Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

morikante

Üye
  • Content Count

    19
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by morikante


  1. Şeyh Edebalı, 1208 yılında Karaman'da doğdu. Selçukluların Şeyh'ül İslam'ı Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlâna Celâleddini Rumi'nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri'dir. Edebalı ilk tahsilini Karaman'da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi'nin öğrencisi oldu.

     

     

    Daha sonra Dımaşk'a(Şam) giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti. Şam'dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü'nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebalı'nın gelip geçen fukaranın hertürlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler.

     

    Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebalı'nın zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Orta Asya'dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sûfilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebalı'nın zaviyesine giderek dini ve idari konularda ,onun görüşlerini alırdı.

     

    Şeyh Edebalı ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şehliğinin Edebalı'dan sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I.Murat'a intikal etmiştir. Bilecik'in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebalı, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir. Osman Gazi'nin vefatından sonra kızı ve torunu Alâaddin Bey ile Bilecik'te Edebalı'ya Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir. Şeyh Edebalı uzun bir hayat sürdükten sonra 726 (1326)yılında Bilecik'te vefat etti. Zaviyesinin mescid olarak kullanılan odasına defnedildi.

     

    Edebalı, mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih, Edebalıdan sonra Osmanlı Devleti'nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur. Mevlidi Şerif'in yazarı Süleyman Çelebi, Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebalı'nın torunudur.

     

    Bilecik Edebalı zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı, kızı, zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar, Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları defnedilmiştir.

     

    Ahi reisi Şeyh Edebalı kendisini dinleyenlere;

     

    "Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, cömert olunuz elleriniz yumuk kalmasın. İlim sahiplarini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz. Kuran-ı Kerimi güçlü olmak için okuyunuz. Bağınızı bahçenizi viran bırakmayınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini öğretenler unutmazlar. Asıl ölüm ilimden payını almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir... " der ve tavsiyelerde bulunurdu.

     

    Şeyh Edebalı geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti. Neyin ne kimin kim olduğunu bilen bir insandı. O gelecekteki Türk birliğini, Kayı Boyunun dolayısıyla Osman Bey'in kuracağını sezmişti. Tüm Kayı Erenleri edebalıdan feyiz almıştı.

     

    ŞEYH EDEBALİ HAZRETLERİ'NİN OSMANLI DEVLETİNİN KURUCUSU ve DAMADI OSMAN GAZİ'YE VASİYETİ :

     

    Ey oğul, artık Bey'sin!

    Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.

    Güceniklik bize, gönül almak sana.

    Suçlamak bize, katlanmak sana.

    Acizlik bize, hoşgörmek sana.

    Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.

    Haksızlık bize, bağışlamak sana...

     

    Ey oğul, sabretmesini bil,

    vaktinden önce çiçek açmaz.

    Şunu da unutma;

    insanı yaşat ki devlet yaşasın.

     

    Ey oğul, işin ağır,

    işin çetin, gücün kula bağlı.

    Allah yardımcın olsun...

    Güçlüsün, kuvvetlisin,

    akıllısın, kelamlısın!

    Ama; bunları nerede,

    nasıl kullanacağını bilmezsen

    sabah rüzgarında savrulur gidersin.

    Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.

    Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın!

    Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir.

    Bütün bilinmeyenler,

    feth edilmeyenler,

    görünmeyenler,

    ancak sen faziletli ve ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır.

     

    Ey oğul !

    Ananı , atanı say !

    Bereket büyüklerle beraberdir.

    İnancını kaybedersen, yeşilken çöllere dönersin.

    Açık sözlü ol !

    Her sözü üstüne alma!

    Gördüğünü görme!

    Bildiğini bilme !

    Sevildiğin yere sık gidip gelme!

     

    Ey oğul!

    Üç kişiye acı:

    Cahiller arasındaki alime,

    Zenginken fakir düşene,

    Hatırlı iken itibarını kaybedene.

     

    Ey oğul!

    Unutma ki, yüksekte yer tutanlar,

    Aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

    Haklıysan mücadeleden korkma !...

     

    ALLAH yar ve yardımcımız olsun..! saygılarımla.


