Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 8, 2010 Alıp götüren ansa yürek bilmem niye hicranda! Şimdi nefesim içim mukadder olan ne varsa Sine yansa, kalp sızlasa, dil kurusa, göz kamaşsa, yaşamak umutsa Rüyalar ilham olsa, hülyalar ufku kuşatsa, akıl iradem için refik olmayınca Hesap karmaşık olunca, içinden çıkılamayan buhran konuksa, soralım naif insana Ne sesin ilzamı sinemde gam ve nede heyecan Nasip olmayacak her an, umudun rüknüyle nefeslenen her insan zan Kan ki hilkatin her halinde anlamlaşan ve müddeti nefes için dolaşan ilham Ne karın ağrısı, ne dervişin rüyası ve ummana dökülen dertlerin en alası aşk sevdası Arif, gönül dilinden kal eder, kul gözyaşı döker Nisa hissiyatın ikliminde ikamet edip, ülfetiyle dili edeple nazar eder Hamiyetin payesini, sadakatin ianesini, gönlün teslimiyet için cehdini hasreder Kalbi için tevdi edilen ne varsa, bahşedilen hikmetin sudurunda hicran edebi niyazsa Şimdi tarifsizliğin farkında adımlamak kar’sa Adam olmak için azimet en elzem olan vakıaysa, kul ihlâs umudunda Aldatmak bilmem ki kim için kar’sa, nefesin müddeti ve o hesabı unutulunca Kim çıkarsa çıksın karşıma hicran mütemadiyen yanımda, inayet kime nasip olurca Bir teyze çıktı karşıma, dil kurumuş, ah sarmış Ne kadar çektiği çile varsa hemen oracıkta fırsatını bularak aktarmış Ne gençliğinden, ne hevesin eşkâlinden, ne gözün görmek istemediğin şeyden Yıllarca suskunluğun, kimseye anlatamadığı yılgınlığın efkârıyla yeniden yaşıyordu Ne kadar acıdım, bir zamanların nisasını andım Edebi dairesinde nefeslenen, sadakatin fevkinde hayatını idame eden Neslin güvenliğini, aklın ehemmiyetini, canın teslimiyetini, dinin kutsiyetini Bihakkın terennüm ederek, neme lazımcılığı hiçleyerek, atisi için mefkûre addederek İlimsiz, irfansız nefesin etkisinde ikamet etmeyerek Tenin cazibesini, nefesin işvesini, cinselliğin hanesini örtmeyi bilerek Gideceği hangi yol varsa, edebi maksatta uzaksa, hakkın tasnifinden yoksunsa Hiç ağlama, zafiyetlerin sökün ettiği her halükarda ve tercihlerin hesabi olmayınca Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 8, 2010 Gün gamlı, hal yaslı, kalp efkârlı! Ne vakit hüzünlenip, titresem! Gözüm arkadayken hicranın demini terennüm etsem Boynu bükük olarak bir köşede inleyim kendimden geçsem, neyi seyretsem İbretin rüknünde, idrakin sökününde, hülyanın seraplaşan melaliyle söz mü etsem Ne dile gelen mısralar vurgundur Ne yıllara sâri bekleyen umutlar solup sararan urdur Nefesi kesen, hazin bir şekilde hicranı davet eden hevesi heyecan sunumdur Yar olmak, hal iklimini yudumlamak, aşk demine kanıp sevdaya koyulmak nurdur Aynileşmek, halleşmek değildir Refakat eden her kim varsa, uzletin farkın anlamazsa Yaşarken ve heyecanın eşiğinde badeyken, ölümün masumluğunu anlamazsa Nara atsa, harıyla buharlaşsa, nar için zevkine dalsa, kepuzeler refakatiyle ağlasa Her gün bir vesileyle falını açsa Talebi ve beklentisi maksat olunca, sunum pik yapsa Dile gelen her ne varsa, ar kalbin ikliminden uzaksa, varlık yüreği kuşatmışsa Dalgalar hıçkırsa, sema haşmetiyle yıldırım akıtsa, akıl hesabın eşiğinden uzaksa Gün batımı, şafağın umudunda Seherlerden sökün eden irfan, arza seslenen ezan nurda Hadsiz ve sınırsız ne var durma söyle, kapasite kimin derdinde haydi sus de Mezarın feyzi, nefesin fendi, insanın idraki akıl için hüküm değil mi ruh fevki inde Aşk; ilhamıyla nurdur kul için Keyfilik kimin derdiyse, tensellik iradi kaygıysa, seçim Geçim ise halin bendinde, ruhun dirliğinde, mizanın her payesinde, akıl niçin Öyle bir gün ki o, elem dert mi, inleyen can heves mi, çare adına hıçkırmak yeter mi Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 10, 2010 Ne aşkı şehre denim, gönül dilini bilirim! Vuslatın iştiyakından arî nefesten kalan harı Garip bir handa geceleyen canı, aşka hoyratça bakan bühtanı Küskün sokaklarda sabahlayan hicranı, eleme yaslanan hüzzamı ve insanı Nevi şahsına münhasır hezeyan saçan, hakikatin rahlesinden uzaklaşan âdemi canı Siyaset ilmi, sosyolojik badirenin senasıdır Mazisinden utanan, tarihin ibretli sahnesinden kaçan arsızdır Edep dışlanınca, nefis nizama yabancıysa, hal hazanın solgunluğunu anınca Ne fetretin ilzamı şarttır, ne med ceziri yaşatan hülyalar gamdır, adamlık ihsanladır Göçenler ne söyle bilir misin, idrake ne dersin Vicdanın solmayan lehçesinde ne kadar acizsin, yüreğinlesin Kalbin firakından, halin dramından, ruhun serencamından elbet habersizsin Niye yaşayan bir ölüsün, vehmin sofrasında hürsün, ne ölümden ne aşktan büyüksün Dil kalbin akseden sedası olmadıkça elemdir Gönül yar sevdasına kanmadıkça diyarı gamdır ve hicrandır Hakikatin firkatine erişmek, iradeyi hasrederek çileyle yüzleşmek ibadattır Ana dünya ve ahirin için cenahtır, şefkatin tevdisinde imtihandır, kalbin içinde ardır Niye karayel halimi kuşatan bir efkârı hardır Ecdadın payesi ruhum için manidarlaşan bir nazarı hazdır Ney