Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 9, 2011 Dirliği unutturdun, bizar bırakmayı bilmem ki ne sandın! Bıraktım artık yeter be yeter artık Dursan da, baksan da, gitsen kapı açık Ne yapsan asla ilgilenmeyeceğim bilesin Kalbimi terk etmeyeceğimi elan düşünesin Sabrettim yıılardır dayandım, yılmadım Seni tanımayı, zamana bıraktım, kızmadım Kahırlanmadım, hiç aldırmadım, sabırla yaşadım Hep inandım, arkama bakmadım, niye anlamadın Her geçen gün neden farklılaşıyorsun hadi söyle Kanaati dışlıyorsun, asılıyorsun, hala kıskanıyorsun Şekliyeti, her daim önceliyorsun, tutukluk yaşıyorsun Neden kendinden uzaklaştırıyor, ruhumu boğuyorsun Her şeye özenme, belki olur diye de deneyim deme Hilkatinde ki, hakikati öğrenip düşünmeyi öncelesene Mana buharlaştı, senin benliğinde, emeller bir hal aldı Çaresiz bırakmayı marifet saydım, sanki esaretine aldın Kendin olmalısın cazibenin değil, müddeti nefes niye var Kalbiişiliğini bulmalısın, ruhunla bir yol almayı anlamalısın Kayboldun bir ömür, durmalısın, suali kendine sormalısın Sen kendin değilsin,böyle olamazsın, öncelikle arınmalısın Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 10, 2011 İdrakin firkatini anala, asla ondan uzaklaşma! Nihayet Sende bulmuştum Seninle kavuşmuştum ben huzura Bizarlıktan Uzanılan şevki refaha Kalbin itminanlığında açan bahara İlkimdin Heceden şiirim Düşünceden muhabbet iksirimdin Sendin Sevilen değerdin Hak eden sabrı bilen zenginliktin Sen ve ben Sessizliği terennüm eden Anca kelamla hem hal eden nefestik Ne şevke Ne de dinmeyen hevese Zevklerin esenliğine hayale dalmadık Hesabı andık Kuvvetin iklimine kandık Zamanın hikmetinde nasibe inanandık Ne derler En çok neyi dilersen O illaki seni bulur ve niyazın kabul olur O vakit İş çok kolay sabah akşam Hiç oyalanmadan zikredelim halde olanı Hattı zatında Hikmeti nerede bilinmez Her şey ulu orta avuntuyla hesap edilmez Nidanın değeri Kalbin itminanlığıdır yeri İhlâs için şartların kavli çok iyi düşünülmeli Her şey dilenir Edep içinde ruh dirliği aranır Kalp, heveslerin, zevklerin yeri değil anlatır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 10, 2011 Lahzanın kuşatan esrarında bir nefes alırken! Güzel bir gün görmedim, avaredir gönlüm Sarf eylediğim sözüm hali anlatsın dilerim Şimdi kime ne söyleyim kimden ne dileyim Sabrın güzelliğinde kopan yaprağı dinleyim Uçan kelebeklerin rengiyle hemhal ederim Martıların o nakaratlarında azimeti izlerim Balıkların derinlerde rızk için sabrını bilirim Ben hederim, kulluk konusunda derbederim An, zaman içinde Ummanlaşan candı aranan Bir dirlik olmazsa ne işe yarayacak akan kan İnsan, kulluğu konusunda noksanlığı yaşayan Cihan içinde nizamın hasretiyle sancı yaşayan Dünya, insan için yalan olmayan, birçok hülya Uykularda gizlenir esrarı teslim olmuş vuzuhla Zamanın akışında nasibin bulacağı her baharda Yapraklar arasında anlam bulan renkler arsında Toprak, ne kadar berrak olan bir hakikati hesap Nefis ile verilecek anılar girdabında yoktur rahat Kalk birde kendi haline bak heveslerin kat be kat Mizan ile bir vuzuh bulacaktır her hakikati azamet Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 10, 2011 O an ve gelecektir aşkı anlatan bir zaman! Ahu serabımdan umutlar baharlaşır Ruhumun insicamından aşkın koklanır Kalbim hıçkırıkların ikliminde olandır Sevda zindanlarında hasretim sanadır Yıllar zamanın güftesindeki sancılarda Şarkılar solan umutların serencamında İnsan renkli hevesleri yaşar sağnağında Ömür zamana, ruhum hakikat bulvarında Seni mütemadiyen anmak ruhen yaşamak Kalbin naifliğinde ki yolculukta koklamak Aşkın devranındaki edebi seninle anlamak Nisa kimliğinde o ülfete aşkınla ram olmak Anlık hazları neyleyim kendimle dertliyim Zevklerin renklerinde gizli kalbi lekelerim Ben senin ruhunla aşikâr eylediğin hedefim Ölümle iç içeyim, mizan ürpertisiydi derdim Sevmek, hiddetlerin rüknünü def eylemektir Şiddetin adını anmadan hamiyeti koklamaktır Kalbin sahibinde acizliği soluyarak yaşamaktır Aşkın serencamında vefayı anlamlaştırmaktır Her şey sana bahşedilmişken sen unutacaksın Yozlaşmak adına heveslerin peşinde solacaksın Anlamadan konuşacak, düşünmeden coşacaksın Bizzat halinde yanmadan yazmaya koyulacaksın Aşk ne zanla ne envai çeşit avuntular odağında Ruhun ikliminde anlamlaşan hilkatin aydınlığında Kalbi marazların darlığında hazanın hicranlarına Ömrün, en anlamlı sayfalarında coşan varlığında Can ve canan muhabbet için kalbe doğan haktır Aklın rüknünde mükellef olmak sana kalacaktır Hesabın icmalinde aşkın sayfaları anlatılacaktır Hak o zaman mücerret bir şekilde anlaşılacaktır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 11, 2011 Kalp umut ediyor, ruhum hicrana erişiyor! Bilmem ki hangi lahzanın farkındayım Dinmeyen gözyaşlarım, ruhumu bırakmayan ve figan eden yalnızlığım İdrakim ne vakit aşkın sadrına erişecek, vuslatı anbean vecdiyle yadedecek İçimi kuşatan bu hüzün dinecek, ahuzarım baharın süruruyla ey hak diyebilecek Saklı gelimeler geliyor bir bir önüme Her ne kadar yazmaamak adına dirensem de, içim gidiyor her ne hikmetse Neden anlaşılamıyor, öğrenmek için bir gayrete tevessül edilmiyor u sual etsem de Boyun bükesim geliyor,merakım dinmek bilmiyor durmuyor sancılar hucüm ediyor Mütemadiyen şikateyetçi mi olacağız Nefesin azizliğinde hiç buluşmayacağız, harsedileni edebiyle anlayamayacağız Sual etmeyi bilmeyen, bilmem ki nasıl bir fikrin erbabıdır, yoksa heves mi kardır Ar kayboloan bir zamanın hicranı mıdır sessiz çığlıkları duymak kime için gamdır Bahar niye saklı zamanın ummanıdır Vecdin ve sevdanın vucut bulduğu maveradır, öteyi önemsemeyen insan mı vardır Nasıl bir ruhun ve kalbin lahzasında anlamlaşmaktadır nefis edebe niye muhtaçtır Vefa kula kulluk nispetinde edadr, lakin lebbeyk diyen ruh, hangi lahzada ki aşktır Anlamak istiyorum bu aşk-ı vakıayı Kaderden kazaya eriştiren nazarı, kalbin sahifelerinde ki gizlenen muştu sevdayı Ne vakit ayılmaya erişeceğim, dinmeyen bahanelerden arileşerek itminana erceğim Hangi kapıyı çalsam ve umut içinde anlamlaşanın hicanıyla arınmayı dileyeceğim Geceden sabaha kadar zikredeceğim Beni ben yapan hikmetin, nefes-i sahibin, müddet-i emanet aşkıyla nefesleneceğim Kimseye söz etmeden, ruhumun hicran damlalarını evet, esirgemeden serdedeciğim Göçüp gitmeden, ne dereleri öncelemeden, istikameti hakikat adına belirleyeceğim Mustafa CİLASUN Sus, sakın konuşma, sadece dinle! Böyle söylüyordu nazaında okuduğum mısralar Yıllara sari içine attığın sancılar, ayan olmayan figanlar ve yaşlar Ne kadar şaırmıştım, nasıl bir ihmalkarlığın sofrasındaydım, dayanamadım Gözlerimi kapattım, sinemin derinliğine daldım, gelen yaşları o anbean bıraktım Elbette ki haklıydın, ne müthiş bir sızıydın Teslimiyet ve sadakat adına mı adanmıştın, neden hakkını hiç aramadın Suskun bakışlarınla yıllarca anlattın ve fakat idrakimi söyle neden ayıltmadın Mütemadiyen mi fedakar olmalıydın, adeta gönüllü köleliği hiç yaşamamalıydın Sabrı ve iradi olmayı kalbime koymalıydın Siyim siyim akan gözyaşlarınla burkan ruhi ukteelerini yüzüme vurmalıydın Hak ve hukuk adına cengaver gibi savaşmalıydın, mürebbi olmayı bırakmalıydın Ötelerin vecdinden, lahzanın gelecek zamanın ikliminden sol yanımı uyarmalıydın Yırlardır akıp gitmişti o gözyaşların Sessizlik içinde yazdığın, kimseye okutmaya kıyamadığın ve kaygılandığın Acabaalar içinde kimi zaman kıvrandığın, huzur ve sükün adına bir yol aldığın Sabrın ve kanaatin muhakkak ki bir neticesi olacaktır diyerek inşiraha adandığın Söyler misin ben nasıl farkına varırdım Keyfiyeti ve hevesinin peşinden sürüklenen bir adamdım, neden suskun kaldın Nasıl bir Allah’a inanırdım, ne kadar farkındaydım, güya iman üzere bir candım Peki, o vakit niçin senin halini anlaamaktan fevkalade uzaktım,nerde yanılmıştım Refikim ol, evet, yok başkada bir yol Kol kanat gerdin, onca ezalara sabır içinde direnerek kalbi ihsanına eriştin Asla lafazanlık etmedin, edebinden bir taviz vermedin, hizmetinden vazgeçmedin Nasıl bir kalbin ve ruhun sahibiydin, kırıp dökmeden bu halimi tefekküre eriştirdin Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 11, 2011 Dil lal olur, kalp o an kendi lisanıyla kunuşur! Hani Bir söz vardır nesillerdir Söz gümüşse sukut altındır diye hatırladın mı? Anlamaya Ulaşmadan ve kanmadan Avuntulara bulaşmadan ve kalbide yormadan Ruhi muvazeneyi Zorlamadan, idrake inan Meşveretteki taze kanlara dayan ve yılmadan Anneni hakir görme Babanı da asla solgun bulma Halden uzaklaşarak, mekânsızlığa rağbet etme Nerede gün Orada akşam dersen rasgelesin Bir başka ifadeyle, kimliğinden azade nefessin Yalnızca Bir his değilsin, zevkler için Hasredilen bir sefil misin, hangi rengin fidesisin Ezel ve ebet Zahir ve batın birlikte kuvvet İnsana tevdi edilen o akıl niye en önemli sıhhat Bilmeden Yol almak kimler için nazar et Ahir için nefesin müddetini hakkıyla bir hesap et Caziben Bir ömürlük değil idrak et Hücreler halinde eriyecek hisset hilme tevessül et En az haftada Bir gün hastaları ziyaret et Darülacezenin müdavimleri kimler meraktan dert Morglar Neden boş değil sinede halvet Kalbine rağbet et, mevt nedir onun dirliğine rağbet Her sancı İnşirah için sana çok yabancı Ruhun kimliğine yabancı, sen olmayacaksın bir hancı MuStafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 11, 2011 Bilmem ki neden hatırlatır ve anlatırsın! Vazgeç Artık, söyleme hatırlatma Biz zamanlar yaşanan hatıralar saklı kaldı Maceramıydı Ömrün sayfalarında sancıydı Ne kaldı hicran bir an durmadı hep sızlattı Dinlediğim Şarkılar sanki ızdırapdı Hasrete gark ederek solgunlaşan susuzluktu Nefesim Yettiğince umut hazdı Lakin varlık olmayınca acizlik hazin eserdi Kime ne Söylenirdi, dert benimdi Hüzün nefesim, hasret kafesinde sessizliğim Hayat adına Renksiz sefilliğim neyleyim Çaresizliği umut addedip fakirliği perçinlerim Aklı neyleyim Mantığı nereye sereyim İrademe kefilim lakin şimdi solgun bir nefesim Düşünmek mi Güldürmeyin, neyi öncelerim Nitelik olmazsa, vasat tefekkürü neye ekleyim Bilirim mukallidim Tahkike muhtaçlığı özlerim Nereden başlayacağımı her nedense düşünürüm İşte hal böyleyken Sevmeyi hisseden fakirken Hasretmeyi bilmeyen cahilken ben sana ne deyim Senin naifliğinde Sefilliğin eşiğinde biçareyim Teslimiyetinde avuntularıma yönelirim ben bilirim Nefsimi öncelerim Hislerim renklerinde terlerim Sadakatinde bencilliğe meylederim çünkü tacizim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 11, 2011 Söyle hangi desisenin eşiğinde tutsağım! Ne söylense ve hatta dikkatimiz dahi kesilse Akıl sır ermiyor, nesil emmniyeti adına ne kadar kepazelikler sergileniyor İnsanlık adına edep sanki sukuta çekiliyor,şaşkınlık ahvalimi tarumar ediyor Nereye baksam, acabalarla bir yol bulsam, emin olmak hazzıyla solusam yetiyor Zafiyet ve onca çirkinlikler derdest ediliyor Kimin eli kimin cebinde zannı galip geliyor, nara atanlar ise oratalıkta geziyor Yürütme adına halkımız tarafından verilen yetkinin bitiş zamanı anbean geliyor Ne kadar güven ve istikrar temin etmişse inanıyorum ki her nefes yakinen biliyor Kimi vakit bazı kuşkular aklımza geliyor Neden bağısızlığı bilinen yargı, zanlarla itham ediliyor, gazete sayfaları yırtılıyor Sanki holiganlık artık su yüzüne çıkıyor,şimdilerde spor adına insafsızlık başlıyor Dinmeyen savaş çığlıkları atılıyor gösteri adına insafsızca bak insanlara kıyılıyor Siyasi arena nasıl bir tertip ve düzendir Telakkiler namına densizlik eken bir meretmidir, siyasiler niye hakaret edenlerdir Akıl ve izan, idrak ve vicdan emanete mi bırakılıyor, kalp ve ruha ne söylenecektir Şahitlik eden nefeslerin taassubiyet taşımayan izanların şakınlıkları dinecekmidir Çocukluk günlerim geliyor şimdi aklıma Hısım akrabayı birbirinden ayıran ve hasım eden şirret politik naralarıyla Ev baskınları, araba yakmaları, sessiz sedasız sana kıymaları nasıl acımasızsa Muhakakak ki hukukumuzu bilmeliyiz, tercihlerimizi de bu nispetle belirlemeliyiz Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 11, 2011 Ruhum firkatini diler, kalbim sessizce bekler! Yüreğimde bir burukluk var Hüzün sağanakları sinemi burkar, mevsizsiz bir kar suskunluğumu bozar Sessizliğin dirliğinde ve edebin sahnesinde fersiz gözlerim figan ederek bakar Merakım artık neye yarar hali fakirliğime kim meylederek ülfetiyle kalbimi yoklar Kimi zamanlar akmıyor sular Yalnızlığımı yoklayan esrarlı sağanaklar, sol yanımı ağrıtan kimi sancılar Bir vakitler beni benden alan hınçlar, asabiyet içinde çırpınışlar ve ne arayışlar Nerde kaldı haykırışlar, atılan çığlıklar, şimdi refakat ediyor bana fersiz solukalar Kime baksam içim öyle sızlar Kaybolan yıllar, ihmal edilen zamanlar aklıma gelir, yüreğimi sessizce burkar Geriye şimdi ne kalan, heves hangi nefesi kurtardı, keyfiyet hesapsız sanıldı yakar Herkes gelip gidiyor, bilmem ki neye meylediyor,vakit içinde ki ölüm kimi bekliyor Güneş yine sessizliğine çekildi Tıpkı gözlerimde ki takatsizliği bir çırpıda önüme serdi, nefesim müddete seslendi Hicran ruhuma refaakat etti, kalbimin takati ne kadar sakinleşti,o andan bahsetti İhmal ettiğim kutlu zamandan hiç söz etmedi ve hazanı her yanımda aşikar eyledi Babam ve annem çoktan göçtü Yadettiğim anlar zihnimde belirdi, keder ne kadar pervasızca ruhumu sendeletti Sanki artık vakit geldi dedi, ayalim gözlerimin önünde belirdi, içim nasılda titredi Neden bu kadar yabancılık sinemde vardı hani sözü edilen o vuslat dilde mi akaldı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 12, 2011 Hangi emel uğruna kaybolduk, farklılaştık! Dertleniyorum bazen Kendi halimde düşünürken Otobüs duraklarında beklerken Ayaz kesen simaları temaşa ederken Oysa biliyorum ki bunlar Bizim olan kanlar canlı insanlardı Her birinin haline yansımış kaygılar Ne olacağı belirsiz ilzamlar kanaatler Çocuğun ellerinden tutan Aylarca karnında taşıyan can Kanından kan bağışlayan yüce insan Ne olmuştu menzile yetişmek için unuttu Aracın kaptanı asık suratlı Gençler birbirlerinde farklı anlı Duyarsız bir kimliğin sanki içinde saklı Yaşlının karşısında görmemek içinde katlı Her ne kadar tercih etmesem de Bir şekliyle gönderiyorlar iş halinde Yeşile hasret yaşadığım bu melalimle Suda buluna ülfet nerede verilen değerde Bulvarların kullanım hakkı Biliyoruz ki insanın kudretinde saklı Sırnaşlık arsızlık geceden kalanda farkı Zavallı görevlilerin nahoş görünen efkârı Bir heyecandır hız tutkunu Basıyor gaza yutuyor bak salkımı Yanında manitası onun dinmez çakası Motosikletlinin kanlar içinde yerde yatışı İnsanız işte merak kesildik Yerle yeksan olan gence nazar ettik Hareketsiz eklemler mesnetsiz şekilsiz Kan revan içinde nefessiz yatıyordu hissiz Hız tutkunu genç duyarsız Kaskom var beyler bedelini alırsınız Yaşanan hadise karşısında şaşar kalırsınız İnsan mı bu konuşan genç diye hayıflanırsınız Kız ağlıyor bir panik yaşıyor Ölen insan için değil arkadaşına yanıyor Sen üzülme baban halleder diye tembihliyor Yerde yatan bedeni terk eden ruhuyla bakıyor Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 12, 2011 Lisan-ı haldir melalim, hasrettiğimdir ahuzarım! Sevgili üstat; zatımla ilgili tespitleriniz için bahtiyar olduğumu bilmenizi isterim. Makale, hikâyelerim için “devede kulak kalır” teşhisiniz biraz manidar geldi. “Nakşeden izler” anı roman çalışmamı ilgili siteye bir bütün halinde ekleme fırsatını bulamamıştım. Bu nedenle bölümler halinde yayınladım. Bu çalışmam diğer sitelerde fevkalade revaçtadır. Bir okur sıkıntısını, tasasını çekmedim, ve böyle bir beklentiye asla ve kat’a tevessül etmedim. Zira tesirin sebebini bilendim bu bakımdan muhakkak ki bir heder-i nefestim. Şiir çalışmama gelince; bu alanda çok başarılı olduğum söylenemez elbette. Çünkü mısralarımı şair olduğum için veya bu sıfatın hasretiyle yoğrulduğum için yazmıyorum. Hani bir hüznün nağmesi bizleri farklı hissiyat serencamında yol aldırırlar ya… Maddeden maada bir nefes gibi… Şekliyeti şutlayan bir abitin hali melali misali… Tefekkür ikliminden haz alan bir nefeslik can gibi… Aşkın demiyle kavrulan deveran inisiyatifi… Cezbeye tutulmuş feveran misali bilinir ya… Yazmak… Onu anlamak… Onun için var olmak… Düşünmek… Neyi düşüneceğimizi bilmek gibi… Sevmek… Hinlikten bertaraf olmayı bilmek… Sineyi bahşedeni La şerike diyerek diyardan göçmeyi tercih etmek! İşte değerli dost neylersin, bir acizliğin muhayyilesiyle nefeslenirken... Atmosferde yankı bulan feryadımın ahenk sızısı serdedildiği gibi… Bu maksada binaen okurlarımdan gelen talepler nedeniyle belki biraz fazla zaman ayırdığımı söylemek mümkündür… En fazla şiir ürettiğim dönem, yazmaya başladığımdan itibarendir. Ama sevgili üstat bilmelisiniz ki, o kadar güzel tepkiler alıyorum ki edebiyat çevrelerinden, haz almadığımı söylemeden ne yazıkk ki vazgeçemeyeceğim... Şiirlerime, ilham perimin kayıplara karışması sebebiyle, bir süreliğine ara verdiğimi belirtsem çok manidar bulur musunuz? En son yayınladığım ise ” Nefesinle solayım” çalışması olmuştur... Fakat en çok alındığım, başlangıç paragrafında ki hatırlatmanızdır. Ne hikmetse hakikaten biraz yüreğimi sızlattı… “İki dünyanın var olduğunu ve hayal âleminde bulunmak” Demek ki yazdıklarımda bu pek fark edilmiyordu. Hayalin eşiğinde bir emeğin döküntüleriydi… Hayal… Ah bu hayal olmasaydı… Aşk nasıl anlaşılırdı… Nasıl yaşanırdı? Kurtulamadığımız bir monotonluğun pençesinde yaşamak, o kadar meşakkatli ki benim için, inanın kelimelerle anlatmak kifayetsizdir… İşte sevgili üstat şiirlerle ben hayalin meşkinde seyretmişsem, inanın bundan asla bizar değilim, çok keyif aldım, birçok yeni dost kazandım. Yüreğimin hücresinde hapsolan duygularımın kapısını, atmosfer parkı sakinlerine açtım... Evet, onlarla paylaştım, sağ olsunlar kıymet verdiler ve yorumlarda bulundular… Aşk bir hakikatse onu yaşadım dersem abartmış olur muyum bilmiyorum. Hissettiğim aşkın ta kendisiydi… Bilmeden… Görülmeden… Sadece satırlarla yaşana bir aşk düşüne biliyor musunuz? Şekliyeti önceleyenler biliyorum ki çok şaşıracaktır… Kim ne derse desin şaşmayan bir esin kaynağım olmuşu! Mısralarında bulduğum mana derinliği, hislerimi tetikliyordu. O bir sanatçı ruhluydu… Mısralarında güftenin izleri mevcuttu… Bir kemanın nağmelerinde dinlenseydi mısraları ne harika olurdu… Bir ressamım hassasiyeti mevcuttu… Tuval onun ellerinde raks ediyordu… İşte hissettiklerinizi bu haleti ruhla kaleme alırsanız… Neler çıkıyor emeğinizden bir bilseniz… Aşk acısını bilen kaç insan vardır… Arzunun değil, hazzın aşkını… İşte bu güzel ve görmediğim insanaşk acısını bilendi… Hissedendi… Bir sevendi… Sevmeyi bilendi… Demem odur ki sevgili üstat, aniden yüreğimi yakalayandı… Kendine katandı… Fizik kurallarını hiçe sayarak… Tenleri mahkûm bırakarak… Hayânın içinde kalarak… İşte her iki dünyayı da hayallerimizin zenginliğiyle güreleştirebiliriz… Aşk bizlere manayı yaşatandır ey sevgili dost… Aşk hak kapısında kavurandır… Aşk gülün kokusundan, bülbülün feryadından imbiklerdir… Yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum… Sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum… Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 12, 2011 Anmak, hicranın sahrasunda savrulmak! İçimin yandığı Dilimin hadsiz kuruduğu Günlerden birini yaşıyordum Kendi Halimde çalışıyor günlerimi Aheste bir şekilde geçiriyordum Benliğimde Arandığım aşk sanki derin Ve karanlık bir kuyunun dibindeydi. Oraya Ulaşmam hayli imkânsızdı Yüreğimde bir umut yeşeremiyordu Çok sancılıydı. Yüreği dağlayan nasıl bir acıydı Bir bakıma, aranmanın var ettiği sancıydı Ne vakit Bir aşk kelamı duysam İçim elvermez, birdenbire titrerdi Yüreğimi Silkeler, hazanın sararan Yapraklarını yaşatırdı halimde bir anda Öyle Zamanlar bu kalbim İrtifa kaybeden zavallı bir uçandı Sazlardan Neşet eden hüzzam şarkılar En yakınlarında hep bulunan arkadaşlarımdı Böyle zaman da O Kuyunun başına giderek Salkımlaşan hicrandı nağmelerde ki ahenkle Ruhumu dinlendirir Ne büyük bir haz serde terdi Dil ile anlatamadığım meramımı artık salıverilmişti Ancak Böyle satırlara işlerdim Gönlümden sızan her hicranı yaramı Bir tasnif Dahi yapmadan serbestçe Serdedendim mecalsizdim ümide hasrettim Aşk Durağında bir fakirdim Okuduğum mısralar sesleniyor el veriyordu Kalbim titredi, Dilim kilitlendi sinemde ki Kurumaya yüz tutmuş hislerim o an alevlendi Donup kaldım Habersiz bir sesi arıyordum Yıllarca hasretim olan aşk tizimi arıyordum Heyecanlanıyor Hiç yönüyle tanımıyordum Zahirini bilmiyor, tenini görmüyordum Fakat İçimde eşsiz bir sarsıntıyı Asudeliğiyle yazdığı şiirle pekâlâ başarıyordu Belki Kendi iç âlemindeydi Halinin derdiyleydi, kalbinin sesiyleydi Direnemediğim Bir çekim kuvvetiyle beni Benden alıyor ve veciz bir şekilde aşkı anlatıyordu Hayran kaldım Nezaketine haylide şaşırdım Satırlarında kayboluyor etrafımı unutuyordum Kendi Gönlünde çok gizlediği Özelinden habersiz bir şekilde neyi yaşıyordum Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 13, 2011 Bir sine-i bedbinlik var içimde, hüzün nefesimde! Öfkemin Kızıllığının çare olamadığını bilirim Kanayan aşk yaramı hiç dindirmeyeceğini de Al düşlerimin Kopan gül yaprağı misali sızısını Terennüm ederdim, akşamın hicran şarkısıyla Divaneliğim Nüksederdi atardım kendimi yere Köşelerin en sefiline, derinliğin hengâmesine Bırakırdım Melalimi, sersemliğimin eşliğinde Derinlerde ki yüreğime hayıflanırdım seyrime Kara bir geceye Al müjdeler sunan her heceye Gönlümün kararan penceresinde ki bilmeceye Tozlu yollardan Murat için gelen nefeslenene El sallamak istiyorum yolunuz açık olsun diye Şu akan damlalar ki İyi ki var aşkla yağar yağmurlar Alır çıkarır beni kuytu kimliğimde ki korkumdan Sevinç tohumlarını Akıtırken yüreğime hazzı aşkından Umudun hazzına yeniden vardırır gizli ellerinden Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 13, 2011 Ruhuma haz sunan, kalbimi unutmayan an! Kimbilir ne kadar serkeştim Kendi aleminde nefeslenen bir kederdim,henüz aşkın farkını fark etmeyendim Öyle mi der geçerdim, sonra bir takım hülyaların sayfalarını aralayan bir ferdim Nereden bilirim, dillenen o aşkı, sevgi ve muhabbet nazarıyla terennüm etmeliydim Eveti elhak ilim irfan fakiriydim Nasıl bir minval üzere telakki etmeyi, her nedense hakkıyla beceremezdim Ne derlerse ancak onunla yetinip, bazen acabalara tevessül edip, geçer giderdim Başına gelmeyenin hoşuna gider tabiri vardır, hatırlarsınız peki, kime ne söyledim Nasip nedir, hangi esrarın nefesidir Kader, kazanın arifesinde gerçekleşen nasıl bir mertebedir, kim hakkıyla bilecaktir Arif olmak ne kadar mümkündür ve ihsana ulaşmak nasıl badirelerden geçirecektir Neden kalbi inşirah, kemal-i ahlak,vuslat için sığınağın aşkı ruhumda yeşerecektir Beşeri aşk, eşikten atlatan beladır Hisseden kalbin lahzasında kimbilir neler saklıdır, sevda fukaralığı kim için ardır Nefes müddetine muhtaçtır, ruh ahdine sadık kalan hicrandır akıl nasıl bir rüyadır Ufuk, fikirle ancak salınılan serencamdır, hesap içinde gizlenen o hesap, ummandır Aldırma sen sözlerime, acaba deme Yaşamadığın müddetçe hiç kimseyle dalga geçme, kıs kıs gülerek eziyet verme Gönül sahrası sahipsiz değildir, ahdine sadık mahzun nefesi ki sakın hakir görme Biran olsun kendinle böbürlenme, nasıl bir Allah inanıyorsun sakın ha ihmal etme Mustafa CİLASUN Mor düşlerim soldu, kalbim sessizce burkuldu! Her vakit lahza kendi lisanoyla sormuştu İçinden çıkamadığım ve bir tutkuyla bağlandığım derd-i gamımı Emel adına hezeyanımı, azim namına sarfettiğim hırsımı, içine düştüğüm ahımı İnanç dediğim kuruntularımı, tahkikine erişemediğim hakikatte salan umutşarımı Nasıl olsa bir ömrü zaman geçiyordu Bahşedilen nimetlerin kadri ne kadar biliniyordu, kalbim ne acı çekiyordu Ruhum sessizliğine çekilerek, kıt aklıma ve irademe hangi istikameti öneriyordu Nefsim boşluk kabul etmiyordu, ne kadar açlığı varsa zafiyetlerin içine çekiyordu Oysa neler öğrenmiştim büyüklerimden Hiç önemsemediğim edebi nezaketten, adab-ı muaşeretten, aklıma gelenlerden Neden bu kadar kayıtsız ve bir hesapsızlığın bendindeyim, söyle nasıl bir köleyim Hala niçin esaretin içinde nefeslenen biçareyim, yoksa hakikatten nasipsiz miyim Su için yol ne kadar aranan hardır İnsanın ruhunu aşk kuşatmazsa nasıl bir itminanlığın rüknüyle yaşanmalıdır İhlas ve ihsan dilden düşmeyen hicrandır, insanın kalbi ne kadar takvay-ı haktır An ve zaman nefsin vuzuhu için bahşedilmiş furkandır, sevda olmazsa heyecandır Ne vakit sormaya niyetlensem ahımı İçinden çıkmaya cesaret edemediğim meramımı, sukuta davet eden umutlarımı Nezaketin ve vecdin lisanıyla, azim be niyetin senasıyla yeganesine bırakmalıyım Her vakit benliğimi sorgulamalıyım ve hadsizlik yapmamalıyım aşk yaşamalıyım Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 14, 2011 Başagelmeden bilinmiyormuş, meğerse ne zormuş! Anladım ki senin yokluğunda Bir yanım hicranın ellerinde çok çaresiz Ne kadar sabrı denesem de olmuyor işte sen gelmeden Her yer ve yanım bom boş Sanki duvarlar üzerime yıkılmak istiyor Bülbülden hiç ses çıkmıyor, kedide ortalıkta görünmüyor Ne dinlediğim şarkıda Ve ne de yudumladığım artanda bir tat var Sineme sökün eden ızdırap har, ne zaman geleceksin yar Hissiyatıma kar yağar Takatim kendi yalnızlığında bir ihtiyar Hiçbir yerde açmıyor bahar, gözyaşlarımda hicranla akar Nisalar her yerde var Halime işlediğin güzellikler hani kimde yar Kalbimde ne bir şevk var ve ne de bir umudun sağanağı ar Bedbin halimle Baş başa kaldım ey edebiyle mücehhez hal Bir daha söz etmem, dilin keyfiyetine itibar etmem ey yar Ne kaldı ömrün anından Nefeslerin kalan sayfalarından zarif gülizar Nazarlarından akseden, tebessümünde gizlenen canı bahar Gel artık yoruldum Ne suyun ve ne de erzakın adını andım Nefeslerimde her zaman sen vardın ve benim için başkaydın Sokaklar mahzun Ağaçlar masum, dallarda ki yaprak mahkûm Senin yokluğunda kalbim daralıyor, halim sürekli solgunlaşıyor Mezar bana yakın duruyor Ölüm peşimde bekliyor heyhat ne korkutuyor Toprak tavında avını bekliyor, hatıralarım yine benimle kalıyor Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 14, 2011 Her vakit ah eden, sabrın aşkında dirilmeyen! Nihayet akşam olmuştu Solgun umudumla yolunu beklediğim babam Fevkalade yorgun bir halin sağnağında nefes alıyordu Ne bakacak takati Ve ne de bana nazar edecek gözlerinde feri Yılgınlığın kadrine teslim olmuş perişan kişiliği sancıydı Ömrünü vakfetmişti Gece gündüz demeden vardiyaya kilitlendi Başını sokacağı, bacasını tüttüreceği bir ev nihayetti Lakin kifayet etmiyordu Mutfak fakirlikten acıyla dem vuruyordu Kurulan sofrada bir baş soğan, haşlanmış patates vardı Ekmek karın doyurandı Hüzün her nefesi kuşatıyor lakin susuyordu Evladının gözelerine bakamayacak kadarda solgun soluktu Annem hep sokranırdı Keşkelere mütemadiyen itibar ederdi Sabrın ikliminde nefeslenmeyen ve kanaati bilmeyen kandı Babam adamlıkta kalan Anam nisa kimliğinin edebini hiçe sayandı Benim nazarımda babam haklıydı, anam nedametle yaşayandı Ne kadar çalışsa da Mesaiye kalmak için yarışsa da olmuyordu Annem konu komşunun varlıklarını babama hınçla haykırıyordu O vakit annem Hiç istemediğim halde gözümde küçülüyor Aile saadetini hiçliyor, babama hiç samimi destek vermiyordu Çok üzülüyordum Çare adına hiç bir şey bilmiyordum Ama içime işleyen hicranı yıllara sâri olarak acıyla demliyordum Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 14, 2011 Hasretin prandasında, firkatin ruhumun ahuzarında! Ne yapayım ki Senden sonra ruhum sancılar sağanağında Kalbim burukluğuyla hüzün karasında ve gözlerim boşalınca Başımı öne eğiyorum Hissiyatımı demleyerek hicrana adımlıyorum Yalnızlığın ayazında ve korkular karşısında hasreti anıyorum Çaresizlik sökün ediyor İliklerim tenimin titremelerini başlatıyor Ruhum dalgalar arasında solgun baharın insicamında ağlıyor Gel desem gelmesin Fakir halime nazar ederek şevk veremezsin Biliyorum ki özlemle zarafeti terennüm ederek ulvileşiyorsun Nisasın bir nazsın Edebin ikliminde nefeslerini anlamlaştıransın Hak adına şakıyan bir pervazsın, umman için coşkun nazarsın Nefesinde feyzin Kalbi dirliğinde müşahhas hikmet yanı başında Bereketin yağmurları mütemadiyen senin güzel halini andıkça Sefilliğim nüksediyor Kalbimin kuraklığı gözlerimin önünde seyrediyor Sana olan muhabbetim ve sessizliğimde terk etmeyen düşlerim Beni bana bırakmıyor Sürekli yeni sayfalar açarak güzelliğini anlatıyor Nisa kimliğinde anlamlaşan edebin naifliğini fevkalade yazdırıyor Nereye baksam Ve sana hasretimi solgunluğumla anlatamasam Çaresizliğimle ve sokakların öksüzlüğünde dertlerimle anlamlaşsam Senin yokluğuna alışsam Hasretin toprağında muhabbetle nefes alsam Ve hazin sancılarımı ruhumun coşkusuyla semanın hazzına bıraksam Mustafa CİLASUN Sen ağlayınca, yüreğim hicran sağnağında! Ne kadar zarif ağlıyorsun Letafetle temaşa ederek sileri yılmadan demliyorsun Kefen güzelliğinde ve ötelerin dirliğinde suhuleti ruhuma zerk ediyorsun Lakin ne kadar layıkım Biliyorumki an ve zamanda bedbin ve yılgın yolcuyum Umutların kadresinde ve geleceğin güzelliğinde hicranla sürekli arkadaşım Baharlar neler anlatıyor Anlayanlar için idrak sayfalarını kalbi hazla açıyor Sahil sukun içinde, dalgalar kendi derinliğinde vuslatın şarkısını söylüyor Bilirim kalbim çok mahsun Ruhum serancamında girdabın hüznüyle aşktan yoksun Dilim sukut ikliminde ve hazanın tüm dilimlerinde yaprağı ve anı yokluyor Aşk halin toprağında bahardır Sevda haz ikliminde kalbi tavlayan müstesna bir hardır İhsan ihlasa muhtaç, irade bilgi ve zihnin dirliğinde okyanuslara hasırdır Sevmeden önce nedenini tanı Kimliğin loşluğunda prangaların tuzağında ruhu yoklayan anı Kalbin ülfetinde ve zarirliğin naif düğümlerinde, edebin kadrine ram ol Kızmadan, kalbi daraltmadan Ruhun hilkatini yılgınlığa maruz bırakmadan anlamak için çalış Sevmek için nedenlere aldanma, hizmetin bendinde boyanmak hakkı kokla Kudretin sahibini bilmiyorsan Aşka hasret kalacaksın sakın riyakarlığa bulaşarak yorulma Aldanıyorsan bile aldatmak için yolun girdabına maruz kalma kalbini yokla Sevmeden ve teslim etmeden hakikati Aşkın namütenahi dirliğinde ölmeye yakışan hazzı yaşamayı Fani kitabın ve arzı endam edilen sayfaları okumadan kabri aydınlatamazsın Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 14, 2011 Ne kadar yalnızdım, bir ömür hicranla yaşadım! Sanki muttluluk saklanan bir esrardı Her zaman umut etmek, sabırla nefeslenmek ahirim için kardı Şikayetlenmek ne kadar kalbim için manidardı, edep ile yol almak muhakkaktı Demek ki bir tebessüm veya gülmeye meyil ahvalim, bir ömür kanaati yaşayacaktı Hangi hülyalara dalsam, ahım yanımda Murat içinde beslenmek hakikatim için vuslatsa, gözyaşlarım evet, arkamda Ne de olsa heves solmayacak, umut kararmayacak, işret taşları kaybolmayacak Bir zaman gün benim içinde ağaracak,kalbim hicrandan kurtulacak ve şad olacak Niye saygı duydum, aşkın önünde eğildim Hak eden ve yaşayan gönüllere bir ömür imrendim, ruhuma ne söyleyebilirdim Kalbimi muhakkak ki nazargah bilirdim, demek ki henüz vakti gelmemiştir dedim Sessizliğin kabrini ziyaret ettim, hazanın perdelerinde gezindim halim için inledim Ve sonra içimden geldiği nispette niyaz ettim Sinemde neler varsa edebin çehresiyle hasrettim, burukluğumu sessizce söyledim Ben yaşayamadım, bari hak edenler için uzun ömürler ve saadetin nasibini diledim Boyun büktüm, sahibimsin dedim, kalbime hayır olmayacaksa, razıyımla bitirdim Yakatimin ve nefesimin maline iman ettim Bahtım için hangi hakla şikayete yönelirdim, neyi hakkıyla bilen bir nefestim Ne kadar acizlik içindeydim onca zamanın hesabını anlamadan ömrümü tükettim Neden hala bir mazurat içindeydim, keder ve hüzünle birlikte yol alan bencileydim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 14, 2011 Sokaklar yılgın,insanlar bilmem ki niye çılgın! Masumiyeti ne kadar çok arzuluyorum Kaybolan kalbi ahengi, zihni muvazeneyi, ruhi muhayyileyi bulamıyorum Herşeyin basit olanını sevemiyorum,neden niteliğin bu kadar üzerinde duruyorum Mizan için ne kadar dertleniyorum, hala heveslerinin peşinden mi sürükleniyorum Gençtir, kanı dikine akar diye öğütlediler Bir sınır tanımamazlığı zihnimde filizlendirdiler,illegaliteye niye özendirdiler Neden edebi, tefekkür edebilmeyi, fikir için istikametimi belirtmemi hiç istemediler Talan etmeyi, av veya avcı olmayı önüme ibretle serdiler, insandım önemsemediler Nereye koşsam ve akranlarıma anlatsam Anlaşılmak adına bir düzenbazlık vardı, kapıp kaçan, vurup kıran her taraftaydı Yetmedi sokaklarda nara atan hak hukuk adına her yanı tarumar eden yanımdaydı Arkama bakmam veya boşver diyerek uzaklaşmam ağrıma gidiyordu, nefsim hardı İnsanları bu hale getirenler ortadaydı Çıkar uğruna ne kadar canlara kıyıldı, bilmem ki dava adına daha bir şey kaldı mı Umutları soldurdular, hücrelerde nefesleri kuruttular, vicdanları evet,yok saydılar Neslin emniyetini ve haysiyetini hiçe saydılar,iki asırdır zulmetmekten bıkmadılar Cenabı Hakka sonsuz hamdolsun Sabrın bir direniş olduğunu, aşk ve himmetin ne kadar farklı olduğunu yaşattı İnsanların ve nesli derin uykularından uyandırdı, hak ve hukuk adına neler anlattı Vesileler ikliminde ve zamanı geldiği müddetçe umutların yeşermesine ramak kaldı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 16, 2011 Düşündükçe içim sızlar ve yüreğim ağlar! Hayli uzaktan fark ettim Bir kalabalığın sessizliğine doğru merak ederek ilerledim Nefesler tutulmuş, dikkatler kesilmiş, şaşkınlık hat safhaya ulaşmıştı fark ettim Şahit olduğum manzara karşısında irkildim, niye tepkisiz insanlar diye söylendim Dar bir sokaktı mekan Sessizliğin ve şaşkınlığın kuşatmışlığındaydı, o an düşünebilen birçok insan Akşamın karanlığında, henüz gercenin başlangıçında ne istiyordu densizlik yapan Çaresizlik içinde kıvranan ve feryad eden zavallı ve acziyet içinde ki nisa olan can Sual ettim, bir insana Başımı ağrıtamam, belanın içine banamam, derdime yeni bir dert katamam dedi Ziyadesiyle kenara çekildi darp edilen gariban için belki de çok hak ediyordur dedi Hukuku ve hakkı öteledi, insan olmanın şiarından demek ki nasipsizdi, seslenmedi Birçok sualler aklıma geldi Bu akadar kayıtsız kalmak hangi izanın afakı olmalıydı,sinirlenmemek gerekti Siren sesleri kulağımıza ilişti, demek ki çok geç olmasına rağmen gelebilmişlerdi Lakin takat mi kaldı, akıl ve vicdan nereye bırakıldı,talan eden mi kazanmalıydı Tekme tokat arabaya bindiriyordu zavallının heryanı kanrevan içinde kalmıştı, nihayetinde bir genç o an atılmıştı Kendine gelen şahitlerde katılmıştı ve o caniyi kıskıvrak yakalamayı başarmıştı Kadın yere yığıldı, hıçkırıklar sağanağı durmuyordu ve o an nasıl medet umuyordu Her taarafı yarabere içindeydi İnsan denen onca kalabalığın şahitliği refakatinde canın katline ramak kalmıştı Nesil ne kadar farklılaşmıştı, millet olmanın sürur ve kıvançı mı kalpten alınmıştı Hukuk niye vardı, insanınsuş işlemesi bu kadar futursuz mu olmalıydı, niye ayıptı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 16, 2011 Söyle bana ne oldu, kalbimi hicran vurdu! Gözyaşlarım hiç durmadı Hasret sineme ne derin bir sızı bıraktı,firkatin ruhumdaydı Ne müşkil bir sancıymış yıllarca peşimi bırakmadı, yalnızlığın ahını yaşattı Nereye baksam göçüp gidene ağlasam, ruhumun hicranıyle başbaşa kalsam ne ahtı Ne zaman andımda seni Derin bir keder alıyor yüreğimi, yaşadıttığın çaresizliği Yadımla gelen ümitleri, hazanı anlatan elemimi, sessizleşen hal fakirliğimi Kime anlatırdım, hasretin sahrasından çıkmak için bahtımın kalemine sığındım Çaresiz sabır diledim Kanaat etmeyi öğrendim,kaderi ben yazmıyorum dedim Kalbimin sahibine iltica ettim,yarab sen bilirsin dedim,lal olan halimi söyledim Bilmem ki daha başka ne yapabilirdim hülyalarınla mı bu ömrümü tüketmeliydim Hiç sevdanın karası olur mu Aklıma tutukluluk yaşatan an ve zaman hala vurgun mu Alıp götüren lahza idrakim için sorgu mu,bu ruhumun tufanı hiç yargılamır mı Kime teslim olmalıyım yüreğimin ahından arınmalıyım hakikat aşkına akmalıyım İşte o vakit dirilmeliyim Ne kadar yeisim varsa, elemin şadı sinem için arsa, nihayetinde kurtuluş vuslatta İhmal ettiğim, ibretiyle nefeslenmediğim, nefesi lekelerim, karşıma çıkacak acıysa Vecdiyle filizlenmeliyim, inayet ve ihsanın ne olduğunu öğrenmeliyim, aşk farkıyla Hiçbir vakit heves biter mi Nefsim nizama ermedikçe kemal sıfatıyla refakat eder mi,iradem azimet içinde mi Farkı fark ettiren idrakim ruhumun yetisi değil mi, kalbin inşiraha aç, hak değil mi Artık ne söylersen söyle kabulumdür, o firkatin farkı fark ettiren suhulet esinimdir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 17, 2011 Firkatin gözyaşlarımın ahuzarı oldu! Bilmem ki hala nerdesin Bilinmeyenlerin adresinde bir sersin, sessizliğin kadirinde seyredensin İçimi burkan, nefesimi sarsan ve ruhuma ızdırap yaşatan bir aşk-ı nefessin Söyle hala neden imtina edersin,çekincelerinin kıskacında kalmış bir asudesin Hiç düşünmez misin Bir can olduğumu neden ihmal edersin, merakıma elemin sabcılarını zerkedersin Kalbinin şehrine malik olamadım, meramımı niye anlatamadım, yıllardır ağladım Birgün karşıma çıkarsın sandım, yazdığım mektupları bir sır gibi anbean sakladım Kalbimi hicran bırakmıyor Ruhum hüzünle artık başedemiyor, takatim çekiliyor, gözlerim de fersizleşiyor Nereye baksam, bir ses duyacağım diye etrafıma bakınsam, umudum bedelleşmiyor Bir ses ver veya kelamın lisanıyla hissiyatını hasret,göçüm başladı ibret söylüyor Sukut etmeyi aşk saydım Sabretmenin rüknüyle barıştım, bahtımın kazasına kanaat etmeyi başardım Ne kadar hasretim varsa ummanın nazarına bıraktım,yadımla umudu yaşadım Lahza kimin, nefes mefkuresiz mi neyleyim,kim diliyorsa hevesimi teslim edeyim Hazanın nazarında azadeyim Keyfiyeti artık neyleyeyim, nefsi muarızlarımdan koşulsuz arileşmeliyim Emellerin hülyasından vazgeçmeliyim, düşlerim çıkacaktır diye beklelemeliyim Kalbimin sahibine iltica ederek, tefekkür etmeyi ve sabırla dirilmeyi öğrenmeliyim Ne kadar vaktim kalmışsa Cehtiyle ram olmaya Rabbim sağlık verirse, azmiyle canhıraş namzet olacağım Ecrin ve infakın ülfetini yaşamaya gark olacağım, bir kimseye bağlanmayacağım Yalın bir ümmet olmayı, asabiyetlerden korunmanın umuduyla aşkla yol alacağım Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 17, 2011 Her lahza sineme açık açık neler söylüyor! Her vakit gün çekiliyor Yeniden dirilişin aşkıyle sessizliğin edebine bürünüyor Düşünmek yetmiyor, tefekkür fikiriyat istiyor, muhayyilem iflas ediyor Anlamak, vecdine kanmak, aklın ve idrakin aidiyetiyle tevdi edilenler hıçkırıyor Nedenler karşıma çıkıyor Sual etmek kifayet etmiyor, ihlas erbabı uzlet iştiyakıyla bekliyor Ruhum niçin sessizliğin ikliminde bekliyor, kalbim nazargah olduğunu biliyor Neden zafiyetler bir afat misali irademi törpülüyor, nefsim hala neleri emrediyor Nefes elhak müddetlidir Akıl ve izan bunu fark etmek için bahşedilen en nadide ülfettir İdrak ruhun yetisi, vicdan mizanın asudesi, vakit bahtın kazasında ki iradidir Neye meyledersen, niyetine ne kadar kefilsen, tercihlerinde hürsün, hesabın kimedir Ömür su misali akıyor Okumaya imtina ettiğim onca sayfaların hicranı karşıma çıkıyor Kalbimi hüzün kaplıyor,sessiz çığlıklarım sancı veriyor, üzülmek niye yetmiyor Ruhumun hicran damlaları durmak bilmiyor, onca kelimeler imdadıma yetişiyor Aşk,kalbi inşirahtır Ruhunu idrake kavuşturan payesidir,ihsan üzere ne latiftir Kalbinin farkını yüreğinden arileştiren ancak bilir, her nefesin hesabında erktir Vuslat için mihenktir,sırat için vecdir,kabir için hilmdir, ölüm için ne muhabbettir Gönül yarasını çok görme Vurgun yemiş bir nefes görürsen sakın ola ve asla kibirlenme Bir kadae mahkumuymuş da deme, kader mahkum etmez, hayır nerdedir bilinmez Hamdına erişmediğin, halini acziliğin kefenine bürümediğin taktirde kulla eğlenme Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 18, 2011 Ey hak diyordun,ben ise gelip geçiyordum! Anlıyamıyordum, bazen acaba diyordum Kimi zaman tedirginliğimi saklayamıyordum,fakat aşikar eylemiyordum Kimi vakit gizlice bakıyordum, tepkin nasıl olacak diye merak içinde bekliyordum Hasrettiğimiz vecdimizin kesişmediğini biliyordum niye farklı letaiflerden besleniyordum Aynı lisanı konuşuyorduk ama, fakat’ı vardı An ve vucut bulan zaman suallerimiz için bir çözüm olmadı, yıllardır gözyaşı aktı Sabır demek ki hakkıyle anlaşılamayan fırsattı, kanaat etmek ruhum için nasıl vuslattı Kırgın bir kalp, bitap olmuş bir ruh yeniden canlanırmıydı,umut ziyadesiyle niye hicrandı Bir ömür söyleyemedim, sabır içindirendim Kim ne söylerse eyv demeyi gaye edindim, muhakkak ki bir hikmeti vardır dedim Nisa kimnliğinde gizlenen suhuleti yıllarca bekledim, o kaygılarından arınmanı bekledim Elbet biz de gülebileceğiz birgün diye her sancı ve elemi halde demledim, şikayetlenmedim Ahdimin takipçisiydim, taviz vermedim Fakat gerekçesiz yargılanmayı hiç beklemezdim,zanların hasmı olan bir zadeydim İtilaftan maksat nedir diye sual eylemiştim,sen ise nedense o sessizliğine bürünmüştün Şer-i delillerin hülasasında hakkı tespit ve batılı reddetmek değil mi diye tekrar etmiştim Fakat sen, hiç seslenmeden çekilmiştin Kuytu köşende sanki bir elemin içindeydin,adeta sahipsiz biriydin, ne kadar üzerdin Kendimi yıllarca mahkum ettim, neden meram-ı halini anlayamıyorum diye söylenirdim Çünki sen benin emanetimdin kimsaye serdimi ayan edemezdim sabır içinde nefeslenirdim O an kendi kendime bir söz vermiştim Kendisi gülene kadar asla gülmeyeceğim diye kanaate eriştim,yaşamak adına üzgündüm Bahtım böyleymiş mi demeliydim, neden gerekçeleri için gayret etmemeliydim, direndim Üzülmeni nedense istemedim, mahkum eden gözlerinden, bir ömür muhabbet beklemiştim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted May 18, 2011 Ne vakit hıçkırığa kansam, yadınla avunsam! Gün geçmiyordu ki naif halini anmayayım Hasretmiş olduğun ülfetin şadıyla ağlamayayım,bu yalnızlığıma kızmamayım İçime dert olan kederi ummanın suhuletine bırakmayayım, yıllarsa sır gibi saklayayım Umudun vecdiyle, ufkumun mecaliyle yeniden başlayayım, şu derd-i gamımı da unutayım O zarif parmaklarınla yazdığım nameler İçinde alıp sürükleyen hareler, ruhumu mest eden payeler sanki kalbimi okşuyordu Hiç bırakmak istemiyordum, mütemadiyen içinde ve o nefesinin islerinde kalıyordum Sessiz bir şekilde gözlerimden gelen melalimi bırakıyordum, fakat sen artık duymuyordun Ram olduğum, eşiğinde vucut bulduğum an Gönlümü enginliğine kavuşturan zaman, mefkureme anlam katan ibretli furkan Ancak teskin ediyordu, ruhumu bizarlığından kurtarıyordu, hicranı ne güzel anlatıyordu İbretin her sahnesi o an önüme seriliyordu,evet, bilgisizliğim hüznümlekarşıma çıkıyordu Neden firkatinin prangasında yalnızım Fevkalade perişan ve mecalsizim,adeta bahtının savurduğu bir dilenci mesabesindeyim Nazar eden gözlerden himmet bekleyen, kör kuyuyu sessizce suya gark edenin eşiğindeyim Artık bu vakitten sonra aciz köşeme çekilirim, kimseye söz etmeden nefeslenmeyi dilerim Aklıma gelen ne varsa, umut kalbimin olacaksa Elhak sahibime iltica ederim hakkın ve hakikatin didarında ömrü vakfetmeye dua ederim Yadettiğim kim varda, nefein sahibi her vakit en yakınımdaysa söyle nasıl şikayetlenirim Boynumu bükerim, bahtıma kanaat ederim, zafiyetlerim içinde affı mağfireti talep ederim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites