Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Kalemdar

Devir Enaniyet Devri!

Recommended Posts

Dünya tarihinin, iki ucu da kesen en önemli ve en tehlikeli aleti televizyon desek, abartmış olur muyuz hocam?

 

Hayır, olmayız! Hem hayra, hem de şerre hizmeti sınırsız. Renkli camın, tabii ki şimdilik zararı daha çok. Çünkü ona hakim olanların çoğu, menfaatçi ve para gözlü insanlar… İnsanın bozulduğu yerde,aletin sağlam olması ve hayra kullanılması mümkün mü? “-Televizyonun en büyük faydası, göz doktorlarınadır” diyen Batılı yazar, herhalde bugün konuşsaydı, göz doktorlarından evvel psikiyatrları psikologları sayardı. Zira bugün, o pırıltılı ve renkli ekranların kararttığı kalpler ve kafalar sayılamayacak kadar çoktur.

 

İnsan, neden bu kadar düşkünü oldu televizyonun?

 

Demek ki içinde boşluğu vardı. Televizyon devrimine,ya da depremine kadar hiçbir şeyle doldurulamayan bir boşluktu bu…Gönül boşluk dinlemedi ve doğrusunu bulamayınca eğri bir dolduruşa fit oldu.Bu durum yiyecek bulamayan açın,çakıl taşı yutmasından beterdi.Nitekim,televizyon esirlerinin ağrıları,acıları çeşitlenerek sökün etti birdenbire... Günde, ortalama 4-5 saatini televizyona veren insan,bu verişin karşılığında olumlu ve faydalı ne alıyor? Bu konuda,gerçekleri ortaya çıkaracak ciddi bir anket yapılmasını çok istiyorum.Bununla birlikte,televizyondan hasıl olan netice; bütün acı,vahim ve tehlikeli boyutlarıyla ortada değil mi?

 

Peki hiç faydası yok mu bu meretin hocam?

 

Tabii ki iyi ve faydalı yanları da var. Televizyonun yaygın kötülüğü ile mücadele etmek için televizyonla meşgul dostlar da var. Ama onların tesiri ne kadar sınırlı, seyircileri ne kadar az! Zira olumlunun, doğrunun inşası zordur.Zaten,bütünüyle yapmak,onarmak müşkül mesele değil midir. Doğru bilmeyi,ustaca uygulamayı,sabırla sonlandırmayı gerektiren iş,zor olmaz mı? Ama yıkmak,hiçbir bilgi ve ustalık gerektirmez.İki ırgat ve bir çift kazma ile ne şaheserler yerle bir edilebilir… Televizyon, tarihin en büyük enkazını geride bırakan yıkımlar yaptı. Bu yıkım sanal alemde gerçekleştiği ve manevi olduğu için gözlere görünmedi;dolayısıyla da tehlikesi baştan belli olmadı.Üstelik bu yıkım,yıkılana yaptırıldı.İnsan kendi ruhunu tahrip edecek silahı kendi parasıyla alıyor,götürüp evinin baş köşesine koyuyor ve tetiğini de kendi eliyle çekiyor.Televizyonun da ifadeye sığmayacak tehlikesi buradan kaynaklanıyor.

 

Neden böyle oluyor?

 

Çünkü, devir nefsaniyet, enaniyet ve şehevaniyet devri. Televizyon da nefse sesleniyor. Hani şu içimizdeki kötülükleri emreden şer odağı var ya; Şeytan’ın işbirlikçisi ve suç ortağı olan merkez…Televizyon,genel anlamda bu işbirliğini destekliyor, besliyor, güçlendiriyor. “Yapmayın efendiler! Bu dizi yanlış, bu program aykırı, bu film gençler için zararlı!” diyemezsiniz. Çünkü cevapları hiç değişmez: “-Halk böyle istiyor.Yapımımız reyting rekoru kırıyor!” Aslında halk değil, “Nefisler ve şeytanlar böyle istiyor” deseler daha doğru olmaz mı? Ama bu doğru, şu gerçeği örtemez: “Televizyonun günahına seyircisi ortaktır. Çünkü sebep olan yapan gibidir.” Seyirci isterse, kızarak, “Allah cezanızı versin” diyerek, hatta ekrana tükürerek seyretsin,sonuç değişmiyor.Zira, “Batılı iyice tasvir,safi zihinleri idlal eder.”Bu hakikatten anlaşılır ki, “Ben ibret için seyrediyorum” demek de züğürt tesellisinden ibarettir.Hak’tan utanmadan gizli kaçaçk seyredenlerin halktan utanıp çekinmesi de fazla etkili olmuyor. Ama yine de, çocuklara ders almaları için seyrettiriyorum” diyenlere göre iyi sayılır.

 

Hocam imam efendiler de seyrediyor:)))

 

Evet, evet. Bu vakıa. İmam Efendi, gece seyrettiği diziyi gündüzün, “Böyle rezalet görülmemiştir!” diye kürsüden haykırarak tenkit ediyorsa, bu diziler raydan çıkarmadık adam bırakmamış demek değil midir? Bir çok Batılı ülkede seçkin ve kaliteli insanlar televizyondan uzak duruyor,bunu da entelektüel derinlik ve kalite alameti sayıyorlar. Onlara göre,günün belli bir bölümünü televizyon karşısında geçirmek, yalınkat , kalitesiz, ilkel ve seviyesiz yaşamanın göstergesidir. Gerçekten de öyle değil midir? Kendisine yetmeyen, kolektif bir dedikodu zevkini nefsine tattırmak isteyen,ya da çok affedersiniz, komple bir röntgencilik merakını tatmine yeltenen kişiler takılıp kalıyorlar ekrana… Peki, geriye ne kalıyor; tahrip olmuş bir maneviyattan başka?

 

Sırf bedeni, cinselliği vurgulayan, sürekli dünyevileşmeyi kışkırtan dizilerin talebelerinde sağlam gönül, saf bir kalp bulmak mümkün olabilir mi hocam?

 

Dizilerin kahir ekseriyetinde din yok.Ne namaz,ne mabet, ne Ramazan,ne bayram!Bu milletin büyük çoğunluğu böyle mi yaşıyor? Peki neden en çok seyredilenler dinsiz diziler…Yoksa büyük çoğunluk,kendileri dışındaki bir hayatı mı merakla seyrediyorlar, adeta Amerika’nın Dallas dizisini seyreder gibi… İyi de, insan seyrettiğine alışıp,zaman içinde hoş görmeye başlamaz mı? Çocuklar,gençler o hayatı doğru sanıp,denemeye kalkmaz mı?Sürekli seyredilen bir dizi,seyredeni kendisine benzetmez mi? Bu soruya karşı,her seyircinin cevabı, “Allah korusun!” oluyor. Eeee,öyleyse,neden seyir? Tavsiyemiz, “Ekranları karartın,kalbinizi aydınlatın!”

 

Bunlar hayatın gerçeği diyorlar…

 

Diziler zamanımızı çalıyor. Sonlu ve sınırlı ömrümüzü bir fare gibi kemiriyor. Niye veriyoruz her gün hayatımızın üç bilmem kaç saatini?Sayın okuyucu-seyircilerin iç alemine dönüp,ne verip ne aldıklarının muhasebesini yapmalarını ısrarla tavsiye etmek istiyorum. Diziler sadece zamanımızı çalmıyor; duygularımızı, sevgilerimizi, merhametimizi de hırsızlıyor. Bizi manevi açıdan azaltıyor; vicdani bakımdan zayıflatıyor. Hep kötülük, hep kan, kin, düşmanlık, korku, aldatma, edepsizlik, hayasızlık, namussuzluk, entrika…” Ama bunlar toplumda var. Biz toplumda olan her şeyi yansıtırız” diyorlar. Peki, bu toplumda başka bir şey yok mu? Sizin gözünüz hep pislik mi görür? Burnunuz kan,kin kokusundan başkasını almaz mı? Yani siz bu toplumun kirini, pasını yansıtmaktan mı sorumlusunuz sadece? Siz horozlar,tavuklar gibi,sadece mezbelelik mi eşelersiniz? İşiniz, kenarda köşede kalmış olumsuzlukları görünür hale getirip çoğaltarak yaymak mı? Bizi beş duyumuzun sadece çevresinde dolaştırmak ve nefsani duygularımızın esiri haline getirmek isteyenler belli. Silahları ekranlar;mermileri diziler.İyi de,ülkemin güzel insanları,sizin o ekranların karşısında ne işiniz var?

Teşekkür ediyoruz hocam. / Haberkültür Mehmet Eren

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...