Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Muvazene

Ecevit Ve Dil Üzerine

Recommended Posts

-Şu sıralarda solda da bazı imzalar Dil Kurumu’nun çalışmalarına tenkitler yöneltiyor..

 

-Ecevit’i biliyorsunuz.. Robert Kolej’deyken benim talebemdi. Kitabı var kendisinin, evvela Necip Fazıl’ın tesiri altında kaldım, diyor.

Ben kendisini sınıftan hatırlamıyorum. Demek ki pek parlak bir talebe değildi. Ama talih ona bir imkân verdi. O bunu dili tahrip istikametinde kullandı. Bualo’nun bir sözü var: Bir milletin diliyle oynamak, ona en büyük suikastı yapmaktır, diyor. Bunların hepsini yazdım. İnandıkları garbın fikirlerini. Bakıyorum Allah dememek için özel gayret sarfediyorlar. Tanrı kelimesini bir iman tavrı olarak kullanıyorlar. Tanrı ilah demek. Allah ise, ismi has (özel isim). Bir tek köylü gösterin ki Allah yerine tanrı desin.. Benim, alış veriş edilen bakkalın, aşçının, esnafın bilmediği, kullanmadığı Türkçe, Türkçe olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hadise yok. Ruslar mesela.. Bütün eskiye düşmanlar. Çünkü eskinin çok bayatlamış tarafları vardır, bunu görmek bir hünerdir. Cemiyetin eski enkazı üzerine kurmaya kalktıkları bina bâtıldır. Yoksa bir çok tenkitlerinde haklı olabilirler.. Kapitalizm tenkitlerinde, şunda bunda haklı olabilirler. Ama çarede sıfırdırlar. Onlar bile, dile bunu reva görmedi. Benim şimdi bu lafımın bir tarafını kapatıp bir tarafını açarsanız beni komünist diye takdim edebilirsiniz...

 

('Konuşmalar' kitabından)

Share this post


Link to post
Share on other sites

üstadın ince dokundurmaları siyasete,dünyaya bakışı apayrı üstadın dediği gibi banada bir tarafından komünist diye takdim edebilirsiniz...davalarında doğru noktaları olabilir ama çare üretmekte hiçte çabalamazlar davaları boş dava bizim davamız ise icraatsiz olmaz vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anadolu'nun bilindik ve bilinmedik her noktasında yetişen binlerce cevher bulunmaktadır. Yetmiş milyon insanın içerisinde yaşayan, kendisini her türlü kötü tesirden korumuş veya korumaya çalışan, tıpkı çamurlu topraklarda yetişen ama filizlenip büyüdüğünde tertemiz, mis kokulu, rengarenk çiçekler gibi kendisini tüm saffetiyle ve ariliğiyle gözlerin görmediği, çoğularının fark edemediği şekilde yetiştiren tertemiz mayalı insanlarımız var. Yetenekleriyle bir kahraman geliyor dedirten, donanımıyla maşallah dedirten, zekasıyla kendisini fark edeni bile korkutan milyonlara nazaran binlerimiz her dem gelmiştir, gelecektir. Bir benzetiş vardır, yetmiş santimlik cetvel düşünün. En aşağıdan birkaç santimi azılı, hergele, bedbaht, habis insanlardan oluşan mukallid neslidir; en yukarıdan birkaç santimi de tam tersine. Beklediğimiz yeni neslin özelliklerini üzerinde taşıyan hamuru tertemiz olan kimselerdir.Yukarıda belirttiğimiz kimseler.(Tüm gayemiz onları ortaya çıkarmak ve sahneye davet etmektir!..) Arada kalan santimler ise bazen yukarı çıkan bazen aşağıya meyil gösteren tiplerdir. Ve bunlar çoğunluktur, ki çevremizdekilerin çoğu da bu arada olanlar... İşte maalesef ki bizleri yöneten her ne hikmetse hep orta tabakadan ve aşağıda bulunan lain tabakadan oluşmuştur. Hiç üst mertebeden gelenlerden olmamıştır. Beklediğimizi verecek olanları bir türlü ulu davamızı devam ettirecek mevkilere getirmemişiz, getirememişiz. Geçmişimizde, özellikle de Osmanlı da yönetim cetvelin üst tabakasındakilerden oluşuyordu, üst ve üste en yakınlardan. Ne zaman ki aşağılara doğru kaydık o zaman çözülmeye, çürümeye, bozulmaya ve ukubetimizi çekmeye başladık... Sanki bir baraj kurduk, bir sınır çizdik. Bizleri yönetebileceklerin barajı, listesi. Buradan ancak cetvelin ortası ve altı geçebilir. Üst taraftan geçmeye çalışana izin yok, gördünüz mü gerekeni yapın dedik, dediler...

 

Yıllarca bizleri yönetenlerden bir tanesi olan, üstadın muhteşem tarifiyle kendisine sunulan talihi tahrip yönünde kullananlardan olan Bülent Ecevit'te cetvelin üst tabakasında yer almayanlardan bir tanesiydi. 30-40 yıl şu veya bu makamlarda oldu. 6-7 dönem başımızda, en üstümüzde,(!) bakan gibi başbakan gibi resmi görevlerde bulundu. Maalesef ki kendisine ve icraatlerine değil yansımalarına bile baksak bize ne kadar yararsız olduğunu kavrayabiliyoruz. Kendisi onlarca yıl boyunca bulunduğu mevkilerde bizlerin isteklerine cevap veremedi. Anadolu'nun kutlu davasını cahilce ve nasipsizce harcadı. Görmezden geldi. Ülkenin normal ilerleme hızını kesti, ilermemizi artırmak üzere vazife başına geçmişken bunun aksine ilerlememizi dahi kesmek görevini bir dönem değil, iki dönem değil dönemlerce yaptı. (Burada maalesef ki müsebbib sadece kendisi değildir, layık olduğumuzla yönetiliriz... layık olduğumuzu da biz seçeriz.) Kendisinin resmi sahneye ilk çıktığı andan bu yana ne kadar ilerledik? Bize onlarca yıl boyunca ne kattı? Ne verdi? Allah yerine tanrı demekten başka... Fazla söze ne hacet. Yine kısa halle ifade edelim, talihini tahribat yönünde kullandı, hem kendisinin tahribatı hem de Anadolu'nun... Ya başımızda olan diğerleri?.. Dikkat edelim.. Muteyakkız olalım ve kalalım...

Share this post


Link to post
Share on other sites
-Şu sıralarda solda da bazı imzalar Dil Kurumu’nun çalışmalarına tenkitler yöneltiyor..

 

-Ecevit’i biliyorsunuz.. Robert Kolej’deyken benim talebemdi. Kitabı var kendisinin, evvela Necip Fazıl’ın tesiri altında kaldım, diyor.

Ben kendisini sınıftan hatırlamıyorum. Demek ki pek parlak bir talebe değildi. Ama talih ona bir imkân verdi. O bunu dili tahrip istikametinde kullandı. Bualo’nun bir sözü var: Bir milletin diliyle oynamak, ona en büyük suikastı yapmaktır, diyor. Bunların hepsini yazdım. İnandıkları garbın fikirlerini. Bakıyorum Allah dememek için özel gayret sarfediyorlar. Tanrı kelimesini bir iman tavrı olarak kullanıyorlar. Tanrı ilah demek. Allah ise, ismi has (özel isim). Bir tek köylü gösterin ki Allah yerine tanrı desin.. Benim, alış veriş edilen bakkalın, aşçının, esnafın bilmediği, kullanmadığı Türkçe, Türkçe olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hadise yok. Ruslar mesela.. Bütün eskiye düşmanlar. Çünkü eskinin çok bayatlamış tarafları vardır, bunu görmek bir hünerdir. Cemiyetin eski enkazı üzerine kurmaya kalktıkları bina bâtıldır. Yoksa bir çok tenkitlerinde haklı olabilirler.. Kapitalizm tenkitlerinde, şunda bunda haklı olabilirler. Ama çarede sıfırdırlar. Onlar bile, dile bunu reva görmedi. Benim şimdi bu lafımın bir tarafını kapatıp bir tarafını açarsanız beni komünist diye takdim edebilirsiniz...

