Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
panturk

PANTURK YAZI VE ŞİİRLERİ

Recommended Posts

Bir Yaz Günü Geçtik Tunadan Kafilelerle

 

askerden geldiğimin ertesi bir yıl kadar orda burda sürtmüş bedeninden başka sermayesi olmayan biri olarak kaba saba inşaat işlerinde kazma kürek yırtınmış didinmiş on liraya it kırpıp yirmi liraya sabun alıp elini yıkar olmuştum baktım iki yakamın bir araya geleceği yok dışarı gidenlerin iyi para kazandıklarını duymuş bir gün böyle bir ilanla karşılaşmıştım soğuktan dudakları çatlamış kutup ayılarının rehabilitesi ve topluma kazandırılması işiydi bu ve boyum uzun olduğundan benim bu işi yapacağıma kanaat getirip olumlu karşıladılar şu şu evrakları hazırla getir dediler zağten pasaportum vardı oda ayrı hikaye alamanyaya gitme sevdasına çıkarmış bi köşede öyle duruyodu eş dost akrabayı çarparak biraz borç harç para edindim sağlık raporuydu şuydu buydu çıkardım gittim gafakaağdını istenen evrakı müvrakı verdim beklemeye başladım ceptel neyi yok o sıra şimdiki gibi ismetpaşada bi kiralık bekar evinde kalıyom ( şimdiki gibi) firmaya bilağderin teli verdim zırt pırt yengeye tel açıyom arayan soran varmı diye bir akşam gündüzleyin satın alıp bir bölümünü içtiğim sütün kalanıyla evvelsi günden yiyip bitirdiğim yoordun gabı dibindeki yourt kırıntılarıyla sütü mayaladım uykuya yatacam kapıyı neyi tıkırdatmadan çat kapı içeri biri girdi - haymanalı ramazan diye biri kalıyomu burda diye sordu - yok öyle biri dedim - yaaa boyacı ramazan görsen tanın uzun boylu zayıııf - yok öyle biri dedim bu içeri şöyle bi baktı kolaçan etti gitti içimden haymanalı ramazanınıda senideeee. dedim kapıyı dayakladım yattım 30-40 dakka geçti geçmedi gözlerim ağırlaştı uyudum uyuyacam arası bir tıkırtı duydum baktım o deminki pencerede ... camın üstünkörü dıştan çakılmış çivilerini sökmeye çalışıyor camın çivisi dıştan çakılı olurmu demeyin bu ismetpaşa denen bekarların yatıp kalktığı yerde bu bile lüküs çoğunun camı bile yok kontraplak teneke çuval allah ne verdiyse gayrı onuda bulamazlarsa az bi hamurunan gaste yada çimento kağdını yapıştırırlar oraya dul garı pençiresi gibi oda az bi rüzgar esince pof diye yırtılır - kim la o daş atan ? diye dışarı çıkarlar halbuki ne taş atan var nede bişey ..

birde yattığım yeri tasvir edeyim yüksek müsağdenizle şimdi orta yerde el ayak baş çamaşır bulaşık yıkamaktan başka su doldurmak gibi işlevleri olan bir açık alan mapusanesi çeşmesi bu çeşmenin etrafındada irili ufaklı odalar bu odalardan biri de benim odam kapıyı açıp sola dönünce duvarın dibindeki kanepeye boylu boyunca uzanmış kımlıdadığına bakılırsa henüz ölmemiş olan canlı kadavrada benim...boyum duvara uzun geldiğinden az ayaklarımı kösüp yatıyom ayak dibimde pencere pencerenin sağında çiviye asılı döküntü ceketim ceketin içindede akşamdan dinleyip yan cebe bıraktığım soni volkmenim iç cepte cüzdan içinde kimliğim az türk param akrabalardan çarptığım yol harcırahım alt üst param kefen param 100 dolarım var çeşmenin üstünde gece boyunca yanan lambadan ben dışarı bunu görüyomda bu içeri göremiyo arada bi ellerini cama yaslayıp benim uyanıp uyanmadığıma bakıyo içeri kolaçan ediyo..

şimdi birden fırlasam kanepe altındaki demir küsküyü alsam ayakkabımı giyip karanlık odada ışığın yerini bulup kapının sürgüyü açsam dışarı çıkıp çullansam ohhooo kırkız o zaman değin tüyer gider

sabırla beklesem camı açsa bu.. ceketi alırkan ok gibi fırlasam golunu gıvırıversem ya işinin ehliyse birden çekiverse ceketi sıvıştığı bir olsa ben naaparım nerelere giderim akrabalardan hangisi kaldı aaz eğmediğim hangisinden istiyebilirim ııh o da olmaz..

birden fırladım - ulan senin anavradını dedim yalınayak gapıya goştum açana kadar bile bunun merdiven aşşağ indiği ben inene kadarda sokağa çıkıp vınladığı bir oldu patırtıya diğer bekarlar çıktı ekserii çorumlu olurlar bunlar gurbete çıkarken hanımlarına -gı garı biz alamanyaya gidiyok allaasmarladık derler yorgan simit angaraya inerler bunların alamanyası buradır .. bi gün bi turist merak etmiş bunları ne böyle diye yanındaki tercüman efendim onlar paraşütçü sırtlarındaki yorganı göstererek yakında bir paraşütçü birliği varda demiş.. gine bunlarla ilgili anlatılan hikaaye bunlardan biri müthiş peklik çekiyormuş doktora gitmiş doktor buna ilaç inne neyi yazıyo müshil neyi veriyo ııh .. kar etmiyo işte incirdi kayısıydı pekmez iç süt iç bal ye doğal diyet öneriyo ııh en son doktor yavrum sen nerelisin deyince bu çorumluyum diyo söylesene be evladım diyo uğraştırıyon bizi diyo uzan bakiyim şuraya diye bunu yüzüstü yatağa yatırıyo eline bi gazma sapı alıyo çaat çaat çorumlunun gaba etlerine vuruyo en son git yavrum helaaya bir daha dene diyor çorumlu gidiyor hayret sular seller gibi çıkıyo helaağdan - vallaa toktur bey ellerinize sağlık çok iyi geldi yanlız anlamadım neyim varmış diyo doktor buna - yavrum çimento kağıdıyla taharet ede ede taş bağlamış beton tutmuş diyo

şimdi yaaa. gerçektende bunlar ilkokulu bitiri bitimez bir köylüsü ustanın yanına çırak yazılır yorgan simit doğru angaraya ulus amele durağına sıvacıydı harç kar tuğlacıya harç ver harca çimento kireç kar ömrü billah ömürleri ameleliğinen geçer burda ismetpaşada yatar kalkarlar

- iki vuraydın ağzına dediler - yetişemedim dedim - ayşamınan bizim gapıyada geldi la kimise o bebesi haymanalılar kalıyomu diye sorduydu geç saat omuyku? dediler - o banada sorma bahanesi içeri kolaçan etti dedim - neyse giçmiş olsun dediler

camın baktım tek iki çivi kalmıştı onuda alsa tamam söktüğü çivileri pervaza bırakmış dıştan çivi çakmanın ne faydası olursa( esaasen pencere ters konmuş dandik uydurma asırlık bir pencere oraya oturtuluvermiş camın girdiği oyma yuvada dışta kalıyo)tekrar yerlerine çaktım yaa sabır deyip içeri girip kapıyı dayakladım vurdum kafayı yattım 2 saat neyi geçti sinirler gergin uyuyamıyom gece işte 2 -2 30 sıraları tam gine kendimden geçmişken bir tıkırtı oldu cama baktım yok bişey az beş on dakka geçti tık tık tıkırt diye ses geliyo odanın içinde günlerdir canımı yakan bir fağre varda onunda tıkırtı mıkırtı yapacağı konum yok her bir şeyi duvara asmışım ekmeği çayı şekeri ( o şekerin birinin paketi daha yeni açmıştım iki santimlik kesik yerden içine girmiş izi var koskoca paketi atmıştım çöpe yemek masası olarak kullandığım peynir tenekesinin üstüne kapalı limon sandığına nası çıktıysa birde abdesini bozmuştu paketin içinde) hep duvara asıyodum yanlız bu gün yoğurt tenceremi yemek masamın üstüne bırakmıştım hayret kışlık montumun fermuarlı iki yanını mont ortasına oturtduğum tencerenin sağına soluna yaslamış boyun kısmını kapağa doğru örtmüş sert yünden olan mont doğrulup kalmasın diye kollarınıda yakanın üstüne örtüvermiştimde ((iyi yoğurt elde etme için el dayanacak sıcağa gelen süte yourt ilave edilir mayalanır kapak kapatılıp bez çaputlan neyi sarılır mayalanma için gerekli ısının uzun süre muhafaza edilmesi sağlanır ) tık tık ... tıkıııırt. bu gece bana uyku haram .. velaahavle çekip kalktım ışığı yaktım acaba acaba tahta döşemenin altındanmı davul çalıyo bu yoksa yoksa ne tuhaf kolun biri düşmüş a a a kapakda ters duruyo ben böylemi kapatmıştım ...acaba acaba .. tık tık tıkırt ...sesin geldiği yere aanında gözlerim odaklandığında montun üste kalan kollarından birinin bile altdan iteklenen kapağın etkisiyle oynadığını gördüm hemen duvarda çöp kovası görevi gören alışverişlerden artan boş büyükçe şeffafımsı bi poşeti kaptım tencereyi poşete koydum kapağın bir köşeye bastırmamla öteki köşe aralandı ocağın batmaya beleki şunun ayaklara neyi bi bak guyrug muyrug yoorda belenmişde çıkamıyoda bu tencereye atladığıyla kapak bunun ağırlıkla ekseni etrafında dönüp üstüne kapanıvermiş artık monttanmı tırmandı yoksa limon sandığına zıplıyan çıkan tencereyemi giremez her nasılsa girmişse kapak dönerkende kolun birini dışarı yan yatırmış tencereyi az eymemle bu pat diye bi hamle yaptı poşetin içine düştü poşetin yarısını boştaki elimle sıkıp bunu tencereden ayırıp öte tarafta bırakıp tencereyi dışarı aldım kanepenin altındaki volkmen adaptörünün voltajı 12 ye çıkardım prize taktım fişi poşet içinde incitmemeye özen gösterdiğim fağreye - korkma seni öldürmüyecem ceza vericem dedim ( yaaa... şimdi .. gerçektende rahmetli yakubun alinin bostana bi kaç cingan bebesi giriyo ... eveli cinganlar şimdiki gibi altlarında son model arabalar nevresim halı kilim satmaz böyle ellerinde galbur gasnak çarşaf yazma atarabalarıyla gelir harman yerine çadır kurarlar atları bağlarlar erkekler gab gacak galaylar gadınlar köye gider işte evlerden piriç buğday arpa ekmek toplarlar satabilirlerse elek sakız maşa sacağ, incik boncuk satarlar bu mazaağrat bebeleride bağ bahçe bostanda muzurluk ederdi bu yakubun alinin bostandaki bebeler karpuzları ham alaçakır diye oyup oyup atarken o sıra eşşeği ile çapaya gelen yakubunali bunları görüyo az zayıfca bi cingan bebesini govalaya govalaya yakalıyo - bebeye diyoki - korkma seni dövmeyecem ceza vericem diyo yerden iki taane ağırından taş alıyo bebenin sırtına sarıyo eğer diyo bi gaçmaya neyi galk aha tüfekde burda vururum diyo bostanı çapalamaya başlıyo bi ara bebe ağlamıya başlıyo yakubun ali - noooldu la ne ağlan diyo bebeye bebede - daşın biri düşdüüüü üüüühüühhüüü üüüü diye ağlamaya devam ediyo yakubun alide

- La nemben naapdumun bebesi yirde daşın kökümü kesildi la eylen ben sana iki dene daha goyum o düşen daşın yirine diyo ağırından iki daş daha yüklüyo bunun sırtına .. neden sonra kaçıp kurtulan bebeler harman yerine varıp bebenin babasına haber veriyorlar durumu bebenin baba geliyo cingan mingan oda bi baba nihayetinde yola çıkarken - şartolsun bende onu vurmazsam şaayet bebeye bişey neyi yapacak olusa diye çıkmış geliyo yakubun alinin elinden yalvarıp yakarıp bebeyi alıyo yolda hani vuracaadın la hakkı niye vurmadın diyor bizim köylüler ( eveli bizim yörenin belli başlı cinganı olur onlar bizi biz onları tanırdık kapılarımız bacalarımız açık olur cinganlar kapıya tak tak vurur müsaade almadan girmez bizim büyüklerimiz onlar girerken ayağa kalkar - ooo buyur buyuuur nergis hanim ayşe gadun derler isimce bilir yer gösterir hürmet gösterirlerdi hak hukuk vardı saygı vardı şimdi nerdeee kapıları kilitliyorlarda kiliti kırıp damdan inekleri koyunları tarladan su motorlarını götürüyorlar diyarbakır mardinden gelme kırkız çeteleri) bu cingan hakkı - la aağlar şartolsun vuracaağdımda benimki tek gırma onunku dolma çifteydi bide atar vuramazsam o beni mıhlar diye atamadım diyo ( eveli harman yeri kalkınca bizim köy ve civar köylüler birbirini vurur yaralar bıçaklar kış boşluğunu hapiste geçirirler sıcak bir koğuş sıcak çorba tavandan sarkan alegtirig ışığı medeniyetle tanışırlar bahara doğru cezaları dolup ayrılırken yatak yorganlarını götürmezler gardiyanlarla vedalaşıp güze doğru aynı yeri ayırmaları için onların eline üç beş kuruş sıkıştırır helalleşir öyle ayrılırlardı ).....

vallaa bilemedim fağre sana ceza verecem dememdenmi alındı heyecandan kalp krizimi geçirdi o kadar hassas tuttuğum nefes alması için delik açtığım poşette avcumun içinde bir kaç saniye titreme nöbeti geçirdi sonra gözleri ışıladı hareketsiz kalıverdi numaramı yapıyo diye bir iki salladım mulladım ııh ... oh ne güzel ne yiyecek bulma telaşı ne köşede yolunu bekleyen kedi ne tahtakurusu nede ben... her şey bitmiş oyunun son perdesi gözleri kapanmıştı onu poşete özenle sardım poşetle birlikte yoğurt tenceresine koyup ayrı kara bir poşetle güzelce tencereyi bağlayıp ( eğer poşete koymasam gece çöpleri karıştırıcılar o üç kuruşluk tencereyi alıp hurdacıya satma uğruna onu mezarındada rahat bırakmazdı) sokağa çöp varillerinin yanına varıp onu yavaşça birinin içine sessiz sedasız yerleştirdim son görevimi yerine getirmenin huzuruyla tekrar eve vardım ne zaman uyumuşsam uyumuşum uyandığımda bir rüyanın son karelerini görüyordum oda şöyle bir şeydi bu vakitten 4 ay kadar önce illegal yollardan yonanisdana geçiş yapmıştım burda ayrıntı detayına girme istemiyorum da o günün şartları öyle gerektiriyordu

seddenin başlangıcıyla izinle girilen çeltik tarlalarını ergene çayını geçmiş güvenlik bölgesindeki bir tarafta türkçe yunanistan cumhuriyeti sınırı öte tarafında ingilizce ve yunanca türk sınırı yazılı tabela bitiminde iz tarlasına vurmuş meriç kıyısına gelince sigarayı karanlıkta ışığı görülmesinide önemsemeyerek boyu insansızlıktan iki metreye çıkmış hardal otları arasında yakmış şurda son cigara içişim diye tüttürürken içimdende - ulan yağrin köyünüze gittiğinizdede sınırdan guş uçurtmadık diye ammada böbürlenirsiniz haa diye kıs kıs gülmüş elbiselerimi bi kaç günlük yiyeceğimi sigaralarımı neyin poşete kokutmasın diye ayakkabılarımıda ayrı bir poşete koymuş ağızlarını bağlamıştım genişliğine bakıp fazla derin olmaz diye düşündüğüm meric nehrinin kiremitci salih köyü ayağından hemde türk askeri birliğinin 50 metre solundan girdiğimde aylardan nisan olmasına rağmen su buz gibiydi 3-5 metre gitmemle karnıma iki adım taa atınca göğsüme gelen su 7-8 metre sonra boyun hizama gelince akıntı beni güp diye yatırmış yavaşça ayaklarımı şapurdatıp poşetli ellerimle gurbağlama yüğzmeye başlamıştım ve daha 100 120 metre lik karşı kıyıya çıkana değin akıntı beni 400 metre kadar ipsala istikametine sürüklemiş kıyıya vardığımda yunan birliğinin tam kucağına çıkmıştım çam ağaçlarının dibinde oturmak için ahşap masalar sıralar vardı arkasında askeri birliğin kamuflaja boyanmış binaları barakaları kulelerdeki projektörlerden fışkıran ışık hüzmesi türk tarafından tcdd treninin geçtiği demiryolu köprüsünü aydınlatıyordu ( tcdd selanik ekspresi sirkeciden aldığı yolcuyu iksantiye kadar götürüp bırakıyor dönüşte selanikten gelen vagonları bizim şimendifere takıp gerisin geri uzunköprüye bırakıyordu ) ben ne olup olmadığını bilmediğim akıntı aşşağı ipsala tarafından değil gece karanlıkta takip edeceğim demir yolu tarafından gitmeye mecburdum dişlerim takırdaya takırdaya elbiselerimi ayakkabılarımı giydim başımın ıslaklığıyla elbiselerim az ıslandı tir tir titriyom soğuktan daha ısınamadım ağaçların arasından pısa pısa sürüne sürüne ilerledim bir yolun karşısına geçtim ( haalaa birliğin içindeyim) ha şimdi çıktı yonan nöbetçisi devriyesi ha çıkacak dilini dişinide anlamam - la durun teslim oluyom desemde annesinin hatırını soruyom zanneder vurur zağten bize sınırda jandarmaykan öğretilen önce vur sonra dur çekersin olmuştu yolun garşısına geçmemle çam ağacıda bitti gölgesinden yararlanacağım ama projektör hüzme alanındanda yol kenarındaki yüksek toprak yığınını geçmemle kurtulmuştum ( karanlıkta bu yığın nesi niye bir sıra halinde gidiyo diye düşünmemiş düşünecek vaktimde yoktu ne olursa olsun deyip dalmıştım ) ve hafif ayışığında biraz ilerileri seçebiliyom önüm dümdüz şu saatden sonrada yonan gavuru bana dur çeksede durmam bi goşu goşar şerefimle haysiyetimle ölürüm yaa allah bismillaah mukadderat.... herşey gader gısmet.. ayaklarımın toprağa saplanmasından iz tarlası sandığım tarlanın bitiminde az ay ışığında tel örgüleri gördüm ve şaağyet onun dibindede nöbetçi yoksa( yüksek nöbetçi kulubelerinden birinin silüeti 200m kadar solumda, sağ yanımda köprünün aydınlanan ayağınca ışıldayan raylarda aşağı yukarı o mesafedeydi demriyolu köprü başlayım ağzında nöbetçi olur diye ikisinin ortalamasını alıyordum kalbim gürp gürp diye çarpa çarpa korkunun ecele faydası yok diye diye son 5-6 metreyide dümdüz yürüyerek telin altını sürünerek geçtiğimde bir rahat nefes almış ardıma baktığımda altından geçtiğimtele iliştirilmiş tabeladaki yunan alafbetesıyla yazılmış yazı üstünde şablonla basılmış tuhaf çizim bir asker kepi giymiş asker yüz silüeti tuhaf çizim asker tüfeği ve onun yanında büyükçe bir mayın patlama çizgi efektleri ... kendi vatandaşı bizim oyana geçse onu uyarıyoda bizimki bu yana geçince kendisine sığınıp teslim olmazsa komşu diri istemiyo anlaşılan zağten bu mayın muyun müslüman mahallesinde pek satılmaz ve gariptirki bunlara en çok basanda bizim çocuklardır güneydoğuda bağdatta kabilde dünyanın değişik yerlerinde her biri günyüzügörmemişmasumçocuklarderneğiorganizasyonu' na kayıtlı sayısız bizim çocuklar basa basa havaya savruldu bunlar daha sonra baharın çiğ tanesi olarak toprağa düşerler yeni kavgalarda biir ölür bin dirilirler.....

işte o gün rüyamda görüp aklımda kalan son karelerde bu asker silüetleri can bulmuş o tuhaf kepleri tuhaf tüfekleriyle sağa sola kurşun yağdırıyor anlaşılmaz şekilde bağırışıyorlardı hayırdır inşallah deyip kalktım abdala maalum olurmuş .. o gün akşamı zor ettim biladere telefon açtım bahar yengem çıktı

- laa muşdumu isderüüün ( müjdemi isterim anlamında) - dime gıı issahmı? (gerçektenmi sevgili yengeciğim doğrumu söylüyorsunuz anlamında yengemin şiiveyi zeklendiğim terimlerle)

hah hah haaaayy gıvandunmu? yaaa .. yaa.. ( kendine has bestek bestek gerekliş gereksiz gülme efekti ve evet anlamında yaa. yaa. sı) .. aradula bööön zabah irkenden buraya gelsün didüle ihi nireyse ben aağnamanda örüsgerlideymiş iih hih hih hiiiy ...

ertyesi gün sabah erkenden rüzgarlıya büroya gittim büronun önünden ben ve diğer kafile elemanları doluştuk taksilere öveçlerde ana firmanın önünde indik herkesin ismi okundu işlemleri yapılıp işçi bulmaya gidilecek benim isim yok neslihan hanım dediki paris caddesindeki yerimize git tayfun beye sor niye yazılmamış diye dedi kavaklıdereye vardım paris caddesinde tayfun beyin kata çıktım tayfun bey otur şuraya pan dedi seni göndermedim pasaportunun gününün bitmesine 15 gün kalmıştı dedi - ben orda uzatırsınız diye düşünmüştüm dedim - yaa inan orda uzatması çok problem uzatmadan oturum alana kadar süre dolacak sen şimdi pasaportunu al uzat kimseye verme doğru bana getir ben seni 2 hafta sonra gönderecem dedi gittim emniyet sarayı pasaporta işlemleri yapıp bozdurduğum dolarınan parayı yatırıp üçgün kimlik yerine geçecek kaatparçasını aldım üç gün soona geldim herkese pasaport dağıtılıyo bana yok kaağdımı uzattım oraya buraya yolladılar en son yolladıkları senin takıntın var git kazaana düzeltdir ordan da bize kağıt getir dediler pasaportunu alıp alamayacağını bilahere değerlendirecez dediler vardım bizim gızılcahamama adliyede hakim bayan 56. maddeden( pasaport kanununa muhalefet) uzunköprü adliyesinin kanun gereği edirne teme sevki dosyasına ekli tem' in terorist faaliyetde bulunmadığı anlaşılmıştır evrakına atfen ve cumuk uyarınca serbestisine mahkeme masrafı 350 gaymanın sanıkdan tahsiline ..cart curt.. okudu malmüdürlüğüne parayı yatırdım karar kopyayı aldım ertesi gün pasaport şubeye verdim kopyayı okuyan komser eyi bi süzdü beni tepeden tırnağa zarfın içinden pasaportumu çıkardı yüzüme sert sert baka baka mühürü sayfaya bastı şırrak diye masanın üstüne koydu .. uçarak paris caddesine varıp tayfun beyin odaya süzülerek indim - tamam pan sen şimdi benden haber bekle bir aksilik olmazsa seni 2 hafta sonra şu gün diğer kafileyle gönderecem dedi .. efendiler takdir edin zaağten tıığ teber adamım sağı solu akrabaları çarpıp evrak düzdüm 100 dolarım vardı yolda yerim diye diş tırnaktan yemeyip içmeyip köşeye koyduğum onuda pasaport uzat mahkeme şeysi yatır yol parası vere yetmedi gine tığ teberim ertesi gün işçi durağında işe gidemedim bekliyorum kalabalık azalınca birini gördüm bu benim 1buçuk senedir aradığım adamdı ...ordulu mehmet saygut..