  2. Bak morikante arkadaşım/kardeşim:

     

    Senin fikriyatın, zikriyatın, aksiyonun illa şu olacak bu olacak demiyorum. Ülkücü olursun, Kur'an kurslarında büyürsün, onu seversin bunu beğenirsin bizim için sorun teşkil etmez.

     

    Lakin Türk'lük ve İslamiyet konusunda yaklaşık bir asırdır uygulanmaya çalışılan, söylenen, benimsetilmek istenen fikir çıkmazları ve yanlışları var.

     

    Bizim için aslolan/olması gereken dinimizdir, inancımızdır, daha iyi müslüman olma ve olabilme gayretini artırmaktır. Yoksa milletimizin tarihteki şanlı yerini biliyoruz. Zaten Cenab-ı Allah'ta (c.c) bunun mükafatını bu dünyada vermiş/verecektir. İşte biz bu mükafata layık olmak için çalışmalıyız.

     

    Muhabbetlerimle.

    ...

     

     

     

    saolasın ali kardes söylediklerine katılıorum

    ALLAHU TEALA YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN..!


  3. “Allah yolunda ol, dosdoğru ol, verdiğin sözün eri ol. Evladım, ağzın laf ediyorsa dilinle doğru ol, sözünle doğru ol. Sana inanan kişilere karşı sözünden cayma. Eğer sözünü tutarsan “söz” olur ve seni cennete götürür, tutmazsan “köz” olur.”

     

     

    Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri


  4. Kardeşim bende ülkücüyüm karşıt görüş değiliz, ülküdaşız ama yazdıklarına katılmadığı belirteyim. Kimin kimden üstün olduğunu Efendimiz (s.a.v) in veda hutbesinde ki şu sözleri belirler:

     

    “Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Hepiniz Adem’densiniz, Adem ise; topraktan yaratılmıştır. katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten sakınanınızdır. Arab’ın Arab olmayana, hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.” buyurmuştur.

     

    Bizim için Türk müslüman olduktan sonra Türk'tür. Bu çerçevenin dışına çıkarsak İslam'ı hakikatleri kabul etmemiş oluruz. Laik ve demokratik sistemin gereğinden istemesekte kültürel mana da Türkçülüğü savunuruz. Kürt menşeili kardeşlerimizi katiyyen bizden ayrı görmeyiz. ''Türk, Kürt kardeştir, PKK kalleştir'' sloganını ortaya atan Alpaslan Türkeş'tir.

     

    ''Elbette İstanbul Fetholunur. Onların Başbuğu ne güzel Başbuğdur; ve askeri ne güzel asker...'' Bu Hadis'i Peygamber Efendimiz, bir Ayet'teki gizli manayı sezerek söylüyor. Evvelden okumuştum ama hangi durumda niçin söylediği hakkında tam malumatım yok. Yalnız senin söylediğin gibi değil, bundan eminim. Kaynağı bulabilirsem veririm, başka birisinde varsa o versin.

     

    İstanbul'un fethiyle ilgili hadise bundan 555 yıl geride kaldı. Bu hadise bizim için iftihar teşkil ediyor, lakin sadece övünmekle kalmamalıyız. O Hadis'e mazhar olan ordu ve kumandan, onlarla aynı zaman diliminde yaşayan insanların İslami hassasiyet ve bağlılıkları mertebesinde çağının en kudretli ülke olmamız, yine bu İslami hassasiyet ve bağlılığa nail olan evlat ve torunlarının üç kıtayı zapt etmelerini düşünmeliyiz. Ve anlamalıyız ki, İslama ne kadar bağlı olursak o kadar ilerideyiz, laiklik, modernlik teranelerinin bizi uçuruma ittiğini fehmetmeliyiz. Kısaca İstanbul fethinin, İslama ruhumuzla malik olduğumuz için gerçekleştiğini bilmeli, 555 yıl önce ki halimize dönüşün dinimize sım sıkı sarılmakla olacağını bilmeliyiz.

     

    ''Doğu'dan bir ırk gelecek ve İslam'ı yayacaklar.'' Böyle bir Hadis olduğuna kanii değilim, bu uydurma Hadis'tir kardeşim, elinde sahih kaynak varsa göster, yanlışım varsa düzeltirsin.

     

    Sana cinslik olsun diye söylemiyorum, Ne mutlu Müslümanım diyene. Ne mutlu iki dünya saadetine erenlere. Ne mutlu Vatan sevgisinin imandan geldiğini bilenlere. Ne mutlu Müslüman-Türk milleti güçlü olunca İslam'ın güçlü olacağını bilenlere. Ne mutlu İslam'ın çelikten merdanesine sarılanlara. Ne mutlu İslam'a hizmet edince Türk'e de hizmet ettiklerini bilenlere. Ne mutlu Müslüman'ım diyene...

     

    eyvallah kardesim 6 yıl kuran kursunda okudum ALLAHIMA sukurler olsunkı kafiye kitabına kadar okudum muslumanlıgın ve tüklügün ne demek oldugunu bılıyorum . teşekkür ederim ayrıca ...


  5. Yapma ya (!) Sen bir zahmet Efendimizin şu mübarek sözlerini (hadisini) nereden, kimden, hangi hadis rivayet ediciden, nasıl bir hadis kitabından okudun bizlere bir söylede biz de öğrenelim.

     

    Doğu'dan bir ırk gelecekmiş, bunlar Türk milletiymiş bilmem ne (!) İstanbul'un fethiyle alakalı hadis üzerinden de kafanda değişik ütopyalar kurma. Zaten başımıza ne geldiyse bu ütopyalar yüzünden geldi.

     

    Şu Türklük>İslamiyet ve/veya Türklük=İslamiyet saçmalığından bir kurtulun artık. Biz İslamlaşarak hakiki anlamda ruhumuzu bulmuş ve bu ruh üzerinden Nizam-ı Alem İlay-ı Kelimetullah telakkisinde olmuşuz.

     

    Sana acilen Üstad'ı, Mehmet Akif'i, Sezai Karakoç'u sağlam kafayla tekrar tekrar okumanı tavsiye ederim. Buduncu, Gökalp'çı, Esat Bozkurt'çu, Atsız'cı bir zihniyetin ülkemizde nelere sebebi olduğunu daha yeni yeni görmeye/anlamaya başladık. Bu ve türevi zihniyetlerin bizim fikir, ruh, muhabbet dünyamızda zerre kadar haddi, hesabı, değeri ve yeri yoktur.

     

    Sana son olarak ''Ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır'' Hadisini hatırlatarak yazıma son veriyorum.

    ...

     

     

     

    YANLIS konustugumu sanmıyorum ama yanlıssada ozur dılerım konuyu fazla uzatmaaya gerek olmadıgını dusunuyorum..!

     

    "istanbul universitesi'nde ogretim uyesi Alman asilli Prof. Naumark ile bir

    kısım talebesi Bogazicinde geziye cikarlar. Talebelerden biri Prof.

    Naumark'a su soruyu sorar:

    Avrupa bizi neden sevmez hocam?

     

    Prof. Naumark su cevabi verir:

    - cok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupali Turkleri sevmez ve sevmesi de

    mumkun degildir. Asirlardir kilisenin Turk ve islam dusmanligi Hiristiyanlar

    in hucrelerine sinmistir.

    Sebeplerine gelince:

     

    1. Musluman oldugunuz icin sevmez. Ama faraza laik soyle dursun,Hiristiyan

    olsaniz da size dusman olarak bakmaya devam eder.

     

    2. Sizler farkinda degilsiniz ama, onlar su gercegin farkindadirlar: Tarihten Turk cikarilirsa tarih kalmaz. Osmanli arsivi tam olarak ortaya

    cikarsa, bugunku tarihlerin yeniden yazilmasi gerekir.

     

    3. Avrupa'nin pazari idiniz. simdi Avrupa'yi pazar yapmaya basladiniz.

     

    4. En az 400 yil Avrupa'da sirtimizda ve ensemizde at kosturdunuz.

     

    5. Selcuklular Anadolu'yu, Osmanlilar ise orta Avrupa ve Balkanlari Hacli

    ordusuna mezar ettiler.

     

     

    6. Sizi silah ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hakimiyet

    sagladilar. once ahlaki degerlerinizi yipratmaya basladilar. Giyiminizden

    yasantiniza kadar...Sonra kendi icinizde sizi bolmeye basladilar. A-B-C-D

    gibi...

     

    7. Selcuklu ve bilhassa Osmanli, islamiyet ugruna her seyini feda

    etmeseydiler, islamiyet bugun belki sadece Hicaz'da varligini devam

    ettirirdi. Kaldi ki Vehhabiligi kuranlar da, ingiliz Dominyon Bakanligi'nin

    adamlaridir. Bati her yerde islamiyet'i, sapik inanclara kanalize etti. Ama

    Osmanli, Asr-i Saadet'i devam ettirdi.

     

    8. Kilise size kin kusmaktadir. Ve sebepleri yukaridadir.

     

    9. Ben Turkiye'ye geldigimde 2 universiteniz vardi, simdi 119 universite var

    Osmanli zamaninda ise her yerde bir medrese vardi, tarihinize bakin her

    medresede bilim egitimi vardi. ilk denizaltini Osmanlinin yaptigini cogunuz

    bilmiyorsunuzdur belki de ama Avrupa bunu biliyor..

     

    10. Sizler, gercek huviyetinize dondugunuz an Avrupa'nin refahi ve

    medeniyeti yikilir.Ama sizde bunun olmasi bu sartlarda cok zor.

     

    11. Yine sizler, Avrupa'nin tarihi dusmanisiniz ve daima dusman olarak

    kalacaksiniz.

     

    Evet, almasini bilene ders ve ibretlerle dolu bir itirafname...

     

    SAYGILARIMLA


  6. Alparslan

     

    Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin;

    Malazgird'den İstanbul'a yol gitsin!

    Gelip sana çarpan gücü, yavaştan

    Anlamazsa, haritadan sil, gitsin!

     

    Şehidlerim, Tanrı'ya, al al, gitsin,

    Yaralıma su verene bal gitsin!

     

    Taclarını bir şey sanan gururlar

    Tahtlı gelip, taclı gelip kul gitsin!

    Fakat, harb bu: kalmak da var, ölmek de;

    Esir olup kalmaktansa öl, gitsin!

     

    Şehidlerim uçmağa, al al, gitsin,

    Yaralıma su verene bal gitsin!

     

    Çekilirmiş gibi davran merkezde

    İki yandan sağ yürüsün, sol gitsin!

    Olsa da son saatin son dakkası,

    Senden aman dileyeni sal, gitsin!

     

    Şehidlerim, Allah'a, al al, gitsin,

    Yaralıma su verene bal gitsin!

     

    Ve gönlünden kopup, bize bir yaprak,

    Bir tomurcuk gönderene gül gitsin.

    Düğünlerde tadı gelsin barışın:

    Kızlarıma duvak gitsin, tel gitsin!

     

    Şehidlerim Huzura, al al, gitsin,

    Yaralıma su verene bal gitsin!


  7. Bayrak

     

    Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü

    Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.

    Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

    Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

     

    Sana benim gözümle bakmayanın

    Mezarını kazacağım.

    Seni selamlamadan uçan kuşun

    Yuvasını bozacağım.

     

    Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...

    Gölgende bana da, bana da yer ver!

    Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!

    Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.

     

    Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün

    Kızıllığında ısındık;

    Dağlardan çöllere düşürdüğü gün

    Gölgene sığındık.

     

    Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;

    Barışın güvercini, savaşın kartalı...

    Yüksek yerlerde açan çiçeğim;

    Senin altında doğdum,

    Senin dibinde öleceğim.

     

    Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;

    Yer yüzünde yer beğen:

    Nereye dikilmek istersen

    Söyle seni oraya dikeyim!

     

    ALLAHIM sana sükürler olsunki bize böyle yazarlar nasip etmişşin .

     

    SAYGILARIMLA..!


  8. yahu iyi güzel üstad iyi laf etmiş ama siz napıyorsunuz onu övenlerin yanında övmekten başka hiç bir şey yapmıyorsunuz önemli olan üstadı savunmak hem de en güzel biçimde siz böyle konuşuyorsunuz da üstada neler söyleyen var neler girin ve onların yalanlarını ortaya koyun ((( atsızcılar.com )

     

    SEVGİLİ ARKADASIM unutmakı yükseklerde duranlar alcaktakıler kadar guvende degildirler .

    MEYVELİ AĞAÇ TAŞLANIR..

    SAYGILARIMLA


  9. "Türk ırkı üstündür telakkisine göre hayat süren insanlar için İslam'a göre yaşamayı gaye edinenler onların yanlış kullanadıkları tabirle yobazdır. İnşaatın temeli çürük olduktan sonra ne yapmaya çalışırsanız çalışın o bina düzelmez."

     

    sayın yonetıcı arkadaslar kendı mılletını ustun gormeyen bır mıllet ayakta duramaz..! unutmamalıyızkı vatansız dın yasanmaz ırak afganıstan vb ülkeleri göruyoruz . bırde PEYGAMBER efendımızın su mubarek sozlerı aklımdan hıc cıkmaz bır gun otururken peygamber efendımıze (Sav)e dıyorlarkı ya rasulallah sız vefat edınce ıslam dınını nasıl koruyacaz nasıl yayacaz bunun üsttüne peygamber efendımız ey müslüman araplar dogudan bır ırk gelecek o ırk ıslamı koruyup allah rızası ıcın yayacaklardır. bunlar kımdır sorusu uzerıne TÜRK milleti diyor efendimiz .

    ben türk oldugum ıcın gurur duyuyorum ve ıslamı da bırlıkte yasıyorum .allaha sukurler olsun kı ECDADIMIZ da peygamberımız mujdesıne nail olmuslardır. İSTANBULU FETHEDEN KOMUTAN NE GÜZEL KOMUTAN İSTAMBULU FETHEDEN ASKER NE GÜZEL ASKER.

     

    NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ..!

    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


  10. Sultân Abdülhamîd, o ileri görüslü insandi ki, Amerika'da horlanan zencilerin maruz kaldiklari zulümlerden istifâde ile onlari Islâm'a çekmek maksadiyla oraya propagandacilar gönderdigi ve bugünkü zenci-müslüman varliginin tesekkülüne âmil oldugu da bir gerçektir.

     

    Oturdugu yerden dünyâyi fotograflarla tâkib eden ve bundan dolayi bugün kendisinden üç binden ziyâde albüm kalmis bulunan Sultân Abdülhamîd, zamaninda dünyâdaki bütün gelismeleri harfiyyen tâkib etmekteydi. Meselâ 1904 Rus-Japon harbinde dünyâda hiçbir Allâh kulu Japonlar'in gâlip gelecegine ihtimal vermezken O, uzak sarka gitmek üzere bogazdan geçen Rus gemilerinin, Sadrazam'ina geri dönmeyeceklerini söylemistir. Hattâ bu harbi meshur Pertev Pasa vâsitasiyla günü gününe tâkib ederek Ruslar'in Japonlar'a maglûb olmasinin kendi devleti hesâbina kazançli neticelerini devsirmekten geri kalmamistir.

     

    Son söz olarak su husûsu belirtmeliyiz ki, Sultân Abdülhamîd, O'nun mübârek sahsiyeti, siyâsetinin incelikleri ve zamaninin dâhilî ve hâricî gâileleri böyle makale hacimli yazilara sigmaz... O umûm milletin müstehak oldugu musîbetleri bertaraf için bir beser tâkatinden umulmayacak derecede gayret gösterdigi hâlde, netice serîrlerin galebesi sûretinde tahakkuk etmisse, bunu kader perspektifinden bakmadikça anlamak mümkün degildir. Böyle bir dirâyet içinse, kendisinin su sözünü okuyucularimiza yardimci olabilecegi düsüncesiyle zikrederek yazimiza nihâyet verelim:

     

    O, Hareket Ordusu'na karsi hareketsiz kaldigi yolundaki tenkidlere cevâben buyurmustur ki:

     

    "–O gürûhun önünde Hizir -aleyhisselâm-'i görmesem, böyle yapmazdim!.."

     

    Abdülhamîd Han'in dindarligi, hizmetleri, merhameti, zekâsi ve kâbiliyeti destanliktir. O'nun ihlâsini su hâtira ne güzel ifâde eder:

     

    Sultan Abdülhamîd Han, âcil bir is zuhûr edince, gecenin hangi vakti olursa olsun uyandirilmasini ister, ertesi güne birakilmasina rizâ göstermezdi. Bu hususda mâbeyn baskâtibi Es'ad Bey, hâtirâtinda söyle demektedir:

     

    "Bir gece yarisi, çok mühim bir haberin imzâsi için Sultân'in kapisini çaldim. Fakat açilmadi. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldim, yine açilmadi diye endiselendim. Biraz sonra tekrar çaldim; bu sefer kapi açilarak Sultân, elinde bir havlu ile kapida göründü. Yüzünü kuruluyordu. Tebessüm etti:

     

    "Evlâd! Bu vakitte çok mühim bir is için geldiginizi anladim. Kapiyi daha ilk vurusunuzda uyanmistim, ancak abdest aldigim için geciktim; kusura bakma!. Ben bu kadar zamandir milletimin hiçbir evrakina abdestsiz imzâ atmadim... Getir imzâliyayim!.." dedi.

     

    Ve "besmele" çekerek evrâki imzâladi."

     

    Hattâ zevcesi, Abdülhamîd Han'in bu husûsiyetiyle alâkali olarak, O'nun yataginin basinda dâimâ temiz bir tugla bulundurdugunu ve bununla yataktan kalktiginda çesme mahalline kadar abdestsiz yere basmamak için teyemmüm aldigini, sebebini sordugunda da kendisine:

     

    "Bunca müslümanlarin halîfesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, ümmet-i Muhammed bundan zarar görür!.." dedigini nakleder.

     

    Mâbeyn kâtiplerinden Abdülhamîd Han baglilarindan olmayan birisi de hâtirâtinda su câlib-i dikkat hâdiseyi anlatir:

     

    "Bir aksamdi. Mâbeynde nöbetçi olarak ben kalmistim. Gelen mektub, telgraf, rapor ve tezkerelerin listesini tertibleyip huzûra çikmak üzre iken bir telgraf geldi. Istanbul Lâleli Postahanesi me'mûrlarindan birinin Hünkâr'a çektigi bir telgrafti bu:

     

    Bîçâre me'mur, karisinin o gece dogum yapacagini ve dogumun da tehlikeli olacagina dâir doktorlarin îkâz ettigini, fakat elinde hiçbir imkân bulunmadigini, bu sebeple merhamet-i sâhâneye sigindigini, bildiriyordu.

     

    Ben de bunu pek kayda deger görmeyerek zât-i sâhâneye verecegim listenin içerisine almadim.

     

    Ancak huzûrda, Pâdisâh âdeti üzere herseyi ayri ayri gözden geçirdikten sonra ilâve etti:

     

    "–Baska birsey var mi?"

     

    "–Kayda deger birsey yok efendim!" dediysem de Sultân'in israrla suâlini tekrarladi ve:

     

    "–Sen kayda deger saymadigini da söyle!" dedi.

     

    Bunun üzerine mâlum telgraftan bahsettim. Arza degmeyecegini düsünerek listeye almadigimi bildirdim. Hüzünlenerek tâlimat verdi:

     

    "–Hemen getiriniz!"

     

    Saskin bir vaziyette telgrafi getirdim. Sultân, orada yazilanlari dikkatle okudu. Ardindan düsündügümün tam aksine derhal saray doktorunu çagirtarak bana döndü:

     

    "Derhal beraberce Lâleli'ye gidiniz ve dogum yapacak olan kadincagiza gerekli müdâheleyi yaptiriniz!" diye ferman buyurdu.

     

    Sultân'in bu emri üzerine saray doktoru ile o memurun evine gittik. Vazîfemizi yerine getirip hastaneden döndügümüzde ise, vakit sabaha yaklasmisti. Saraya girince, kapinin sesinden bizi farkeden Sultân, perdeyi araladi ve eliyle "gelin" diye isâret etti.. Odasinin isiklari yaniyordu. Demek ki, sabaha kadar ibâdet ve duâ ile mesgul olmustu.

     

    Hemen huzûruna girdik. Neticeyi sordu. Oldugu gibi anlattim:

     

    "–Sultânim, dogum bir hayli müskil oldu. Ancak mütehassis doktorlarin gayretleri ile hasta kurtuldu elhamdülillâh.. Bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Adini da Abdülhamîd koydular. Sabaha kadar gözyaslari içinde zât-i âlînizin ömür ve devletlerine duâ ettiler..."

     

    Bizi ayakta dinleyen milletin merhametli babasi olan Hünkâr, bu durum üzerine rahatlayarak derinden bir "elhamdülillâh" dedi. Sonra paravananin arkasina geçerek iki rek'at namaz kildi.


  11. Kaç Ermenî Daha?

     

     

    [Hâdiseler]

     

    Avrupalıların, Ermenileri kışkırtarak Anadolu’da karışıklıklar

    çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisi Sultan Abdülhamid

    Hân’a küstahça:

     

    “Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?” diye sorunca,

    Ulu Hâkan’ın cevabı şöyledir:

     

    "Filan gün, filan saatte Karadeniz’in filan noktasından karaya

    çıkararak Ermenileri silahlandırmak için şu kadar sandık

    malzemeyi Ermenilere teslim eden İngiliz gemisinde kaç silah

    bulunuyorsa, o kadar Ermeni öldüreceğiz."

     

     

     

    Necip Fazıl Kısakürek / Ulu Hakan s: 244

     

     

    OSMANLI padişahlarından en çok sevdıgım kısılıık erbab sahıbı 2.abdulhamıt han hazretlerı . Ömrü boyunca yere abdestsız ayak basmayan yuce sahsıyet ALLAH u teala yar ve yardımcımız olsun...


  12. bunu yazandan paylaşandan tüm nfk üyelerinden allah razı olsun

     

    eywallah kardes ne demek cumlemızden razı olsun boyle bır sıte varken bos durursak yazıklar olsun bıze .

     

    " ALLAH Yolunda Şavaşmaktır Niyetim

    İslam Dininin Yanlızca Yücelmesidir Gayretim

     

    ALLAH'ın ve Evliya Ordusunun Yardımıyla

    Küfür Ehlini Baştan Başa Kahreylemek Niyetim

     

    Peygamberlere ve Velilere Dayanmışlığım Var Benim

    ALLAH'ın Lütfundandır Fetih Ümidim ve Kuvvetim

     

    Benliğimi ve Malımı Dünyada Feda Etsem Ne Olur ?

    ALLAH'a Hamd Olsun, Var ALLAH Yolunda Savaşmaya Yüzbin Rağbetim

     

    Ey Mehmed ! Ahmed-i Muhtar'ın Mucizeleriyle

    Umarım Galip Olur Din Düşmanlarına Devletim "


  13. öncelikle cümleten selamün aleyküm

    ÜSTADDAN bir ibret dersi duymustum onu paylaşmak istedim

     

    İstanbul'da binler toplanmış, ÜSTAD kürsüye çıkıyor ve mübarek ağzından şu ibret verici sözler diziliyor:

    ( AYA GİDEN, YILDIZA GİDEN MİLLETLERE İMRENEN EY TÜRK GENÇLİĞİ ! YİRMİ YAŞINDAKİ FATİHİN AHLAK FEZASINDAN DÜŞTÜĞÜNÜZ BU GÜNKÜ ÇÖPLÜĞE BAKIN VE UTANIN ..! )

     

    çok duygulanmştım ilk duyduğumda allah bizi yolundan ve ÜSTAD dan ayırmasın.

     

     

     

     

    " ALLAH Yolunda Şavaşmaktır Niyetim

    İslam Dininin Yanlızca Yücelmesidir Gayretim

     

    ALLAH'ın ve Evliya Ordusunun Yardımıyla

    Küfür Ehlini Baştan Başa Kahreylemek Niyetim

     

    Peygamberlere ve Velilere Dayanmışlığım Var Benim

    ALLAH'ın Lütfundandır Fetih Ümidim ve Kuvvetim

     

    Benliğimi ve Malımı Dünyada Feda Etsem Ne Olur ?

    ALLAH'a Hamd Olsun, Var ALLAH Yolunda Savaşmaya Yüzbin Rağbetim

     

    Ey Mehmed ! Ahmed-i Muhtar'ın Mucizeleriyle

    Umarım Galip Olur Din Düşmanlarına Devletim "


  14. eyvallah kardesim doğru söylemissin . Bil hassa hayatı boyunca yere abdestsiz ayak basmayan bir allah dostu icin kızıl sultan ithamında bulunan kansızlar bedhbah şuursuz insanlar. kol düğmesini satarak hayatını saglayan bır ınsan 2.abdulhamıt ALLAH mekanını cennet eylesın.

    Bizede bir nebze bu yuce ınsanlardan ruh ıhsan eylesin...

     

    ALLAHA şükürler olsun ki sizin gibi insanlarla tanıstım. gec oldu ama ALLAHIN izniyle bundan sonra günüm burada geçiyor.

×
×
  • Create New...