Mustafa Cilasun 27 Report post Posted October 18, 2010 Gönül ağlar, gözüm ağlar, mücrim halim ne yapar! Bilmem ki ne kadar aşığım Candan vazgeçecek kadar külhüne vakıfmıyım, sevdayı nasıl anlarım Tutkularım için ne yaparım, iradeyi maslahat için neye sığınırım, akıllı olmalıyım Kimseye ziyan vermeden yol selametini gönlümde solumalıyım, aşkı anlamalıyım La derken, birşeylerden vazgeçerken Kalbimin sahibini zikrederken, mükellefliğin idrakinde nefeslenen bir abitken Ruhumun serencamında, umutlarımın sağanağında sabrı aşk ile nefeslenmeliyim Kanaatin acziyetten tebarüz eden sğınma olmadığını bilmeliyim, şevkle içmeliyim Ya hu derken, dil ile kalbi müsavileştirirken Hakikatin insicamını yüreğimde hissederken, inşirahı sürurle terennüm ederken Korkunun bir vehim olduğunu, içimde şek ve süphenin bulunduğunu anlamalıyım İnandım derken, gönlün dilinden bahsederken kendimden geçmeliyim, inlemeliyim Umutlarımda ruhumu saran serap olan ne varsa Hal ve ihsan muştusundan uzaksa, sevdanın teslimiyetinden bir miskal ıraksa Bir hikmeti sebebi var diyerek asla o düşlerin fevriliğinde soluma, aşk inancında Ne kadar heveslerin olsa, arzuların biran olsun halini bırakmasa, yinede korkma Verilen nefesi müddet niye var hakkıyla anla Hidayet kimsenin iktisadında değil,kulun intisabında takva yoksa ne kadar sefil Bin bir bahane ile takiye yapmak kime, neye delil, inayet ve ihsan için kalbi seyir İşte o vakit, niyeti sadakatte sudur bulacaktır akit, asla kuşkuya kapılma ona eğil Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted October 18, 2010 Söndü yadımda akisler gibi aşkın seheri! Aldım başımı gidiyorum Ruhumun feryadını, kalbimin hicranını kimseye ayan etmeden göçüyorum Sessiz ve suhuletin sudur ettiği bir sakinlik içinde halim ve zihnimle sualleşiyorum Neden hiç dinmiyor gözyaşlarım, efkarı melalim, hüznü koklayan yadım diyorum Kime çare olacaktır hicranım Devaya muhtaçlığım, elemle seyrü sefer halım, aşkın hasretine ram olan bu canım Yine sükuyt etmek geliyor içimden, sabrı hakkıyla terennüm edemezken, neyleyim Ne can, ne canan hakka yar olmayan ve hüzün içinde nefeslenen hicranın esiriyim Bir emelin yolunda, umut hiç aşk olur mu Murat edilen har, narın haşyetinden arileşen fer olur mu, sevda ruhuma sorulurmu Gam sineme kederi zerkederken, olmayan derdin çilesini yad edene aşk sorulurmu Günü gün etmek, nefsin keyfiyetinde nefeslenmek hak yolunda meşke konu olurmu Bir sor halimi, söndü yadım bak akisler gibi Hiç mi açmayacak ruhumda bir aşkın seher vecdi, inşirah ümit eden eşşiz mecali Hep düşler mi koklanacak, serabıyla gönlüm nasıl şakıyacak ve aşk ile ağlayacak İzhar olan bir vakitte kalbim şad olacak, terennüm ettiğim letafete aşkla kanacak Gel hor görme bu garip ve viran halimi Umut içinde şakıyan melalimi, sineme esin bahşeden yarin taksimini, hasredileni Elhak fakirdir bu ahvalim, idrake muhtaçtır hali muradım, aşk için bir kurbanım Sevda için yanarım ruhumu bahşeden Halıkımı gönlüm için bir aşkı mabet tanırım Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted October 18, 2010 "Üstad'ım efendim, şey, afedersiniz. Ben bunu pek anlamadım da, ne demek istediydiniz acaba?" "Alacağınız olsun Üstad. Teşekkür edenlere, sadece 'güzel' yazıp geçenlere bile 'sürurunuza müteşşekirim, sine-i sürurum size kurban olsun' falan diye cevaplar verirken kaarinin izah ricasını pas geçtiniz madem, ben de sizi bi daha okursam iki olsun. Rica etsem kulağınızı bi yanaştırabilir misiniz efendim? ...(Yazdığınızın ne manaya geldiğini siz de bilmiyorsanız söyleyin yahu, bakın biz bizeyiz--başlığı ikimizden başka okuyan yok zaten, söz veriyorum itirafınız aramızda kalacak!)" Meramı haliniz bu suallerle anlatmışınız! Ne kadar samimi olduğunuz konusunda bir rahatsızlık duyduğumu beyan etmeliyim. Tarzınız çok manidar ve edebi olmak konusunda da hayli cüretkar olduğunu ifade etmeliyim. Vasıflandırdığınız ölçüde kelimeleri bilmeden ve hakkını vermeden yazan bir canım, nispeten rahatladınız mı? Bir nefesle dalga geçmek ve onu alaya almak bu site müdavimleri için ne kadar uygundur bilemiyorum, iadeyi itibar ediyorum ve lütfen hiç okumayınız, idrak konusunda yorgunsanız zorlamayınız, yoksa bir sıkıntı verebilir! Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted October 19, 2010 Eyvallah efendim.Müteşekkirim... Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted October 25, 2010 Ölsem yare gam değil, ah etmek ar gelir! Sükut etmişti nefese müdrik olan canlar, edebi terennüm eden şevk-i hicranlar Neden dur durak bilmiyor umutlar, ruhumdan sudur eden figanlar ve nisyanlar Hep böylemi kalacaktı sinemden çıkmayan hüzünlü sızılar, o bıktıran azaplar Çaresiz bırakan o sabrı yudumlar, boyun büktüren bahtı karanlıklar ve ağıtlar Aranırım, nerede akıyor ruhuma aşina olacak sebebi sürur inşirahlar ve umutlar Mütemedayen potrazdamı solacak ve mecalsiz kalacaktır bu feryadı çırpınışlar Gönül ağlar, dil çaresizliği yudumlar kalbimde niye durmuyor figanı hıçkırıklar Söylenmek deva olmayacak sinemin solgun yaprakları bir bir sükutumla kopacak Ey yüreğimin sızısı, gönlümün dinmeyen ağrısı, umutlarımın furyası duy sesimi Yılların karanlığına bıraktığım gün yüzü görmemiş ümitlerimi, çileli içlenişimi Ruhumdan tebarüz eden ve feryadın sessizliğine rucu etmiş bulunan nağmelerimi Bir şikayetin ve hatta yeis içinde nefesi teneffüs etmenin ızdırabında ki günlerimi Gönlüm niye bizar, hicran sessizliğin ahenginde şu mezarımı nefsim için aralar Heyhat ki ahım kim için yüreğimden bir hüzün ile gönülleri yad ederek ferahlar Toprak kalbim için ne ülfetli bahtiyar, yar olmasaydı bu aşk-ı hayat neye yarar Mahzun çehreleri gördükçe, figan eden nefesleri düşündükçe, utanmak bana yarar Gel söylenme, ruhunu esir alan bahanelerle nefeslenme, aşk, benlikten temizliktir Kalbi lekeleri, nefsi hergelelikleri, nefesi müddete bırakılan avarelikleri silmektir Gönül gözüyle, inşirahın vecdiyle sevda ile yüzleşmektir, ne tendir nede bahenedir Her adımın ve nefese amade olan o canın murakebesinde hali sabırla demlemektir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted October 25, 2010 Kalp sürursuzsa ağlar, gözler umuda bakar! Sokak suskun kalmış, nefesler o saatte bir bir emelleri uğruna yola çıkmışlardı Bir köşede ve sessizliğin olanca heybetiyle nazarlarını saklamayan bir can vardı Etrafına şaşkın şekilde bakınıyor, sanki sinesinde sualler peşini hiç bırakmıyordu Neydi sancısı, dile gelmeyen acısı, burukluk içinde kıvrandıran hicran yarası ardı Henüz pencelerer açılıyor güneşin haneye girmesi için gayretler bir bir boşalıyordu Gecenin mamurluğu ve düşlerin ağırlığı çehrelerden bariz birşekilde okunuyordu O gün halde ruhun ve kalbin inhisarında aşkın vecdiyle buluşması okunmuyordu Her an bir korkunun ve telaş içinde koşturmanın zamanıydı, geriye sabır kalmıştı Hükmedilen ve icrayı talime mecbur addedilen o düşünceler her yanı kuşatmıştı Tabi olmak, ses çıkartmadan itaate zorunlu kılmak, ruhlar için nasıl bir azaptı Kalp, yüreğe tercih edilirken, akletmek, mukallitlikle yarış ederken çile başladı Fikretmek için akıl ve idrakin gayrete tabi olan merakı hasletin ilmi saklanmıştı Suçlamak için baheler listeler halinde ezbere tabi idi, tercih hakkı kimin haddiydi Masum kitaplar dahi suçlu telakki edilen, insanın çehresine bakarak ilan edilendi Neler çekmemişti ki bu millet, reva görülen her vakitteki şiddet, elbetteiçimizdendi Peki değişenler ne idi tarih ve atisinden hunharca kopartılan bu neslin hikayesiydi Kimileri nara attı, kimileri boşluğa bakarak hicranı sürur miskaliyle yudumladı Hüzün içimizi yakan ve anıldukça yüreğimizi burkan ne müthiş bir elim romandı Süt dilenen çocuklar annesinden alındı, kahbelikler ortalıkta hoyratça salınmıştı Neslin serencamında ne edep bırakıldı ve ne de dert edinmek esasında gaye sayıldı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted October 27, 2010 Çınar, sessizliğin ülfetiyle mazimde ne arar! Ne vakit ruhumun hicranıyla soluklansam Ardıma bakmadan, bin hüzün ile fırakın çehresinde umutlarımı aransam Ziyadesiyle düşlere dalsam, ufukların pervazlarına tutunsam gam olmaz içimde Sanki saklı bir hikaye vardı bu sinemin kasvetinde ve sessizliğin davetkar esininde Niye kuşlar bu sessizliği bozar, içimi yakar Hilkatleri üzerine nasibin durdurak bilmeyen hecelerinde ne arar, yoksa aşk mı ar Sevdanın vecdinde niye sabrı cemil ruhumdan akseden bir bahtiyar ve kanaat kar Yapraklar düşdükçe kalbimde başlıyor hüzünlü damlalar tefekkür etmek şimdi har Ne kadar hamiyetli sükut eden bu çınar Kim dinlenmeye muhtaçsa, hali perişanlığında hala bir umut varsa, sırtını yaslar Rüzgar hoş bir tınıyla ezgiye başlar, güneş haşyeti bir adımlık gizler, aranır gözler Hiç söylenmemiş sözler, sinemde depreşen uhteler bir çığlık içinde neyin peşindeler Çınar, ruhumda anlam bulan adamlığı muştular Aklı selimlik ve feraset sanatında, kul olmak noktasında, ariflik konusunda aşktır Azim ve futuhat noktasında tanzim edilmiş en mütekamil vuslattır o sevdayı taşır An, müddeti nefesteki husule gelen manayı zaman, nefsin tezkiyesinde bir fırsattır Çınar sanki aklım ve izanım için ulvi bir kitaptır Fevkalade teslim olmuş bir sır ehlidir, sadaketiyle mürebbi kimliğinde bir değerdir Onun lisanında kin, hamaset yoktur sevgi ve aşk yolculuğunda, manayı hazinedir Hiç sıkılmaz, nazlanmak için bahane aramaz, sükut etmekten sıkılmaz ehliyetlidir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted November 8, 2010 O an annem ağlıyordu, demek ki yüreği kanıyordu! Nedense pek bilmezdim, hissiyatın lisanından bihaberdim Adeta her zaman çocuk gibiydim mesuliyeti hissetmezdim Ne kadar aklı selimdim, idrakin feyzinden habersizmiydim Hiç tahkik etmeyi hakkıyla nefeslenmeyide beceremezdim Demekk ki şartlar zorundan o an korkudan yetişememiştim Sabahın köründe çıkılırdı yola, bin hüzün ile sabır umut ola Dikta edilenler adına kıtkanat geçinmek azimetmiş kim sora Sanki yaşadığım her an zemheriydi, şevki ,süruru bilemedim Bazen bakmaktan çok usanır, duvar üzerine yatar uyurdum Gelen geçenden medet umarcasına nazarlarımı savururdum Elbette çok acıkırdım, lakin ekmeği bulmak için çırpınırdım Kıyıda köşede ne varsa bulup çıkarırdım yudumluk sanırdım Ne ölümün hakikatine sadıktım, ne farkında olan bir candım Bilmediğim o kadar çok mesele vardı ki, hangisine yanaydım Bazen susarım ve bazen konuşsamda hali fakirliğime yanarım Yitik bir mal gibi yıllarca afakımın firkatine sancılar bırakırım Ruhumun bendinde bir eziklik var, sessiz çığlıklarım öyle akar Bir duyan olsa, eşkalim nasıl bir hüccete ihtiyacı duyarsa bakar Sineme dinmeyen bir kar yağar, hazan her zaman içimdedir yar Ne ağlayanım var, ne derdi gamıma deva olacak o aşk bini anlar Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted November 9, 2010 Leyla gibi hıçkırsa, mecnun gibi yansa bu gönül! Bir sözüm yok billahi, ruhum ne kadar abad olsa da nihai bulacak Kan bu damarlarımdan akmayacak, gün bir hüzünle kararmayacak Geceler hicranın firkatiyle ne vakit şu gönlümü inşiraha ulaştıracak Gözyaşlarım duracak kalbim sürurla buluşacak, atimde ferahlatacak Ne cananın hasretindeyim her an ruhun esaretin bizarlaşan benim Ne vakit gülecektir kaderim, sessizliğin deminde suçlu bir nefesim Kime nazar etsem,tebessümle yad edip teslimiyeti aşkla kabil derim Sabrı ne acizlik bilirim, ne de kalbimin hazin sesinden çok eminim Dalların şumulünde, sukut etmiş bir ağacın köklerinden ne beklerim Kalan bir yaprağın bahtını merak ederim ve ruhum için nefeslenirim Bir hesabın efkarıyla nasıl nefsimi tezkiye ederim, umutları neyleyim “Gönül ferman dinlemez” derler, bu sözü bilmem ki nasıl taltif ederim Ne hancıyım ,ne yolun emniyetini hisseden bir dilenciyim ben kimim Neden bilmediğim ufukta gezinir, sefil bir halde aşkın şadını beklerim Hadsiz hudutsuz bir nefesin sahibi kimdir,neden mecrasında gitmeyim Ah çektiren bu emellerim, sabrın korlaşan yumağından neler beklerim Şimdi derdi gamımla nasıl ve hangi edeple sevda yolunda nefeslenirim Ne asanın keyfiyeti, ne lal olan dilin manadan uzaklaşan hali neylerim Yahya Kemalin, Mehmet Akifin terennüm ettiği hicranı kime söylerim Neden nefesi boğulan, şevki süruru mefkureyle yadedip ağlayan biriyim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted November 9, 2010 İnsan bu, hiç ruhsuz ve kalpsiz solur mu! Kaybolup gidiyordu, nefesin erdem ve ülfeti sessizce tükeniyordu Kim ne kadar hissediyordu, ruhun o esareti neden hiç dinmiyordu Telakkiler, ilmi meclisler, nefes nefese rekabet edenler görmüyordu Ne kadar silinmişlik varsa, yıkılmış duvarlar sukut ediyor çığlığıyla Yaprak düşerken, dal hüznün sessizlik şadında hıçkırıkla inlerken Ağacın köklerinden akseden feryad duyulmuyor, bilmem ki neden Mahzun nefesler, yetim kalmış emeller,umut için bekliyor sahiden Ey vaktin sahibi, bahtın naibi gönlüm hasret çekiyor aşk neslinden Fedret yaşanmalıydı ve fakat hizbul tahrir gönülde yaşanmamalıydı Nefisler hoyratlaşıp hudut ve sınır tanımayıp atiyi korkutmamalıydı Otantik duygular, yıpranmamaış umutlar, bir zayiat yaşamamalıydı Karlar eridikçe, hazan bukadar dile düştükçe edep unutulmamalıydı Annnem gözlerimin içine bakardı ve umutla birşeyleri sorgulardı Babam sessizlik ülkesinden temaşa eden, naif ve ülfetli bir nazardı Ne kızardı, ne de birşeyler hülyasında yaşayan dervişçe bir adamdı Bazan sual eyler, ilmi siyaseti vehmeder bir halde nefeslenen candı Asla yeisin ve nedametin peşinde sürüklenmeyen bir efkarı hayattı Bazen anam babama takılır kızdırırdı, şöyle bir nazar ederek susardı O bakışlardan annem tırsardı ve fakat yine de takılmadan durmazdı Şimdi her ikiside uzak diyarlarda ve bir nefeslik yollarda,anlatırlardı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted December 5, 2010 Bu hal ve ahval üzre şimdi nasıl yalvarayım! Ağrıyan başım, kuruyan bir bağrım var Yıllardır ne gözyaşım akar, ne gül kokar Ne kadar kaçsamda hayli bizarım ey yar Akşam sabah hazan, kar yüreğime yağar Ne kadar sefil olsam kepazeliğimi ansam Nefsin kibirini bir bir acıyla yudumlasam Sızlayan gönlümü suskun dilimi bıraksam Umman elinde ruhumu yıkayıp arındırsam Ey Allahım mühlet verirsin ve beklersin Sen mağfiretin ve rahmetin tek adresisin Ne kadar mahcubiyetim varsa da bilirsin Rabsin, sahibsin, meliksin, hakikatimsin Yıllar nasıl geçti, ruhum esaret içindeydi Bir ömür sahnesi anbean aşksız sahnelendi Sevdan nasıl bilinmedi, aşk nur-u rahmetti Nefes müddettliydi, kalbim bunu farketmedi Güç ve derman senindir, manalar esinindir Dilegelen ne varsa imtihan için vadedilendir Aşk neden ruhumu cezbeden irfanı taksişmdir İnsan farkı aşk ile farkeden sanatçının nefesidir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
htcdrn 1 Report post Posted December 11, 2010 cidden çok güzel harika! evet umarım bu yazdığın romanlar bi ara inşaallah birgün kitap haline gelir... Share this post Link to post Share on other sites
dilara çağdaş 1 Report post Posted January 23, 2011 çok güzelmişşş teşekkür ederim :blushanim: 1 Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted January 24, 2011 çok güzelmişşş teşekkür ederim :blushanim: Eyvallah can kardeşim.Müteşekkirim... Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted February 28, 2011 Vefakar bir aşk-ı ihsandı, Prof.Dr. Necmettin Erbakan! Bilmem ki ne söylemeli ve nasıl bir lisanla yadedilmeli Henüz sabahın mamurluğunu üzerimden atmak üzereydim, geç kalmış şahittim Haberleri takip etmek için dikkat kesilmiştim,Derya Sazak biraz şaşkın haldeydi Mezuudan uzaklaşak birşeyler mırıldanmaya adaydı, o an hüzünle haberi sıraladı O zaman yüreğimden birşeyler kopmaya başlamıştı Alıp götürmüştü zaman, yıllar öncesinden yaşanmış olan, anısı bulunan heyecan Bir telofonla başlamıştı, Ankaraya davet edilmem ve meraka hasredilmenin ramı Özel kalem Sn.Erbakan hocam sizi genel merkeze görüşmek için davet ediyor farkı Peki, dedim ve hazırlık yapmak için işyerimden ayrıldım Fakat, ne için olduğunu tahmin etmeme rağmen,bir telaşı içimden hiç atamadım Nihayet genel merkeze varmıştım, hayli kalabalıktı ve yerel seçimlerin zamanıydı Heryer tıklım tıklımdı, herhalde çok bekleriz kanati sinemde nedense ağır basmıştı Geldiğimi haber verdim, beklemeye mütereddit bir halde temayül ederek başladım Az bir zaman geçti, merdivenden indiklerini fark ettim, kalabalık bir an ve sıraydı Rahmetlik insan fevkalade azimli ve kararlılık içinde edeta mutat murakabedeydi Direkt odasına alındı ve Rıza Ulucakta refakat eden bir tavırla hemen yanındaydı Özel kalemi haber vermişti ve o kadar kalabalığa rağmen ve hiç bekletilmemiştim Hocam bekliyor dendi ve içeriye girdim, ayakta bekleniyordum, selam vermiştim Büyük bir nezaketle bukabele ederek, o an misafirperverliğini yakinen göstermişti Sual etti ve bende kalbi kanaatlerimi ifade ederek sohbet etme fırsatına erişmiştim Alakadar olduğu konu, ilgili gazetenin bölge temsilciliği görevini tevdi etmesiydi Meramımı arz ettikten sonra murahhas aza eski Konya valisi Mustafa beyi aradı Vaziyet hakkında talimatlarını büyük bir nezaketle sıralayarak haberdar ettiler Ve bana İstanbul'da bekleniyorsunuz konunun önemine binaen giderseniz dediler Peki, dedim ve vedalaşmak için izin talep ettim, büyük bir muhabbetle sarıldılar Dua ederek umut etmem için gönlüme şevk ve sürur bıraktımışlardı vefakar canlar Dikkatimi çeken ve rikkatini ayan eden ne kadar zinde bir hafıza azim şahikasıysı Kapıdan çıkana kadar ayakta ve nezaketen oturmamıştı, böylesi naifleşen insan Yıl 1989,ay Ekim olmalıydı,hasrettiği o gayreti ve azmi görünce kendime acıdım Ne kadar hesapsız vakit harcadığımı ve gerekçesiz yaşadığımın üzüntüsünü tattım Taltif ve teveccühlerine muhatap olmuştum, ne kadar alicenap bir inssanı tanıdım Milli Nizam partisi başlangıç ve saadet partisi nihayet için sanki rama muhytaçtı Şahidim bu mümtaz şahşiyetin gayret ve himmetine, elinden geldiği aşk nispettiyle Her gayesine legal manada erişmek için sabrı ve kanaati vatandaşlara ulaştırmıştı Asla bezginliğe, yeise itibar etmeden yol almayı sevda ve aşk sanatıyla anlatmıştı Hoş bir sedaya hasret kalan nefeslere yakinen vecdi ve ihsanı hatırlatarak yaşattı O an ve beklenen zamana aşıktı, yol budur başka bir yol diyecek kadar yakındı Ne kadar ülfeti var ise, ihlas ve ecir tedrisat-ı onun vazgeçmediği bir sanatıydı Yıllarca usanmadan ve yılmadan halkına yakın oldu, kimseye kırılmayan insandı Sevgi ve aşkı, hakikatin manasına olan ihtiyaçla umum-u efkara azimle sıraladı Nezih ve muhabbetli bir candı, ilim ve irfan konusunda çok farklı bir ummandı Kim ne kadar tanıdı ve hangi habetlerin lahzasıyla bakıp yargıladı, şimdi o aşktı Vadettiği ne varsa, tefrika ve hamasete geçit vermeden gönüllerde yaşatan merandı Şimdi geriye ne kaldı, artık bekleyen kefeni inanıyorum ki naif bir sürur kuşatmıştı (Cenab-ı Hak rahmet eylesin, ruhunu şad etsin, ecrini atisiyle bereketlendirsin) Mustafa CİLASUN 1 Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 4, 2011 Abi çok güzel olmuş.Sen şair ol ya... Share this post Link to post Share on other sites
The Spirit of Islam 119 Report post Posted March 14, 2011 Abi sizin ne kadar çok şiiriniz varmış.Maşallah.Başarılarınızın devamını dilerim; Saygılarımla... Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 15, 2011 Abi sizin ne kadar çok şiiriniz varmış.Maşallah.Başarılarınızın devamını dilerim; Saygılarımla... Eyvallah can kardeşim... Ruhum göçüp gitmeye yakındır bilirim... Nefes azizdir, inşirah kalbin içindir, edebi öncelerim... En kalbi selamlarımla yadeder, esenlikler dilerim kıymetli kardeşim... Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 18, 2011 İnanmalıydım, hüzünle ağlamamalıydım! Evet, bel bağlamalıydım, haz duymalıydım Ne yaptığımı hakkıyla anlamadan, tereddütle solumadan yol almalıydım Öncelikle suallerden başlamalıydım, hissiyatımı gale almalıydım ve fakat yaşamalıydım Lüzumsuz kaygılardan arınmalıydım, mefkûremi ihmale bırakmamalıydım, ona kanmalıydım Nerde işaret taşı görsem, yâdımı sukuta erdirip düşünsem Kendimden geçene kadar gözyaşlarımı sessizce ummanın o suhuletine döksem Bir yelkenli misali dalgaları dert edinmeden salınarak, sevdalaşan enginlere yüz sürsem İçimden ne geliyorsa bir sarf-ı nazara yeltenmeden aşkın esiniyle hasredip, sancıdan göçsem Kalbimin dili yok, sinemin efkârı neden bu kadar çok Sanki saplanıyor yüreğime, onca zamandır fark etmediğim bin hüzünle gelen ok Nereye baksam, vaktin sırlarını ruhuma taşıyıp manalaşsam, yine dinmez ıstırabım pek çok Bir gönül vardı, her vakit baharın ülfetini yaşatırdı hazan vakti kalbime neler anlatırdı, yok Bir çelebi misali yolun yolcusuyum, umut yumağıyım Ufkum karadı mı, içim daraldı mı, ruhum bizar kaldı mı, başımın ağrısından korkarım Sıktığım yumrukların titrettiği melalimin hıçkırıklarını saklayamam o yamaçlara bakamam O vakit hücreler içimdedir, mahpushane bahçesi ne kadar ferah gelir kimselere anlatamam Sanki gardiyan lisan-ı halime refakat etmektedir Sessiz bir şekilde nazar etmektedir, derd-i gamıma kim bilir neler söylemektedir, kalbidir Kim ekmeğinin arayışında değildir, hangi yolcu panik içindedir, hasret ki gönül ehli içindir Yürek sahibi hiç ses etmeden çilesiyle büyür, sabırla yürür, kanaatle bütünleşir ve güçlenir Rahmetli meczup Cemil emmi geldi aklıma Yaşadığı zaman hakkıyla çok anlaşılmadıysa da, eren bir nefes olduğu ki nasılda ortada Geç vakitlerde kimin kapısını çalsa, muhtaç olan nefesleri kalp gözüyle görüyor ya, anla Heybesinden çıkardığı ne varsa, umut edilen gaibi olsa da, demek ki fark eden var, korkma Ne devranlar geçti, ekinler vakti zamanında biçilirdi Afat sanki ruhuma şahit olan bir cendereydi, kim vakitsizdir ve hatta ihmal-i takatsizdir Ümmet-i Muhammet neden bu kadar dirliksizdir, vecdini ve o azmini tehir edenler kimdir Niçin şüpheler hiç geçit vermemektedir, tefrikaya bu kadar rağbet niyedir, aşk neredededir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 19, 2011 Sevgi, ruhu esir etmez, kalbi öldürmez! Tutuklu kalma, nazarında erişilmez sanma Düşlerin serencamında yaşamayı gaye yapma, aklı ve idraki hakkıyla anla Kim çıkarsa çıksın karşına, umudun için nasibim diyerek arka çıkma, sabırla yaşa Kanaat etmek, tasarrufunda bulunanla yetinmek midir, o vakit vuslat nedir baksana An, kısmidir, ömre matlup olan zaman kimindir Hangi hikayeler esrarıyla vaktini beklemektedir, ümit etmek, tahkik değil midir Ahirin evvelinde ne var, hesap kim için en mümbit bir nazar, ölmek, nasıl firkattir Sevgi feda olmayı bilmektir, bir karşılık beklemeden ecrini vakfetmektir, çok latiftir Setret mahlûku, koruyacağı bir sınırı vardır İllaki bir rekabet ortamındadır, ya avdır, ya da avcı olmak zorundadır, öyle yaşar Sünnetullah niye vardır, hangi vakit için kul olmak nasibi imtihandır, akıl mıdır kar İlim olmadan, irade aşk için vazgeçebilmeyi göze almadan, idrak nefes için nasıl ar Nefsimi öldürdüm diyene aldanma ve inanma Nefis ölmez, ruh maksadına nail olmadıkça halinden geçmez, kalbi yaşamalı kanma Her sözü, niyetin asliyesidir sanma, insan zafiyetleriyle birlik içindedir, yok sayma Bağışlamayı ve bağışlanmayı kimsenin tekeline bırakma, nefesin müddeti nedir anla Aklı zail olan bir canı görürsen, dikkatli bakma Hissetmediğin kadar bir derinlik vardır kalbinde, sakın ha hor görerek uzaklaşma Derdin sahibi kimdir, çile neden ehli hal olmak için en güzide bir gerekçedir, korkma Zaman kimin, ömür hangi vadi için tevdi edilen ülfetin ihsanı ihlâsı nefsine bırakma İlkbahara bir bak, gün yüzüne hasret kalan umutlarını saklama bırak Yak gemilerini durma yak, vuslattan ötesi yoktur muhakemeni iyice yap idrakine ak Aşk, ruhi feryattır, hakikate kapı aralayan gamdır, sevda için ardır, kalbine iyi bak Kimden eser kaldı, göçüp gidenler zaten figandı, hakikatler neler anlattı efkârını yak Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 19, 2011 Anlamadıkça mı inanacak ve yaşayacaksın! Ne sual etmeyi biliyorsun ve ne de merak ediyorsun Önüme ne gelirse razıyım diyor ve yetiniyorsun, azmi ve cehdi nefeslenmiyorsun Peki, nasıl bir gayeyle yol alıyorsun, taklit etmeyi mi hala bir marifet sayıyorsun Farkı fark etmek için hiç çalışmıyorsun, aklına tevdi edileni neden önemsemiyorsun Bir bak mevsime, hangi inşirahın derdiyle figan eder İşaret taşları kim için bir şey söyler, geçmiş nefesleri neden ibretle hikâye eder Okumayan bir nesle kim nazar eder, mukallit bir nefes ise hangi iltifata aşkla değer Bu gaye üzere dillenen sevda nasıl bir gönle refakat eder, figan olmak içinmiş meğer Derin bir uyku halindesin, aşkı ne vakit fark edeceksin Yeksan olmuş onlarca nefeslerin hicranını bu minval üzerine nasıl hissedeceksin Ruhundan tebarüz eden rikkatin şevkini kalbinde göreceksin, ölümle yüzleşeceksin Hesapsızlığını nasıl beyan edeceksin, mezarın içinde inleyen bedenleri düşüneceksin Esen rüzgârın figanını hiç duymuyorsun, uzaklaşıyorsun Heva ve heveslerin için cansiperane oluyorsun tercihlerinde aklına çok güveniyorsun Hatalarını neden gizliyorsun, kalbine nazar eden kimdir, hakkıyla iltica etmiyorsun Cancın, figansın gamsın elhak aklını ve irfanını dikkate almadıkça evet sen ziyansın Gül-i nihale derinden bir temaşa et, umut için vakfet Gönül bir ummandır, sahralarda bekleyenler vardır, mazlum ve mağdura yardım et Ne kadar caziben varsa, nardan bihaber olan nazarsa, ruhunu merak et, kalbine şevk Zatına bahşedilen neler varsa, şayet emrin altında çalışanlar feryat ediyorsa cinnet Eza ve zulüm adına kim tasarruf sahibiyse, emri bil mağ rufu bilmiyorsa ne delalet Cemaat asabiyetlerinden kalbini arındır, taltif etme Ümmeti Muhammedin derdi gamıyla hem hal ol, zamanın sahibine kayıtsız kalma Hangi mecliste bulunursan bulun illa ki hakkıyla anlamak için suskun kalma, ara Astlar, üstlere makam tayin edemezler, bir takım makamlar veremezler, aşkı yokla Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 20, 2011 Nihan ettim kalbime, sen bilmesen de! O vakitler ne kadar hamdım, farkı fark etmeyen bir candım Yaşamak adına ne talim ettirdilerse onu vuslatım sandım, sual etmeden nefesi bırakırdım Hangi gayretin şadında umutlanırdım, bazen hüzünle sabahlar, ahımla uyanırdım, pek anlamazdım Yarınlar için düşlere inanırdım, hülyalar diyarında yaşamayı ne marifet sayardım ve öyle inanmıştım Oysaki ne kadar masumdum, kendi halimde yaşardım Her ne hikmetse nazarlarımı saklardım, kimsenin dikkatini çekmekten sakınır ve utanırdım Muhannete muhtaç olmamak adına bütün gayretimle çalışırdım, burukluk yaşamaya çok alışmıştım Bazen sessiz bir köşede kendi kendime dalardım, duyduğum sesle irkilir kalırdım, şaşkın bir şekilde bakardım Belki başka dünyalardan umut aradım, ne hazandım Yağan kara, yapraksız dala, şevksiz ağaca, buz kesen ayaza, tütmeyen bacayı öyle anardım Okuduğum kitapların sayfalarında kaybolur ve bazen nefes nefese kalırdım, bilmem ki yâdında ne bulmuştum Eza vermeyen sevgiyi, feda olmayı gaye edineni, çilenin serencamında güçlenenin sevdasının da ne durulmuştum Ürkek bir halin vardı, nefesine şahitlik yapan bir andı Bir arzun vardı, lakin nazarların ne kadar candandı, kalbimi titreten bir heyecandı, ne ardı Bir müddet suskun kaldık, yüzünde manalaşan kızarıklığa meylettim, nasıl sual edeceğimi o an hiç bilemedim Arkadaşının dikkatini çekmesiyle birden irkilmiştin, bir kelam etmek adına demek ki çekinmiştin, dönüp gittin O an ve şahidi bulunduğum zaman, neler anlatmıştı İçselliğime dönüş seninle başlamıştı, sanki temaşa etmem dahi sakıncalıydı, utanmak vardı İçim içime sığmıyordu, sanki sinemden bir sel sökün ediyordu, suskun kalmak ne kadar sancı zerkediyordu Bir umut adına medeti anmak, beni benden alan o zamandan kurtulmak, meramı hakkıyla anlamak gerekiyordu Günler sessizliğe teslim olmuş bir serap misaliydi Sinemde nasıl bir sahra vardı, uçsuz bucaksızdı, bir gül-i nihali ansam, firkatiyle ağlasam acıydı Yıllara sari beslediğim umutlar nerde kalmıştı, sancılar her vakit kapımı çalan refakatçimdi, artık sürur vardı Sineme bahşedilen coşku ne kadar muazzamdı, akşam sabah her zaman yakınımdaydı, cana demek ki bu lazımdı En ufak bir rikkat, kalbi etkileyen şiddet nazardı Esrarında ne mümbit bir ikram vardı, ruhumu ihya eden esin kimden yadigârdı, erişmek ne manaydı Nasıl bir hissiyattan söz etmeliyim, farkı fark etmeyen için elbette ki yoktur bir sözüm, ilhak olmak sevdaydı Talim edilmeye muktedir olunmayan ilim kim için sırattı, istikamet hakikate ram olmadıkça elbette ki kayıptı Gök gürlerken, rüzgâr yâd elden haber verirken Fikretmek için düşünecek insan, ilme ifade edilemeyecek kadar muhtaçken, uzaklaşmak kime zarar verir Nefsimi öldürdüm diyen için, irade nasıl bir ihtiyaca cevap vermektedir, yoksa boşluğa talim eden bir avdetmidir Ruhun ve kalbin bir lisanı var, onu öğrenmek için merak senin iradene ve aklına bakar, yoksa an neye yarar denir İdrakin talimden bihaber olan ruhi vadinse İnşirahı anlamak halin için bu kadar uzak ise can, canan içindir, aşk ilhamı vecdindir, ihlâs yoksa kimindir Kul olmak için sabrı hor görme, mütemadiyen mi kanaat edeceğiz deme, ecelle bedelleşmeyi bekleme o an bellidir Kalbinde bir dirlik yoksa akan kanlar haline yabancıysa, mukallit kalmak ziyadesiyle kalbine yakınsa, elemdir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 22, 2011 Kurtulmalıyım, ruhuma eza veren prangalardan! Demek ki anlamam için vakit henüz çok erkendi Bilmem ki dert hangi biçare nefesindi Boynunu büktüren elemiydi, umut edilen çareler nerdeydi Susmak belki o an için bir gerekçeydi Lakin merak etmek ve gereğini icra etmek, neden tehir edilirdi “Ne derler” kaygısı bu kadar mı önemliydi Niçin hukuka rıza göstermek benimsenmezdi, peki kimler ezilirdi Hangi zihniyeti aralasam, arkasında ne emeller var İnanıp teslim olan canlar, neden kolayı tercih etmekten yılmazlar Asırlardır kandırılırlar, takiye içinde ulufe dağıtırlar Vaat edilen ne varsa, şayet itibar sahibi olmak kolaylaşınca yatarlar Neyi umursamazlar, nasıl bir halet-i ruhiyenin sahibi olurlar, aldırmazlar Erdem sahibi olmayı, ne hikmetse nüfus sahibi olmakla alakalandırırlar Tekebbür sahibi oldukça, halden uzaklaşırlar, aşk ve irfandan anlamazlar Ne kadar tüketirlerse, mütemadiyen elbise değiştirilse Paye sahibi olmak adına, dikkati çeken endamı ile raks ederek süzülse Bindiği arabayı sükse yaparak sürünce, kullandığı telefonu gösterince Uluorta yerlerde sigara tüttürünce, flört ettiği nefesi derdest edince Etrafında ki insanları fark edemeyecek kadar kendinden geçince İsyan etmeyi, önüne gelenle dalgasını geçmeyi fazilet zafiyeti görünce Halinden vazgeçmiş güçsüz bedenleri hakir görerek tiksinince Demek ki diploma sahibi olmak kifayet etmiyor Anne ve babanın her isteğini yerine getirmesi, felakete sürüklüyor Kaş yaşına gelmiş ve fakat henüz aidiyetini dahi bilmiyor Böbürlenmeyi ne kadar önceliyor, fark etmiyor ama ne çok sefilleşiyor Şahit olduğum bu dram çok acı veriyor, sessiz kalmak dahi yetmiyor Nasıl bir kelam etsem, bir name yazarak usulca kendine versem, elvermiyor Nerde ve hangi koşullarda yetiştirildiği, nelerin talim edileceği, niye bilinmiyor Örf ve ananeler hakkıyla talim edilemiyor, ne kadar üzüyor Taklit etmek adına, kimi canlar nefes nefese yarışa giriyor, içim parçalanıyor Tekâmül etmek nedir, neden çok gereklidir hiç bilmiyor Sosyolojik değişikleri dert edinmeden höykürüyor, kalbin sesini fark etmiyor Edebi ve adabı çok gereksiz görüyor, maziyi bilmek ne kadar fazilettir diyor Sakinleşmediği için şoförüne arabayı hazırlamasını söylüyor ve kalkıp gidiyor Bir suret sahibi olmak yeterli midir, demek ki hüzün ve hicran benimdir, ah ettiriyor Beyin göçünü yıllardır tekeline alan ülkeler, ihata ediyor İşlerine geldi mi anında kara vererek, sivil halkın üzerine bombalar indiriyor Kimi ölüyor, kimi de belki dirilmek için sancılar çekiyor, kölelik kalbi harap ediyor Yıllardır tahakküm eden zalimler, ruhları esirleştiren caniler, hala saltanat sürüyor Garip ve gureba feryat edip inliyor, zalimin zulmü dinmiyor Furkan niye yaşanmıyor Nefsimizden ziyade sevmemiz gereken son Peygamber ne söylüyor aşk sevda bekliyor Ölmek dahi kurtuluşuna kifayet etmiyor, akıl ve idrakin o müddetinde neyi bekliyor Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 23, 2011 İzler mi kayboluyor evet, gün ağarıyor! Vakit, susmaya fırsat vermiyor artık An ve zaman sakin kalbine sessizce ne söylüyor, dikkatlice bak Gün ağarmış, geceden kalan ne varmış, geçip giden an hangi şafağı umutlaştırmış, durma kalk Ne uğruna ve kimleri taklit ettiysen, aklını ve gayretini esirgediysen, tüm varlığını düşünmeden yak Dilim varmıyor, lakin içim içime sığmıyor Akıp giden zaman maziden neleri hatırlatıyor, arafta bekleyene umut yetmiyor Duyulmayan figanlar arzı titretiyor, sabır yumakları boğazımda düğümleniyor, ne sancı veriyor Şafağın sessizliği kalbime hüzün bahşediyor, hicran hiç sinemden gitmiyor, ahu gamımı demliyor Hangi masalı hatırlasam, yâdım ah ediyor Yılara sâri ukdeler neden ruhuma dirlik vermiyor, kalbim inşirah için ne söylüyor Şehretmeye malik olamadığım o kitabeler ne kadar zarif bir nazarıyla aşkı edebine bürünüyor Temaşa edenler neyi merak ediyor, terek edilmişliği nasıl içlerine sindiriyor, vefayı mı öğreniyor Bilmem ki muhakeme etmek bu kadar mı zor İnsanın kendi hukukunu anlaması ve o nispette yaşaması, yıllardır ihmal edilen kor Kolay olanı seçmek, hesabı o an dert edinmemek, keyfiyetle salınmak, ne kadar masraflıdır sor Emek vermek, gönlü bu gaye ile hasretmek, ecri terennüm etmek, ihsan için hilmi nefeslenmek ne zor Gün içinde ne kazandın mey anına yakından bir bak Nasıl bir hesabın içindesin, hangi bedeller için nefesin müddetine tabiisin, aşkına tak Sevdalaşmayan mefkûre ne işe yarar ve nasıl bir fayda sağlar, hakikatin ayan olan kitabına bak Ömür nasıl bir kumaştır, her tınısında ne muazzam bir ahenk vardır, ruhun ve kalbin membaına ak Korkular nispidir, nefsi seremonidir, kalp hisseder Emin olmak için sukut eden azmin ve aklın, idrak ve iradenin talim etmesini sessizce bekler Beyhudelik nasıl bir iltifatı hak eder, vakit tevdi edilen andır, sevk eden müstesna güce ne söyler Bahaneler hangi nefse kefalet eder, öğrenmeden ve taliminde emek harcamadan tutulan akla kim güler Yar derken, aşkı yâd ederken, feda olmayı bilmelisin Ne kadar hevesin kalmışsa o zaman bir şart koşmadan arınmalısın, hakikat aşkını hissetmelisin Ummanı gönlünde yaşatmalı, sancıları dalgaların efkârıyla kavramalısın, bir yeise asla girmemelisin Maşuk kimdir, vuslat nasıl bir seçimdir, ihlâs neden zarurettir hilm kalbin vazgeçmeyenidir erişmelisin En yakının ve yarenin kim hala emin değilsen ağla Ve fakat aczi yet içinde biçarelik farkıyla gözyaşlarını bırakma, aşk ve ihsan şadıyla kalbi çağla Seni senden koparan neler varsa, kalbin ve ruhundan uzaklaştırıyorlarsa, hala avunma sevdanı yaşa Kim çıkarsa çıksın karşına, nefsi hergelelik peşindeyse bir an olsun uğraşma, hak ve hakikatini anla Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted March 23, 2011 Gönlüm hıçkırıktan arınıp, aşkın firkati yaşatacak! Aşk; halin demidir, kalbi hakikattir, ruh için ibreti neticedir Gönül deryası namitenahi olan vakti rikkattir, umut için ecirdir ve sabrı terennümdür Kanaati deruhte eylemeyen bir yürek, ne kadar acizdir, nefsi ziyadelik içinde ki cürümdür Evvelin ahirinde ne varsa, bahtın için nasip olan kazalar bir hakikatse sevdayı ahuzardır Sevebilmeyi ve sevilmeyi talim et, feyzindedir o suhulet Kurban olmaya söyle kim namzet, ahitleşen akıl hangi vadiden bekler ve diler haşyet Zikretmediğin, ihmaline tevessül ettiğin,gerekçesiz birşekilde beklediğin arafı bir tarit et O anve beklenen zaman için mukayyet olmaya muktedir olamayacağın vakit söyle kimin Meczubun halini bir seyret, alemler içindedir, fikret Divaneleşen canın hikmetini dert et nasip nasıl bir aşkınrük nünden söz eder aklını sevket İlim, merakın bir şubesidir, nizam edilmeye muhtaç nefs neyi beklemektedir amine bereket Yazılan fermanları merak et, göçüp giden nefesleri ibretle yadet, akıbetin için nedir fazilet Sevda, umuttur, nurdur, onurdur ve süruru aşktır Hangi çilelerin eşiğinde umut yar için niyazdır, sabır hardır, kanaat bir ülfet-i nazardır Düşün yağmur damlaları firkatle aşkına koşmaktadır, tefekkür etmek için neler lazımdır Terbiyeye muhtaç olan bir gönül, hangi gerekçelerle farkı fark ettiren irfana adanlamlıdır Umman sinende, ruhun firketinde, umudun içindedir Hesapsız bir zaman hiçbir vakte şahitlik yapmayacaktır aşka ram olmayan ağlayacaktır Yar hangi yadının feyziyle kalbine bakacaktır, ruhun lebbeyk derken umudunla coşacaktır Bilince erişmeyen can, anlamaktan mı korkacaktır, aklı ve idraki o vakitler ne yapacaktır Canı, cananından vazgeçecek bir zaman korkutacaktır Analar yavrusunu unutacaktır, o vakit ihmal ettiğin merakın ve tahkikin ne yapacaktır Gözün yaşı kuruyacak, meranım sahrası kurulacak, haşyet ve panik seninle bir olacaktır Sadakatli akitler niyeti asliyeler hakikati için çileyle refik olmayı beceren korkmayacatır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites