumuna uğradı, misafirlere yer açmak için, şiddetli yağmura rağmen, Hilmi Oflaz’la Zaptiye Ahmed izin isteyip ayrıldılar.
Doğru Marmara Kahvesi’ne geldiler; o gün Hilmi Oflaz’ın bayramıydı; anlatılamayacak kadar neşeliydi. Her zaman ikramı severdi; fakat bugün ikramında ısrarcıydı. Masasına oturana:
– Üstad hapisten çıktı; çay, kahve, gazoz bir şey içeceksin, diyordu.
Akşama doğru gençler Marmara’da toplanmaya başladılar. Kimisi Necip Fazıl’ın bugün çıkacağını biliyor, kimisi de orada öğreniyordu. Necip Fazıl’ı ziyaret etmek “geçmiş olsun” demek arzusu dilden dile dolaşıyordu.
(Mehmet Niyazi Özdemir – Dahiler ve Deliler)