Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
sark

Şiir Bahçesi

Recommended Posts

BENİM HAYATIM

 

Uzaktan görenler mesut sanıyor,

Bilmezler gözlerim hergün ağlıyor,

İçimde dinmeyen yaram kanıyor,

Bir meçhule döndü benim hayatım…

 

Geceyi yaşarım, doğmaz güneşim,

Zamansız küllendi yanan ateşim,

Yarına çıkar mı bilmem gidişim,

Mevsimsiz sarardı benim hayatım,

Zamansız sarardı benim hayatım…

 

Işıklar altında sönmüş gibiyim,

Dostların içinde yalnız biriyim,

Bilinmez yollara girmiş gibiyim,

Nerede bitecek benim hayatım…

 

Yorgunum, dertliyim, yürekten dayanmaz,

Mutsuzum desem de kimse inanmaz,

Maziyi ararım, böyle yaşanmaz,

Çekilmez çiledir benim hayatım,

Çekilmez çiledir benim hayatım…

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah anam ah

Yine sana yazıyorum, yine sana döküyorum içimi, senden

başka kim anlar ki beni. Dün o fırtınalı gecede eve

giderken, karanlık kuytu bir köşede, bir adam çıktı

karşıma "Beyim, beyim" dedi elindeki yarım sigarayı

göstererek ateş istedi. Tam sigarasını yakıyordum ki,

parmağından yüzüğü görünce, o buz gibi elleri ta ciğerimi

yaktı. Bu yüzük dedim, kafasını kaldırdı, yüzüme baktı

dokunma dedi. Hey Allah'ım bu o Amirim. Sarıldım boynuna,

tanıyamadı, hatırlayamadı beni. Yalvara yalvara zor razı

ettim eve gitmeye. Soğuktu. Bir Allah'ın kulu yoktu

ortalıkta, Bizden ve peşimden ayrılmayan siyah kediden

başka. Eve varıncaya kadar o günleri anlattım. Beni nasıl

çatışmadan kurtardığını, yüzüğü de o günün hatırası olarak

parmağına taktığımı daha başka Aydınlı plakacı 09 Osman'ı,

Trabzonlu Laz Dursun' u, Maraşlı Ede Ökkeş' i, Erzurumlu

Yanık Ömer'i, ama nerede, beni dinlemiyordu bile hep bir

şeyler mırıldanıyordu ağırdan ve sessiz. Gidenler

gelmeyecek, gidenler gelmeyecek amirim başka dünyalardaydı.

Eve vardık,

kediyi kucağına aldı, kediyi ısıtıyordu, halbuki kendi

titriyordu.

Sobanın farkında bile değildi garibim. Beraber çektiğimiz

fotağrafları, bana hediye ettiği cevşeni gösterdim oralı

bile olmadı tedirgindi, bir şeyler arıyordu, cebinden eski

bir kağıt parçası çıkardı, baktı, baktı kül tablasına

bıraktı. Fark ettirmeden aldım bir telefon numarası

yazılıydı aradım. Telefona çıkan karısıydı.

Amirimin yanımda olduğunu söyleyince kadın öyle bir çığlık

attı ki, kalp atışını yüreğimde hissettim. Nasıl bu hale

düştüğünü sorunca, kadın bir ah çekip anlatmaya başladı.

Teskeresi 12 gün geçen fakat çatışmada olduğu için alayına

dönmeyen evli, 27 günlük yeni bebeği olan, bir evin bir

oğlu, Sivaslı Ali adında bir asker kucağında şehit olmuş o

anda şuurunu kaybetmiş, velhasıl kafayı yemiş, vay be...

Amirim ki -25 derecede Hakkari'nin dağlarında kara kışa ve

haydutlara karşı meydan okurdu. Vatan dedi mi bir vatan

daha çıkardı ağzından, zoru sevdirmişti, çileyi

sevdirmişti. Ay yıldızlı bayrak için ölümü ölümü

sevdirmişti Amirim. Lafın kısası güzel anam, biraz sonra

kadıncağız 2 çocuğunun da alıp geldiler. O karşılaşma anı

var ya vicdansızı merhamete getirecek bir an, karısını ve

çocukları karşısında görünce, o umursamaz adam, doğruldu,

kanatlanacak kuş gibi öyle bir atıldı ki çocuklarının

üstüne, anlatamam. Ne kadar ısrar ettimse de kalmak

istemediler,vedalaştık. Kapının önünde arkalarından

bakakaldım. Kavuşmak ne güzel şey, ah bir de ben sana

koşabilsem ey güzel anam. Amirim sanki bir şey unutmuş gibi

birden geri döndü. Elini omzuma koydu, gözlerini gözlerime

dikti, yutkundu yutkundu ve şu okkalı sözler döküldü

dudaklarından :

"Bir ağaçtan bir milyon kibrit çıkar, bir kibrit bir milyon

ağacı yakar."

 

MUSTAFA YILDIZDOĞAN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bekleyenler için

Bir ayak sesi duymayayım

Kapıya koşuyorum

Gelen sen misin diye

Bir sarı saç görmeyeyim

Yüreğim burkuluyor

Ağlamaklı oluyorum

Her şey bana seni hatırlatıyor

Gökyüzüne baksam

Gözlerinin binlercesini görürüm

Bir rüzgar değse yüzüme

Ellerini düşünmeden edemem

Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer

Tadı senden gelir

Yediğim yemişlerin

İçtiğim içkilerin

Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı

Bu emsalsiz hüzün

Seni beklediğim içindir

 

Resmine bakamaz oldum

Uykulardan korkuyorum artık

Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan

Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor

Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni

Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

 

Ve şu saat geldiğin anda

Durabilir sevincinden

Zaman çıldırabilir

Çünkü benim dünyamda

Ölümsüzlük, seni sevmek demektir.

 

Bir çocuk doğmayı bekler

Bir ağır hasta ölmeyi

Bitkiler yağmur ve güneşi bekler

Yalnız bir kadın sevilmeyi

Ve düşün ki bir adam

İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi

Seni bekler

Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

 

Sen gelinceye kadar

Pencerem kapalı duracak

Rüzgar gelmesin diye

Artık perdeleri açmayacağım

Gün ışığı girmesin diye

Sonra kahrolacağım

Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta

Ve günlerce gecelerce haykıracağım

Nerdesin diye, nerdesin diye

 

Bir gün bu kapıdan sen gireceksin

Biliyorum

Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek

Yıllarca sonra

Öldüğüm gün bile gelsen

Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup

Çocuklar gibi sevineceğim

Kalkıp sarılacağım ellerine

Uzun uzun ağlayacağım

 

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Share this post


Link to post
Share on other sites

hezar gıpta eder o devri kadim efendisine

ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine

(bilmiyorum)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zâlim beni söyletme, derûnumda neler var

 

Leylâ Hanım

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

Yiğitler

 

Bulup unuttuğum mısra nerdesin

İçimden kaçıran hangi uçaktır

 

O tepe baştepe yabancıların

Onlarca aldatış utkudur taktır

 

Kanımın nehriyle cetvellediğim

Bu toprak söyleyin neden çoraktır

 

En kara putların saldırısından

Yurdumun ki alnı ay gibi aktır

 

Anamı sorarsan büyük doğudur

Batı ki sırtımda paslı bıçaktır

 

Yiğitler yol alsa destana doğru

Şehitler gözümde aynen bayraktır

 

Gel kurut bu çağın kargaşasını

Seninle beklenen şimdi şafaktır

 

Akif İnan

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sen eski bir sevda şiirisin.. Bir koku var sende, Sıcak yaz akşamlarına mahsus.. Ellerinde mi, Saçlarında mı, Gözlerinde mi Bilmem..

Bir koku var sende, Sıcak yaz akşamlarına mahsus..

Muzaffer Tayyip Uslu

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

GÜLÜ İNCİTME GÖNÜL



Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül.

Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel
süs,
‘Ya hayır de, yahut sus,’
Dili incitme gönül.

Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.

Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül.

Mevlâ verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül.

Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine.
Sahibi hürmetine
Kulu incitme gönül.

Bestami YAZGAN

 

 

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu bir ilk mi bilmem...sIrri ask olan hallerimi dildara diyemem..söylemeye gerekmi hallerim..yoksa karsidan anlasilirmi siretim..dil lafzin hasmetiyle yanmakta..gonul bu hale seyirci kalmakta..zira sirri aska dil ne hacet..siret yeter gerisi aska ihanet...

 

 

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gün olur ki ne gökyüzü para eder,
Ne deniz kenarı, ne bağlar bahçeler.
Gün olur ki ne kız, ne rakı, ne şiir,
Hiçbir şey insanı sarmaz, kandıramaz;
Her çeşmeden boş döner, elindeki tas.
Gün olur ki çıldırmak işten değildir.

 

Cahit Sıtkı TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
nasıl korku verir sessizlik insana.
İnsan nasıl konuşur kendisiyle,
nasıl koşar aynalara,
bir cana hasret,
bilmezler... Orhan Veli Kanık

 

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben Bosna'lı çocuk: -Muslumanlar!

Size şarkımı emanet ediyorum.

Bir de uçsuz denizlere akan nehrin

Sularina salıverdigim ellerimi

Bileklerinden kesilmiş

 

Erdem Bayazıt

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ölü kalbimiz dirileydi hakka dönüp sadakayla yıkanaydık dünyaya hiç meyletmeyeydik.

 

 

 

Yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum.

 

 

 

"Neden?" diye sormayın hemen. Onu ben kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz.

 

 

Burası benim için bir gün, içimdeki bütün ölüleri gömüp gideceğim bir mezarlık.

 

 

Cahit Zarifoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mavi Gök Orda mı

Bakıyorsun kuşlar
Hazır
Sokak lambaları yanık unutulmuş
Bir Kadıköy vapuru hınca hınç insan
Çok geçmeyecek
Martılar beyhude turlar atacak
Kıyılar lağım konserve kutuları
Mısır koçanları

Sevgi aranabilir yine
Korkusuzca say koskoca kederlerini
Bir kuyu bulunabilir

Aklımdan çıkmıyorsun
Sen hâlâ dizüstü
Bunca anıyı besleyerek
Sokaklarda avaz avaz konuşarak kendi kendinle
Mektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla
Görür gibi olarak açıp baktığımı
Bense şöyle diyorum:
Buradan bir acı kanamış boyuna

Kuşlar hazır
Öncü havalanmak üzre
Şehri gelen bir mevsime bırakıyorlar
O vapur hâlâ hınca hınç
Kimbilir her biri hangi dünyaya sağır
Çok geçmez aradan

Kadınlar kapı önlerinde
Ellerinde meşalelerle
Aydınlatırlar gelip geçen erkek suratları
Yorgun bir sarıyla ben de
Geçeceğim önlerinden

Aklımdan çıkmıyorsun dedim
Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya
Telefonlar yan hücrede çalışıyor
Bense kurşunî bir dere
Ağaçlar hayvanlar bile kaygılı
Onu bir mersedesten indirdi kalçasına kadar açılarak
Yapyaşlı bir rum kadın
Her şeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı
Haydi koşayım diyorum belki dağılır
Koşuyorum
Sancağımda kendi rüzgârımla ölgün kıpırtılar
Hayır daha sevgili daha sevimli değil
Ne başka bir gün ne başka bir zaman

Çok geçmeyecek aradan
Şöyle diyeceğim:
Bulutlar açmadı
Mavi gök orda mı


Cahit ZARİFOĞLU

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

Ölmek kaderde var, yaşayıp köhnemek hazin

Buna bir çâre yok mudur yâ Rabbel âlemin

 

Yahya Kemal

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bak bu hava yağar işte, göğe bakıp gülüşüme

 

İbrikçi

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...