Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
NFK-Fan

İbn-i Teymiye Etrafında

Recommended Posts

İBN-İ TEYMİYYE

 

Şimdi bütün bu yolu kaybedişlerin, çamura saplanışların, her şeyi beş hasseden ibaret kuru akıl çerçevesine döküşlerin; ona da nasıl inandıkları ayrı bir mesele teşkil etmek üzere "Nas-Kur'ân hükmü" dışında hiç bir şey kabul etmeyişlerin ve Kur'ân'ı kuru akla göründüğü gibi ele alışların baş temsilcisi İbn-i Teymiyye'ye sıra geliyor.

 

Sekizinci Hicrî Asrın bu kuru kafası, kendisinden birkaç asır ilerideki Vehhabîliğe, ondan 1 asır sonra da Mısırlı Muhammed Abduh ve Efganlı Cemaleddin'e (Cemaleddin-i Efganî) uzaktan ve yakından ana zemini kurmuş ve İslâmı yıkılmak üzüre bir bina farzedip onu dışından payandalamak isteyen daha sonraki (reform)culara doğrudan doğruya veya dolayısiyle dayanak olmuştur.

 

Bir âlim, evet... Fakat... Kuru, hedefini şaşkın, sır âleminin vecde düşürücü müşahedesini kaybetmiş ve derinliğine hikmet ufuklarını karanlığa boğmuş bir ilim, hiçbir şey bilmemekten daha kötüdür. îbn-i Teymiyye bu ikinci sınıfın baş örneğidir; ve mesleği, kısaca, şeriati dış çehresiyle ele almak, onu uzunluğuna ve genişliğine ele alırken derinliğinden mahrum ederek hacimden uzaklaştırmak ve satıh haline getirmek ve bu yolda İslama bir nevi maddecilik ve kuru akılcılık getirmeye kalkışmış olmaktır. Yâni İbn-i Teymiyye, şeriati doğrulayıcı akla, onun gördüğünden-ötesini kabul etmemekle, farkında olmaksızın bir nevi selâhiyet ve hâkimiyet tanımış oluyor ki, akla böyle bir selâhiyet ve hakimiyet tanımak, hem aklı, hem imanı anlamamak ve dalâletin en dipsizine düşmek oluyor. Eğer insan "ben Kur'an-ı aklımla tefsir ederim" dese de tefsiri Beyzavî Tefsirinin aynı olsa yine küfürdedir. Aynı akılla Allah'ı inkâr edenler, ters tarafından İbn-i Teymiyye ile aynı daire içinde mahpusturlar. Bu bahis gayet girift ve uzundur ve İbn-i Teymiyye mektebinin bazı ihtilâtları, hattâ son zamanlarda yurdumuzda talebe kaydetmeye kadar giden sirayetleri ve kolayca yerleşme avantajı bakımından ne kadar üzerinde durulsa yeridir. Akla bahşedilen öyle bir kolaylık ve ucuzluk ki, yarım akıllara İlâhî esrara karşı bir nevi horozlanma sevdasını veriyor, İlâhî esrarı çözülmüş şifre kâğıtları halinde sepete attırdığının farkında olmuyor; ve işte bu haliyle günümüzde İslâm Enstitülerine kadar sızmış ve bazı gruplar arasında modalaşmış bulunuyor.

 

Tasavvufu inkâr etmek, Resuller Resulünün ruhâniyet ve bâtınını tanımamaya varır ki, hem de sözde şeriatten yana görünmenin maskesi altında topyekûn ve en hain şekilde küfre ulaşır. Bu gibilerin (diyalektik) tekerlemeleri ise, (Sokrates)in buluşiyle, flüt çalana inanıp da flüte inanmamak derecesinde hayalî bir abes ve hamakat teşkil eder. Anlaşılmaza inanıyor da onun tecellilerindeki sırrîlik ve gizliliğe inanmıyor!!!

 

Koca İmam-ı Gazalî... Aklı akılla tükettikten sonra şöyle der:

 

"- Aklın hudut noktasına vardım ve gördüm ki, onunla erişmek boş hayâl... Peygamberin ruh feyzine yapışmaktan ibaret her şey... Öyle yaptım ve kurtuldum. Peygamberlik tavrı aklın ötesidir."

 

Bunlarsa aklı tüketip ötesine geçenler değil, en iptidaî aklın tükettikleri...

 

"- İbn-i Teymiyeye, dini içinden zedeleyen kâfir..."

 

Bu sözü, ben söylemiyorum; "Altun Silsile"nin 33'üncü halkası, 14'üncü Hicrî ve 20'nci Milâdî Asrın « irşad kutbu » söylüyor.

 

Kocakarıların hayâl aynasındaki mevhum çizgilerle, Allah'ın esrar perdesindeki sonsuzluk nakışları ve tasavvufun sahtesiyle gerçeği arasında ayırd edici meleke, işte İbn-i Teymiyyede mevcut olmayan selim akıl ve mümîn kalbleri ışıldatıcı ilâhî nurdur. Nur yoksunu, o...

 

Kaynak: Türkiye'nin Manzarası

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşağıdaki bölüm Üstadın "Doğru Yolun Sapık Kolları" adlı eserinin ikinci faslından, ortaçağ/yeniçağdaki sapık kolların işlendiği bölümden, alınmıştır.

 

 

"..."

 

İkinci devre, temas ettiğimiz gibi, hezeyan aklından sonra akıl hezeyanı çığrıdır ve İbn-i Teymiyye isimli kişiden başlar.

 

«Hezeyan aklı» tabirinde ağırlık hezeyanda, «akıl hezeyanı»nda ise akılda... Birinde asıl, akıl taslayan hezeyan, öbüründe de hezeyana varan akıl... A-B çizgisi veya B-A hattı... Aynı şey... Fakat küçük bir (nüans-incelik)farkiyle ikincisi çok mühim ve nazik... Zira bu devrenin kapı açanı, günümüze kadar gelen ve günümüzde yeniden uyandırılmak istenen, İslam'a materyalist bakışın son derece tahripçi ve ilerideki ihtilatlariyle gayet tehditçi ilk örneğidir.

 

Hicri 5. ve 6. Asırlarda Hasan Sabbah'a kadar gelen ve sonra bir müddet durdurulan hezeyan aklı,7. Asrın sonunda ve 8. Asrın başında İbn-i Teymiyye eliyle ve dış idrak perdesinde mantıki hissini verici bir şeytaniyet dehasiyle, arada devletini kurmuş ve günümüzün iman iddiasındaki sefil idraklerine kadar nüfuz etmiş olarak sürüp geldi.

