Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 16, 2011 Söyle nasıl şikayet etsin ki bu kalbim! Bir ömür hasretinle inlerim Sessiz ve çok derinden kendi kendimle dertleşirim, boyun bükerim Kifayet etmeyen bu halim,umuda salınan niyetim, ruhumun firkati söyle kimin Yüreğimi daplayan hangi lahzaya sitem edeyim, bizarlaşan nefesimi terk edeyim Gökülen yaşlar,kandır yakar Ne kadar hicranım varsa, sinemin her halinde çığlık çığlığa dağlar Hüzün zerkeylediği kederle melalimi burkar, çıkacak bir kal olsa da ne yapar Düşen yaprağın halinde,kanadı kırılmış bir kuş misali,suya hasaret bir çöl timsali Geldim ki, gitmek için bilirim Ruhumun sahibine sığınır, sabır dilerim,ağlayan kalbime kanaat isterim Demek ki vakti sebeb-i değilim, meylettiğim şavkı karanlığın sukutuna gömerim Çaresiz beklerim, nasip olacak kısmetim için sadakat ederim, aşkın sırrıyla eririm İnsan tabiyatı bu heveslenir Kalbini celbeden ne ise sessizce nazar eder ve gönül dilinden imrenir Sahiplenmek adına biraz kederlidir,hesapsız bir imtihanın eşiğinde inleyecektir Ah etmek niyedir,ruhunun firkati elhak sahibi içindir, ah u zar etmek ne demektir Kalbim çarpar, an be an anar Hasretine dücar olduğum kimbilir ne kadar habersizdir,nasıl anlar Kalbi hissediş niye var, tek taraflı mı gönlü umut için aralar,yakan aşk mı ey nar Beni benden almayı başaran nasıl bir yar,düşüncelerime derinlik katıyor bu efkar Dilim sussa, gönlüm yazar Halime düşen her damla bir başka baharın şevkiyle sabahlar Lahza ibretle bakar,düştüğüm çaresizşliğin eşkali herr bir yanımda niye var Mefkuresi olmayan bir nefes için hevesler mi kalbi yorar, anlat sesi çıkmayan yar Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 16, 2011 Gönlü yanan nar iledir, ar etmeyi bilir! Geçen zaman nafile değildir Nasip ise kalbin ve ruhunun firkatiyle birlikte olan güzelliktir Mesnetsiz nefes ne kadar edebiyledir, akıl insan için bir ehliyet değilmidir Düşünmek ancak fikir sahibi olan için mümkündür,boşlukta aranmak fakirliktir Gönul kuraksa gül açmaz Sevginin sedası ötenin inşirah aşkıdır,manasız duyulmaz Umut,kalbinin ilacı, ruhunun sevdası, nefsinin kurtuluşu için fırsatıdır Aşk,ihsan ve ihlas içinde ki farktır,edebin sahrasından hissedilen bir fermandır İnsan azmi ve niyetiyle andır Fakıf olduğu ne varsa hakikate tebdil edilmezse hicrandır Tefekkür etmek,aidiyetin için adanmak, ruhunun firkatiyle yol almak yakarıştır Aşk,korkuları zail eden bir ilhamdır,teslimiyetin nispetinde ki ihsanın muradındır İhtiyacın hasıl olmadıkça Gönül kapın açılıp, ruhunun ram olduğu fırsat doğmayınca Akan gözyaşların halinin deminde ki firkatle bedelleşip iltica etmeyince Dirlik bulunmaz, suskunlaşan nazarların yanıklığı hiç durmaz,o vakit gelmeyince Feda olmazsan,kanarsın Nasıl bir vecdin içinde felaha erişeceğini de anlayamazsın Keşkelerle oyalanırsın, bahanelere sığınmayı birşey sanırsın, yanılırsın Vah etmenin işe yaramadığını fark edersin, lakin vaktin geçtiğini acıyla yaşarsın Ahdine sadık kal,unutma Ruhunu teninden kopartacak vakitten korkarak kaçınma İnsan neden yaratılmıştır sorgula, ehliyet sahibi olmak kim için farktır, anla Her kim çıkarsa çıksın karşına, öncelikle düşünmekten ve anlamaktan saklanma Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 18, 2011 Ruhun aşka taliptir,kalbin sukutun kalidir! Her lahza vaktin zuhurunda ki müddettir Ol emri üzerine hesabidir,kainatın aşk rehberidir ve furkanında sesidir Bahşedilen nefes ahdin ve aklın ehliyet vecdini bekleten sıhhattir,takkik ile abattır Kimlik sahibi, aklın ve izanın emanetçisi derdin sahibi ve aşkında bir muhatabıdır Halin farkında olmak,aklın vecdidir İrfan, sadık olan nefes için bekleyen müjdedir, ancak ülfetle ilintilidir Ruhuna bigane kalan nefes ve hukukunu bilmeyen esaretti ki can elem içindedir Sual etmek, hak ve hakikat adına gönlünü aşk hasretine vakfetmek ise ihsan işidir Sabinin her feryadına açık olma Şefkatini yalnız bunun için hasredip, sanradan bir kuraklık yaşama Hamiyetin ve mağfiretin yegane sahibini ve bizzat melikini sakın ihmale alma Önce sana neler bahşedilmişse ve hangi vakit için verilmişse, takkik et ve korkma Benim dediğin ne varsa, kimindir Çürüyecek tenin için ayırdığın o vakitler heba edilen birer bahanedir Neden ruhun huşu içinde değildir, kalbin mütemadiyen figan eden uzv-u ülfettir Nazargah olan halin inşirahından uzaktır, nefsin için viran edilen bir sahanlıktır Her gece derin bir uykunun içindesin Gördüğün düşlerin şehredilmesi için gayret edersin ve o nefesi ararsın Neden aklın ve istikbalin için furkanın serdettiği ibret ve hakikatlere bakmazsın Niçin hala avuntu içinde sızlarsın, her vakir lüzumsuzluk içinde boğulup kalırsın Kimsin, nasıl bir fertsin aorgulamazsın Geldiğin ve ruhunun asli ikametgahın haline yıllardır uzak kalırsın Bir zamanlarda ki haline baktıkça hayıflanırsın, yaşlanmaktan utancını yaşarsın Kim atltif ederse cezbine kapılarak kakkahalar atarsın, hangi hesabın ufkundasın Dişlerin sızlar, gam içinden çıkmaz yaşar Her aynaya baktıkça ah u zarın bir acı ile karşına çıkar ve gözyaşların akar Ruhunun firkati asliyesi içindir, aklın neden hale durgunluk içinde idrakine bakar Nefesin müddetlidir ey yar, ne kadar sızlansanda her sabahın elbette ki gecesi var Mustafa CİLASUN Ne kadar dertliyim bilsen, haberin var mı! İçinden çıkamadığım bir halin içindeyim Her ne kadar nefes nefese kalsam, umutlarımın solmasını anbean yaşasam Lahzanın açılan sahnesinde sessiz bir seyirci can olarak, gözyaşlarımı bıraksam Hiç bilmeyecek ve belkide hissetmeyeceksin sanki derin bir uykunun sabahındayım Ne kadar özledim, hasretin esaretindeyim Kuruyan dilim,fersizleşiyor artık gözlerim,mecalini terk etti aciz bedenim Yıllar anlatmaya yetmedi, bir ömür firkatine hasredildi,ruhumun hicranı dinmedi Hüzün yüreğimde derin izleri serdetti, her yutkunduğumda umut halimle bedelleşti Kimseye anlatılmazdı,müthiş bir gamdı Kim vakıf olsa adeta bir mecnun sanardı,lakin hissettiklerimi yaşayamazdı Akıl yolda bırakıyor, idrak çaresizce bakıyor, nefes yıllardır sevdasından geçmiyor Nasıl ve hangi lisanın kadrinden söz edilirdi, şehredilmeyen hal ne acı bir firkatti Ruhun dinmeyen vecdini anla ve ağla Kalbim ne kadar hasretinde inilerse hiç duyma ve bir farkına da varma Çile çeken benim nasıl olsa, halini, hasreden ruhumun hicranı sana ulaşmayınca Nasibin neyse onunla kal, artık açılmayacaktır bu kapılar, içim niye acıyla sızlar Din-i ayrı kafir olsa derdimi anlar Lakin sana nasip olmayan bu esin,vecdini yaşatmayan bir seçim Nasıl yargılansın ve anlaşılmaya münhal bir halin kederini sineme bıraksın Bahtım nasıl ağlasın, yangın olan kalbim hangi yüzle yakarsın ve öyle anlaşılsın Aynalar acziyetime gülüp geçerler Seyrettiğim infialime bilmem ki gönlün lisanından nasıl söz ederler Benliğin içinde kaybolmayı nasıl bir vakit içinde haline zerkedip yadederler Masumiyetini teslim ederek, halimin hamlığına verirler ve artık ki avunma derler Ah ettiğim bu ömrü nasıl hicvederler Nesillerin feryad ettikleri lahzalarda sahifeleri bir bir aşikar eylerler Nafile figanını kim duyar anla artık diyerek, teskin etmeye gayret hasrederler Yaşadığım acıyı ar haline getirip, hazanıın solgun çehresinden ibretle nazar ederler Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 18, 2011 Ruhum çırpınma,aşkın firkatiyle yanma! Bir ömürdü geçen suskun zaman Kalbin lisanıyla anlaşan, ruhun hasretiyle yanıp tutşan geçen an Yorgun düşmüştü vicdan,sabırdı umudu soğutan, kanaatti vecdin içine sokan Vasıl olmak için yıllarca kıvranan, sancılar içinde yalnızlığına figan edip ağlayan İrşat ediyordu,nefesi aralıyordu İnsan olmanın, zafiyetleriyle müşterekliği bulunmanın feryadıydı Söylemiyordu, susuyordu, her vaktin demi için halin sahifesini sabırla açıyordu Aşk,üç harf, bir hece düşündükçe içinden çıkamıyordu,ilhamına ömrünü veriyordu Düşmeli gönle,yıkarak zanları İçinde yıllarca boğulduğu korkuları, afaki şecaatları,burkan acıları Var olmanın sessiz çığlıkları, boyun büktüren güne hasret umutları ve gamları Bir bir sual edip araştırmalı ve vaktin şahitliğini,tahkik etmeden kuşanmamalıydı Bir kerimenin saflığında ki arda Suskunlaştığı nazarda,sabrın içinde ki sancılarında, kanaat tacında Uyku halinde ki melalinde,umut ederken sevda şadında,gözyaşları nar olunca Anlamalıydı insanlar,itip kalkan canlar, hor ve hakir gören zavallılığı soluyanlar Aş, kimi vakit taş, kimi vakit azdır İnsan, kul olmak için yakardıkça,hakikati için çırpındıkça itibarlıdır Yaratan Rabbine yakın oldukça, emir ve nehiylerini hakkıyla anladıkça sadıktır Akıl ve idrakiyle farktır azim ve ecriyle zamandır imtihanı adınada büyük adaktır Kız evladı ne kadar zarif ve naifse Edebin içinde şekillenen bir mürvetse,kefeni giymeye hazır olan arifeyse Ehliyetin sahibi ve bu nispette de özgürlüğün naibidir, akıl ve izanda er’e denktir Sosyal sebepler ötelenmeden, hor ve hakir olarak addetmeden, nizama ihtiyaçlıdır Baba ve anne hadli melüliyetlidir Akıl ve ehliyet sahibi olduktan sonra, tercihi sebebiyle dışlanmamalıdır Her nefes için hesap mutlaktır, huhukunu bilmeyene eza eden ne kadar melundür İnsan,ihsan ve fedakarlığıyla,akıl ve hakikat lehine aldığı kararla ancak furkandır Mustafa CİLASUN Savrulma rüzgarla, kaybolup yakınma! Halinde ki ilk öğretileri hatırla O pak masumiyetinden uzaklaşma,heyecana kapılıp macerada yanma Vakti içinde sabırla sakla, birgün sanada gün açaçaktır nasıl olsa sakın unutma Nasip,ihsandır, furkandır,zamanın içinde saklı tutulan hicrandır bir yeise kapılma Sen canın içindeyken umuttun Suskun kalan bir nurdun, ruhuna vadedilen vuslat için bir sonuçtun Bir nütfeden müteşekkil olan cenindin, mağfiretle müjdelendin,batından kurtuldun Ağlıyordun, nefesine bahşedilen o çıplığı bırakıyordun,kimbilir neleri anlatıyordun Ne kadar farkındaydın, sual et Henüz zaiyat yaşamadan aidiyetini sabırla merak et ve hamdet Senin haline erişmek ve bu hal üzre nefeslenmeyi arzu edenler o kadar çok ki Niye asilik takıntısıyla serkeşlik