bu beni bir işe götürmüştü 4 gün çalıştık sincanda enson gün kamyona yükledik iskeleyi dmaperle müteahitin evin öne dökülecek geç saat kış günü mütaahitsaygut şantiyenin galfa otudula şoförün mahale bana yer kalmadı mütaahit dedi al şu yol parasını yenimahalleye büroya gel hesabını orda görüyüm üstümde fazla para yok dedi bu saygut denen atıldı yaahu oraya gitmesine gerek yok ben senden alır sabah buna veririm kaçmadık ya dedi ertesi gün durakta bunu bekledim iş çıktı gitmedim para alacam diye ha geldi ha gelecek ararım bu yok ertesi ondan ertesi yok yenimahalleye büroya gittim mütaahit yemin billah etti parayı sayguta verdi hatta 400ü azımsadı dedi ertesi gün bir yüz daha verdim 500 gayma verdim dedi ( o zaman işçi yevmiyesi 100 bin liraydı 4 gün lüğüm 400 lira saygut geç saatlere 7ye 8e kadar çalıştık bir yevmiye daha verecek diyor diye güya ben öyle söylemişim gibi bir yevmiye daha alıyor) telefonunuda verdi saygutun gittim telefon açtım bir bayan çıktı ben onun komşusuyum ne vardı dedi kendisini veremezmisiniz dedim şimdi yok o köyde dedi birkaç gün sonra aradım ne vardı söyle ben söylerim o şimdi burda yok dedi daha sonraki aramalarımda burayı arama ben iyilik yaptım ona bi acil ararlarsa diye telefonumu verdim diye sana niye telimi veriyo - gı abıla bi adresini ver bu adamın başka şey istemiyom senide aramam diyom adresi vermiyo... 1 ay neyi geçti saygutu gördüm sabah durakta paramı istedim - ben kendi paramı alamadımki senin paranı alıyım dedi benim paramıda vermedi dedi - ey o zaman kalk gidelim dayı senin parayıda alak benimkinide dedim - o şimdi burda değil sakaryadaymış akşam telefon ettimde şu gün geleceğmiş gider beraber alırız dedi ... o gün şeytan dürttü gittim yenimahalledeki büroya baktım mütaahit içerde yaa aga senin saygutu gördüm bugün de kendi paramı alamadımki seninkini alıyım diyo dedim bu hemen büronun kapıyı kitledi yürü dedi arabasını açtı atla dedi bunlan atladık arabaya ulusa geldik ....ulusta hükümet caddesinde doğunun kürtleri çorumlular yozgatlılar bölüm bölüm alacalılar iskilipliler sungurlular kısım kısım ayrılır geçi davarıyla goyunun birbirine karışmadıkları bir arada otlamadıkları gibi bunlarda birbirine karışmaz bu orduluların durduğu maaliyenin binanın oraya vardık ordulular orda hepsi tanıyo bu mütaahiti el sıkışıp hatır sormalar hayırdır dediler köylüleri beni göstererek - yaa çocuğun parasını vermemiş saygut denen ganubozuk ona geldimidi dedi -vallaa sabah burdaydı dediler - söyledi çocukta sabah burdaymış gidip kendine vermedim de bendede var kabahat o şerefsize verdim şimdi paranın üstüne yatıp bide para mara vermedi mütaahit diyormuş ordulular bana döndü - arkadaş bu adamda para kalmaz da o saygut deneeen ... başladılar bunu çamaşırları dökmeye bi adamın karısıyla dost hayatı yaşıyomuş şimdi orayı burayı çarpıyomuş şuraya şunu takmış burda bunu yapmış ...mütaahit - yaa sizde bir yardımcı olun buna bana döndü - onu gördüğün yerde bana haber ver eğer ben onun burnundan fitil fitil almazsam o parayı cebimden bir daha verecem sana dedi yeni mahalledeki büronun telefonu verdi gitti ordulular- ali ağa mert adamdır da ah o saygut yokmuuuu... dediler .... o günden sonra ben değişik nedenler iş güc nedeni ulusta fazla kalamamış sonrada bunu görememiştim ama bu gün işte karşımdaydı inşaat işlerini bırakmış nerden edindiyse bir testere bileme tezgahı makinesi edinmiş üstünede şöyle yazmıştı özen iş bileyicisi ordulu mehmet usta her tür bıçak testere bilenir başkaları gibi üstünkörü değil garantili itina ile bilenir .. diye yazmıştı vardım yanına - dayı dedim şu benim dört yevmiyeyi ver dedim kaşını gözünü oynattı sen kimsin ne istiyon gibi ne yevmiyesi dedi hani şurda çalıştıydık senle ..dedim - bir buçuk sene geçmiş yevmiye de yevmiye .. git kime çalıştınsan ona var dedi -dayı dedim bunun bir buçuğu 15 senesi olmaz hak haktır ölüm var kalım var sen şerefli insan olmak zorundasın dedim - hadi get ordan zır zır zır senimi dinleyecez işim var gücüm var hadee. dedi ses etmedim pekağla unutma bunu dedim

eve vardım volkmeni çıkardım ... o gün sabah mütaahite bir telefon edecek bürosuna gidecek param yok canım müthiş sigara içme istiyo tanıdıkların çoğu dağıldı tanımadıklar bir yana her tanıdıktanda sigara isteyemem ben .... volkmeni itfaiyede 60 kaağda okuttum ulusa vardım saygut orda bir ara bu kalktı karşıda hacıbayrama çıkan yolun alt duvarına utanmasızca hayasızca su döktü .. efe efe döndü tezgahının başına geçti çakı bıçağını çıkardı onu bileyledi ..

güvercin sokağa girdim orda yıkıntı evler arasında işime yarayacak materyal aramaya giriştim yıkıntı arasında dirseğini gördüm bir su borusu çekmeye çalıştım ııh .. etrafının kerpiç tuğla taş toprağını temizledim tekrar asıldım L biçiminde çıktı geldi toprak altından yatay çıkan bölümün uzunluğu uygundu bu dirsekli tarafdan bükerek orayı çıkardım pas çamuru temizledim bir eski gaste bulup gasteyi uzunlamasına açıp boruyu yatırıp rulo şeklinde sardım hükümet caddesine çıktım telefon kulübesinin ordan çaktırmadan saygutu dikizliyom bir ara bunun yanına biri geldi bu buna çay söyledi oturmuş arkası dönük koyu hararetli bir sohbete girdiler bunlar saygutun arka dönük ağır ağır yaklaştım arkama baktım bir yüksek topuklu ayakkabı giymiş bayan tık tık ardımda .. onun bu dehşet sahneini görmesine gönlüm razı olmadı yüreğim elvermedi iyice hız kestim bu dengimden geçti bu arada 2-3 metre kaldım sayguta gazete kağıdının hacminin hız üzerinde olumsuz kelle üzerinde yumuşatıcı etkisini hesap ederek rulo gazeteyi sol elimle tutarken boruyu sağ elimle kılıcı kınından çıkarır gibi zarif bir hamle ile çekip çıkardım ardıma son kez bir kolaçan tenha uygun... saygutun tam bir metre arkasında beyzbol sopasını düşünün ... boruyu önce alabildiğince sağa boşluğa salıp onun kafa tepe ile ense bitim noktası arasında büyük beyincik ile küçük beyincik loplarının kesiştiği alana nişan alıp gözümü kapatıp bi gondik çektim.. gözümü açtığımda fotoğraf karesi gibi o an kaldı hafızamda boru uc kısım az bir sağa eğilmiş bunun kafa maliye binanın duvara doğru bükülmüş çay bardağı yerde şıngırdamakta muhatabının donuk bakışı benim üzerimde yakındaki ayakkabı boyacısı şaşkın bunun sol el yerde dayalı yıkılmamak gayretiyle sağ bardağı düşürmüş eli vurulan nogtaya götürmeye çalışıyo o kare kaldı hafızamda... sonra vınlayıp sola sapıp hükümet konağının bahçeye boruyu fırlatıp ismetpaşa girişte hükümet konağı bekleyen polis kulubesinin orda az bi hız kesip selvi taksinin orda öndeki taksiye boşmusun diye bile sormadan dışkapı ssk dememle şoför bastı gaza iyiniyetiyle hasta yakını filan sanıp kapı önüne kadar bıraktığı bir oldu ordan gölbaşı dolmuşuna etbalığın orda inip batıkente teyzeme kapağı attım .. saygutun mucize eseri sağ kalsa bile tam teşebbüsten dünya başımın ağrıması bana tuzluya patlardı.. ertesi gün dışkapı işçi meydanından işe gitmeye çaba sarfeddim bi volkmenin paraynan olmaz az para biriktirmeli yol için .. akşama kadar her geçen polis arabasından ürktüm akşam hava kararınca eve gizliden giriyom kahveye dışarı çıkamıyom 2 hafta böyle geçti artık çatlıycam o gün bi kahveye çıkıyım az bi acans dinleyim soona da postaneye gidip bi yengeme tel açıyım dedim akşam hava kararmasına yakın karakolun karşısında otel villanın orda bi kahve va kahvenin önündede açık alan .. bi gaç masa sandalye atmışla içerden kaaveden servis yapıyorla bi çay söyledim ön masaya oturdum acas izliyom yan masaya oturan bişrini gördüm o sıra bende gömlek cebimden caara çıkardım yakıcamda çakmaağ bakıyom gömlek cebimde yok acaballaam pantul cebimdemi karıştırıyom cebleri ııh galiba evde unuttum bu yeni gelenin yüzüne baktıım yokta elinde yarıya gada içilmiş cuvarasının dumanına odaklanmış gözlerim galktım ayağa abey bi ataş bi ataş dedim yürüdüm yanına daha yüzüne baktığım yok gine sigaraya bakıyom uzandım ateşe hareket yok bakışlarımı yukarı yüzüne kaldırdımonunda bana baktığı duyduğu yok televizyonda haber acansını izliyo başına dikilmem bunun başını çevirmesiyle gözgöze geldik saygutla .. bu sigarayı uzattı ben yakarken kafamın içinden ışık hızıyla düşünceler geçti bunun kafaya boruyu vurduğumda arkası dönüktü bakalım ben olup olmadığımı biliyomuydu? sigarayı iade ederken işi iyice pişkinliğe vurup büyük soğukkanlılıkla - dayı sağol ateş için inşallah bi gün benim dört yevmiyeyide verin dedim bu - sen sen burda bekle seni garagola gidip polise yakalatmayanın ta .. .. dedi anafartalar karakoluna doğru baş aşşaa inerken ben hemen vınladım büyük postaneden tarafa bu gün haalaa merak ederim saygut benim vurduğumu biliyormuydu ? sigaranın ateşi gayrı ihtiyaarimi vermişti? yoksa bilmiyorduda ( ki bir iki sene sonra duraktaki işçilerle aile hayatından aile hayatındaki ufak tefek kaçamaklardan bahsediyoruz konuşmacılardan biri lafı testereciye getirip testerecide adamın yuvayı yıkmış adamın hanımıynan dost hayatı yaşarken adam geliyo bunun arkadan boruyu bunun gafaya geçiriveriyo diyince .... ben hiç bozuntuya vermeden - vay namussuz ahlaksız testereci vay nası yıkmış adamın yuvayı haketmiş ama deyince efsaneyi bide onların ağzından farklı versiyonda dinlemiştim) bana gözdağı verip ( ki 4 günlük çalışmamız boyunca karakolda tanıdığı polisler olduğunu komser akrabası olduğunu bir şahsın onu bir süredir tehdit ettiğini tanıdığı polislere onu yakalatıp akraba komsere havale edeceğini filan anlatırdı bu) dört yevmiyemin üstünemi yatmak ve o an için benim onu cezalandırdığımdan habersiz o an için elimden kurtulma maksatlımı karakola doğru inmişti içeri girmişmi girmemişmiydi bilemiyorum ... amaaan 15 sene zaman geçmiş ne olduysa o olmuştur işte ... postaneye varınca kart alıp tel açtım gul bunalmayıncası hızır yetişmezmiş bahar yengem çıktı - böön aradulaa zabah irden öveclermi ihi nireyse oraya gelsin didile böön gelde bizde yata ga bi taa nerde görem dedi taam geliyom dedim iki dakkada varacağım eve son gün gaza belaa olmasın diye denizciler bedderesi neyi dolanarak gizli saklı girdim valizim zaten derli toplu hazırdı pikniktüpümü çay şeker bi bekar evinde noolu biki ıvır zıvırı doldudum asma kiliti de aldım ev sahibi boşaltığımı anlasın diye ardına kadar kapıyı açtım .. yazık kirayıda peşin iki gün önce vermiştim .. yıbanın ordan sanayiye daldım şentepe dolmuşu biladerin eve attım gööğdeyi yenge sofra kurdu çay may faslı - amaaan pan ebe itmüşleyün çarçaputadamı para vürem gaylı yaryamar güyerüz dedi ( amaaan babaannemizin söylediği gibi üstümüze yeni elbise almak yerine eski elbiselerimiz üzerinde biraz değişiklik yapar yeni hale getiririz demek istiyo çamlıdere ağzıyla okul yüzü hayatta görmemiş cahil yengem) biladerden artan sürten fanilaydı kışlık dondu bacaama buldu buluştudu valıze tıktık .. - zabah gaçıp neyü gidme gayfelti idekde öyle giden dedi yerimi açıverdi - hadi allah irahadlug visün gardaş yat uyu gündoğmadan ne doğar dedi çıktı .. sabah kahvaltı yaptık biladerlen vedalaştık yengem sokağa gada uğurladı - Allah yolunu açıg edsin gardaş mevlam iyilerlen garşulaşdusun kimsemiz yog allahdan gayrı naapam dedi sağluunan get sağluunan gel allah işünü gücünü rasgetüsün dedi .. öveçlerde tayfun bey bizi aldı içerde sözleşme neyi imzaladık saat bir gibi iş bulmada buluşak arkadaşlar dedi iş bulmada işleri hallettik akşam altı gibi öveçlere döndük otopos geldi midyat koç diye bi döküntü otopos tayfun bey yükleyin valizleri arkadaşlar dedi ben attım valizi 28 tane antepli fayanscı 9 kütahyalı düz işçi 1 kayserili düz işçi 2 aksaraylı tesisatcı bir ankaralı elektirikci var valizi attıkdan sonra binmek için kapıya yanaştım anteplinin biri naapıyon dedi naapacağa varmı otoposa biniyom dedim - moskovaya kadar bu otobüslemi gidecen dedi ya neynen gidecez yürüyerek gidecek hağlım yok dedim - iyozaman sana iyi gitmeler dedi bu baktım bunlarda hiç hareket kıpırtı yok tayfun bey tekrar söyledi - haydi arkadaşlar ne bekliyorsunuz binsenize. diye bunlar - şefim bu otobüs eski döküntü buna binilirmi biz bu arabaya binmeyiz dediler tayfun bey - döküntü olurmu yahu biz her zaman bu arabayla götürüp getiriyoruz bundan başka arabamız yok ki - iyozaman bizde binmeyiz de gitmeyizde tayfun bey etmen gitmen dediysede bunlar nuh diyo nuhun angara makarnası demiyo en sonunda tayfun bey - bakın arkadaşlar o kadar masraf yaptık vize aldık - şefim bi tek senmi mesaarif ettin bi antepden şuraya biz gaç gün - ey o zaman bin gidin arkadşım - yok ölallah gitmeyiz - arkadaşlar bu araba bir kişiyle de olsa gidecek binen binsin binmeyenden vize masraflarını keserim dedi bana dönüp atla pan dedi ( daha o ana kadar içeri girmemiş kapı önünde bekliyom bunları izliyom) içeri ön tarafa bi yere kuruldum bu antepliler öveçler aşşaa ellerinde valizleri inmeye başladılar kütahyalılar ikiye ayrılmıştı bi bölümü gidelim bi bölümü gitmeyelim gidelim diyenler gitmeyelim diyenleri ikna edip çevirdi bu anteplilerden biri arkadaşlar etmen gitmen deyince yaa sen gitme istiyorsan git seni çeviren mi var biz gitmiyoz dediler 28 antepliden tek o döndü ötekiler gitti aksaraylılar zaten gitme yönünde bir eylem yapmamış seyirci kalmıştı onlarda bindiler angaralı elektirikcide bu zaten ordaymıştı ismi aydın izin istemiş bu gittiğinin 2. ayı 2 ayda izinmi olu demişler buna bu işim var diye diretmiş izin alamayıncada çıkış vermiş bunla birlikte çıkış verenlerden biri arenaya firmayı şikaat ediyo şöyle kötü böyle pis firma para vermiyo da felan diye bu elekdirigçi aydınında adresesini veriyo gidin ona da sorun diye arena ekibi geliyo kamera mümera diyorlar firma için şöööle bööle diyorlar doğrumu diye bu- yoo diyo gayet iyi firmaydı benim işim vardı gelmek zorunda kaldım paramı kuruşu kuruşuna yatırdılar diyo ekip gidiyo bu tel açıyo firmaya böyle böyle dediler diyo - peki sen ne dedin aydın onlara diyor firmadakiler ben sizin iyiolduğunuzu kötülüğünüzü görmediğimi söyledim işim vardı çıktım işlerimi halllettim dedim sağol aydın diyorlar işlerin hallolduysa çalışırmısın gene bizle diyorlar ne demek efendim diyo bu şimdi gine bizle gidiyo mosgovaya... tayfun bey yolda yiyecek içecek almamız için aydına biraz para verdi pan bir yardımcı oluver aydın ağbiye alışverişte diye bana tembihledi hepimizle el sıkışıp hayırlı yolculuk diledi kapı kapandı ... sabah isdambola vardık ardından edirneye yakın araba bozuldu bi tamirciye gidene gadar gıdım gıdım kah iterek kah çalışıp az yokuşta vites boşta güç bela tamirciye götürdük muavin fazla dağılmayalım arkadaşlar diyo .. orda tamir hane önünde bekliye bekliye ağaç oldum bi ara iki sevgili gelip gövdeme isimlerini yazdı bi it geldi bacanı kaldırp paçama işedi bi inek uzun süre beni koklayıp gölgemde yayılmıya başladı millet uyanık kahveye neyi gidiyo çay içiyo geziyo tozuyo ben ya şimdi giderim araba yapılırda burda galıverirsem telaşı bekliyom tam beş saatte tamir edilip gidenlerin kimi yok onları bekle yaa nerdesiniz bilaağder hadin ... enson kapı kuleye vardık valiz pasaport kontrolden önce aydınla alışverişimizi yaptık aga deim bi beş- altı dene kızarmuş tavuk alalım yolda hep patlıcan konserveyle olmaz dedim bozulmazmı dedi bozulana kadar yeriz dedim o 60 tane demişti 30 indirtip konserve patlıcanı kalabalığız 10 tane alalım dedim peynir zeytin helva ıvır zıvır artana kola şaşal su fantalar aldık kumanya tamam polisler bizim valizleri aramadılar yalnız pasaport kontrolünde en çok benim pasaportta takıldılar bunun böyle olacağını bildiğimden en sona kalmış korka korka en masum yüz ifademi takınmıştım memur amirini çağırıyo kimliğime ayrı bakıyo pasaporta suratıma bi ara öyle konuma geldimki la mosgovasının neyi isdemiyom pasaportumda sizin olsun yeterki beni bi bırakın koyverin gidiyim raddesine geldim artık pasaportun ilk vize sayfasında alaman gavurunun kırmızı işlem mührü vardı .. ona gafayı daktılar birde 56.nın sabıka olarak işlenip bilgisayarda gözükmesi geçmişteki dalgalar felan en son bunlardan ben hepsinden yırttım dedim iyi tamamda dediler acaba pasaport temditi sahtemi değilmi bakmıyalım mı dediler estaağfurullah dedim ne haddime en son verdiler pasaportu mühürleyip öteki arkadaşlarda sordu ammada beklettiler seni dediler problemmi var dediler - yok bişii dedim kurulduk otoposa polisler 30 -40 kadar romen rus hayat kadınını bizim otobüsün yanına getirdiler şoföre 40 kilometre ötede bir yerde bulgar makamları sizden alacaklar bir restoran var orda bırakın onlar sizi karşılayacak şu çuvalıda onlara verin onlar sizin plakayı otobüs adını biliyor biz bildirdik dediler .. daha kadınlar aşşağıdayken bizim otopostakiler her biri ikişer oturmaktan çekilip her biri bir koltuk paylaşacak şekilde dağıldılar koridor tarafına oturuyorlaa bayanlar güya yanlarına pencere tarafına oturacak .. aşşağıdaki kadınların bazısı bi iki itiraz neyi edecek oldular bizim polisler bunlara çat pat iki vurup saçından tutup zorunan neyi bindirdiler muavinin oturun demesini saymadılar bizimkilerin yer teklifini reddeddiler ben bile tüm içtenliğimle sit davun piliiz neyi didim ııh burun kıvırdılar tekrar yerime geçtim baktım otumuyorlar... kapı kapandı demir engel direk kalktı iki bulgar görevli girdi muavin arkadaşlar pasaportdaki transit bulgar vizesini .. bulgar görevli sözünü kesti yooo yoo gereg yook soföre döndü - komşii bu karileer restoran var kirk kilometir orda birak temaam?? anleştik? dedi şoför tamam söylediler biliyorum deyince - biliyorsun? tamem anleştik gule gule heyirli yoldjulukler dedi yol almaya başladık cümbüş şamata tantana gidiyoz bi yarım saat sonra denilen restoranın orda bulgar askerler otobüsü durdurdu kadınları indirdiler o ana kadar gayet kibar türk halkı iniş esnasında biraz sululaştı taciz edenler el atanlar.. askerler bizim polislerin mühürlü çuval içinde şoföre verdikleri kadınların pasaportsada evraksada teslim edip yola devam bulgarya güzel melmeket her yan yeşil orman çam ağacı gün battı herkes dün geceden uykusuz ama bugün yattığımız yeri beğendik koltukta mayaşıp zıbardık sabah muavin uyandırdığında otopos bulgarya çıkışına yakın orhanın yeri diye bir türk lokantasında durmuştu indik çay tost poğça neyi yidik içtik gine otoposa doluştuk giriştede yaşildi çıkışa vardık gine yeşil orman dağ taş çam tevekkelli değil naim mutlu neyi burdan çıkıyo derken tuna göründü hani nağzımın bi şiirinde - varnadan çıktım yola hava yaağmurlu tunaya rasladım çamurlu çamurlu hey mehmedin oğlu mehmedin oğlu sende tuna olaydın karaormanlardan geleydin başında ak köpükler mavileşeydin mavileşeydin dediği tuna .. işte öyle çamurlu çamurlu akıyodu üstünde gemiler ordan oraya yük taşıyor buna nehir demişlerde derya deniz deseler daha doğru olur . üstünden geçtiğimiz köprünün bitiminde romanya sınırı gümrük kapısı var tam yarım saatte geçebildik tamam gümrük olması nedeniyle trafikde sıkışık gıdım gıdım gidiyozda ginede köprüde çok uzun canııım.. aha paltacı mehmet prut harbinde deli petronun orduyu burda kıstırmış paltacı mehmetin - aha bu beygir yiyenleremi güvenipde geldik gönderecekleri yardım da onların olsun dediğine kırım giray han'ın çok içerlediğinden habersiz çarın ordu önlerinde tuna bataklıkları sağ cenah ve arkalarında osmanlı sol yanlarında kırım tatarları kuşatma altında kırılıp gidecekleri endişesiyle yiyecek stoklarıda bitmişken askerin büyük bölümü osmanlı topçu birliğince kırılırken katerina yengemiz yanına osmanlıca bilen bir nefer ve beyaz bayrağı taşımaya bir nefer daha alıyo ( dikkat edin elçi felan göndermiyo yada bir rütbeli paşasını generalini değil ) .. bizim paltacı mehmet paşanın çadıra gidiyo kocası petronun gerisin geri birliğiyle dönebilmesi için mahiyetlerindeki kaç sandık mücevherattan başka ağır silahlarınında büyük bölümünü bırakacaklarını söylüyo ve o gece sabaha kadar çadırda hih hih hiiiy paltacı mehmet paşayla hah hah haaay büyük kaynarcamı küçük kaynarcamı hep bir birine karıştırırım sabaha kadar barış anlaşmasını imzalıyorlar mehmet paşa yol veriyo katerina delipetro ve ordusu moskovaya geri dönüyo ağır askeri kayıp ve yenilginin ezikliğiyle ..... köprüyü geçip transit vizelerimizi rumenlere gösterip romanya boyunca yol aldık burada güzel yer burada dağ bayır yeşil çayır çimen ağaç yanlız halkı çok pis mecazi anlamda söylemiyorum kir pasak bağlamında yolda bir iki yerde konakladık leş gibi her yer tuvaletleri neyi iğrenç la allahın suyu yokmu dağ bayır su, ama su kullanma alışkanlıkları yok lokantasında sinekler havada uçuşuyo masalar pis bardak tabak pis evlerine bakıyom bizim kasımpaşa ismetpaşa kuruçeşme evleri gibi barakalar hacıhüsrev sitilinde viraneler ne zaman beyasrusyaya girdik düz ovayla karşılaştık kominizmden yeni çıkmış dağılmış devlet bozuntusuydu buralar ikide bir yolu bir askermi soytarımı belirsiz biri kesiyo şoför alışkın buna önce bi paket malboro atıyo gabul etmezse bi taa bu yoldan çekiliyo biz devam ediyoduk minsk yakınından geçtik ukraynadan geçtik çernobilin yanlarından geçtik aman allahım her biri dağ büyüklüğünde beton kaplı parçalanma odaları reaksiyon bölümleri krater büyüklüğünde dev bacalar dev tesis git git bitmiyo 4 gün dört gece... akşam altı gibi çıktık bi ağustos ortası akşam altı gibi vardık moskovaya 4 gün dört gece otur allah otur oturduğun yerde yat uyu koltuk üstünde havasız kokmuş şişmiş ayaklarımız patlıcan konservesi kokuşmuş bıçağı daldırdığınla içinden kabarcık çıkıyo tavuğu aldırdığıma çok sevindilerdi keşke hep tavuk alaymışınız dedilerdi sindirim sistemi bozulmuş beyaz rusya ukrayna bozkırlarında şoföre hele gardaş bi dur deyip araziye ak pak donlarımızı çıkarıp çömüp yayıldığımız bir oluyodu gelen geçen arabalar bize baka baka allahdan moskovaya yakın kayın ormanları biryoza ağaçları vardı bu yolardan öyle geçtik sonra uçak neyi ucuzladı karayoluyla adam götürme işi kalktıda millet kurtuldu onca sıkıntıya rağmen ginede özlüyorum oraları .. o yollları diyom deveylen deve sırtında üç ayda alabilirmiyimki bilmooorum bilemooorum saygıyla ey halkım gafanızı ağrıttım belki az buçuk tarih neyi anlatırda mektepde neyi faydası olur iyi not alırız diye girdiydiniz bir umutla sizide hayal kırıklığına uğrattım ... kelin merhemi olsa başına sürer tarih dersinde yediğim dayaklarıda bilaahere anlatırım galın saağlıcakla imzaa fakir .. smile.gif

Share this post


Link to post
Share on other sites

Türkdili Dilbilgisi Dersi Gramer

 

smile.gif yaa şimdi gerçektende... bakınız yonan gavuru lisanına gramatika: ölçüm biçim hesap kitap işi

gramer: bir dil kuralları bütünü o dilin ölçüsü hesap kitabı

 

varlıklara ad olan kelimelere biz kısaca isim diyor yok efendim özeldi yok cins isimdi bunlarıda ayrı ayrı cinslere ayırırıyoruz misal : taze fasulye bakınız fasulye cins isimken taze sıfatı ( varlıkların nitelik ve niceliklerini belirten ifadelere sıfat deyip geçeriz) ile birleşince diğer fasulyelerden ( çalı horoz edremit ayşegadın ) kolayca ayırt edilen bir tek fasulyeye isim olmuş hattaaa yeşil (gök) fasulye diye adlandırılan gurup içinde bile en tazesi olan daha açık ifade ile az önce toplayıp getirdiğin bir etek dolusu fasulye içinde dalından en son kopardığın dolayısıyle en taze olan fasulye burda özel isim niteliği kazanır diğer özel isimler : çin caponya türkiye oya kaya ali veli sarman tuzgölü karakaçan ağrıdağı vee bee...

bunun dışında belli bir guruba isim olmuş isimlerse cins isim olarak nitelendirilir ör: koyun keçi sığır davar alman ingiliz papatya tavuk gibi...

yaa şimdi gerçektende .. tavuk cins isimdir örnek lokantaya gittin siparişi verdin senin önüne konulan ister büyükadadan sapanlarla avlanan bebe beliğin elinden üç beş kuruşa satın alınmış martı isterse yumurta çiftliklerinde erkek olduğu için iskartaya çıkarılmış 40 günlük civciyken lokantacıya satılan horoz olsun o tavuk diye adlandırılıp kanatlı kümes hayvanları kümesi içinde bir tür bir cins için cinsisim olur bknz diğerleri: ördek kaz aligülücokcokcok...

haa.. gidersin adam gibi satıcının kümese - ben şunu istiyorum bilader aha şunu kesiver dersin tavukcu - hangisini efendim şu sarı tüylüyümü? şu beyaz gül ibikliyimi? der.. - adı gül ibikmi o beyazın? hah onu istiyom dersin onu kesiver dersin satıcı keser alırsın burda gül ibik özel isim olmuş olur bi şekilde..

birde birleşik isim vardır bunlar az önce söylediğim gibi sivrisinek şeklinde cins ismi olduğu gibi karakaçan gülibibik sarıkız şeklinde özelide olur birleşik isimler genelde bir sıfat ve cins isimle birleşirler sivri diğer cins sinekler içinde bunun daha sivri olduğunu nitelemeye yarayan bir belirtme sıfatıyken sinekse bir uçarca cinsine verilen genel addır hal böyle olunca birde sivri olmayan sinek olduğu sonucu çıkıyorki biz buna kısaca karasinek diyoruz

şimdi yaaa gerçektende enanlışanlıçemişyaylağı kazaası encessurvedekorkmazyılmazdıngırdakbükü vilaayeti yediharptensağsalimçıkmışgözünükırpmazyukarıhacıharmanı beldesi gibi diğer yukarı hacıharmanı beldelerinden farklı onlardan nitelik nicelikce ayrılan bir belde çapında tek ve başkaca delikanlı belde yoksa özel isim niteliği kazanır

biz bu tür özel isimleri nitelerken mutlaka o tür özelliklerin vu varlık bu nesnede toplandığına inanır öyle sanarız söz temsil uğur böceği konsa elimize kolumuzu kaldırır - uuuuç uuuç böööceğiiiim annem sana terlik paaabuc alaacaak der onun bize getirdiği uğurun karşılığını bu mahlukata verdiğimizi düşünürüz hamam böceğinin hamamdan başka yerde yaşamadığını sanır köpek balığının köpeğe yılan balığının yılana benzediğine itikad ederiz gerçektende çağımızda bu tür mentaliteler şu yaşa gelip keçi boynuzunu tadmaktan aciz imambayıldı nasıl bir yemek bilmekten uzak .. o varlığa verilen isimle nesne arasında (bknz obje suje ilişkisi) paralellik olduğuna inanan ortaçaağ kafalarla doludur gerçekten batı dillerinde örnekler vardır adamlar söz temsil kurbaağya isim takarken onun mütemaadiyen vrokvrok vrok etmesinden esinlenip adına frog arıya bakıp uçuş esnasında çıkardığı vızıltı biiiii sesinden aldığı ilhamla bii arabların leylek isimli kuşun yaptığı gürültüye lak lak sesine dilleri dönmeyip leyk leyk derlerken biz türkler bu leyleğin hicazdan gelmesinden dolayı hacı leylek diye anmakta sakınca görmeyip arıyı yaptığı iş eylemle değerlendirmiş bal yapanına bal arısı akşama kadar orda burda hayta hayta gezenine eşşek arısı demişiz dir

batı dünyası gökteki alelade bir yıldıza onu keşfeden gökbilimcinin adını verip halley derken biz bu yıldızın dünyaya çarpıp dünyayı toz duman arkasına katıp kuyruk şeklinde kıyamete götüreceğine olan itikatimiz inancımızla kuyruklu yıldız diye ad takmışız dır... efendiler ey kutsal ötüken ormanı halkı ne gariptirki 20. asrın sonunda japonya gibi yerde tuhaf bir tarikat çıkmış bu yıldızın dünyaya yakın mesafeden geçtiği gün ölürlerse önceden rezervasyon yaptırıp sıra beklemeden direk cennete gideceklerine olan itikatleriyle topluca sarin gazıyla intihar etmişlerdir

inançlar... itikatler.. öyle sanma öyle algılama dolayısıyle yanlış anlama !... o beyne o kafaya daha yaşken hele murç çekiçle kabartma oyma şeklinde işlenmişse ömür boyu çıkmasın diye beyin toplu iğneyle çizilip boyayla çizik doldurulup barutla yakılıp dövme şeklinde enjekte edilmişse... sabit fikirli diye nitelendirip bol bol karşılaştığımız robotekler çıkıyorki orta yere en basitinden manda yuva yapmış söğüt dalına yavrusunu sinek kapmış gördünmü türküsünde sineğin ağacın tepesine yuva yapmış mandanın(!) ( halbuki küçük küçük söğüt fidanları dalları boyu 1 ile birbuçuk metreyi geçmeyen onlar arasına sığınıp sinekten bir nebze kurtulan sahibinin sabah onu bulup almasını bekleyen manda .. malak ise henüz daha çok küçük abisi akıl edemiyo meydanda açıkta sinekler çökmüş burnu göz çevresine kapmışlar yağni) bir kos koca mandanın yavrusu malağı kapıp alıp gökyüzüne doğru uçtuğunu kapıp götürdüğünü sanır o kafa ... ah o kafa o kafaki gece yarısı çobanın yaptığı tarife göre torbağ mevkii yakınında torbağ köprüsünün öte tarafında henüz doğum yapmış mandasını ve malağını almaya giden köylünün kağnıya koştuğu öküzün gece günü karanlıkta torbağ deresine düşüncesi bizim köylünün mundar ölmesin diye kestiği öküzün ertesi gün bir bölümünü kavurma bir bölümünü haşlama yapan köylünün henüz taksitini bile ödemediği dünya para verdiği öküzüne yaktığı ağıtı horon tepilip halay çekilerek oynanacak bir kutlama havası sanır ..

işte bu içindirki türk dilinin yapısının genç kuşaklara aktarılması türkdili gramerinin yeni nesillere iyi belletilmesi büyük önem taşır bizim fikir adamlarımız edebiyatçılarımız aşıklar ozanlarımızın sözlerinin deyişlerinin yanlış anlaşılmaya meydan vermeden anlaşılması türk dilini iyi tanımakla olur ... eğer tanımazsak biz onu karşınızdaki diyalog halindeki muhatabınızın ne dediğini anlayamayacak yada noksan yahut yanlış anlayacak.. bu nedenle kaçınılmaz kavga küslük kırgınlık nihayetindede birlik bütünlüğü bozulacak bir toplum çıkacak ortaya daha türk birliği kurulmadan kurulmuş mevcud birlikte bölünüp parçalanacak işte o için türk halkı diline sahip çık onu iyi öğren hatta senin bildiğin anlamdan farklı anlamı olduğunu idrak etme bakımından lehçet-ül hakayık adlı eseri okuma büyük yarar verir insana saygılarımla ey milletim..

Share this post


Link to post
Share on other sites

oksoperiye mektuplar

 

 

''Paşalarım katı budalalıkları içinde gelip bana erdemden sözediyorlardı - işte töreler bozuluyor diyorlardı . bunun için imparatorluk çöküyor . yasaları ağırlaştırmak gerek daha sert cezalar bulmak gerek aykırı davrananların kafalarını kesmek gerek... ama ben böyle düşünmüyordum - belkide gerçekten kesmek gerek kafaları ama erdem herşeyden önce tutarlılıktır insanların çürümeside insanlara temel olan imparatorluğun çürümesidir herşeyden önce çünkü imparatorluk canlı sağlıklı olsaydı insanların soyluluğunu ateşlendirirdi ve babamın sözlerini hatırlıyorum insanların durumunda kusursuzluktur erdem kusur yokluğu değildir bir kent kurmak istersem serseri ve ayak takımını alır güç yoluyla soylulaştırırım çapulculuğun tefeciliğin yada ırza saldırmanın bayağı sarhoşluğundan başka sarhoşluklar sunarım ona''

 

 

işte senle bu noktada anlaşamıyoruz oksoperi senin sunumuna imparatorluğundakilerin ne denli yatkın olduğu ile ilgili... bir tanrısal erdem olan hüsnü mutlağa ( kusursuz güzellik) en yakın olanla olmayan arasındaki belirgin çizgi sunumu almak için açık olanla o vasfı taşıyanla kapalı olan arasındaki belirgin fark.. hani senin bilboa ağaçların vardı oksoperi hani ufak fidanken koparılıp alaşağı edilmezse kökleri genişleyip her tarafı saracak başka fidanların mesela senin prensinin gül fidanının gelişimine olanak tanımadan gezegeni sarıp çatlatacak olan bilboa ağaçların.. onların yok edilmesi .. budamı önemli değil oksoperi budamı neden değil....

 

'' işte boğumlu kollarıyla kenti kurmaya başlamışlardır gururları kule tapınak ve sur olur zalimlikleri büyüklük düzenden şaşmazlık olur işte kendilerinden doğmuş olan ve yüreklerinde kendileriyle değiştirdikleri bir kent için çalışmaktadırlar onu kurtarmak için surlarının üstünde öleceklerdir bu insanlarda en parlak erdemlerden başka hiç bir şey bulamazsın artık''

 

tüm zalimlikleri bu ise tüm sucları bu günahkar vücudlarını değiştirerek günahsız şehirler kurma inşaasında o şehrin surlarında ölmekse oksoperi elbette en parlak erdem uğruna ölmekte erdemdir

 

'' ama sen toprağın gücü önünde gübrenin çürümüşlüğün ve kurtların kabalığı önünde tiksinti ile burun kıvırıyorsun önce varolmasını ve hiç kokmamasını istiyorsun insandan güçlerinin anlatılmasını ayıplıyorsun ve imparatorluğunun başına iğdiş edilmişleri yerleştiriyorsun onlarda kullanılma yeri bulunmayan güçten başka bir şey olmayan günahın ardından koşuyorlar .. ardından koştukları şey güç ve yaşam sonra onlarda birer müze bekçisi oluyor onlarda ölmüş bir imparatorluğu bekilyorlar''

 

doğru tiksinti duyuyorum ama... bu tiksintim nicelik bakımından.. az gübre çok toprak olsa eriyip kaybolup gidecek ancak her yan gübre olupta toprak kalmayınca yetişmiyor fidan ve ben o fidanı beklediği sürece o müze bekçisini bekçiliğime seçerim güç peşinde koştuğunu bilmem fidanımı güçlü olan birinin koruduğunu bilmem sayesinde ben ölsemde müze bekçisi onıun yerini alacak bekçi sayesinde fidanımın yeşil kalacağını bilerek ölmemle imparatorluğum ölsede kent kurma umudum ölmez oksoperi..

 

''dağ servisi toprağın çamuruyla beslenir ama onu güneşle beslenen sık yapraklara dönüştürür derdi babam dağ servisi çamurun kusursuzlaşmasıdır derdi erdem olmuş çamurdur.. imparatorluğunu kurtarmak istiyorsan coşkusunu yarat onun insanların davranışlarını arıtacaklardır ve aynı eylemler aynı devinimler aynı istekler aynı çabalar yıkacak yerde kuracaklardır kentini''

 

dağ servisinin kusursuzlaşması çamurla mümkün olabilir ancak insanın kusursuzlaşması çamurdan arınmasıyla mümkündür oksoperi...

 

'' şimdi kulak ver sözlerime: kentin tamamlanmıışlık yüzünden ölecek çünkü aldıklarıyla değil verdikleriyle yaşıyorlardı hazırlanmış erzakları birbirilerinin elinden kapmak için inlerinde birer kurt olacaklar yeniden zulmünle onları yıldırırsan inde kurt yerine ahırda sığır olurlar çünkü bir kent hiçbirzaman tamamlanmaz ancak coşkusuz kaldığım zaman söylerim yapıtımın tamamlandığını önceden öldükleri için ölürler o zaman ama kusursuzluk erişilen bir erek değildir tanrıda değişmedir ben kentimi hiç bir zaman tamamlamadım .. işte bunun için kafaları kesmenin yeterli olacağına şüphe ile baktım bozulmuş biri varsa ötekileride bozmasın diye kesmek gerekir elbet içi geçmiş meyvayı kilerden hasta hayvanı ahırdan atarcasına ama kileri yada ahırı değiştirmek daha iyi olur çünkü önce onlar sorumludur''

 

keşke kelimelerin üzerinde oynayıp onların anlamlarını değiştirebildiğimiz gibi insanların yerini değiştirmekle kendilerini değiştirebilseydik oksoperi ne mümkün oksoperi çürük elma hasta hayvan kokmuş gübre pis solucan heryerde aynı ve tüm değişimine rağmen hilkatın değişmez kuralı yedisinde neyse insan yetmişinde o çinde caponyada almanya amerika farketmez burda neyse ordada değişmez oksoperi...

 

'' yola getirilebilecek olanı ne diye cezalandırmalı? bunun için şu duayla seslendim tanrıya tanrım gocuğunuzdan bir parça verin de büyük dilek yükleriyle birlikte bütün insanları barındırayım altında.. yapıtımı bozarlar korkusuyla üstlerini örtemediklerimi boğmaktan bıktım ötekileri ve geçici gerçeğimin tartışma götürür iyiliklerini tehlikeye attıklarını biliyorum ama onlarında soylu olduklarını onlarında gerçeği getirdiklerini bilmiyor değilim''

 

geçici gerçeklik : bu gün gerçek bildiğimizin yarın yok olup gitmesi çürümesi belki dün senin gerçekliğin bu gün gerçek değilse bugün benim gerçeğimde yarın gerçek olmayabilir oksoperi ama üst örte örte örtüyü örterken fırlayan boğazıma yapışmış ellede ben boğulmaktan bıktım oksoperi .. bilboa ağaçları arsında kök salamamaktan salınmış köklerin kurumasından bıktım ve erdem sen ne kadar tamamlayamazsın desende o yapıtı yapmak o kenti inşaa etmekte yada onun ümidiyle beslenmekte oksoperi ikimizin de su götürmez gerçeği kusursuzluğu yakalayamıyacağımız yan yana duran iki yıldızdan birinin iri öteki ufak beriki solgun şu parlak olmuş olması gerçeği aksi zaten tanrılaşma .. kendinden insanlığından çıkma oksoperi .. kusursuz güzelliğin güç egemenliğinle senden olmayanların hakikati erdemi aramasını hem yer altı hem üstünden görünmeden izleme gerçeği erdemse bulamayacağını bile bile onu hakikati arama kuramayacağını tamamlayamayacağını bile bile kent inşaa etme coşkusu ..ve bu çoşku arasında kaybolup yerini yenilere devretme hevesi ne utanılası ne yerilesi insanlığın insan olmanın gereği oksoperi güzel sevgili dostum ... farklı yollardanda arasak aramanın erdemi yoldaki susuzluğu unutturuyor oksopeeri...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok güzel olmuş,daha önce de bir yazınızla karşılaşmıştım.İtiraf edeyim daha önce hiç böyle bir üslupla karşılaşmadım.Devamını bekleriz....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sırtında Kilise Taşıyan Adam

 

agir yukunun altinda ezilmis kambur bedenini topraga sapladigi hacina dayayan sivri disli uzun burunlu cirkin adam alninda birikmis ter tanelerini eli tersiyle silip kemerine bagladigi deri tulumun ipini cozup dudaklarini tulumun agzina goturdu.. kana kana icindeki sarabi ictikten sonra az once dinlenme maksatli yere koydugu kilisesine bakti .. her bir tuglasi kan ve kemikten yaptigi harcla orulup insaa ettigi su binanin icine merak edip girmemisti bile...

binanin efendisinin yuzunu gormek bir yana neyin nesi kimin fesi saglikli bir bilgiside yoktu.. yanlizca daha o dogmadan gunahkar ruhunun arinmasi icin o efendinin kendini atese attigina su sirtini dayayip soluklandigi tahta parcasina civilenip onun yerine iskence gordugune inaniyor; su biteviye tasidigi agir yuku kendisinden sonrakilere devredip yukardaki cayirliga cimenlige cekildigi gun efendisinin onu atesin azabindan koruyacagina inaniyordu..

cok korkardi atesten.. kendi gibi baskalarininda atesten nasil korktugunu bildiginden dusmanlarinin uzerine ates yagdirir sirf kendi kardesleri gunluk uc ogun olan yemek yeme aliskanliklarini dort ogune cikarsin diye karakitadaki ates yanigi cocuklarin ellerinden ekmegini sirtlarindan giyitlerini calar onlari karsi korlarsa ateste yakmakla tehdit eder zulmederdi....

efendisinin " biri sana tokat attiginda obur yanagini cevir" sozunde kafasi cakirkeyif oldugu zamanlar ince bir latife nukte sezinler birinin yanagina tokat attigi zaman hak gecmemesi dengelerin bozulmamasi icin diger yanaginda tokatlanmasi gerektigine inanirdi...

ne garipti su efendisi ... yuku sirtini cok acitmasin diye sirtina bagladigi semer icine doldurdugu kitap sahifelerinde genellikle onun hatiralari olur dunyanin sekiz kose oldugundan sisenin mantari acilmadan icine nasil uzum suyu doldurulabilecegi bu uzumun saraba kimin tarafindan donusturuleceginden tut efendisinin gencliginde calistigi sirklerde nasil hokkabazlik yaptigindan burnundan para cikartip korlerin gozunu actigina oluleri dirilttigine degin sayisiz eglenceli marifetleri vardi...

digerleri oylemiydi yaa... basini goge kaldirdi yanyana duran iki buluttan kara olani ona otekileri hatirlatdi.. beyaz bulutun ustundeki kendi efendisi olmali kara bulut ustundeki karakitadaki kara cocuklarin..

birden usuna onunda kendi efendisi gibi komik yonleri olabilecegi geldi .. yanibasindaki dikenli calinin kuru bir dalini koparip soluklandigi hacin golgesinde sabahki yagmurdan camurlasmis topraga kalin kara kasli kara gozlu kara baslik kara elbise kara potur bir desen cizdi...

eserine bakti .. eserinin eline kara sapli bir yalin kilic ile kara kapli kitap tutusturdu ... sabahki yagmur sonrasi dagilan bulut ardindan kizdiran gunes sicak sarapli basini iyice dondurdu gulmeye kisnemeye basladi ....

vaktiyle karakitadadaki kara cocuklarin bag bahcesinden hasat yaparken goturdugu misyoner ablalari misyoner pozisyonlarinda kara cocuklari projektor gibi aydinlatirken ellerine efendisinin anektodlarindan parcalar olan kagitlar tutusturup kara bir uykuya yatsinlar diye ninniler soylerken ufledikleri suyla yikanirlarsa gunahlarindan arinip temizleneceklerini vaat eder uyustururken kara kafa icindeki bos odaya kendilerinin bile inanmadiklari masallari doldururken kitanin kuzey taraflarindakilerin efendisi hakkinda arastirma yapma luzumu bile hissetmemisler genellikle onun efendilerin efendisi ile yeryuzundekiler arasinda arabuluculuk yapma iddiasinda olan bir tuhaf hezeyana sahip kabile reisi olarak bilmislerdi ...

hic evlenemeyeceklerini bilmelerine ragmen kendi nefsani arzularini dizginlemekte zorlanip gunah islediklerinde kotu olduklarina inanan bu ablalar erkek kardeslerine kabile reisinin kotulugunu belirtme nispetinde reisin bir cok kadinla birlikte oldugu cok arzulu bir reis oldugu yolunda beyanat verdigi icin erkek kardeslerinin sivri disli uzun burunlu adaminda tahayyulu ondan ote gitmezdi..

