hafakan 195 Report post Posted June 1, 2008 Uyan Artık Yiğidim Istırâbdır yiğidim azığımız, hicrandır Mirasımız mahkûmdur, mahzundur, perişandır Gene de ye’se düşme yiğidim; imtihandır Filizlenen her ölüm, mazlumlara nişandır, Ne gönüllerde sevinç, ruhlarda beyaz kaldı Ufka bir bak, ilerle; inkılâba az kaldı. Ülkemden hatırıma hep sefiller geliyor Bin yüzlü Ebrehe’ ler, kara filler geliyor Şimdi devran değişti; ebâbiller geliyor İbrahim bahçesinden taze güller geliyor Âlemde, duyulacak kutlu bir âvaz kaldı Ufka bir bak yiğidim; inkılâba az kaldı. Çöküyor sırtımızda yükselen vahşi duvar Heykeller kırılıyor; dökülüyor mumyalar Toprağın sinesinde umut var, heyecan var Okşadığın her kökten fışkırıyor bir bahar. Buzlar çözüldü; kıştan kuru bir ayaz kaldı Ufka bir bak yiğidim; inkılâba az kaldı. Gözlerin âyet âyet büyüyen bir bebektir Ellerin sokaklarda uçuşan kelebektir Sana rehberlik eden ne cindir, ne melektir O bir İnsan-ı Kâmil, mücella bir dilektir O’ ndan bize ebedi sürecek bir haz kaldı Ufka bir bak yiğidim; inkılaba az kaldı. Bulanık akan sular durulacak yeniden Gökyüzüne direkler vurulacak yeniden Saâdet menziline varılacak yeniden Çağlar üstü bir nizam kurulacak yeniden Cehaletin elinde lanetli bir saz kaldı Ufka bir bak yiğidim; inkılâba az kaldı. Bu kan kokan coğrafya, bu çığlıklar senindir Bu gözü yaşlı târih, hıçkırıklar senindir Yeryüzünde çiğnenen bütün haklar senindir Prangalı hükümler, aydınlıklar senindir. Yıllardır, uygarlıktan sana hep enkaz kaldı Ufka bir bak yiğidin, inkılâba az kaldı. Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır Külümüzden yükselen duman bizden yanadır Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır Kapıları açacak çoşkun bin niyaz kaldı Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı Mahzenlerde beklemek ziyan artık, yiğidim Fecr-i sâdık vaktidir; uyan artık yiğidim Ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim Hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim Zalimler için karar verildi; infaz kaldı Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı. Nurullah Genç 1 Share this post Link to post Share on other sites
ASIM 1 Report post Posted June 13, 2008 ÇOK teşekkür ederim Nurullah Genc in bu kadar harikulade şair oldugunu bilmiyordum cok güzel bi çalısma Share this post Link to post Share on other sites
ilcege 36 Report post Posted August 3, 2008 ''Pembe uçurtmalar yolladığından beri sarardı tiryaki menekşeleri sonbaharın tozlu kafeslerinde sevgi turnaları yakalıyorum turnalar gidiyor;ben kalıyorum avareyim,asudeyim,yorgunum bilmiyorum neden sana vurgunum Erzurum garında banklar üstünde uyku tutmuyor karanlıkları yitik düşlerimi kovalıyorum gölgeler gidiyor;ben kalıyorum.'' Ne güzel yazmışsın, ne güzel... 1 Share this post Link to post Share on other sites
rabia BDG 18 Report post Posted August 6, 2008 Serap Yaktılar mı eflatun çiçeklerini aşkın Saatler bozuldukça kırılıyor umutlar Taşlar bile gözyaşı düğümlüyor zamana Biri yaktı eflatun çiçeklerini aşkın Yanağı sis ve hüzün yaralı bir dervişin Uğultulu heyula sağnağı, küf böreği Pırlanta bir çocuğu ısırıyor ansızın Ve belki de yakındır usulca öleceği Yanağı sis ve hüzün yaralı bir dervişin Yeşil bahçeler midir, çöl müdür andığımız Boğuk sesi geliyor şişelerden erdemin Köpük mü, yoksa nedir, hakikat sandığımız Bülşbülün hareminde alevlenen güllerin Yükselen yangınıdır belki aldandığımız,, Nurullah Genç 1 Share this post Link to post Share on other sites
rabia BDG 18 Report post Posted August 14, 2008 Umut Hıçkırıkları ne ben mehtabı aldım içime bir kuş gibi ne de sen bu sevdayı yaşadın bir düş gibi sen ve ben, soframızda kavgalara kul olduk kahpe bir görüntünün zindanında boğulduk sen nazlı ölümlerin gizemli sultanısın sen bir cehennem göğü, bir heyecan selinin yağmuru sürgün eden bir garip handanısın nehirleri içiyor ayışığı gözlerin sen akkor bir tutkunun mağrur hükümranısın ahını duyuyorum sana bakan devlerin dağların sessizliği, yolların figanısın sen nazlı ölümlerin gizemli sultanısın ne ben mehtabı aldım içime bir kuş gibi ne de sen bu sevdayı yaşadın bir düş gibi ben sözünde durmayan bir celladın ipipyim tanyerinde karanlık, ilkbaharda tipiyim yıkılan her köprünün bir ayağı bendedir yeşeren ekinlerin hazan çağı bendedir resmini taşıyorum şehirde ölen atın mezarı başındayım rahmetli saltanatın ben, ejderin aşınmış günlüğünde korkuyum bir vadiden bir dağa söylenen son türküyüm ne sabah, ne ikindi sonrası sarar bei yalnız ihmal edilmiş duygular arar beni sen ve ben, soframızda kavgalara kul olduk kahpe bir görüntünün zindanında boğulduk ne ben mehtabı aldım içime bir kuş gibi ne de sen bu sevdayı yaşadın bir düş gibi. Nurullah Genç Share this post Link to post Share on other sites
deniz_mavidir 8 Report post Posted October 12, 2008 Ölüm Noktürnü seninle karşılaşıp solduğum andı ölüm yüzüne baktığında tutuşup yandı ölüm çoğaldıkça çoğalan bir sevda ülkesinde ellerine dokundun; sana inandı ölüm o efsunlu, yağmurlu, hercai gözlerinden uçan kelebekleri mutluluk sandı ölüm akkor dudaklarından ağı düştü içime yollarında yürürken sanki insandı ölüm viran eylediğin gün yorgun hayallerini ayrılıkla, hüzünle, aşkla sınandı ölüm bir ömür vuslatını bekledi boynu bükük bilmem ki aşk uğrunda neden kınandı ölüm süründü yıllar yılı karanlık köşelerde benim gibi kıvrandı, kahra dayandı ölüm her akşam tufanında harap oldu güneşim gece baygın bir rüya, gündüz hülyandı ölüm sensizliğin en ağır fermanıydı içimde dudaklarımdan sızan bir damla kandı ölüm ölüm seni sevmektir bir celladın elinde bilmem hangi yürekte böyle sultandı ölüm Nurullah Genç Share this post Link to post Share on other sites
figen 0 Report post Posted October 12, 2008 Benden anlamadın, şiirden anla, Senin gülüşünle yaşadığımı. Akşamı ettiğim sende kalanla, Sabaha seninle başladığımı, Benden anlamadın, şiirden anla... birkaç cümleyle ne güzel anlatır bu şiir... Share this post Link to post Share on other sites
figen 0 Report post Posted October 12, 2008 en sevdiğim şiirleinden bir tanesi daha: TALAN Güzel de çirkin de bu boş dünyada Doğarmış, büyürmüş, viran olurmuş Sevda denen yangın meğer sonunda Gözyaşıyla dolu hicran olurmuş Dostluklarda biter, düşmanlıklarda İzleri kalırmış hatıralarda Ümitler yeşerir her ilk baharda Sonbahar gelince, duman olurmuş Güleri açınca gönül bağının Zehri bal kesilir LEYLA dağının Mevsimi geçince cilve çağının Hayaller, yeminler yalan olurmuş Issız köşelerde yalnız başına Zavallı girermiş en son yaşına Konulunca o musalla taşına Kendi evi bile yaban olurmuş Bir ömür gariban, mahzun, derbeder Mezara girince bitermiş keder İstikbale miras; RAHMETLİ peder Klanların hepsi talan olurmuş NURULLAH GENÇ Share this post Link to post Share on other sites
