Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
sark

Şiir Bahçesi

Recommended Posts

RÜZGAR

 

Uçurtmamı rüzgâr yırttı dostlarım!

Gelin duvağından kopan bir rüzgâr...

Bu rüzgâr yüzünden bulutlar yarım;

Bu rüzgâr yüzünden bana olanlar...

 

O ceviz dalları, o asma, o dut,

Gül gül, mektup mektup büyüyen umut...

Yangından yangına arda kalmış tut.

Muhabbet sürermiş bir rüzgâr kadar.

 

 

Sezai Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

sebeb-İ Telif

 

Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

yaprakla yağmurun aşkı meselâ

kim olsa serpilen coşturuyor bizi

imreniyoruz başkalarının mahvına.

Yağmur mahvoluyor çarparak

kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında

yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur

silkiniyor vuran her damlaya.

 

Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya

aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı

ilkönce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını

uzak iklimlerin

kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden

bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda

sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:

Bize ait olan ne kadar uzakta!

 

Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

başkalarının düşünceleriyle değil.

“Üstümde yıldızlı gök”demişti Königsberg’li

“içerimde ahlâk yasası”.

Yasa mı?Kimin için?Neyi berkitir yasa?

İster gözünü oğuştur,istersen tetiği çek

idam mangasındasın içinde yasa varsa.

Girmem,girmedim mangalara

Yer etmedi adalet duygusu

içimde benim

çünkü ben

ömrümce adle boyun eğdim.

Yıldızlı gökte bana soracak olursanız

kösnüdüm ona karşı

onu hep altımda istedim.

 

Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız

ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla

düşmanı gösteriyorlar,ona saldırıyoruz

siz gidin artık

düşman dağıldı dedikleri bir anda

anlaşılıyor

baştan beri bütün yenik düşenlerle

aynı kışlaktaymışız

incecik yas dumanı herkese ulaşıyor

sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda

tek başınayız.

 

Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek

belki çocuk ve ihtiyar,belki kadın ve erkek

hepimiz,herbirimiz gizli bir isimle adaşız

yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı

hayatımıza kendi adımızla başlardık

bilmediğimiz bu isim,hesaptaki bu açık

belki dilimi çözer,aşkımı başlatırım

aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine

adımı aşkın üstüne kendim yazarım.

 

İsmet Özel

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ermiş

 

Aşk size işmar ettiğinde izleyin onu.

 

Yollar çetin ve sarp olsa da.

 

Ve kanatları sizi sarmaladığında râm olun ona,

 

Telekleri arasındaki gizli kılıç sizi yaralayacak olsa da.

 

Ve sizinle konuştuğunda inanın ona,

 

Şimal rüzgârının bahçeyi tarumar edişi gibi,

 

Onun sesi rüyalarınızı darmadağın etse de.

 

Zira aşk nasıl sizi taçlandırırsa öyle de sizi çarmıha gerecektir.

 

Nasıl serpilmeniz içinse öyle de budanmanız içindir.

 

Nasıl yüksekliğinize erişir ve güneşte titreşen en körpe dallarınızı okşarsa,

 

Öyle de köklerinize inecek ve toprağa sımsıkı tutunurlarken onları sarsacaktır.

 

*

 

Aşk hiçbir şey vermez, kendinden gayrı ve hiçbir şey almaz, kendinden gayrı.

 

Aşk sahip olmaz, ne de sahip olunabilir.

 

Zira aşk kâfidir aşka.

 

*

 

Aşık olduğunuz zaman “Allah benim kalbimdedir” dememelisiniz; fakat daha ziyade “Ben Allah’ın kalbindeyim” demelisiniz. Ve aşkın seyrini yönlendirebileceğinizi düşünmeyin; zira sizi lâyık bulursa şayet, aşk sizin seyrinizi yönlendirir.

 

*

 

Aşkın hiçbir arzusu yoktur, kendini gerçekleştirmekten gayrı.

 

Fakat aşık olursanız ve muhakkak arzulara sahip olmanız gerekiyorsa arzularınız şunlar olsun;

 

Erimek ve akan bir dere misali olmak, ezgisini geceye mırıldanan.

 

Aşırı hassasiyetin ıstırabını tanımak. Kendi aşk anlayışınız tarafından yaralanmak.