 

('Konuşmalar' kitabından)

üstad buram buram milligörüş kokuyor o şuur ile beslendiği belli mekanı cennet olsun

Share this post


Link to post
Share on other sites
üstad buram buram milligörüş kokuyor o şuur ile beslendiği belli mekanı cennet olsun

 

Üstad'ın milli görüş ile beslendiğini söylemek abes ötesi abestir. Üstad 'milli görüşe' karşı olmaması onu benimsediği manasına gelmez. Üstad 'Türk-İslâm Ülküsüne' de karşı değildir, lâkin bu Üstad'ın Türk-İslâm Ülkücüsü olduğu manasına da gelmez. Üstad 'milli görüşten' değil, milli görüş Üstad'dan beslenmiştir, sitemiz de bununla alakalı Üstad'ın yazıları kolaylıkla bulunabilir. Milli Görüşün lideri Erbakan bunu defaatle dile getirmiştir. 'İdeolocya Örgüsü' bizim parti tüzüğümüzdür' deyip riyakarlık yapan Erbakan ile alakalı Üstad'ın bazı yazılarını şuradan okuyabilirsiniz. Üstad'ı fikriyatı müstakildir ve menbaı sadece ve sadece İslâm'dır.

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?sh...&hl=erbakan

Share this post


Link to post
Share on other sites
Üstad'ın milli görüş ile beslendiğini söylemek abes ötesi abestir. Üstad 'milli görüşe' karşı olmaması onu benimsediği manasına gelmez. Üstad 'Türk-İslâm Ülküsüne' de karşı değildir, lâkin bu Üstad'ın Türk-İslâm Ülkücüsü olduğu manasına da gelmez. Üstad 'milli görüşten' değil, milli görüş Üstad'dan beslenmiştir, sitemiz de bununla alakalı Üstad'ın yazıları kolaylıkla bulunabilir. Milli Görüşün lideri Erbakan bunu defaatle dile getirmiştir. 'İdeolocya Örgüsü' bizim parti tüzüğümüzdür' deyip riyakarlık yapan Erbakan ile alakalı Üstad'ın bazı yazılarını şuradan okuyabilirsiniz. Üstad'ı fikriyatı müstakildir ve menbaı sadece ve sadece İslâm'dır.

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?sh...&hl=erbakan

erbakan hoca üstad a güvenmez ancak üstad diye hitap eder.ve güvenmemesi için haklı sebepleri de vardır.milligörüşçü olup olmamasına gelince necip fazıl millinizam tüzüğünde kalem oynatömıştır.millinizam partisi tüzüğünü okursanız bunu anlarsınız.milliselamet partisinde necip fazıl hoca ya gelir derki'benim 10 tane yakın dostum var.bunları kazanması garanti yerlerden aday göster bende senin adını dağa taşa yazarım...'der.erbakan listeyi inceler ve kabul etmez.(daha sonra kabul etmediği kişilerin hiç bir vasfının olmadığını ve halka hizmet edemeyeceklerini söyler erbakan hoca)üstad bunun üzerine bir milliseşlamet kongresinde sakarya türküsünden sonra 'benim asıl yerim mhp dir.beni seven arkamdan gelsin..'der.ve kongre salonundan çıkar.çıktığında arkasında bir kişi dahi yoktur...bunun üzerine yaptığının yanlış olduğunu anlayan üstad milliselamet de kalır.ama hocaile bir türlü birbirlerine güvenmezler.ayrıca sevgili kardeşim ben üstad a erbakan cı dmedim.milligörüşçü dedim.erbakanı sevmemesi milligörüşçü olmadığını göstermez.lütfen bu sözümü hatırlayarak bir daha oku erbakan a mektubunu...ben ısrarla söylüyorum üstad allah ın izni ile milligörüşçü ölmüştür...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Radyodan ve televizyondan Ecevit'i dinleyenler sorardı:

'Bu adam Ne konuşuyor?'

Değme babayiğiy tercümesini yapamazdı... Akşam yatar, sabah kalktığında bir sürü kelime, 'sözcük' üretirdi...

