The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 31, 2011 TAKVİMDEKİ DENİZ Hasreti denizlerin, Denizler kadar derin Ve okadar bucaksız…. Ta karşımda , yapraksız, Kullanılmış bir takvim… Üzerinde bir resim: Azgın, sonsuz bir deniz; Kaygısız düşüncesiz, Çalkalanıyor boşlukta. Resimdeyse bir nokta; Yana yatmış bir gemi…. Kaybettiği âlemi Arıyor deryalarda Bu resim rüyalarda Gibi aklımı çeldi; Bana sahici geldi. Geçtim kendi kendimden, Yüzüme, o resimden, köpükler vurdu sandım; Duymuş gibi tıkandım, Ciğerimde bir yosun. Artık beni kim tutsun? Denizler oldu tasam. Yakar, onu bulmazsam, Beni bu hasret, dedim, Varırım , elbet, dedim, Bir ömür geze geze, Takvimdeki denize, Ne var bana ne oldu, Odama nasıl doldu, Birden bire bu meltem? Ve dalgalandı perdem, Havalandı kâğıtlar. Odamda kıyamet var! Ah yolculuk, yolculuk! Ne kadar baygın, soluk, O gün bizde betbeniz; Ve ne titrek kalbimiz Ve eşyamız ne küskün! Yola çıktığımız gün, Bir sıraya dizilmiş, Gözyaşlarını silmiş, Bakarlar sinsi sinsi. Niçin o ân da hepsi, Bir kuş gibi hafifler, Arkadan geleyim der? Niçin o güne kadar, Dilsiz duran ne kadar Eşya varsa dirilir, Yolumuza serpilir? Ufak böcekler gibi , Gezer onların kalbi, Üstünde döşemenin. Bir gizli didişmenin Saati çala o ân; Birden bakar ki , insan, Her şey karmakarışık. Ayırmak olmaz artık Bir kalbi bir taraktan; Ve kalb , ağlayaraktan, Çekilir geri geri, Terkeder bu mahşeri. Bu mahşerin içinden O gün ben de geçtim, ben; Nem varsa , evim , anam, Çocukluğum hatıram Ve ne sevdalar serde, Bıraktım gerilerde, Kaçar gibi yangından. Rüzgârların ardından, Baktımda süzgün süzgün, Kurşun yükünü gönlün, Tüy gibi hafiflettim, Denize hicret ettim…. Necip Fazıl KISAKÜREK Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 31, 2011 OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz; Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim: Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar. N'eylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında. Cahit Sıtkı TARANCI Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 31, 2011 NE İÇİNDEYİM ZAMANIN Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare geniş bir anın Parçalanmaz akışında, Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil. Başım sükûtu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen; Içim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş; Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim. Ahmet Hamdi TANPINAR Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 31, 2011 MAVİ,MAVİYDİ GÖKYÜZÜ Mavi, maviydi gökyüzü Bulutlar beyaz, beyazdı Boşluğu ve üzüntüsü İçinde ne garip yazdı... Garip, güzel, sonra mahzun Işıkla yağmur beraber, Bir türkü ki gamlı, uzun, Ve sen gülünce açan güller. Beyaz, beyazdı bulutlar, Gölgeler buğulu, derin; Ah o hiç dinmeyen rüzgar Ve uykusu çiçeklerin. Mor aydınlıkta bir çınar Veya kestane dibinde; Mahmur süzülen bakışlar İkindi saatlerinde... Birden gülümseyen yüzün Sabahların aynasında Ve beni çıldırtan hüzün İki bakış arasında. Kim bilir şimdi nerdesin? Senindir yine akşamlar; Merdivende ayak sesin Rıhtım taşında gölgen var. Ahmet Hamdi TANPINAR Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 31, 2011 YAŞARKEN Ağaçların daha bu bahçelerde Bütün yemişleri dalda sarkıyor; Umutların mola verdiği yerde Geceler bir nehir gibi akıyor. Baksan bir uzaklık var hangi yana, Hangi eşyaya dönsen boş bir ayna; Varmak istediğim uzak limana Gemiler beni almadan kalkıyor. Gelmedi gün daha, çalmadı saat, Daha uçurmuyor beni bu kanat; Sabırsızlanma, ey kapımdaki at! Güneş daha gözlerimi yakıyor. Ahmet Muhip DIRANAS Share this post Link to post Share on other sites