sesiyle, sazende nefesiyle, yar mecramı niyetiyle kalp için ibretli nazdır Hayatın nihayetinde, erdemin izzetinde, şerefin payesinde mavera kimler için aşktır Dile gelen ne varsa, aşktan yoksun bir nazarsa Kalp sahibin sevdasından uzaksa, arzular kuşatan olsa da Hazlanma, ruhun sessizliğinde ve kalbin açılan sahifesinde inşirah cenahtır Takati tüketmeden, gözleri söndürmeden, dili dürmeden, kefene bürünmeden ferahtır Dervişin gönlünden, Abidin zikrinden korkma Haline yaban gelen her ne varsa, kalbin sesiyle bir kez daha anla Zamanın hülyasına, nefsin arsızlığına, arzunun bahtsızlığına kanmadan ibreti yaşa Ve yaşamaya muhtaç olduğun her ne varsa, rahmetin insicamında sunuluyordu sana Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 11, 2010 Şahadetin payesinde umudun sahnesinde! Henüz sevdanın sahnesi açılmamıştı Sine-i ahvalde ne kadar demlenen umut varsa, kalbi sızlatınca Haberin vakti, saatin akdi, haşyetin kuşatan fevki bekleniyordu habersizce Ne dil lal oluyor, ne kalp titriyor, gözyaşı dinmek bilmeden sökün edip öteye gidiyor Gün, her şafağın sancısıyla soluyunca Aşk; gönlün saltanatında hakikat için arafa kanarak ayıltınca Hal, hasretin, kal hecedeki mealin, lal matlaşan dilin, har mücerret vaktindi Ne söylense, tenin masumiyeti dillense, kalp sadakatin sahnesinde ve sevda ferinde Ne parlayan yıldızların melali arzdır Ne hali efkârında yutkunan sinelerin salası aşk rüknünde farktır Kalp onu terennüm etmezse, ruh refakat ederek hakikate yönelmezse, ardır Ne mezarların sırrı sultandır, ne meraka ram olan şahadet bir gamdır, aşkı rüyadır Farkını fark eden her nefis kardadır Kahpelik yapanlar ne kadar nara atsalar da ne büyük hüsrandadır Ne devlet fütuhattır, ne nümayiş baht için vadedir, ibretin her sahnesi aşktır Ne vah çekmek ne tuğyan ederek yerlerde çırpınmak hardır gönül yarası bir başkadır Desiseleri planlayan kalpazandır İhanet onun için en itibarlı bir sanattır, vesile olanlar ise ahmaktır Ne bayrağın dalgalanması, ne hicranın pik yapması, ne de çığırtkanlık farkı İlmi siyaset için defi hacettir, idrakten yoksun kalpler ihanetleri için hep sahnededir Mehmetler emanet edilen nefestir Azizliğine leke düşüren her kim varsa, lafazanlık yapıyorsa haindir Düşman nefsin her hanesinde, maveradan habersizliği soluyunca, yok çare Neslin emniyeti işgale ram edilince, kalp hakikatin nefesinden arîleşince yeis bizde Ne keşkelerin bir muştusu var Ne gerekçesiz teslimiyetin niteliği var, askeri kışlada korku kime kar Anamın eşarbından, babamın umutlarından bilmem ki subay için, nasıl bir ar nar Şekliyetten tırsan, maneviyatı hiçe sayarak tankları haklın içine salan güya aslan Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 11, 2010 Dil lal olsa, kalp aşkın süruruyla ağlasa! Ne sen sor ve ne de ben maziyi anayım Çıktığım yolculuğun, seyreden umudun kanatlarında bizarım Ne hastayım, ne yas içinde karayım, sabrın anahtarıyla vesilelere kanarım Aldatmaya yabancıyım, sadakate refakatçiyim, edebin cenahında hüzne çok razıyım Mümbit toprağın, ana gibi bir yarım Dağlardan sökün eden hicranın, dalgalardan nükseden harın Letafetine muhtaç olduğum haki katın, rahlede okunan kitabın ve o aşkın Suhuletinde bizar kaldığım efkârın, sinemi kuşatan ve ağlatan bir cenahın türabıyım Salkım saçak açılıyor esrarı halin İnşiraha tabi olan ne varsa, hasretin sulbünden mühürse arım Geleceğin hülyasında, küskün düşlerin fulyasında, zikredilen ne varsa bizarım Ne merminin barutunda ne nemrutun romanında açılmış sayfalar kalanıyla hesabım Yar nazlı, nar namıyla çok farklı İdrak halin perdesinde ihtişamlı, izan vicdan için şimdi gamlı Ruhumun hicran sayfaları bilmem ki niye halim için çok efkârlı ve ağlamaklı Dile gelen, hecelerle sökün eden, kelimeyle yüzleşen, cümle mealinde sudur niye saklı Ne ummanın seyrine amadeyim Ne melalin sükût ettiren burukluğunda yola bakan hancıyım Bilmem ki kim için davacıyım, boyun büktürenin sancısıyla savrulan salayım Kendi halimde ağlarım, şehre dilmeyen hicranımla, başıboş yalnızlığımla yolcuyum Anlatamadım bir türlü gönlüme Abat olduğum, sevdasına ram olduğum, hasretiyle uyuduğum Hülyalarıyla savrulduğum, düşleriyle ayıldığım ve ağladığım hakikat bir arsa Tefekkürün feyziyle nutkum durunca, iksirin ülfeti kalpte esince, sürurum ki fevkinde Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 12, 2010 Unutabilsem! Sesinin zarafetiyle kuşattığı halimi Nefesinin şad ettiği gönlümün hazin sahnesinde ki şevkini Firakınla sendelediğim o masum gözlerini, bin hüzün bahşeden esenliğini Hicranın teslim almış olduğu sine-i melalimi, boyun büktüren sessizliğin her halini Nazar ettiğim ve yâd ettiğim edebini Zihinlere taş çıkartan bilgeliğini, duruşun en naif fevkini Ayan etmediğin, bakışlarını gizlediğin o meşum katreni, düşler sökününü Taltif ederek, hamiyet göstererek lütfettiğin hilmini, lal olmuş dilinle efsun ettiğini Hale destan olan ve sancıyla ayıltan Dilin sarf ettiğini, kalbin titrediğini, başka farkla anlatan Hasretin tavını, bahtın cenahını, sabrın ilhamını, kanaat zanaatını okutan Hadiselerin sulbünden, medet ikliminden, umudun ayan olduğu rahlesindeki esinden Sayfaları bir bir açtıran hikmetinden Söz ediyordun aşkla ve o vakit alıp ummana sürüklüyordun Kırmadan, kelimeleri katlamadan, cümleleri uzatmadan, meramı hal ahundan Divan edebiyatının meftun bırakan hülyasından düşlerin insicamında anlattığından Ne dede efendiyi, ne tamburi cemil beyi Senanın ve sancının sazın dilinden, hicranın her badesinden Güftelerin kadrinden, ressamın tuvalinden, hattatın sabırlı nefesinden giderken Başka diyarlara götürüyordun ruhun hüznünü dindiriyordun, aşkla yüzleştiriyordun Tutkunun, merakı celbeden saikasından Nedenlerin zihnimi işgal eden ablukasından kurtarıyordun Göçüp giden sine-i sürurumu yeniden ilga ederek, nefesinin azizliğini sarf ederek Meftun bırakıyor gönlümü şad ediyordun hissettirdiğin ve varsa hiç unutamıyordum Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 13, 2010 Umudun senasında, hazan sancıysa! Kim bilir nice çileler sökün etmiştir Nefesin kadrinde güfteleşip, hicran ile dile ahu zar etmiştir Ne dert nihayetsizdir, ne elem niyet için azizdir, hüzün sinenin en masum sesidir Ne bir düştür, ne hicap edilen rüküştür, efkârın pervazlarında anlamlı bir yürüyüştür Gariplik kim için bir ülfeti ibrettir Gülmek bilmem ki niye külfettir, garaiplik içinde rezalettir Tebessümü esirgemek dahi nice sineler için erktir, tarumarlaşan hülya keyfiyettir Ahirin iştiyakı nihayet midir dünyevilik için serhatlık kalp için niye şirret adavettir Nice sualin merakıyla ömür biter Ter ki katmerleşerek ruhumun hicranıyla halime akın eder Hissiyat nasıl söz dinler, gönül adabı muaşeret için niye gam çeker, irade meyleder Ülfet farktır, akıl insan için en mübariz sanattır, resmedilen aksiseda aşkı cenahtır Sevgi, ömür için en itibarlı aşktır Sevda tutkudan arîleşen ve gönlü hasrettiren iffeti hardır İrade idrakin, dil hissiyatın ve izan hakikatin rahlesinde en manidar maslahattır Edep kalp için farktır, erden kul için cenahtır, ihlâs nihayetin için sadakatti hazdır Ne renklerin nazarında bizar kal Ne hissiyatın tarumarlığında naçarlığa yol al, aşktadır ar Kalbin mümbit sahifesi, risalelerin hikâyesi, azimetin neşesi, maveranın sevgisi Horlanan nisanın sesi zulmedilen nefsin titreyişi hakkın teslimiyetinde mizan esini Arz kim için titrer, ruha meyleder Kalbin hüzün sahifesini aralayarak, hicranı aşkı sorgular Akıl ne işe yarar, müddeti nefes kim için hesabın şavkıyla sevda hazzına koyar Korku idrak için en itibarlı ar, niteliksiz nefesi kim bir hesaba koyar, zan nara akar Hüccetin esrarı hakikat için kar Evrensellik temayülü, cemaat asabiyeti, nefsin tak iyesi Ne akıl için vuslatı aralar, ne kalbin hicran sayfalarına aşkın süruruyla coşar İşte o vakit nedamet çıkmaz sokak, izan harlaşarak kime hesap soracak, ağlayacak Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 14, 2010 Kalp edebin, ruh ezelin şahikasında! Bazen geçit vermiyor umutlar Yüreğin hilkatinde, beyne kan hücum edince nasip ritminde Kalbi sahifeler, ibretin tebarüz ettirdiği vesileler, idraki merhaleler ne söyler Bahtın ilgası, umutların hülyası, ruhun ebedi saikası ne bekler, kime sevda ile göçer Açık denizlere ve sessizliğine Ummana tevdi edilen onca dertlere, her nefsin efkârı çileyse Ne yelkenin fendi, ne dilin şevki, yalnızlığın serdedilen eşkâli ati için hileyse Cezbe gelen nefsin hayreti, mecnunun vebali, meczubun melali aşk için bir hayrettir Nisa, insanlığın bariz aşkıdır Farkı fark ettiren, rahmete terennüm gerektiren ulvi sanattır Ne duygusallığı tavdır, ne bizarlığı haktır, insan için en ülfetli aşk ruhsattır Sadakat ve ehliyet akıl için hürriyet nesil için hassasiyet can için emniyet hukuktur Medeniyet bir asrilik değildir Mazinin her sahnesinden ve tevatürden gelen ibret gerekçedir Yaratılan ne varsa, şayet insana arz edilen bir sunumsa, aşk olmayınca terdir Ne kadar gayret tavsa, niyetin halisliği hakikat için umut olmayınca nefsi hevestir Sulak bir merada hasret çeken Bahtı için yıllarca nasibini bekleyen, edebin suhuletine erişen Bir kamışken, yanıklığı her merhalesinde somutken, maveranın süruru dilinden Uhdenin kavlinden, zakirin halvetinden, abidin vecde aşina halinden, aşk erdemken Ne akrebin haşyete salan meyli Ne yılanın kendi halinden sudur eden keyfiyeti aidiyet meşki Nebatata bir bak, her halinden akseden sedadadır lütfüyle temaşa eden bir aşk Ne sen sor ne ben sual edeyim, fakirliğime boyun bükerek hakka iltica edip gideyim Ezanın nefesinde sevda umuttur Nur, ne salanın ve ne de bir hicranın sunumlarında mevcuttur Kalbin serencamında, ruhun hicnani yansımalarında inayet ve ihlâs komuttur Ölüm nefsin cenderesinde, aklın hazinliğinde gülünçtür, idrakin kalesinde amberdir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Demet Keskin 27 Report post Posted May 14, 2010 Ezanın nefesinde sevda umuttur Nur, ne salanın ve ne de bir hicranın sunumlarında mevcuttur Kalbin serencamında, ruhun hicnani yansımalarında inayet ve ihlâs komuttur Ölüm nefsin cenderesinde, aklın hazinliğinde gülünçtür, idrakin kalesinde amberdir CAN KARDEŞİM BU İNCİ TANESİ KADAR DEĞERLİ MISRALARINA TEŞEKKÜR EDERİM...AİLENİZE SELAMLAR FEYZİNİZ TÜKENMESİN YOLUNUZ HER DAİM AÇIK OLSUN... Share this post Link to post Share on other sites
Kağan Fatih Türksoy 0 Report post Posted May 24, 2010 Beni kimsecikler okşamaz madem. Öp beni anlımdan sen öp seccadem.[NFK] insancıklar ne bilsin güzel dinimizi değil mi Share this post Link to post Share on other sites
Kalemdar 293 Report post Posted June 2, 2010 Umudun yolculuğuna çıkmış gönüller! Ulviyetin cenahında cehtin aşkı var Yakar mı hiç böyle kutsi gönülleri yaratan çünkü vecdi ar Ne vicdanın burukluğu, ne meşakkatin yoğunluğu ve nede sevda noksanlığı kar Nar, ruhun mücerret senasında, aşkın ilham sancağında, çilenin ocağında süruru har Kimler çekmedi bu dünyanın kahrını Hiç durma bir göz at, atin için mazinin makûs sayfalarını Talan edilmiş yurtları, yetin bırakılan çocukları, mahzun kalan zavallı nisaları Anaların feryadını, babaların gözyaşlarını, evlatların hissiyat nidasının o çığlığını Yetmedi, garbın eşkâlindeki kahpelik Zulmettiği ve sömürdüğü asırlara nakşetmiş bir kepazelik Zürriyetsiz, ülfetten habersiz, dini müminden nasipsiz, iblisin ahenginde şerefsiz Yağmaladı, bakir bir vatan bırakmadı bayrakları bayrak yapan mefkûreye inanmadı Bir zamanlar zulme abat olmuş nesil Ecdadımın hanifliğinde, kalbi ve kemali yet latifliğindeydi İnayet gösterildi, zulme ve işgale ve hatta daha beterine duçar olan nesli kurtardı Musevi olmak Tevrat’a inanmak ve hatta hiçbir kutsiyete inanmamak suç sayılmadı O kadar lütufkâr davranıldı ki haklı Ticareti maharetin, kazanmak için hırsı cehtin cenahıydılar En müşkül halimizde, işgallerin furyasında, savaşların soldurduğunda yoktular Yalnızca kazanmanın, tahrif edilmiş hülyalarının, hatta tahakküm eden hahamların Sultasında ve emanetin halkasında Devlet kurmak için, nesilleri seküler hale getirmek için çalıştılar Entrika ve desiselerin, zihinleri esir alan sahnelerin, iblise taş çıkartan şerliğin Sultanlığına soyundular, şerefli Filistin halkını ve umutlarında aşklaşan sevdaları Müstekbir maharetiyle dünya milletlerinin sessizliğinde işgal edip mahkûm yaptılar İHH ve sivil toplum kuruluşları ve insani feryatları, imani sedaları yola çıkmışlardı Mazlum Filistin halkına yardım etmek ve yaralarını bir nebze olsun dindirmek İÇİN Mustafa CİLASUN Diline emeğine sağlık Mustafa abi ne güzelde özetlemişsin İblise taş çıkartan şerliğin sultanlarını!.. Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 3, 2010 Eyvallah kıymetli kardeşim... Çok teşekkürler ederek niyaz eğlerim... Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 3, 2010 Gecenin kalbinden deryanın uzletinden dem! Söyleyin âşıklara kederlenip ağlamasınlar Issız köşelere çekilip sine-i melallerini dağlamasınlar, ansınlar Lütfedilen ne varsa, hasret sabrın ilgasında keşfedilen vuslatsa aldırmasınlar Aşkın ülfetinde, sevdanın hazin sesinde, hakikatin lehçesinde bizarlık yaşamasınlar Ruhun insicamında garipliği okumasınlar Kalbin senasında bahşedilen sürurun farkına varsınlar, kansınlar İdrakin rükûsunda, edebin manaya metfun ferahlığında garipliği bulmasınlar Ulviyetin rahlesinde uyuyup kalmasınlar ve inşirahın penceresinden aşkı yazsınlar Temaşa eden bulutların hüznü sevdayadır Hasret çeken gönlün hicranı ram olduğu feryattır, hakikat nardır Hevesin nizamı, zevkin ibrete mahkûm kalanı, dilin halden arî hitabı fermandır Yazılmış her ne varsa, şayet edebin senasından uzaksa ve hakikat aşkın furkanıysa Hiç korkma, bahtın kitabında aşk vuslatsa Niyetin asliyesinde vahdeti vucut sevdalaşan cenahsa, coşkuyla Ne kadar gönül kapın açılsa, kalbin inşirahın sofrasında sultansa aşkı yudumla Esin olan iksir nefesi buğularsa, sine-i hicran mananın inkişafında yolunu bulmuşsa Aşk, iradeden vazgeçmenin ihsası vecdidir Kemali yet ülfetle nefeslenmenin ve ruhun yetisiyle meşk etmektir Keramet takvanın perdesinden serdedilen ve aklın hilkatinden maruz hikmettir Nefes müddetin, heves örfü ananenin, akıl sıratı müstakimin kalp yalnızca sahibinin Hikmet teslimiyetin, uzlet muhakemenin Kudret vaktin hasretinde nefeslenen ibreti edebiyle nasiplenenindir Mühlet bahşedilen her ne varsa, umudun mahcubiyeti kalbi olunca, aşkı adalettir Hakkaniyet, vicdanın sahnesinde ve şehre dilmeye muhtaç olan muştuysa ferasettir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 3, 2010 Nasıl diliyorsan peki, öyle yargıla! Henüz zanlı olmadan mahkûm ettiniz Düşüncenin şümulünden bihaber olarak sınıflara böldünüz Kalplerden muhabbetin ülfetini sildiniz, hiç yetinmediniz ruhu köleleştirdiniz Teraneler içinde, zorbalık eşkâlinizde, müddeti