Olanak-olasılık-yaşam-yanıt-sorun-zorun-edimsel-içerik-ödün ve daha bir yığın ibe saba gelmez yenilikler...

 

Abdürrahim Karakoç/Vakit 22 OCAK 2008

 

Not: Tam yerine rast geldi, manzara koydum...

Share this post


Link to post
Share on other sites
üstad buram buram milligörüş kokuyor o şuur ile beslendiği belli mekanı cennet olsun

 

Kardeşim, bu mevzuuda sana katılmıyorum. Milli Görüşten kastın Erbakan'sa eğer, derimki bir yanlışın var. Necip Fazıl'ın önerdiği kişilerin sayısını 50 diye hatırlıyorum.

Necip Fazıl'ın Milli görüşcüleri eleştirdiği nokta, o zamanlar bu mukaddes davanın ince noktalarını düşünemeleri. Bunu Üstad'ın Erbakan'a mektubundan anlıyoruz.

Büyük doğu ideali, başlı başına bir idealdir... Neyse mevzuunun yeri burası değil...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kardeşim, bu mevzuuda sana katılmıyorum. Milli Görüşten kastın Erbakan'sa eğer, derimki bir yanlışın var. Necip Fazıl'ın önerdiği kişilerin sayısını 50 diye hatırlıyorum.

Necip Fazıl'ın Milli görüşcüleri eleştirdiği nokta, o zamanlar bu mukaddes davanın ince noktalarını düşünemeleri. Bunu Üstad'ın Erbakan'a mektubundan anlıyoruz.

Büyük doğu ideali, başlı başına bir idealdir... Neyse mevzuunun yeri burası değil...

ben ısrar ediyorum bu konuda necip fazıl milli nizam ve milli selamet de bir çok kongrede konuşma yapmış ve milletimizi milligörüş e çağırmıştır.zaten siyasete olan ilgisi bilinmekdedir.ve üstad aradığı saygı ve sevgiyi bizimle bulmuştur.taraflı yaklaşmayalım lütfen.üstad ın erbakan a mektubu onu sevmediğini göstermez.hala daha milligörüş etkinliklerinde okunur sakarya türküsü sadece.örnek olarak da istanbulun 555.feth yıldönümü sakarya olarak gösterebiliriz.

Share this post


Link to post
Share on other sites
erbakan hoca üstad a güvenmez ancak üstad diye hitap eder.ve güvenmemesi için haklı sebepleri de vardır.milligörüşçü olup olmamasına gelince necip fazıl millinizam tüzüğünde kalem oynatömıştır.millinizam partisi tüzüğünü okursanız bunu anlarsınız.milliselamet partisinde necip fazıl hoca ya gelir derki'benim 10 tane yakın dostum var.bunları kazanması garanti yerlerden aday göster bende senin adını dağa taşa yazarım...'der.erbakan listeyi inceler ve kabul etmez.(daha sonra kabul etmediği kişilerin hiç bir vasfının olmadığını ve halka hizmet edemeyeceklerini söyler erbakan hoca)üstad bunun üzerine bir milliseşlamet kongresinde sakarya türküsünden sonra 'benim asıl yerim mhp dir.beni seven arkamdan gelsin..'der.ve kongre salonundan çıkar.çıktığında arkasında bir kişi dahi yoktur...bunun üzerine yaptığının yanlış olduğunu anlayan üstad milliselamet de kalır.ama hocaile bir türlü birbirlerine güvenmezler.ayrıca sevgili kardeşim ben üstad a erbakan cı dmedim.milligörüşçü dedim.erbakanı sevmemesi milligörüşçü olmadığını göstermez.lütfen bu sözümü hatırlayarak bir daha oku erbakan a mektubunu...ben ısrarla söylüyorum üstad allah ın izni ile milligörüşçü ölmüştür...

 

Son hâdiseler "Kimya kâğıdı" teşhisimizde dokunduğumuz gibi, artık bütün sahteliklerin ortaya dökülmesini ve hakikat ne taraftaysa gösterilmesini emrediyor artık...

Bir röportaj münasebetiyle suallerini cevaplandırdığım Ülkücü Gençliğe ve dolayısiyle MHP'ye bağlılığını bilenler, beni, kiralık vicdan esnafı gibi bu defa MHP'den yana sanıyorlarsa, yalnız kendilerini görmekle kalıyorlar ve görüşlerinin sığlığında boğuluyorlar demektir.

 

3 - Mebusluğu, Senatörüğü, Bakanlığı, şu veya bu makamı Hakk'ın bana bahşettiği bugünkü manevî makam yanında ancak küçülme diye ele aldığımın bilinmesini diler ve böylece tam bir hasbîlik kürsüsünden haykırırım ki, İslâmı başına taç diye giyecek ve o tacın altındaki gövdeyi sadece taca hizetçi bilecek ve 150 yıllık sahte inkılâplar boyunca bu dâvanın en ince ve üstün stratejisini sürdürecek partiye talibim; onun mevcutlar içinden ve dışından olup olamayacağını dikkatle takip durumundayım ve karanlık ufuklarımızda beklediğimiz müjdeden bazı çakıntılar görmekte ve pek yakında bir güneş bombasının infilâkını beklemekteyim.

 

 

Ben yalnız Hak'tan ve onun yoluna yol veren Büyük Doğu'dan yanayım... (1)

 

ben ısrar ediyorum bu konuda necip fazıl milli nizam ve milli selamet de bir çok kongrede konuşma yapmış ve milletimizi milligörüş e çağırmıştır.zaten siyasete olan ilgisi bilinmekdedir.ve üstad aradığı saygı ve sevgiyi bizimle bulmuştur.taraflı yaklaşmayalım lütfen.üstad ın erbakan a mektubu onu sevmediğini göstermez.hala daha milligörüş etkinliklerinde okunur sakarya türküsü sadece.örnek olarak da istanbulun 555.feth yıldönümü sakarya olarak gösterebiliriz.

 

 

 

MEĞER NEYMİŞ?

 

Neticede ne oldu? Muradımız meğer neymiş?

Benim MHP'li bir gazetede, içimde uzun zamandır bir su seviyesi gibi yükselen iradî bir davranışla, bellibaşlı bir plân çerçevesi içinde, fakat belki biraz gecikecek olduğu halde sırf bazı anlayışsız ve nasipsizlerin itişi yüzünden kaleme aldığım yazılar meğer ne gibi bir hedef kolluyormuş?

 

Bu gaye, 3 Mayıs günü Alpaslan Türkeş'in bütün ajanslara ve gazetelere verdiği el ilânı şeklinde bastırıp Anadolu'nun her tarafına dağıttırdığı (Türk Milletine Beyanname) isimli bildiri ortaya çıkıncaya kadar sezilemedi. Sadece anlaşılamamakla da kalmadı; bütün maskaralık ve sahtekârlıklara karşı şahlanma zemini arayan iki büyük gençlik grubundan ruh pınarı Millî Türk Talebe Birliği topluluğu ile adale şelâlesi ülkücü Gençlik arasında kurmaya çalıştığım köprü hikmetini de anlayan olmadı. Aksine, bu hareketimi, yavrusunu boğan kedi misaline kadar tersinden yorumlayanlar görüldü.

 

İslâm stratejisini patikalarda ve çıkmaz sokaklarda hebâ eden Millî Selâmet Partisi'ne karşı tavrım da, özlediğim parti veya için için yetişme muhitlerini körleştirmekten başka bir rol oynamaması bakımından en büyük takdirle karşılanacağına, iç ve gizli maktâları göremeyenlerce üzüntülere ve şahsım hakkında şüphelere yol açtı.

 

İşte:

"Son zamanlarda MHP'den yana bir gazetede vâki neşriyatım, hâdiseleri, topraktaki süprüntülük ağaç döküntülerinden ele alıp dallara uzanamayan ve köke inemeyen bazı cüceler âleminde, şahsıma ve fikirlerime karşı dil uzatma vesilesi olmuştur.

Vaziyetimi, böylelerine karşı değil de, mâneviyatçı ve mukaddesatçı, sâf ve som Türk Gençliğine ve umumî efkârına belirtmekte isabet görüyorum:

 

1 - Kurulduğu ândan başlayarak hakkında daima şüpheci bir ihtiyat muhafaza ettiğim, türlü koalisyon ve muvazaalarla hükûmete girdiği günden beri de hiçbir tutum ve davranışını benimsemediğim, kendi öz gazetesinde bile en acı tenkitlere hedef tuttuğum, nihayet 4 yıldır belki 40 mahrem toplantıda gerekli yüksek stratejiye çağırdığım, fakat hiçbir defa hiçbir semere alamadığım ve "Büyük Doğu idealinin düşük çocuğu" diye vasıflandırdığım Millî Selâmet Partisi'ni, güdücüsü bakımından, bugün, devam ettirdiği hal ve tavır üzerine, manevî kursağında ekmeği yatan bir baba hakkiyle, aziz dâvamızın harcayıcısı ve batırıcısı olarak ilân ederim! Ne yazık ki, bugünedek küfrün halis müslümanlar hakkında kullandığı "istismar" kelimesi, şimdi aynı müslümanlar tarafından bu güdücü ve tâbileri hakkında kullanılsa yeredir. Taban münezzeh, fakat zirve müttehim...

 

2 - Yazılarımda motor ve adale kuvveti olarak gösterdiğim Ülkücüler çevresiyle, beyin ve kalb merkezi diye nitelediğim M.T.T.B. muhitini, herbirinin eksiğini öbüründe tamamlaması, halis milliyetçiliği kabukta değil, ruhî muhtevada bulması ve mutlaka elele kucak kucağa gelmesi gereken iki ana topluluk şeklinde gösterir ve yazılarımdaki temel plânın bu gâyeden ibaret olduğunu belirtirim.

 

3 - Mebusluğu, Senatörüğü, Bakanlığı, şu veya bu makamı Hakk'ın bana bahşettiği bugünkü manevî makam yanında ancak küçülme diye ele aldığımın bilinmesini diler ve böylece tam bir hasbîlik kürsüsünden haykırırım ki, İslâmı başına taç diye giyecek ve o tacın altındaki gövdeyi sadece taca hizetçi bilecek ve 150 yıllık sahte inkılâplar boyunca bu dâvanın en ince ve üstün stratejisini sürdürecek partiye talibim; onun mevcutlar içinden ve dışından olup olamayacağını dikkatle takip durumundayım ve karanlık ufuklarımızda beklediğimiz müjdeden bazı çakıntılar görmekte ve pek yakında bir güneş bombasının infilâkını beklemekteyim. (2)

......

(1) http://necipfazil.com/turkes.htm

 

(2) http://necipfazil.com/turkes.htm

..........

erbakan hoca üstad a güvenmez ancak üstad diye hitap eder.ve güvenmemesi için haklı sebepleri de vardır.milligörüşçü olup olmamasına gelince necip fazıl millinizam tüzüğünde kalem oynatömıştır.millinizam partisi tüzüğünü okursanız bunu anlarsınız.milliselamet partisinde necip fazıl hoca ya gelir derki'benim 10 tane yakın dostum var.bunları kazanması garanti yerlerden aday göster bende senin adını dağa taşa yazarım...'der.erbakan listeyi inceler ve kabul etmez.(daha sonra kabul etmediği kişilerin hiç bir vasfının olmadığını ve halka hizmet edemeyeceklerini söyler erbakan hoca)üstad bunun üzerine bir milliseşlamet kongresinde sakarya türküsünden sonra 'benim asıl yerim mhp dir.beni seven arkamdan gelsin..'der.ve kongre salonundan çıkar.çıktığında arkasında bir kişi dahi yoktur...bunun üzerine yaptığının yanlış olduğunu anlayan üstad milliselamet de kalır.ama hocaile bir türlü birbirlerine güvenmezler.ayrıca sevgili kardeşim ben üstad a erbakan cı dmedim.milligörüşçü dedim.erbakanı sevmemesi milligörüşçü olmadığını göstermez.lütfen bu sözümü hatırlayarak bir daha oku erbakan a mektubunu...ben ısrarla söylüyorum üstad allah ın izni ile milligörüşçü ölmüştür...

 

Erbakan, Üstad'a güvenmiyor da neden kapısına aşina oluyor? Milli Selamet Partisi, zamanın da anayasa tüzüğünün 'İdeolocya Örgüsü' olduğunu belirtmiş. Bu Üstad'ın 'Milli Görüşçü' olduğunu göstermez, selametçilerin kısmen de olsa 'ideolocya örgüsüne' bağlandığını gösterir. Üstad, Erbakan'a şu milletvekillerini koy demişmiş, Erbakan'da bunlar boş adamlar diye geri çevirmişmiş. Bir de 'Sakarya Türküsünü' okumuş ve beni seven MHP'ye gelsin deyip kös kös gitmişmiş. Arkasından bir kişi bile gitmemiş. Yalanı türkçeden iyi konuşuyorsun. Sonra bizim dönek Üstad (!) tekrar MSP'ye gelmiş. Bu yalan hikayeyi ileri de çocuklarına anlatıver pek güzelmiş (!) Üstad, milli selâmetçiymişmiş. Üstad ne diyor: ''Ben yalnız Hak'tan ve onun yoluna yol veren Büyük Doğu'dan yanayım...'' Üstad 'Allah'ın izniyle milli görüşçü olarak ölmüşmüş.' Yani müslüman olarak ölmesiyle, milli görüşçü olarak olması müsavi mi? Senin o çok sevdiğin milli görüş, 'ideolocya örgüsünün' ufak bir siyasi tezahürü ve üst makamdakiler tarafından istismar ve tahrif edilmiş.

 

ben ısrar ediyorum bu konuda necip fazıl milli nizam ve milli selamet de bir çok kongrede konuşma yapmış ve milletimizi milligörüş e çağırmıştır.zaten siyasete olan ilgisi bilinmekdedir.ve üstad aradığı saygı ve sevgiyi bizimle bulmuştur.taraflı yaklaşmayalım lütfen.üstad ın erbakan a mektubu onu sevmediğini göstermez.hala daha milligörüş etkinliklerinde okunur sakarya türküsü sadece.örnek olarak da istanbulun 555.feth yıldönümü sakarya olarak gösterebiliriz.

 

Zamanın da 'MHP'nin bir çok kongresinde de konuşmuş, 'MHP'yi desteklemiş. Ömrünün son yıllarında 'MHP'yi desteklediği içinşöyle desem, 'Üstad Allah'ın izniyle ülkücü olarak ölmüştür.' Böyle bir cümle kursam ne kadar galiz, yakışıksız durur değil mi? Böyle bir cümleyi ancak bir partinin kara sevdalısı ve Üstad'ı tanımayan birisi kurar. Üstad'ın Erbakan'a mektubundan Erbakan'ı sevebileceğini nereden çıkardın? 'Davayı harcayan adam' dediği birisini nasıl sevebilir? 'Yalancı şahit tutturdu' dediği Erbakan'ı nasıl sevebilir? Üstad'ın meselesi sadece Erbakanladır, milli görüşçüler bu meseleden münezzeh. Eyvah!, milli görüşçüler olmasaymış, Üstad aradığı saygıyı ve sevgiyi bulamazmış. Zamanın da 'MTTB'dekiler Üstad'ı, Üstad da onları benimsemiş. Üstad'ı 'ülkücüler' de benimsemiş, 'Nur Cemaat'i' de benimsemiş. Ülkücülerden yahut Nur Cemaatinden biri çıkıp 'aradığı sevgiyi saygıyı bizden buldu' dese olur mu? Üstad benimsenecek birisi olduğu için her kesim benimsemiştir. Bunu sadece bir zümreye yıkamazsın. Şu 'milli görüş'ü herşeyin mihrakı sanma. Milli Görüş etkinlerinde 'Sakarya Türküsü' okunmuş, okunabilir Üstad ne diyor: Taban münezzeh, fakat zirve müttehim... Üstad'ın yazılarından verdiğim iktibasların ardından bu mevzu da hiçbir tevile yer yoktur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...