TEYHAN 4 Report post Posted March 31, 2011 İsmini ağzıma almam, edepsizliğimdendir, Gerçi bütün bedenim,seni zikretmektedir. Fakat ne yapayım ki,dil saadet istiyor, Bu ismi söylemezsem,bana dert olur diyor. Kutb-ı Hak hâdi-yi din,Hace Muhammed Ma'sum, Öyle bir zat ki önünde gök olur iki büklüm. Zâhiri,ahkâm-ı dînin nuruyla dâim nurda, Batını sırr-ı hakîkatla baştan başa huzurda, Kayyumluk elbisesi ona göre kesilmiş, Ve bu güzel elbise ona ne güzel gelmiş. 1 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted March 31, 2011 ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ Gözlerin gözlerime değince Felaketim olurdu, ağlardım Beni sevmiyordun, bilirdim Bir sevdiğin vardı, duyardım Çöp gibi bir oğlan, ipince Hayırsızın biriydi fikrimce Ne vakit karşımda görsem Öldüreceğimden korkardım Felaketim olurdu, ağlardım Ne vakit Maçka'dan geçsem Limanda hep gemiler olurdu Ağaçlar kuş gibi gülerdi Sessizce bir cigara yakardın Parmaklarımın ucunu yakardın Kirpiklerini eğerdin, bakardın Üşürdüm, içim ürperirdi Felaketim olurdu, ağlardım Akşamlar bir roman gibi biterdi Jezabel kan içinde yatardı Limandan bir gemi giderdi Sen kalkıp ona giderdin Benzin mum gibi giderdin Sabaha kadar kalırdın Hayırsızın biriydi fikrimce Güldü mü cenazeye benzerdi Hele seni kollarına aldı mı Felaketim olurdu, ağlardım ATTİLA İLHAN 2 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted March 31, 2011 Naat Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin.. Külden martı doğuran odalıklar Ve kahyalar Kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili Şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler Celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan Ey hayat rengini sazendelik sanan Yırtlaz kalabalık! Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi, Hepiniz kulak verin. Güneşin Koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği Yazlar yok Yok artık altında suskun yolları saklı tutan Karla örtülmüş kırların kışı Gitti giden, yerine gelmedi başka biri Orada Duyumsatmadı kendini hiçlik bile Belli ki son yüzyılımız göğsümüzden Varla yok harman eden sesi uçursak Diye bize verildi Yetti bir yüzyıl böcekler ve otlarda Soluyuş izlerimiz silmek için Ne yesek Lokmaya vurulur gibi değil Yuduma gelmiyor içtiklerimiz Dernekler toplanıyor dışta tutmak için Kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni Utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle Kapanıyor bilanço Top mermisi, kör testere Defalarca boyanmış çaput parçaları Sıkıştırdık günlerimiz arasına ki Serazat kahkahalar atalım Yapmacıktan nefretimiz Sebep olsun kavgamıza Bekleyiş arzından kovsunlar bizi Ne yemen biraz öncemiz diyelim Ne biraz sonramız meksika Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız Yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça Üstü başı kükürtlü bu dünyadan Kancıklık Sıçradı çevirdiğimiz sayfalara Artık kimse bize haber vermeyecek Hemen şu tepenin ardında Saldırmaya hazır ve müsellah Bir düşman taburu durduğunu Çünkü gerçekten yok Böyle bir ordu Bir düşmanımız kaldı Kendi Dudaklarımız Arasında. Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında Bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir Çırpını çırpını giden atlardan indik Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına Zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar Kanırtılırken ses etmedik Öcümüz alınacak korkusuyla irkildik Kaldıysa bir soru içimizde O da birşey: Nerdedir yerle gök arasındaki ulak, Nerde biz?. Kimseden bir işaret gelmeyecek Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile Öğretmek için cephe nedir Kıyam etti Torunu kucağında Dönünce bütün gövdesiyle döndü Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda Bir bilinebilseydi Nedir veche.. Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden Omzunuzdan vaveyla heybesini atın Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın Ağız dolusu gülmeden taşlıkta... İsmet Özel 2 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted March 31, 2011 Evet, Isyan Demirden sagnaklar altinda uyur sevdigim gögsünde hazin ayak izleri eski subatlarin onu yaralar kipirdatiyor ve o sertelmektedir yaralardan kasiklarina bosalmaktadir nal sesleri. Keserle yontulmus bir agzi var sabahiın varinca bayraklari, marslari duyuyorum basim çilginca sarsilan dallarla ugrasiyor durup dineliyorum bütün taframla bütün taframla, bütün yumruklarim, bütün hantal yüreklerin oldugu orda. Kesik kollari var askin döl ve inat barindiran. Hirpani bir oksayisla aksam yanasinca çocuklara ben karakavruk yüzümün arkasinda kirbaçlayarak büyüttügüm agriyi birakiyorum bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan halksa kal`am onu kal`a kilan benim bosanir damarlarima yillarin kahraman gürültüsü çünkü kavganin göbegidir benim yerim. Ay vurunca çatlatir gögsümdeki mahseri çünkü kavganin göbegidir benim yerim canlarim, kollarinda Parti pazubentleri dik baslar, erkek haykirislarla göndere, en yukarlara çekiyorlar en yukarlara çatliycak kadar aski yüreklerini. yillardir çocuk baslari akiyor yamacimizdan yillardir balçikli bir hayvan çeperlerimizde kentlimiz cebinde cinayet fotograflariyla sofraya oturuyor köylü -biraz sessizlik- ne tuhaf bir kelime? Asfalt yakiyor genzimi asfalt adamlarini topluyor aramizdan yikilip omuzdaslarinin seslerine yikilip bir boran içinde toplayarak çiçeklerimi. Ben merd-i meydan yani topragin ve kanin gürzü güllerin bin yillik mezari bendedir yukardan bakarim efendilerin pusatlarina insanlarin bütün sabahlarini merak ederim gök hirpalanmaktadir merakimdan itir kokan benim yumruklarimdir benim kavgamdir o, ask diye taninan. Alanlara çok bilenmis yüregim alanlara vurulsun kösleri su gavur sevdamizin vursun isyanin bacisi olan kanim karanliga Zülkf de vursun. Yüzüne ay kiriklari çarpip uyansin sevdigim. İsmet Özel 3 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted March 31, 2011 Bir Yusuf Masalı başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı ilk önce damarlarımızda duyuyor çağıltısını uzak iklimlerin kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz bize ait olan ne kadar uzakta! İsmet Özel 2 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted March 31, 2011 Barış Çocuğun gördüğü düştür barış, annenin gördüğü düştür barış, ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış; Gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir gülümseme elinde yemiş dolu bir zembil ve alnında ter tomurcukları, Pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi; Akşam üstü eve dönen babadır barış, Dünyanın yüzünde yara izleri kapanırken ağaçlar diktiğimizde havan mermilerinin kazdığı çukurlara; Yangının kavurduğu yüreklerde ilk tomurcuklarını açarken umut ve ölüler kanlarının boşa gitmediğini bilerek yana dönüp içerlemeksizin uyuyabildiklerindedir barış… Barış yemek kokusudur tüten, Aksamlayın arabanın yolda durmasının korkutmadığı, Kapı çalınmasının dost demek olduğu, Ve pencereyi saat başı açmanın renklerinin uzaktaki çanlarıyla gözlerimizin bayram etmesini sağlayan gökyüzü demek olduğu zamandır barış; Barış bir bardak sıcak süt ve bir kitaptır, Uyanan çocuk önünde başaklar birbirlerine eğilip işte ışık ışık ışık dedikleri Ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı zamandır barış; Hapisaneler onarılıp kitaplıklar yapıldığı zaman, Eşikten eşiğe bir türkü yükseldiği zaman geceleyin, Cumartesi akşamları mahalle berberinden çıkan yeni tıraş olmuş bir işçi gibi baharda ay buluttan çıktığı zamandır barış; Geçmiş gün yitirilmiş bir gün olmadığı, sevinç yapraklarını akşamın içine salan bir kök ve kazanılmış bir gün hak edilen bir uyku olduğu zaman acıyı kovmak için zamanın dört bir bucağından güneşin hemen ayaklarını bağladığını duyduğun zamandır barış....... Barış ışınlar demetidir yaz ovalarında iyilik alfabesin tanın dizlerinde, Kardeşim dediğin yarın kuracağız dediğin zaman kuracağız dediğimizi kurunca türkü çağırdığımız zamandır barış; Ölüm yüreklerde az yer kapladığı ve güvenli parmaklarla mutluluğu gösterdigi zaman bacalar; ikindi vaktinin büyük karanfilini ozan ve proleter aynı şekilde kokladığı zamandır barış; insanların sıkışan elleridir barış, Dünyanın masasındaki ekmektir, Gülümsemesidir annenin Budur yalnızca başka bir şey değildir barış Ve toprakta derin yarıklar açan sabahlar tek bir sözcük yazarlar, Barış başka bir şey değil barış; Dizelerimin rayları üzerinde buğday ve güller yüklenmiş geleceğe doğru yol alan bir trendir barış, Kardeşlerim barış içinde derin derin soluk alıyor tüm dünya bütün düşleriyle verin ellerinizi kardeşlerim işte budur barış….. Yannis Ritsos 2 Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted April 1, 2011 BU ELLER MİYDİ Bu eller miydi masallar arasindan Rüyalara uzattigim bu eller miydi. Arzu dolu, yasamak dolu, Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan. Bilyalarin aydinlik dünyaciklari Bu eller miydi hayati o dünyalarin. Altin bir oyun gibi eserdi Altin tüylerinden mevsimin rüzgari. Topraktan evler yapan bu eller miydi Ki simdi degmekte toprak olan evlere. El isi vazifelerin önünde Tirnaklarini yiyerek düsünmek ne iyiydi. Kaybolmus o çizgilerden Falcinin saadet dedikleri. O köylü çakisinin kestigi yer Sögüt dallarindan düdük yaparken... Bu eller miydi kesen mavi serçeyi Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlik. Yorganin altina saklanarak Bu eller miydi sevmeyen geceyi. Ayrilmis sevgili oyuncaklardan Kirmis küçücük siselerini. Ve her seyden ve her seyden sonra Bu eller miydi Allaha açilan !; Fazıl Hüsnü DAĞLARCA Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted April 2, 2011 Toprağın Babası Eylemin o önder çocuğu büyür Evrenin sebebi en son ellerde Alnında sürekli secde gülleri Sevgi donanması denizlerinde Yağmur olsun diye saçar göklere Elinde biriken dualarını Ve nur yatağında kılıçla bekler Sonsuza açılan hicret aşkına Bilge anahtarı has neslin kökü Zülfikar çağlardan çağlara nehir Toprağın babası kucakta uyur İki güzel iki kumru iki er Kıyanın hesabı nicolur bilmem Dinmeyen bir hüzün bir kandir sızar Mehmet Akif İnan 1 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted April 2, 2011 Ölüm Gel anla ve yaşa doğrusal hüznü Acılar güvence ölümsüzlüğe Senden her kaçtıkça sana yaklaştım Göç nasibim özlem kanımdır benim Bu tenha dünyanın ürküntüsünü Ekledim gövdeme bir parça gibi Bir sözdür susuşun bir ince fikir Bin yorum getirir aklıma birden Gövdemi kurşunlar sererse yere Kırgın bakışların değdi bilirim Ve ölüm konuğum olduğu zaman Duyduğun vicdanın ayak sesidir. Mehmet Akif İnan 4 Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted April 2, 2011 Yedi Güzel Adam Bu insanlar dev midir Yatak görmemiş gövde midir Bir yara açar boyunlarında Kolkola durup bağırdıklarında -Ya kurbanın olam Dağlar önüme durmuş Ki dağlanam Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden Durdular ite çakala karşı yarin kapısında ... acz 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted April 4, 2011 Kur'an'ı ve namazı işte böyle camiden dışarı taşırdık ve onu büyüyen gövdemize ve gönlümüze en güzel bir akıl yaptık. ACZ 2 Share this post Link to post Share on other sites
Mabed 79 Report post Posted April 8, 2011 Konuşmak bir "MANA" ise Susmak binbir Mana... "HERKES" konuşmasına konuşur Lakin Sükut "YÜREKLI" olana ~Mehmed Akif Ersoy~ 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted April 10, 2011 Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil. Başım sükutu öğüten Uçsuz bucaksız değirmen; İçim muradına ermiş Abasız, postsuz bir derviş. Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim. Ahmet Hamdi TANPINAR 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted April 26, 2011 Uzun uzun düşünüyorum. Topraktan yeniden ağacın tepesine kadar düştüm yeniden düşüyorum. Bitmiyor bir türlü değiştim mi? Kendimle bir dönemeçte koşan iki çocuğun çarpıştığı gibi karşılaşmışım da hangisinin ben olduğuna karar veremediğim o çok kısa zamanın habire tekrarlanmasından perişan çarçaput gibi ağzım, yorgunum. biraz da. ACZ 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted June 1, 2011 Köylüleri niçin öldürmeliyiz? Bu sorunun karşılığını bulamıyorum içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz köylüleri öldürmesek de olur hatta onların kalın suratlarını görmezlikten gelebiliriz yapılacak çok şey var daha sözgelimi ben, kendim hiç hayat ağacı görmemişim görmeden ölürüm diye korkum da yok değil mi ki albatrosu Baudelaireden Yves Bonnefoydan semenderi öğrendim bir gün bakarsınız şu güzelim bilgiç beynimi kırıp teneşir tahtası olarak kullanabilirim. İsmet Özel 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted June 1, 2011 Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu Kuklalar titremesin ne yapsın Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın Kuklaların kukla olmadığı besbelli Lilinin çekip gideceği besbelli Lilinin dönüp geleceği besbelli Ben konuşmasını bilmem Lili Sezai Karakoç 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted June 11, 2011 Sanıyorlar kafa ezmekle, beyin ezmekle fikr-i hürriyet ölür Hey gidi şaşkın hezele! Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak Ekilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak! Mehmet Akif Ersoy 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted June 11, 2011 Bilmiyorlar gülmeyi sakinlerinin binde biri Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür Mavi bir gözde elem katresidir Yassıada.. Faruk Nafız Çamlıbel 1 Share this post Link to post Share on other sites
Mabed 79 Report post Posted June 20, 2011 Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazına Çizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok Şişe bu çeşit var Sen bir gece gelsen Güneş doğmasa Gitmeden yine gelsen Bu yeni geleni Bu bize bakanı Sana bir anlatsam Güneş doğmasa Sandıkların içini göstersem sana Çizdiğim resmin Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde Bir rafa koyabilsen Olup biteni ve onları Sabaha kadar konuşsak O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam Ateşi karı tüfeği çeksem Ocağa pencereye kapıya Kemana veda Yağmurda şeytan ve şapkası Silahın ölümünü kutluyorum Tren kaçırmış gibiyim Sana veda Sezai Karakoç 1 Share this post Link to post Share on other sites
BDG 76 Report post Posted July 8, 2011 Bir peri aşkından divane oldum, Çağladı göz yaşım akıyor hocam. Erenler şahından bir name aldım Dilim ezber etmiş okuyor hocam. Pir destinden nuş eyledim bu ab-ı Anda açılmıştı aşkın kitabı Yegan yegan sor ki verem cevabı Bugün gam kervanım kalkıyor hocam. İndim seyreyledim irem düzleri Kudretinden sürmelenmis gözleri Oturmus bir bülük huri kızları İbrisimden hali dokuyor hocam. Bir yere cem olmuş kırklar erenler Her bakışta Arşı Kursi görenler Devasız dertlere derman verenler Her biri bir derse bakıyor hocam. Yaktı Celali'yi bu aşkın narı Sağ başta durmuş Kırklar'ın piri İçlerinde gördüm Horasan eri Hu çekende canlar yakıyor hocam. Celali Baba 1 Share this post Link to post Share on other sites