beyaban 1 Report post Posted April 8, 2009 SENİ BENİM KADAR SEVEMEYENLER seni benim kadar sevecek olan başını taşlarda çürütmelidir yarasına dikenleri sarmalı kalbinde dağları yürütmelidir gözleri her sabah başka bir çeşme her akşam krater, her gece duman gökleri günboyu alevlenirken boynunda bir kement olmalı zaman yollar düğüm düğüm boğmalı onu ızdırap sızmalı baktığı yerden kaplan tutuşmalı, kurt inlemeli saçından bir teli yaktığı yerden sana benim kadar tutulmak demek vurulmak demektir kartallar gibi tâcını, tahtını kaybetse bile gülümseyebilmek krallar gibi seni benim kadar sevecek olan ruhunu kapından kovabilir mi seni benim kadar sevemeyenler seni benden fazla sevebilir mi her mısrası başka bir güzel olan bu şiiri çok seviyorum ayrıca Nurullah genç'in bütün şiirlerini çok beğenerek okuyorum 1 Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted April 18, 2009 seni bir kilimin nakışlarında devlerin şimşekli bakışlarında kanı sevgi olan hatıraların göklere uzayan yokuşlarında bulamaz ayağı prangalılar yayını terkederken kırılan bir ok gibi doğarken ölen bir çocuk gibi çekingen çeşmelerin suyunda eriyen güz yorgun patikalarda sevda arayan öksüz bulamaz izlerini tilkiler kurt ininde yağmur hala murada ermedi teninde mağrur bir kıvılcım görünce seni başın alıp gitmiş karanlıklara mehtabı beklemiş seneler boyu yüreğinde duymuş hep o korkuyu ardına bakınca gamlı bir akşam duymuş tenhalarında çalan şarkıyı ceviz sandık bomboş ; kapılar kırık senden artakalan mor bir hıçkırık okunmamış esrarlı bir öykünün memnu satırları gibidir yüzün vuslatın eflatun gecelerinde uykusunu kaçırmışsın gündüzün oysa ne yerdesin , ne gökyüzünde derindesin rüya kadar derinde --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- PİŞMANLIK VE HÜZÜN Elim silahlı sermayem: Gurur Ne çiçekler benim; ne ben çiçeğim Bir gün hesap için divan kurulur Ayaklar altında kalır yüreğim Elim silahlı sermayem: Gurur Korkarım beni de alnımdan vurur Pişmanlık ve hüzün hep yığın yığın Bütün varlığımdan soyuluyorum Ortasında kaldım bir bataklığın Kurtarın dostlarım, boğuluyorum Pişmanlık ve hüzün hep yığın yığın Bahçesi harâbe tüm insanlığın Karşımda yokluğun alev gözleri Zindanlar içinde zavallı ruhum Mükâfat mı, bana şu kan gölleri Yoksa işkence mi, avutulduğum Karşımda yokluğun alev gözleri Bana diş biliyor yıllardan beri Dilene dilene eğilmiş belim Yüzüm kaktüs yaprağına benzemiş Bİlmiyorum, neden böyle tembelim Kim bana 'çalışma, yaşarsın' demiş Dilene dilene eğilmiş belim Artık görmüyorum, sağırım, kelim Acaba çıkar mı yollarım düze Yoksa yokuşlar mı öldürür beni Birgün kavuşursam belki, gündüze Talih bir defacık güldürür beni Acaba çıkar mı yollarım düze Sonsuzluğa, mutluluğa, denize. Share this post Link to post Share on other sites
ümmü hüreyre 5 Report post Posted May 2, 2009 İKİ GÖZÜM İKİ ÇEŞME sen gideli ardında sadece hüzün bir de rıhtımların şarkısı kaldı senin senden öte bir şeyler olduğunu biliyorum, ama akşam oluyor ruhumu çöllere bırakıyorum iki gözüm iki çeşme bir sarhoş kurşunla kanatları kırılan garip bir serçedir alınganlığım biraz kum ve kelebek bir de senin için geçtiğin yerlerde damla damla yüreğime bulaşan toprağın ah ü zar kalıntıları hala anlayamadım bizi bizden ayıran ısırgan otlarını sen orda, bulutların arasında sessizce ya da bilmem hangi şehrinde arzın garip bir türkünün ardında yürüyorsun benimse avuçlarında gözlerinden artakalan bir kaç yeşil renkli hayal denizi iki gözüm iki çeşme neye yanıyorum, biliyor musun birleştiremedik kalplerimizi Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted October 16, 2009 "UNUTURSUN " DEYİŞİNE unutmak, yıldızların ciğerine saplanan bir lâle yaprağına gömmektir sevgiliyi unutmak, bir kaktüsün küllerinde ansızın alevli bir tapınak eylemektir sevgiyi unutmak, semendere zehir sunmaktır, gülüm taş dolu yüreklerin lügatinde bulursun unutmak, sessizliğe yine kanmaktır, gülüm unutulursa şair, sen de unutulursun bir dağın bir kuyuya tohum ektiği yerde balığın yüzgecinden irin döktüğü yerde kralın, kölelerin emrinde yürüdüğü geminin bir köpükte okyanus aradığı ayın arzı terkedip gökte durduğu ânda serseri bir kurşunun ayı vurduğu ânda başını ellerinin arasına al ve dur işte o lahza gülüm, bu can seni unutur unutmak, bir saatin kırılan camlarında zamanı çürüterek öldürmektir sevgiyi unutmak, bayramlığı giydirilen çocuğun aldatılan göğsünde vurmaktır sevgiliyi unutmak, bir ülkenin tozlu kaldırımlarında taşlara boğdurmaktır yağız atlı yiğidi unutmak, susturmaktır yolların ayrımında şairlere can veren muhteşem bir ağıdı unutmak, koparmaktır çiçekleri dalından sisli bir yalnızlığın ekseninde bulursun unutmak, ayırmaktır arıları balından unutulursa şair, sen de unutulursun 1 Share this post Link to post Share on other sites
mukarrabin 103 Report post Posted October 17, 2009 BENİ ANLAMAYIŞINASana bir uygarlığı getirdim; anlamadın Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar Bir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi Sen henüz vurulmadın uçarken göklerinde Sen henüz bir oltaya takılmadan derinde Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın Seni bir yıldız gibi koyacağım göklere Her gece ışığını ruhumdan alacaksın Aldanma gururunu okşayan çiçeklere En güzel güllerini ruhumla alacaksın Kopacak sanıyorsun bu ip ince yerinden Bu ipin her çizgisi yaralı bir dev gibi İnecek sanıyorsun bu bayrak gönderinden Bu sevda tükenecek sönen bir alev gibi Sen hala anlamadın sevginin en hasını Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını O, coşkun bir denizin sularına yürürken Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını Gittiği her iklime sevdanı götürürken Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık Görmedin bir arslanın can çekişen resmini Yalnızlık kitabında okumadın ismini Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların Karanlık köşelerde acı acı gülmedin Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin O Celali uykudan uyanmadın, uyanma Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm Feryadı kayaları parçalayan sesine Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne Dudağında kuruyup dağılan sözlerini Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi Karalar bağlamadın beni anlayamazsın O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın Serdar Tuncer'in son şiir albümünde yorumladığı duygu yüklü, dinleyeni içine çekip alıp götüren bir şiir... Serdar Bey'in sesinden dinlemeniz tavsiyemizdir... Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted April 17, 2010 Hocanın bir hitabını canlı dinleme fırsatım oldu. Hoca çok tatlı bir adam. Sezai Karakoç'un korkunç soğukluğundan iz yok kendisinde. Zaten onun gibi gençten bir akademisyenin, Sezai Bey gibi konuşmamak için çırpınmasına ihtimal vermek de doğru olmaz. Her neyse, Allah uzun ömürler versin, bu hitap sayesinde hocanın varlığını neredeyse bir daha fark ettim. Bir Nurullah Genç yaşıyor, vesselam. Henüz 50'lik bir delikanlıyken, performansı düşmemişken gidip bir elini öpmek, muhabbetinden nasiplenmek gerek; bi ara bakalım buna. Hatta forumca bir araya gelip, sualleri vesaire belirleyip gitmek de olur. Hocanın henüz 30 yaşında bir ufaklıkken, kim bilir ne çilelerle, ne hislerle kaleme aldığı Yağmur'unu çıplak sesiyle okuması hakikaten mükemmeldi. Sayesinde resmen o şiirin hissiyatını tattık. İbrahim Sadri'nin kuru oduna benzeyen, ses perdesini kasıla kasıla kaydıran ruhsuz tarzından çok farklıydı hocanınki. Düz okudu, boğazı düğümlenerek, yaşayarak, acı çekerek, tadarak... Bir daha kanaat getirdim ki Yağmur çok güzel. Ne dendiğinin farkında olunmadan söylenen veya manadan gafil bir haletle yazılan her kelimeden tiksinen birisi olarak, Yağmur'un bütün ama bütün mısralarının çilesi çekilerek yazılmış bir şaheser olduğunu hissediyorum. O kadar uzun bir şiirde bir mısra bile mi laf olsun diye yazılmaz, bir mısra bile mi doldurma değildir? Hele şu 'Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın / Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım' finaline bitiyorum. Anlatıyor anlatıyor, adamı getirip de tam orada güm, bırakıveriyor. O ani bitiş sayesinde de bu kısım kafanıza saplanıp kalıyor. Hele hele hak-batıl kavgasının farkında olan fakat ruhunu ve akl-ı selimini kaybetmemiş bir insansanız, bu mükemmel naatın sonunda gelen o kısma karşı beyaz bayrak sallamamanız elde değil. Nurullah Hoca'nın o his patlamasında, o sevgi destanında kıyamete kadar devam edecek olan bu en büyük mücadele hakikatini de unutmaması; kendisinin aşkını en güzel olanda toplarken, nefretini de güzelin düşmanlarından esirgemeyen bir insan-ı kamil olduğu kanaatini doğuruyor. Bu arada hazır 'bitiriş' demişken, Üstad'ın bitirişlerinin de mükemmel olduğunu söylememek olmaz, dikkat ederseniz neredeyse her şiir bir bercesteyle biter Üstad'da. Şiirin zirveye ulaşıp sizi orada bıraktığını hissedersiniz, dolayısıyla bitirdiğinizde dimağınızın damağı lezzetin içinde kaybolur. O berceste sizi yakalayıp beyninize kurulur, vurulursunuz. Nurullah Genç'in Yağmur'unda ise yarı yolda kalmışlığın bir izi var, aniden küt diye bitiyor. Pardon, güm diye demiştik di mi? Evet işte, tam da güm diye bitiyor. Hem de hak ve batıl mücadelesinde... Tam da bu mücadelenin ortasında yapayalnız kalışımızı hatırlatır bana bu kısım. O da bu açıkta kalma hissiyle, garibanlıkla, dehşetle sarsarak yakalıyor insanı. Modern şiirin deliliğe kasarak deha ispatlamaya çalışan o sıkıcı, itici, sıkışık, zoraki halinden nefret eden bir kari kimliğiyle diyorum ki Yağmur'un her mısraı büyük bir çilenin eseri olarak ortaya çıkmış olmalıdır ve modern tarzda yazılabilmiş bir avuç samimi, sevimli, hakiki şiirden birisi de budur. Hoca yalnızca Yağmur'un masalını anlatmadı tabii. Mesela bir tavsiyesi vardı, kendi adına açılan başlıkta onu da zikretmeliyim. 'Gıybet pek tatlıdır, hep kardeşlerimizin etini zevkle yeriz' dedikten sonra, 'Bunu Nurullah kardeşiniz olarak söylüyorum, bir yerde dedikodu yapıldığını ne zaman görürseniz konuyu bir anda değiştirip Peygamberimiz aleyhisselatuvesselam'a getirin, o sözleri yarıda kesin ve hoş bir mecraa taşıyın' tavsiyesinde bulundu ki dediğim gibi buraya kaydetmeyi yerinde buluyorum. Hocanın konuşması esnasında Üstad'ın pek de bilinmeyen ve 'Telli pullu, anlı şanlı bir gelin; / Aynalar, gelin!' diye başlayan Davetiye şiirini okuması da kendisi hakkındaki sempatimin artmasına vesile oldu, ne mutlu hocaya, di mi ahbablar? Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted May 17, 2010 Bir tevafuklar silsilesidir, aldı başını gidiyor :) interesting! Bu arada Ehtiyar Delikanlı Hocanın maşallahı var. Bir röportajında anlattıklarına göre, -kendi çekeceği resimlerden oluşacak sanırım- 100 Resim, 100 Şiir projesi varmış ki; çekilen kareye uygun olarak şiir yazacakmış. Bu da ayrı bir ustalık gerektirir elbet. Eserin bitiş halini Hoca duyuracaktır, paylaşacaktır takipçileriyle. Haberdar olan arkadaşlar da paylaşıverirler gaari :) Share this post Link to post Share on other sites
nur_yolcusu_duygu 6 Report post Posted June 14, 2010 evet mükemmel şiirleri var Nurullah hocamızın ve gerçekten ezberlenmeye ezberletilmeye değer şiirler.. benimde yağmur şiirini canlı olarak kendi sesiyle dinleme fırsatım oldu. Hocamızın en başta anlattıklarından beni etkileyen hayatıydı gerçekten. binbirtürlü zor şartlarda okumuş ve o zor şartlarda dahi babasının sırtında taşıyarak okula götürmesi pahasına mükemmel bir eğitim almasına vesile olmuş.ve yıllarca Efendimiz a.s.v. için bir naat yazmak ıstırabıyla günlerce evine kapanıp sadece okula gelip ders verip sonra tekrar evine gidip bu naat üzerine çalışmalar yapmış, hatta onun bu garip halinden dolayı öğretmen arkadaşları aklını kaybettiğini düşünmüşler :) sonra birgün bu şiirle karşılarına çıktığında hayretler içinde kalmışlar.gerçekten mükemmel bir şiir ve tam bir ıstırap şairi. günümüzde hala böyle insanların olduğuna gerçekten şükrediyorum.. Rabbim ebeden razı olsun.. Share this post Link to post Share on other sites
mahlas 99 Report post Posted June 16, 2010 Ayrılık Şarkısı Gidince, gülün rengi sarardı gözlerimde Mutluluk dolu dünyam karardı gözlerimde Gözyaşların yağmurdu, ıslatırdı içimi O yemyeşil gözlerin bahardı gözlerimde Yıldız gibi parladı gönlümde gülüşlerin Duruşun güneşimdi, yanardı gözlerimde Dudaklarım ismini hecelerdi derinden Bakışlarım hep seni arardı gözlerimde Gidince, gülün rengi sarardı gözlerimde Mutluluk dolu dünyam karardı gözlerimde Share this post Link to post Share on other sites
nur_yolcusu_duygu 6 Report post Posted June 20, 2010 İNTİZAR Gözlerin dokunuyor kalbime ey cefakar Öyle uzun bir hicran sundunki hayatıma Zehrini yudumluyor ruhum melankolini Lambalar sırılsıklam gönlümde sönmesin yar Ellerin ab-ı hayat, gülüşün yar, sesin yar Rüzgar mıdır, yağmur mu dumanlı bakışların İrkiliyor durmadan bedenim, hülya mıdır Neş'eme ızdırabın çektiği perdesin yar Umudumun maviye büründüğü yerde mi Mahulyam, ey şebnem edalım, nerdesin yar Unutma ceylanların çölleri sevdiğini Toprak neva sırrını ezberliyor göklerin Renkler uğursuzluğu fısıldayıp duruyor Ülfetim nevbaharı bekliyor, bilesin yar Zarif bir düğüm gibi duruşun yar, sesin yar Gülleri incinmesin masum dudaklarının Aldırma, leylakların solduğuna içimde Ruşenimsin ey canım, beyaz bir lalesin yar Işığısın şehrayin kalıntısı ömrümün Sensizim, avareyim; durmayıp gelesin yar Esrarengiz şarkılar dinliyorum geceden Neden ıslak bilmem ki, çehresi yıldızların Mestediyor ruhumu endamın, ey cefakar Eridim; ırmağa döküldüm; şulesin yar Neden resimler gibi hercaidir sesin, yar Ey deniz yürüyüşlüm, ey hüznümün kaynağı Küskün ırmaklar bile benden daha mutludur Şafakta billur olup, gönlüme giresin yar Eski umutlarımın son bulduğu yerde mi Sihirli akşamların ülkesinde misin yar İlkin şakayıkları okşayan parmakların Nedense, kanatlanıp uçtu yalnızlığıma Anladım aynaların seni kıskandığını Şeydayım, efkarlıyım; duyup da gülesin yar Efsunlu duygularla sarsılıyor benliğim Hasretim ey cefakar, süreyya gözlerinde Ebedi nalan oldu gözyaşım; silesin yar Pusatsız suvariler gibiyim yollarında İntizarın alnıma vurduğu halesin, yar Çeşmeler kurumaya yüz tutmuşsa içimde İklimler lanetini kusuyorsa ötenin Mahşere aralanan kapıdır şimdi zaman Dil-rübasın, mümayiş sultanı, didesin yar Ellerin ıtır dalı; duruşun yar sesin yar Çakıyor yüreğimde şimşekleri ferdanın Işık ol, perdesinden kurtar beni sevdanın Nerdesin? ..Rüyada mı? ..Sanki mazidesin yar Lalezarı solgundur melal yolculuğunun Ilıksın, uykudasın, safsın, güzidesin yar Yasaklara nigehban olma, ey mah-ı zemin Orkideler seninle büyüsün bahçemizde Rahmeti özümleyen bir bende-i numune Olalım yeryüzünde, ey can, hep tazesin yar Gurbetin lisanıdır gülüşün yar, sesin yar Üflerken erdemi maveradan hicabın Zümrüdüanka neden alev alev yanıyor Ey enis-i mücella, sen ki, yelpazesin yar Limanısın ruşenimin bela okyanusunun Semadan damla damla inen firuzesin yar Esirinim; ey nur-u nigahı, m, yakma beni Sonsuzlığa seninle varalım, ey cefakar İliğime işledin; no'lur, bırakma beni Nazlısın; nazarındır ufuklarımı saran Ayrılık acısıdır damarlarımda kıvranan Yorgunum, yaralıyım; no'lur, bırakma beni Şahikasın; şavkınla tutuştu hücrelerim Esirinim; ey nur-i nigahım, yakma beni NURULLAH GENÇ 2 Share this post Link to post Share on other sites
leyla seva 2 Report post Posted June 21, 2010 ve sayın hocamın en sevdiğim şiirlerinden biri:Karanfil mi, Ne/sin Sen Yüzün sanki dolunay; yüreğimde mi, nedir? Ellerin çizgi çizgi belleğimde mi, nedir? Varlığın yedi iklim sunuyor coğrafyama Yokluğun diken diken kimliğimde mi, nedir? Bir özlem fırtınası savuruyorsa beni Çölleri hatırlamamak dileğimde mi, nedir? Hayalin bir tereddüt, yapışıyor yakama Sna alışkın olmak iliğimde mi, nedir? Eflatun kıvılcımlar düşürdün yollarıma Her kıvrım bir umut, günlüğümde mi, nedir? Bir sürgün potasında damla damla eriyen Yalnız bedenim değil, benliğim de mi, nedir? Saçları dağılıyor denizin sevda için Açan nergisim, öten kekliğim de mi, nedir? Her bakışın ruhuma dokunan bir iğnedir Mıknatıslı gözlerin, bilirim, şahanedir Tutkusu yumak yumak sarıyor benliğimi Bana gülüşün lazım; gözlerin bahanedir. Nurullah Genç 1 Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted August 14, 2010 Gelmedin ... gelmedin son hayal de yanıp yanıp kül oldu bu deruni kavgada kırılan gönül oldu şimdi menziller elem,yürek duman,sine çak devleri mahkum eden hayatım şimdi helak gelmedin yıldırımlar düştü hülyalarıma nasıl kıydın be zalim masum rüyalarıma sana doğru her adım neden hep ölüm sunar seni her andığımda renk solar,desen yanar hangi rüzgar sabırla böyle koşar ardından hangi el nakış nakış gergef dokur ardından susarsam anlatır mı seni göklere tarih bensiz olur mu sabah güler mi kara talih gelmedin koptu zincir parçalandı anılar sardı bütün ruhumu tükenmeyen ağrılar kalbimin pembe köşkü harab oldu gelmedin bahçesinde açan gül turab oldu gelmedin bil ki kıyamet kopsa bu ateş sönmeyecek heyhat ! şair mehtaba bir daha dönmeyecek ~ Nurullah Genç ~ 1 Share this post Link to post Share on other sites
hifa 2 Report post Posted August 15, 2010 LİLİ'YE MÜTEKERRİR MÜSEDDES Gözlerimden kıpkırmızı damlayan hüzündür, Lili Beni Vâmık'a çeviren bengisu yüzündür, Lili Cimri davranma, belki de, gelen son güzündür Lili Hâmil-i sevdâdır içim, senin öksüzündür, Lili Gözlerini yavaş yavaş gözlerime döndür Lili Ya gel, parlasın yıldızım; ya nazınla söndür Lili Ne mihrüvefâdır benim sıkıntılarımı çeken Ne de ölüm meleğine teslim olup, boyun büken Sen, yeryüzü kültürümde tatlı bir muammâ iken Vuslat ankâ yurdundadır; hicran yüreğimde diken Gözlerini yavaş yavaş gözlerime döndür Lili Ya gel, parlasın yıldızım; ya nazınla söndür Lili Nurullah Genç / Yankı ve Hüzün :)bestesini dinlemek isteyenler için: http://www.serdengecti.org/ezgiilahisiir/file.php?f=2027 1 Share this post Link to post Share on other sites
onüç 89 Report post Posted January 5, 2011 KOPARDIN Bir hicran çölüne bıraktın beni Kalbine girdiğim yolu kopardın Yaydın üzerime yalan gölgeni Adını andığı dili kopardın İçimden boşluğa savruldu külün Hüznün ateşiyle yandı kakülün Yıllardır ruhumda öten bülbülün Her seher konduğu dalı kopardın Uzattıkça sana boş ellerimi Birer birer yıktın hayallerimi Bilmem, ölü müyüm, yoksa diri mi Saçımdan son siyah teli kopardın Gönlümde aşkınla her gün yeşeren Göğü yıldız yıldız önüme seren Aynasında yalnız seni gösteren O güzel, bembeyaz gülü kopardın 2 Share this post Link to post Share on other sites
mahlas 99 Report post Posted December 6, 2011 Uzak Dur Uzak dur, uzak duran çiçeğin kokusundan Uzak dur başka yöne süzülüp giden sudan Uzak dur; karanlığın başını bekleyen kuş Uzak dur ki, bakarsın tam göğsünde vurulmuş Uzak dur; bir bahar ki, yoluna diken döker Uzak dur; gökkuşağı göğüne perde çeker Uzak dur rahminde küf taşıyan analardan Uzak dur gölgesini görmeyen aynalardan Uzak dur beyazından mahrum bırakan canın Uzak dur sırlarına gülümseyen fincanın Uzak dur güle katran damlatan aşk kirinden Uzak dur ihtirasın kurt kanı şiirinden Çemenzârı inciten her belâdan uzak dur İçindeki bin yüzlü Kerbelâ’dan uzak dur 1 Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted March 24, 2012 iki gözüm iki çeşme bir sarhoş kurşunla kanatları kırılan garip bir serçedir alınganlığım.. Nurullah Genç 1 Share this post Link to post Share on other sites
buyukdogu 529 Report post Posted July 12, 2012 Gülümün sûretinde binlerce can görmüşüm Ne böyle ızdırap, ne imtihan görmüşüm... 1 Share this post Link to post Share on other sites