sark 208 Report post Posted January 25, 2011 Hiç akla gelmedi beraber kırları hüznü atmaya yarayan bir annenin dallara takılıp ağrıyan yaralarıyla yattığı ACZ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 26, 2011 İstanbul ve yeryüzü hüznü avutacak gibi değil yordum seni gözlerim ACZ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 26, 2011 Karşımda sarkık duran yumruklarda bana vurma isteği kalmadığını görüyordum. Döndüm ve uzaklaştım. Gelirken bir savaşçı gibi gelmiştim. Dönerken bir yenik değildim, küçük bir filozof olmuştum. Ne olurdu beni görünce konuşturmak için arkamdan gelmeselerdi. Bir köşede toplu olarak dursalardı ve bana mahalleye yeni gelmiş bir yabancıymışım gibi baksalardı. ACZ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 26, 2011 Çiçeklere su verdim, serçeler için camın önüne ekmek koydum, Amerika ve siyonistler hakkında kötü şeyler düşündüm, sonra şunu mırıldandım; Allah benden razı olsun. İbrahim Tenekeci Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 26, 2011 Sanırım cehenneme gerçekten uğrayacağım, fakat cennete yakın bir bölgesine. Murat Menteş Share this post Link to post Share on other sites
nameless 53 Report post Posted January 26, 2011 KAR ŞİİRİ Karın yağdığını görünce Kar tutan toprağı anlayacaksın Toprakta bir karış karı görünce Kar içinde yanan karı anlayacaksın Allah kar gibi gökten yağınca Karlar sıcak sıcak saçlarına değince Başını önüne eğince Benim bu şiirimi anlayacaksın Bu adam o adam gelip gider Senin ellerinde rüyam gelip gider Her affın içinde bir intikam gelip gider Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi Öyle kar yağdı ki elim üşüdü Ruhum seni düşününce ışıdı Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın Sezai Karakoç Share this post Link to post Share on other sites
nameless 53 Report post Posted January 26, 2011 ÇOCUKLUĞUMUZ Annemin bana öğrettiği ilk kelime Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde Annem bana gülü şöyle öğretti Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde Binmiş gelirdi Ali bir kırata Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte Biz o atın tozuna kapanır ağlardık Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman Ali olmaktan bir sedef her çocukta Babam lambanın ışığında okurdu Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık Fetihlerde bayram yapardık İslam bir sevinçti kaplardı içimizi Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi Kediler mangalın altında uyurdu Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı İnanmış adamların övüncüyle Sabırla beklerdik geceleri Şimdi hiçbirinden eser yok Gitti o geceler o cenk kitapları Dağıldı kalelerin önündeki askerler Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi Sezai KARAKOÇ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 28, 2011 kutlayın alçak aynalar bazen duygulu duran beyaz şeker tanelerini kör de olsa gün doğarken akvaryum ağlarken yalnız o anlaşıldı bizlerden ACZ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 28, 2011 toydun cesurdun gençtin atıldın bilmezdin atıldın kabuğu oydun oydun kabukta kaldın ACZ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 28, 2011 ümmeti gözetmen gerekli ben seni beyaz haber ustası olasın diye boğmadım-doğurdum! ACZ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 28, 2011 Elin şakaklarında yangın Öyle fikret çatlasın başın! ACZ 1 Share this post Link to post Share on other sites
nameless 53 Report post Posted January 30, 2011 Farzet körsün olabilir Elele tut Taş al ve at Kâfiri bulur ACZ 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 30, 2011 Kardeşim dedim Acılarıma da kardeş olur musun? ACZ Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 30, 2011 Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim Sen kaç köşeli yıldızsın Sezai Karakoç Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 30, 2011 Bilemiyorum Rabbim, maksadını, kararını. Hepimiz işte dünyadayız, Yataktaki hastamız, topraktakı ölümüz; Neyiz, ne olacağız? Birşey bilmiyorum... Nefes almaktayım yalnız. Rabbim! beni yaratmışsın, İnsan şeklinde görünüyorum, Terlerim yazın, üşürüm kışın, Düşünüyorum, düşünüyorum... Ziya Osman Saba Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 31, 2011 Yaşamak çarpısı derlerdi buna, yaşamak çarpıntısı. Ne acelemiz vardı? Kime kavuşacaktık? Yokuşu göze almak mı? Niçin? Bir geçit nereye açılmak için gerekti bize? Susmak bilmiyordu tepemizde ses, saklı ve açık: Tamamla çabuk! Çabuk bitir! Hadisene! Sese bühtan etmedi aramızdan hiçbiri Değil mi ki hepimizin İşaretli ve yarım Dünyaya sarkık. İsmet Özel Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted January 31, 2011 Artık ben gideceğim ata eyer vuruyorlar Hatıralarımı birer birer yakacağım Entarimi parça parça edip Zehirli kirpilere bırakacağım Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp Göğsüme siyah bir gül takacağım Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp Kendimi boşluğa bırakacağım Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım Siz beni ne anlarsınız... siz... Artık ben gideceğim atım kişniyor Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor Sezai Karakoç Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted February 4, 2011 karanlıktı... Düşüncelerim, yağmurda kimselerin yürümediği dar sokak gibi ıssız ve karanlıktı. Siyah düşlerimi kimse aydınlığa yormuyor. Burada olsaydın anlatacak çok şeyim vardı. Belki de susardım saatler boyu. Konuşmam gereken hiçbir yerde konuşamadığım gibi. Sokak lambasının odaya vuran yarım yamalak ışığında, birkaç dize şiir okurdum yorgun gözlerimle. Odanın lambasını açmıyorum. Sessizliği fark etmemek için. Ya da kendimi kaybetmek için soğuk odada. Tarık Tufan/ Kekeme Çocuklar Korosu Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted February 9, 2011 nazlan sitem et kırıl bana beni geç vakit tek başıma suya yolla bahçede yüzünü öteye çevir güle hayret ediyormuş gibi yap gülümseyerek konuş da başkalarıyla somurt avluda sadece ikimiz kalınca kızıp en ivecen adımlarınla üst kata çık en sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden derinleşsin ben içerledikçe ruhundaki sakarlık ismet özel Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted February 9, 2011 Altımızda kayan bu ölü şehri durdursana Ey gücü toprak kadar eski Ey gücü yer kadar ağır çocuk Büyüyen elimin üstüne koy elini Sana bir yürek vuruşu gibi belirli Gelen zamanı haber veriyorum Erdem Beyazıt Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted February 9, 2011 kaçış Şimdi yosmaların dolaştığı kaldırımlarda, apansız çöken yorgunluğuma aldırmadan uğruna ölebileceğim bir kelebek kanadı arıyorum. Bir müebbedin duvara attığı çentikler kadar sonrasız adımlara bırakıyorum soluklarımı. Huysuz bir rüzgâr heveslerimi saçıyor etrafa. İlgilenmiyor sokak çocukları. Yıldızların oyun saati. Akrebin zehri doluyor yelkovanın üzerine. Vakti melekler sırtında taşıyor. Ellerimi gecenin yumuşak karnında gezdiriyorum. Doğmamış çocuğu hissetmeye çalışıyorum parmak uçlarımda. Bir tren garının rutubet kokan odasında, zamansız tarifelere aldanmış, tutkularımızın trenini bekliyoruz. Bir anne ölmüş ya da bir yaprak düşmüş olmalı. Duvarların soğuk yüzünden gözyaşları sızıyor. Ölümün çığlığından korkup, kahkahanın örümcek ağından mağarasına giren bir palyaço kadar çaresiz, duvarın bir köşesine sinmiş başımı ellerimin arasında saklıyorum. Yaşlı bir adamın ellerini andırıyor sokaklar. Biliyorum, gitmeliyim... Tarık Tufan Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted February 17, 2011 Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazına Çizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok Şişe bu çeşit var Sen bir gece gelsen Güneş doğmasa Gitmeden yine gelsen Bu yeni geleni Bu bize bakanı Sana bir anlatsam Güneş doğmasa Sandıkların içini göstersem sana Çizdiğim resmin Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde Bir rafa koyabilsen Olup biteni ve onları Sabaha kadar konuşsak O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam Ateşi karı tüfeği çeksem Ocağa pencereye kapıya Kemana veda Yağmurda şeytan ve şapkası Silahın ölümünü kutluyorum Tren kaçırmış gibiyim Sana veda Sezai Karakoç 1 Share this post Link to post Share on other sites
nameless 53 Report post Posted February 27, 2011 Mavi Gök Orda mı? Bakıyorsunuz kuşlar Hazır Sokak lambaları yanık unutulmuş Bir kadıköy vapuru hınca hınç insan Çok geçmeyecek Martılar beyhude turlar atacak Kıyılar lağım konserve kutuları Mısır koçanları Sevgi aranabilir yine Korkusuzca say koskoca kederlerini Bir kuyu bulunabilir Aklımdan çıkmıyorsun Sen hala dizüstü Bunca anıyı besleyerek Sokaklarda avaz avaz konuşarak kendi kendinle Mektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla Görür gibi olarak açıp baktığımı Bense şöyle diyorum: Buradan bir acı kanamış boyuna Kuşlar hazır Öncü havalanmak üzre Şehri gelen bir mevsime bırakıyorlar O vapur hala hınca hınç Kimbilir herbiri hangi dünyaya sağır Çok geçmez aradan Kadınlar kapı önlerinde Ellerinde meşalelerle Aydınlatırlar gelip geçen erkek suratları Yorgun bir sarıyla ben de Geçeceğim önlerinden Aklımdan çıkmıyorsun dedim Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya Telefonlar yan hücrede çalışıyor Bende kurşuni bir dere Ağaçlar hayvanlar bile kaygılı Onu bir mersedesten indirdi kalçasına kadar açılarak Yapayaşlı bir rum kadın Herşeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı Haydi koşayım diyorum belki dağılır Koşuyorum Sancağımda kendi rüzgarımla ölgün kıpırtılar Hayır daha sevgili daha sevimli değil Ne başka bir gün ne başka bir zaman Çok geçmeyecek aradan Şöyle diyeceğim: Bulutlar açmadı Mavi gök orda mı Cahit Zarifoğlu Share this post Link to post Share on other sites
Butimar 39 Report post Posted March 2, 2011 Bağlanmayacaksın bir şeye Öyle körü körüne O olmazsa yaşayamam demeyeceksin Demeyeceksin işte Yaşarsın çünkü Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki Çok sevmeyeceksin mesela O daha az severse kırılırsın Ve zaten genellikle o daha az sever seni Senin Onu sevdiğinden. Çok sevmezsen çok acımazsın Çok sahiplenmeyince Çok aitte olmazsın hem Çalıştığın binayı Masanı, telefonunu, kartvizitini Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları Mesela kuzey yıldızı Senin yıldızın olacak O benim diyeceksin Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin.. Mesela gökkuşağı senin olacak İllede bir şeye ait olacaksan, Renklere ait olacaksın, Mesela turuncuya, Yada pembeye, Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden Çok ait olmadan yaşayacaksın Senin değillermiş gibi davranacaksın Hem hiçbir şeyin olmazsa Kaybetmekten de korkmazsın Onlarsızda yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın Çok eşyan olmayacak mesela evinde Paldır küldür yürüyebileceksin İlle de bir şeyleri sahipleneceksen Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat İlişik yaşayacaksın Ucundan tutarak.. Can Yücel Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 2, 2011 Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor Şehitler tepesi boş değil, Biri var bekliyor. Ve bir göğüs, nefes almak için; Rüzgar bekliyor. Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye; Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş meçhul asker diye? Destanını yapmış, kasideye kanmış. Bir el ki; ahretten uzanmış, Edeple gelip birer birer öpsün diye faniler! Öpelim temizse dudaklarımız, Fakat basmasın toprağa, temiz değilse ayaklarımız. Rüzgarını kesmesin gövdeler Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler. Geri gitsin alkışlar, geri, Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri! Ona oğullardan, analardan dilekler yeter, Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter! Söyledi söyleyenler demin, Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar Şimdi sen söyle söz senin. Şehitler tepesi boş değil, Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak için; Rüzgar bekliyor! Destanı öksüz, sükutu derin meçhul askerin; Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli, Kim demiş meçhul asker diye?.. Arif Nihat ASYA Share this post Link to post Share on other sites