halbuki o efendi " komsusu acken tok yatan bizden degildir der" toplumlari felakete surukleyen faiz sisteminin iyi bir sey olmadigini saglikli bir nesil icin aile muessesine saygi duyulmasi gerektigini beyan eder ve besikten mezara degin ilim ogrenin der ilim cinde bile olsa gidin okuyun derdi...

halbuki o efendinin yolundan gitme iddiasinda bulunanlarin buyuk cogunlugu asirlarca kor karanlik bir kuyuda sen sensen bende ben dalasina dalip temelinin saglamligindan suphe duyduklari binanin yikilacagi endisesiyle tabu adli gorunmez bir put cikarmis konusmaktan tartismaktan kacinmis putperestlige goturur endisesiyle gorunur put bildikleri cizgiden desenden kacinmisken ; su sirti kambur cirkin adam kendi efendisinden habersiz bi haber adam kilisesiyle ilgisi agir bir yuk olarak onu sirtinda tasimaktan ibaret olan adam o az once islak topraga ciziktirdigi kara olarak tahayyul ettigi kitap icinde yazandan o efendinin sozunden habersiz bi haber adam ilm pesinde kosturup tahayyul yetenegi ile havada ucacak demiri araci olmaksizin ses dalgasini goruntuyu bir yerden diger yere nakletmeyi kafasinda tahayyul edip kagida ciziktirip becermis adam cok degil bes asir once insan bedeninde seytan arar en agir engizisyon cezasi verir dinden cikarir afaroz ederdi.. insan adi verilen mahlukati...

ve bes asir gecmis karakita ve onun uzantilarinda sapkasini cikarip bagdas kurup tefekkure dalma yerine tekerrur eden yegane tepki sirtinda kilise tasiyan adami afaroz edip hakkinda olum fermani vermekten ibaret...

ve bende bilemedim efendiler ey kutsal otuken ormani halkim... o devire erisebilseydim vefatima yakin bir portremi boyaciya yada bir bustumu heykel yontucuya yonttururmuydumki.....

yoksa benden sonra iclerindeki boslugu doldurmak icin ellerindeki ipe siki siki sarilip efendilerin efendisinin kelamini okumak anlamaktan vazgecip onun aydinligindan yararlanmaktan ayrilip o icteki boslugu doldurmaya yeni yeni putlara tapinma ihtiyaciyla resimlerime heykellerime tapinirlar endisesiyle yasakmi ettirirdimki bilemedim efendiler....

nitekim tarihin tozlu sayfalari onlarca putu kiran cekici put edinip tapan uslanmaz yorulmaz putperestle doludur ..

nitekim gunumuzde bile her camurdan yapili adem suretine tapinan bir yana cebindeki yesil renkli kagida koluna boynuna doladigi sari renkli madene sirtindaki kurke kulagindaki son model telefona hayran nice fetisist vardir ...

ve bana dusen sirtinda kilise tasiyan adama olan tum kizginligim uzlasmaz kinime ragmen it urumekle minare yikilmayacagini temel saglam olduktan sonra binanin kolay yikilmiyacigini bilmekte kaliyor...

ve bana dusen benim saygi duydugum mukaddes kabul ettigim degerlerin ayak altina alinmasinda kendimi bu duruma dusurmeden once sayginligimi yitirmeden once onun bana saygi duymasi icin ne girisimde bulundugumu gozden gecirip hangi efendinin yanibasimdaki komsunun ustune ates acilirken avlunun ortasinda yer acip kilise tasiyan adama hizmet edip komsumun isgaline goz yummam gerektigini soyledigini sorgulamaktan ibaret olsa gerek efendiler sevgilerle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

panturk den yeni ve güzel bir yazı daha .Elinize sağlık ,kendi yazdıklarınız adlı bölüme taşınmıştır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Güzel bir konuya, kendine has mükemmel bir üslupla değinmiş Panturk yine, her zamanki gibi...

 

Bize düşen devamını beklediğimizi belirtip teşekkür ve tebrik etmektir. "Nereden, nereye..." sorusu aslında pek çok hatayı sorgulamak için iyi bir başlangıç noktası olabilir bizler için. Bittiğimiz yerden başlamak, küllerimizden doğmak...

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kabiliyete Dair

 

 

herkesden ozur diliyorum su duzeysiz siirimi sizinle paylasmak istemezdim dogrusu ancak benim elimdende bundan otesi gelmiyo... bu gune degin burusturup attigim siirler icinde ginede az guzel gibi duruyo ...umut ederim burda siir yazan arkadaslara -- bundan daha berbat siir olamaz benden kotu yazanlarida varmis ben niye yazmayim diye heves verecegi dusuncesiyle kendi berbat siirimi yaziyom

 

yagdi yagmur cakti simsek

islandi altimdaki yorgan dossek

bir topal keci bir uyuz essek

cayir cimen otlatmaya geldim

nedense bugun sanki duzeldi hava

su cektim bahcedeki kuyudan kova kova

elimde kararmis yanmis bir tava

cin misirlar patlatmaya geldim

sairim elbet kalmam kimseden asagi

tarak vurmam basa surerim kasagi

kul kolen olurum ver su belindeki kusagi

sallanip ip atlatmaya geldim

kelimeleri ozenle yanyana dizdim

elimde suzek guzelce suzdum

ugrasip didinip bu siiri yazdim

dusmanlari catlatmaya geldim

cok hosunuza gitsede siirim

ovmeyin beni elestirin yerin

daha guzel olabilirdi deyiverin

maaruzatim citlatmaya geldim

yazamaz elbette her isteyen buraya

edebiyat isi benzemez pevece boruya

el atip bu hassas konuya

parmagimi siklatmaya geldim

fakir pan bu yetenek sana haktan geliptir

burnunu kaldirma fazla kiymet biliptir

bilki ilham kalesi ardina degin kilittir

az kapisin tiklatmaya geldim

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

Efsun demiş ki:

buda guzeldi panturk, en azindan kisa ....

walla uzun bir aradan sonra ilk defa pantürk'ün bi yazısını baştan sona okudum... sen yeter ki kısa yaz şiir olsun metin olsun farketmez gene okurum

_________________

Aydınlığa direnen kalplere karanlık hükmeder;

Hoşgörüye direnen beyinlere cehalet hükmeder...

 

sey ben ne diyceemi bilmiyom naazik taktirinize tesekkur ederim sevgili efsun hanim sevgili macejaden bey.. inanin korka korka yazdimdi... millet icindeki siir yazma sevkini kirarsam edebiyat bu denli ayaga dustumu diye tepki alirsam diye korkmustum... sagolun varolun degersiz naciz siirime verdiginiz guzel yanit bana ikinci siirimi yayinlama cesareti verdi...

 

KABILIYETE DAIR

 

karga korlar adim sesim duyup

karacahil derler yuzum gorup

rahlemde elifcuzum dil donup

bamburleydi capcuplayabilsem

 

ah mendilimi katlayabilsem

dolasmadan ip atlayabilsem

dal kirilinca yere dusmezdim

maymun gibi hoplayabilsem

 

acikdeniz engin deryalarda

balik olup şiplayabilsem

kramp girip vurgun yemeden

pire gibi ziplayabilsem

 

kanal degistirsem hic durmadan

yerimden kalkipta yorulmadan

dusurup kumandayi kirmadan

televizyonu zaplayabilsem

gecit bulamaz fare kacardi

bocekler baska eve gocerdi

odamda menekse gul acardi

bir duvar kagidi kaplayabilsem

 

gun gelir yurdu salgin sararda

fakir bu derde derman ararda

zehirlenmeyecek bir kararda

şu suyu azcik şaplayabilsem

 

ne isterdimki gayri felekten

kavunu secebilsem kelekten

bahcede bal kokulu cilekten

dalin kirmadan toplayabilsem

 

fakir pan sana huner yeterdi

gitmen terziye paran artardi

bin ayibin kapatir orterdi

igneye iplik saplayabilsen

_________________

ya sev ya sev yada sev

Share this post


Link to post
Share on other sites

iciyorum sebebi var

sambiyelin subabi var

adananin kebabi var

benim neyim var sevdigim

sevdigimin saclari samur gibi

apak elleri beyaz hamur gibi

yapismisim bir nevi camur gibi

cikmam fircalayip silkselerde

selvi boyu uzun bir omur gibi

kasi kara gozleri komur gibi

baglanip ispanakta demir gibi

kopmam miknatisinan cekselerde

yarin kaslari keman yayi gibi

dudaklari kusburnu cayi gibi

durup yoluna kabadayi gibi

vermem kolum kivirip bukselerde

yanagi kizilla gullenmis gibi

kirpigi ortunup tullenmis gibi

gonlum tovbe etse kirlenmis gibi

yunmam kirk tasinan su dokselerde

askindan yanarim bir cira gibi

tuz basilmayi bekler yara gibi

baygin dustum yatarim sara gibi

aymam burnuma sogan ekselerde

sevdigim deri kemik etim gibi

sirtima giydigim ceketim gibi

alismisim ona nikotin gibi

caymam cigerlerimi sokselerde

fakir pan sevdaya tutulmus gibi

ortadan ikiye yirtilmis gibi

yaman yar hirkaya vurulmus gibi

tinmam cuvaldizinan dikselerde

 

sey pardon sukut ikrardan sayilir.. ses gelmedigine gore eh idare eder demek benim siirde .. :) sizlerin siirler kadar guzel olmasada icimde ukte kalacagina hatiralarla dolu bu kervanda bi ufak nokta olsun diye verdim damardan donetskten selamlar ey milletim... :angry:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Panturk sen ne yazsan okuruz...

 

Bazen desteklemedigim fikirlerin de olsa yazilarinda, yine okuyorum buyuk, cok buyuk bir zevkle.

 

Alaninda teksin...

 

Saygi ve selamlarimla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevdiğime

 

 

 

saol aga eksik olma yazamiyoz su sira yorgun argin eve donuyoz aksama kadar soguk yedigimiz insaattan ... istee yenile karlar eridi diye seviniyorduk bu seferde calisma suresini arttirdilar donetsk ten selam herkese bu seferde baskasinin bana oykunup yazdigi yaziyi veriyom

Temelde bikaç kondansatörün saniyede birkaç milyon defa dolup boşalması üzerinden yorumlanmış birkaç elektron yekününün bikaç transistör ve birkaçyüzbin elektron tabancası sayesinde foton dalgalarına ( hem madde hem dalga olabilen iki parçacıktan biri olduğundan... ) dönüştürülmesinden sonra havanın içindeki azotun cüzzi kırılmasından geçmesinin ardından gözümüzdeki korneanın saydam ( fotonların kırılmasına engel teşkil etmeyen yapı... ) yüzeyini aşıp, iristeki kaslar yardımıyla şiddeti ayarlanıp ağ tabakadaki foto-reseptörlerdeki kimyasallar ( ışıkla elekrtron koparma olayının sadece bitkilerde fotosentezde değil gözde duyu hücrelerinin aldıkları verinin kimyasallaştırılmasında da kullanılması olayı ) yardımıyla bir akıma dönüştürülmesi ve akabinde sodyum ve potasyum alışverişi ( ikisinin de + yüklü metaller olduğuna dikkat ) sayesinde 1-0lara çevrilip biyolojik bir bitmap resim oluşturulup ardından öğrenilmiş yargı kabiliyeti ( karmaşık ağ içerisinde doğru veri iletimleri "öğrenilen" düşünce şeklinin oluşturulmuş halidir... ) sayesinde yorumlanıp hipotalamustan yayılmak üzre motor nöronlara yine sodyum ve potasyumla iletilip bunların yanlarına bi de yoldaşlık etsin diye miyelin kılıflar eşliğinde elektrik akımına çevrilmiş halinin beyinciğin ağ yapısı sayesinde ( aynı öğrenilmiş bağlantılar bütünü ) ve omurganın taşıyıcılığı sayesinde ( tabii ) parmaklara iletilmesi ve oradaki serbest sinir uçlarının kaslarda kalsiyum pompasını uyarması bitiminde birkaç demetin birbirine sırayla kenetlenmesi ve iskeleti buna destek "bilmesi" sayesinde tekrar kondansatörlere iletilmiş bir F kuvvetinin klavye diye tanımladığımız şekil üzerine doğru sırayla aktarılması üzerine içerideki iletkenler üzerinden elektron transferleri ve interruptlarla yine saniyenin milyonda biri düzeydeki zaman aralıkları süresince iletimleri aynı kondansatörler ve FFlar sayesinde tanınıp (!) ardından birkaç voltaj çevrimi akabinde kablolara iletimi ve bu kablolardan aşağıdaki kutulardan fiber kablolara ışık olarak yansıtılması ve bunun kilometrelerce öteye ulaştığında yeniden elektrik akımı ve kondansatörler flip floplar tarafından tutulması ve bunların matrisler halinde tutulması sonucu saklanmasının ardından bizim isteğimiz (!) doğrultusunda flipfloplardaki matrislerden alınma ve aynı yolları izleyerek istekleri karşılaması ve benzer biyolojik yapıların "öğrenilmiş" ağlarının gerektirdiklerinin yapılması olayıdır sanal alem...

 

Ulan panturk bana da bulaştırdın can sıkıntısını anasını satiim... by mithandir

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yavri Yavrii Kuma Gusiiy Uyseklerdeen Sesleeniiir

 

 

Her 10 yaşlıdan 9'unun psikolojik, 3'ünün de fizyolojik şiddetten şikayetçi olduğu belirlendi. Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Tufan tarafından yürütülen, ''Türkiye

Birinci Gerontoloji Atlası Araştırması''nın ilk aşaması tamamlandı.

 

Araştırmada elde edilen ilk verileri açıklayan Doç. Dr. Tufan, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Trabzon, Adana ve Diyarbakır'da, 65 yaş üzeri 3 bin 500 kişinin katıldığı anketten çarpıcı sonuçlar ortaya koyarak, psikolojik ve fizyolojik şiddettin, yaşlıların günlük yaşamının bir parçası olduğunu söyledi.

 

-GELİNLERDEN VE KIZLARINDAN ŞİKAYETÇİLER-

 

Araştırmaya katılan her 10 kişiden 9'unun kendilerine psikolojik, 3'ünün de fizyolojik şiddet uygulandığını söylediklerini belirten Doç. Dr. Tufan, sonuçları şu şekilde sıraladı: -Fizyolojik şiddet uygulandığını belirten yaşlıların yüzde 78'inin ailesinin yoksul olduğu saptanırken, özellikle ailenin yetişkin genç kadın üyelerinin, yaşlılara karşı en fazla fizyolojik şiddet uygulayanlar olduğu belirlendi.

 

-Psikolojik şiddete maruz kaldığını ifade eden yaşlıların yüzde 57'si ise gelininden veya kızından şikayet etti.

 

-Yaşlıların yüzde 42'si doğrudan sözlü şiddete, yüzde 37'si ise dolaylı olarak sözlü şiddete maruz kaldıklarını söyledi. Fizyolojik şiddete maruz kaldığını belirtenlerin yüzde 21'i, aşırı kaba kuvvete maruz kaldıklarını, yüzde 57'si çeşitli derecelerde kendisine fizyolojik şiddet uygulandığını ifade etti.

 

-Uygulanan şiddet türlerinin, yaşlının ağzını parmakla kapatıp susmasını istemek, tokat atmak, tekme ve sopayla dövmeye kadar varabildiği de belirlendi.

 

-Fizyolojik şiddete başvuranların yüzde 89'unun ailenin erkek üyeleri olduğu saptanırken, bunlar yaşlının erkek torunları, oğulları veya damatları olarak ifade edildi.

 

 

yaaa simdi gercektende ... bir kelimeyi az ucundan iki parmaamiz yardimiyla havada yakalayip masanin ustune yatirsak hemen basucu kitabimiz sozluge el atar kelimemizin kuyruk sokumunun bittigi yer yanina iki nokta ustuste kor sozlukten basmakalip klise bi tanimlamayi aldigimiz gibi oraya yapistiririz...

tanimlar tamlamalar... kucuk kucuk tanitici bilgi brosurleri aydinlatici etiket yafta info tuslaridir... binaanin kendisi degil maketleridirler... tenis oyununun kendisi degil raketleridirler ( hey yavrum bee bi elinden tutan olsa harcanip gidiyon buralarda)...

halbuki elimize eldivenleri ceksek konuyu teshis etme baabinda lamin ustune bi damla su damlatip kelimenin kucuk bi parcasini cimbiz yardimi ile cektigimiz gibi damlanin orta yere yatirip ustune lameli kapatsak sol yumukken sag gozlen mikroskopla bakip taniyi koysak teshis etsek.... labaratuardan cikip ameliyathaneye alsak ... damarlari kesmeden karni yarsak pankreasi dalagi gozden gecirsek bronslarda birikmis zifte katrana bakip omur bicsek...

sonra.... sonra sonra... gozlerimizi kapatsak bir an icin bize ogretilen her seyin yalan oldugunu varsayip kafatasimiz patlayana kadar ellerimizle kafamizi siksak ... ilk fiskiran islak solucanimsi dokuyu uctan tutup sag ele dolarken sol el isaret basparmagi yardimiyle beyni sikarak icteki posayi yere akitip bilgiyi sifirlasak....elimizi tekrar masadaki hastaya uzatsak kulak verip kalpteki atisi dinlesek aletsiz edevatsiz elimizle hissede hissede akcigerin inis kalkisa baksak ... iste aracisiz yalansiz dolansiz gercek bilgi deneye deneye gore gore kulaktan dolma degil... ari bilgi saf bilgi.. iste goz onunden hakikat perdesi aralandi butun sisler dagildi hersey kabak gibi ortada... iste kaf dagi yuzunden goremedigimiz zumrudu anka kusu iste pamukpirenses yedi cuce aha soordaki mutluluk denen nesne yanindaki gonul yarasinin ilaci aha omrumde bir arada gormedigim para... ne biliyozki hayata dair... belki gunes soneli 80 milyon sene oldu bize isigi yeni ulasiyor... belki gunes munes fasa fiso yukarda yanan koca bi ates o.. soyle buyucek testereyle gogun karni yarip kenarda kalan capaklari kirintilari yine buyucek egeyle torpulediler.. belki esas isigi veren ay arkasi bize donuk oldugundan goremiyoruz gunes diye bildigimiz yer dengine mavi renkli koca bir ayna tuttular ayin isigi ordan yansiyor ustumuze.. belki ay cok yakin bize burunlarimiz aya degiyor biz ileri derecede miyopuz goremiyoruz.. dustu dusecek tutamiyoruz... ne biliyoruz...

idarecilerimiz yoneticilerimiz hecucle mecuc hep kotu olmamizi istiyor belki.. belki aksama kadar dovuyorlar bizi .. gece yatinca unutuyor sabah olunca hic birsey hatirlamiyoruz.. belki ihtiyacimiz var bugazimizda ekmek kaldi yumruk yemesek yutamiyoruz....

kendini suyum buyum diye tanitanlarin tanimliyanlarin cogu yalanci cogu sarlatan yanilipta nasilsin diye soruyorsun iyiyim iyiyim diye cevap veriyor ne kadar iyisin senmi karar vereceksin iyi olup olmadigina baskasi sana iyi demeli senin kendi kendin degil... kendini hatip diye gosteren kelimeleri cilalayip cilalayip agzimizdan peyniri gagalayanlarin cogu sahtekar... kendini sair diye gosterip kelimelere anlam katip sembol yukluyormus.. bunlar bos laf salatasi beyim.. her kelimenin ardinda gercekte bir tek hakikat yatar.. butun anlamlarin disinda bir anlam katar.. o anlama taze kan pompalayan damarlar butunudur hakikat....

millet tanimida yanlizca dil din irk renkten gelenek gorenekten ibaret degildir tipki gunesin saridan yahut beyazdan ibaret olmadigi gibi aksam vakti kizildir ebem kusagini beline gecirdigi gun yesildir o mavis mavis gozleride vardir bazende ay arkasina saklanip gozlerini kapattigi gun kara olur isli camin isli tarafiyla baktigimizda burnumuzun kapkara oldugu gibi...

millet bir yana onu tanimlayan o tanimlardan en bastakinin dilin dili olsada konussa .. diller arasindaki farkin yanlizca kelimeler arasindaki farktan ibaret olmadigini her cumle yapisinin sentaksinin farkli oldugunu erkek disil cinsiyetsiz oldugunu bazi kutup kenar kosesinde ugultuya inlemeye benzer ses cikarip anlasan halklar bulundugu gibi bazen bagirip cagirip girtlagi parcalayan birbirinin kafayi gozu yarmadan anlasamayan milletler bulundugunu belirtecektir.. kavramlarin farkliligindan dem vuracaktir dili olsada konussa.. bozanin bozuldugunu telefonun televizyonun arabanin havanin suyun etin sutun duzenin bozuldugunu yumurtanin kaportanin kanin moralin motorun midenin bozuldugunu dilin bozulmadigini anlatacaktir.. aci biber yeyip buzuldugu isirgan otu corbasi icip putur putur oldugu gun mustesna kendini tutan yaylarin lastiklerin gevsemesi neticesidir oraya buraya dolandigi o disinda dondurmayi nasil yanliz kendisi icin yemeyip butune gonderdigini anlatacaktir uzun uzun...

milleti butunledigi varsayilan bir kac dil saklatmasi tanim olsa olsa zincirin halkalaridir ..

millet giydigi elbise caldigi enstruman kutladigi bayram gordugu ruya elma soyusu mendil yuyusu kavga dovusu naaber dedigiyle ictigi yedigiyle ayrilir kisim kisim ...

bir kisim millet baligi susi diye cig cig yerken bir kisim milletin gozu ottan pusurden baska gormeyip buldugu gogertiyi vejeteryenim ayagina - ye yesil yesil gor dunyayi isil isil sloganiyla ic ederken fransiz gavuru milletinin damagina hitap edense o yeserti icinde filizlenen sevimli kabuklu dostlarimizdir

italyan gavuru milletiyse akarsu icinden ne cikarsa arka bacagini yerim der.. uzakdoguda hoshos yeme millii gelenektir afrikanin palta girmemis yerlerinde birbirini yiyen milletler mevcuddur.. cin gavurunun en sevdigi tavuk ayagidir tavuktaki ayaktir yine bir millet vardirki ... iste iste sozum onadir en temel gidasi en temel beslenmesi dayaktir... o milletki... suveys kanali boylarinda aclik cekmis..

o milletki... adriyatik kiyilarindan cekik gozlu kizlar diyarina tohum ekmis bayrak dikmis o milletki

onlar onlar yedi duvele kafa tutmus anadolu bozkirlarinda bozlak okuyup bir kac kitada at yurutmus ... yedi yerden kursun yiyip olmemis asirlardir gozu yasli mendil curutmus... bu millet anayurdundan ortaasyadan vazgecmis dini samanligi degistirip islami secmis alfabesinden vazgecmis yerlesik duzene gecip konar gocer yapidan vazgecmis yavas yavas herseyden canindan vazgecmis dort seyden vazgecememistir... biri son siginagi kalesi turk yurdu .. golgeligi cati ortusu bayragi .. solugu sesi olmeden son nefesi yegane hazinesi dili ve sonuncusu olmaz olasi belasi dayak gelenegi...

ilk ana rahminden suzulup gozumuzu dunyaya acisimizla kicimiza ebenin vurdugu saplakla tanisiriz dayakla... bebe az bi kendine geli gibi olu ellenip ayaklanir sssst at onu eee pis .. yime ben sana alma demiyommu gavur bebesi sraaak... ananin bastigi civci olmezmis tesellisiyle ana dilinden once bebe ana dayagi ogrenmeye baslar ardindan calisan ebeveyne sahip bebeye daha yuksek dozda bakici kadin dayagi verilir ... ilk ogrenime baslamasiyla artik dayaga karsi bagisiklik kazanan cocuk okulda ogretmen dayagi yemeye baslayip patlayan kulak zarina sekiz yerden dikis atilan kasina yarilmis dudagi morarmis gozune bakilip ogretmenin vurdugu yerde gul biter diye daha cok dayak yemeye tesvik edilir...