 

Ne gariptir ki, bazı muteber İslam ansiklopedilerinde, kıymet hükmü eserlerinde ve çağımızın birtakım karabaş beyaz sarıklılarında ve fetva hokkabazlarında İbn-i Teymiyye, akıl ermez bir itibar merkezi ve ihtiram hedefidir. 7.Asırdan beridir de, büyük bir velinin «dini içinden yıkan kafir» diye andığı bu itikat akrebini ateşle halkalayıcı bir davranış yapılamamış daha doğrusu, onun ilerideki ihtilatlarına karşı bir panzehir tertiplenememiş, bu mevzu küçümsenmiştir.

 

Büyük bir alim olduğu, hele Hadis ilminde parmakla sayılacak İnsanlar içinde bulunduğu bir hakikattir. Fakat İmam-ı Gazali gibi bir hikmet dehasına saldıran ve onu hadis ilminde cahillikle suçlayan bu adam «kitap yüklü merkep» ölçüsünü yüzde yüz canlandırıcı haliyle cehaletin ta kendisidir.

 

«Makul ve menkul (akıl ve nakil yoliyle gelen) ilimler arasında uygunluk» isimli 6 ciltlik eseri etrafında yüzlerce eser sahibi... Kimi felsefeye, kimi bid'atlere, kimi Hıristiyanlık hayal ve masallarına, kelam ilmine, Rafizilere, Şiilere ve Kaderiyyecilere çatan bu eserlerin yalnız başlıklarını okuyanlar, içinde bomba saklı bir çukulata kutusu gibi onu, en tatlı manada bir Sünnet Ehli mütefekkiri sanabilirler... Fakat kutuyu açıhnca bomba patlar ve «Kitab-ül-İman» isimli eserin sahibi bu sapığın, akli metoda hezeyan kusturan ve maverai idraki katleden «suret-i hak» peçeli bir imansız olduğu meydana çıkar.

 

Davası, şu maddelerin çerçevesi içinde hulasa edilebilir: «Kur'an ayniyle, noktası noktasına zahirine göre anlaşılmalı ve ele alınmalıdır. Allah, Kur'anında Arş üstünde istiva ettiğini, zatiyle mekan ifade ettiğini mi bildiriyor, aynen böyledir ve onu şekil ve mekandan tenzih edici hiçbir mecazi idrake sebep yoktur. Allah (benim elim her elin üstündedir!) buyururken bu ifade mecazi değil, aynen vakidir. Bahis mevzuu el de bildiğimiz insan elidir.»

Ve işin en korkunç tarafı şu hükümde:

 

«Allah, ayniyle insan şekil ve suretindedir.»

 

Nitekim bir gün Şam'da zehrini ürettiği demlerde minberden bir iki basamak iner ve şöyle der:

 

- «İşte Allah, benim bu minberden indiğim gibi yere iner! »

 

Serapa küfür belirten bu görüşten sonra talak (boşanma) ve zekat bahsinde şeriate tam zıt nice iddialar... Din ölçülerinin üçüncü temeli «icma-ümmetin toplu hükmü» usulüne aykırılık ve bu aykırılığın caiz olduğu hükmü... Hazret-i Ömer ve Ali'ye hücumlar ve onların güya yanıldıkları noktaları sayıya vurmalar... İmam-ı Gazali ve Muhiddin Arabi'yi küfürle itham etmeye kadar gitmeler.

 

Ve en hassas tehlike noktası ve nasipsizlik ifadesi olarak, tasavvufu, batın temelini, topyekun evliyayı, ruhu, ruhaniyeti inkar etmesi ve onlara yönelmeyi küfür sayması, türbe ve mezarları ziyarete şirk göziyle bakması, hatta Allah Resulünün Kabe'den üstün bilinen mukaddes Ravzasına kadar ruhaniyet yollarını tıkamaya kalkması...

 

Bu adam, apaçıktır ki, dış dünyayı dışların dışından beş hasseden başka hiçbir anlayış ve seziş melekesine sahip değildir ve İlahi idrakten yana kör ve topaldır.

 

İbn-i Teymiyye, aklı çıkmaz sokaklara sürücü ve güya mantık zırhı içinde yürütücü ve topyekün insan ve kainatı kaybettirici nazariyelerinin, kendisinden 4 asır sonra da batı materyalizmasına akraba bir mahiyet kazanmasına ve arınmasını bekleyen İslamı temelinden çürütme istidadının doğmasına vesile olmasaydı ele alınmaya değmezdi. Fakat belirttiğimiz hususiyetleri bakımından, İslamı arınma davasının en büyük düşmanları arasında yer alıyor ve kozasında ölen bir böcek gibi eserlerinin ölü muhafazası içinde bırakılmaya gelmez bir mahiyet arzediyor.

 

Bugünkü Vehhabiliğin, başıboş içtihad davranışlarının, her türlü reformcuların, her türlü ruh ve mana zedeleyicilerinin, doğrudan doğruya, yahut dolayısiyle babası İbn-i Teymiyyedir ve onu «İslam materyalisti» diye yaftalamak yerinde bir teşhistir. Zira o'nun sistemi Allah ve Resulüne inanmanın değil, inanmamanın ve ancak böyle olursa tersinden mantıkı bir tertibe girmesi kaabil bir görüş belirtmektedir ve güneşi kabul edip ışığını kabul etmemek gibi bir akıl hezeyanı içine düştüğü tezat kuyusunu sadece herşeyi inkar etmek suretiyle kapatabilir ve tezadsız bir küfür olarak kalır. Oysa, en büyük tezad içinde küfür... Allaha, yani gaibe inanan, böylece gaibler ve sırlar alemine bel bağlayan bir anlayış nasıl olur da ruhu, ruhaniyeti reddeder, Kur'andan başlayarak herşeyi beş hasse planına bağlar ve Yaratıcıya insanı vasıflar verir?...

 

Bütün bu verdiğimiz bilgiler gerçeğe öylesine uygundur ki. Batı kaynaklı ve Cumhuriyet mamülü bir eser olmasına rağmen sanki Sünnet Ehli diliyle konuşuyormuşçasına, Maarif Vekaletinin yayınladığı «İslam Ansiklopedisi»nde bile kayıtlıdır.

 

İbn-i Teymiyye devri Osmanlı Devletinin kuruluş zamanlarına tesadüf eder. Merkezini kurduğu yer, Mısır... Mısır Sultanının huzurunda bazı din adamlarıyla tartışmalara girişir ve neticede Kahire kalesinde hapse atılır. Bir müddet sonra kurtulur. Mısır'dan çıkar ve aynı yolda devam ettiği için Şam zindanına atılır.

 

İslam alimleri İbn-i Teymiyye mevzuunda değişik fikirlere yer vermiş ve bir kısmı onu rafizilik ve küfürle suçlandırırken bir kısmı da ilmine hayran ve iddialarına taraftarımsı veya sükuti bir tavır takınmışlardır. İbn-i Batuta ve İbn-i Hacer gibi büyükler o'nun sapıklığına inananlar arasındadır. Buna mukabil, birkaç asır sonra gelecek ve en tehlikeli yolu açacak olan Mısırlı Şeyh M. Abduh tarafından kurulan «Mısır Islahat Fırkası» onun eserlerine kucak açmış ve yerinde görüleceği gibi, İslamı asliyetinden inhiraf ettirmekten başka manaya çekilemez reformculuk cereyanının ilk destekçisi saymıştır.

 

Kur'an ve Hadisin zahirine göre itikat ve amel etmek ve bu iki emir kutbunun hakikatine erme yolunda ne «İcma», ne de «Kıyas» gibi hiçbir vasıta tanımamak, maverai her anlayış ve görüşü dibinden kazımak ve böylece başta Kur'an ve Hadis bulunmak üzere topyekün kainatı elden çıkarmak ve ebedi helake yol açmak metodundaki bu adam, birkaç cilt içinde serptiği zehirli tohumların, nihayet bir devlet ve maddecilik dünyasına uygun bir zihniyet ağacı haline gelmesinden başlıca sorumludur.

 

«Arınma Çağında İslam»ın da, içten başlıca bozguncusu olarak tam bir teşrih ve tahlile tabi tutulması gereken habaset merkezi...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnanın tam da bu yazıları arıyordum.O kadar güzel bir tevafuk oldu yani,sağolun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnanır mısınız bu ve benzerlerinin ismini duyunca kan beynime sıçrıyor.Ben son günlerde onların islama zarar

 

vermek için özel olarak yetiştirilmiş misyoner olduğunu düşünmeye bile başladım.

 

Çünkü günlük hayatımda bu şahısların görüşlerini benimseyenlerle o kadar çok temasım varki onların o at

 

gözlüğü takmiş ,sabit fikirli görüşlerini benden iyi kimse tanıyamaz.Allah resulu böylelerine(daha değişik

 

kelimeler kullamasını bilirdim ama ne bana foruma yakışmaz) tebessümüz bile beni incitir demiştir. Daha

 

ötesi var mı? aman dikkat kardeşlerim onlar heryerde farkettirmeden sizi zehirlemeye hazırdır. Allah

 

muhafaza etsin.(AMİN)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kardeşim Onların Kim olduğu Üzerinde O kadar çok çalıştım ve aralarında bir Tasavvufçu olarak Sırf onları tanımak için girdim ve uğraştım ,

 

Bu Cemaatlerin Günümüzde ki dağınık halde ki adları:

a)Vahhabiler

b)Selefiler

c)Ensarlar

d)[Tarikat-i Muhammedi] adı altında da tanıtabilirler bu bir yalandır.

 

1.Bu insanlar Ehli Sünnet Vel Cemaatiz derler.

2.Hiç bir Mezhebe inanmaz ve kabul etmezler.

3.İslamı ve hadisleri kendi yorumlarınca ve İbn-i Teymiyye'yi Örnek alarak açıklarlar.

4.Tasavvuf Onların gözünde bir sapıklık ve bir Bid'attir.

5.[4.Büyük İmam'ın itikadını kabul etmezler.]

6.Mücizeye Dolaylı yoldan inanırlar.

7.Keramete asla inanmaz ve bu konuda alaylı bir tavır alırlar.

8.Kabirlerin üzerine Fatiha-i Şerif okumak onlara göre Bid'attir.

 

 

 

Ayrıca bu Vahhabi be Teymiyyeci Grupların Geniş anlamda açıklama yaptıkları Resmi Web site adresleri :

 

www.tasavvufason.com adresinden bu Fikir ve düşüncelerini apaçık açıklıyorlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kardeşim Onların Kim olduğu Üzerinde O kadar çok çalıştım ve aralarında bir Tasavvufçu olarak Sırf onları tanımak için girdim ve uğraştım ,

 

Bu Cemaatlerin Günümüzde ki dağınık halde ki adları:

a)Vahhabiler

b)Selefiler

c)Ensarlar

d)[Tarikat-i Muhammedi] adı altında da tanıtabilirler bu bir yalandır.

 

1.Bu insanlar Ehli Sünnet Vel Cemaatiz derler.

2.Hiç bir Mezhebe inanmaz ve kabul etmezler.

3.İslamı ve hadisleri kendi yorumlarınca ve İbn-i Teymiyye'yi Örnek alarak açıklarlar.

4.Tasavvuf Onların gözünde bir sapıklık ve bir Bid'attir.

5.[4.Büyük İmam'ın itikadını kabul etmezler.]

6.Mücizeye Dolaylı yoldan inanırlar.

7.Keramete asla inanmaz ve bu konuda alaylı bir tavır alırlar.

8.Kabirlerin üzerine Fatiha-i Şerif okumak onlara göre Bid'attir.

 

 

 

Ayrıca bu Vahhabi be Teymiyyeci Grupların Geniş anlamda açıklama yaptıkları Resmi Web site adresleri :

 

www.tasavvufason.com adresinden bu Fikir ve düşüncelerini apaçık açıklıyorlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

MEVDUDİ

 

Sapıklık misallerini bir laboratuar katiyetiyle gözönüne serdiğimiz Hamîdullah isimli, "bâîdullah" denilmeye lâyık mütefekkir taslağından sonra, ondan biraz daha hafif, fakat dalâlette yine çok ağır, Mevdûdî geliyor. "İslâmda İhya Hareketleri" adlı eserinde bu adam, dar ve kuru aklı biricik metot olarak kullanıyor, bu metodun baş temsilcisi ibn-i Teymiyeye'yi göklere çıkarıyor, İmam-ı Rabbânî Hazretleri gibi beyninin her zerresi güneş, bir iç ve dış kahramanını yalnız dış cephesiyle ele alıp içini görmemezlikten geliyor, İmam-ı Gazali Hazretlerini güya "müceddid - yenileyici" tanıdıktan sonra onda birtakım zaaflar buluyor ve bu zaafları üç noktada topluyor: Hadîs ilminde eksikliği, (rasyonel - aklî) ilim tesirinde kalışı ve tasavvufa kapılışı... Böylece tasavufu, yâni Kâinat Efendisinin bâtın nurunu inkâr etmiş ve hakikatte kendi metodu olan kara aklı İmam-ı Gazalî'ye mal etmek ve yermekle tezatların en gülüncüne düşmüş bulunuyor. Hadiste zaif' demesi de, akılla aklı yenen büyük kahramanın iç kanal mevzuunda gösterdiği hadislere muhalefetinden doğuyor. (S. 64, 65, 67 ve 70, 77) Tasavvufu karikatörülerinden ayıramayarak tam inkâr ve kendisini zımnen Mehdî kabul edişi de eserinin sonunda (S. 123, 124, 125, 126, 127, 128).

 

Bende el yazısı mevcut bir şehadete göre de, bizzat bu şahidin "mezhebiniz nedir?" sualine "mezhebim yok!" cevabını veren sapık...

Share this post


Link to post
Share on other sites

elbette her insanın doğruları ve yanlışları vardır... peygamberlerin dışında kimse masum değil. doğruları alıp yanlışları bırakmak gerek. peygamberin ise her dediği alınır terkedilmez, zira o masumdur.

 

ibn teymiyye'ye gelince pek çok ehl-i sünent alimi onu övmüştür. sıklıkla yapılan tesbit “büyük müctehid, müyük mücahid, büyük müceddid” ifadesidir.

 

Günümüzün saygıdeğer ehl-i sünnet alimlerinden şeriat ve tarikat ehli muhammed salih ekinci hocaefendi ibn teymiyye için “büyük adam” ifadesini kullandıktan sonra yukardaki tesbitleri yapmaktadır…

 

Zira ibn teymiyye ilk nesillerin –selefin- inancının sonrakilere aktarılmasında ciddi emek sarfetmiştir ki ulema da bunu hiçbir zaman gözardı etmemiştir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu ne ya! Üstadın teymiye zındığı hakkında yazıklarını okumadın mı? Nasıl ona büyük müceddid diyorlar diyebilirsin? İbn-i Teymiyyenin Mürtedliğine fetva verilmiştir, nice büyük evliyayı tekfir ettiğinden ve Allah-u Tealaya yok Arşta yok bilmemne diyip onu cisimleştirdiğinden mürted olmuştur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

ibn teymiyye'ye gelince pek çok ehl-i sünent alimi onu övmüştür. sıklıkla yapılan tesbit “büyük müctehid, müyük mücahid, büyük müceddid” ifadesidir.

 

Hattab kardeşim.

Ya sen müceddid ve müctehid'in anlamını bilmiyorsun ya da bu iki kelimenin kelime manaları, haberimiz yok iken değiştirildi.

 

Bence sen müteceddid demek istedin...

Share this post


Link to post
Share on other sites
ibn teymiyye'ye gelince pek çok ehl-i sünent alimi onu övmüştür. sıklıkla yapılan tesbit “büyük müctehid, müyük mücahid, büyük müceddid” ifadesidir.

Hadi diğerlerini abartıp yakında bana bile demelerinden endişe ediyorum da, şu büyük müceddid ifadesini görende haşa huzurdan 'oha' diyeceğim geldi azizan. Yok bi de peygamber deselerdi bari şu sapığa töbe töbe. Hangi adı şaibeli alim veya ismi duyulmamış materyalist ehl-i sünnet imamıymış ki onu diyen acep? He o adını yazdığınız saygın mı? :shiny: Kim, hangi arada saymış ki onu? Teymiye'nin görüşlerini aktardığı ilk nesil kim bu arada? Koyu zahiri abimiz, sataşmak için yapmış olmasın?

Share this post


Link to post
Share on other sites
Hadi diğerlerini abartıp yakında bana bile demelerinden endişe ediyorum da, şu büyük müceddid ifadesini görende haşa huzurdan 'oha' diyeceğim geldi azizan. Yok bi de peygamber deselerdi bari şu sapığa töbe töbe. Hangi adı şaibeli alim veya ismi duyulmamış materyalist ehl-i sünnet imamıymış ki onu diyen acep? He o adını yazdığınız saygın mı? :shiny: Kim, hangi arada saymış ki onu? Teymiye'nin görüşlerini aktardığı ilk nesil kim bu arada? Koyu zahiri abimiz, sataşmak için yapmış olmasın?

 

ARKADAŞIN AMACI SATAŞMAK GALİBA

Share this post


Link to post
Share on other sites
ARKADAŞIN AMACI SATAŞMAK GALİBA

 

Teymiyye gibi bir zındığı müceddid, müçtehid, mücahid gibi sıfatlarla birlikte anan kişilere tepki vermek ne zamandır sataşma olarak anılmaya başladı baki kardeş. Sen önce meselenin idrakine var, sonra gel mesaj yaz.

 

Madem trradomir sataşma amacını güdüyor, onla aynı minvalde mesaj yazan arkadaşlara neden ses çıkarmadın. Senin amacın nedir sahi???

 

 

 

***

Bu arada, eğer alıntı yaptıgınız kişi ile aynı paralelde düşündüğünüzü belirtmek için, yani hattab adlı üyenin ortalığı velveleye vermek gibi bir gayesinin oldugunu söylemek için yazdıysanız mesajınızı, yukarıda söylediklerimi geri alıyorum fakat siz de bu türden yanlış anlaşılmaya müsait mesajlar yazmayıverin bir zahmet.

Share this post


Link to post
Share on other sites
elbette her insanın doğruları ve yanlışları vardır... peygamberlerin dışında kimse masum değil. doğruları alıp yanlışları bırakmak gerek. peygamberin ise her dediği alınır terkedilmez, zira o masumdur.

 

ibn teymiyye'ye gelince pek çok ehl-i sünent alimi onu övmüştür. sıklıkla yapılan tesbit “büyük müctehid, müyük mücahid, büyük müceddid” ifadesidir.

 

Günümüzün saygıdeğer ehl-i sünnet alimlerinden şeriat ve tarikat ehli muhammed salih ekinci hocaefendi ibn teymiyye için “büyük adam” ifadesini kullandıktan sonra yukardaki tesbitleri yapmaktadır…

 

Zira ibn teymiyye ilk nesillerin –selefin- inancının sonrakilere aktarılmasında ciddi emek sarfetmiştir ki ulema da bunu hiçbir zaman gözardı etmemiştir.

 

 

Teymiyye gibi birini 'büyük müçtehid, büyük müceddid, büyük bilmem ne' diye ilan eden o 'pek çok alimden', çok değil üç tanesinin ismini yazarsanız sevinirim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ya kardeşler eğer gerçekten bir Üstad hayranı olsaydı bunu yazan kişi Üstadın tepedeki yazısına rağmen bunları yazmazdı, selefi-cihatçı sitelerden buraya karışıklık çıkarmak için geliyorlar, anlayın bu zevatları....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hattab sitemizin muhtelif yerlerinde Afgani ve Abduh'u övmüş, Selefilere muhalefet eden bir yazıya menfi görüş bildirmiş, nihayet burda Temiyye'ye sahip çıkmış. Temiyye'yi öven hiçbir İslâm âlimine rastlamadım, yoktur da. Hattab, Temiyye'yi öven bir tane İslâm âlimi göstersin bizde mütemadiyyen susalım. Temiyye, kafirdir.

 

İbni Teymiye

 

Sual: Vehhabilerin [selefilerin] Şeyh-ül-İslam bilip yolundan gittikleri İbni Teymiye kimdir, âlimlerimiz onun hakkında ne demiştir?

CEVAP

Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da doğup, 1328 de Şam’da kalede hapiste iken vefat etti.

 

İbni Teymiye, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu inkâr etmiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır. Kitapları, kendilerine Selefiyyeci diyen mezhepsizlere kaynak olmaktadır. Mezhepsizler, onu övmekte, İslam müceddidlerinin piri demektedirler. İbni Teymiye’nin şaki ve dalalette olduğu Seyf-ül-Cebbar ve farisi Tâlim-üs-sübyanda da yazılıdır.

 

Camiul-ezherdeki hanefi âlimlerinden Muhammed Bahitin (Tathir-ül-füad min-denisil itikad) kitabı, (Et-tevessüli bin-Nebi ve bis-Salihin), (Şevahid-ül-hak), (Cevahir-ül-bihar), (Seyf-ül-Cebbar) ve (Tâlim-üs-sübyan) kitapları, İbni Teymiye’nin dalalete düştüğünü vesikalarla ispat etmektedir.

 

İbni Battuta, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab, izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani, imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiye’ye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve küfürlerini açıklamışlardır. Üstad Necip Fazıl da, (14. asrın irşad kutbu seyyid Abdülhakim Arvasi, “İbni Teymiye dini içinden zedeleyen mülhiddir” buyurdu) diyor. (Türkiye’nin Manzarası)

 

Dal ve mudil olduğu, Savi tefsiri 107. sayfasında da yazılıdır.

 

İslam âlimleri buyuruyor ki:

(Allahü teâlânın, sapıtmasına ilmini sebep ettiği kimsedir.) [İbni Hacer-i Mekki - Fetava-yı hadisiyye]

 

(İbni Teymiye öyle bir kimsedir ki, bozuk sözlerine ve çürük vesikalarına, büyük âlimler cevap vermişler ve düşüncelerinin çirkinliğini ortaya koymuşlardır. [Şam, Mısır ve Kudüs’de kadılık yapmış olan şafii fıkıh ve hadis âlimlerinden Muhammed] İzzibni Cemaa, onun için, Allahü teâlânın dalalete sürüklediği, azdırdığı ve zillet gömleği giydirdiği kimsedir. İslam âlimlerine ve bilhassa Hulefa-i raşidine karşı ahmakça itirazlarda bulunmuştur demiştir.) [İbni Hacer-i Mekki - El-cevher-ül-munzam]

 

(İbni Teymiye’nin sözlerinin kıymeti yoktur. O, dalalettedir ve Müslümanları dalalete sürüklemektedir. Müslümanların icmasından ayrılmış, bid’at yolunu tutmuştur. İslam âlimleri, onun dalalette [sapık] olduğunu, sözbirliği ile bildirdi. Kutbüd-Berdiri, Şerhi Muhtasarda, bunu uzun yazmaktadır.) [Tahir Muhammed Süleyman - Zahiretül-fıkhil-kübra]

 

(Kitab-ül Arş onun en çirkin kitaplarındandır. Ona Şeyh-ül-İslam diyenin kâfir olacağını söyleyen âlimler vardır.) [İmam-ı Sübki] (Nebras haşiyesinde bildiriliyor.)

 

(İbni Teymiye’ye uyanın malı ve canı helaldir.) [Miratül-cenan, Nebras haşiyesi]

 

İbni Teymiye, Kitab-ül Arş isimli eserinde, “Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır” diyor. Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. (Keşfüzzunun)

 

El-ubudiyyet kitabında ise, Allahü teâlânın ismini zikretmenin bid’at ve dalalet olduğunu bildirmekte ve tasavvuf âlimlerine çirkin iftiralar yapmaktadır.

 

(Arş kadimdir) diyor. (Akaid-i Adudiyye şerhi)

 

(Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” dedi.) [İbni Battuta -Tuhfetünnüzzar tarihi]

 

Abduh’un yetiştirdiklerinden olup, onun yolunda giden Abdürrazık paşa bile diyor ki:

(Vehhabilik, bir bakımdan ibni Teymiye’ye bağlı olduğu gibi, son asrın müceddidi denilen Abduh’daki dinde reform fikirleri de, ibni Teymiye’ye bağlıdır.)

 

(Kaza namazı kılmak lazım değildir) derdi. Halbuki dört mezhepte de farzdır.

 

Cehennem azabı sonsuz olmadığını söylerdi. Kâfirlerin Cehennemde sonsuz kalacaklarına dair bir çok âyet-i kerime vardır. (Bekara 81, Ahzab 65, Fussilet 28, Zuhruf 74)

 

(Ömer çok yanılmıştır) diyerek, imam-ı Ahmed’in bildirdiği (Allahü teâlâ, doğru sözü, Ömer’in dili üzerine koymuştur. [O hiç yanılmaz]) hadis-i şerifine karşı gelmiştir. Eshab-ı kiramın çoğu, ictihad ile anlaşılacak işlerde yanılmış olsa da, onların yanılmaları, ictihadi mesele idi. İctihadda müctehidin yanıldığı bilinemez. Çünkü ictihad ictihad ile nakzedilmez. Bunun için, müctehid olan o büyükler tenkit edilemez. Dört mezhebin ictihadları farklı olduğu halde, benimki doğru diyerek biri ötekini tenkit etmemiştir.

 

Sadreddin-i Konevi, İbni Arabi hazretleri gibi tasavvuf büyüklerine de saldırmıştır. “Gazali’nin kitapları uydurma hadis ile dolu” derdi. (Hadika)

 

İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı. Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır.) [Tabakat-ül-kübra]

 

İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye kibirliydi. Kendini beğenirdi. Herkesten üstün görünmek, karşısındakini küçümsemek, büyüklerle alay etmek âdeti idi.) [Kam-ul Muarıd]

 

Muhammed Ali Bey; Hitat-uş-Şam kitabında diyor ki:

(İbni Teymiye’nin hedefi, Luther adındaki papazın hedefine benzer. Fakat, Hıristiyanlığın reformcusu muvaffak oldu. İslamınki olamadı.)

 

İbni Hacer-i Askalani hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye; “Kabri Nebeviyi ziyaret için sefere çıkmak haramdır. [Hazret-i] Ali iman ettiği zaman çocuk olduğu için Müslümanlığı sahih olmadı. [Hazret-i] Osman malı çok severdi” diyerek eshab-ı kiramın büyüklerine dil uzattı.) [Ed-Dürer-ül-Kamine]

 

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye, Peygamberlerin masumiyetini (günahtan korunmuş olduklarını) reddetmiştir. Halbuki, masumiyet Peygamberlerin sıfatlarındandır.

Başta Peygamber efendimizin kabri şerifleri olmak üzere eshab-ı kiramın, velilerin, âlimlerin ve salih Müslümanların kabirlerinin ziyaret edilmesine karşı çıkmış, bunları şefaate vesile kılmayı da haram saymıştır.) [Fetava-i Hadisiyye]

 

Sual: Selefilerin vazgeçilmez üç prensibi varmış, bunlara uymayan Allah’ın gönderdiği din ile amel etmezmiş. Bu hususta açıklama yapar mısınız?

CEVAP

İbni Teymiye, Furkan isimli kitabında dini üç kısma ayırmaktadır. Selefilere göre bu üç prensip vazgeçilmez esaslardır. İslamiyet ancak bu üç kaide gereğince, aslına uygun olarak bilinebilirmiş. Yoksa İslam pınarını, etraftan karışmış bulanık sulardan yani mezhep imamlarının ictihadlarından arındırmak mümkün değilmiş. Çünkü fıkıhçılar, kelamcılar ve tasavvuf ehli, dinin aslına ilaveler yapmışlar, bu bakımdan din çok genişletilmiş ve içinden çıkılmaz bir hâl almışmış. Dine yapılan bu ilaveleri çıkarmak gerekirmiş.

Selefilerin sımsıkı bağlandıkları üç prensip şöyle:

1- Münezzel din: Kur’an-ı Kerimden ve sahih kabul ettiği hadis-i şeriflerden kendi anladıkları.

2- Müevvel din: Mezhep imamlarının Kitap ve sünnetten çıkardıkları hükümler.

3- Mübeddel din: Geçmiş dinlerin hükümleri ve uydurma saydığı hadis-i şerifler.

 

İbni Teymiye’ye göre, Münezzel dine uymak bütün müslümanlara farzdır. Çünkü Allahü teâlâ bir müctehidin Kitap ve Sünnetten neyi anladığını bir başka mükellefe sormaz. Hatta onu mükellef de tutmaz. Herkesi Kitap ve Sünneti anladığı ölçüde sorumlu tutar. Bu bakımdan herkes, Münezzel din ile amel etmelidir.

 

Müevvel dine, tevil edilmiş olana, ictihaddan aciz olan mukallitlere caizdir. Ama müctehid olanlara bu caiz değildir.

 

İbni Teymiye’nin selefiye yolunu savunan bütün mezhepsizler, kendilerini birer müctehid zannettikleri için, mezhep hükümleri onlar için muteber değildir, Kitap ve Sünnetten anladıklarına tâbi olurlar. Kendilerine selefiyiz diyen bugünkü mezhepsizler, kraldan çok kralcı olup, İbni Teymiye mukallit halk için müevvel din ile [mezhep imamlarının hükümleriyle] amel etmeyi caiz görürken, onlar cahillerin de, mezhep hükümleriyle amel etmesini caiz görmezler, herkesi Kitap ve Sünnete el atmaya iterler.

 

İbni Teymiye’nin Mübeddel din diyerek eski dinleri bir kalemde silip atması caiz olmaz. Çünkü geçmiş dinlerin iman yani inanılacak hususları (yani amentüdeki esaslar, insanlar tarafından bozulmadan önce) bütün dinlerde aynı idi. İslamiyet bozulan bu hususların doğrusunu bildirmiş, amele ait hükümlerin de, hepsini değil bazılarını nesh etmiştir.

 

Uydurma hadislerle amel edilen bir din yoktur. Uydurma hadis meselesi de ayrı bir konudur. Bir müctehidin usulüne göre, uydurma sayılan bir hadis, başka bir müctehidlerin usulüne göre sahih olabilir. İbni Teymiye, aklının almadığı hadis-i şeriflere hemen uydurma damgasını basmıştır. Fıkıh, kelam ve tasavvufun ortaya koyduğu hükümleri, usulleri, uydurma hadislerden çıkarıldığı havasını uyandırmak istemiştir. Onun bu mugalatasına İslam âlimleri gerekli cevaplar vermiştir.

 

Mezhepsizler, imamları olan İbni Teymiye’nin görüşlerine uyar ve onun usulüne uyup Kitap ve Sünnetten ahkam çıkarmaya çalışırlar. Bunu da gayet normal sayarlar ve buna münezzel din derler.

 

Biz de mezhep imamımız olan imam-ı a'zam hazretlerinin hükümleriyle amel edince, onun usullerine uyunca, Allah’ın gönderdiği din ile değil, mezhep imamlarının çıkardığı din ile amel ettiğimizi söylerler.

 

İbni Teymiye’ye uyup Kitap ve Sünnete el ve dil uzatan mezhepsizler, bizim de imam-ı a'zama uymamıza ne hakla karşı çıkarlar ki?

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

ahbe vakıfahmetim olayı zaten iki cümle ile özetleyip, tek cümle ile noktaladıktan sonra verdiğin uğraşa ve emeğe üzüldüm yani. bu tipteki modellere bizim bu söylediklerimizin uymuycağını artı, hiçbişekilde yazılanları anlamıycaklarını hepimizin bilmesi gerekiyor!..... he belki bizdede kabahat vardır . nedir oda, güzelim bahçemize taa aylar evvel bir şekilde bırakılan zehirli nebatı hala bahçemizin bir köşesinde barındırmaktır.

ib.. teymiyeden sonra bide ib.. mevdudimiz var aynı zumreden yarın bununda bir hastası gelir. bide onlarla uğraşmak zorunda kalırız.

herkes bilsinki , bizim kırmızı arabamız yok. biz deli doktoruda değiliz!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vahhabi ve Selefi adıyla ortaya çıkan ehli bidatın akıl hocası : İBNİ TEYMİYYE

 

İsmi Ahmed bin Muhammed bin Teymiyye’dir. İbn-i Teymiyye diye meşhur olmuştur. 661 (miladi 1263) senesinde Şam civârındaki Harrân’da doğdu. Önceleri Hanbelî fıkıh ve hadis âlimiydi. Doğru yanlış bir sürü kitap yazdı. En faydalı icraatı Şiîlere ve eski Yunan filozoflarına karşı yazdığı kuvvetli reddiyeler.

Diğer yandan talâk (boşama) ve Resûlullah’ın kabrini ziyâret husûslarında ve aşağıda belirtilen birçok meselede dört mezhebe de uymayan fetvâlar verdiği ve fetvâsında ısrâr ettiği için, Şam Kalesine hapsedildi. Sonra affedilip serbest bırakıldı. Uslanmayıp bozuk fikirlerini ve sapık inanışını yaymaya sürdürüp yanlış fetvâlar vermeye devâm ettiği için yeniden Şam Kalesinde alıkonuldu. Burada kendisine bir oda verilerek insanlardan tecrid edildi. 1328 senesinde hesap yurduna intikal etti.

 

İbn-i Teymiyye’nin bozuk fikirlerinden bâzılarını yüksek İslam ulemasından İbn-i Hacer-i Mekkî, Fetâvâ-i Hadîsiyye kitâbında şöyle bildirir.

 

1. Allahü teâlâya; oturmak, kalkmak, yürümek, inmek, çıkmak gibi insanlara mahsus sıfatlar isnad ederek onu kullara benzetme dalaletine kaymıştır. Hâlbuki; Allahü teâlâ, hiçbir bakımdan insanlara(ve diğer mahlûklara) benzemez, zamandan ve mekândan münezzehtir, uzaktır. Sübhanallahi amma yasifuun.

 

2. Peygamberlerin mâsumiyyetini (günahtan korunmuş olduklarını) inkar etmiştir. Hâlbuki, mâsum olmak peygamberlerin ayrılmaz sıfatlarındandır. Dinin bize sağlam olarak aktarılması onların masumiyetiyle alakalıdır.

 

3. Cehennem’in ebedî olmadığını ve kâfirlerin Cehennem’de ebedî kalmayacağını söyleyerek çok ciddi bir itikadi sapıklığa düşmüştür. Hâlbuki Cehennem’in ebedî olduğunu ve kâfirlerin burada ebedî kalacağını Kur’ân-ı kerîm kesin haber vermekte ve Bütün islam alemi ittifak halindedir.

 

4. Muhyiddîn-i Arabî, Sadreddîn Konevî gibi bâzı tasavvuf büyüklerine küfür suçu atmış, tasavvufu reddetmiştir. Hâlbuki tasavvuf, Peygamber efendimiz zamânından beri vardı ve tasavvuf büyüklerine hiçbir Ehl-i sünnet âlimi dil uzatmadı.

 

5. Başta Peygamber efendimizin kabr-i şerîfleri olmak üzere Ashâb-ı kirâmın, velîlerin, âlimlerin ve sâlih Müslümanların kabirlerinin ziyâret edilmesine karşı çıkmış, bunları şefâate vesîle kılmayı da harâm saymıştır.

 

İbn-i Teymiyye bunlar gibi birçok meseleye dâir yanlış ve çirkin sözlerinden dolayı Ehl-i sünnet âlimleri tarafından şiddetli bir şekilde reddedilmiştir. Şifâ-üs-Sikâm fî Ziyâreti-Hayril-Enâm, Şevâhid-ül-Hak, El-Fetâvâ-el-Hadîsiyye, Er-Reddü li-İbn-i Teymiyye, Hidâyet-ül-Hâlik gibi kitaplar onun sapık fikirlerini reddetmek için yazılan kitaplardan bâzılarıdır.

 

İbn-i Teymiyye’nin şöhreti; din ilimlerindeki büyüklüğünden değil, kendisinden sonra ortaya çıkıp, mezhepsizlik fikrini yaymaya çalışanlar ile, kendi kısa akıllarına göre dinde değişiklik yapmak isteyenlerin sapıklıklarına kaynak olması sebebiyledir.

Kendilerine Selefî adını veren mezhepsizlerle, Mısır’da yetişen dinde reformcular ve Vahhâbîler, tuttukları bozuk yoldaki fikirlerine delil olarak yalnız İbn-i Teymiyye ve talebelerinin ileri sürdüğü yanlış görüşleri göstermekte ve ona dayanmaktadırlar. Onun sapık fikirlerini savunanlar, İbn-i Teymiyye’nin kitaplarını, bilhassa Kur’ân-ı kerîme, hadîs-i şerîflere ve icmâ-i ümmete uymayan fikirlerle dolu olan Vâsıta kitabını bastırıp dağıtıyorlar.

 

Sonuç olarak İbn-i teymiyye konusundan çıkaracağımız ders, bir insan ne kadar bilgi yüklü olursa olsun Allah-ü teala hidayet etmedikçe doğru yoldan ayrılabileceği gerçeğidir. Bunun için rabbimize çokça yalvarmalı, doğru yol olan ehl-i sünnet vel-cemaat yolunda bizi sabit kılması için dua etmeliyiz…

 

Dua: Allahım hakkı bize hak göster hakka tabi olmayı nasib et, ve batılı bize batıl göster ve kaçınmayı nasib et. amin

 

 

*Kaynak

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu kuru kafa İbn Teymiye kendi kaynaklarındada belirtildiği üzere kaç kez hapisten tevbe ettim diyerek çıkmış sonra bir daha bozuk itikadından hapse alınıp yine tevbe ettim diyerek çıkmış en son birinde eceli gelip daha tevbe(!) edip bir kez daha çıkamadan geberip gitmiştir.Ama bakıyoruz aynı Asıra, Halepte biraz uzağında Seyyid İmadeddin Nesimi napmıştır?Hakk mendedir! demiş tevbe et, naralarına yine o Azeri türkçesiyle Hakk Mendedir! şeklinde cevap vermiş, bunun üzerine Halep müftüsü bu öyle bir zındıktırki katl-i vacibdir, derisinin yüzülmesi ve ibret için eline verilmesi gerektir, kanı necislerin en kötüsüdür, bir yere sıçrasa o yeri yakmak bir tene sıçrasa o teni kesmek gerektir! şeklinde fetva vermiştir.Bunun üzerine bu fetvadaki şeyi bu zata uygulamışlar, benzi sararıken sende Hakk olsaydı sararır mıydın? sualine güneş dahi batarken sararır şeklinde cevap vermiştir, kanı orada teftişteki müftünün parmağına sıçramış müftüye şuanki türkçeye çevirirsek biz derimizi veririzde sen bir parmağını vermezsin ey Zahid! şeklindeki beyti söylemiştir.Derisi yüzüldükten sonra eline verilmiştir ama o birden elinde derisiyle Halep'in kapısına yürümeye başlamış soranlara elindekini Hacca gidiyorum buda ihramım şeklinde cevap vermiştir, rivayetlere göre Halep'in tüm kapılarından aynı anda çıkıp sır olmuştur, artık bu rivayet dogru mu değil mi bilemeyeceğiz.Şimdi ey belkide bundan 700 sene önce yaşamış başları tıraşlı üstleri hayvan postlu belleri teberli nacaklı, kolları keşküllü kimisinin savaş esnasında korkutma maksatlı bıyıkları uzun derviş gazilerin torunları!Sizce hangisinin yolu doğru idi?

Share this post


Link to post
Share on other sites

imam ibn teymiyenin (rahimehullah) kitablarından istifade ederek ''cihadi'' ve TEVHİDİ bir imanı elde ettim inşallah.

necip fazılı defalarca okudum.

kendisi için , NİYETİ İYİ AMA İSLAMİ MEVZULARDA CAHİL tabirinin yerinde olduğunu düşünüyorum.

acaba burada İmam İbn Teymiyeyi (ra.) eleştirenlerin kaçı onu okumuştur?

bütün yazıları NAKİLLERE dayandığı halde bu büyük şahsiyete bu tahaccumun nedeni nedir ?

ben öyle sanıyorum ki,

CİHAD ve TEVHİD fikrinden korkan huffaşların RUVEYBİDA lıklarından başka bir şey değildir bu saldırılar.

İlim ehli kişilerden bir çoğu bu zatı tenkit bile etmezler.

şimdi buraya alıntı yapar ve boğardım burayı... sanmayın ki söylenecek sözümüz verilecek cevabımız yoktur.

büyük bir MÜCTEHİDİN aleyhinde böyle KURU laf ebeliğiyle hucum etmek MÜSLÜMANA YAKIŞMAZ.

LÜTFEN GİDİN BU ZATI ESERLERİNDEN OKUYUN.

KORKMAYIN!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vah kardeşim vah. Ayağın kaymış senin. Allah, ehli sünnet yolunu nasip eylesin..

Zaten bu sapıkları sevenlerin Üstada dair yönelteceği ilk itham bu oluyor, islami mevzularda cahildi. Pöh. Onları övseydi cahil olmayacaktı, değil mi?

 

14. asrın müceddidi, Hak aşıklarının melcei, zahir ve batın ilmlerinin hazinesi, Evliyanın bürhanı, ariflerin sultanı, muhakkıklerin imamı, abidlerin seçilmişi, rasihinin önderi, müslümanların gözbebeği, tasavvufun mütehassısı, Resulallahın mirascısı, yazıları sened, vaazları hikmet ve Üstadın da Üstadı olan seyyid Abdulhakim Arvasi hazretleri bu başlığın ilk mesajında da yazdığı üzre, Teymiye hakkında buyurmuşlardır ki:

"İbn-i Teymiyeye, dini içinden zedeleyen kâfir."

Şimdi siz bu mübarek zâta da mı (hâşâ) islami mevzularda cahil diyeceksiniz?

İbn Teymiyeyi eleştirenlerin kaçı onu okumuştur, demişsin. Ben okudum, kitabında açıkça gördüm sapıklğını ve kafirliğini. Yüce Allaha insan şekli isnat ettiğini direk kitabından okudum. Okumasaydım da zaten sapıklığını ve kafirliğini kıymetli alimlerin bildirdiklerinden biliyordum, kütüphanede karşıma çıkınca bir okuyayım da okudun mu da eleştiriyorsun diyenlere okudum da eleştiriyorum demek için okudum. Sapık adamın eserlerinden korkan yok kardeş. Sapıkla zaman kaybetmek istemiyoruz. Yüzyıllardır islam alimleri bu sapık kafirin her türlü noktasını didik didik etmişler, sapıklığını ve kafirliğini görmek için illaki kitaplarına vakit harcamaya lüzum yok, zira insan ömrü kısa, bu dünyadaki ömrü sınırlı, kıymetli kitaplarla vakti kıymetlendirmek elzem. Ne diyelim, Allah ıslah eylesin seni.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu ne ya? Damdan düşer gibi İbn-i Teymiyye başlığına döşenmişsin himyata. Hani dönüşün muhteşem oldu diyeceğim de diyemiyorum, dedirtmiyorsun daha doğrusu. Seni önceden bi kaç başlığa yazdığın nevi şahsına münhasır yorumlarından tanıyorum. Fakat bu son çıkışın hayretlere gark etti beni.

 

Teymiyye'yi okuyup tam bi selefi ağzıyla 'cihadi ve tevhidi' bi iman elde ettiğini söylemişsin. Tam belli oluyor Teymiyye okuduğun haa.. Hemen yapıştırmışsın tevhid ve cihad kelimelerini... Selefilerde moda ya... Fakat akabinde saçmalamaya başlamışsın. Necip Fazıl'ı defalarca okuduğunu söyleyip, Üstad için, 'İslami mevzularda cahil' diye bir niteleme yapmışsın ki, ne derece cahil olduğun buradan belli oluyor. Üstadı defalarca okumak, onu tam manasıyle kavramak manasına gelmez bu bir. İkincisi İbn-i Teymiyye hakkında hüküm vermek için alleme-i cihan olmak şart değildir. Silsile-i Aliyye'nin son halkası, 14. asrın irşad kutbu seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, “İbni Teymiye dini içinden zedeleyen mülhiddir” buyurmuş. Bu, Teymiyye hakkında yorum yapmak için yeter de artar bile Ehl-i Sünnet bi müslüman için. Fakat senin selefi mantığın bunu kabul etmiyor o ayrı dava.

'

CİHAD ve TEVHİD fikrinden korkan huffaşların RUVEYBİDA lıklarından başka bir şey değildir bu saldırılar', demişsin. Bre cahil herif, Teymiyye hakkında Fetava-yı hadisiyye kitabında: 'Allahü teâlânın, sapıtmasına ilmini sebep ettiği kimsedir.' buyuran İbni Hacer-i Mekki Hazretleri senin tabirine uyuyor mu, haa? Ya peki Nebras haşiyesinde, 'Kitab-ül Arş onun en çirkin kitaplarındandır. Ona Şeyh-ül-İslam diyenin kâfir olacağını söyleyen âlimler vardır.' diye buyuran İmam-ı Sübki Hazretleri de mi -haşa- CİHAD ve TEVHİD fikrinden korkan biri? Tabakat-ül-kübra isimli eserinde: 'İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı. Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır.' diye buyuran İmam-ı Şarani Hazretleri'ne ne demeli? Fakat sen bu selefi mantığınla, mezhepsiz Teymiyye'nin fikirleriyle bunlarada çizik atabilirsin.

 

'İlim ehli kişilerden bir çoğu bu zatı tenkit bile etmezler'.. Hadi ordan, bozacının şahidi şıracı misali burada martaval atma millete. Sonrada kalkıp, 'alıntıya boğarım burayı' diye millete caka satma. Boğ da görelim! Sanki sen yaparsın da burada bu kadar insan durur, öyle mi? Çok beklersin, çok..

 

'Büyük bir MÜCTEHİDİN aleyhinde böyle KURU laf ebeliğiyle hucum etmek MÜSLÜMANA YAKIŞMAZ.LÜTFEN GİDİN BU ZATI ESERLERİNDEN OKUYUN.' Sana yazıklar olsun. Teymiyye denen mülhide laf söyleyenleri 'CİHAD ve TEVHİD fikrinden korkan huffaş ilan et, sonrada kalk Üstad için hazırlanmış bi sitede Üstadı cahillekle itham et. Senin aklına şaşayım ben... İlk önce adam gibi Üstadı oku, sonra gel burada konuş. Mülhid Teymiyye'yi herkes tanıyor. Kendini fazla zorlamana gerek yok selefi ağızlı cahil.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Birader,ehli sünnet çizgisinden kilometrelerce uzaktasın besbelli.Bu durumda sen elbette onu savunacaksın,biz doğru yolun erleri de elbette yereceğiz.

En basidinden Allah c.c insan suretinde aramızdadır diye haykıran bir adamı alim diye kabul edemeyiz biz.Ve ehli sünnet itikadına saldıranı da alim kabul etmeyiz.

Allah c.c basiret versin size ne diyelim.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...