yaparsın, reddi miras içinde bulunmayı sınarsın Taktir edilmek için takı bırakmazsın Delinmeyen bir uzvunu bırakmazsın, salkım saçak olarak pervasızlık yaparsın Okumak adına sırnaşırsın,özgürlük diye masumiyeti kirletirsin, hiç anlamazmısın Neden anneyin perişanlığına bakmazsın,babanın susturan çileyi açıpta okumazsın En çok ağrıma giden,güye örtünenedir Flörtüyle sarmaşdolaş ve sıkıfıkı gezenedir, arlanmayı hiç bilmeyenedir Sigara içmeyi kendine yedirenedir,boyaların içine belenenedir,ne kadar sahiplidir Nazar etmekten sakınıyorum, ötobüse binmekten sıkılıyorum, neden anlamıyorum Nisa, edebin rahlesinde mürebiyedir Her ahvaliyle hakın ve hakikatin kanatlarında nefeslenen ar gibidir Yüzü kızarır, başı hafif eğiktir, sesi ne kadar naifitir, sanki ötelerin timsalidir Hizmet ve fedakarlık adına tavizsizdir, ilim ve irfan namina da elhak denksizdir Anne ve babasının çilesinde erdir Kimi vakit sessizlik içine çekilen zariftir, sabrın himmetinde ki ülfettir Kanaatin şehredilmesinde rehberdir,azim ve ecir konusunda elbette ki rakipsizdir Cennet ve cehennemi en çok yadedendir, hissiyatıyla müşerref olan bir aziz nefestir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 19, 2011 Ummana açılmış umutlar,ürkek nazarlar! İçinden çıkılmayan sancılar Gam içinde nefesi yoran karanlıklar, teslimiyetten ari imanlar Taklit üzre sığınmalar, akması adına beklenen yaşlar,ferahlık vermez bu acılar Yürek nar’a ram olmalı,ruhun firkate bir yol almalı,dilin kuruyup, hali hiçhırtmalı Varlık senin değil, sahibinin Rabbim deyince inlemelidir nefesin, hakikate erişmeli zerkettiğin kal’in Azmetmelidir henüz şehrine kadir olmayan melalin, aşka meftun kılan hasretin Dinmeyi bilmeli içinde harap olduğun o kederin, esaret altında ki irade maslahatın Ne kadar yakarsan,anlamasan Vecdine malik olmadığın bir ufkun seremonisiyle, sabah akşam çırpınsan Ruhunun hakikatini haline vaaz eden kitab-ı celili anlamadan baş üstünde tutsan Hürmet adına eline almaktan korksan ve içinde bekleyen, sancıları asla duymasan Her cefada ah ile yanıp tutuşsan Feryadını hiç duymayan, o dilberin hasaretiyle bir ömür yanacak olsan Toprağın hüznünü bağruna bassan, yağmurun hicranıyla gece gündüz kıvransan Sana senden ziyade yakın olan Rabbi hiç anlamak için,aklını ve azmini yormasan Dikkat ve düşün en yakınlarını Ve hatta senden hasıl olan evlat ve dillendirilen şefkat yakınlıklarını Elini çeksen, himaya etmeyi biran bıraksan, ruhunu dinlendirmek adına kapansan Nasıl bir ruh haline girerler,marazlaşan nazarlarla halini süzerler ve karşı gelirler Emanetin ve zevcey-i hakikatin Kuşku duymaya başlar,bin bir zan içinde sorgulamak adına anarlar Efradınla sana ve senin adına sadakat gösterdiklerini bir çırpıda siler atarlar Anladıkları vakit, keşkelere sığınıp bir birlerini suçlarlar, senin halini anlamazlar Rabbine yakınlığını anlayamazlar Mukallit olmayı ve bu hal üzre kulluk yapmayı, iman addederler La derken, reddettiklerini, ill derken kabul ve tastiklerini sual eylemezler Etrafındakiler misali yaşamayı arzu ederler,çünki “ne derler” adınada nedensizler Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 19, 2011 Çaresiz misin, o nefsi halini farketmelisin! Ey müddet-i nefesin naibi Çakınlığın içinde çırpınan sahibi,neden sual etmekten çekinirsin Esir olmayı kenidine yakın görürsün, şevkini ve azmini birilerine bırakırsın Neden anlamak için edebin halinde yol almazsın, sancılarını bir meziyet sanırsın Başarının sırrı içinde saklıdır Baş arı olmak neden ve kimler için farklıdır,düşünmek amaçtır Miskinlik zillettir, sefil bir hal üzre yaşamak ise bizzat kendi tercihlerindir Akıl neden senindir,şehrine malik olmadığın o kalbin, niçin sahibini beklemektedir Ruhun bir bak bizarlık içindedir Zafiyetlerinde talan ettiğin hazan misalidir,yaprak ağlamaktadır Kar, umutsuz sinende yer almaktadır, tütmeye hasret ocak mağdur bırakmaktadır En yakınların dahi bu halini anlayamamaktadır,bir silkin kendine gel,yol yakındır Modernizim adına haykıranlar Binlerce nefeslere düşkırıklığı yaşatanlar, hülyalarını yakanlar Saltanatlarından vazgeçmemek adına her türlü desisenin içinde yol alan azınlıklar Nasıl bir hesabın yakınında ve verdikleri ezanın farkındalar, ar adına sıkılmazlar Hak ve adaletin dillendiği mecralar Nüfus edilip kollanan soluklar, dışarda bekleyen aç ve bizar canlar Evlenme yaşına gelmiş ve fakat takati yetmeyen yavrular, nasıl burukturlar Korkmayın,yalnız değilsiniz, bir umudun içinde filizlenmiş en masum nefeslersiniz Bereket ve ihsan alinizi bulacaktır Hiç bilmediğiniz kapılar aşkla açılıp, ruhunuza inşirah sunacaktır Kalbinizin çığlığı duyulacaktır, yıllara hasret hıçkırıklarınız sürura gark olacaktır Sevginin, muhabbetin saflığı gönüllerinizde taht kuracaktır,ağlamak yakışacaktır Yeret ki murat edin ve iltica eyleyin Kalbinizin sesinden ve vicdanınızın halinden uzaklaştıranlara yakın durmayın Sakın bir mecara için meraka dalmayın, hayrı,şerri ayırmak için talimi unutmayın Sabır ve kanaatle gönül kapınız açılması için yakarın,ilim adına azimle yol alın Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 20, 2011 Birgün ölürsem sana hasret yaşamakla! O zaman hiç ağlama Hicranın bendinde yol alıp, yeis içinde soluma,firkat nedir anla Suskun kalan nazarlarıma saklanan yadımı anma,yutkunduran sancıları aralama O an ve alıp götüren vakte darılma, kabrimin mahzunluğunda ki hicrana kapılma Bir ömür ne çektim Her lahzada ümitlendim,gözyaşlarımı hiç ar etmeden döktüm Gönlümde hüznün hisarını inşa ettim, her nazarımda hasretinle nefeslendim Nereye boynumu çevirsem, sessizliğin lisanını ruhumda işitsem, hicran ile inlesem Hiç dumayacaksın Bir an olsun bile bu çileme el atmayacaksın,yalnız bırakacaksın Ruhumun figanına kanmadan, kalbin dağlayan çığlığını duymadan yaşayacaksın Ömrümün hicran sahrasında mahzun bırakıp,bi,lmem ki nasıl şevke kavuşacaksın Her gece b,ilsen nasıl bir bilmece Gönlüm yakarıyor hecehece, dilegelen hüznüm hissedilmeyince Burukluk yaşıyorum sessiz ve derinliğin ağlatan o sahnelerinde ve gizlice Sual ederim ses çıkmaz,nazar eylerim kapım çalınmaz,umut yüreğimde yine açmaz Okuduğum kitaplar halini anlatmaz İçinde kaybolduğum yıllar içimden çıkmaz,elem yakamı bırakmaz Ne kadar derin olsa da,gün yavaş yavaş ağarsa,suskunluk her vakit aşk yaşatmaz Ne zaman şaşkınlığım artsa, bakındığım saikler sinemde kale olsa da, can çıkmaz Neyleyim artık,lal oldu melalim Hiç birşey hissetmez oldu bu tenim, demek ki vakit şimdi benim Gideceğim yeri nasıl hesap ederim,ürperten sahnelere hangi yüzle selam veririm Yaram ne kadar derin, titreten kalbin hasretinden eminim,ama duymaz neyleyeyim Mustafa CİLASUN Çölün o