MÜNZEVİ 202 Report post Posted June 4, 2011 Üstad bu ülke insanına fazla geldi Milli Gazete'den Gökçen Göksal Necip Fazıl anmaları üzerinden Üstadı anlatan bir yazı kaleme aldı... Geçtiğimiz hafta Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in vefatının 28. yılıydı. Üstad'ı dar-ı bekaya uğurlayalı tam 28 yıl olmuş. Kendisini tanıma şerefine nail olamamak, Üstadı eserlerinden tanıma gayretinde olan biz yeni nesil için önemli bir eksiklik. Bu eksikliği gidermek adına Üstad için yapılan etkinliklere, anmalara katılmaya özen gösteririm. Bu anmalarından biri geçtiğimiz günlerde Fatih'te yapıldı. Bahçelievler Eski Belediye Başkanı Muzaffer Doğan Bey'in daveti üzerine Edebiyatçı Ali Nar'ın ev sahipliğinde İslami İlimler Kültür Ve Edebiyat Vakfı'nda bir araya geldik. Etkinliğe, milletvekilleri, belediye başkanları, akademisyen, bürokrat, öğrenci, farklı meslek gruplarından çok sayıda kişi katıldı. Üstad'ın yanında bulunmuş, onunla birlikte fikrin çilesini çekmiş kişilerden Üstad'ı dinlemek, anılarına ortak olmak büyük bir keyif. Özellikle Türkiye'nin o çalkantılı dönemlerine tanıklık etmiş kişilerin anlatımları ve aktardıkları tecrübeler çok önemli. Fransızların güzel bir sözü var; "Her şeyi satın alabilirsiniz ama tecrübeyi asla". Necip Fazıl Türkiye'de en avaraj seviyede şair olarak bilinir. Necip Fazıl denilince akla ilk gelen şiir'dir. Bu doğru ama, fazlasıyla eksik. Necip Fazıl'ı biraz olsun yakından tanımaya başladığınız zaman onun sadece şiirle ve şairlikle anılamayacağını görürsünüz. Üstad'ın felsefeden, sosyolojiye, iktisattan, ilahiyata, edebiyattan, tarihe kadar farklı disiplinlerde yön tayin edici bir özelliği vardır. Daha da ötesi Necip Fazıl yaşadığımız hayatı çepeçevre saran ideolojik bir perspektif çizmiş, tap taze bir düşünce sistematiği ortaya koymuştur. Daha iyi anlaşılması için söylüyorum, Necip Fazıl Marks gibi yepyeni bir fikri akımı başlatmış bunun adına "Büyük Doğu" demiştir. Buradan hareketle Necip Fazıl'ın bir ideolog olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 1943 yılından itibaren çıkarmaya başladığı "Büyük Doğu' dergisinden sonra ilmik ilmik, bu fikirsel hamlenin alt yapısını oluşturduğunu görürüz. Bu alt yapı bizi şu tespite ulaştırır. Büyük Doğu, devletin yönetimine değil, bizzat kendine talip olmuştur. Bu yönüyle özellikli ve özgündür. Aynı zamanda yerli ve millîdir. Patenti bu topraklara aittir yani. Necip Fazıl yalanlar üzerine kurulu bir tarihi, sahte kahramanları deşifre etmekle kalmadı aynı zamanda, kıtıpiyoz Müslüman tipini de açıkça eleştirdi, cephe aldı. Muhafazakar kesimi belki de ilk eleştirenlerden biri oldu. İktidarın kırıntıları ile beslenmeyi marifet sayan Müslümanların şahsiyetsizliğini yüzlerine vurdu. Tarafgirlik yapmadı. Bir gelecek önerisi sundu onlara. Ne yazık ki muhafazakar kesim Üstad'ın "Ütopya"sını paylaşmadı. Kendisine katık yapmadı. Korktu, çekindi. Arkasını döndü. Yok saydı. Kırıntılarla yetinmeyi tercih etti. O yüzden bugün Necip Fazıl kartpostal şairi olmanın ötesinde başka bir algıya hitap etmiyor. O yüzden bugün çevreden merkeze yerleşen iktidarın, mevcut güç odaklarına yaptığı salvolar ayakta alkışlanıyor. Necip Fazıl'ı şairlikten öteye geçirmeyenler, "Büyük Doğu" fikir hamlesini gölgelemek isteyip Anadolu topraklarında yeşeren bir "Önermeyi" yok saymak isteyenlerdir. Nedeni işte o kırıntılar. Necip Fazıl'ı yobaz gerici diye karalamak isteyenlerin haksız oldukları halde, haklı gerekçeleri bulunabilir, ama "kırıntıcıların" asla. Üstad bu ülke insanına fazla geldi Milli Gazete'den Gökçen Göksal Necip Fazıl anmaları üzerinden Üstadı anlatan bir yazı kaleme aldı... Geçtiğimiz hafta Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in vefatının 28. yılıydı. Üstad'ı dar-ı bekaya uğurlayalı tam 28 yıl olmuş. Kendisini tanıma şerefine nail olamamak, Üstadı eserlerinden tanıma gayretinde olan biz yeni nesil için önemli bir eksiklik. Bu eksikliği gidermek adına Üstad için yapılan etkinliklere, anmalara katılmaya özen gösteririm. Bu anmalarından biri geçtiğimiz günlerde Fatih'te yapıldı. Bahçelievler Eski Belediye Başkanı Muzaffer Doğan Bey'in daveti üzerine Edebiyatçı Ali Nar'ın ev sahipliğinde İslami İlimler Kültür Ve Edebiyat Vakfı'nda bir araya geldik. Etkinliğe, milletvekilleri, belediye başkanları, akademisyen, bürokrat, öğrenci, farklı meslek gruplarından çok sayıda kişi katıldı. Üstad'ın yanında bulunmuş, onunla birlikte fikrin çilesini çekmiş kişilerden Üstad'ı dinlemek, anılarına ortak olmak büyük bir keyif. Özellikle Türkiye'nin o çalkantılı dönemlerine tanıklık etmiş kişilerin anlatımları ve aktardıkları tecrübeler çok önemli. Fransızların güzel bir sözü var; "Her şeyi satın alabilirsiniz ama tecrübeyi asla". Necip Fazıl Türkiye'de en avaraj seviyede şair olarak bilinir. Necip Fazıl denilince akla ilk gelen şiir'dir. Bu doğru ama, fazlasıyla eksik. Necip Fazıl'ı biraz olsun yakından tanımaya başladığınız zaman onun sadece şiirle ve şairlikle anılamayacağını görürsünüz. Üstad'ın felsefeden, sosyolojiye, iktisattan, ilahiyata, edebiyattan, tarihe kadar farklı disiplinlerde yön tayin edici bir özelliği vardır. Daha da ötesi Necip Fazıl yaşadığımız hayatı çepeçevre saran ideolojik bir perspektif çizmiş, tap taze bir düşünce sistematiği ortaya koymuştur. Daha iyi anlaşılması için söylüyorum, Necip Fazıl Marks gibi yepyeni bir fikri akımı başlatmış bunun adına "Büyük Doğu" demiştir. Buradan hareketle Necip Fazıl'ın bir ideolog olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 1943 yılından itibaren çıkarmaya başladığı "Büyük Doğu' dergisinden sonra ilmik ilmik, bu fikirsel hamlenin alt yapısını oluşturduğunu görürüz. Bu alt yapı bizi şu tespite ulaştırır. Büyük Doğu, devletin yönetimine değil, bizzat kendine talip olmuştur. Bu yönüyle özellikli ve özgündür. Aynı zamanda yerli ve millîdir. Patenti bu topraklara aittir yani. Necip Fazıl yalanlar üzerine kurulu bir tarihi, sahte kahramanları deşifre etmekle kalmadı aynı zamanda, kıtıpiyoz Müslüman tipini de açıkça eleştirdi, cephe aldı. Muhafazakar kesimi belki de ilk eleştirenlerden biri oldu. İktidarın kırıntıları ile beslenmeyi marifet sayan Müslümanların şahsiyetsizliğini yüzlerine vurdu. Tarafgirlik yapmadı. Bir gelecek önerisi sundu onlara. Ne yazık ki muhafazakar kesim Üstad'ın "Ütopya"sını paylaşmadı. Kendisine katık yapmadı. Korktu, çekindi. Arkasını döndü. Yok saydı. Kırıntılarla yetinmeyi tercih etti. O yüzden bugün Necip Fazıl kartpostal şairi olmanın ötesinde başka bir algıya hitap etmiyor. O yüzden bugün çevreden merkeze yerleşen iktidarın, mevcut güç odaklarına yaptığı salvolar ayakta alkışlanıyor. Necip Fazıl'ı şairlikten öteye geçirmeyenler, "Büyük Doğu" fikir hamlesini gölgelemek isteyip Anadolu topraklarında yeşeren bir "Önermeyi" yok saymak isteyenlerdir. Nedeni işte o kırıntılar. Necip Fazıl'ı yobaz gerici diye karalamak isteyenlerin haksız oldukları halde, haklı gerekçeleri bulunabilir, ama "kırıntıcıların" asla. Necip Fazıl Türkiye'de hem solun hem de sağın ilerisinde bir ufka sahipti. Üstad'a gerici yobaz yakıştırması yaparak onun fikirlerini gölgede bırakmak isteyenler, maksatlı bir propaganda dilinin dışına çıkamadılar. Üstad, 1937 yılında Dersim'de yaşananları aktardığı zaman, kendisine ilerici, çağdaş diyen sol kesimin ekseriyeti Kemalizme tapıyordu. Muhafazakar kesim ise Dersim'i ağzına bile almıyordu. Bugün, durum şaşırtıcı bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Önde olabilmek, önder olabilmek bu olsa gerek. Kısacası Üstad bu ülke insanına fazla geldi. Ne yazık ki hitap ettiği kesimin kapasitesi de onu anlamaya ve anlatmaya yetmedi. Hal böyle olunca büyük bir fikir akımı "Sakarya Türküsü"nün mısraları arasında düğümlendi kaldı. Bu düğüm çözülür mü? Mevcut insan kalitesiyle zor gözüküyor. Ama bir gerçek var. Yeryüzü insanlığının hak ve hakikat arayışı sürüyor. Bu arayış insanları Büyük Doğu'ya ulaştırır mı. Neden olmasın? Ne diyor şair: "Bitmedi o kavga, sürüyor sürecek" Necip Fazıl Türkiye'de hem solun hem de sağın ilerisinde bir ufka sahipti. Üstad'a gerici yobaz yakıştırması yaparak onun fikirlerini gölgede bırakmak isteyenler, maksatlı bir propaganda dilinin dışına çıkamadılar. Üstad, 1937 yılında Dersim'de yaşananları aktardığı zaman, kendisine ilerici, çağdaş diyen sol kesimin ekseriyeti Kemalizme tapıyordu. Muhafazakar kesim ise Dersim'i ağzına bile almıyordu. Bugün, durum şaşırtıcı bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Önde olabilmek, önder olabilmek bu olsa gerek. Kısacası Üstad bu ülke insanına fazla geldi. Ne yazık ki hitap ettiği kesimin kapasitesi de onu anlamaya ve anlatmaya yetmedi. Hal böyle olunca büyük bir fikir akımı "Sakarya Türküsü"nün mısraları arasında düğümlendi kaldı. Bu düğüm çözülür mü? Mevcut insan kalitesiyle zor gözüküyor. Ama bir gerçek var. Yeryüzü insanlığının hak ve hakikat arayışı sürüyor. Bu arayış insanları Büyük Doğu'ya ulaştırır mı. Neden olmasın? Ne diyor şair: "Bitmedi o kavga, sürüyor sürecek" Share this post Link to post Share on other sites