nihaayet cocugun buyuk bir ozveri azimle canla basla verdigi mucadeleler semeresini verip yil sonunda karne dagitiminda eve 8- 10 kirikla donup koklu bir baba dayagi yeyip kolu kirilip hastanede alcili yattigi sure zarfinda ders calisip ogretmene yalvar yakar sinif gecirtilen cocuk ilkokulu zor ser bitiri bitirmez eti senin kemigi benim pazarligiyla sanayiide demirci otoboyaci mobilyaci marangoz kaportaci ustaya peskes cekilip esas dayak nasil olurmus yavas yavas ogrenmesi icin kendine sure taninir... bu sure zarfinda kalfasindan ustasindan yasca buyuk kidemli ciragindan sinirli musterisinden komsu esnaftan dayak yiyen cocugun zihni iyice acilip sanaati ogrenmeye baslar..

eve gec geldigi gunler babadan dayak yemesi ergenlige adim atmis delikanlinin kizin abisinden yedigi dayak yaninda sifir kalir... tipki arkadaslariyla ickiyi biraz kacirip komsulardan ardindan polisten dayak yemesinin yaninda lafinin bile edilemeyecegi gibi ... ardindan askere alinan milletimin en ufak parcasi bu birey .. bu bireyki oranin ana kucagi olmadigini asker ocagi oldugunu idrak eder bi sekilde askere gidip dayak yemeyen yok bende bol bol dayak yedim diye kendine ovunc vesilesi cikarir

asker donusu bas goz edilen bu zavalli maasum yavrucak ... yumruk yiye yiye yumruk atmayi ogrenmis bu zavalli frenkestayn kardesimiz .. artik teoriden uygulamaya gecme luzumu hisseder ... evde disine gore buldugu hanimiyla cosuguyla yaptigi alistirmalari tirubunlere tasir mac sonrasi karsi takim taraftarindan dayak yemeden futbolun zevkini cikaramadigi gibi gosterilerde mitinglerde polisten cop yemeden gercek mucadelenin yapilamayacaginin ayirdina varir..... o kadar dayakla icicedirki nihaayetinde muptelasi olup trafikte sen once ben once gececem n tut sirti kasindigi gece yarilari sonuna kadar actigi muzik sesiyle icip icip anirmasiyla ileri kriz evrelerinde can cekisen bir dayakmandir o... en tehlikeli akil hastasi olarak bilinirki tip dilinde sopa delisi diye anilir... dayak yiyemedigi zaman dayak atip sitiresten arinmasi mumkun degildir bu bireyin ileri yaslilik asamasinda elden ayaktan kesildigi icin cocuklarini torunlarini dovemediginden bu gunler icin yetistirdigi hayirli evlatlarindan sevkat bekler...

efendiler ey kutsal otuken ormani halki

emin aganin az uzun yazin uyarisina ragmen vakit darligindan kisa tutma zorunda kaldigim yazimda konuyu dikkat ederseniz ozetle ele aliyorum aslinda dayak cok yonlu ele alinmasi gereken bir konu

dayak yemeden onceki salgilanan adrenalin.. gecmek bilmeyen saaniyeler ha vurdu ha vuracak beklenti gerilimi yeme sonrasi haz harekete gecen kaslar sonrasi vucudda isinma terleme zararli atiklarin disa atimi... doyum ... duzene giren mekanizma.. ileri evrede aliskanlik yaparsa vakti saati gelince yemeden duramaz... baazisinda yan etki yapar ancak bununda iyi taraflari vardir intikam alma duygusuyla harekete gecen beyin nasil dovebilirim diye planlar yapip dusunme yetisi kazandirir beyne yararlari saymakla bitmez.. ancak usulune uygun dayak atilmali bel altina hayaalara vurulmamali .. isirma cifte atma cirmalama gibi yakisiksiz dayak atilmamalidir...

simdi gercektende kisaca ele aldim saadece akranlarimdan yedigim dayagi anlatsam burdan donetskten angaraya yol olur.. kac gundur sirtim kasiniyo tatli tatli hayirdir insallah... santiyede kavga etmedigim dovusmedigim adam kalmadi simdi hepsi benle kus dargin karsilasmamak icin yol degistiriyorlar... aksam carsiya cikiyom soyle agiz tadiyla bir dayak yemek icin ugrasiyorum .. ukraynalilari o kadar tahrik ediyorum kibarca gulumseyip cekip gidiyorlar.. bu kadar sinir bozucu millet olamaz yaaa... <font color=red><b>*bu kelimeyi kullanmak yasak*</font></b> <font color=red><b>*bu kelimeyi kullanmak yasak*</font></b> ellerine birer kitap almislar aksam aksam is donusu otopoa minubus tramvay icre onu okuyorlar ... insan bu kadar ruhsuz olamaz... halbuki bizde olsa gecenlerde bir bayana oturacak yer vermedigi icin oturan yolcuyu bicaklayan centilmen ayaktaki yolcuyu okumussunuzdur gastelerde televizyonda... kapiyi sert kapattin bozuk para vermedin diye racon kesen soforu en arka koltuktan firlayip yumruklayarak yere indiren kizgin yolcuyu gormeyeniniz hemen hemen yoktur... dayak bizim olmazsa olmazimizdir... ben seni yeeemeeedeeen doymam doymaaam doymam doymaaam gizilcik sopaaam...

gercektende durmus dayi halami dovmek icin angaradan otoposa atlar kasabaya gelince cip tutar koye varir dedeme selam verip kayin baba avradla az bi gonusacadim deyip assaada kendini bekleyen cipci naadirin cipe halamla biner hic bir sey soylemeden angaraya demete varir eve girince ben sana babangilde bi gun kalip donecen demedimmi diye dover aksam yemegi vakti gi kotu avrat hani ne yemek yiyecez caniiyn istedigi bi sey varmi aliyim geliyim diye gonlunu alirmis... sabahta caya seker atmadin diye dovup baba evine geri yollarmis simdi ikiside hicaza gittiler halam bunlari anlatirken guler acaballahim o zaman hic aklim yokmuyduki istesem ben bu gokak herifi dovemezmiydimki der ( gercektende muhide halamin boy pos kendimi bildim bileli ve haala su an yasliliklarinda durmus dayimin iki katidir) emme biz babadan anadan oyle gormedukku gocaya el galkmaz oyle deelmi surmeli ekligim der durmus dayim gi kotu avrat simdi tokatinan bi girisirsem der su bitik yasli haalinde biz guleriz... gercektende akrabaalar icinde dayak yemeyen aile bireyi hemen hemen yok gibidir .. her iki teyzemde en fazla dayak yiyen bireydir.. teyzemin esi rahmetli hakki dayi kotu insanmiydi... hayir... su an bile saygidan ziyaade sevgi ile hatirladigim bir aile buyugu idi.. evi misafirle dolup tasardi kim gelirse gelsin kapiyi o acar gozlerinden ates fiskiran haaline tezat gulerek buyur eder buyuk bir alcak gonullulukle egilir istisnasiz kim olursa olsun ayakkabisini egilip alir yuksekce ayakkabiliga kordu.. icerde o kisi oturmadan oturmazdi.. yakup dayida oyle...elbette egitimsizdiler...okuma yazma bilmezlerdi ancak kuran okumayi bilirlerdi hesabi ve rakamlari tanirlardi.. bence kanimca egitimden ziyaade aldiklari kultur ana babadan oyle gordukleri birde cevrenin etkisi ile ilgiliydi sanirsam..

gercektende bilen varmi bilmiyorum kina gecelerinde bizde ilginc ilginc oyunlar oynanir... soz temsil... seherde dugune gelmis toy bir kurban bulunup arkadaslar arasinda eglenecez sen su iki kadinin kocasi olacaksin diye kadin basortusuyle yuzu kapatilmis iki erkek gosterilir basina havlu gecirilmis biri imam diye tanitilip guyaa nikah kiyarken bizde adet boyle gerdege kadar damadin eli baglanir diye elleri arkasindan baglanan toy kurban nikah kiyimi muteakibinde yanyana yatmis yuzleri esarbli iki erkegin arasina boylu boyunca uzatilir.. guyaa kadin olan kadin esarpi giymis arkegin biri sesini inceltip benimlemi yatacan erkegim benim diyince seherli yer yurt adet bilmez toy kurban evet der demez diger kadin esaroli erkek basardi tokadi ben nerde kalicam oyleyse diye.. toy yalvar yakar tamam senle kaliyom deyince bu kezde ilkinki basardi samari.. sirita sirita bakar seyreder cok eglenirdik... gercektende dugunde davulcu dovmek gelenekti bizde davulcular bizim civara iki misli fiyata gelirdi makaami tutturamazsa davulun gafada paralanacagini bilen davulcu tokmagini curuk tahtadan alir getirirdi.. dugunde sin sin atesi diye buyuk dev ates yakilir ates etrafinda oynarken hizla gelen biri digerinin sirtina vurmak icin hizla gelirken oyunu oynayan birakip kacmaz hamleden kurtulma icin atesin sola saga bi yana doner savabilirsa devam eder savamazda yikilirsa oyunu birakir vuran oyuna katilir ardindan onu devirecek bahadiri beklerdi...

bingoz koyluleri ile hotmaz bayirinda mera icin yapilan kavgamiz meshurdur bingozlular urus gavurunun topu gibi tas atiyorlar diyorlarmiz bizler icin .. ertesi gun bizden biri carpismanin yapildigi dusman koyun geri puskurtuldugu koca cay kenarina baliga gitmis bi taane bile balik tutamamis ama dusmanin kacarken dusurdugu ne kadar ceket pantul don balta tahra caki cakmak ayakkabi heybe varsa serpme agiyla tek tek cikarip ganiimeti eve goturmus... gercektende kibrit oyunu diye koy odasinda oyun oynardik kirpitin dusus sekline gore kimi miktar kimi candarma biri vaali olur dayak gelirse belden sokulen deri kalin kayisla muktarin emre gore hafif ortasekerli alafli seklinde candarma olmaya hak kazanmis sahsin insafa el siddetine gore eline kemerle vurularak allah ne verdiyse... dovulur eli siziltisiyla kibriti sonraki ellerde duzgun atamayip alti yedi el dolanilir dayak yer en son candarmaligi yada mukdarligi alip az once kendine dayak atan yada attiranin el soyulup deri yuzulene kadar vay haaline.. bogazlanmis cocugun kani gibi akti zaman da yazmistim ananin babanin hakedemeyip koye sepetledigi para mazaarat bebe belik mektebin yaz taatilinde koyde teror estirir hasere gibi bag bostan dagilir bahce yaagmalar bekciden bostan sahibinden dayak yerdik .. simdi gercektende su yasa geldim aklim basa geldi ... asiriya kacmamak kosuluyla gunu birlik yenilen bir iki tokatin tekmenin sinirsistemi duzensizliginden kan dolasimi bozukluguna yuksek tansiyona sekere hazimsizliga uykusuzluga deyin sayisiz yarari vardir bence...

bakin benim bu kadar ince fikirli olmamda yedigim dayaklarin cok etkisi vardir

bu kadar saglikli dusunebilme yetisini yedigi dayaklara borclu olan ben fizigimdeki kusursuzluguda bakin.. bakin... gel gel yakindan bak dayak sayesinde edindim bak bak profilden bak...

simdi yaa gercektende atasozlerimize bile girmistir dayak cennetten cikmadir dogulmeyen denenin asi olmaz gibi ... insan karekterinin oturmasinda kisiliginin gelismesinde dayagin onemi yadsinamaz keske kizlarida alsalar askere onlarda hayati tanisa bilse yerinde atilan dayakla muhatabin mutemaadiyen sikinti veren rahatsizlik verici davranisindan korunuldugu gibi toplumda huzursuzluk yaratan kisilerin caydirilmasinda onemli rol oynar buyuklerimizden biri esref pasa bunu nush ile uslanmayani etmeli tekdir dizeleriyle dile getirmistir gercektende dayak yemeyen bir toplumun ayakta kalmasi dusunulemezde ginede sanki yaslilarimiza karsi biraz daha anlayisli davransak iyi olur gorusundeyim annen hayat kadini bile olsa yasliliginda bakacak durumun yoksa geneleve sirtinda goturmelisin telkini veren bir islam terbiyesi ebeveynin karsisinda ooof diye sizlanmaktan dahi men eder.. gercektende bir ayagi cukurda bugun var yarin yok savunmasiz bakima muhtac bu insanlar birakin oz be oz ananiz babaniz ebe dedeniz olmayi tanimadiginiz kisiler bile olsa birakin siddeti hor gormeyi kotu soz soylemeyi biz onlarin yasina gelince nasil duruma dusecegimiz kaygusuyla hurmette saygida kusur etmemeli herseyden once insan olmanin getirdigi sorumlulukla otobuste dolmusta yer vermeli yoldan karsiya gecerken gerekirse koluna girip yardimci olmali bunun bize verdigi vicdani rahatlamayi iliklerimizde hissedip kucuk mutluluk parcalari almaliyiz hayattan hal hatirini sorup hayir dualarini almaliyiz .. gercek turk gelenegi bu olmali bence ... bu disinda kusluge darginliga paydos kavgaya devam ... kafa goz yarmaliyiz yeri gelince bence.. cok zaman olduren degil olen sucludur bence... gercektende haziran temmuz toparlanirda insaat donerim yurda umut ederim soyle karsidan sertce gelip omzuma vurup bana davetiye cikaracak birilerini ozledim... bu gun secim arefesi yanikovicmi olacak timashenkomu lushenkomu belirsiz millette gerilim bugun umutla bekledim nerdee.. kismet nasip... ey milletim can sikintisindan catliycam bi gun bu diyari kuffarda allahtan internet diye bir sey varda hic olmassa agiz dalasi neyi yapiyom arada bi gerci sahicisi dalasin yeri tutmuyoda hic olmassa az bi sitiresim neyi atiyom konuyla ilgisi yok ama ornek teskil etmesi bakimindan onuda veriyim ekte cokca selam herkeze...

a simdi gercektende.. evvelki gun -27 derece oldu hava o gun aksama degin saz caldim sogukta... ustu basi acik bi insaat sozde yazin yetistirememislerde felan fistik kaba halde kolon kiris kat betonu atmislar oyle kalmis ne duvar ne kapi nede baca... her yan acik ... bize vermedikleri esirgedikleri isimaklari 17 kat yuksekte olacak ofis binasi insaasi icin ( su an 6. katta) kullaniyorlardi branda cekip kalibi cakip hasir demiri doseyip betonu atiyorlardi... gunluk bir tonu askin mazot ( isimakcilarin ifadeye gore) beton priz olana degin yakiliyordu ... ( o harcanan mazot parasinin yarisinin yarisiyla eninde sonunda kaplanacak dis cephe kapatilip cami cercevesi konulabilirdi o kadarda para artardi demekki kazaniyorlar...) gecen benim nizamiye bekcisiyle papaz oldugum gun ickili olarak geliyorum seklinde damgalandigim gunun ertesi sabahi gece isimak bekleyicinin sabah 8 de gelecek gunduzcuyu beklemeden 7 de kahvaltiya gitmesi sebebi neticesi ile bir saat icinde kolon demiri betonu atilmis kat beton kalibi cakilip hasir demiri dosenmis ancak kat betonu atilmamis ancak kolona atilan betonun donmamasi icin sekiz on isimagin calistigi branda icinde isimagin artik hangisi tutusturduysa brandayi kalip tahtalarini benim geldigim saat 7 30 da henuz 15 20 metrelik alan icindeydi .. ben gibi is elbisesini henuz giyinmemis yemekhanede karnini doyurma yerine alisilmis disi bir kahvalti yapmayi tercih eden arkadaslar yangini seyrederek karin doyuruyorlardi.. seyretme yerine tutusan kismin az ilerisinden direkler tahtalar ayrilip biraz kontrol altina alinabilir turk sermayesi korunabilirdi onlarda bi caba gormeyince bende seyretmekle yetindim .. simdi gercektende firma yalakasi diye adimin ciktigi bir yana kisisel sondurme girisimine soyunsam sarhos geziyo soylentisinden gayri birde deli diye nam salardim adim deliye cikardi o icin cesrret edemedim gercektende agzima icki surmeden yurumeme bakip sarhos diye damgalayan bekci gercekte sarhos olsam ne derki oda ayri merak konum kimbilir ortaya ne matah bi sey cikardi :0(( ) itfaiye 8e on kala damladi o zamana degin isimak depolari infilak edip mazot parliyor her tarafi cehenneme ceviriyordu .. kameralar geldi ukrayna tvleri gosterdi velhasil yandi bitti kul oldu turk isci emegi milli servet... isimak bekcisini ertesi gun sutladilar benim gonlumde yatan aslan sarhos diye itham eden bekcinin sepetlenmesi yonundeydi nasip kismet ... o gun en veciz sozu yanimizdaki ermani gavuru gena soyledi ne guzel odun bulma sikintimiz bitti catidan assagi dusen yanmamis odunlari yakariz dedi ... kendini uyardim aybediyon dedim.. o gun korkudan ates yakamadik ondan evvelsi bi kova teneke icinde yakip ardimiz donsada az bi el ayaag isitiyoduk ertesi gun asiri soguk bizi mezer hirsizligina itti gittik o yangin artigi parcalardan az bi tutusma asamasinda ortalik ana baba gunu oldu poroje muduru yasak etti diyen sefinden yardakcisindan bissuru firca yedik kemiklerim dondu boru degil eksi 27 ayakkabi beton gibi oluyo esnemiyo robot gibi adim atiyon burun hissiyati yitirdi sumuk bi sarkiyo taa dudaama allahtan igrenc yesil felan degil su gibi ag pag.. az bi burnum ucunu siliyim diye isaret parmaam basparmaamla yara olmus ucu sivazlayarak burnu incitmeden sumugu burundan ayiriyom kolumla dudaaga yapismisi temizliyom ...184 kisinin dondugu gun yanlizca donetskten 4 ceset cikti ... artik timosenkoyu sececeklersede yusenko devam edeceksede su secimde gelsin ulasima bi cozum neyi bulsunlar artik itis kakis git gel iceri girme bi dert disari cikma bir dert az yurume kapagi net kahvehaanesine atiyom yariyol.. dun forsaya cene yetistirdim otekilere gelemedim baglanma ayri dert hurafeye itikatim yok 13 lomerolu komputuru verdiler ondanmi bilmem az biraz bakindim yanit veriyim dedim onuda gondermeyi basaramadim.. kapandi ciktim... simdi yaa gercektende seyh ucmaz ucururlar ... adamlar kendi kafalarinda beni oyle ucurmuslar oyle milliyetcilik suyculuk buyculuk misyonu yuklemislerki bana ben neymisim aabi diye kendim kendimden korktum .. vaktiyle nickimin basi diye bi yazi yayinlamis rk olan nikimin basindaki pantu nun pantulun rahati kumastir sozcuklerinin kisaltimindan elde edilim oldugunu belirtip bi pantul macerami anlatmis ( gercekten sanalda kaybolan o denli yazim icinde klasor olusturma oncesi kayboldu gitti ) yaarin coluk cocuuma belki bisey birakamam ama serefli bi isim birakirim diye kalkip patentinide alamadigim nikimin adres uzantilari bile heklenince o yazilarda gitti elinde olan varsa verirse minnettar kalirim... gercektende maalum koro cikmis sartli refleksle agiz kenarindan salya salmakta...

vurun efendiler vurun... yarin kafa gozumu vur kardes vur sende vur surda saglam bi kac disim var onuda sen kir .. ellerin dert gormesin hah kir burnumu portlet gozumu ... eee pes yaani hadi cakal feridunu anladik o cakkalligini yapiyo.. bi kac tilki beni yere yikarda acep az bi kan yaliyabilir les yermiyimki diye..

fakat su dokuntuye ne demeli gelmis benim kilisenin duvara isiyo...

- lan sayin dokuntu bey kardesim su sira hic burnuna kesif bi toprak gokusu neyi geldimi len ?? hic leylek neyi gordunmu havada heee???... velaa havle velaa guvveten

gwxs gibi kadirsinas akli basta ehli sunnet akli selim kisi cikmasa bunlarin tek merkezden yonlendirilmis algilama izan idrak kapasitesi olmayan porogramlandigi bicem muhalefete odakli robot oldugunu dusunecem... icimden seytanda - bakma bu isim enfilasyonuna buda o bicim bi deliki 8- on isim adi altinda kendi gibi kalabalik hemfikir varmis gibi gostermeden zevk alan ayri tur pisikonevroz diyor... gercektende mumkun bu baska tur olamaz baska tur dusunulemez... qwxs yi ayir otekilerin bu denli cahil olabilecegini sanmiyorum... bi konunun bu kadar ici bosaltilabilir carpitilabilinir anlamca saptirilabilinir pes yaaaniii..

tasiyici rahip olmaliymis rahip niye tasiyormus ... peaaah .. bes yasinda barnag gada bebe bunlardan akilli .. kilise rahibi tasiyamazda o icin ... simdi ben bunu dedim maalum koro sazan halinde zipliyacak rahip niye kendi tasimiyomus parasimi yokmus kamyon agir geliyosa taksi tutsunmus felan fistik... yuh yaaaniii...

hamal papaz degil avrupa idi .... kara kita ise karakutu... oyleyse sen kimsin ben kimim ???... camursa humuslu toprak.. ooof yaani...

 

el insaf yaani forsayada soyledim kendi kendimlen celiskiye dustugumu itiraf ettim .. o havlar diye bendemi urmeli idim ana fikir oydu cok yerde fikir ortaya surmedim parantez acik biraktim aralik kodum... hirsizin hicmi sucu yok??? amac sizde uzum yeme diilki yol kardes yol surda taa tepede bi tutam sacimi kaldiydi onuda sen yol ... helaal olsun ne diyim ... yaani bu kadar demagoji yapilabilir bu kadar taaruz edilebilinirdi ... butun dunya tepki gosteriyo dedim kendi capimda nacizane tepki verdim bari dinime soven muselman olsa bu kadar isaci dan isaci isevi oldugun bilmezdim bilemedim efendiler... al surda az iman kirintim vardi sok kardes burnunu icine karistir onuda sen cikar.. hayir imanimin muhasebesini benden iyi bilip defter tutuyonda o icin ... ote tarafa hamala en ufak laf yok onun kendi inancsizligina laf yok onun hakiki inancinin su olmasi gerektigine katilim yok o devre erisilse belki soyle soyl;e olabilirdiye yanasim yok... en basit tartisma hilesi kisilige saldiri saldir kardes saldir vur abaliya .. hipotezden yola cik varsayimin hukuksal dayanagi olmazmis ne gam .. surda iki saglam kulagim kaldi onuda sen kopar... cikarabildiginiz anlam maana anlayis bu yaa helaal olsun...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yasamak Icinmi Yemeli

 

 

muradin anlariz o gamzenin izanimiz vardir

belki soz bilmeziz amma irfanimiz vardir

guzel sevmekte dahi muskulun var ise bizden sor

bizim o fende dahi cok tahkikimiz itkanimiz vardir .... nefi

 

insan eyleminin temel amacinin haz alma oldugunu daha onceki derslerimizde gormus icimizden hamurisi agirlikli beslenme kirsal koken obez derslerdense az geri arkadasimiz pani karatahtaya kaldirdigimizda mutlulugu bize kisaca iki kelime ile ozetlermisin diye soru sormus -sikintilardan irama seklinde yanit almistik hatirlarsaniz...

simdi yaa gercektende baska bir ifade ile insan mutlulugunu hayattan zevk alma duyusu olarak tanimlarsak bu zevk alma duyusunun onune gecen ket vuran gunluk sikintilar maddi manevi sancilar tasa keder agri sizi yorgunluk uykusuzluk aclik duygusu susuzluk cekme ozleme ayakkabinin vurmasi corabin kacmasi havanin bozmasi gibi kaygilardir...

bu kaygilardan iramanin en kestirme yolu hemen burun dibimizdeki idealar ulkesine anlik dalislar yapip az serin hava almaktan gecer..

gercektende.. hicbir ulkede fahride olsa elciligi konsoloslugu bulunmayan bu ulkenin vize sorunu olmadigi gibi pasaportda sokmemektedir... ulke sinir kapisinda istenen belge fazla hirpani olmayan bi kilik kiyafet iyi doymus karin dingin ruh hali temiz bir kalptir.. kalis suresini uzatma icin oturum alma esnasinda gorevli memura otuziki dis gosterilip dudaklar kulaklara dogru yayilip gobek hoplatilirken agizdan hah hah hah hih hih hih diye ses cikartilip gozler kisilarak goz cevresindeki deri kiristirilarak komik ve cirkin bir hal alinir...

uyku hali ise gecici olarak transit vize ile seyahat hurriyeti saglar...

bu disinda gunu birlik vize ile agir bir yemegin ardindan sikintiya donusmus tokluk hissinin mevcud kaslar uzerinde yaptigi dogal baski ve gerilimin bertaraf edilip bir sonraki gerilime kadar iplerin cozulup gevsetilmesi gobegin rahatlatilmasi olayidir mutluluk...

insan adli hilkatin yaratilis sonrasi cennetteki yasak meyvayi yemesiyle baslayan surecde nefsi emmare dedigimiz icimizdeki seytan ... kendinin ayakta kalabilmesi icin en bas sartin iyi bir kamuflaj oldugunu bildigi icin gizlendigi yer olan midede onu iyice gizleyip ortecek muz et sut bal baklavayi her daim etrafinda gorme ister...

bu icindirki cevremizde gormeye alisik oldugumuz kirkizlik arsizlik para icin adam vurmalar adam satmalar tek beden sermayesi et pazarlamalar gelene agam gidene pasam demeler yalan dolan dalavere... bu icindir kendi icindeki ruhu ozu gizleme surati maskeleme maymun gibi sekilden sekile girme kopruyu gecene kadar dilin kahverengi olusu buldugun etegi opme bu icindir...

bu icindir katlandiginda kirilmayan cepte fazla yer kaplamayan cok agirligi olmayan yere dusse parcalanmayan yesil yesil kagitlarin icadi...

laakin suda varki...

ben bi insan goreyim ciksin o desin ciksin bu insan - omrum boyu calisiyim cabaliyim peynir zeytinden baska gozum bi sey gormesin ama sonucta zengin olayim desin samimi soyluyorum kazandigi para doktora ilaca inneye yetmez... gercektende bi insan para kazanma icin sagligi kaybetse parayi buldummu sagligi geri kazanma ugruna parayi kaybetse ... ohooo ne guzel neye varir bunun sonu...

bi insaaan omrunuuuy neyeee vermeeeliiiy tukenip bitiyooor omur dediiiyiin... kaldiki biriktirdi biraz para damatlarina birakti kendi yiyemedikten sonra..

butun canlilar gibi insanda beslenme ile ayakta kalabilen canli turudur atalarimiz bu hadiseyi ac ayi oynamaz vecizesi ile dile getirmislerdir...

topragi bol olsun buda efendi dogdugunda diyari hintde adet oldugu uzre bir kahin cagirip yildizina baktiriyorlar.. kahin bi kalayli bakir tasa az su koyyo icine az tuz atiyo falciligin sermayesi yalan soylemektir diye yuklen baba yukleniyo - aha bu yavrunun yuregi kabarmis ama hic sorun degil ilerde coh boyyuk adam olacak bu cocuk iyisimi siz bu biraz palazlaninca sarayin hizmetine verin orda yetissin diye baglama cekiyor...

buda sekiz on yaslarina gelince ebeveyn denileni yapip sarayin hizmetine veriyorlar budayi... buda sarayda cok seviliyor hizmetkarliktan aliyorlar bunu el bebek gul bebek yetistiriyorlar yedigi onunde yemedigi ardinda guzel giyitler guzel binek atlari felan fistik....

gel zaman bu yirmi yasina felan gelyor bi gun sikintidan patlayip saraydan disari cikiyor cikis o cikis.. tebaanin arasina karisiyor karisis o karisis... genc bir adamin cenazesi yoksul ac sefil insanlar gozleri ama biri kollari bacagi olmayan sakatlar yetim yavrular... insan oldugunu hatirliyor..

- eyvah! ben sarayda varsillik icinde yuzerken bu millet... bu millet... sozunun sonunu getiremiyor hickiriklara boguluyor bogazi...

yedi yil daglarda bayirlarda ac susuz sefil bir hayat suruyor ... buldugu bitki kokleri agac yapraklari felan allah ne verdiyse ... bir dost bir post yeterin avare versiyonu ... en nihayetinde hidayete erdigi incir agacinin dibine gelip agacin govdeye takatsiz bir deri bir kemik kalmis govdesini yasliyor .. az soluklanma icin.. artik bunun yaslanis esnasindaki sarsintidansada az bi ruzgar esip silkelediysede bi kac incir dusuyo bunun basina... bitkin kollari yardimiyla bitap agzina atiyor dusen incirlerden birini halsiz cenesi guclukle cigneyip yutkunarak umukten assagi indiriyor..

gunlerdir calismamaktan pasli mide ani gelen besinle beyin merkezine uyari sinyalleri gonderince kafa buyuk bir gicirtiyla calismaya basliyor..

- yillarca bolluk bereket icinde sefahat icinde yasadim insanliktan iradim yuregim tas bagladi kendimden utandim.. yedi yil daglarda pejmurde bir yasam tarzi benimsedim bana hayri su oldu beden yiprandi dimagim koreldi temelli ademiyetten ciktim .. demekki bunun bir orta yolunu bulmali ne cok sicak ne cok soguk ne cok az ne cok fazla .. ne asiri tok gezmeli nede cok aclik cekmeli .. kararinca olmali her sey...

iste putperest tebaasinin onun heykeline tapmasi disinda yegane getirisi felsefi baglamda yolun ortasindan gitme ogretisidir... gercektende ac adam gereksiz adam bir giram et bin ayip orter..

bir genc kiz ne kadar cirkin ne kadar kaknem olursa olsun eve dunur geldiginde misafire bi yaprak sarmasi yedirilir ( tadi eksimence oldugu icin kurbanin tat alma duyusu felce ugrayip korelsin pirincin diriligini yagin fazlaligini tuzun azligini kavrayamasin diye) ardindan -bizim kiz laf aramizda bi karniyarik yapar ... dumenine yatilir... kurban can evinden vurulur...

oglan ne kadar tipsiz olursa olsun hic onemli diiil ne kadar kus beyinli olursa olsun o kadar iyi ya nisanlilik suresince su pastane senin bu muhallebici benim iskender yermisin hayatim .. baglanmayacak asktan cildirmayacak genc kizimizi dogurmadi analar...

gercektende erkegin mideye giden yol haritasi cikarimi bu icindir... bu icindir can bogazdan gelir deyimi bu icin kaz gelen yerden esirgenmez tavuk.. nefsin korelmesi icindir...

ac insanin kamburu cikar nefesi kokar yuruyus tuhaflasir piskolocisi bozulur sapik supuk konusur.. urkek cekingen olur gozler fersiz beden isisi dusuk olur eller cepte basi yerde kaslar catik seytan gibi gezer carpacak adam arar asik suratlida demeyim resmen suratsiz olur ...

tok insanin hali baska olur musfik sorumluluk sahibi anlayisli olur sen sakrak civil civil fikir fikir olur saclari parlak derisi gergin beden yagli yagli olur karin icine uzanip yatsin usumez - aha insan buldum diye tutacak olsan eline mutlak bi sey gecer bos cuval nasil ayakta duramaz dolusu durursa tok insanin yuruyusu bile onas olur...

et giren yere dert girmez verem ayak basamaz besili insanda mikrop barinamaz .. kalp basta olmak uzere bir kac hastalik haric butun hastaliklar iyi beslenmemis dolayisiyla direnci yitirmis sagliksiz ac vucutda olur...

eveli fenni usulleri bilmedigimiz devirlerde koy yerinde oldukca mutevazi beslenme bicimimiz olurdu.. bortdurme adi verilen islemle yesil mercimek sabah ocaktaki atesin uzerine konulur tasmasin diye tencerenin kapak az aralanir baska bir kabta kuru tahrana islanir tarlaya tapana gidilirdi...aksam eve donuste evde yokken bile odun atesi sonsede koz ustunde bile hayli zaman kaynayan yesil mercimegin su suzulur hambar adi verilen kalin birbirine gecmeli kalaslardan orulu kapisinin anahtari evin hanimagasinda bulunan gelin ve kiz haricinde kimseye verilmeyen anahtarla acilan hambardan hayvanatin ic yagi ve kuyruk yaginin eritilip tuzlanarak ici oyulmus su kabagi yada tahta agda kutusuna basilmasiyla olusturulan yaga don yagi adi verilir eger bir miktarda et filan varsa icinde gakirdak diye adlandirilir iste bu don yagi yada gagirdaktan bir kac kasik alinir sabahtan suya isli tahranaya katilir ici kalayli disi isten kapkara bakir tencereye bosaltilir o bortdurulmus mercimek ilave edilir tahta kasikla karistira karistira pisirilir kaynar kaynamaz ocaktan alinir.. yine kucuk bakir tavada tereyagi kizdirilip mevsim yazsa dalindan taze koparilmis korpe yesil biber bu tereyagi icre oldurulur.. yine dalindan taze koparilmis kipkirmizi olmus domatese bicagi degdigin anda sogan zari gibi ince dis kabugu patlar suyu fiskiriverirdi yagin icine ...

corba sinide az sogur gibi olana degin koz ustunde bazlama ekmegi gevretilir corbaya dogranir.. tavadaki oldurulmus yesil biberli domatesin suyundan baska birseyi olmayan tadi kokusundan sarhos olunan domatesin sosuylan tereyagi ocaktan alinir alinmaz cozur cozur bu corbanin ustunde gezdirilir karistirilir besmele cekilir allah allah nidalariyla yumulunulurdu...

o devirler elmalarimiz kurtlu ve lezzetliydi.. toprak hile hurda bilmez bakirdi.. suru suru kuslar gelir cam gibi temiz cayimizda suru suru balik olurdu.. yerli bugdaydan eksi mayadan ( ilk kim ne sekil yaptiysa mechul atalardan dedelerden gunumuze gelmis teknede hamur yogrulup ekmek yapildiktan sonra tekne kenar kosesinde kalan kirinti hamurlar iysiranla kazinir un dolu bir kaba konulur kendi kendine eksir mayalanir bir dahaki ekmek yapiminda maya olur sende olmassa komsudan alirsin onda yoksa sen verirsin fenni mayalar bira mayalari oncesi maya) yapilmis ekmeklerimiz coreklerimiz murul murul kokar yavan yesen tat lezzetini alirdin... tarlalara bilincsizce sacilan zehirli gubreler kimyevi ilaclar olmazdan once dogal hayvan gubresiyle yetisirdi hersey o gubre ot icinde bortu bocek kurt olur kuslar yemeye gelir kuslar yedikleri meyveleri sebzeleri gubreleriyle daga tasa tasir oralarda ilk yagmurla dagin yamacinda tek basina bir karpuz domates kavun nohut biter hayvanlarimiz onla beslenir cok leziz etleri olur dagda kendi basina yabani olarak buyuyen armuttan yaban elmasindan sel sularini tutup toprak asinimi onlesin diye bilincli dikilen haric demin bahsettigim sekilde tabiatta cogalan yetisen igdelerden yerler sutleride guzel olur bardaktan yarisi bosalmaz koyu sutu olurdu... sonra o naalet olasi fenni ilaclar canina okudu guzelim kuslarin sel sulari ilaclari akarsulara tasiyip baliklarin soyunu tuketmezden evvel gectikleri dere yataklari meralar boyunca guzelim cayir cimenin ucgul otlari dag yoncalari sayisiz yesil bitkinin kokunu kuruttu.. ayakta kalmayi basaran sert kosula dayanikli bi kac diken kazik gibi ot turu disinda bitki kalmadi nerdeyse.. etlerin sutlerin bu denli yavan olmasi bundandir..

kuspe kuru saman fenni yem ile beslenen hayvanin vicik vicik yag baglayip et araki bulasini hicir hicir sinir olusu bu icindir... topragin yalama olmasi her yil daha fazla gubre isteyip topragin toprak olmaktan cikip yerli irki bitirmesi sert iklime dayanikli rus bugdayi pirinclikten cikmis kaliforniya gulu adi alti misir pirinci adi alti satilan birak pilavi tavuk yemi olmaz pirinc bundandir...

halbuki tahranadan sonra pilavi bas taci etmistir bizde millet... bi gun patateslisi beriki gun bortdurulmus fasulyelisi taze yada kurutulmus patlican dolmalik biber sakiz kabagi ici pirinc yerine gore az kavrulmus ciger yahut kurutulmus taze fasulye ile yaninda ayranla sofraya konur baska yemek olmaksizin karin doyurulurdu hemde ne istahla... simdi gercektende bakiyorumda uzun sureli yol depo pazar sartlarina dayansin diye gomgokken koparilip az yolda kizaran karpuz kabugu gibi kabuga sahip icinde bi giram su bulunmaz lezzetsiz hormonlu domates odun gibi baldircan kazik gibi yesil biber sofraya kondugunda firincilarin daha fazla nemli gozenek daha fazla kar anlayisiyla bol maya katilip sunger haline gelmis icinde kof bir hamursuluk tadi bol kepege bulanmis kabugunda adamin damagini yaraeden bir zimpara tasi havasi olan ekmekle vazife savma babinda yenen yemekte insan bitmez bi ozlemle lezzet arayisina giriyor.. gercektende enderde olsa ele gecirmeyi basardigimiz bi koy tavugunun yumurtasini cig cig icsende olur ciftlikte kuru saman besiye alinmisi degilde az kirda yayilmisi bir kuzu ele gecirdimmi agzi iki cap cap ettirip eti govdeye lok diye indirdikten sonra kemigin icindeki ilik agizla emile emile ice cekilip cikarilip yutulmali bence.. o disinda besinlerimizdeki yavanlik cigsilik almis basini giderken gunumuzde ahcilara cok gorev dusuyor bence.. hatta ilk ogretim caginda okullara ders olarak konmali bence yemek yapimi... gercektende ayni eti kusbasi dograsan ince ince yazsan kiyma haline getirip pisirsen farkli lezzet tonlari elde edersin.. ayni eti mangalda sacda suda guvecde pisirsen farkli nuanslar alirsin .. ayni eti ayni bicimde yeni alimunyum tavada birde kararmis yanmis is baglamis alimunyum tavada pisir fark tabak gibi belirginlesir kararmis yanmis alimunyum tavadaki daha guzel olur hele birde altta yanan odun atesiyse teflondu celikdi fasa fiso bence..

her seyi bir yana birak ete bicak vurulusu bile cok onemli .. gercektende hasladigimiz zaman iplik gibi ayrilan lifler bir yana dogru taranmis gibidir iste o lifleri boylamasina kesersek kizartma yaparken ustuste dizilmis boru gibi siralanir en alttaki boru atesi alip bir ustekine iletmez iletemez .. en altaki kizarir kararir yanar ceviririz bu yani bu yan kizarir yanar pisti sanariz orta cipcig cikar gelir hicir hicir kipkizil cikar gelir... oysa enine vursak bicagi dik dik dikilmis boru icindeki su buharlari altan aldigi hari en uste iletir... tavadaki yagi suya bogmamasi icin cok iyi kizarmis yaga attigimiz dilimleri cok harli ateste bir sure daglamaliyizki boru uclari buzussun boru agizlari kapansin.. sonra hari kesip orta ateste altust yapsak cok guzel piser..

kendilerini becerikli ahci diye tanitan cok sahtekar gordum.. iste sogani kavurur ardindan dogranmis eti icine atarim diye martaval okumaya basliyor..

efendiler ey kutsal otuken ormaninin halki.. sakin ola bu hataya dusmeyin sogan once kavrulur et sonra atilirsa diri kalir iyi pissin diye israr edersen sogan kavrulur siyah siyah olur yanar et yine pismez daha dogrusu istenen kivama gelmez.. once eti kavur kabarcik cikma islemi bitsin yaginda.. bu pisme alametidir.. sal icine sogani sabaha kadar pisir sogan yanmaya baslamadikca ete bir sey olmaz pambuk gibi yumusar guzellesir agiza yayilir... ginede bunun en guzel pisme bicimlerinden biride sato biriyantinidir kalin iki dilim et arasina yine kalin bir dilim et konup firina verildiginde distaki iki tanesi yanar kavrulur ama ortadaki tam kivaminda yimisacik sulu piser

simdi yaa gercektende yuzunuzu gormesemde icinizdeki ofkeyi gozunuzden okuyom .. millet yemeye ekmek bulamiyo sen neden bahsediyon dediginizi duyar gibiyim .. ama sizde benim kisitli imkan gavur memleketinde adam gibi et yemeye hasret kaldigimi unutuyorsunuz.. gercektende islami usulunden vazgectim ilmihal kitaplari zaruret karsisinda cevaz veriyor..

ancak acep domuz yagimi etimi karistirdilar diye saurmacisina yemin billah ettirmedikce almiyom alincada tupgaz atesinde pismis anlamsiz nesneden zevk alamiyorum... gunlardir iyi pisirilmeyen patates bezelye lahana yemekten bi hal oldum et yemegi ciksada onuda rezil ediyorlar bezelye salca patatesle... evde ocak var tava tencere aldim omrumde boyle cins ev arkadasi gormedim aksam fare gibi kasar peynirine saldirip yiyorlar et tavuk balik sevmeyen bu adamlarin turklugunden suphe duyuyorum desem inanin bana.. ayni evde kaldigimiz halde gunlerdir konusmuyorum.. bu koku ne demesinler diye bana bulasmasinlar diye hic bir seyde kizartmiyorum.. aklima et geldi et sart degil tabiiki kizartmanin her turu amenna yogurtlayip samirsaklayip yiycen can bogazdan gelir... yada en basitinden sehriyeler birbirinden ayrilsin diye limon sikilanindan soyle tavuk suyuna bi sehriye corbasi olsa ne guzel olur... yine yeter..

buraya uc otuz para icin geliyoz bura halki ne yemeyi biliyor ne icmeyi kafkaslarda guneste kurutulmus takir takir baliklar.. fume denen islenmisi tuzlanmis takir takir dondurulmus vakumlanmis konserve baliklar.. kolbasa sosiski dedikleri salam sosisleri yiyorlar sabah aksam bide patatesle lahanalari var.. ne ispanak bilirler ne ispanakli boregi gormuslukleri duymusluklarida yok maalesef..

pekmez burda inanmayacaksiniz eczanede 350 giramlik sisede ilac olarak satiliyor.. peklik cekenlere doktor ilac olarak yazmazsa bilende yok.. santiyede samimi oldugum bi kac kisi sen ana dilin gibi rusca biliyon bi sor sunlara burda pekmez varmiymis deyince bizim ermeni genaya daha once rusca karsiligini ogrenip o an unuttugum pekmezi tarifle soruyum dedim daha uzumun suyu der demz bu zipladi sarbat sira diye sarbat yahut sira degil dedim sarp sirke felan dedi yok yok dedim uzum suyu ancak kaynatiyorsun kahverengi oluyor kendi sekeri olur tatli ekmekle hlopatlar yersin filan diye tarif ediyom felan derken bu anladi nihayet.. ya ponyul a poruskiy cego gavaryut neznaayu a pa armanskiy begmaaz skajim deyince- bpekmez la pekmez bizde pekmez diyoz dedim bunlan ortak bi kelimemiz cikisina sevindi bu.. ben aksam mamushkaya sorar ruscasin ogrenir nerde satilir ogrenirim sorarim dedi bi pesine dustuk pekmezin eczanede bulundugunu ogrendik hayatta aci biber tursusu bilmeyen hayatta tuzlu tursusu olmayan butun tursulari sekerli olan bu milletten zaaten hic beklentim yok .. bi gun buralarda acliktan olursem cesedimi memlekete ativersinler yurdum kargasi kusu yesin...

kac asci geldi gitti ukraynali yardimci kadroyu degistirmedikce bura yemegi duzelmez .. patatesi suya sokmayi bilmiyorlar komur gibi karartiyorlar curutuyorlar kavurmadan kaynar suya atiyorlar. az haslayip icine bi kac paket margarin bi tenike kizartilmamis salca salliyorlar yersen .. yaglar tiril tiril ustunde kizartilmamis salca igrenc.. bide bezelye olmassa olmazi buranin konserve olarak salliyorlar pilavin patatesin icine corbanin salatanin icine yersen.. pisirmeden koyuyorlar onune elma gibi kutur kutur patates yersen.. yasamak icinse yemem lazim.. yemek icin yasama taraftarida deyilim .. uc ogun fazla bence bir ogun yemeli tek kap yemeli adam gibi yemeli ... adam gibi yeme icinde cok calisma cok kazanma lazim o icin okumaniz bittiyse herkes isi basina hadi bakiim.. yazi karin doyuirmaz.. nasi karnimiz acikinca yemegi ariyorsak is guc kosusturmacamizida aramak lazim olmeyecek kadar yeme icme parasi kazanma yoluna bakmaliyiz bence .. ac insanin pisikolojiside bozuk olu saglikli dusunemez saglikli fikir yurutemez... gercektende adanali arkadaslardan ogrendim karpuzu koparmadan bi gun once ilaci varmis fisfisla puskurtuyormussun deneklerin uzerine bir gunde kipkirmizi oluyormus karpuz.. kaya gibiyken sokulen keleklerin dibine cekicle vurulup yumusatilip olgun kavun goruntusu veriliyormus.. ginede hile hurda yurdum bostanlarini ozledim burdaki dandik sebze meyveyi gordukce .. ey milletim birazda elde varsa az cukka cokca yemeli bence yaarin yat pazari.. temincek 12ye on kala icim kiyildi acliktan bi acik yer bulabilirmiyim dedim ara ara bulamadim ayagim beni bu net kafeye surukledi ac karna gurultuyla vakit gecsin diye bunlari yaziyom saat uc bucuk olmus uykuda tutmaz su sat sonrasi soyle saat 7 sekiz olsada patatesli garyaciy piroshki ciburek felan alsam tekrar selam cokca... smile.gif

Share this post


Link to post
Share on other sites

bebeeğüüüm bebeeğüüm heyaaaalet sevdüüğüüm

sena saruu laaleler alduuum çiçeeek bazaruuundan..... :)

ayağında potur gel dizim dibine otur

klavyeni geri çek mausu sağa yatır

usulca parmağını enter tuşuna batır

bekle yarim yaz gelsin karpuz yiyem kütür kütür

ardına kaykılıp otururken koltuğuna

başını dik tut yastık koy boynuyun altına

nick dediğin cafcaflı olmalı az birazda

ya yağmur ol ya bulut ya kar boran fırtına

duruşun endamından sansınlar seni kaatip

okuyuşun yazışın benzemeli tıpatıp

kurcalamış bozmuştur biri boş duramayıp

ayar ver ekranına resetleyip kapatıp

tuşlara yavaş baski sessiz çalışsın klavye

aç kalmayasın sakın az fasulye az pilav ye

olur tutukluk yapar yolda kor yine diye

tornavida alıver yanına yada levye

yarana merhem ara her tür porogramlarda

katıl tartışmalara eğleş yaz forumlarda

sıkılıp bunalırsan olurda buralarda

earth yükle gugıldan gez yozgat çorumlarda

sınırsız hayallerin sonsuz tahayüllerin

dosyanda resimlerin gonca gonca güllerin

hükmü yok uzak yollar uzak mesafelerin

kokulusuda çıktı şimdi imeyillerin

her ihtimale karşı başlamadan yazıya

temkinli ol benze hep tavşan kovan tazıya

yem olma sakın kurda benzeme hiç kuzuya

kes yapıştır kopyala kaydet al hafızaya

hızın kesilmesin hiç yaz çiz ara vermeden

ucuz paketlerden seç kaz gibi yolunmadan

her yere maydanoz ol kaydol görün durmadan

sanal ünlü olunmaz ad ismin bilinmeden

ilgisiz alakasız her konudan çık dem vur

mangal üstü kül koma ateşli nutuk savur

varsın çatlasın kinden hasetten düşman gavur

kalma lafın altında dağ tepeleri devir

teknoloji nimeti bugün artık yanında

el altında herşey bir tık uzağında

kaydet mutlu günleri bayram seyran düğünde

al tebrik mesajları kutlan doğum gününde

atın ölümü bırak arpa buğdaydan olsun

gir çet odalarına maksat muhabbet olsun

herkes seni tanısın herkes namını duysun

şiirler yaz durmadan vezin uymasın uysun

ufaldı gözde dünya ne küçücük yapıymış

kutu sandığımız şey ufka açık kapıymış

üçgenin iç açısı dairenin çapıymış

ufak tefek ayrıntı kazmaların sapıymış

fakir pan derler adım var dünyada muradım

koca havan topunu askerde eşşek sandım

internette öğrendim çok şey pek yararlandım

bir çok bilgi edindim cehaletten ıradım

Share this post


Link to post
Share on other sites

sevgili gardenya her normal insan gibi on parmak yazamasamda ağır aksak iki parmak tık tıkırt tık tık çatıırt şeklinde yazıyom işte kendi çapım naacizaane.. ilham konusunda ise genelde şuraların ciddiyetini ağır oturaklı oluşunu bozmayım diye taşımamama rağmen fikir verme bağlamında arkadaşların gelip burnum dibine dayadıkları ciddiii önemli çok gerekli canım konulardan seçiyom ( bu ara dere selamlarımı iletirim n-f-k camiasına ukraynadan döndüm yeni iş arama için cebelleşiyom maakus talihimle ben iyiyim sizde kendiniz iyi bakın tırrado nerelerde bi yamalı hırka yollara revan oldu diyorlar doğrumu görüşme üzre esenkalın) :)

 

arkadaşlar, benim anlamadıgım bu kadınlar neden makyaj yapar niye estetik yaptırır dogal olmak varken

sanki eskiden makyajmı varmış estetikmi varmış o zamanda dedelerimiz begeniyolarmış kadınları dimi

tartışalım bu konuyu varsa yorumu olan buyursun...

BEN GÜZELE GÜZEL DEMEM GÜZEL DOĞAL OLMADIKÇA. by rambo

Sadece bu konuya kadinlar olarak bakmasak daha iyi olur sayin rambo cunku artik erkeklerde estetik yaptiriyor bakim yaptiriyor devirler ne zaman ayni kalmiski simdi kalsin her yil yeni birsey cikiyor ee bu cikani uygulayacak insanlarda oluyor.Dogallik her zaman tercihimdir ama bakimli dogallik makyaj yapmayi sevmem ama bakimliyimdir aynaya baktigimda kendimi guzel gormemde benim icin onemlidir....

Her insanin kendine gore bir sebebi vardir makyaj yapmasinda estetik yapmasinda eski zamanda ki annelerimiz dogal olmalari normaldi cunku o zaman hersey dogaldi simdi ne dogalki insanlar dogal olsun yediklerimizin cogu bile hormonlu dusun artik.... by bas belası

 

İnsanlar bakımlı olmalı bakımlı olmasına da bakımlı olmak demek boya küpüne batmış gibi makyaj yapmak, ya da estetik yaptırıp orasını burasını gerdirmek, küçültüp büyültmek değildir. Bakımlı olmak demek malumunuz temiz giyinmek, kıyafetleri ütülü dolaşmak, temiz kokmak,dişerini hergün fırçalayıp ışıl ışıl gülümsemektir.

Rambo'nun doğallıktan kastı buydu sanıyorum. Ben de aynen katılıyorum Rambo'ya. Ben de güzele güzel demem, güzel doğal olmadıkça.Şimdi şu televizyonlarda gördüğümüz taş bebeklerin çoğu estetikli güzel. Allah vergisi güzelliği olan bir Hülya Avşar, bir Sibel Can bilirim ben. Tabi vardır bir kaç tane daha şimdi aklıma gelmiyor. Yani sözün özü bıçak altına yataraktan benim babaannem de dünya güzeli olur suni olduktan sonra.

Plastik bebekler onlar aslında. Doğal güzelliğin gözünü seveyim ben by rose rain

..............

güzelliğin on para etmez bu bedeekii aşkolmasaaaeeey

 

yaa aslında bende doğallıktan yanayımda nası desem büsbütün doğal halle de olmaz elbette.. en azından incir yaprağı örtünmeli saç sakalı az tıraş etmeli fazla tüy varsa pürmüzle dağlamalı bence ... gerçektende doğal halimizlede güzeliz ona ne şüphe.. ancak arada bir uzamış tırnağı sevgili gül ve yağmurun belirtmiş olmuş olduğu gibi kesmeli sigara iç içme farketmez çaydan kahveden yeşillikten kapıyo safrana dönmüş dişleri hiç olmazsa beyazlatıcı adına ne bulduk boyamalı parlatmalı bence.. gerçektende özellikle ileri yaşlarda işkembeye dönüşmüş buruşmuş derili yaşlı kokonalar görüyorum avuc avuc onca para saçmış güzelim cildi öldürmüş mahvetmiş pahalı krem nemlendiricilerle.. gerçektende en pahalısından ithal parfüm kullandıklarını yanımdan geçerken ağır kokularından anlıyorum en uzun süreli kalıcı koku elde etmek için fıransız gavuru firmaları kokarca yağı kullanmışlar bu pahalı parfüm uzun süre etkisini koruyor ama en nihayet parfüm kayboluyor ağır kokusu kalıyor zavallı kadının burnu felc olduğundan ( devamlı o koku içinde kalan farketmiyor) algılayamıyor ama otoposda dolmuşda kapalı mekanda gerçekten burnum direği kırılıyor.. bu dışında ışıl ışıl göz alıcı mücevherat içinde ye kürküm ye hesabı kadın kendini çok güzel göstermeyi başardığı gibi kılık kıyafetde çok önemli bence .. güzel çuval içindede güzeldir o ayrı bir olay ama güzelce giyin kuşan daha güzel olun bence.. bu dışında her gün aptal aptal aynaya bakma adetinden vaz geçmeli çünkü insanın yüz güzelliği perdesini koruyan esrar tabakası bu bakışlar esnasında kaybolur kişi gerçek güzelliğini göremez o için kendine değer veren insanların gözü içine bakmalı göz bebeği içinde görmeli kendini bence.. gerçektende karşı tarafa güzelliğimiz etki ediyorsa onun gözündeki pırıltı bize yansır toz pembe oluruz bence.. o dışında sırf güzelliği estetik bağlamda ele almamalı ruh güzelliği ahlak güzelliği ne biliim diksiyondan tut yemeği güzel yapabilme güzelliği fazla baş ağrıtmadan sözü kısa öz tutma güzelliği gibi güzelliklerde olmalı bence.. gerçektende hüsnü mutlak denen kavram yanlızca herşeyi her yönüyle güzel yapmış yaratıcı güç kuvvetde aranmalı o dışında bizim öze güzel çirkin diye sıfat yükleme çabası içine girmekten öte bir şey yapamadığımız göreceli bir kavram olmasına rağmen güzeli daha güzel görme gibi masum bi güzel istekten öte gitmediğini kavrayabilmeli bence.. o dışında şurda güzel güzel fikir beyan ederken tadında kalmasını bilip güzelce ıramasını bilmeli bence güzellikler sizle olsun ey milletim eğlenecek yer bulaman gönlümdeki köşk olmasa güzel aşığımız aşık veyselden by enel fakir pan

 

by sağdan soldan epeyi gaz vermeler.....

şimdi yaa gerçektende .. bütün renkler aynı anda kirlenmesine raağmen genelde suçu hep beyazın üstüne yıkar deyimlerlede fukaraanın düşkünü beyaz giyer kış günü gibi lafebelikleriylede bu yargıyı pekiştirir insanın içini karartan zindan gibi kara mapusaane gibi gri asker gibi haaki renkleri giyer kendi kişisel tercihimizden ziyade acaba başkaları ne der diye her hangi olur olmaz rengi giyemeyiz gerçektende.. ne biliim çıksın bir beyfendi mor rengin ağırlıkta olduğu bir pantul giysin çıksın o beyfendi yine kendisinin bu pantulunu oldukça açacak şık gösterecek pembe bi ceket çeksin üstüne bunlar komik şeyler hah hah haaa ... gerçektende insanın iç dünyasını yansıtacak kadar banal tonlar kullanılsın demiyorumda benettonun içindeki rengi yansıt sloganıyla verdiği mesajı değerlendir demiyorumda ne biliiim az çok insanın içini açıcak renklerde olmalı bence.. gerçektende az önce tıkladım sayfaya girdim emin abinin kışlık kazağını gördüm kendisine bir hayli yakışmışta bence.. ama şu güzelim yaz günü yüzü suyu hörmetine .. şöyle ciddiyetini imajını alaşağı etsin karizmayı çizsin yaka bağır açık bi gömlek giysin bi madalyonu ordan sarkıtsın demiyorumda yinede en azından açık mavi yada açık yeşil bi göynek tişört içinde çok güzel bahar mevsimi verirdi bence... gerçektende daha öncede dile getirdim cıblak bi gözelsen giyin iki güzel olursun diye ... gerçektende çok zengin olamayabilirsin ancak günümüzde tekstil urba felan o denlide pahalı deyil bence .. az boğazdan kesip gidip 80 100 kaatlık göynek alamasanda pekaala 5 gaymaya on gaymaya verilen gömleklerden temiz ütülü tutup gayet şık olabiliyon.. gerçektende hiç bişey bulamadın var bakkaldan bi şeker çuvalı al götür terziye güzelce diktir piyasada satılan boyalar var boya al sana pantul hadi gömlekde bulamadın çek çizgili picamanı üstüne gömlek diye bide kıravat tak bul buluştur eskipüskü ceket al sana en daniskasından kıyafet.. kaldımı ayaklar açıkta gerçektende dost başa düşman ayağa bakar her şeyi geçiştirebilirsin ama ayağı geçiştirmemeli bence.. gözünün içine sokki pırılpırıl cıllop gibi yepisyeni ayakkabıyı düşmanın hasedinden çatlasın gebersin aşifte... gerçektende günümüzde bi ayakkabıyı alma iste satıcı yemin billah ediyo üç otuz paralık ayakkabıya deri diyor gerçektende deriymiş bunlar.. araştırdım kırpıntı döküntü deriyi toz hale getiren firma tutkalla birleştirip piresleyim bir tür ayağa cehennem azabı veren deri elde ediyor bayanlar için sorun deyilde erkeklerin ayağı kokutuyor... havasız bırakıp.. bayanlar için niye sorun olmadığına gelince üşenmedim onuda araştırdım.. şimdi yaa gerçektende reha isimli arkadaşımın kulaklar çınlasın enverusta tezini verirken bu zengin denen adam ne yer ne içer diye vermiş eşi menendi bulunmaz şahsiyet.. gitmiş çankayada çöplükleri kontrol etmiş balık kılçıklarını şarap şişelerini muayene etmiş şahsiyet şimdi bi pankanın insan kaynağı cart curt departumanında... bi gün moskovadayız firmanın verdiği potinler ayağımı mahvetti .. o sıra çalıştığımız yerde 30 kadar rus temizlikçi bayanın soyunduğu oda biz o odanın işi yapıyoz bayanlar temizlikte.. az havalandırdım ayaağ .. sonra şeytan dürtükledi bayanlarında böyle sorun varmıki diye.. üşenmedim tek tek istisnasız otuz çift ayakkabıyı kokladım .. ıııh maalesef bayan ayakları kokuşmuyo... bu bi gerçek ter bezleri çalışmıyo her halde ... neysekılıktan bahsediyorduk konuyu dağıtmanın alemi yok gerçektende insan kendine yakıştığını hissettiği şeyi çevreninde onayını alma koşuluyla giymeli ve kendini rahat hissetmeli bence.. gerçektende kot pantul denen amerikan insanı boy standartına göre yapılmış beline oturanı alsan paçaları bi karış aşşağı sarkan seyyar hapisane içinde gezinmekten kendimi epey zaman oldu kurtaralı temellişalvar gibi geniş olanıda değilde rahat hareket edebileceği kumaşları seçiyorum tamam bende renk konusunda bağnazım pantul olaysındada hem koyu tonlar lekeyi kiri kolayca inkar edip örtbas edebiliyoda gömlek tişört felan fıstık olayında dahade esnek olmalı bence.. gerçektende kendi renk tercihinde israrlı olan şahsiyetler az biraz da karşısındakini düşünebilmeli bence.. moda yakışandır diye kendisine yakıştığını varsydığı her şeyi giymemeli insan yaşını toplumsal sütatüsünü felanda arada bir gözden geçirmeli 70 yaşındaki bir bayan kalkıp mini etek felan giymemeli bence yada bi genç kız sırf aykırı olucam diye erkekler için hazırlanmış postalları pantul ceketi giymemeli bence saç ise çalı süpürgesi gibi doğalbırakılmaması gereken bi olgu sanırım en azından arada bir de olsa taranmalı bence... by verilen gaz üzerine atağa geçen yineeede şahlaanıyor ammaaan golbaaaşııının gııııraatını terennüm ede ede naaacizane döktüren arkadaş tarafından... :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

balık yeme hafızaya iyi gelir felan fıstık... by mine ve yardakçıları destekçileri

çivi çiviyi söker diye bi atasözünün değişik versiyonlarından yararlanmayı meslek edinmiş hayal tacirleri..umut arayan denize düşmüşlere yılan pazarlayan maceraperest ümit satıcısı saftorik avcısı sahte derman kaşifleri ...gerçektende akşamdan kalma bir ayyaşın sabah iki tek atıp kendine gelmesinide ispat delil olarak değerlendirip yanmış haşlanmış eli daha fazla yakacak diş macununu salçayı salık verir .. gerçektende ayazda donmuş adamcağızı karlarla oğuşturup buzdolabına koyarlar.. yazın sıcak 40 derecedeyken başına güneş geçmiş bu megalomanlar karşılarına geçip kendileriyle alay edip buz gibi fokakolayı başına dikip içenlere inat harareti çay alır diye malı semaver semaver götürürler.. karlı kışlı zamheri ayazlarında dondurma yalar bademciği operatöre söktürüp civara grip virüsü yayarlar.. bunlar bunlar ...zavallı ciğeri yanmış kızamık hastası bebeyi biberona doldurdukları su içinde erittikleri kızamık şekeri diye taabir edilen kırmızı renkli bir şekeri içire içire kanser ederler... rahmetli mürvet ebem yedi bebe büyüttüm hiç birine bi şey olmadı itikaddan der bu dağda ineği kaybolsa kurt yemesin diye bir ipin uclarını tutup ortasından düğümleyerek kurt ağzı bağlıyan sabahda zavallı kurtlarda aç kalmasın günaha girmeyelim diye çözen bu mübarek kadın... mundarı mundar aralar diye köyde salgın hastalık nedeniyle 15 yirmi bebenin imam kayığına bindiği sene amcamla merhume halama merkebin sütünü sağıp içirdiğini övünerek anlatır itikad itikad der... baazen kocakarı ilaçlarının kendine hayrı olmaz doktor tavsiyelerinden üstün olduğunu savunurdu.. gerçektende ..ufak tefek yaralanma neticesi kanamalarda tuzlu kana tuz iyi gelir diye tuz eker birini uzun yola uğurlasalar su kurumadan geri dönsün diye ardı sıra su dökerlerdi...

gerçektende mahlukat içinde en yalama hafızaya sahip balık diye adlandırılan bu alık ... bu alık ki ..diyet egemen kültüre inad yaşasın obezite yaşasın düşüncesizce atılım hür bağımsız yeme diye etrafında dolandığı olta misina innesi ucundaki yemden bi parça gagalayıp dudağa sualtı pearsing yaptıran bu.. bu..keklik.. kendi gibi ördek balıkçının mantar oynayınca sabredemeyip hızla kurşun gibi çektiği olta yüzünden yukarı çıkamayıp yırtılmış yanağı dudağıyla can acısıyla bir kaç saniye aptal aptal gezinir.. yemi kontrol edip sağlam olduğunu anlayan balıkçının tekrar hızla su içine bıraktığı olta ucundaki yemi görüncede üç saniye önce yaşadıklarını unutup tekrar yeme tebelleş olur... gerçektende günlük beslenmesi su altında yaşıyan bi kaç börtü böcek türü eksik olmasın hayrıseverlerin dışardan karadan su içine attıkları kurtcuklar dışında ağırlıklı olarak kendinden küçük balıkları yemeye dayalı beslenme sistemiyle berdevam eden bu bu en baba hafızası bi kaç baytı geçmeyen bu bi misina ucuna bağlı yeme bağımlı ölümle yaşam arasındaki bağı pamuk ipliğine bağlı su altı komandosu balık denen alık..gerçektende balık yemekten bi fayda hayır görüyor olmuş olsa önce kendi görür hafızası az güçlenir beynine tıp adamlarının ballandıra ballandıra anlattıkları protein fosfor felan fıstık gider bir hayli zebeblenirlerdi... gerçektende halk arasında öyle itikadler varki acı acıya su sancıya iyi gelir diye suda az önce boğulma tehlikesi atlatmış birini çinde capunyada analar bebekleri su dolu havuzda doğuruyormuş hoca böylece bebe ilk gözünü dünyaya suda açıp dünyayı ıpıslak görüyormuş diye ikna edip şifalarını yararlarını anlata anlata bitiremediği köyündeki felanca içmeceye bi gezi düzenleyip kaldığı süre zarfında memlekettekşi hemşerilerim esnaflarımada hayli girdi sağlar bu diye bıyık altından gülmektedirlerdir... gerçektende tıbbın aciz kaldığı durumlarda alternatif tıp olarak en azından zararsız olmuş olduğu kanıtlanıp yetkililerce bilimsel olmasada faydalı olduğu yönünde beyanat verilip tavsiye edilecek aklı başında dayanaklı mesnetli ye ye ye türü öğütlere bende sıcak bakıyomda ginede temelli saçma sapanlığı ayan beyan ortada tırnağı olsaydı kel başını kaşırdı kadar elle tutulup gözle görülen kuşpalazı olmuşa kuş yedirmek tavuk gribine yakalanmışa bol bol tavuk yedirin kalp hastaları ızgara yürek yemeli ülseriniz varsa şaayet işkembe çorbası için kase kase ey millet türü şaklabanlıklara biraz şüpheyle yanaşmak gerektiğine inanıyom.. gerçektende bi kaç sene önce gine yurtdışında bi arkadaş diğerine aga bunlar domuz eti yiyyo onun için domuza benziyorlar şunların kıızıl suratlarına bi bak deyince dayanamamış lan oğlum bunu benim yanımda söyledin başkasının yanında söyleme bizde koyun kuzu inek sığır eti filan yiyoruz demiş o densiz kişiylede samimiyetimi uzun süre askıya almıştım o için insan herşeyi uluorta ortaya yayıp dökmeden az biraz mantık süzgeçinden geçirmeli bence... gerçektende kadın ve bez konulu bi panel düzenleyim deyip geldimidi vaktim kalmadı ..bu kadın milleti bez ilişkisini anlayan beri gelsin .. teyzemin hayırsız bebeler evi boşaltmış tam takır koymuş perdeleri bile sökmüşler.. şeri bi kamyonet ayarla dediydi vahdet abinin kamyonetinen onun evden çuval çuval eskiye ayırdığı çaputlar bezlerden.. kesmedi nadide hanımın evden bohça bohça çeyiz çeyiz çaput ..çamaşır makinesi felan fıstık... götürdük teyzeme ..hayırsız oğluyla naağlet gelinin eşyaları götürürken kamyona sığdıramadığı bez çaputdan perde yapmış yerlerde bi kaç eski kilim yamalı minder felan var.. şeri evi sildi süpürdü yeni perde tül güpürleri çektik pencerelere eski püskü pılı pırtıyı çuvallarla attım şeri bir yandan atalım diyor ben bir yandan teyzem haala ısrar ediyo bi misafir gelirde şu minder atılmıya duraydı teyze bak kafamı bozma bir daha şuraya adım atmam ölürsende hakkımı helal etmem diye artık öfkeyle attım çok çul çuvalı .. yahu 70 yaşını geçiyon ne işin var senin bezle aha bi ayağın çukurda aha yenisi geldi her taraf bez oldu götüreceğin iki metre bez dedim ben anlamıyorum yaa.. dağ taş bez yok şu kışlık urbaymış yok şu alişin ( torununun 2aylıkken 1 yaşındayken 3 yaşı beşindeyken bedenine uymamış elbiseleri felan fıstık ) bi ara bez atarken şerinin ördüğü dantelleride atıyodum yok el emeğiymiş yok göznuru ya bunlar ne işe yarar mendil büyüklüğünde sehpa örtermiş televizyon üstüymüş ..neyse .. çamaşır makinesinin hortum başı musluğa olmadı.. contamı ne lazım bi soruyum yoksa hortum mu değişecek öğreniyim selam sepet..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Oooo

 

Panturk beyefendi burada da döktürüyor.

 

Hoşgeldiniz efendim, sefalar getirdiniz yeniden Türkiye'ye. Biz sizleri daha geç bekler idik, ee suçumuza ortaksınız, geç geleceğinizi söylemiştiniz.

 

Vatanımın internet kafeleri yuva olmuş, yurt olmuş size, bakıyorum da, mesaj yazma aralıklarınız hayli yakın.

 

Neyse. Yeniden üretken, hatta 2 parmak yazarak geveze olmayı başarabilmiş(geveze dedik de, menfilik yoktur sözümüzde, zira kastedilen aşikardır), eşine benzerine rastlanılmaz, başa gelmesi ve çekilmesi gereken kişiliğinizle muhattap olma talihine kavuşuşumuz hasebiyle memnunuz. Hoşgeldiniz...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gardenya;

 

Panturk alanında tektir. Gerçi zaman zaman en büyük ustalar bile taklitle başlarlar düsturundan yola çıkarak onun gibi yazmayı denemiş olsakta muvaffak olduğumuz söylenemez.

 

Valla bende onlarca sayfa Pantürk arşivi var. Hemde 8 puntoyla çıkarılmış. Hatta bir çok arkadaşımı bile onun fanatiği yaptım:)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir itiraf ve nacizane bir tavsiye panturk kadeşime..

İlk itiraftan başlıyayım; önceleri yazdıklarının bazılarını uzun olması nedeni ile okuyamıyordum biraz da zamanımın kısıtlı olması nedeni de vardı hani. Daha sonraları yazılarını okumaya başladıkça gerçekten çok zevk aldım.. umarım kızmazsın bu itiraftan dolayı. :)

 

Şimdi nacizane tavsiyemize gelince, yazılarınızda biraz paragraf yapsanız, yazı bir bütün olarak göze korkutucu gelmese, belki okuması kolay olur diye düşündüm..

 

Ha, yazılarını okumaya başladım panturk, ona göre :)

 

Selametle, eline sağlık

Share this post


Link to post
Share on other sites

taa geçen yıl bu konuda derin araştırmamı vermiştim biz bişey söylüyorsak bi şey biliyoz demektir bknz bügünkü hürriyet pazar sayfa yedi savaş özbey haberi meğer manda söğüt dalı değil dibine yuva yaparmış falan fıstık .. konu ayrıntısı tiridine bandım com da imiş kendileriyle bir torba konusunda anlaşmaya varamadık ben haalaa torbağ mevki köprüsü konusunda ısrarlıyım çok kişi ciddiye almamış bilhassa ozturklerde tezim karşı atak görüp siz dil bilgisi adı altı türkdili baltalıyorsunuz şekli safsata dersi almıştım.. meraklısına bi hatırlatıyım dedim.. saygılar efendim bide dün bura kapalımıydı ne kısmet bu güneymiş yer israf oılmasın şuraya uzatıvereyim

SEVGÜLÜM MAHCEMAAALİİİM GÜNEEEŞÜM AAYUM

denizleri aşarım karalarla birleşir

gurbet kahrı çekenler inleşerek ağlaşır

zindanlarda yaşarım kör kuyular dolaşır

ışığı görmeyeyim göz kamaşır

çalışan insan elbet kirlenir karalaşır

gör hak suyu yaratmış sabunla aralaşır

güzel açık renk giyer ak güzele yaraşır

birde hazırla temiz pak çamaşır

boşa gitmesin sana verdiğim onca emek

kur sen sofrayı hemen hazırlanınca yemek

bu sevgi ifadesi aşk göstergesi demek

acıktım boğaz kuru dil dolaşır

önünde bekle beni mutfak penceresinin

ince eli başımı okşar kaşır sevdiğim

arala kapağını pilav tenceresinin

ne diri kalsın pirinç nede taşır sevdiğim

çorbanı değişmem taskebabına güvecine

etsuyuna olsun tek karışmam soğanı havucuna

sıcak bir tas çorba ver avucuma

ayaklarım buz kesti ellerim üşür sevdiğim

sıvıyağ limon sirke katıpta harman et

karıştır salatayı karman çorman et

biraz piyazla biraz kızartma haşlama et

usulca tabağıma koyup düşür sevdiğim

karnıyarık musakka velhasıl bir tutulur

makarna var diye erişte nasıl unutulur

fasulye sulu olur köfte az kurutulur

bulgur pilavı tüter buğulaşır sevdiğim

hamurunu mantının ipincecik kes yazla

kıymayı bolca tutup tereyağı da cızla

balıkları kızartıp mantar patlıcan közle

yanında bol salçalı tavuk pişir sevdiğim

manavda bulamazsan bahçemizden kopartıp

vişneler ayvalardan komposto hoşaf yapıp

muhallebiyi yakıp revaniyi kabartıp

ceviz doldur içine azcık şişir sevdiğim

kokusuyla burnumun direğini kırıver

ıspanaklı patatesli su böreği yapıver

ümüğümden inmezse kavun karpuz kesiver

çörekleri ardarda yığıp aşır sevdiğim

bol yağlı yaprak sarma yeme için yarışsam

yoğurtlu biber dolma arasına karışsam

kavurma et tadına nail olsam erişsem

fer gelir gözlerime parlar ışır sevdiğim

sevdiğim mahcemalim güneşim ayışığım

yanakları gül rengi zülüfü dolaşığım

dünyada en çok seni sever sana aşığım

ne tuhaf bul bunu ne şaşır sevdiğim

fakir pan aç bir günün ardından 29 nisan vakit akşam hava yağmur sokak çamur aklına boğazdan başka birşey gelmeyir görmeyen görsün böyle bi şiir cumeyertesi sehat yirmibir sıfır bir hava ılık gibi karın aç ziykir gibi yok başka fikir gibi ilham kitli kapı esin dar yırtık ayakkabı felan fıstık yaağni.. sevgi selam sepet bu ara dere epeyce bi hani ..

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dört Ayaklı Olanından Kuçu Sorunsalı

 

köyden kente göç olgusunun en yoğun olmuş olduğu devirlerden 70lerin sonunda anarşi ve terör ivme kazanmış günlük hayatta kulaklar takır takır tabanca namlusundan çıkan mermi takırtısı infilak eden bomba seslerine alışmış her gece ardarda patlıyan bombalar kanıksanmış eğer o gün bir patırtı olmazsa zihinlerde yolunda gitmeyen birşeylerin olduğu yargısı doğmaya başlamış buna pararlel sinir gerginliği kaos sıradanlaşmıştı..o devirlerde kulakların alışkın olduğu diğer bir sesde belediye itlaf ekiblerinin tüfek sesleriydi..

yurdum köylüsünün memleketteki davarını sığırını satıp toprağıyla vedalaştıktan sonra atmaya kıyamayıp beraberinde getirdiği sevgili dostlarımız hoşhoşları ortadan kaldırmayı kafasına koymuş belediye itlaf ekiblerinin tüfek sesleri.. gerçektende anadolu insanının - böyüg kent sağı solu belli olmaz iti var kopuğu uğursuzu var hiç olmazsa kapımın önünde bekler evi korur düşüncesiyle getirdiği hoşhoşlar ( ne tuhaf evi korur umuduyla gönül bağlanan bunların bırak evi barkı sahibini korumayı kendini korumaktan aciz çıkacağı zavallı cahil köylünün aklı süzgecinde hesaplanamamış kendilerini taşlayarak sevgi gösterisi yapan bebe beliğin maskarası olan bu mahluukat çöp karıştırırken yakalandığı uyuz bulaşıcı hastalık neticesi zayıflamış bünyesiyle her nasılsa elde ettiği önündeki yiyeceği gagalama sevgdasına düşmüş kargaların kanat sesinden ürker hale gelmiş ön yada arka patisini tekerlerden birinin altına kaptırdığı arabaların korna sesinden kaçacak delik aramış bu bahtsızlar bu talihsiz.. ) bilhassa gecekondu semtlerinde davar peşinde gezme yok kurt kovalama derdiyle heber olma yok oduna tarlasına giden sahip ardında sıcakda dili bir karış dışarda yalakalık yapma yok halbuki geceler uzun vakit çok anlayışıyla kontrolsuzce bilinçsizce kendi gibi başı boş karşı cinsle çiftleşip çoğalmış sürüler halinde uğur dündar porogramlarına konu olmuş geçmiştede sicili kara medyanın kopardığı çoluk çocuğumuzun sağlığı tehdit eden bu soytarılığa kim dur diyecek yaygaralarıyla aşka gelen tam techizat kuşanmış vurduğu her hoşhoş başına pirim vaadedilmiş itlaf ekibi tarafından tasmalı tasmasız ayırdedilmeden aha alnı şakı budur diye devrilirken o dönemlerde yaş itibarı zekası ayakkabısının hangisi sağ hangisi sol idrak etmekten uzak ben bi gün merak edip mahalleden yaşça az kaba bir çocuğa - bu kamyonetlere üstüste yığdıkları ölü hoşhoş leşlerini gömmeye mezarlığamı götürdükleri sorusunu sormuş oğlanda saflığımla alay edip - et balığa götürüyorlar deyince - ne yapıyorlar orda diye tekrar sual etmiş hiç unutmam - lan oğlum akıllımısın nesin ne yapacaklar kuşbaşı kıyma yapıyorlar yediğin etler neyden yapılıyo sanıyodun diye yanıtlayınca o sıra gerçek sanmış bi kaç sefer et yemeyi retdetmiş sevmiyom diye mazeret uydurmuş sopa zoruyla et yedirilmiştim...o zamanlar birde ağızlarımıza pelesenk olmuş tekerlemeler vardır bilmem hatırlarmısınız hani çık çıkalım çayırdaa yem vereelim ördeeeğe ördek yemini yemeeden ciyaak miyaak demeden haggudu muggudu çıktım çııkaardım kimii çııkardın gibi.. bunlardan biride galata galata köpeklere salata tekerlemesiydi siz bunu söyleyince biri çıkar ordan köpek salata yemez aslan fener gol yemez şeklinde ikinci bi tekerleme döktürürdü her nasılsa aklımda kalmış...

gerçektende kendimi bildim bileli bizim memlekette sorun sabun bitmezde baş sendromlardan biride şüphesiz hoşhoş sorunsalıdır.. gerçektende ömrü billah kendinden başkasını düşünmemiş acep güzelliğim bozulurmu diye çocuk doğurmaktan kaçınmış ömrünün son demi yaşlılığında kimi kimsesi kalmayınca zaten gençliğinde tiksinti ile baktığı toplumdan kopup yanlızlığa gömülmüş varsıllı dul kadınların rüküş kokonaların hayat arkadaşları can yoldaşları .. siz ey yurdum itleri...

ey.. boyunlarına takılı tasmaya ilişik zencirin ucunu sahiplerinin eline bağlayıp dolamış çeke sürüye onu götüren .. o ki hayatta kendinden alt seviyedekilere tepeden bakmayı sanat edinmiş otoriter mağrur burnu yukarda kendinden başkasını beyenmeyen sağlam yerden emekli iyi maaşı olup yegane dostu çomarına yağlı kemikler alabilen varlıklı sahibi.. sürüye sürüye dolaştıran (ha ha ha ne tuhaf çoğunlukla sahiplerine sorsanız köpeğimi dolaştırıyorum der öyle sanır bu ileri yaş parkinson hastaları) onun sahibinin efendisi olmuş çoban köpekleri...

ey .. avrupalarda amerikalarda iyi eğitim almış tahsil görmüş eroinmanı kokainciyi gözünden tanır bombayı kokusundan bulur potansiyel suç işleme eğitimlisi zaatı dişiyle kibarca uyarır kanun adamı nizam intizam bekçisi sözüm ona güçsüzün koruyucusu polis köpekleri...

ve ... siz ... ey.. ırktan gelen üstünlüğüyle... kasap dükkanları önünde - umut fakirin gıdası diye aç karna süzgün süzgün beklerken yaz günü dükkan kapısıdan çıkmakta olan içerde hayli semirmiş şimdide az temiz hava almaya çıkmış sineği - nasipte bu varmış ayçakirdeği niyetine taam edeyim diye havada kapan soysuz sokak köpeklerinden ayrı tutulup .. avuç dolusu paralar harcanıp alamanyalar sibiryalardan buz kalıpları içinde getirilen alaman kurdu sibirya kurtları....

ve.. ey.. yala kemiğini yut mamanı var ise ki aklı şuurun dünya varmış yaaki yokmuş ne umuurun düşüncesiyle sahibinin ayağını yalıyan evin bebe beliğe kendini şirin gösterme gayreti içre yapmadığı soytarılık kalmamış düzen adamı devir devran erbaabı kanişler finolar teriyerler...

sizler tuzunuz kuru kulubeniz temiz kumlu kutunuz bakımlı zevkü sefa içinde hayat sürerken sokakta derinden gelen iç yakan bir inilti feryat var..

sosyete özentisi matmazelin - aay hulki harun beylerin var bizdede olsun deyip kocasına aldırdığı sıkılıncada kapı önüne koyduğu..

şımarık veletlerinin iki zırlamayla herşeyi elde edebileceklerinin farkına varıp bu yeteneklerini farklı bir oyuncak olarak gördükleri yavru enikleri aldırmakta kullanmaları neticesi aileye katılmış sonra az büyüyüp sevimliliği kaybetmiş bakımı güçleşmiş - kıl mıl gider bebenin ciğerede kist mist oluşur gazıyla koca ayartılıp araba bagajına atıldığı gibi kocanın ilk çöplüğün önüne atıverdiği..

az heyecan duymak için yapılan köpek dalaşı müsabakalarında elendi diye yahut devamlı bağlı kaldığı apartmanın beton balkonunda yatmaktan felç oldu diye yahut birinin attığı taştan yaralandı araba çarptı sakat kaldı evin orta yeri kirletti komşunun bebeye saldırdı mazeretiyle sonradan görme sahibinin kaderiyle başbaşa bıraktığı .. yurdum itleri...

belki haala 21. asra tezat uzak ücra dağ köylerinde yük altında ezilen yurdum merkepleri karasabana kağnıya koşulu öküz tekini tamamlamaya az besili görünen inekleri mandaları at arabası çeken beygirleri gibi kamçı zoru sopa zoru ağır şartlarda çalıştırılmıyor..

belki hava atma sevdasına düşmüş züppelerin sırtını süsleme için canlı canlı derisi yüzülen foklar gibi vahşi uygulama görmüyor ipeği alınma için kaynar suda haşlanmıyor.diğer sansarları çinçilaları besleme için deriniz soyulup etiniz ötekilere yedirilmiyor.. yada ne biliyim kapı önüne konulana dek bayağıda mutlu azınlık içindeydiniz gittiğiniz berberdeki ilgi alakayı bissürü yurdum insanı görmüyor bissürü yurdum bebesi siz gibi et süt tüketemiyordu belki

belkide avrupa uyum muyum hayvansever baskısı felan fıstık şu andaki yegane çözüm barınaklara her nasılsa düştünüz mutsuzsanızda.. kök köken itibarı sizden farklı hayata gözünü sokakta açmış sokağın cefayı çekmiş daha sonra her nasılsa buraya kapağı atmayı başarabilmiş diğer gariban soydaşlarınız size diş bilemekte ırkçı tutum sergilemekte belki.. belki varsam yanlarına - abi bırak şu itoğluitleri bulmuş bunuyorlar ben burda hayatta görmediğim ilgiyi bakımı görüyorum salata malata önümüze iyi kötü birşey koyuyorlar ya.. sokakta onuda bulamıyorduk nerde yatacağım kaygusu yok yağmur yağaş derdi trafik patırtısı yok şurda sakinca kafa dinliyoruz arada bir hayvansever ablalar ziyarete geliyo kangal doğumluyum çok mutluyum geleceğimden umutluyum diyecekler belki...

gerçektende tenkolocinin makinelerin varlığı insanların işini elinden alınca insanın yaratıcı zeka atağa geçmiş köpeklerin hayatta en başarılı olmuş olduğu varsayılan ( hah hah hayt caart kabakaat) koruma işini elinden kapıp köpekleri tahtından etme için yaratıcı zeka güvenlikçi kursları meb onaylı koruma sertifikalı 2 üç dil bilen lise üniversite mezunu koku alma duyusu gelişmesede kılık kıyafetten tahlil yapacak köpek gibi dar alanda yaygara koparma yerine telsiz telefonla sesini anında karakola duyuracak silah kullanabilecek yakın dövüş sanatı bilecek ( ha ha ha yakın dövüş sanatı bilginizi yiyim iki sene sonra hareketsiz site kapısı önünde beklemekten hemoroitiniz olur heykel gibi beklemekten uyuşmuş kaslarınız ayakta dura dura azmış nasırınızla adımda atamazsınız) korumaları işe yerleştirirken gerçektende bu korumalar kuçukuçularla rekabete girip sahip gördüğünde ondan iyi kuyruk sallamakta sahipsiz güçsüz bulduğunda bir avaza hırlayacak kudrete sahiptirler.. üstelik şampuan yapay kemik tasma berber mama parazit ilacı aşı dünya masraflı olan kuçukuçuya oranla beşte biri nispette ucuza gelmekte olan bu üniformalı korumalara nacizane tavsiyem kapalı devre televizyon alarm şu bu derken yakın gelecekte asimolar masimolar tahtlarında kendilerini silkelemeden gitsinler kulak arkalarına iki göz daha nakletdirsinler sırtlarına el ayak takdırsınlar tenkoloji son iş umutu son ekmek kalesi koruma işinide kapmadan...

gerçektende bir hayli zaman oldu bi aklı evvelimiz uzakdoğuya ihrac edek bunları hem ülkeye döviz girdisi sağlar hem bunlardan kurtuluruz dedi fikir ileri sürdü raağbet görmedi.. besihanedeki et hayvanınını koyun kuzuyu canlı hayvanı nasıl satıyorsak bunlarıda satabilirdik..daha hayırlı olurdu belki.. diğer hayvanatın alımı satımına ses etmeyen türkiyede tüketilmeyen köpekbalığının ecnebi memlekete satılmasında sakınca görmeyen insanların mevzuu köpeğe gelince karşı çıkmalarına anlam veremesemde saygı duyarım...

ancak çözüm adı altı barınaklara hapsedilmiş önüne az salata verilmiş içi sıkılmış limon kabukları ile artan sürten salatadan müterkip yemekden beslenmeye çalışan açlıktan derisi kemiğine yapışmış yavrusunu emziremez dişinin resmine bakıp .. açlıkdan ölünce diğerleri tarafından sırf açlıkdan ölmeme için parçalanıp yenilene bakıp.. ben bu barınak işine saygı duymam ..

şaayet hayvansever adı altı özel tüzel kişi kurum kuruluş sayın bakan samimi iseler bu barınak maskaralığına bir son vermeli illede barınacakları yer gerekse barınak adı altı dar çatı hapishane yerine nasılki çamkoru var antalyada felan doğalyaşam alanı sunulmuş geniş araziye salınmalı bence.. haa köpek kendi besinini temin edemez elbette genişş araziye salınmış artık son olmaları için mutlaka kısırlaştırılmış sürülere sırf şu ayıbımızı kapatma için resmi kurum askeriye infaz evleri yemekhaneleri artan sürteninden ciddi sağlıklı şekilde toplansın zengin mahallelerine kağıt şişe kumbarası gibi yenilebilir kuru atık ( bayat ekmek kek pasta pilav kemik artan sürteni) kumbarası konmalı hijyen şekil günü birlik toplanmalı ..ve dediğim gibi ayıbımızı temizleme için yapılmalı sürüler kısırlaştırılmalı.. yoksa bizim bırakın kendi kendini besleyemez it sürülerini besleme lüksünü kendi geçimini ormanlar göllerden denizden sağlar yaban hayatının kaynakları kurutup sularını zehirleyip soyunu tükettiğimiz bilinçsiz kontrolsuz avlanıp hayat hakkını ellerinden aldığımız unutulmamalı .. yada bu hayvanların her birinin kimlik kartı olsun bi adam buna sahip olacaksa ki cinsel hayatını kısıtlamayada hakkı yok şayet kısırlaştırmazda yavru sahibi olacaksa onlarında kimlik kartını çıkarma zorunda olsun ..hoş ne teklif bendeki ya kendi doğurduğu çocuğu cami önüne bırakan memlekette.. eline bi boya sandığı iki selpak verip sokağa salan memleketde .. yada ne biliim çiçek dalında güzel olsun bu aşağılık gelenek bir hayvanın zaafından yararlanıp onu özgürlüğünden men edip evde besleme her tür istismaara açık tutma kökten kaldırılmalı bence yada ne biliyim aklı başında çözümü olan beri gelsin.. yada macunköydeki rezalet devam etsin.. beykoz barınağından kayak eldiveni botu yapılabilecekler ayrılıp 300 yuroya avrupaya pazarlansın gerisi açlık işkencesine taabi tutulsun bilmiyom bilemiyom... aslında kedi severim öteden beri bu mahluka antipati duyarım park kenarları yol kıyılarını kirlettikleri için kızar gözü tutmadığı kişiye har har har öfke kustukları için sinirlenirim karekterlerinide beyenmem yarım ekmek bi tas çorba için satamayacakları adamda yoktur bunların ..ama genede açlık pislik vahşet içinde işkence çekmelerine razı olmam olamam.. bilmiyom bilemiyom... by enel fakir

 

''bi tas çorba için satamayacakları adamda yoktur bunların .."

 

Köpeği tanımadığınızdan ,sevmediğinizden böyle konuştunuz sanırım.

 

Köpek ,diğer hayvanlardan farklıdır,asla bi tas çorba için sahibini terketmez.

 

Küçük bir sokak köğeğini benimsedik, ona klübe yaptık,isim verdik .dediğiniz gibi küçükken sorun yoktu.Büyüyünce sürekli bağlı tutmak olmaz diye saldık zaman zaman.Evi koruyacağım derdine ,gelen geçen özellikle tombul bayanların bacaklarını ısırmaya başladı.Ama tam ısırmak değil,dişlerini değdirir gibi.Nasıl psikolojisi vardıysa... Üstelik dişi kendi de...Salmadan dolaştıralım dedik.Diğer sokak köpekleri etrafımızı sardı,kendimizi zor kurtardık.

 

Mahalleli ,yok bahçemize girdi ,yok bu gece çok havladı gibi sözlerle bezdirdiler bizi.Barınağa bıraktık,hergün dolaştık .İki kez bir yolunu bulup kaçtı ,eve geldi.

 

Bir dağ köyüne bıraktık,6 ay sonra geri geldi.Perişan olduk,onun bize bağlılığı kahretti bizi.Öyle anlamlı bakıyordu ki...

 

Verdiğim yemeği yemedi inat yapar gibi ,yanımıza sokulmadı ,evi uzaktan gözledi.

 

Sonunda belediyenin attığı zehirli eti yedi .

 

Birara barınaktaki yavrulara ,yuva arama derdine girdim.dört yavruya sahip bulabildim ama sonları n'oldu bilmiyorum.Barınakta da durumları içler acısı.

 

Birini gördüklerinde çok seviniyorlar.Her terkedilen insan gibi.Yetiştirme yurdu,huzurevi gibi.Aynı psikolojiyi onlarda da görüyorsunuz.

 

Yani hayvan beslemek çok zor.Çok çaresiz kalıyorsunuz ne kadar sevseniz de...

by laçin

 

ben şu açıdan söylemek istemiştim size öfkelenir hırlar ama siz fıyt fıyt diye bir ıslık çalar bi parça yağlı kemik verirsiniz korka çekine alır acep taş filan atarmısınız diye ardından yalar yutar verileni sonra bir parça daha ekmek çorba verirsiniz hemen kuyruğu bacak arasına sıkıştırıp gelir şap şap öpüp yalamaya sizi .. hani nerde kaldı kişilik karekter demin kanlı bıçaklıydın benle nooldu adamda az bi ilke olur .. o açıdan deme istedim yoksa sahibine sadık olduğuna ne şüphe sahibi ölsün mezarı başından ayrılmaz köpekleri işitmişliğim var.. adı nanköre çıkmasına rağmen babaannemin kedisinde gözümle görmüşlüğüm gözlemlemişliğim var komşulara oturmaya giderdi ebem kedimiz o çıkana kadar bekler o dışarı çıkınca önce yanına kadar bir koşu gidip sevgi gösterisi yapar ardından pat pat önüne düşer babaannemi eve kadar götürürdü.. belkide en çok kedi ile iç içe olduğumdan dolayı kedi sevmeye yatkınım.. sokak köpekleri ise daha bi gariban ezgin oluyo az daha sempatik buluyorum ama korkmayın bi şey yapmaz taş atmayın diye haykıran sahibi yanında har har har gırtlağını hançeresini yırtan azgın azılı sermayedar köpeğe az gıcık oluyom .. hoş köpeğin sahibinin karekterini aldığını dolayısıyla davranışında kendi suçunun olmadığı sahibiyle özddiliyorum..eşleştiğini bilmeme raağmen gerçektende ağır sakin kimslerin köpekte sakin sessiz olurken sinsi adamın köpekte sinsi olur mahalle bebelerinin beslediği çok sahibli kuçular ise temelli orta malı olur gelene ağam gidene paşam hoş görüşlü anlayışlı olur.. gerçektende rusyada gözlemledim atla diyorlar rusça kuçulara hemen kendini havuzdaki suya atıyor.. pet şişeyi atıyorlar getir diyorlar getiriyor.. bizimkiler ya biraz saf ya dik kafalı .. bence kendilerini yeterince pazarlamayı bilmiyorlar.. o için dışardan ithal mithal bunlarıda kapı önüne koyuyorlar bi tek kangallar kendini kurtararan kitle sanırsam.. velhasıl insan duyguyu kontrol edemiyor bi şekilde bi şeye bağlanıyo bazen hayırsız sevgili oluyor bazen erkek veya kız evlat yada bir at mazide hatıraların geçtiği ev veya şu bu en nihayet bütün ayrılıklar hazin.. duyguları kontrol etme istesende edemiyor insanda yara açıyor velhasıl toplumda gitgide büyüyen bu yaşam alanı daralmış bu mahlukatında mutlu günler göreceğine olan inancımla eyi günler

dilerim

Share this post


Link to post
Share on other sites
Gardenya;

 

Panturk alanında tektir. Gerçi zaman zaman en büyük ustalar bile taklitle başlarlar düsturundan yola çıkarak onun gibi yazmayı denemiş olsakta muvaffak olduğumuz söylenemez.

 

Valla bende onlarca sayfa Pantürk arşivi var. Hemde 8 puntoyla çıkarılmış. Hatta bir çok arkadaşımı bile onun fanatiği yaptım:)

S.a.

Doğrudur ,alanında tek olsa gerek ne diyeyim.Bu aralar da bereketlenmiş yazıların sayısı artmış ben gelmeyeli. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...