Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mürid

Şeyhî

Recommended Posts

Asıl ismi Yusuf Sinanüddin veya Yusuf Sinan'dır. Germiyanlı Şeyhi olarak da bilinir. Orhan Gazi ve I. Murat'a vezirlik yapmış olan Sinanüddin Fakıh Yusuf Paşa ile karıştırılmamalıdır.

 

Şeyhi'nin doğum tarihi bilinmese de, Kütahya'da doğduğu ve çocukluğunu burada geçirdiği bilinmektedir. Bazı kaynaklarda 1371 yılında doğduğu belirtilse de bu tarihin doğruluğu ispatlanmamıştır. Bilime olan merakı ile İran'a gitmiş, burada başta tıp ve tasavvuf olmak üzere yoğun bir eğitim görmüştür. Öğrenimini tamamlayarak Anadolu'ya geri döner. Bu sıralarda Hekim Sinan olarak anılmaktadır. Bir hekim olarak ünlenen Şeyhi'nin tedavi ettiği hastalar içinde Sultan Mehmed Çelebi de vardır. Başarılı tedavi üzerine Sultan Çelebi Mehmed Şeyhi'ye Kütahya yakınlarındaki Tokuzlu köyünü hediye eder. Fakat Şeyhi köyde (muhtemelen köylülerce) soyulur ve dövülür. Bunun üzerine Harnâme (Eşekname) isimli mesneviyi yazar. Bu fabl eserde, kaderi yük taşımak olan bir eşeğin semiren öküzlere özenmesi üzerine başına gelenler mizahi ve alegorik bir dil ile hicvedilmiştir.

 

Hacı Bayram Veli'den fazlasıyla etkilenmiş ve onun dervişi olmuştur. II. Murat zamanında saraya çok yakın olan Şeyhi, padişahın hekimlerindendir. Bizzat padişahın isteği üzerine Hüsrev ü Şirin'in Türkçe tercümesini yazmaya başlamıştır. Bu eserini tamamlayamadan vefat etmiştir. Vefat tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, genel kanı 1431 yılında vefat ettiği üzerinedir. Mezarı Kütahya'ya 7 kilometre mesafede Dumlupınar köyünde Erenlerbaşı olarak tanınan bir ziyaret yeridir.

 

Şeyhi erken dönem Divan Edebiyatı şairlerindendir ve divan edebiyatının gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Tasavvufi bir kişilik olmasına ve tasavvuf eğitimi almış olmasına rağmen eserlerinde tasavvufi öğeler bulunmamaktadır. Din dışı şiirler yazmayı tercih etmiştir.

 

Başlıca Eserleri:

-Divan

-Hüsrev ü Şirin

-Harnâme

 

Ayrıca edebi eserlerinin yanında tıpla ilgili eserlerden kaleme almıştır:

 

-Kenz-ül Menafi

-Habnâme

-Neynâme

 

 

 

Gazel

 

Ölme gönül firaak ile Îsâ-nefes gelür

Yanma ciger figaan ile feryâd-res gelür

 

 

Can bülbili teferrüc-i dîdâr kılmasa

Firdevs bostânı gözüne kafes gelür

 

 

Her bî-haber ne bile mahabbet safâsını

Nâ-merde aşk u derd hevâ vü heves gelür

 

 

Bilmez kimesne kaafile-i dûstdan haber

Geh geh budur kulaguma bang-ı ceres gelür

 

 

Şeyhî ko peşpeşeyi dahı şehbâzı kıl şikâr

Sîmürg-i himet olana âlem meges gelür

 

 

(Vezin: Mef’ûlü failâtü mafâilü fâilün)

 

 

 

 

"http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeyhi"'dan alındı

Share this post


Link to post
Share on other sites

Harname'den......

 

 

 

Münasebet-i Hikayet

 

Bir eşek var idi zâif ü nizâr

Yük elinde kat'i şikeste vü zâr

 

Gâh odunda vü gâh suda idi

Dün ü gün kahr ile kısuda idi

 

Ol kadar çeker idi yükler ağır

Ki teninde tü komamışdı yağır

 

Nice tü kalmamışdı et ü deri

Yükler altında kana batdı deri

 

Eydür idi gören bu sûretlu

Tan degül mi yürür sünük çatlu

 

Dudağı sarkmış u düşmiş enek

Yorılur arkasına konsa sinek

 

Toğranur idi arpa arpa teni

Gözi görince bir avuç samanı

 

Kargalar dirneği kulağında

Sinegün seyri gözi yağında

 

Arkasından alınsa pâlanı

Sanki it artuğıydı kalanı

 

Birgün ıssı ider himâyet ana

Ya’ni kim gösterür inayet ana

 

Aldı pâlanını vü saldı ota

Otlayurak biraz yüridi öte

 

Gördi otlakda yürür öküzler

Odlu gözler ü gerlü göğüzler

 

Sömürüp eyle yirler otlağı

Ki çekicek kılın tamar yağı

 

Boynuzı ba’zısınun ay bigi

Kiminün halka halka yay bigi

 

Böğrişüp çün virürler âvâze

Yankulanurdı tağ ü darvâze

 

Har-ı miskîn ider iken seyrân

Kaldı görüp sığırları hayrân

 

Geh yürürler ferâgat ü hoş-dil

Gâh yaylâ vü kışla geh menzil

 

Ne yular derdi ne gâm-ı pâlân

Ne yük altında haste vü nâlân

 

Acebe kalur u tefekkür ider

Kendü ahvâlini tasavvur ider

 

Ki birüz bunlarunla hilkatde

Elde ayakda şekl ü sûretde

 

Bunlarun başlarına tâc neden

Bize fakr ü ihtiyâc neden

 

Bizi ger arpa ok u yây itdi

Bunlarun boynuzun kim ay itdi

 

Didi bu müşkilümi itmez hal

Meger ol bir falân har-i a’kal

 

Var idi bir eşek firâsetlû

Hem ulu yollu hem kiyâsetlû

 

Çok geçürmiş zamâneden çağlar

Yükler altında sızırup yağlar

 

Nûh Peygamber’ün gemisinde ol

Virmiş İblîse kuyruğıyla yol

 

Dir imiş ben döşedimdüm döşeği

Dirilürken ölüp ’Üzeyr eşeği

 

Hoş-nefesdür diyü vü ihl ü fasîh

Hürmet eyler imiş humâr-ı Mesîh

 

Kurd korkar idi kulağından

Arslan ürker idi çomağından

 

Ol ulu katına bu miskîn har

Vardı yüz sürdi didi iy server

 

Sen eşekler içinde kâmilsin

Âkıl ü şeyh ü ehl ü fâzılsın

 

Anda k’ıslâh ide tapun şer ü şûr

Har-î Deccâle diyeler ker ü kûr

 

Menzil-i mü’minîne rehbersin

Merkeb-i sâlihîne mazharsın

 

Nesebündür mesel hatîblere

Nefesün hoş gelür edîblere

 

Sen eşeksin ne şek hakîm-i ecell

Müşkilüm var keremden itgil hall

 

Bugün otlakda gördüm öküzler

Gerüben yürür idi göğüzler

 

Her biri semîz ü kuvvetlü

İçi vü taşı yağlu vü etlü

 

Niçün oldu bulara enzâni

Bize bildür şu tâc-ı sultanî

 

Yok mıdur gökde bizüm ılduzumuz

K’olmadı yir yüzinde boynuzumuz

 

Her sığırdan eşek nite ola kem

Çün meseldür ki dir benî âdem

 

Har eger hâr ü bî-temîz oldı

Çünkü yük tartar ol azîz oldı

 

Bâr-keşlikde çün bizüz fâik

Boynuza niçün olmaduk lâyık

 

Böyle virdi cevâb pîr eşek

K’iy bilâ bendine esîr eşek

 

Bu işün aslına işit illet

Anla aklunda yog ise kıllet

 

Ki öküzi yaradıcak Hallâk

Sebeb-i rızk kıldı ol Rezzâk

 

Dün ü gün arpa buğday işlerler

Anı otlayup anı dişlerler

 

Çün bular oldu ol azîze sebep

Virdi ol izzeti bulara Çalab

 

Tâc-ı devlet konıldı başlarına

Et ü yağ toldı iç ü taşlarına

 

Bizüm ulu işimüz odundur

Od uran içümüze o dûndur

 

Bize çokdur hakîki buyrukda

Nice boynuz kulağ u kuyruk da

 

Döndi yüz derd ile zaîf eşek

Zâr ü dil-haste vü nahîf eşek

 

Didi sehl ola bu işün aslı

Çünki şerh oldı bâbı vü faslı

 

Varayın ben de buğday işleyeyin

Anda yaylayup anda kışlayayın

 

Nice yiyem odun ile letler

Bulayın buğday ile izzetler

 

Gezerek gördi bir gögermiş ekin

Sanki dutardı ol ekin ile kîn

 

Aşk ile değdi girdi işlemeğe

Gâh ayaklayu gâh dişlemeğe

 

Arpa gördi gögermiş aç eşek

Buldı cân derdine ilâç eşek

 

Değme kerret ki şevk ile karvar

Toprağın bile götürür harvar

 

Eyle yidi gök ekini terle

Ki gören dir zihî kara tarla

 

Yiyürek toydı karnı çağnadı

Yuvalandı vü biraz ağnadı

 

Başladı ırlayup çağırmağa

Anup ağır yükin ağırmağa

 

Dimiş ol âdemî ki hoş-demdür

Niam oldukda bî-nagam gamdur

 

Pes idüp cûş içinde eşvâkı

Rast düzdi nevâ-yı uşşâkı

 

Çeker âvâze tîz ider perde

Hoş ser-âğaz ider muhayyerde

 

Nice düzmek ki bozdı âhengi

Perdesin açdı ol cihân nengi

 

Çıkarur har çün enker-ül esvât

Ekin ıssına arz olur arasât

 

Ağaç elinde azm-i râh itdi

Tarlasını göricek âh itdi

 

Dâneden gördi yiri pâk olmış

Gök ekinliği kara hâk olmış

 

Yüreği sovumadı söğmeg ile

Olımadı eşeği dögmeg ile

 

Bıçağın çekdi kodı ayruğını

Kesdi kulağını vü kuyruğını

 

Kaçar eşşek acıyaruk cânı

Dökilüp yaşı yirine kanı

 

Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh

Sordı hâlini kıldı derd ile âh

 

Yermürü inleyü didi iy pîr

Har-ı rûbâh bigi pür-tevzîr

 

Bâtıl isteyü haktan ayrıldum

Boynuz umdum kulakdan ayrıldum...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...