Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

turbix122333

Üye
  • Content Count

    99
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by turbix122333


  1. kardeşim biz Türk milleti olarak osmanlı torunları olduğumuzu kimse inkar edemez değilmi... öylede Osmanlı devletinin dinimizi en güzel koruyucuarından biri olduğunuda kimse inkar edemez... son padişahlardan Abdülhamid hz. nin yanına papazlar geliyor ve kiliselerinin restore edilmesni istiyorlar.. bunun üzerine Abdülhamid hz. bir ekip göndererek restore değil, baştan yıktırıyor ve muazzam bir kilise yaptırıyor... asıl dinimizle örtüşen budur... biz her türlü değerlere dine saygı duyduğumuz ölçüsünde müslümanız... bizim dinimiz hoşgörü dini.. ve onlar bizim topraklarımız içerisindeyse aynı zamanda onlarında topraklarıdır... biz hristiyanlığın çoğunlukta olduğu bir ülkede azınlık bir müslüman olsaydık ve onlar sizin düşüncenizle bizlere muamele etselerdi biz nasıl karşılardık öyle düşünmek lazım.. ve bu konuda empati kurmak lazım..onlar bizi hoşgörülü ve içlerindeki azınlıklara sahip çıkan biri olarak bildiği müddetçe bizler onların gözünde saygıya değer oluruz aksi taktirde ne biz onlara saygı duyarız neden onlar bize.... osmanlı torunları olarak bunları yapmamızı gerektirir..

    fikirden yoksun her konuşma tüm sınırların içiçe geçmesini ve hakikatin toz duman arasında kayboluşuna ilan diye ele alınabilir.nerde ne yapılması gerektiğinin topoğrafyasını çıkardığın zaman işte o zaman höşgörü gerçek manada olması gereken anlamını kazanır.yoksa hoşgörü BOŞGÖRÜ ye döner.ve bu aslında zihnin hiç birşey seçememe durumuna düçar olmasıdır ki ,İslam a nispetle sınırlar tayin edilmeden ortaya atılan bir höşgörü anlayışı nerde, ne zaman ve nasıl höşgörülü olunması gerektiğini bilmeme gibi bir felakete döner ve bu hal GÜYA HÖŞGÖRÜ ADINA TAVİZ ÜSTÜNE TAVİZ VERMEYE DÖNER Kİ, İSLAM DÜŞMANLARININ OLMASINI DİLEDİĞİ ŞEYLERDEN BİRİ DE BUDUR.

     

    selametle


  2. sürekli karşıdan birşey mi beklemek lazım...

    bir yazıda okumuştum "çilemiz çilesiz müslümanların hali" diye...

    yani çilemiz kendimiz....

    çile çekin diyenler niçin çile çekilmeli sorusuna cevap bulabilmişler midir?

    yoksa çile çekin diye herkeste bir kopyacılık mıdır....

    niçin çözüm bulamıyoruz...niçin....

    düşünüyorum da konuşmak için bir mesele arıyorum mesele bulmakta zorlanıyorum...

    bu zorluk beni sükuta davet ediyor....

    işte bu haldeki adam ya o sükutu kendine perde yapıp alim az konuşur diye nefsini pohpohlar...

    yada Yine tersinden bir pohpohlama işi ile her türlü mevzuyu çözmüş gibi bir hale bürünür...VE BOL KESEDEN KONUŞUR...

    meselemiz ne ve niçin mesele arıyoruz.....

    olmayan olayları varmış gibi göstermek mi amacımız...

    yoksa dünyayı okumak mı...

    yoksa acı çeken ruhunu şapşallığı mı?

    nedir...

    biri kalkar en arkaya alması gereken mevzuları öne alır ve delil olarak kullanır oysa amaç onu korumaktı...insan korumak için canını feda edeceğini düşündüğü şeyi en öne alır mı?

    ayrıca hep dedim muhatap olmanın tek ve yeter şartı ben muhatabım demek değil senin kendine muhatap kabul ettiğin seni kendine muhatap kabul eder mi zannettin...

    ADAM KALKAR AYET VE HADİSLERİ OLUR OLMAZ HER YERDE KULLANIR BU DİYALEKTİK SAHİBİ OLMAMADIR...

    AMA AHMAK ADAM NE BİLSİN???

    İÇİNDE HADİS VE AYET OLMAYAN ESERLERİ BU ESERLER DİNİ DEĞİLDİR DİYE DÜŞÜNEN ADAM DİNİN KUŞATAN VASFINI ZEDELEDİĞİNİ NERDEN ANLASIN....

    OYSA BÜYÜK DOĞUNUN VERİLERİNE EL ATARKEN BİLE "ACABA" DİYE DÜŞÜNÜLMESİ GEREKİRKEN İNSANIN ,NERDE KALDI AYET VE HADİSLER...

    BU KONUŞMALARDAN: EEE O ZAMAN AYET VE HADİSLERE HİÇ DOKUNMAYALIM MI DEMEK İSTİYORSUN DİYENLER ÇIKABİLİR....

    TABİKİ HAYIR SADECE BİR UYARI ...

    ACABA BİZ HAKİKATİ BAYILTIP IRZINA GEÇENLERDEN MİYİZ: KORKUSUNU ASGARİ DERECEDE YAŞAMAK VE EL ATTIĞI "ŞEY" İN KENDİ RUH SEVİYESİNE DÜŞÜRMENİN YOBAZ OLMA YOLUNDA ATILAN BİR ADIM OLUŞUNU UNUTMAMASI İÇİN BİR UYARI ...HAKİKATİ YÜKSEKLİĞİNDEN KENDİ RUH SEVİYENE DÜŞÜRÜP ORDA HAPSETMEMEK...

    SADECE BU...

     

    YUKARDAKİ YAZILANLAR ÇOKTANDIR BEN DE BİRİKMİŞLERDEN...NİÇİN BUNLARI YAZDIM BUNLARDAN BAZILARI HANGİ MEVZUY EL ATARSAM ATAYIM UYMAK ZORUNDA HİSSTTİĞM ÖLÇÜLERİM...

     

    AYRICA BU KONUYA DÖNERSEM ,KONUYU HALA ARAŞTIRIYORUM...TEKRARDAN DÖNECEĞİM İNŞALLAH...


  3. Hayır, elbette ki böyle yaşamamak lazım. Alınması gereken tavır belliyken, bu tavrın insanlara nasıl aşılanacağı hususuna bir cevap bulmak lazım. Biz, kendimiz, bu meselenin şuurunda olan insanlar almamız gereken tavrı alacağız, alırız. Cemiyetin yekûnuna bu tavrı nasıl öğreteceğiz, sizin bu konudaki tavsiyeniz, çıkış noktanız nedir?

    evet güzel bir noktayı vurguladınız alınacak tavır belli iken ,bu tavrın insanlara nasıl aşılanacağı başlı başına bir mevzu olması hasebiyle bunu bir kenera bırakıp,ilk önce problemi parmak izine kadar tespitine girişmeli ve bu konu ile ilişkili her konu lif lif edilip ortaya konulmalı...problem en ince ayrıntısına kadar ortaya konmadıkça o problemi her ayrıntısı ile aydınlığa kavuşması beklenemez...ayrıca bir problemi genel hatları ile belirlemek ,kapalı bir kutu gibi ortaya koymaktır ki bu ortaya koyuş ve bu şekilde bir çözüm arayışı bizi çözümden uzaklaştıracaktır...zaten bildiklerinizi size tekrar anlatıyorum farkındayım ama beni bu konuda mazur görün çünkü konu bütünlüğünü sağlamak için bunu yapma gereği hissettim...işte bu gereklilikten dolayı bu mevzunun üzerine biraz daha abanmak adına bir kitaptan alıntı yapıp mevzuyu geniş bir platformda muhasebeye çekme imkanı doğmasını diliyorum...

     

    "bir iç hayatın şuura ulaşabilmesi ,ancak bir düşünce sisteminin ve onun kategorilerinin düzeni ile bağdaşması, onlarla bağıntı içerisinde kavranabilmesi ile mümkün...düşünce sistemi ,içinde doğana nazaran toplum gelişiminin oluşturduğu birşey;ve her toplumun yaşama çabası çerçevesinde hayat biçimine bağımlı olarak bir duygulanma ve etkilenme yolu geliştirmiş olması ,nelerin şuura ulaşacağını nelerin şuura ulaşamayacağınıbelirleyen bir kategoriler sisteminin oluşmasına sebep oluyor.bu sistem ,sanki " toplumun şartlandırma süzgeci " gibi görev yapıyor; b süzgeçten geçemeyen ruhi haller ,şuura ulaşamıyor."

    ayrıca bu konuyu bergson un yaratıcı tekamül adlı eserinden bir bölüm verip problemi hiç bir yerinde gölge kalmayacak hale getirip ondan sonra bir çözüm getirme için kafa patlatmak daha uygun görünüyor...

     

     

     

    bu mevzunun ayrıca tasavvufun gerekliliği noktasına vardığını başka bir yazımda İnşallah anlatmaya çalışacağım...ayrıca burda insanı ürperten bir söz yazmak istiyorum farklı bir açıdan bakmaya imkan sağlaması için:"senle yaşayabileceğim iklimi kurmak isterken ,zaman geçiyor zaman.BENSE YAŞAMAK İSTİYORUM"

     

     

    ayrıca o şöyle bir metod takip edelim :

    1-problemi bir cerrah gibi ameliyet masasına yatırma

    2-hastalığı tam teşhis

    3-büyük doğu eczasından bir reçete yazma

    (ayrıca bu reçete ile birlikte hastalığın yayılmasını engelleyici tedbirlerin alımını da bu reçete de bildirme :ki burda işin ne kadar zora dönüştüğünü ve nerelere kadar sarktığının farkındasınızdır.)

    4-hastalığına hangi ilacın iyi geleceğini bilen adam ilacı almıyorsa reçetenin bir öneminin kalmayacağını göz önünde tutarsanız bunun bizi aksiyona davet edişinide seziyorsunuzdur...

    5-başlı başına fikir mevzu olan istetilme meselesi ve istetme dehasına malik olma

     

    son olarak bu konulara niçin bu kadar önem veriyorsunuz diye şüphe içinde kalanlar varsa

    cevap:"BİR GENÇLİK BİR GENÇLİK BİR GENÇLİK ,ZAMAN BENDEDİR VE MEKAN BANA EMANETTİR ŞUURUNDA BİR GENÇLİK.

    UMARIM DİĞER ARKADAŞLAR DA BUNUN ÇÖZÜME KAVUŞMASI İÇİN FİKİRLERİNİ ESİRGEMEZLER...


  4. peki bu çıkmazın cevabını ,böyle bir sorun yokmuş gibi kulak ardı edip mutlu mutlu!!! yaşamak mı lazım ?büyük doğunun ipuçlarından hareketle bu mevzuya eğilmek mi lazım?bu benim gözümde en önemli konulardan biri ve bu açıklığa kavuşturulmalı ve ona göre bir tavır ALINMALI!!! yoksa yazılanlar ve çizilen bir ruha kavuşmayan kelimelerden ibaret kalırken ,doğan yaşayan ve hayatını devam ettiren her insan ( yaşamak sandığı vehimden) kurtulamayacak ve yaşanmaya değer hayat ne bu soruyu bile soramadan gidecekler? inşallah yaptığım başka araştırmaları da bura ya aktaracağım...bu konunun ehemmiyetine binaen sizinde el atıp bu muammadan bizi kurtarmanız dileği ile....


  5. Bu yayınların ruh zehirlediği hususunda yetkililerde bir şuur olmadıktan sonra bunları bir sorun olarak algılamaları ve bunlara bir çözüm getirmeleri çok zor.

    Getirilecek çözüm ise gayet kesin ve net; basın ve yayın dünyasının insanlara sunduğu yazıda, resimde, karede İslam'ın kaidelerine aykırı hiç bir şey olmayacak.

    Bu yayınlara maruz bırakılan Müslüman genç ise bunların hiç biriyle iştigal etmeyecek. Kendisine ruh besleyici faaliyetler bulacak.

    yaptığınız sadece temenni olarak kulaklarımızda çınlarken her geçe gün ve doğan her çocuğumuza empoze edilen bu zehirler karşısında alınması gereken tavır ne? ben öğretmenim ve bu olay ilkokul çocuklarına kadar nüfuz etmiş...kimi selena olmuş kimi recep ivedik kimi bez bebek kimi hades kimi televizyonlarda gördüklerini uygulamaya çalışıyor üniversitede ise batı taklitçiliği ile şahsiyetler tek tek yitiriliyor...bunlar hayal ürünü yada karamsar bir bakış açısının verileri değil vaka...


  6. akıl bahsinde olduğu gibi aklın kendi başına yapacağı yani eleştireceği yine kendi bakış açısı olacak...örneğin EFENDİM İZİN bir sözünü zahiri mansı ile ele alıp redde kalkışmak yerinne kendinde meydana getirdiğin bakış açısı ile aklı denetim altına alyor ve ancak bu şekilde bir yaklaşım ile olaylara sarkabiliyor ve anlam verebiliyorsun...peki siz hürsünüz diyen insanlar buna nispetle hürriyetimizi gaspeden yayınları ile suç işlemiş olmuyorlar mı? örneğin tecavüzün yasaklandığı bir yerde bir insanı bir odaya kapattıktan sonra onu tahrik edici yayınlar ile tahrik edip zıvanadan çıkarmanın suçunu belirleyecek hangi merci var...tolstoyun bir eserinde müzik ele alınırken şöyle deniyor:müziğin insan ruhu üzerine etkileri var mesela çinde müzik kontrol altında peki insan ruhu üzerine etkisi olan bu müzik ile tahrik olup bir suç işlerse kim suçlu olacak."hipnoz altında ırakılıp cinayet işlettirilirse ,hipnoz eden mi ,edilen mi suçlu ? diye sorarsak tabiki hipnoz eden deriz.bu şekilde ele alınınca ,televizyon ve basın yolu ile insanda ulvi adına ne varsa yıkıp laçkalaştırdıktan sonra oluşturulan yeni insan tipi ile herhengi bir ideal peşinde olması ve iyi bir insan olmasını beklemek ahmaklık olmaz mı?ve bunu Büyük Doğu nun şuhükmü ile birlikte ele alırsak olayın tedbiri nasıl olmalı sorusu ile birlik te şahsiyet sahibi olmak ile şahsiyetsiz olmak ne demek kalın çizgilerle göstermiş oluruz hüküm şu :televizyon ve radyoda Kuran azıt tek nefes bile çıkamaz...ama bizim şuan ki hal bir dünya görüşü olmayınca ancak özgürlük teranesi altında güya özgürlüğü savunup kendi aptallığını örtmek gibi başka bir ahmaklığa düşülüyor...Yetkililer bizi duysun...

     

     

    LÜTFEN ŞU ÖRNEĞİ OKUYUN (BU OLAYI BEN BİZZT YAŞADIM)

    İBRET LEVHASI VE MEVZUMUZA DELİL:BİRGÜN İKİ GENÇ İLE SOHBET EDERKEN LAF ARASINDA TELEVİZYON SPOR VS DEN KONUŞUYORDUK (ÇOCUKLAR SPORU ÇOK SEVİYOR) BENDE RUH HALİ OLARAK BU OLAYA ÇOK KIZGIN OLDUĞUM İÇİN ŞÖYLE BİR SORU SORDUM:SİZE TELEVİZYON VE SPOR ADINA NE VARSA KALDIRACAĞIZ ANCAK İSTERSENİZ İKİNCİ BİR ŞIK VEREYİM BUNLARIN YERİNE İSLAM I TOPYEKÜN KALDIRACAĞIZ NE DERDİNİZ? BEN İÇİMDEN ŞÖYLE BİR TAVIR TAKINACAKLARINI BEKLİYORDUM:YÜZÜME TÜKÜRÜP " SİZ BİZDE KÜFÜR ALAMETİ Mİ GÖRDÜNÜZDE BÖYLE BİR SORU YÖNELTİYORSUNUZ" DEYİP KALKIP GİTMELERİNİ BEKLERKEN KISIK BİR SESLE İKİNCİ ŞIKKI İSTEYECEKLERİNİ SÖYLEYEREK ÜZGÜN OLDUKLARINI BELİRTMEYE ÇALIŞTILAR...

     

    Bu örneği genellemeden sadece insana empoze edilenlerin boyutundaki ciddiyeti göstermek istiyorum.ayrıca şu sorunun da cevabını istiyorum:başıboş bırakılmış basın ve yayın organları ile benim gibi insanların istismar edilecek tarafını ellerinden geldiği kadar istismar etmeye cüret gösterenlre yetkililer nasıl bir çözüm getirecek ve nasıl dur diyecek ?????????????


  7. ayrıca bu aklın metodunu da elever miyor mu? akıl nasıl algılar?sorusunu sorduğumuz andan itibaren şu şüpheye düşüyorum aklın nasıl anladığını bilmeden olaylara gerçekçi bir yaklaşım sergileyemem.bundan öte ilk konu ile birlikte ele alırsam karşıma şu çıkıyor aklın nasıl anladığını bir kenara bırakıp basın ve yayın organları ile bana empoze edilen bakış açısını aşmadan eşya ve hadiseleri hakikati ile bir muhasebeye çekebilir miyim?


  8. düşünüyorumda gözüme takılan gözlük ile belirlenen bakış açısı zaviyesinden eşya ve hadiseleri değerlendirmek takılan gözlüğün bakış açısını yansıtır değil mi? yani gözlüğü tenkit ederken gözlüğün bakış açısını yansıtıyorum... peki bundan kurtulmanın yolu ne?


  9. ayrıca bu konu hakkında bir düşünürün fikirlerini verip bu konunun ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermek istiyorum:

     

    "sadece basın,reklam ,radyo,televizyon sinema gibi kültürü kitlelere ileten araçların mutlak gücü değil,aynı zamanda bunları,bireylerin davranışlarını iktisadi ahlaki,siyasi maksatlarla şartlandırmak için kullanan kurumlar,öyle fiili bir durum meydana getirdi ki ,orada ferdi davranışlarınen görünür yönü ,davranışların şemalar halinde biçimlenmesidir.şartlandırılmış reflekslerin reklam kurgusundan tutun da ,duygusal klişelere ,önceden hazırlanmış formüllere göre kitlelerin siyasi tepkilerini belirginleştirmeye varıncaya kadar,insanın tarihi atılım ve harekete geçme anı ikinci plana itiliyor.EVET SORUMLU VARLIK OLARAK HAREKET EDEN VE VERDİĞİ KARARLA,FİİLEN YENİ BİR GELECEĞİN AÇILIŞINA KATKIDA BULUNACAK OLAN O İNSAN ASIL ROLÜNDEN UZAKLAŞTIRILIYOR.çünkü hadiselar sadece yüzeyden görüldüğünde,bütün tarih,sırf kendi etkinliğine sahip yapıların bir diyalektiğine indirgenebilir gibi gelir.öyle ki yapıdan hareketle onu doğuran insani eyleme yükselme,insani eylemi arayıp bulma ihtiyacı BİLE HİSSEDİLMEMEYE BAŞLAR.bu bakış açısı içinde "yapılar tarafından sahneye konulmuş bir kukla " gibi düşünülür ve (Michel foucault) ile birlikte "İNSANIN ÖLÜMÜ" ilan edilir."

    (roger garaudy)


  10. televizyon...basın...vs...ve biz ve çocuklarımız...özelden genele herkes....toplum düzeni....bu konular üzerinde belki duruldu ama ben burda televizyon ve işkence ilişkisini incelemek istiyorum...böylece hem işkence kelimesi mana zenginliğine kavuşacak hem işkencenin boyutu görünecek hem de işkence yok diyenler acı vermeyen işkencenin farkına varacaklar ,ayrıca televizyon ve basının bilgi kirliliği yanısıra işkence aleti gibi kullanılmasına göz yuman yetkililer BELKİ uyanırlar da (NİÇİN) bu konulara el atarlar...tek cümle ile dünya görüşünden mahrumluğun insanı hapsettiği!! hürriyet fikri çer çevesinde herşeyin serbest zannedilip insanlarda oluşturulan şuur süzgeci ve daha evvelden müspet olarak insanda varolan herşeyi yıkıp insanı istenilen tipe sokma ve daha komiği toplumu aç bırakıp hırsızlığı suç göstermek gibi abes bir duruma düşüp suç vermek daha da kötüsü Üstad ın tabiri ile hapiste ıslah yerine canavarlaştırıp dışarı bırakma gibi akla ziyan bir strateji?? uygulayıp milleti hasta olduğunun farkına varamayacak bir hastalığa müptela ettikten sonra huzur ve mutluluktan bahsetmek ve bir günü diğer güne erteleyici cak -cek edatları ile konuşup insanı sinirden öldüren bu insanlara haykırıyorum??? Çağdaş ve ileri olmayı bırakında rol model olarak gördüğünüz batının batmak üzereyiz çığlığını sinek vızıltısı kadar olsun DUYUN! ve artık batının kusmuk diye kustuğunu bize ideal diye göstermeyi bir kenara bırakın da bize bizim adımıza yaptıklarınızın hesabını verin...işkence sadece maddi olarak zarar vermek değildir....Bizler dinimize küfür edilmesini ve yaşanmaya değer hayata giden her yolu tıkayıcı her uygulamayı işkencenin en kötüsü diye ele aldıktan sonra bu işkenceyi yapanlara burdan sesleniyoruz...yeter...

     

    bu konuyu büyük doğu adına büyük doğu önünde hesaba çekiyoruz...fikri olanlar bizlerin ufkunu açmak varsa yanlışımızı göstermek için yazssınlar.....


  11. Efendimizin hadislerini anlamayan ahmak adam niçin anlamadığını bir tarafa bırakarak,israiliyattır ya da zayıf hadistir boşver deyip çapsızlığını örtmeye çalışıyor...sonra da tebliğ adamı olup çıkıveriyor...

    işte bu mevzuya ilişkin cevaplanması gereken bir soru:biz Müslüman olarak EFENDİMİZN söylediklerini zamanüstü manası ile anlayabilmenin anlayamıyorsak niçin anlayamadığımızın yol ve yöntemini büyük doğudan süzmenin yöntemi ne? Bu soruyu cevaplayan ve bu yöntemi kendinde bilurlaştıran arkadaşlar lütfen fikirlerini esirgemesin....


  12. Çok haklı sözler.. Hiç bir şey olamadığı için İmam Hatip Lisesi mezununu, imam! yapıp bizlere din adamı diye sunan bu diyanet kaldığı müddetçe; İslamdan bihaber yaşamaya devam edeceğiz..

     

    Allah büyüklerinin menkıbeleri yerine; Seyid Kutup, Afgani, Mevdudi, İbni Kayyım, İbni Teymiye gibi sapık kollarda seyir bulan ne kadar adam varsa; İslamAlimi ve Mücahidi diye, öğrecilere okutup; takke, cüppe, sakal, sarık sünnetini duyurmayan, bunlar hakkında, hayatında ne amelde ne de fikirde yer vermeyen İHL ve ilahiyat hocaları olduğu müddetçe biz bu sürüncemeden çıkamayız.

     

    Hadis-i şeriflere, bu devirde bu da olur mu yahu? deyipte, tasvirleri şuna buna benzetmeye çalışanları( dabbetül arzı, bilgisayara benzetenler örnek olabilir buna) el üstünde tutup; akın akın arkasından gidenlere dur demeyen; ehli sünnet ve cemaatin pasif elemanları olduğumuz müddetçe İslam profilini, yalnızca sahabe menkıbelerinde görmekten öteye geçemeyiz..

     

    İslam'ın bir şartı olan zekatı, bütün maddi çıkmazların doktrini olarak anlatıp; yalnız bizim için önce Allah rızası! sonrasında bu faydaları.. demedikten sonra; dahası, hayatta ki her aksiliği, her kötü eylemi, şeriatın yaşanmamasına bağlamadıktan sonra; beklenen kahramanın mayasına dahi elimizi bulaştırma şerefi bizlere çok uzak...

    evet ...sürekli bunu düşünüyorum...Efendimizin hadislerini anlamayan ahmak adam niçin anlamadığını bir tarafa bırakarak,israiliyattır ya da zayıf hadistir boşver deyip çapsızlığını örtmeye çalışıyor...sonra da tebliğ adamı olup çıkıveriyor...bunlar bir tarafa aklıma şu sorular takılıyor:batıl bilinmeden hak bilinir mi ,hak bilinmeden batıl bilinir mi? bu soruları sorarken de sürekli araştırıyor ve cevap bulmaya çalışıyorum...naçizane şöyle birşey söyleyeyim: hakkı biliyorum diyen adam tıpkı altın ile bakır misalindeki gibi bunu ayırt edebilir...yani batılı bilir...ama batıl birşey sorunca bazıları buna anlam veremiyor bile (ben dahil) bu da insanın aklına şu soruyu getiriyor :acaba İslam bu konu için birşey söylemiyor mu?yada başka bir ifade ile bu konu islam dahilinde değilmi?bunu söylerkende İslam ın mutlak lık vasfı zedeleniyor.sonra yine durup soruyorum ben hakkı bilmek için batılı bilmek zorundamıyım.şöyle bir teşbih yapayım.bir fener alıp karanlığın içine girdikçe aydınlığın arttığını farkederiz ışığın şiddeti arttıkça karanlık yavaş yavaş kaybolmaya başlar peki karanlık yok olursa aydınlık ortada kalır mı? (teşbihte bir sorun varsa lütfen düzeltin) bu soruları hala araştırıyorum...ayrıca pay alınması gereken bir söz=KÜFRÜN KAYNAĞINI BİLMEDEN GERÇEK MANADA İMAN OLMAZ:(Muhiddin Arabi hz (ra))


  13. Kuran'nın kınadığı ribanın modern şekillerini o kadar derinlemesine analiz eden vr modern dünyanın gelişmesinin bir yorumu olan gerçek marksizmin ne olduğundan bütünü ile habersizse ,bir İslam vaizi iş dünyasında ne derece etkili olabilir?

    Verdiği hükümler yalnızca 9. veya 10. yy ların fıkıh geleneklerinden ibaret kalıyorsa ,bugün çok uluslu şirketlerin,krizlerin,nükleer silahların,savunmanın nasıl sorunlar ortaya çıkardığını bilmiyorsa , bizleri bir dünya intiharına götüren pozitivist veya daha doğrusu umutsuzluk aşılayan büyük kültür akımlarını tanımıyorsa ,günümüzdeki dinlerde ortaya çıkan güncel yorum ve eleştirilerden , eğitimin bugünkü problemlerinden habersizse ,bir İSLAM DAVETÇİSİ YAŞAYAN DÜNYADA HANGİ ETKİYİ DOĞURABİLİR?

    Bütün gayri müslim dünyanın gündelik tecrübesi olan şu husus açıkça bilinmelidir ki,BİR İSLAM ÜLKESİNİN YUKARIDAKİ SORUNLARDAN DERİNLEMESİNE HABERLİ OLMAYAN BİR VAİZİ ,BİR İSLAM DAVETÇİSİ,BİR GAYRİ MÜSLİM DİYARINA GÖNDERİLDİĞİ HER SEFERİNDE,İSLAM'I İLERLEMEMEKTE ,AKSİNE İSLAM 'IN İMKANLARINI TALAN ETMEKTEDİR.(roger garaudy/İslam ve insanlığın geleceği)

     

     

    bu cümleler etrafında yaramızın kabuğunu deşmek ümidi ile...neye göre ne olmalıyız ki davamıza nispetle kainatta bir yer işgal edelim????


  14. biliyorum diyorum ama sonra yine şüpheye düşüyorum...insan kırmızı bir gözlük ile eşyaya bakarsa herşeyi net göremez peki akıl nasıl görüyor bu bilinmeden eşyanın netliğinden bahsedilebilir mi? peki aklı kendine nazar ederken yine aynı gözlükle bakmış olmaz mı?

    o zaman elimiz şu olmalı değil mi akıl üstü akla ne idüğünü gösterecek bir "şey" ?

    kör kendini tarife çıkarken görüyor mu ??

    sen nerden biliyorsun ki aklın böyle olduğunu diye soruyorum sonra cevep veriyorum böyle olmadığını da bilmiyorum ki ?

     

     

    mevzu konuşanlar buyursun, edit// konuşanlar beri dursun....

     

    Edit: Üslubunuza ve kullandığınız kelimelere dikkat ediniz.


  15. onuda ele alabilirsin ibniss kardeş...ama okuduğum eserde entegrizmin diyaloğu engelledğinden hristiyan ve marksist entegrizmin eleştirisi var...diyalog ğun ne olduğu ve batının neden bu konu üzerinde eserler yazdığını büyük doğunun bu olaya bakışı gibi sorularla iç içe bir değerlendirme yapmak ...amacım


  16. arkadaşlar son zamanlarda çıkan bir çok filozof diyalog üzerinde duruyor.şu an ben afarozdan diyaloğa (ROGER GARAUDY) eserini okuyorum bu diyalog meselesini bu sitenin ameliyat masasına yatırmak istiyorum.ama lütfen doktorluğa yakışır bir ameliyede bılunalım.her zaman dediğim gibi etiketleyip aaaaa bu adamın niyeti bu olmalı gibisinden niyet tahmin oyunlarına girişmeyelim.mevzuu konuşalım.cevaplarınız beni ve benim gibileri aydınlatması ümidi ile...


  17. arkadaşlar günlerdir şunu düşünüyorum...İslam başka bir rejim altında yaşayabilir mi? yaşar diyorum o zaman din devlet ayrımını kabul etmesem bile nefsimde onu yaşattığımı seziyorum...yok yaşamaz dersem bu da beni büyük bir mesuliyete davet ediyor?bundan da kaçtığımı nefsimin bir türlü kabullenmediğini hissediyorum...

    BİR NOT:ARKADAŞLAR BU KONUYU TARTŞMA ORTAMI OLUŞTURMAK İÇİN AÇMADIM ,DOLAYISIYLA BAZILARI HEMEN ETİKETLEMEYE KALKMASIN.SADECE BENİ KURCALAYAN BİR KONU...VE LÜTFEN BU KONUDA BİLGİSİ OLAN ARKADAŞLAR KONUŞSUN...ASLINDA YANLIŞ OLMAZSA VE SINIRLAMA GETİRMİŞ OLDUĞUMU DÜŞÜNMESEYDİM BAZI ARKADAŞLARIN İSMİNİ VERİP ONLARIN FİKİRLERİNİ ALACAKTIM...AMA YANLIŞ BİR DAVRANIŞ DİYE YAPMADIM...AMA YİNEDE BİR İSİM SÖYLEMEDEN GEÇEMEYECEĞİM NFK-FAN KARDEŞİMİN FİKİRLERİNİ DE BEKLİYORUM...


  18. arkaşlar prof.dr.ilhan ersel in kitaplarına baktınız mı? kitap isimlerini veriyorum.

    Şeriat ve Kadın

    Şeriat ve Kölelik

    Şeriatın Getirdiği Hoşgörüsüzlük

    Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı

    Arap Milliyetçiliği ve Türkler

    bu eserlere kısaca bir göz attım midem bulandı.bunları okuyan varsa bizi bilgilendirsin...çünkü bu eserler (okumadım sadece arka kapak yazılarını okudum) kafa bulandırabilir diye size sunmak istedim.

    yorumu okuyan arkadaşlara bırakıyorum.


  19. evet katılıyorum yüzleşmek lazım.ama niçini ve bu niçine bağlı nasılları bir sistem haline getirmeden yapılan her yüzleşme bilincini kaybetmiş bir insanın tanıdıklarının huzuruna çıkarılması gibi bir yüzleşme olacak.mesela üniversitede bazı hocalar tarihte falan olay oldu ama tarih kitapları tersini yazıyor deyincce bazı arkadaşlar kendi aralarında eeee bize ne diyorlar.o anda tepki gösterenler de sonra ben nasıl tepki verdim diye millete kendinin ne kadar delikenlı olduğunu kabul ettirmenin peşinde...bazıları ise kuru bir malumat olarak zihninin bir köşesinde saklamak ta...bir yerde söz açılınca konuşuyor ne kadar bilgili olduğu anlaşılsın diye..ve ve ve...Üstad ın dünyayı ayağa kaldıracak çapta ki tarih muhasebesi malesef sıradan tarih eseri imiş gibi düşünülüyor...geçenlerde bizim bir tarih hocasına Üstad ın Vahdettin kitabından bahsettim adam hemen sırıttı işi dalgaya aldı.bu adama bakarak genelleme yapabilir miyiz? diye bir soru aklımıza gelebilir ama olanlar ortada ...şimdi yine aynı soru niçin? niçine bağlı nasıl ..nasıl? ve bu ruhun aşılanması gereği ...bilmediğini bilen adama aynı zamanda öğrenme isteği lazım...hasta tedavi için hastalığını bilecek,ayrıca tedavi olmak isteyecek...bu konuyu açtığın için ayrıca teşekkürler


  20. Öncelikle sayın turbixx itirazınızn hangi noktada olduğunu verdiğiniz cevaplardan çıkaramadım.Söylemek istediklerinizi kendi cümlelerinizle aktarırsanız bu problemi aşarız diye umuyorum.Saygılarımla...

    ama kafamı kurcalayan bir soru var islami bir hareket te kanun ile yüzde yüz zıt olunan bir nokta da uyulması gereken şey nedir? (burdan kanunu yıkalım vuralım kıralım manasını kimse çıkarmasın sadece mevzuu konuşalım istiyorum yoksa niyet tahmin oyunu değil). ayrıca toplum yapısı içerisinde her insana empoze edilen ve insanın olay ve hadiseleri değerlendirme temeli oluşturan hükümet aygıtları hakkında fikriniz nedir? burda biraz uzun olacak ama şunları belirtmeliyim .

     

     

    kendi cümlelerinizle demekle neyi kastediyorsunuz anlamadım.yazdığım yazıda şuur süzgeci bölümü bir eserden alıntı.DİĞERLERİ BENİM CÜMLELER

    BİR NOT:KONUŞURKEN ÜSTAD IN ESERLERİNDEN ÖRNEK VERENLER KARŞIDAKİ ANLAMIYOR DİYE SİZE KENDİFİKİRLERİNİ KENDİ CÜMLELERİNLE ANLAT DERSE NE DERSİNİZ?BU ŞEKİLDE BİR YAKLAŞIM HİÇ HOŞ DEĞİL.SİZE DÜŞÜNCEMİ AKTARIYORUM,SİZ MUHTEVAYI ANLAMAYA ÇALIŞIN.

    AYRICA BAZI ARKADAŞLAR ÖRNEK İSTİYOR BEN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİYİM.ANLAYAN ANLADI.


  21. Bu zıtlık meselesine bir örnek verebilir misiniz kardeş, tam anlayamadım bahsettiğiniz hususu.

    toplumda karşılıklı tesirlerle belirlenen ve böylece üyelerine belirli akıl ve duygu alışkanlıkları kazandıran ,yeni doğanlara kendini empoze eden içtima i bir vakıadır.yakından bakarsa:insanın duygu ve düşünce yapısı ve kapasitesi içinde kendini kuşatan "şartların" ve "ilişkilerin" onda ulaştığı terkip ,onun yetiştiği vasatın "duygu ve düşünce kanunları" nı göstericidir. bu duygu ve düşünce kanunları ise ,tahlil,araştırma ve yorumda onun "strüktür-yapı"sını "hadiseye yanaşan insan şuuru" nu gösterici bakış açısı ve objektifidir.

    yeteri kadar müşahhas bir örnek sanırım.


  22. Bu konuyu açmam belki gereksiz gelebilir.Ancak bazı şeylerin altının çizilmesinin gerektiğini düşünüyorum...

     

    -Büyük Doğu Davası , dinin yasakladığı ,haram kıldığı mücadele yöntem ve usüllerden uzak durur.Bilir ki bu yöntemlerle elde edilmiş veya elde edilecek menfaatlerin dine saldırmaktan,küfretmekten hiç bir farkı yoktur.Bu sebeple aksiyon ve fikir sahasında bu yöntemleri uygulayan veya savunan kişilerin Büyük Doğu Davasıyla uzaktan yakından alakası yoktur.

    (bu yöntemlerin başlıcaları: İNTİHAR ve MASUM İNSANLARIN KATLEDİLMELERİ)

     

    -Büyük Doğu Davası, vatandaşı olduğu ülkenin kanununa noktası noktasına riayet eder... Yasa-dışı hiç bir faaliyette bulunmaz ve bulunanları da bu davadan elinin tersiyle iter.

    (yasa dışı örgüt kurmak veya üye olmak gibi)

     

    Bunların vurgulanması gerektiğini düşündüm.İtirazı olan arkadaşların düşünce ve yorumlarını bekliyorum...

    Büyük Doğu Davası , dinin yasakladığı ,haram kıldığı mücadele yöntem ve usüllerden uzak durur.

    evet büyük doğu islamın emir subaylığı...birçok konuda ortağız...(örneğin intihar ve katledilme vb.) ama kafamı kurcalayan bir soru var islami bir hareket te kanun ile yüzde yüz zıt olunan bir nokta da uyulması gereken şey nedir? (burdan kanunu yıkalım vuralım kıralım manasını kimse çıkarmasın sadece mevzuu konuşalım istiyorum yoksa niyet tahmin oyunu değil). ayrıca toplum yapısı içerisinde her insana empoze edilen ve insanın olay ve hadiseleri değerlendirme temeli oluşturan hükümet aygıtları hakkında fikriniz nedir? burda biraz uzun olacak ama şunları belirtmeliyim .

    ŞUUR SÜZGECİ

    toplumda karşılıklı tesirlerle belirlenen ve böylece üyelerine belirli akıl ve duygu alışkanlıkları kazandıran ,yeni doğanlara kendini empoze eden içtima i bir vakıadır.yakından bakarsa:insanın duygu ve düşünce yapısı ve kapasitesi içinde kendini kuşatan "şartların" ve "ilişkilerin" onda ulaştığı terkip ,onun yetiştiği vasatın "duygu ve düşünce kanunları" nı göstericidir. bu duygu ve düşünce kanunları ise ,tahlil,araştırma ve yorumda onun "strüktür-yapı"sını "hadiseye yanaşan insan şuuru" nu gösterici bakış açısı ve objektifidir.doğru düşünce olmadan doğru düşünce faaliyeti olmayacağı gibi ,yeni bir şuur terkibi ifade eden "mutlak fikir"e muhatap " vasıta sistem" olmadan ve bu kuşanılmadan, "şuur"un kendini belirleyen "nizam akıl ve ahlak" unsurlarını eleştirmesiyle ,o şuurun bakış açısı dışına çıkılamaz.kısacası;şuurun kendini eleştirmesi de eleştirdiği süzgeçten geçmektedir.(SM)

    daha uzun yazacaktım ama kafi ayrıca ideoloji ve devletin ideolojik aygıtları isimli esere bakmanı da isterim.bu menfi durum için ne düşünürsün?

    ayrıca benim söylediğim herşey şuurumun seviyesini gösterici kimse bana bakıp Büyük doğuyu suçlayamaz.anlattığım her güzel şey büyük doğuya ait her çirkinlik eksikliğimden kaynaklanan bana ait.

    Kuran dan birkaç ayet bilmek nasıl ki insanı İslam a muhatap kabul etmenin şartlaı olarak kabul edilemeyecek se (bu müslüman olmadığı manasında değil )Üstad tan da bir şiir okumak insanı BÜYÜK DOĞU a muhatap şartlarını gerçekleştirmiş gibi hareket etme özgürlüğü tanımaz...ki bu konularda sanırsam sizinle aynı fikirdeyiz.intihar ,katl konusunda da size katılıyorum.bu konu da teferruat ister aslında bu konular özel konuşulmalı.çünkü insanlar bu bilgileri okuyunca farklı ve yanlış fikirler edinebilirieğer isterseniz sizinle daha sonra konuşalım size uygunsa

×
×
  • Create New...