 

Ve kanamak, teşne ve pür neşe.

 

Şafakta kanatlanmış bir gönülle uyanmak ve şükran duymak bir başka aşk gününe.

 

Öğleyin dinlenmek ve tefekkür etmek aşkın vecdini.

 

Akşamleyin eve dönmek minnettarlıkla.

 

Ve sonra uyumak; yüreğinizde sevgiliye dair bir dua ve dudaklarınızda bir şükür ilahisiyle.

 

*

 

Ve ihtiyaç kaygısı ihtiyacın kendisinden başka nedir ki? Kuyunuz dopdoluyken susuzluktan korkmak, dindirilemez bir susuzluk değil mi?

 

***

 

Halil Cibran

Share this post


Link to post
Share on other sites

Haydi koşayım diyorum belki dağılır

Koşuyorum

Sancağımda kendi rüzgârımla ölgün kıpırtılar

Hayır daha sevgili, daha sevimli değil

Ne başka bir gün ne başka bir zaman

 

a.c.z

Share this post


Link to post
Share on other sites

De ki: -Aşktır şadeden gönülleri

Perişan, berbat eden gönülleri

Aşk söyletir en yanık türküleri

Ay buluta girdiği gecelerde

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİR KAPI AÇIP GİTSEM

 

Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben

Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben

Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar

Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var

 

Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan

O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan

Bir ses bana: 'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem

Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kapımı çalıp durma ölüm,

Açmam;

Ben ölecek adam değilim.

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİR DE BAKMIŞIM Kİ ÖLMÜŞÜM

 

Bir de bakmışım ki ölmüşüm

Dünya sönmüş başucumda

Bir türlü gözümden gitmez

 

Ne gurbetlere düşmüşüm

İsterdim ki avuçlarımda...

Kimse halim sual etmez

 

Sorma nelerden olmuşum

Nelere etmişim veda

Böceklere gücüm yetmez

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne gizli cinayetler,neler neler oluyor,

Denize her gün körpe cesetler döküyorum.

Ne baharlar soluyor,ne baharlar soluyor,

Azamet ve ihtişam içinde çöküyorum!

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kale

 

Kale, seni insanların yüreğine kuracağım.

 

*

 

“Çeşmelerden akan suları sevsinler istiyorum” diye bitiriyordu sözlerini. “Yeşil arpaların yazın açılmış çatlakları kapatan yüzeyini de. Mevsimlerin dönüşünü kutlasınlar istiyorum. Olmuş, tamamlanmış meyvalar gibi sessizlik ve ağırlıkla beslensinler istiyorum. Yaslarına uzun zaman ağlasınlar, ölülerine uzun zaman saygı göstersinler istiyorum, çünkü miras bir kuşaktan ötekine ağır ağır geçer, ballarını yolda yitirmelerini istemem. Zeytin ağacının dalına benzesinler isterim. Bekleyen dala. Üzerlerinde Tanrı’nın, bir soluk gibi ağacı denemeye gelen Tanrı’nın büyük sallanışı o zaman duyuracaktır kendini. Bu sallanış şafaktan geceye, yazdan kışa, kaldırılan harmanlardan ambarlanan harmanlara, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan yeni çocukluğa götürüp getirir onları.”

 

*

 

Ağaç hiç de önce tohum, sonra filiz, sonra yaş gövde, sonra kuru odun değildir. Tanımak istiyorsan, bölmemelisin. Ağaç, ağır ağır gökle birleşen güçtür. Sen de böylesin, küçüğüm. Tanrı dünyaya getirir seni, sonra büyütür, sonra birbiri ardından isteklerle, üzüntülerle, sevinçlerle, acılarla, öfkelerle, bağışlamalarla doldurur, sonra da kendine döndürür seni. Ama sen ne bu okullu, ne bu koca, ne bu çocuk, ne de bu ihtiyarsın. Tamamlanansın sen.

 

*

 

Sevgilin sana gülümsediği zaman, gözlerin ışığı ölümsüzdür, ölümsüzdür gecelerin sessizliği. Zaman, kumunu tüketen bir kum saati değildir artık, ekin demetlerini bağlayan bir harmancıdır.

 

*

 

Böylece, kalenin en yüksek burcunun tepesinden, acının da, Tanrı’nın bağrında ölmenin de, hatta yasın da acınacak bir şey olmadığını gördüm. Çünkü, anısına saygı gösterildi mi yitirilmiş insan, yaşayan insandan daha çok aramızdadır, daha güçlüdür.

 

*

 

Ben önce baharı değil, içine baharın kapandığı bir çiçeğin düzenini seven kadını kurtarırım. Önce aşkı değil, aşkın içine büründüğü tek bir yüzü seven kadını.

 

*

 

Çünkü insanın tıpkı kaleye benzediğini gördüm ben. Özgürlüğünü sağlamak için duvarları devirir ama yıkılmış ve yıldızlara açık bir kaleden başka bir şey değildir artık.

 

*

 

Ama şu öteki, hiçbir şey yaratmadıktan sonra, gözlerini yalnızca kusursuzlukla beslese bile, satıcılardan alınmış, boşuna bir lükse bürünmekle kalır.

 

*

 

Ağır çuvallar altında iki büklüm olanlar, bunları değirmene götürdükleri zaman, daha az acınacak durumdadırlar. Ya da undan apak olmuş durumda, geri getirirken. Çuvalın ağırlığı bir dua gibi çoğaltır onları. Ekin demetini bir tohum şamdanı gibi taşırken sevinçle giderler. Çünkü bir uygarlık insanlardan istenene dayanır, onlara sağlanana değil. Elbette, daha sonra bu buğdayı almaya gelirler, onunla beslenirler. Ama insan için işin önemli yanı bu değildir. Onları yüreklerinde besleyen şey buğdaydan aldıkları değildir, buğdaya verdikleridir.

 

*

 

Ama bir kadının güzelliği karşısında heyecanlanacak bir adam yoksa, nereye koyarsın bu güzelliği ? Kendisini ele geçirmek isteyen çıkmayınca, elmasın değerini ? Kendisine hizmet eden kalmayınca imparatorluğu ?

 

*

 

Etkisiz sözcükler yüzünden, aynı aşk adına silaha sarılırlar.

 

*

 

Barışı zorla kabul ettirtmem. Düşmanımı dize getirmekle yetinirsem, düşmanımı ve kinini kurtarırım. Yalnızca doğru yola getirmek büyüktür, doğru yola getirmek de almaktır. İçinde rahat etsin diye ölçüsüne göre bir giysi sunmaktır herkese.

 

*

 

Ve sap, tohumun dal olmak için bulduğu yol değildir. Sap, tohum ve dal aynı çiçekleniştir.

 

*

 

Elbette, aşk adına seni tüketen çalışma ne kadar çetinse, o kadar coşturur seni. Ne kadar çok verirsen, o kadar çok büyürsün. Ama alacak biri bulunmalı. Yitirmek, vermek değildir.

 

*

 

Bu yüzden, gündelik olanı kolaylaştırdığınız için değil, onu bir erek olarak benimsediğiniz için suçluyorum sizi. Çünkü sarayın mutfakları gereklidir elbette ama gerçekte yalnızca saray önemlidir, mutfaklar ona hizmet eder.

 

*

 

Koşuydu benim koştuğum ve çeşmelerin türküsünü sevdiği için, testisini doldurup dolabına koyan adam gibi delilik etmiştim.

 

*

 

Çünkü ben direneni severim yalnız… Dudaklarıyla işkencelere ve aşka dayanmış insanı severim. Seni, korkunç bir burca benzeyeni, hiçbir zaman ‘alınmayacak’ olanı…

 

*

 

Aşk, elimin altında bir yedeklik değildir. Yüreğimin emeğidir her şeyden önce.

 

*

 

Analıkta olduğu gibi, aşkta da günden güne değişmeden durulamaz. Ama sen gondoluna oturmak ve ömürlüğüne gondolcu şarkısı olmak istiyorsun. Aldanıyorsun. Çünkü yükseliş ya da geçiş olmayan her şey anlamsızdır. Oturdun mu yalnız sıkıntıyı bulursun, çünkü görünümün sana öğretebileceği hiçbir şey yoktur artık. Sonra da kadını dışarı atacaksın, oysa ilk atılması gereken ’sen’sin.

 

*

 

Ve onu aşka açmak istersem, dua çabası yoluyla aşkı kurarım onda.

 

*

 

Ama gene söylüyorum sana : dağ dediğim zaman, senin için, senin gibi onun yamaçlarında orasını burasını kanatmış, uçurumlarından yuvarlanmış, taşları üstünde terlemiş, çiçeklerini toplamış, doruklarında, yel altında soluk almış biri için belirtirim dağı. Belirtirim ama hiçbir şey tutmam elimde. Ve şişman bir dükkâncıya dağ dediğim zaman, yüreğine hiçbir şey götürmem.

 

*

 

Senden seni doğurtan parçalanışa ne mutlu! Çünkü hiçbir gerçek apaçıklıkta kanıtlanmaz, apaçıklıkta hiçbir gerçeğe ulaşılmaz. Bil ki, çözümü bulunmayan her çelişki, düzeltilmesi olanaksız olan her uyuşmazlık, kendisini sindirebilmen için büyümek zorunda bırakır seni.

 

*

 

…Bu nedenle ağaçlar hiçbir zaman bir erzak, bir yedeklik olarak elde edemezler güneşi, yükselişlerinde kovalarlar onu, parlak ve göz kamaştırıcı sütunlar gibi biçimlenir, topraktan fışkırıp tanrılarını izlemelerinin etkisiyle birer güç olurlar. Tanrı’ya hiçbir zaman erişilemez, Tanrı’ya doğru gidilir yalnızca ve insan uzamda bir dal topluluğu gibi gelişir.

 

*

 

Düş kırıklığı bayağılıktan başka bir şey değildir, çünkü bir insanda sevmediğin bir şey de varsa, bu insanda daha önce sevdiğin şey ne diye yıkılsın ? Ama sen, sevdiğini ya da seni seveni köle yapıp çıkıyorsun hemen, köleliğin yüklerini sırtına almayınca da suçluyorsun onu.

 

*

 

Öteki de, böylece, bir dost kendisine aşkını armağan edince, bu armağanı göreve dönüştürdü. Aşk armağanı baldıran zehri içme görevi ve kölelik oluyordu böylece. Dost baldıran zehrini hiç sevmiyordu. Öteki düş kırıklığına uğradığını düşündü, bu da iğrenç bir şeydi. Gerçekten de, görevini yapmamış bir köle karşısında duyulan düş kırıklığından başka hiçbir şey yok burada.

 

*

 

Tutumlu olmaya kalkma bu alanda. Çünkü, gönül devinimleri söz konusu olunca, biriktirilecek mal yoktur. Çünkü vermek, yalnızlık uçurumu üstünden bir köprü atmaktır.

 

*

 

Gerçek aşk, karşılık olarak hiçbir şey beklemediğin yerde başlar.

 

*

 

Dost yargılamayan kişidir her şeyden önce. Dedim sana, dilenciye, koltuk değneğine kapısını açan ama dansını yargılamak için ondan dans etmesini istemeyen kişidir… Unutma ki, konukseverlik, incelik ve dostluk insanda insanın karşılaşmalarıdır. Kendisine tapanların boyları, şişmanlıkları üzerinde tartışacak bir tanrının tapınağında, koltuk değneklerimi kabul etmeyecek ve hakkımda bir yargıya varmak için beni dans ettirmeye kalkacak bir dostun evinde ne işim var ?

 

*

 

Ve dilenci yoldaki baharı anlatınca, dost onda baharı kucaklayandır. Dilenci geldiği köydeki kıtlığın dehşetini anlatınca, onunla kıtlığın acısını çekendir dost. Öyle ya, dedim sana, dost insanın sana ayrılan ve sana belki de başka hiçbir yerde açmadığı bir kapıyı açan yanıdır.

 

*

 

Unutma ki, tapınağına geldiğin zaman, Tanrı seni yargılamaz artık, bağrına basar yalnızca.

 

 

(Citadelle) - Antoine de Saint-Exupery

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yokluğun Tadı

 

Acılı ruh, didinmeye düşkün eskiden,

Umut, ki mahmuzu can katardı çabana,

Artık sürücün olmaz! Utançsız yatsana

Kocamış at, her engele takılıp giden.

 

Katlan, yürek; ağır uykuna dal şimdiden.

 

Yenilmiş, bitkin ruh! Koca serseri, sana

Artık ne uğraşıdan tat var, ne sevgiden;

Kalsın flüt iç çekişten, boru ezgiden!

Zevkler, ilişmeyin bir küskün, bezmiş cana!

 

Canım ilkyazın kokusu gitti yabana!

 

Zamandır her dakika beni yutup yiyen

Sonsuz kar donmuş bir gövdeyi sararcana;

Yukardan baktığım yeryuvarlağı bana

Bir sığınak göstersin istemem yeniden.

 

Çığ, götürür müsün düştügünde beni sen?

 

Charles Baudelaire

Share this post


Link to post
Share on other sites

Seçkin bir kimse değilim

İsmimin baş harfleri ACZ tutuyor

Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım

Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış

Geçen ibadetler özürlü

Eski günahlar dipdiri

Seçkin bir kimse değilim

İsmimin baş harflerinde kimliğim

Bağışlanmanı dilerim..

 

CAHİT ZARİFOĞLU

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle.

Yalnızlıkla ben kaldım

Sevindiniz işte alın koşturun.

Aha size son atım..

 

ACZ

 

 

Şimdi üzgünüz arkadaş

Yolumuza çıkmayın üzgünüz...

 

ACZ

Share this post


Link to post
Share on other sites

‎"başı sonu içiçe geçmiş bir hikayede ortaya çıkacağı anı

karıştırmış bir kahraman gibiyim..nerede ortaya çıksam yanlış karedeyim..."

 

T.Tufan

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bütün saadetler mümkündür...

Bahtsızların biraz gülümsemesi...

Körlerin gün görmesi,

Mümkündür bütün mucizeler...

Ana, baba, evlât, bütün kaybolanlar...

Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha.

 

Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allaha...

 

ZİYA OSMAN SABA

Share this post


Link to post
Share on other sites

KİMBİLİR

 

İlk yağmur damlası düştü

Kuru yapraklarına güzün.

Ardında kış kıyamet,

Dert, hüzün.

Alınyazısı hepsi.... Kısmet....

Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün,

Kim bilir kaç günü kaldı

Ömrümüzün?

 

ZİYA OSMAN SABA

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben de zaman elinde hem batı hem doğuyum,

Beni ufuk doğurdu ben ufkun çocuğuyum.

 

 

Osman Yüksel Serdengeçti

Share this post


Link to post
Share on other sites

Göreceğim bir boş kafes

Ceset kalmış çıkmış nefes

Nerde o can nerde o ses

Gelsen de bir gelmesen de

 

Osman Yüksel Serdengeçti

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dilenci

 

ey insan sana küstüm çünkü sen beni

birazdan kurşuna dizilecek bir mahkum gibi

bıraktın ve gittin endişe limanında.

ama sorarım, mesela samatyada

kimin bahçesi daha büyük

ölümden.

 

İbrahim Tenekeci

Share this post


Link to post
Share on other sites

zar tutuyorsun ey hayat bu kaçıncı sevgili

yanlış ata oynamışım gözlerim öyle dedi.

 

İbrahim Tenekeci

Share this post


Link to post
Share on other sites

GÜZ DALGINLIKLARI

 

Gül diye kokla güz dalgınlıklarını

Umut tacirlerine yüz verme sakın

Yenilirsen dövüşerek yenilmelisin

Hiç kimseye vereceğin hesap kalmamalı

 

AHMET TELLİ

Share this post


Link to post
Share on other sites

Büyülendim ama büyüyemedim

Aklım ermedi aynalara ve suya

Yüzümü gösterip kalbimi neden

Sakladıklarını öğrenemedim

Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada

 

AHMET TELLİ

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu da geçer..

Bu da geçecek..

Bu da geçmeli..

Bu da geçsin Ya Hu!..

Bu da geçsin lütfen...

 

-Tarık Tufan -

Share this post


Link to post
Share on other sites

kar yağarken

serçeleri seyrettim

çocuklarım geldi birden aklıma

sabırsızlanıyorlar

büyümek için

gelmeyin,burası derin!

 

İbrahim Tenekeci

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...