sessizliğinde yaşadım hicran aşkını! Ne kadar vezih bir dili vardı Tüm uzuvlarımı bir bir etkileyerek kendi melalini hüzünle yaşattı Sessiz ve reinden hissettiğiğm tınılar vardı, ötenin senasından bahsediyorlardı Ruhum hiç yabancılık yaşamadı,kalbim yaşadığı şaşkınlığı üzerinden hiç atamadı Her lahzasında feyiz sardı Sualler sukut ettiren bir nazardı,kalbim inşiraha nasıl adaydı Neden bu hal yıllar sonra halimin fakirliğinde yaşanan en latif duygulardı Sanki umutlar kanatlanmış, vecdim anbean artmış, hiçbir esaretimde kalmamıştı Bir başka alemin içindeydim Dilegelen terennümler için ne kadar sefildim, neden bilgisizdim Müddetin ramında olan bir nefestim,nasıl bir hesabı fark edemeden tükendim Nedamet zamanıydı, hıçkırıklarım durmuyor,medet etmek kifayet etmiyor dedim İçimde sakladığım nehiyler Kalbime reva gördüğüm lekeler, o an günyüzüne çıkıyordu Ne kadar çırpısam ve mahçup olsam da halim buna kifayet etmeye erişemiyordu Zaman zaman sual ettim, acaba rüyada mıyım dedim ve neden kendimden geçtim Ahir zamandan bahsederler İçinde yaşadığı vakti, neden hakkıyla akledip bilemezler Alıp götüren zamana, hesap edilemeyen feryada,ah ettiren hicrana ne söylerler Vah etmekle, keşkeler güruhuna girmekleve böyle teselli olmayıda ihmal etmezler Her nefesin aziz olduğunu Hidayetin elbette ki bir vakti olduğun, mağfiret edildiğini göremezler Can çıkmadan,tevbe kapısı kapanmadan nihayet’e kal edilmez, ilkesini bilmezler Ulu orta konuşmayı,hukuk adına yıllardır yaptıkları katliamı, neden düşünmezler Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 21, 2011 Gülüp geçti, içim sızladı,yüreğim yandı! Perişan halim suskun kaldı Gönlümü dağlayan o an, hissiyatıma fırtınayı anlattı Kalbim sessizlik içinde feryadına kandı,burkulan umutlarım hazanlaştı Sanki lahza halimde kitaplaştı, ruhumun hicran damlalarını bir bir sızıyla yazdı Nereye sığınsam ağır geliyor Bakındığım rıhtımlar artık sessizliğin çığlığından bir umut yok diyor İçimde ki dalgalar dinmek bikmiyor, gözyaşlarım kendi haline boyun büküyor Hüzzam bir eser ne güzel yadediyor,melalimde demlenen figan artık çıkmak istiyor Demek ki hak etmedim Nafileyere umut besledim, ruhumun firkatinden nasıl söz edetyim Alıp götüren hicrana hangi takat ile sesleneyim, yeter artık deyip,iltica edeyim Benliğimde ne varsa, ruhumun feryadı hasretine ram olmasa da, sabırla yetineyim Çürüyor bak zamanlı tenim Vaktinde açmayan ümitlerim,kalbimi hicrana gark eden uktelerim Söyle nasıl bu hal üzre ruhumun sahibiyle yüzleşeyim, edebin içinde eriyeyim Müddet-i nefes olan halimin felahı için hangi kapıya yüz sürüp, şefaat dileyeyim Kapandı kapılar vaz mı geçeyim Şehrine malik olmadığım halin hasret, hissiyatını nasıl bileceğim Kederle mi göçeçeğim, yalnızlığın hançeriyle mi öleceğim, kime ülfet besleyeceğim Bir ömür hüzün içinde çileyle mi yüzleşeceğim, ruhumun ahıyla toprağa gireceğim Damlalar niye gözyaşım oldu Günyüzüne hasret umutlarım yeşerip, ruhuma sürur katmadı Nasıl bir günahım vardı, alıp götüren zaman, halimin sefilliğini aydınlatmadı Acziyetin içine kapattı,esir olan feryadımı kimseye duyurmadı,anbean hep sızlattı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 21, 2011 Sessizce nazar ettin, sineme sürur ektin! Gözlerin nazar ederken meftun bırakıyor Seni âlemler içinde ne çok manalaştırıyor