nefesin kadri bilinmeyince edepsizce İnsan olmanın, cehdiyle yaşamanın Ferasetin erdemiyle anlam bulmanın ve öteyle bir olmanın Şerefin payesinde, inayetin gayesiyle, yek vucut olmak derdiyle coşturmadınız Her zaman muğlâk ve vurdumduymazlığınızı sinelere akıttınız, yinede doymadınız Elinizden geleni fazlasını yaptınız Atinin hülyasından, mazinin ibret nazarından arîleştirdiniz Kula kulluk yaptırmayı marifet bildiniz ve nefeslerin masumiyetini hiçlediniz Kepazelik içinde insanlığın kemali yetini, mahremi asudeliğini görmezden geldiniz Bilmem ki nasıl söylesem aidiyetini Serkeşliğin namı diyar farkını, tahakküm ettiren feryadını Dünyanın ilzam olacak mukadderatını, hesabın batini manasını ve sevdasını Dışladınız, bölüp parçalara ayırarak esir ettiniz, yeryüzünü hapishaneye çevirdiniz Güya bir süper güçtünüz, işgal ettiniz Ne kadar masum ve mahzun nefesler varsa kanına girdiniz Hiçbir vakit arlanmadınız, ruhlara bin bir perişanlığı iftiharla yaşattınız Gasp ederek, yasa ve hukuk dinlemeyerek, mahremiyeti ifşa ederek elan iblisleştiniz Yeryüzünü taksim ettiniz yetinmediniz Fezanın bin bir haline matlup olarak, nesillere hükmettiniz Beyin göçüyle ve kıt kanaat geçinmeyi marifet telakki edince yüceldiniz Hak ve hakikatin, sünnetullahı adaletin mahşeri vicdanındaki sesini fark etmediniz Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 4, 2010 O ulvi sevdanın sahibi ben olsaydım! Pür telaş içinde ve yüreğin sesiyle dinliyordum İçim içime sığmıyordu, ruhumun hicranı dinmeden feryat ediyordu Vecdin hasreti, kalbin izzeti, nefsin ülfeti, iradenin azimeti sergileniyordu gemide Bir dirhem olsa bile, gönül inayete hasredilince, şahadet elzemliği nasipse aşikâr işte Gasp edilen, korsanlığa havale edilen bir rezalet Dünyanın gözü önünde, NATO ve birleşmiş milletlerin sessizliğinde Hunharca, yobazlığın merhalelerinde, masumluğun en bakir kalbini hançerliyordu Ne sabinin, ne piri faninin ve nede nisayı ahirin çığlığı fark edilmeden katlediliyordu Yıllara sâri suskunluğun hüküm sürdüğü talanın Her yıl arafatta vecde kapılan vicdanın, şurayı efkârın sesi çıkmadı Medeniyet telalığı yapan, nesillerin kalbi ve zihni bekâretini çalan sultalar hardı Hani yekûn teşkil eden, insanlığın şerefine namzet olan mukallit nefeslerin adı vardı Hani hukukun üstünlüğü ve sosyal adalet haktı Hortlamış yamyamlar, neye istinaden fütursuz davranmayı hak saydı Yirmi üç ülkenin yönetim şekli biat ettirilen eşkâldi, hamaset onlar için nasıl ardı Mukaddesatın bağrında ve kalbi çığlığı duymayan kulaklarıyla ahkâm kesen zandı Şahadetin kutsiyetine ermiş gönüller iyi ki vardı İnsanlık adına, namı mazlumluğun efkârıyla, bir kare inayet mutlaksa Hiç durma, nesillerin tarihe mal olan en elemli şahsiyetleri bu yolda şehit olmuşsa Ağlama, yüreğine taş koyup salanın serencamında mahzun kalma, aşk kalbi olunca Payelerin en şereflisi nasibi mukadder sunulunca Feda olmak, iradeden vazgeçip hakka yürümek, tuğyanın eşkâlini aralamak Yüreğimi kabartmıştı çocuklarım ve refikam gözlerime baktı, sürur aşkla anlamlaştı Hali fakirliğime bir gün nasip olması için kalbime umut, kanatlanarak hazzı yaşattı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 4, 2010 Aşk, kalp için varsa şahadet sevda yolunda! Hazin bir kurşunilik hâkimdi yürek pınarlarında Ne kadar ağlasak ta ve hatta yalvarsak ta aşkın vecdi olmayınca Hıçkırıklarımız zaman boşluğunda, hiç farkına varmayıp yıllarca uyutulsak ta Bir gün gönül yolcuları çıkınca karşımıza, sevdanın ruha feyzini sununca, ortalıkta Gel Ahmedi muhtar, kalbimizi delaletten kurtar Aşkın vecdini kalbimize aktar, hakikatin sahnesini yaşat bir miktar Ne düşlerimiz, ne gülüşlerimiz ve hatta nefeste saklanan masumiyetimiz kaldı Varlık adına ne varsa ruhumuzu kuşatıp akla hüsran yaşattı, irade ne derlere kaydı İzan, irfan suskun sokakların vicdanına kaldı Yâd edilen ne kadar kutsiyet varsa, anlık yüreği ağlatsa da, neye kardı Sabahlara denk deliksiz uyumak kalbimi yaraladı, keşkeler bühtan olarak yokladı Ne edebi hal, ne gülnihal ve ne de hicranın suhuleti hakkıyla anlaşıldı, sancılar vardı O kutsiyet mazinin derinliğinde mi koklandı Nesiller bilmem ki niye hakkıyla anlamadı, dili aşkı bir nefisle yaşattı Hani aşk halin akıydı ruhun hilkatinde sanattı nefsanîlik şimdi aşkla eşit kılındı Ne yangınlar yaşandı, ibretin naifliği kalmadı, edep divanı edebiyatta kalıp yaşandı Neden böyle olduk, ecdadın vecdini unuttuk Vicdanın rahlesinden kovulduk, talimi terbiyeye hasret kaldık, ağladık Nereye baksam, kuşların melalinde ufuklara uzansam sancılarla dağlanıp kalsam Hüccetin riyakârlığını, mazlumun sefilliğini, masumun hasret bendinde çile çektiğini Ağlamadan ve içim yanmadan hayıflansam Yolun selametini, aklın ilmi rehberliğini, vicdanın kararmayan sesini Ruhların insicamındaki bekleyişini halimin fakirliği nispetinde hakkıyla anlatsan Kalbimin suskun sayfalarını, hüzne amade yakarışlarını bir an bile olsun durdursan Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 5, 2010 Yaşlandım, yüzüme hüzün vurdu! Susukundum baktığım ayna karşısında Ve ne kadar geçmişim varsa, o an geldi yine birden aklıma Ne kadar geçmiş bir zamanı ruhuma hatırlatsada, içim titriyordu bir anda Belki hayıflanmak, birazda olsa mazinin hicran sancılarını yudumlamak efkarımdı Ruhun göçmelerin eşiğine geldiği aşikardı Ve fakat bu hakikat kalbimin hüzün sayfalarında hicrandı Ne kar kaldı, fersiz iki göz, hissiz hali öz, edebe ihtiyaçlı dili mahsuz söz ardı Çekilen çilenin, anlamına metfun olunamayan derdin üzüntüsü aklım için manidardı Görmeye muaffak olamadığım özüm gamdı Ne derler kaygısıyla, sürükleyip götüren zannın harındaydım Ah birde belleğime nakşeden defolu ön yargılar ruhumu yaralardı, takva mı vardı Anlamına bigane kaldığım kutsiyetin sadece gönlümde namı vardı, korku olmazmıydı Lakin cüretkarlık cehlimden sudur eden hardı Nasıl anlatsam, yıllara sari çektiğim sancıyı birazcık saklasam Sine-i melalimi hakikatin meşkiyle yıkasam, mananın vecdine matlup olsam Gönül sayfamda, kalbin hasretine amadeolduğu sevdayla, aşkın hasadına ram olsam Günlerce hiç durmaksızın ağlasam ve yansam Mahzun yüreklerin, derdiyle anlamlaşan erenlerin kadrini ansam Sinemin yangınlığını kelimelerin mefrun bırakan mazi dirliğinde arza bıraksam Merakın ve mefkurenin basamaklarında mavera ülfetiyle Yunusun sevdasına bansam Hoyrat nefsimin, vesilelerdeki hikmeti anlasam İmtihanın ve hesanına mecbur olduğum kalbi,akli ahvalin sancılarını bıraksam Nerde ihlas varsa ve gönüller tahvaya hasredilmişse kalan zamanı bunlara bıraksam Aynanın akseden yüzünde, puslu eşkalimin karelerinde kulluğun vuslatına yaslansam Nerelerde hata yaptıysam, el açarak yakarsam Secdenin vecdiyle aydınlanıp, akibetim için vesileleri umutla arasam Kitabı celilin irşadına vasıl olarak yeniden durulup, gül kokusuyla aşka koşsam Kul olduğumu, maksada binaen sorumluluğumu, evladü ayalime bir kez daha anlatsan Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 5, 2010 Ne kadar zülmetsen ah etmem sana! Bilirim dert benim, gamlıdır nefesim, elemle içiçeyim Kime ne söyleyebilirim, bahtım için boynumu büker çaresiz sabrederim senin bahtın açık oldun dilerim, gözlerim boşalsada sancıyla inler, niyaz ederim kader bu nasıl katredrim, nasibin gerekçesini nasıl görmazden gelir, yeis içinde nefeslenirim ne olur çok görme, bazen şaşkınlık yaşıyorum her nedense Gönlümün ferahlığı çok uzaklarda ve yadellerde olsa bile, olsun sen üzülme Yeterki ah etme, halimin acizliğini görmezden gelme, sürurla aşkın esininde serinle Ne yapalım ne yapsamda olmuyor işte, ne kadar üzülüp nefesim kesilsede, hangi vesilelerde Ne yalan söyledim, ne ruhumun hasret kaldığı firakı başkasına emanet ettim ve buğuz ettim kendi efkarımla mananın inşiraha açılan sahnesinde bekledim İnayetin köleliğine irademi teslişm ederek hakikatin aşikar olan tecellisini diledim Belki biraz ihmal ettim, belkide hissiyatının derinliğini görmezden geldim, hiç bilemedim Heveslerin renklerinde, nefsimin isteklerinde hesabın kadrini nefeslendim, nafile nefeslenmedim Kim ne yapıyor demeden ve ne söylerler demeden halimleydim Ülfetli nazarlarından, irfan sağanağından feragat ederek nasibimi bekledim O an ve vaki bulacak bir zaman için sabrın merdanesinde titreyerek haşyetle inledim Senin aziz melalinin esininde serinlemeyi ve suhuletle nefeslenmeyi beceremedim, söyle neyleyim ne kadar kızsan ve hatta hakredip uzak diyarlara bel bağlasan Ruhumu hicrana gark ederek, yalnızlığın hüznüyle kalbimi bir ömütr ağlatsan haklısın Artık çilenin ve sevdanın perdesini aralayan, yüreğime zehrolunan figanın yasında yaşayan canım Bin hüzünlü sevdanın ve firkatine ram olduğum hakikatin ilhamında rask eden aşkın salasındayım kimseler kalmadı yanımda, gecenin en karanlık sahnelerinde İçimin titremeleri sökün edince, halimin fakirliğini yad ediyorum bazen senin edebi halinle Bazen içim geçerek bir ah diyerek feryadımı bıraksanda hüznün bakir kimliğine ve sesin busesine Dalıyorum kendi ahvalimin niyahet bulacak halinin elemli sahifelerine, ne kadar yad etsem olmuyor işte Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 7, 2010 Çileler sessiz, gönüllerde habersiz! Henüz vakit dolmamıştı ilhak için Ne derlerin sultası halim için en çetrefilli bir seçim Neden beni bana bırakmıyorlar Ne geldiyse akıllarına arlanmadan söylüyorlar Ne kalbin hicranını Ne ruhun serencamındaki vaadini Ve hatta nasibi mukadder olacak hikmetlerini Bir şekilde anlamalıydım Çaresiz sabretmeliydim Duyduğum ne varsa ve henüz izanım sadıksa Yüreğimin suskun çığlıkları umutlarım için bir adımda Ülfetin firkati simen için ağıtsa Yüksünmeden, yeisi terennüm etmeden yürümeliydim Nice aşıkların ve hatta şairlerin yalnızlıkaları Anlaşılamayan hıçkırıkları Ancak terki diyar ettiklerinde yad edilip anılıyordu Annemim çığlığı geldi aklıma Bilmem ki şimdi hangi ahvalin kadrinde çırpınıyorsa Hasrettiği şefkati Vehmettiği bilinç altı dehlizi Naçar kaldığı hamiyet hasretetindeki beklentisi El açığ ağladığı ve yakardığı Umudun her katresinde avunup kaldığı Bazen içini çekerek hayıflandığı gözlerimin önünde şimdi Düşünmek kifayet etmiyor Ne ilim ve hatta azimete amade olan seçim yetmiyor Ne kadar güçün varsa ve hatta empati kursanda Gönüllerin ikliminde aşkın vecdini bulmadıkça yakınlaşmıyor Kan akıyor, talan devam ediyor, insanların feryadı niye duyulmuyor Dünya ayni hesabı görülen mekan değil mi Hayır ve şerrin hukukiliği aşikar olan bir şerii delil değil mi Ahirete havale etmek ve gönülleri dünyevileştirmek hakikat mi Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 7, 2010 İnleyen umudum mu yoksa benmiyim! Henüz sine-i efkarım için sualler bitmedi Suskun gönüller misali ne gözyaşları dindi en gamla yetindi Şikayetin fayda olacak nefsaniliğine tevessül etmedi Bahtı için boyununu büktü, sabırla hihmetin sırrına iltica eğledi Ağlayan kim söyleme derman olamam Kanayan yarasını sarıp kalbine aşkı koyamam Sevdanın hüzzam kokan şarkısını mırıldanıp umutlandıramam Ufukların lahzasında, gülnihalin hülyasında aşkı inayete kandıramam Bilirim ki serkeştir bu avare gönlüm İhlasın lafzıyla sohbetin feyziyle sabahlasa divaneleşir bu bahtı ömrüm Hamiyettir dileğim, fakirliğin ikametindeyim Neyleyim köşkü sarayı, betbin halimle hülyalarda lafazanlık yapmayı Yangınlığım hicranımın esrarı mealidir Aşkın firakına yabancı gönül, efkarımı nasıl şehretmeye yönelir Sevdanın zehrolunan mahcubiyeti ve ülfete amade olan kalbi letafeti Kim görmezden gelir, nasıl izanına güvenir ve edebiyle söz verir Söyleyin efrada kabrimi açmasınlar Yalan yanlış bir itikatla yüreğimin hüznünü anıp ağlatmasınlar Aşk için ruhun ilzamında gizlenen idraki ve irfanı hakkıyla anlasınlar Ne varlık için ağlasınlar, ne yokluğum için bir burukluk yaşasınlar Yalnızca kalbin sesiyle ve esiniyle temaşa etmenin yolunu bulsunlar Ney ne söyler, aşkın figanından söz eder Ne dünyanın bin bir hali için buğuz eder ne de ona meyleder Alemi hakikatin meşkinden dem vurarak figanını gözlerden gizler Aşk halin demindir der, inşirah için bahtın nöbetini gözler İradeden vazgeçmenin ve gönlü aşka hasretmenin esininden söz eder Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 8, 2010 Neyleyim gönül lütfu inayete hasretse! Ne ağlamak kar ediyor Ne sessizliğin hicranında nefeslenmek aşk için gönlü seriyor Günler geçiyor Kabirler bir bir açılıp maveranın hüznüyle ruhu sevdaya hasrediyor Dil lal oluyor Kalp dirliğinde umutla inşirahın sürurunu bekliyor Çileler sabırla yad edilip Yüreğin burukluğunu saklanan vaktin eşiğine sancıylagötürüyor Nefesin kadri Ruhun yetisi birşeyler söylüyor Lakin yine hakkıyla anlaşılmıyor ve ne de gönlü ihya ederek serinletmiyor Vadedilen ne varsa Maslahatların girdabında bir sanıksa aşkla terennüm edilemiyor Gözler süzüyor, iz'an özüyor Dil bu vakitler halin deminden şehrettiği hakikatleri zerkediyor Vicdan akdesen buğusuyla aşk için nasibi hak diyor Ey sükutun hülyasında medfun olan yar Esrarın ilzamında makus sesin ve nefesinle gönlüm için bilmem ki niye ağlarsın Hali fakirliğim ayan iken Edebi cahilliği aşikarken, aşk yadellerin sudurunda sevdaya avdet ederken Ağlamak sineme iltica eder ve edebi suhuletini yad ederek aşkın sadrını diler Artık lalelerin dilinden ve lali anberinden Açmış dileklerin sağanağında anlamlaşan hilkatin vecdi mukavelesinden Vaadin azimete ducar olan kasvetinden Sabrın kalbi dirinçleştiren münasebetinden ve hasredişmiş gönüllerden Aşkı sual etmeliyim ve öyle göçmeyi nefeslenmeliyim Bülbül öterken diyar-ı mısır gelir aklıma Mahzun gönüllerin duyulmayan hicranı kalbimi dağlıyor saklasamda Bir ömür hasredilmiş Aşk için çilelerin fendi ruhların pervazında sadende olan raddeymiş Şair sessizliğine çekilerek çaresiz boynunu bükmüş ve helalleşmiş Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 8, 2010 Sebep sensiz gönülde filizlenen esinsin! Yüreğin hazin sesi yine sükuta amade kılındı Edebin sahnesinde ruhum abat olan yar için hicranla kamçılandı Gam kapısını araladı, elem sinemi kuşatıp meraka saldı Bilmem ki boyun büktüren aşkı hasret niye içimde sürura hüzünlü baktırdı Söyleme artık fırakın gailesini Sirkatin defilesinde sahnelelen perişanlığın muzdarip bırakan yadını Ki bahtın efkarında firkatin sultanını Gülün endamlı senasını, dikeni içinde vucut bulan sevdayı aşkı hülyasını Senin cevrin, senin zülmün Ruhumu şad eğleyen mahzunluğun ve serdettiğin ülfetli melal-i sabrın Ne söylesen, nasıl dilersen ve hatta sürükleyerek çürütsen Razıyım, iknaya ram olan canım, esininle aşkın ikliminde nefesine muhtacım Ne çıkar bahtımızda ayrılık varsa Kavuşmaya fırsat bulamadan ruhun hilkatinde sevdaya vasıl olan sadıksa Sine-i badirede yanmak ve dağlanmak yüreğin için arsa Var git nasibin vadettiği yolculuğa, hicran ruhumda ihtilal yapsa da Dil konuşmaya hasret kalırken gözler ufukların kadrinde umut içinde nefesi müdeetini beklerken Hergün bin bir hal ile nasibi mukadder an göçüp derdi gam ile çileleri derlerken Halime acırım, aşk için varım, sevdayı hakikat yolunda refik sayarım Bela bir lütfü inayettir korkma Her müsibet hayrete taş çıkartan bir hakikattir metanetle kat'a soluma Aşk vecdi sultandır, merhalelerinde aklı selim olmak ne kadar izana kardır Vuslat için yakarmak, takvayı şekliyetten ayırmak ihlasın için en kütsi yarardır Bir yetimin mahzunluğu kime ardır Ve hatta açlıkla pençeleşen enikler sosyolojik olarak ölümlü gamdır Vesile aramak, inayet için safahattan feragatlık yapmak lütfu ilahi olarak aşktır Yarış kul olmakta, ruhun aidiyetini anlamakta, takvanı ilzam olan sanatında vakıadır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 9, 2010 Gönlümü başka emellerle mi avutsaydım! Asla yapamazdım Ruhumu bir gece hülyasız uyutamazdım Kalbimin sesine bigane kalıp yaşayamazdım Ömür defterine yalnız dertlerimi yazamazdım Bir lahza olsununutmak Elemin serencamında soluyarak dağlanmak Hasretin güneş misali kavuran harında kavrulmak Ölmeden yanmak, hali avere kılmak nasıl yaşamak bir kez olsun sormadın Aşkın esininde anlamlaşarak hiç sevdalanmadın Bilmem ki çileyi nasıl ve hangi mihenkle vasıflandırdın Aşk lütfedilen bir kitabetti hiç okuyamadın Açık denizlerin lahzasındayım Ne divane ve ne de avare bir yolun fırakında canım Firakina ram olduğum ulvi elemin ülfetine turabım Kah lal olur dilim, kah çoşar bu ahvali arım Bilirmisin halin burukluğunu Fikredermisin arifin idrake abat olan inşirahi soluğunu Edebin kalbe ram olan coşkusunu ve ruhun ufki yolculuğunu Gül-i nazarın, laleyi irfanın aşka amade kılan korkusunu Kanarya niye güzeldir Bülbül asude sesisyle aşkın hilkatinde çok masumdur Göçebe ten ve beden, nefs ve kefen neye medfundur Ne kadar uzaklarda kalıp hasret yaşasanda aşk kalbe meftundur Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 9, 2010 Ne kadar sakınsamda aşk esini ruhumda! Alıp götürüyor bazen sessizliğin ocağına Sessiz kalbin penceresinden ve gönlün derinliğine nüfus ederken Halin senasını,insanın vefasını,ömrün hicranını aralıyorsun O an ve geçip giden zamanın ahında hüznü soluyorsun Ruhuma yaklaşan ilhamın arında Aklıma hitap eden,irademi yeksan eden safhaların narında Nefsimin açmazları ve kalbimin yorgun melali İçime acı veriyordu ve sualler sıralanıyordu Niye bu kadar bedbinlik hali kuşatmıştı Yaşamaya mecbur olduğum insanlık verdiği ahdi unutmuştu En kutsi beldeler ve talan edilmiş gönüller masummuydu Niye kalbin sahibi ve arzın banisi aşkla anılmıyordu Oysa esrarın perdesi aralanmıştı Müjdenin en letafetlisi takvaya hasredilmişti ne değişmişti Belirsizlik ve isteksizlik kalplerin derdimiydi Peki, o vakit akla nasıl bir gerekçeyle nazar edilmeliydi Mazinin puslu sayfaları tozlanmıştı Ne hakkıyla tarihin talimi vardı ve ne de sosyolajikhakikatler Devşirme adına ne varsa ve nesilleri uysallaştırmak maksat olunca Türlü bahene ve taraneler ihdas edilmiş olarak sokaktaydı Millette panik ve korku hakim olmuştu İllegalite adına ne varsa hoyratça kalplerin işgaline koyulmuştu İnsan ve zafiyet içinde nefes alan can yıllarca çileyle uyutulmuştu Nafakayı temin adına ne varsa adeta şeri hukuk olmuştu Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted June 10, 2010 Neydi ecriyle hasrolduğumuz yakarışımız! Ey müddeti nefes ile anlam bulan kalbim Henüz halini hakkıyla keşfedemeden ve sadece yürek bilirken Beynime kan poppalayan uzuv telakki ederken sen vecdindeydin Bir an bile şikayet etmeden vaktin nasip payesinde ritmettin Ve halimin ahdini beklemiştin Ruhum bilmem ki neler söyler fakirliğime En sefil halimin eşkaline bile ulvi halinden taviz vermese de Telakki edilen ve rızk lehçesinde vakit var iken sessizliğin kadrinde Bahşeden ve bir zaman için mühleti muhabbete hasreden kıdem İnsan olmanın, şerefle abat olarak yaşamanın müjdesiyle Korku gönlümü bizar etmemeli Aşkın sazendeliğinde ve sevdanın bakirliğinde refakat etmeli Ne kadar hazzı sadakat varsa vicdanımla yüzleşip ahdine yöneltmeli Gönlün nidası arzın hisarında abideleşip aşka havale etmeli Hasretin bizarlığı ruhumdan silinip vuslata erdilmeli Gözyaşlarım iyi ki var bırak aksın yar Hakikat kim için var, kul niye avareliğin yokuşlarından medet umar Yalçın kayaların, dikenin serencamında esrarı sevdanın arı har yar Yeisi nefeslenme, temaşanın vakarında hıçkırığını kesmeaşk var Bilki müddeti nefes umutların senasında Rabbini arar Ne deliye gülüp geç, ne velinin aşkından vazgeç Nisanın ülfetinde anlamlaşan şefkati muhabbetle hakikat için seç Ne mahkumun ve ne de mazlumun nefesinden ar ederek halden geç Narın hülyasında ar var, yarin sevdasında edep gülün zarifliğinde kokar Çünkü halin deryasında takva en ulvi bahar, aşkın kerameti ecirle çoşar Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites