mürid 20 Report post Posted September 10, 2007 Asıl ismi Yusuf Sinanüddin veya Yusuf Sinan'dır. Germiyanlı Şeyhi olarak da bilinir. Orhan Gazi ve I. Murat'a vezirlik yapmış olan Sinanüddin Fakıh Yusuf Paşa ile karıştırılmamalıdır. Şeyhi'nin doğum tarihi bilinmese de, Kütahya'da doğduğu ve çocukluğunu burada geçirdiği bilinmektedir. Bazı kaynaklarda 1371 yılında doğduğu belirtilse de bu tarihin doğruluğu ispatlanmamıştır. Bilime olan merakı ile İran'a gitmiş, burada başta tıp ve tasavvuf olmak üzere yoğun bir eğitim görmüştür. Öğrenimini tamamlayarak Anadolu'ya geri döner. Bu sıralarda Hekim Sinan olarak anılmaktadır. Bir hekim olarak ünlenen Şeyhi'nin tedavi ettiği hastalar içinde Sultan Mehmed Çelebi de vardır. Başarılı tedavi üzerine Sultan Çelebi Mehmed Şeyhi'ye Kütahya yakınlarındaki Tokuzlu köyünü hediye eder. Fakat Şeyhi köyde (muhtemelen köylülerce) soyulur ve dövülür. Bunun üzerine Harnâme (Eşekname) isimli mesneviyi yazar. Bu fabl eserde, kaderi yük taşımak olan bir eşeğin semiren öküzlere özenmesi üzerine başına gelenler mizahi ve alegorik bir dil ile hicvedilmiştir. Hacı Bayram Veli'den fazlasıyla etkilenmiş ve onun dervişi olmuştur. II. Murat zamanında saraya çok yakın olan Şeyhi, padişahın hekimlerindendir. Bizzat padişahın isteği üzerine Hüsrev ü Şirin'in Türkçe tercümesini yazmaya başlamıştır. Bu eserini tamamlayamadan vefat etmiştir. Vefat tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, genel kanı 1431 yılında vefat ettiği üzerinedir. Mezarı Kütahya'ya 7 kilometre mesafede Dumlupınar köyünde Erenlerbaşı olarak tanınan bir ziyaret yeridir. Şeyhi erken dönem Divan Edebiyatı şairlerindendir ve divan edebiyatının gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Tasavvufi bir kişilik olmasına ve tasavvuf eğitimi almış olmasına rağmen eserlerinde tasavvufi öğeler bulunmamaktadır. Din dışı şiirler yazmayı tercih etmiştir. Başlıca Eserleri: -Divan -Hüsrev ü Şirin -Harnâme Ayrıca edebi eserlerinin yanında tıpla ilgili eserlerden kaleme almıştır: -Kenz-ül Menafi -Habnâme -Neynâme Gazel Ölme gönül firaak ile Îsâ-nefes gelür Yanma ciger figaan ile feryâd-res gelür Can bülbili teferrüc-i dîdâr kılmasa Firdevs bostânı gözüne kafes gelür Her bî-haber ne bile mahabbet safâsını Nâ-merde aşk u derd hevâ vü heves gelür Bilmez kimesne kaafile-i dûstdan haber Geh geh budur kulaguma bang-ı ceres gelür Şeyhî ko peşpeşeyi dahı şehbâzı kıl şikâr Sîmürg-i himet olana âlem meges gelür (Vezin: Mef’ûlü failâtü mafâilü fâilün) "http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeyhi"'dan alındı Share this post Link to post Share on other sites
mürid 20 Report post Posted September 10, 2007 Harname'den...... Münasebet-i Hikayet Bir eşek var idi zâif ü nizâr Yük elinde kat'i şikeste vü zâr Gâh odunda vü gâh suda idi Dün ü gün kahr ile kısuda idi Ol kadar çeker idi yükler ağır Ki teninde tü komamışdı yağır Nice tü kalmamışdı et ü deri Yükler altında kana batdı deri Eydür idi gören bu sûretlu Tan degül mi yürür sünük çatlu Dudağı sarkmış u düşmiş enek Yorılur arkasına konsa sinek Toğranur idi arpa arpa teni Gözi görince bir avuç samanı Kargalar dirneği kulağında Sinegün seyri gözi yağında Arkasından alınsa pâlanı Sanki it artuğıydı kalanı Birgün ıssı ider himâyet ana Ya’ni kim gösterür inayet ana Aldı pâlanını vü saldı ota Otlayurak biraz yüridi öte Gördi otlakda yürür öküzler Odlu gözler ü gerlü göğüzler Sömürüp eyle yirler otlağı Ki çekicek kılın tamar yağı Boynuzı ba’zısınun ay bigi Kiminün halka halka yay bigi Böğrişüp çün virürler âvâze Yankulanurdı tağ ü darvâze Har-ı miskîn ider iken seyrân Kaldı görüp sığırları hayrân Geh yürürler ferâgat ü hoş-dil Gâh yaylâ vü kışla geh menzil Ne yular derdi ne gâm-ı pâlân Ne yük altında haste vü nâlân Acebe kalur u tefekkür ider Kendü ahvâlini tasavvur ider Ki birüz bunlarunla hilkatde Elde ayakda şekl ü sûretde Bunlarun başlarına tâc neden Bize fakr ü ihtiyâc neden Bizi ger arpa ok u yây itdi Bunlarun boynuzun kim ay itdi Didi bu müşkilümi itmez hal Meger ol bir falân har-i a’kal Var idi bir eşek firâsetlû Hem ulu yollu hem kiyâsetlû Çok geçürmiş zamâneden çağlar Yükler altında sızırup yağlar Nûh Peygamber’ün gemisinde ol Virmiş İblîse kuyruğıyla yol Dir imiş ben döşedimdüm döşeği Dirilürken ölüp ’Üzeyr eşeği Hoş-nefesdür diyü vü ihl ü fasîh Hürmet eyler imiş humâr-ı Mesîh Kurd korkar idi kulağından Arslan ürker idi çomağından Ol ulu katına bu miskîn har Vardı yüz sürdi didi iy server Sen eşekler içinde kâmilsin Âkıl ü şeyh ü ehl ü fâzılsın Anda k’ıslâh ide tapun şer ü şûr Har-î Deccâle diyeler ker ü kûr Menzil-i mü’minîne rehbersin Merkeb-i sâlihîne mazharsın Nesebündür mesel hatîblere Nefesün hoş gelür edîblere Sen eşeksin ne şek hakîm-i ecell Müşkilüm var keremden itgil hall Bugün otlakda gördüm öküzler Gerüben yürür idi göğüzler Her biri semîz ü kuvvetlü İçi vü taşı yağlu vü etlü Niçün oldu bulara enzâni Bize bildür şu tâc-ı sultanî Yok mıdur gökde bizüm ılduzumuz K’olmadı yir yüzinde boynuzumuz Her sığırdan eşek nite ola kem Çün meseldür ki dir benî âdem Har eger hâr ü bî-temîz oldı Çünkü yük tartar ol azîz oldı Bâr-keşlikde çün bizüz fâik Boynuza niçün olmaduk lâyık Böyle virdi cevâb pîr eşek K’iy bilâ bendine esîr eşek Bu işün aslına işit illet Anla aklunda yog ise kıllet Ki öküzi yaradıcak Hallâk Sebeb-i rızk kıldı ol Rezzâk Dün ü gün arpa buğday işlerler Anı otlayup anı dişlerler Çün bular oldu ol azîze sebep Virdi ol izzeti bulara Çalab Tâc-ı devlet konıldı başlarına Et ü yağ toldı iç ü taşlarına Bizüm ulu işimüz odundur Od uran içümüze o dûndur Bize çokdur hakîki buyrukda Nice boynuz kulağ u kuyruk da Döndi yüz derd ile zaîf eşek Zâr ü dil-haste vü nahîf eşek Didi sehl ola bu işün aslı Çünki şerh oldı bâbı vü faslı Varayın ben de buğday işleyeyin Anda yaylayup anda kışlayayın Nice yiyem odun ile letler Bulayın buğday ile izzetler Gezerek gördi bir gögermiş ekin Sanki dutardı ol ekin ile kîn Aşk ile değdi girdi işlemeğe Gâh ayaklayu gâh dişlemeğe Arpa gördi gögermiş aç eşek Buldı cân derdine ilâç eşek Değme kerret ki şevk ile karvar Toprağın bile götürür harvar Eyle yidi gök ekini terle Ki gören dir zihî kara tarla Yiyürek toydı karnı çağnadı Yuvalandı vü biraz ağnadı Başladı ırlayup çağırmağa Anup ağır yükin ağırmağa Dimiş ol âdemî ki hoş-demdür Niam oldukda bî-nagam gamdur Pes idüp cûş içinde eşvâkı Rast düzdi nevâ-yı uşşâkı Çeker âvâze tîz ider perde Hoş ser-âğaz ider muhayyerde Nice düzmek ki bozdı âhengi Perdesin açdı ol cihân nengi Çıkarur har çün enker-ül esvât Ekin ıssına arz olur arasât Ağaç elinde azm-i râh itdi Tarlasını göricek âh itdi Dâneden gördi yiri pâk olmış Gök ekinliği kara hâk olmış Yüreği sovumadı söğmeg ile Olımadı eşeği dögmeg ile Bıçağın çekdi kodı ayruğını Kesdi kulağını vü kuyruğını Kaçar eşşek acıyaruk cânı Dökilüp yaşı yirine kanı Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh Sordı hâlini kıldı derd ile âh Yermürü inleyü didi iy pîr Har-ı rûbâh bigi pür-tevzîr Bâtıl isteyü haktan ayrıldum Boynuz umdum kulakdan ayrıldum... Share this post Link to post Share on other sites