Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 31, 2008 Ne aradığımı bilmeliydim! Özlemimi açmaya Bir kalp istemedeyim ben Uzak kalmaktan Harap olmuş kalp yorulmuş Halimi Anlayacak bir kalp isteseydim Hani bir vuslatı Arar ya aslından kalan sırla Uzak düşülen diyarlarda Durmadan özünü hep arar ya İşte hayıflandığım Arandığım bu yüzden benim Her zeminde dile getirdiğim Yalnızca bu nedenledir dileğim İnsan mefkûresinde Husule gelen her bir şeyle Anlaşmaya çalışmam Meşverette bulunmaya başlamam Onlarla paylaşmam Halimi sunmam sadece bu yüzdendir Herkes bir cana Dost oluyor zannımca benim Kendine yakın buldukları sürece Ne çare ki Aştırmadı kimsecikler İçimde gizlenen onca sırları Kimseler anlayamadı Ahu figan ederek ağladıklarımı Oysa sakladığım sırlarım Duyulmayan çığlıklarımdan hiçte Uzak değildi İhsan sahibi görürdü Ve dikkatle algılayan hissederdi onu Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 31, 2008 Ruhun habersizliğine koklanacak aşktı! Günün son demlerinde yorgunluk çayını bekliyorum, Kelamın devranında sukutun tefekkürüne dalıyorum, Gelen geçende telaşa içinde nefesleneni görüyorum, Halin fakirliğinde muhabbetin banisini sorguluyorum. Ezelden ebede dek dirliğin adresi mücerret nefesti, Ruhun müddetinde zaman kalbe şevk katan zarafetti, Mazi ibretinde, ecdadın nefeslerinde düşünmek haktı, Anlamsız teslimiyet, ruhun hürriyeti için acı bühtandı. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırına dem vuran ecdattı, Vuslat ancak sevgiyle bulunan Ummanlara uzanan haktı, İnsanlıkta adam kemaliyetine erişmek erdemlik sanattı, Aşk ruhun ikliminde kanatlanmayı bekleyen bir hakikatti. Kime ne diyeyim, kendi halimi düşündükçe birim fakirim, Liyakat konusunda sefilliğin kadrinde nefeslenen biriyim, Hizmet için amadeyim hedefime azimliyim zevki neyleyim, Niyaz için seferber olan bencileyim rızanın takibinde erim. Telakkiler vuzuhatında tesadüfler yarıştadır nesi haktır, Keşkeler de bir kıdem oldaydı sultanlar çok daha aptaldır, Akidede tercihler kulun kaideli nizamı olan bir hakikattir, Hesapsızlık sanatın en hazin türbülansı olan ne ahmaklıktır. Gönlün düşmesi heveslerin bestelenmesinde hazzı sürurdur, Lakin denklikteki ahenk nitelikli insan için ancak kurtuluştur, Varlığın ikmalinde fakirin hakkı vardır öteleyenler vefasızdır, Ömrün nihayetinde haşyetiyle nefisleri bekleyen hak mizandır. Vefa iyiliğin kefaletinde ulviyete uzanan yekpare maslahattır, Edebin toprağında bereketin hikmeti manasında aşkı sevdadır, İnsan kulluğu çerçevesinde, tevazuunun güzelliğinde salınandır, Hak yolunca nefeslerin külfetini solumak ancak ihlaslı takvadır. Nihayet epeydir beklediğim yorgunluk çayım bereketiyle geldi, Garson arkadaş serencamında gözlediğim hazin bir duruş vardı, Belki sormak haktı lakin muhabbet için zaman hayretle yaklaştı, Kalbimden geçirdiğim niyazlar onun habersizliğine koklanacaktı. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 31, 2008 Sana ne deyim halime hicranı davet ederim! Sinemden ne kadar hıçkırıklar sökün etse de, Kalbimin solgunluğu şevksizliğime serdetse de, Sana bir türlü anlatamadığım hicranım üzse de, Biliyorum ki kalbim her zaman senin hasretinle. Kolay değil unutmak, umutları kurutarak uyumak, Sevda devranında hüzün soluyarak düşler kurmak, Hazanın sarhoşluğunda o toprağa aşk ile uzanmak, Umudun tomurcuklarında aşkın hazzıyla kavuşmak. Biliyorum yoktu senin bir suçun nazarınla vuruldum, Sana yaklaşmak için, yıllarca sayıklayıp düş kurdum, Umudun odalarında saadetin için varlığımla avundum, Reddedilmek korkusuyla halime koyuldum ve soldum. Olsun razıyım ben, teninden ziyade kalbine avareyim, Sana hasretimle hicranın sayfalarında kelam ederim, Hiçbir zaman haberdar olmayacaksın hazindir bilirim, Ruhumun hıçkırıklarıyla sana ne deyim aşkına kefilim. Şimdi sessizliğimle muhabbet için niyazı davet ederim, Dostluk halkasında şefkatin esenliğine mukabeledeyim, Senin için saadetler dilerim, dareyni özlemiyle isterim, Huzur ve bahtiyarlığın için elden ne gelirse seferberim. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 1, 2008 Size ben ne diyebilirim ki! Yılların Suskunluğunu, sukutu Hayal içende yutkunmuşluğumu, Kuraklığın Umutlarında solgunluğu, Hazanın hüznünde yılgınlığıma bağlayınız lütfen. Kelimeleri Hassaten seçmekten ziyade Meramımın akışında sudur edenleri sıralıyorum. Ne kadar Anlamlı oluyorum, Elbette ki bunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Yazarken Yanmanın serinliğini kelimelerin Akışında ki ahenkli su sesiyle harman eğliyorum. Musikinin Letafetini acemaşiranda, Mahur semaide, tamburla neyin belahatında bulurum. Tabiatın İklim kuşağında sudur eden zenginliği Ruhuma sorarak, yaşamanın anlamıyla soluklanırım. Kıyafetimin Yamalıklı olmasına asla aldırmam, Temizliği konusunda taharet için yanar dururum. Şekliyet Adına ne varsa melalimde Onursuzluk olarak telakki ederim, kendi mi yenilerim. Nitelik Konusunda fakirliğin ayazında Nefeslenen çaresizler gibiyim muhabbet dileyenim. Sizler gibi Hamiyetli dostların haklılığını Teslim ederim, yalnız ben bir edebiyatçı değilim. Ömrümün Kalan mühletinde niyaz için Seferber olan bir dilenciyim onun için selam eğlerim Kalbinizde Sizi anlamlaştıran şefkatinizle, Halimin acizliğine nazar eylemeniz asude halinizdir. Zarafet içinde soluklandığınız ayaliniz ve haneyi Saadetinizdeki muhabbetinin ziyadesidir hissederim. Sizinle Hem hal olmak dostluk adına Maslahatlarda bulunmak edebin fevkinde bir dirliktir. Bu bakımdan Ruhi ikliminizde hazan, Kalbinizde nisyan, ömrünüzde hicran sizi emin eğlesin. Sağlık ve afiyet Dileklerimle, baki muhabbetlerimle, Hanenizdeki sürurun güzelliğinde selam eğliyorum efendim. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
BaLaBaN 6 Report post Posted August 6, 2008 Kolay değil unutmak, umutları kurutarak uyumak,Sevda devranında hüzün soluyarak düşler kurmak, Hazanın sarhoşluğunda o toprağa aşk ile uzanmak, Umudun tomurcuklarında aşkın hazzıyla kavuşmak. Biliyorum yoktu senin bir suçun nazarınla vuruldum, Sana yaklaşmak için, yıllarca sayıklayıp düş kurdum, Umudun odalarında saadetin için varlığımla avundum, Reddedilmek korkusuyla halime koyuldum ve soldum. Mustafa CİLASUN Mustafa abim sen bitanesin ya Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 7, 2008 Ah ön yargılar! Zanların galebe çaldığı günlerin efkârını solumaktaydık! Düşünmek için illaki ne yi düşüneceğimizi bilmek zorundayız. Bu bakımdan tahkik için meraka duyulan ihtiyaç çok önemlidir. Merak duygusu ancak akledenler ve zekâlarını önceleyenler için olduğundan bizler masumluğun ve saflığın esintilerinde hazanı yaşardık. O günlerde son derece kararlıydık ve birilerine karşıda, bir o kadar ön yargılıydık, bölüntü çatışmaları çok ön plandaydı. Bizim gibi düşünmeyen her kim varsa, zavallı, tebliğe muhtaç, kalb gözleri kapalı insanlar alarak telakki ederdik, çünkü bizlere öğretilen bunlardı, inanıyorduk. O kadar enteresan ki, bir kimse içkimi içiyor, altın yüzük mü takıyor, bayanlar açık mı giyiniyor, hemen yargımız kati ve çok kesindi. Namaz kılmıyor mu, haremlik selamlık uygulamıyor mu, kâğıt, tavla veya okey oynuyor görüyoruz işte tamam yargımız kesindi. Bizim dışımızda kalan insanlara, böyle çarpık bir düşünceyle bakmamızı, kimler önerdi, bu kanaat bizlerde nasıl oluşmuştu, yalnızca bizim söylemlerimizin doğruluğunu neye göre, tespit ediyorduk, ayet-hadis deniyordu ama biz bilmiyorduk. Bizim insanlara şu veya bu şekilde diyerek, ön yargıyla bakmamız, onlardan uzak kalmamız, bizlere ne kazandırıyordu, hala merak ederim. Asabiyet ve gerginlik dışında, tefrikaya sebep olan bu nevi davranışlar, bir ilahi din öğretisi olabilir mi, o zamanlar ağabeylere inandığımızdan pek anlayamıyordum. Bizim insanları dinlemeden, sosyal ilişkilere girmeden, ne demek istediğini ve ne düşündüğünü bilmeden, tercih etmek en doğal hakkı olduğu halde, bizim düşüncelerimizi paylaşmıyor diyerek, onu haksız görmemiz ne ile alakalıdır. Bizim insanları yargılama hakkımız var mı, böyle bir hak bize verilmiş mi, sürekli başkalarını mahkûm ediyoruz fakat şunu da biliyoruz ki, hiç kimsede mahkûm olmak istemez, buna rağmen en az yaptığımız şey iç muhasebemizdir. Yani, aklımızı, izanımızı, tecrübemizi, mukayesemizi, muhakememizi, insan olabilmek sürecindeyken, elde ettiğimiz bilgileri değerlendirmez isek! Bunun nedenli önemli olduğunu bilmeden, merakı ve öğrenmeyi askıya alırsak, başkaları daha iyi bilir diyerek, düşüncelerimizi bir şekilde dondurur isek! Hayat ve nizam ölçüsünü, çok değişken ve farlı yazan yazarların kitaplarından, belirli kalıp ve ölçülerde okuyarak, bulunduğumuz şartları tanımadan, gelişim ve değişimleri özümsemeden, uygularsak! Nasıl bir hayatın, bizleri beklediğini görmek için, zorlanmaya asla lüzum yoktur, zira bu denli açık bir tehlikeyi göremeyenin, basireti kapanmıştır, dolayısıyla böylesi kronik kişilerden, ne bağ olur ve nede bahçe. İlahi adaletten uzak, bir hayalin peşinde olduğumuzu, hiç düşündük mü, hayır çünkü bizim için düşünenler var zaten. İşte böyle garip ve anlaşılmaz olunca, birey kimdir, kul nasıl olmalıdır, hak ve yetkilerimizin sınırlarını nelerdir? Bunları tespit etmeden, yaşadığımız hayatın koşullarını tanımadan, inancımızın gereklerini anlamadan yaşıyor isek? Bilgisizliğimizden kuşkular ve zanlar peşimizi asla bırakmazlar, dolayısıyla iliklerimize kadar bizleri kuşatarak, bizim tek yol pusulamız olan, akıl, mantık, idrak böylece dumura uğrarlar. Bir zamanlar haremlik selamlık, en katı biçimiyle uygulanırken, futbola ve dolayısıyla topa farklı anlamda yaklaşırken, bayanın sesi haramdır diyerek, peşin hükümlü karar alırken, ne oldu da birden bire, bu tavırlardan vazgeçtik? Şimdi stadyumlarda, bayanlara özel ilgi ve alaka göstermenin, futbol takımlarının, yöneticiliğine soyunmanın ve bizzat futbol oynamanın dolayısıyla çocuklarımızın oynamalarını teşvik ederek bu duruma gelmemizi nasıl izah edeceğiz ve ne şekilde yorumlamalıyız? Bu konuları daha önceleri bilmiyor muyduk veya yanlış mı yorumluyorduk, bunlara benzer o kadar çok değişimler var ki, kime ne demeliyiz, ağabeyler nasıllar? Binaenaleyh sosyal yapıyı, mutlaka en güzel biçimiyle analiz etmeliyiz, bu çok önemli sosyal konuyu ihmal edersek veya önemsemez isek, bunun faturasını ödemekte çok ağır olacaktır. İnsanları anlamsızca yokuşa sürmenin, bu manada hedef göstermenin, yok olmadı sil baştan demenin, bizim sucumuz yok, suç başkalarının demenin, ne kadar manasız ve mantıksız olduğunu izah etmeye dahi gerek yoktur. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 8, 2008 Mustafa abim sen bitanesin ya Çok değrli kardeşim, en kalbi hislerimle mukabele ederken, kıymetli gözlerinden öpüyor, selam eğliyorum... Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 8, 2008 Yersiz korkular sevgiyi harap eder! Hasretin dirliğinde sabırla nefeslenmek, Meçhulün adresinde gülü temaşa etmek, Ruhun serencamında kalbi hazza ermek, Yaşamak için kanaat serinliğine erişmek. Her can kendi ikliminde nefesi alacaktır, Nihayet hesaplamayan ruh ne yapacaktır, Fırsatçı kalbin toprağında aciz kalacaktır, Ruhi zavallılığı soluyup haşyeti anacaktır. Bir kez dön halin solgunluğuna çare tara, Akli zaviyesinden ziyade meramı sorgula, İdrakin için muhakkak istişare için çabala, Vehimlere yaslanarak, teslimiyette kalma. Düşün ama bilerek ve bilmeni gerektirenle, Mazi toprağında ulvileşen dirlik sayfalarda, Karanlık bilinçsizliğin girdabında ki sahada, Korkular eminlikten azade olan zafiyetlerde. En ulvi emanetin sabi akideden uzaklaşıyor, Heveslerin renklerinde çabucak kayboluyor, Nizam edilmeyince, bir bak ne kadar anlıyor, Mana buharlaşıyor zahir cezbi hep kuşatıyor. Özlemle hasreti yaşıyorum aşkların hazzında, Bahse konu olan hatıraların süruru refahında, Zarafetin diyarında edebin kuşattığı çardakta, Terennüm eğlediğim mazi sayfaları ağlayınca. Nesiller sessizliğini koruyor hala ne hikmetse, Fetretin dillendirildiği sahifelerde hükümsüzce, Ömür tükeniyor zamanın aşk sahnesi nezdinde, Sen hiç merak etmesen de maraz senin halinde. Durmadan sığınak arayan kalbinden uzaklaşıyor, Sığındıkları insanında fakirliğinde dirlik aranıyor, İhsanı öncelemeden ihlâsı idrak etmeden okuyor, Anlamadan soluyor korkarak Hakka yakın oluyor. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 8, 2008 Ruhumun serencamında dinmeyen hüzün! Hayli evveliyatı olan bir sancının ağrısıydı Devasını hiç bilemediğimden sakınıyordum Yüreğime hicran damlası sessizce akıyordu Sinemde demlediğim hasret çok sarsıyordu Ruhun serbestliği, asudeliğin figanıydı oysa Kalp, sahipsiz olamazdı hilkati sorgulayınca Varlığın adanmışlığı, İsmail’le vuku bulunca İbrahimin sukutu vaat edilmişlik sudur uydu Nesiller evvelin ahirinden emanet hükmünde İdrak kalbin rüknüyle azmin niyet safiyetinde Kulluk nefsin nizam edilmesindeki gayretinle Ömür vaktin inkişafında ki haşyetiyle seninle Vicdanı es geçme telafisi karanlığın icmalinde Gün, zaman diliminin terennüm edildiği haliyle An, sabrın eminliğindeki kanaatin hamiyetinde Vuslat ram olunan aşkın güzelliğindeki halinde Sen sen ol korkuyla, Hakka boyun eğip bükme Zahirin serencamında kalbin sevgisiyle serinle En sevgiliyi anlamaktan imtina ederek yürüme Ruhu bahşeden Zatı Celalden sevgini esirgeme Sen ki, şimdilerde çulsuzluğun kadriyle fakirsin Sen, atiden çok habersiz gelişerek filizlenmiştin Zahir için şekillendin, mefkûreden azade edildin Cehalet için hususen tanzim edilerek arz edildin Dilersen etrafına bir kulak kabart hazin feryatlar Tükenmeyen işgaller abideleri zulümde anlaştılar Efradın şaşkınlığı mukallit kimliğinde ki maslahatı Hayrın hiç anlaşılmadan heba edilerek kaçırılması Âdem kimliğine şahadet tasnifler vicdanına adandı Hak aramak mazi sayfalarında koklanan hatıralardı Haysiyet kulluk noktasında elzem olan bir hakikatti Ruhumun hicranına hüzün damlaları şimdi ne anlattı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 8, 2008 Sabırla murada ermek! Görüşebildiğim insanların geneli biliyoruz, fakat çaresiz kalıyoruz diyorlardı. Tabi ki bu gerekçeler de manasızdı, Sabırla sineme çekildim ve çalışmaya devam ederek, sırlarıma yenisini havale ettim. Organize sanayide kurulacak fabrikanın, temelleri atıldı, Bir zaman sonra, beton atma işleri bitmişti ve duvarları örme vakti gelmişti. Çalışan, elinden iş gelen elemanlar, servis kamyonunun arkasına briketi doldurarak, fabrikaya boşaltıyor ve böylece birkaç servis yapıyorduk, yani kısaca inşaat işleriyle daha çok uğraşıyorduk. Ellerimiz derileri açıldı, yara oldu, yoruluyorduk, öğle yemeği olarak ta, hiç yağda pişmemiş, eti dahi bulunmayan, yani mideyi tutmayan sebze türlerini yiyorduk. Mırıldananlar, hak arayanlar çoğalmıştı, bizler amele miyiz ki, bu işlerde çalıştırılıyoruz, o halde yevmiyemizi neden o hesaptan yapmıyorlar, diye haklı gerekçelerle soru soranlar ve bizleri cevap bulmakta yoranlar çoğalmıştı. Çünkü bu müessesenin sahibi bulunan yönetici insan, vatandaşlar gibi İslâm’ı, sadece bir din olarak görmüyorlardı. İslâm’ı bir hayat nizamı olarak değerlendirerek, bu düşünceden uzak bulunan insanların, kimlik sorunu olduğunu söylüyorlardı, bu nedenle farklı bir konumda bulunuyorlardı. Fakat maalesef, iyi çalıştırmanın haricinde, çalışanların lehlerine tezahür edecek, müspet bir adım katiyen yoktu ve bulamıyorduk. Bu bakımdan, diğer iş yerlerinden hiçbir farkı bulunmuyordu, ben artık arkadaşlara cevap bulmakta tıkanmıştım, bu sebeple sürekli şehir dışına çıkmak mümessil kimliğimle üretilen mamulleri pazarlamak istiyordum. Bunları kime anlatacaktım, nasıl izahat yapacaktım, İslam’ı kimlik olarak almış, belki dinimi daha iyi yaşarım düşüncesiyle, tarikata balıklama atlamış gibiydi. İş yerinde çalışanların dertlerinden habersiz, zira oldukça ilgisiz bulunuyordu, çalışan elemanları eniştesi Ali Şahan beye, havale ederek yükü üzerinden atmış ve küçük kardeşi Recep beyi, her şeyden sorumlu idareci yapmış görünüyordu. Oldukça çalışkan, sabah erkenden kalkan, sürekli araştıran, insanları kırmaktan sakınan, sabrı kuşanan, iyi huylu, oldukça uyanık, ibadetine düşkün, kıyafetini yakıştıran, hafızasına güvenen ve bol hırsı olan, bir insandı Şaban ağabey. Ablam, eniştem artık benden haber bekliyorlardı, onlara buradan bir ev tutarak, Anakaradan, Kayseri ye gelmelerini sağlayacaktık, enişte beye iş buldum, bekleniyordu fakat çok zorlanıyordum kiralık ev yoktu. Sabah namazından sonra Mükremin hocama, sevgili hocam, ablamgili Ankara’dan getireceğiz, lakin acilen bir kiralık ev bulmamız gerekiyor, bize bu konuda yardımcı olursanız, büyük sıkıntıdan kurtarırsınız dedim. Sağ olsun hocam da, ne demek, elimizden geleni esirgemeyiz, hemen eşe dosta haber vererek arayalım, ama çok acilse, bizim bir bodrum var birlikte bakalım deyince içimde çok rahatladı. Çünkü her kiralık evi tutabilecek durumları yoktu. Bodruma baktık fena değildi, hiç yoktan iyiydi ve idare eder gibi görünüyordu, yanız hocamın bizden bir ricası vardı. Bu rica şu imiş: televizyon seyretmek tamamen yasak ve radyoyu da yüksek sesle dinlemek, mümkün değil diyordu. Enişte beyle bu sorunları konuştum, bu koşullara rağmen şartları kabul etti ve kira bedeli karşılığında hocamın evini tuttuk. Henüz iki gün dahi geçmeden, eşyalarını yükledikleri bir kamyonla, sabah erkenden çıkıp geldiler. Sabah saat 05 ten sonra aceleyle hemen, iş kıyafetimi giyerek hızlı bir şekilde, Hafız Mükremin hocamın, oturduğu apartmanın önüne geldim. Kiraya tuttuğumuz evin, anahtarını hocamlar dan alarak, eşyaların taşınmasına müsait hale getirecektim. Apartmanın bahçe kapısı olan, metal dış kapıyı açarak ilerliyordum ki, karşıma aniden bir bayan çıktı. Çok kısa süren ve bir anlık diyeceğimiz karşılaşmada, bayanın dikkatimi çeken tarafları şöyleydi: İnsana suhulet rahatlığını veren bir yüz ifadesiyle, üzerine yeşil ağarlıklı, beyaz ve füme renklerin desen halinde serpiştirildiği emprime kumaştan bir elbiseyi giymiş bulunuyordu. Hiç görünmeyen saçlarını, renkli bir yazma ile kapamış, elbisenin etek uzunluğundan artan bölümü, pazen bir pijamayla tamamlamış görünüyordu. Ayağına terlik giymiş, fakat çorap bulunmuyordu, böyle bir vaziyette, karşıma aniden çıkan aynı bayan, zayıf olmayan, yüzü kızaran, konuşmakta zorlanan bu güzel kızcağız, elindeki anahtarı uzatarak, abi evin anahtarını getirdim buyurun dedi. Belki gariptir fakat o an, oldukça hoş bir his ılık, ılık içime aktı. Peki, bacımız teşekkür ederim diyerek, anahtarı elinden aldım ve geriye dönerek beni bekleyen çalışmalara koyulmuştum. Zaman hızla akıyordu, telaşımız pek çoktu, etrafımdaki her kez bana bakarak işlerin kıvamında gitmesini arzuluyordu, sabır her yanımızda hali kuşatıyordu. Ev sahipleri sağ olsunlar, hamiyet severliklerinden kahvaltı hazırlamışlar. Annem soluk soluğa yanıma gelerek, oğlum sana bir şey söyleyeceğim ama kızmayacaksın dedi. Hayırdır anacığım şimdi sırası mı bak halimize dedim. Çok ısrar edince peki söz haydi söyle dinliyorum dedim. Gözlerime bir daha baktı ve emin olduktan sonra ev sahibinin kızı çok hoşuma gitti ve onun gelinim olmasını istiyorum deyince daha iyi şaşkınlığım nüksetti. Anacığım git işine Allah aşkına, ne yeri ve nede zamanı şimdi bu işlerin dedim. Fakat annem ne hikmetse bir türlü ikna olmuyordu ve halimi muzdarip bırakıyordu. Çaresiz bir şekilde bak anacığım eğer dediğin doğruysa ve gerçekten ev sahibinin kızıysa ve özellikle sende geçineceğinde inanıyorsan, samimi bir şekilde değerlendiririz ve gereği için hayır murat ederiz diyerek ikna etmiştim. Çünkü kalbi kanaatim askerlik vazifemi ifa etmeden önce kesinlikle evlenmemek yönündeydi ve hiçbir zaman bu istikamette arayışım söz konusu değildi. Fakat muhatap olduğumuz aile bakımından sadece babaları olan değerli hocamı cami müdavimi olarak tanıyor ve huzur içinde hafızlığından istifade ediyordum. Efradı hakkında hiçbir bilgim olmadığından, bir manada merakı önceliyordum. Annemin ısrarla bahsettiği kız, aha önce eşyaları taşımak için kapının anahtarını teslim eden, edebiyle dikkatimi çeken, ürkekliğiyle merakımı önceleyen nisaymış. Anneme alenen dedim ki mademki bu kız hocamın kerimesi, ben her halükarda razıyım, çünkü hocamın dirayetini, azmini, sahavetini, hilmini şefkatini biliyordum. Mefkûresi uğruna sabrı ne kadar deruhte etiğini biliyordum, teslimiyetinde ki duyarlılığa şahittim, imamlığın hakkını teslim eden ve mihrabın kimin vesayetinde olduğunun bilen, edep ve hürmetle, hizmetin şevkiyle ve muhabbetle ifa edendi. Nasıl teslim olmazdım, halimin fakirliğinde umuda uzanmazdım, neslimin devamı için edebin toprağında hayrolmazdım, nisa kimliğinin zarafetine ulaşamazdım. Yıllara sâri sabrım, bakir kimliğim yirmi dörtlerde ve nasibin hükmüyle, ahenk içinde, ruhun serinliğinde, muhabbetin mesruriyetiyle, ötelerin şevkiyle bitiyordu. Hiç ummadığım ve mukayese için fevkalade fakir kaldığım, cazibeden tamamen yoksun olan varlığıma rağmen rahmet ve bereketin süruruna ermek üzereydim. Sabrın güzelliğinde, kanaatin yüceliğinde, nasibin hikmetiyle, gayretin niyet bütünlündeki hükümle, zaman ve içinde anlam bulan an her şeyi anlatıyordu. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 8, 2008 Ne söyleyebilirim! Ne deyim, Şimdi kime ne söyleyim, Çilenin aşkıyla halin fakirliğindeyim, Alaylı kimliğin, Nitelikten azade nefesiyim, Mukallit kimliğin, takiyye devranında halim, Aşk Korkuyu önceler, Sevgiye ram olmak için bekler, Hakka Muttali olmak için Alınır teneffüs edilen nefesler, An içinde Gizlidir envayı çeşit Hikmetler ihsanla vuzuha erer, Şekliyet Vehimlerini reddederek, Niyetin halisliğinde tecelli eder, Bazen Ayazım, bazen de yalnız, Ruhumun ikliminde hazanlaşırım kansız, Kalbi Serencamımda Yaşarım huysuz ve huzursuz, Muhabbet İçin uykusuz, dost İçin kusursuz ve hayli korkusuz, Lütfedin Kalbinizle hederliğime, Sefilliğin içinde fersiz bakan zavallı gözlerime, Ömrün Kalan sahifelerinde, Ruhuma nakşeden lekelerimle, Niyaz Eğleyin halis kalbinizle, Gençliğin özünde ki güzellik yüzünüzle Selam Ve muhabbetle Arz ettiğim hürmetlerimle… Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 9, 2008 Ne kadar zarifsiniz… “Mustafa ağabey şiirlerinizi keyifle takip ediyorum. Diğer edebiyat-şiir içerikli site ve forumlarda yüzlerce, hatta binlerce şiiriniz var, oralarda da epeydir okuyorum sizi. Şiir severlerin son derece samimi ifadelerle sizi takdir ettiklerini de biliyorum. Bunu hak ediyorsunuz. Alçak gönüllü ve kibar bir insansınız, gönül ehlindensiniz. Yazmaya devam edin lütfen. Saygılar sunuyorum efendim. (türkü yürekli) Kalbinizin Güzelliğini aksettiriyorsunuz Kelamınızın naifliğiyle ve lütfettiğiniz hamiyetinizle... Yılara sâri Sükûnluğumu ömrümün son Demlerinde ve sizlerin hoş görüsüyle paylaşıyorum... Derdim, Halime nakşeden ve hicranımla Demlenen meramı halimi hizmet telakkisiyle yazmaktır... Edebiyat Dünyasının zenginliği ve değerli Nefesleri bilmeme rağmen ne yapalım ki başlamıştık... Edebi hiç bir Sıfatım ve vasfım olmamasına Rağmen, yalnızca konuşma diliyle gayret ediyorum... Ritmik değerleri Ve ölçüleri, kuralarıyla yazmak Hevesini, ne derler vehmini hiç dikkate almıyordum... Nasıl hissediyorsam, Anladığımla her an yaşıyorsam, Mizan için kaygı duyuyorsam evet konuşmalıydım… Dostluk için, Muhabbetin asudeliğinde Nefeslenmek için şekliyete hiç bulaşmadan yazmalıydım... Muhakkak ki Kalbi fakirliğimi, fikri sığlığımı, hamiyet Yozluğumu bilerek, naif nefeslere uzanmayı diliyordum… Onların niyazları Ve çok değerli katkılarıyla Ancak ruhi enginliğe uzanmak için gayreti serdedendim… Yoksa sizin gibi Çok değerli bir nefesi nasıl Tanıma şerefine erişirdim ve bu manada soyut halleşirdim. Gün içinde Halimde bir mahzunluğun izleriyle Nefesleniyordum, ne vakit sizi ve değerli kelamınızla karşılaşınca Okuma fırsatına Eriştim, öncelikle Cenabı Hakka Şükrettim ve hususen siz ve ayaliniz için niyazın gereğini ifa ettim Efendim Çok teşekkürler ediyorum, Sayenizde sürurumu ifade ediyorum Muhabbetle selam eğliyorum ve hürmetlerimi arz ediyorum... Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 9, 2008 Sol yanımın sızısı dinmiyor! Beceremedim işte! Ömür son demlerini yaşsa da Halin dirliğinde, muhabbet zorunlu olsa da Ne yaptımsa anlamadan, Derin sulara dalıp düşünce ufkuna Sağ salim ulaşarak eminliğe hazla bakmadan Mütemadiyen sürüklendim, Bir gün kendimi dinlemeyi bilmedim Ne derlerin vehmiyle ve bir telaş içinde gittim Ne hakkıyla sevebildim, Bilmediğim için sevilmeyi beklemedim, Yalnızlık ayazıyla sevenlere gıptayı nazar ettim Onların baharı başkaydı, Şen şakrak uçuşan kuşlar misaliydi Yüzlerine açan çiçekler rengârenk kokular gibiydi Huzur ve sürurun hazzı, Yamaçlarda asudeliğini koruyan bağdı, Kalplerinde hissettikleri heyecanlar daha başkaydı, Umut onların ilkbaharıydı, Sevgi yumağı tohumlar ruhlarında aşikârdı Hiddet, husumet bazen vardı lakin sevgiyle kalkardı Bir başkası için can atardı, Onun kalbini fethetmek için yola çıkardı, Vefayı bu manada sorgular, hizmet aşkıyla yanardı Benim silik duvar köşelerinde, Düşüncelerim nedamet içinde seyreder, Hiddetin hali kuşatmasına bir türlü engel olamazdım Çaresizliğe sabır diye bakardım, Feleğin kulağını çınlatarak sessizce ağlardım, Neden sürekli mahzunluk yaşadığımı anla yanmadım Vakti saatinde büyüdüm, Palazlandım kas gücüne de ulaştım, Lakin ekmeğin kaygısıyla toz talaştan kurtulamadım Çok erken yarı uykuyla, Yüzer gram zeytin ve peynir borçla, Haftalık alana kadar bakkala rica minnet utana utana Yesem bir türlü yemesem de, Kilometrelerce yol yürüyecek olmam aç karnına Haydi, hayırlısı diyerek, sabrı diğer güne de ekleyerek Eğitimsizlik ne kadar hazin, Çocukluk iklimde öğretilmeyince vezin, Edepsizlik zuhur ediyor şekliyet tavan yapıyor hissedin Ne kadar çok arzu ederdim, Benim de hakkıyla bir sevenimim olmasını, Hasreti yudumlamasını, gönül güzelliğini yansıtmasını Bizzat yabancı olduğumdan, Hayatımı sevgisiz arşınladığımdan, Kime, nasıl ve ne şekilde aksettirileceğini hiç bilmedim Sadece tebessüm edebildim, Kalplerinin serinliğinde yeşeremedim, Ömrün kalanında hazan yapraklarını halime yakın gördüm Lakin bu sızıyı öyle derinde, Ruhumun hicran sahifelerinde zikrettim, Bana öğretilemeyen sevgiyi şimdi kime şikâyet edecektim Bir gün babam oğlum diyemedi, Kollarıyla kuşatıp hiç sevdiğini hissettirmedi Annem tahakküm kimliğinde mütemadiyen hiddeti estirdi Nisa kimliğinin zarafetini, Şefkatini hamiyetini, ülfetini hiç göstermedi, Beş günlük annesiz kalmanın sancısını halimize acıyla işledi Hanenin en küçüğü olmakta, Şefkatten azade olarak solgunluğu yaşamakta, Akide yozluğunda soluksuz kalarak darlıkta boğulmakta, İçten bile değildi zamanında, Her şeyi toparlayıp nizama sokmak isteyince, Analık hakkı dilleniyor kendi kavlince ve bilinçsizlik halinde Mükellefiyetin sınırları bellidir, Dileyen dilediği kadar hükümran değildir, Hukukun gerekçeleriyle nefeslenmek aklın gereği değimlidir? Bilmeden, öğrenmeden, Vehmederek, tecessüsü öncelemek hardır, İnsansa adabı muaşeret içinde yegâne hükümlerle yönelmeli Hislerini nizam içinde tevdi etmeli, Kime ne söyleyeceğini düşünerek serinlemeli, Aklına geldiği gibi esmeyi öteleyerek nefsini de dizginlemeli Ana analığını bilmeli, Babada nesline gerekçelerini öğretmeli, Nisa kimliğinde edep azat olursa, kadın mutlak nizam edilmeli Aşk edebindir, zarafetindir, Bedevilikte aşkı terennüm etmek zevkidir, Ruh dirliğinde ebedi olan, kalbi vuzuhun süruruyla yaşmaktır, Sahibinde kalarak nur koklamaktır, Hak için nefeslerin nihayetinde vuslatı anmaktır, Ölümde dirliği yaşayarak kanaati sabırla mesruriyet duymaktır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 9, 2008 Her şey sizlerle güzeldir ancak! “esselam efendim kısa bir aranın ardından yazılarınızla tekrar kavuşturana sonsuz Ham ederim her zaman ki gibi, bıraktığım gibi her şey çok güzel eyvALLAH yüreğe değen nağmeler her ne kadar işleyemese de...” Ve aleyküm selam efendim Yokluğunuzu Çok arıyorum bilesiniz Siz hamiyet ve şefkatinizle fevkalade naifsiniz Kalbi Muhabbetimi Lütfen kabul ediniz Zarafetinizle siz Suhuletin güzelliğinde nefessiniz Kelamı hal Neden gereklidir, Ülfetle öteler zikredilir Muhabbet Bulunmazsa silik duvarlarda Nem koklanırsa Şevk mahzunluğu adımlarında naçar kalırsa Durağanlaşıyor hal Sukuta davet çıkartarak bakınıyor Dostların Soluklarında Hasreti anarak manalaşıyor… Selam ve hürmetlerimle Kalbinizin sahibine emanetimle Sağlık ve afiyet dileklerimle baki muhabbetle… Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 10, 2008 Devran içinde anlamlaşan! Dönme Sakın bir daha yeltenme Yeniden bir sayfa açmak için niyetlenme Anlamadın Aşkın hazzıyla kuşanmadın Nedense mütemadiyen arandın yanmadın Bilseydin Kanaat içindeki sevdayı Sabrın devranında hasret içinde dolanmayı Zamana Umutlar içinde uzanmayı Nedametle solumadan hamd ile yol almayı Ne deyim Ben sana neyi göstereyim Kalbin serencamında fakirliğini mi arz edeyim Ruhun İnsicamında bağnazlığı Avuntularının harmanında mahkûm mu edeyim Senindir Ten içinde gizlenen nefes Cazibeler esrarında zevkler kafes, sabırsa enfes Varlık içinde Erdemliğin kemaliyle Nefsin nizamında ki zarafetiyle sabrı anlayarak Tevekkel Bilinçsizliğinden soyutlanmak Tercihlerin serencamında vuslat için hep koşmak Fakirlik Varlık yoksunluğu değildir Hal ikliminde edepten soyutlanarak yaşamaktır Adabı muaşereti Deruhte etmeden konuşmaktır Nefes almayı marifet sanarak zaaflara bırakmaktır Her ne dilersen Niyetinle hesabın rüknündesin İradenle muamelata geçmekte serbest olan nefsin Aşkı anlamadan Yanmayı zaaf saymadan Şekliyete katiyen uzanmadan vefada fedakârsan İşte o zaman Toprağın bereketini anlarsın Sağanak yağmurlara muhabbetle bakarak ağlarsın Çiçeklerde Umudun renkleriyle coşku yaşarsın Hakkaniyetle ruhun ikliminde zamana yaslanırsın An için Hazırlanarak anlamlaşırsın Varlığını yalnızca zevklerine hasretmeden yaşarsın O vakit Aşkın ulviyetine kanarsın Hizmet için heveslerinden vazgeçerek koklanırsın Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 10, 2008 Senin yanında! Evet Haklısın teslim ediyorum Hakkını ve serdettiğin naif nezaketini Ne kadar Gayret etsem de başaramam Halimde ki kalbi fakirliği yeşertemem Sizdeki Hususiyetlerden haz alırım Fakat yalnızca bununla kalır saklanırım Nefsi Yozluğumda ki bağnazlığı Tedavi ederek senin ülfetine yetişemem Ne vakit Sensiz kalsam hazanlaşırım Solgunluğun sahifelerinde mahzunlaşırım Hastalığında Sana hiç hissettirmeden Sabahlara dek gözlerimde akıtmağa hazırım Meftunum Halindeki zarifliğe Mahcubum kendi içselliğimde ki bedeviliğime Senin Kalbinin naifliğine Ötelerin ikliminden serdettiğin hoş hikâyelere Düşündükçe Yanındaki fakirliğimi Sığ düşlerimle hezeyan fikirlerimi çok sıkılırım Hala bana Nasıl tahammül ediyorsun Kalan ömrümün demlerinde şaşkınlığı yaşarım Demek ki Nasip buymuş diye alkışlarım Yegâne sahibe mahcubiyetimle ağlar yakarırım Yıllara Sâri çektiğim çileleri Böylece ziyadesiyle anlamlı bulurum haz alırım Son namemde Aşkın baharını çiçekle yaşarım Renklerinde zarifliği hilkatin muvacehesi sayarım Seni hak Etmediğime hayıflansam da Ummadığım halde kaderin tecellisiyle masunlaşırım Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 11, 2008 Gideceğin yolu bilmelisin! Haklısın Tedirgin çok artmakta Bir tuhaflıkla etrafına bakınmaktasın Lakin Söyleyemiyorum sana Hiç hissetmedikten sonra anlatmasam Yıllar Yıpratmıştır kabul ederim Zarafetin için bir hederdim hissederim Seni Aslında hiç üzmemek için Yıllardır kabuğumda sessiz nefeslenirim Muhabbet Fakirliğini deruhte ederim Hali kelam adına bahanelerde arayanım Kokunda Hasretin izleriyle savrulur Hüzün sayfalarında mısralarla yakarırım Bilirim Sen hiç hazlanmazsın Şiir okumaz gereksiz uğraş olarak anlarsın İşte Bak senin karşında İfade edemediğim tüm hislerimi bu meyanda Ruhumun Serencamında anılan toprakta Hatıraların hicran kokan sayfalarında acıyla Yaşamak Umut içinde nefes almaktır Aşk için nefesler ulviyetinde anlamlaşmaktır Kalbin Dilinle müsavi olarak Mertliğin bekâretinde lekelerden azade olmaktır Tenin Kefen içinde varlığını Zahirin ruh ikliminde vuslat için hak kazandığını Sözün Özlükteki nafakasını Hasbiliğin müşahhaslığını idrakte kazanılmasını Her şeyin Zamana mal edilmeden Tercihlerdeki tekelin kaldırılmasını rıza aranması Bilmeliyiz İnsani kimliği özümlemeliyiz Vehimleri salınmadan nefesin hükmüne girmeliyiz Muhakkak Halimizi tahkik etmeliyiz Bahaneler bağnazlığını öteleyerek ülfeti bilmeliyiz Emanetimsin En yakınımda ulvi hasletsin Lakin nefsinle ve tercihlerinde nizamı öncelemelisin Hamiyetli Nefesleri takip ederek Kemaliyete ermelisin hesabının icmalini öğrenmelisin Ekonomik Bağısızlık özgürlük değildir Aile içinde paylaşım muhabbetin dirliğinde ermektir Heveslerin Renklerinde boğulmadan Adabı muaşeret içinde yaşamak bilincinde idraktir Güzelliğin Ve bakımın halime hasredilmelidir Çünkü sen varlığımın saadet membası hak adımısın Mutluluğu Hanende aramalısın Başka adreslerde meraka soyunmadan kalmalısın Nisasın Ar’ın yekpare mülahazası Eminlik konusunda fevkalade hassas bir sancısın Mütereddit Olarak hayata yaslanmak Adamlığın şiarından azade olmaktır bir bühtandır Düşünmelisin Öncelikle neyi olduğunu bilmelisin Öğrenmek için hissederek gayreti davet etmelisin Hayâ ve iffeti Önceleyerek hıfz etmelisin Özünde örtünmenin edebiyle şekliyeti ötelemelisin Gideceğin Yolunu muhakkak bilmelisin Ötelerin serinliğini ruhunda hissedip nefeslenmelisin Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 11, 2008 Saygı nezaket için aslolandır! Merak etme, yoktur sana bir sözüm Kelam dilinde, ben edeben öksüzüm Kendi halimde vasviyet yoksunuyum Bildiğimi yazar halis dostluğu ararım Sen serbestsin tercihlerinle erdemsin Kalbin ikliminde sevgiden ne anlarsın Muhabbet için zanlarından arınmalısın Dönüp haline bakarak hayıflanmalısın Mütemadiyen sataşmak rahmani midir Ruhun serencamında ölüm meşk edilir Kırılan kalpler telafisi hayli müşküldür Kemaliyette lafazanlık, fakirlik namıdır Merak ederim, şefkatsiz toprakta filizi Nesilde edebi reddeden nefesleri sancı Olsa ne yazar ya hancı yahut hamamcı Hali anlatandı edebin halindeki kelamcı Düşünerek konuşan insan için can atan Omuzlarda, bakışan kuşları uçurtmayan Kalbi terennümle kaygıyı yaşayan insan Suhuletle zarifliğe kanan seciye atanan Bak şimdiye kadar sana uğrak vermedim Sadece düşünerek hüzne tebessüm ettim Vehmetmedim sabır için halime yöneldim Hidayet ve huzur diledim Hakka şükrettim Sen ne olursan ol sadece senin meselendir Şayet muhabbeti öncelersen halinde sevilir Dostluk paylaşım zenginliğine tahammüldür Tekebbür cehaletin adresindeki zafiyetlerdir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 11, 2008 Vefa gücün sahibine yönelmektir! Bahşedilen gücümün serencamında Hakkı tespit, batılı ret olgusu vardır İnsan, âdem kemaliyetinde manadır Ölüm haktır nefsin nizamı hakikattir Hareket ve gücün kullanılan manası Hayrı tavsiye edip, kötülüğü mendir Umudun seyrinde, şer bir çoraklıktır Akıl ulviyet için vardır kalp hakkındır Hattizatında, akli nazar kalbi olandır Zira ihsan, onun nezaretinde adımdır Kanlar şahadet için akacaksa felahtır İnsan kul olmalıdır, aşkla susamalıdır Kendi nefsimde hâkimiyetim zaferdir Bunun için irademde demim fazilettir Dirayet bilgiyledir cehalet vehimindir Akide birliği muhabbet içinde sevgidir Dikkat et husumetler hiddet nedenidir Hiddet dirlik için nöbetleşen hazinliktir Şecaat rızada aranmalıdır zaaf zarardır Düşünmek bilmenin aynası bir sanattır Kendi halinde habersizse insan hamdır Olgunlaşmak merakın gayrete adımıdır Hissetmek, ruhun vuzuhunda kalmaktır Aşkın tefekkürü umutların haz baharıdır En kadirşinas sanatçı haddini bilecektir Çünkü kendiside bahşedilen bir sağlıktır Ancak kulsa vuslatın hazzına ulaşacaktır Hakk rızasında manalaşıp haşr olacaktır Evlatlar, neslin teminatıdır ancak şartla Mefkûrede hakkın aşkı idrakte olacaksa Yaşamak sanatı ruhi nizama ulaşacaksa Edebin hazzı nefisle yarışıp kurtulacaksa Her can sınırlı bir hukukun sahibi olandır Yarışmak için rekabet gerekçesi elzemdir Rıza’nın maslahatı azimeti ötelemeyendir Kendi içinde çürümeden şevki solumaktır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 11, 2008 Ne çare olacak ifrat! Dilediğin kadar Hissettiğin ne kadarsa Hiç durma işte o kadar hiddete sarıl Nemelazım İşime gelmez kahır Marazlar hengâmesinde aşk uzaklaşır Bir anca avazınla Nara atarak sen kavrulma Suhuleti bir kenara atarak ta kandırma Hissiz akanlar Rollerinde mukallit olanlar Kalbi olmayınca neye yarar o yakarışlar Usandım artık Seni sana anlatmaktan Avuntularını derleyip bir kenara atmaktan O halini Uyandırmaktan Samimiyetle hıçkırıklarda boğulmaktan Acizliğimde Hicranı solumaktan Kalbin sahibinde kalarak umuda açılmaktan İşte ancak O zaman sükûna eriyorum Derlenip dirlikte nefeslenerek şevkleniyorum Ne olur sevsen Serilmeden feyze ümitlensen Teninden arî olarak ruhi iklimde serinlensen Bir kez Benim hezeyanlarımı dinlesen Nidalarıma kulak versen, aşk için nefeslensen Meşk ederek Ötelerin idrakine ererek Kitabı Celile meylederek gül kokusunu zikrederek Kanaati Önceleyip tebessümle Hoş görü ikliminin bereketiyle muhabbet birliğinde Hazzın ahengiyle İfratın reddiyle tefritten arî kimlikle Meşveretin güzelliğinde, vakti nihayetin haşyetiyle Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 12, 2008 Bilesin! Öncelikle Kabullenmelisin Ben her şeyimi sana hasredemem Yalnızca Seni düşünerek İla nihayet nefeslenerek yürümem Kimliğinde Nefsinin hükmünde Heveslerin renklerinde kaybolmam Tekabülü Erdem addederim Bilinçlenmeyi elzem telakki ederim Yozlukta Sefilleşir eririm Zamanı anlamadan tükenir körelirim İnsansın Bazen kızarsın veya nazsın Yaşamak adına tercihlerinle baş başasın İradenle Anlam kazanacak yaştasın Günah lekeleriyle yakarışlara adanırsın Veyahut Nemelazımcısın Mizan kaygısından azade olan varlıksın Belli olmaz Hayat insanla anlamlı İnsan zaman içinde farklı düşlere sancılı Değişkenlik Tabiatın ilgasında farklı Fetret insan kanında şanlı akılda zamanlı Elbet severim Ancak bir ölçüye hasrederim Kalbin sahibinde anlamlaşmayı yeğlerim Aşkların Hizmet nevinde sezgim Heveslere olmaz ilgim düşünmeyi yeğlerim Ölüme gülerim Tebessümün hazzına ererim Bildiğimin vuzuhuyla meşk etmeyi severim Nisadan dileğim Edep içinde zarafeti öncelerim Özünde var olan şefkati hasretle nefeslenirim Emanetim Neslimde yıllara sâri düşlerim Ancak onunla şerefe ererim, haysiyeti öncelerim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 12, 2008 Seni hüzünlü görmek! Sevgini Hak etmiyorum biliyorum Yalnızca heveslerin peşinde koşuyorum Seninle Bir hedefin serinliğinde Mefkûreleşen serencamı hep öteliyorum Sadece Kendi nefsimi düşünüyorum Hesabı hissetmeden ömrümü tüketiyorum Seni Senden alarak sürüklüyorum Dünyayı zevklerin kuşatıcılığında yaşayıp Ruhunu Bizarlığın kadrine bırakıyorum Kalbinin yalnızlığında naçarlığı soluyorum Hani bazen Gözlerime bakarken Masumluğun nezdinde adeta kahroluyorum Lakin sensiz Asla yapamıyorum Boşluğu yaşıyorum anlamsızlaşıp kalıyorum Hissediyorum Sen hiç mutmain değilsin Kaderine teslim olmuş bir zarif hazzı nefessin Dayanamıyorum Gözlerinde kayboluyorum Ummanların esrarında hazanlaşıp kalıyorum Seninle Başkalaşarak umuda konuyor Nefeslerinde serinleyerek zamana bakıyorum Nihayetin İzlerinde senin hamiyetinle Saadetin izlerinde ruhumun hüznüyle ağlıyorum Bir gün Ayrılacağımızı düşünürken Hicranın sağanağında eriyor keder nefesleniyorum Seni asla Hak etmediğime inanıyorum Şartlara teslim olarak seni anlamaya çalışıyorum Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 12, 2008 Anlat ama hissetmeyince! Bak güzelim Durmadan anlatıyorsun Ben ne kadarını anlıyorum hiç bilmiyorsun Mütemadiyen Ruhumu daraltıyorsun Şekliyet uğruna anlamsızca koşturuyorsun Öncelikle Ne yaptığımı anlamalıyım Neden yapıldığının gerekçelerini bulmalıyım Kulluğumda Ne derleri dışlayıp atmalıyım Bahaneler yolluğunda hiç nefes almamalıyım Kime kulluk Nursuz solgunluğa konuk Mesnetsiz masla hatalarla hiç olur mu süluk Öncelikle Hisset, idraktedir hikmet Kalbi olmaya azami gayret ederek te hamdet Akıllın varsa Öncelikle merakla tahkik et Vehimlerle geçirme nöbet kalbin sahibine meylet Bilmeden Öğrenmeyi öncelemeden Gayreti serdetmeden, gideceğin yolu bilmeden Karartıya Anlamsız adanmışlığa Kurtarıcılarında umut maslahatlarıyla avunma Ruh senin Nefsin senin iradene kefil O vakit ucuzluğun fakirliğin izlerinde nedir işin Ömür Sana verilen fütuhattır Kalbini anlayarak ve bilerek kulluğa etme kahır Her insan İmtihan sahasında Kurtuluş vuslat için aşk şarkıların darlığında değil Tesbihat Kalben zikir bilmeden fakir Anlamadığın Kitabı Celile gayretinle tefsirine eğil Hikâyeler Mazi sayfalarında renklerdir Lakin insan kendiyle kaim olan sanatçının eseridir Düşünmek Onun asli vazifesidir Bilerek tevekkül etmek gülün emanetine delildir İnşaallah Tedbirlerin nizamıyla anlamlı Tedbirsiz niyazlar ise sünnetullaha çokta aykırı Gir altına Kapkara vagonun Hesapsız kuvvetinle kaldır manasız düşlerinle Timsahın Dişlerinin güzelliğine İnşaallah temennileriyle bırak mesnetsiz hissinle Her ahalin Kuvvet içinde ki rekabetin Varlığın içinde gizlenen nice hikmetlerin şevkiyle Bilerek Ve güven zenginliğinde Vehimleri azade eden eminliğin hamiyetli şevkiyle Sürur içinde Ötelerin suhuletiyle Ömrün nihayetinde ki hesabın erdemiyle gidilince Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 12, 2008 Ne kadar hazin! Ne kadar Meşgul olursam olayım Duyduğum bir ilahi davet mesh ediyor Duruyorum Arkama yaslanarak Şöyle bir derinlere doğru yöneliyorum Kendimle Ne kadar uzaklığım Ruhi iklimde yalnızlığım hicranı diliyor İradem Varken, sırat aşikârken Yozluğun solgunluğu halimi bitap ediyor Ne deyim Ben kime ne söyleyim Kendi dertlerimle içselliğimde ne fakirim Düşünmek Yetmiyor, cazibe gerekiyor İdrak için müşahhaslık derdi kesbe diyor Çağırıyor Lakin bahaneler ağır basıyor Avuntular maslahatı kalbimi hep karartıyor Nerede Duruşuyla salınan şecaat Kat kat takiyyelerde fecaat kalbi muarız hat Oysaki Gitmek için gelmiştik Şimdilerde hiç gitmemek için sanki kavilleştik Serkeştik Halimizde netleşti Herkesin kalbinde yeniden dertler sökün etti Hevesler Nefsin cazibesinde renklendi Kul olmak natürel hale geldi nostalji güzellikti Evet Bende bir kulum lakin Umutların kuraklığında muğlak bir yolcuyum Sanki Fevkalade bir vukuatım İdraki öteleyen hissiz kalbin sahibi hancıyım Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted August 13, 2008 Ne deyim nefsim sebebim! Kanıyor işte içim sessizliğinde Karabulutlar her vakit benimle Sen kendi seyrinde zevklerinle Kader nasip olacak tercihlerine Yağan yağmurda ferahlayanım Kalbimin lekelerinde ağlayanım Muğlâk düşleri sağanağındayım Ötelerin hülyalarına haykıranım Yoktur işte cazip olacak varlığım Kendi serencamımda isyandayım Varlık adına yorgunluğun tadıyım Mütemadiyen avuntulara dalanım Oysa hakikat belli, nefesler süreli Ölüm gözlerimin önüne sergilendi Düşünmek nafile idrakte keder mi İnsan kimliğinde akıl yolun nedeni Nereye baksam hangi yöne sapsam Ayetlerin nefslerinde ağıtlar yaksam Bir de nefsimin fakirliğinde ağlasam İrademle hiç dağılmadan güle aksam Biliyorum dünya fani ruhum ise baki Nefsimin hadsizliğinde irfan ne sancı Hancı olsan ne yazar zaman kervancı Edeb asudeliğinde ihsan kaygısı saklı Ermek erliğin şiarından asla sayılmaz Aşkın dirliğinde isyan kalbe yakışmaz Hizmet güzelliğine çileden kaçınılmaz Feda karşısında, kaya bile dayanamaz Varlığını ihtiyaçlıya adamadan yanma Aşkı, hevesler hurdalığında hiç arama Zevklerine yaslanmayı adamlık sanma Feda olmak için rızanın peşine koşsana Bak benim halimi görerek idraki kuşan Ömrün sayfalarında hedefsizlik hüsran Yalnızlaşınca nedamet bir bühtan utan Sen hiç durma sevgiyle pastan soyutlan Hiç sevemedim, bilmeğimden ürperdim Bahşedilen sevgiye hasrolmaktı nefsim Ben bilirimde ısrar ederek hep direndim Bildiğimle cahilleştim ben şimdide hiçim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites