Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
bziya

Dünyada Kadının Durumu

Recommended Posts

Günümüzde, bütün dünyada “farklı kadın tipleri” de teşekkül etmeye başladı. Galiba bu “tipleri” şöylece sıralamak mümkündür :

 

1-Kendini evine, yuvasına ve çucuklarına vakfeden ve evinde çalışan kadınlar.

2-Hem evinde hem evinin dışında çalışmak zorunda kalan kadınlar.

3-Hem evinde, hem evinin dışında çalışmayan ”süs kadınları”

4-Aile ve yuva sevgisinden koparılarak “proleter”leştirilen kadınlar, yani “dişi ameleler”

 

Görüldüğü gibi, birinci ve ikinci kategoriye giren kadınlar, cemiyetin “temelini” teşkil eden, aileyi ayakta tutan “ana”lardır.Hiç şüpheniz olmasın ki, bir cemiyetin gücü ve sağlamlığı, bu anaların mukaddes “analık vazifelerini” başarabildikleri ölçüde artar.

Diğer kadın tiplerine gelince, üçüncü kategoriye giren kadınlar, daha çok, “kapitalist cemiyetlerde”, dördüncü kategoriye giren kadınlar da daha çok “komünist cemiyetlerde” görülür.Bu, her iki kadın tipi de şu veya bu şekilde “aile” ve “yuva”dan koparılmış kadınları ifade eder.

 

Kapitalizmden kaynaklanan “süs kadını” tipinin ortak özellikleri de var…Onlar, zenginliklerin üzerine oturur, lüks ve israfın tadını çıkarır, “taş bebekler” gibi süslenerek içki alemlerinde, kumarhanelerde, “seks partilerinde” vakte geçirir, bilmem nerelerde çılgın bir müziğin “eşliğinde” yarı çıplak dans eder, emeksiz mutluluk arar, diğer insanların ıstıraplarına göz yumarak beynini ve vücudunu uyuşturur, doğurmak istemez, fakat seks özgürlüğü arar “nikâh müessesesini” hor görür, batı filmlerine ve romanlarında görüp okuduğumuz gibi, “bekâr evlerinde” buluşmayı, mukaddes aile yuvasına tercih ederler…Üstelik ,bir çok, sözüm ona, yayın evi, dergi ve gazetede bunların, bu rezil hayatını sermaye edinerek geçinmeye çalışır; bu iğrenç ve tufeyli kadın tipini propaganda ederek “mukaddes anaların” yüzlerini kızartır…Kapitalizm, kadını, oltanın ucundaki YEM olarak reklam eder.

 

Komünizm’e gelince… Bilindiği gibi, bu sistem, materyalizmi esas aldığından, aileyi de “tarihi maddeciliğin diyalektiği” ile yorumlayarak, onu “eski üretim ilişkilerinin bir üst yapısı” olarak değerlendirir…Onlar, kendini, ailesine, çoluk ve çocuğuna vakfeden “anayı”, üretim dışında kalmakla ve “tufeyli” olmakla itham edip bir ara, “ailenin lağv edilmesine” (dağıtılmasına) kadar gidebilmişlerdir.Komünistlere göre, çocuk, münhasıran cemiyetindir, dolayısı ile onların doğumunu, gelişimini ve eğitimini “devlet” ( komünist partisi ) planlamalıdır.

 

Evet, bu gerçeklerle, komünist ülkelerde, kadın, evinden ve yuvasından, tabiatının icabı olan “analık fonksiyonlarından” zorla uzaklaştırılmış ve tam bir “dişi amele” statüsüne mahkum edilmiştir. Komünist dünyada proleter kadınların iktisadi hayta ve üretime katkıları ne olmuştur, bilemem; fakat “anaların” aile ve çocuklarından koparılması, her şeyden önce ictimai ve iktisadi hayatın temeli olan insan unsurunun” beden ve ruh sağlığını tehlikeye attığı kesindir.Sırf bu sebepten, komünist idareciler, ister istemez, yeniden aileyi güçlendirici tedbirler almak zorunda kalmışlardır.Tabii, aile ve kadın, komünist partizanların sıkı kontrolü altında tutulmak şartı ile…

 

Bunun yanında, hemen belirtelim ki, komünist dünyada böylece perişan edilen “halk”tır. Yoksa, “komünist partizanların” karıları ve çocukları, kapitalist dünyadaki “burjuvaların” ve “aristokratların” hayatına taş çıkartacak bir “yaşam” sürdürürler. Çünkü, onlar, “yeni sınıf”ın kaymak tabakalarıdır!...”Devrimin öncüleridir” !...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...