Bir başkalaştırıyor tutkuyu elan yaşatıyor Ummanın seyrinde badirelere duçar kılıyor Bir masumluğun izlerini sürüyorum seninle Bir yaprağın teslimiyetinde şadırvan izinde Kuşların ürkekliğinde gülün güzel renginde Senin gizemlerinde ki engin sabrı cemilinde Ne kadar berraksın aksın şefkatin bağrısın Sanki toprağın mayası gök kubbenin ağısın Sen bir başkasın sevdalar deryasının karısın Sen cihanın payesi aşkın kalesi can deryasın Sen gülünce çiçekler bir başkalaşıyor coşuyor Mefkûrem daha muhkem oluyor, anlam buluyor Bulutlar birbirleriyle koklaşıyor rahmet sunuyor Çınar gölgesinde mazi muhayyilem, aşka geliyor Sessiz soluklu mücerret iklimin idrak sayfasında Yazgımın manasında bahtımın hicran yarasında Nağmelerin bir anlam bulan nakşeden anılarında Senin ahında halin bahtında umudun manasında Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 22, 2011 Güzellik ki ne manadır! Dilegelen meslekler... Bunların hepsi güzel Geleceğin meslekleri olabilir Yalnız insanlar Evresellik öğretilerimiz Kul olma gerçekliğimiz Sürekli asimile ye Tabi tutulduğunu Görmemezlikten Asla gelemeyiz Hem de gelmemeliyiz Yaratılma hilkatimin Evrensel öğretileri Sadece vicdana Mahkûm edilirse Yaşamadığımı zannetmem Hakikatle ne kadar örtüşür Her geçen gün insanları Tahammül olgusundan Hoş görü öğretisinden Uzaklaştıklarını gözlemlerken Nasıl bir yorum getireceğiz Beni yaratan bir öğretici Bir rehber ve mürebbi göndermiş Öğreten kimliğinin yanı sıra Rahmet peygamberi olması Ayetleri ve ilahi öğretiyi Bizzat hayatının İşaret taşları sayması Bunu azimetle uygulamasını Önemsemeyelim mi Bu gerçeği görmeyelim mi Bu manevi iklim atmosferinde Yetişmeyi reddeden bir kimlik Mesleki noktada Gösterdiği hassasiyet kadar Kendini mazi ve atisini Önemsemediği müddetçe Bir anlam bulacağını Asla ve kata farz etmiyorum Fani olan her şey Nereye gideceğini Bilmek zorundadır Bunu önemsemeyenler Sadece cazibe karşısında Kalabalık oluşturanlardır Oysaki Maddeyi de tanımlayan Ve anlam katan Terk edilen manadır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 22, 2011 Yüreğimi susturdun,umudumu kuruttun! Nefessiz kalmayım dedim Boğulmamak için nasıl bir çabanın halinde kendimden geçtim Ya sabır dedim,kanaat etmeyi gaye edinmiştim,yıllardır sancıları derledim Belki vakit henüz erişmemiş, kalbin umuduyla kesişmemiş diyerek öyle bekledim Neden bu halin içine girdim Cezbeden firkatin narıyla halleştim,ruhumu aşkına verdim Sanki cansız bir ten misaliydim, hissetmeyi ve nazar eylemeyi terk ettim Loş bir duygunun rengindeydim,bazen alaca karanlıklar sakini olan bir nefestim Solduran sualler kar etmedi Hazan içimde ki feryadın arıyla yüzleşti,kederim dinmedi Nereye gitsem, boynunu büken başaklar misali ötenin halinde nefeslensem Umudun sessizlik içinde bekleyen vaktini hesap etsem, gamım ile göçüp tükensem Kalbim itminan haline hasret Ruhum aşkın şehrine malik olmak için firkatine namzet Okuduğum furkan,manasına haiz olmadığım can nasıl bir imana kurban Müteredditlik hali yanımdadır heran, neden inşiraha haiz olmuyor kalbim anbean Anlamadan sevgi hasredilmez Nekadar dillense de aşk, kalbin ve ruhun lisanından söz edemez Halin sahrasında, umudun maverasında vucut bulan bir sevda, ürperti vermez Ne kadar gamın olsa,içinde bizar kaldığın lahzalar akıl ve idrakinide men edemez Aidiyetin ihmali ihanettir Hilkatine yabancılık çeken bir nefes nasıl bir aşka namzettir Nefsin heva ve heveslerine kapılan,hesapsız bir hayatı ömür sayan canidir Ruh ve kalp sahibiyle birlikteyse azizdir, muhteremdir, faziletlidir ve ihlas iledir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 23, 2011 Sekülerlik ve Paganlık adına saldırrılar! Ben imanımı tahkik derken icmalimde Şeksiz olarak âdem a.s ceddim olarak İblisi ene lanetinin muhatabı görürken Enaniyetin melekût âleminde ki haliyle Kulluk sürecinin başlangıcında ki zaman Anın insanlık için başlayan sayfalarında Zikredilen en kutlu evrensellik beyanının Gelmesine vesile olan sayfa suhuf kitabın Tevrat Zebur İncil en son Kur’anı kelamın Şeriatına nizamına hukukuna imanım tam Hayatımın ve cihanın en sosyal hayatların Teminatı olarak görür ve böyle iman ederim Hayat mihengim sevgililer sevgilisi efemdim Tek önderim ve ona tabiim onu takip ederim Sekülerdik adına savlarını kusanları dinlerim Ancak rahmet telakkisiyle yalnız sabrederim Her türlü izimi lanetlerim iman tahribi derim Misyonerlik faaliyeti yapanlara hayret ederim Maddesel buharlaşmayı hızlandırana gülerim Enaniyeti uğruna, kul köle olana hayıflanırım Bir zamanlar Lat Menat Uzza bir put değilken Toplumunun en itibarlı ve takvalı kişileriyken Mukallit olan hırs kurbanları onlar öldüklerinde İman zafiyetleri sebebiyle helvadan put yaptılar Bütün peygamberler ibreti âlem için zikredilirler Yüce Kur’andan koparılan nesiller çaresiz kaldılar Onları pagan kültürüne inanmaya mahkûm ettiler Frenkleşmek için amansız bir yarışın içine girdiler Ne dediler sanayi devrimi, başka ithal nizamlar Müminleri yobazlıkla suçladılar utanmaz arsızlar Millet efradını hırsları sebebiyle gam bazlayanlar Tahrif edilen din ve dalları için nizama saldıranlar Mustafa CİLASUN Bana dert eyleme o gamı,sessiz sedanı! Nasıl bir cenderenin içindeyim Ruhumu esir eden bir lahzanın, susturan zamanın feryadındayım Açmadım gönül hicranımı, hasretmedim melalimin figanını nasıl bir tutsağım Ürperti veren bir zamanın sahnesinde ağlarım, sessizlik içindedir gam-ı vicdanım Titrerim düşündükçe neyleyim Beni benden alan bir haletin serabında hüzün yaşamaktayım Çekincelerin kucağındayım, keder vermeyim diye anbean sancılarımı avuçlarım Dinmiyor ki bu feryadım, sessiz bir çığlığımın duyulması için umuduma sığınırım Ne alsam elime, gam var yine Yadımda ki firkatin benliğinde,cezbeden halinin dirliğinde Yaratan ne güzel yaratmış,bahar her bir yanında açmış, bu ne müthiş sevdayımış Aşkın halinde niyazmış, hakikatin ramında sabırmış,vecdin alinde ki kanaatmiş Nasip kalkıp yol almalı Bir ömür saklanan umutlar, günyüzüne çıkıp arınmalı Kalbin inşirahı halin deminde sır olan aşkı,ibretle anlatmalı, idrakte yaşatmalı Ruhum araftan kurtulup, ahdiyle hürriyetine kavuşmalı ve şevk sinemi kuşatmalı Ne kadar üzülsem hasretine Bir ömür sabredip beklesemde,sen yinede bu halimi görme Viran eden, boyun büktüren,yılların içine hapseden hicranımı bilipte kederlenme Biran olsun merak eyleyip o münbit halinle, sinemde ki yadıma o ihsanınla girme Çöl oldu bu gönlüm niye Bak yine suya hasrettir vecdim, umit etsemde hicran sinemde Sabır kifayet etmiyor, kanaat içime sızı ekiyor, hissiyatım kurumuş dal halinde Bir ömür nazar etmesen de, halimin perişanlığını işitmesen de olsun yinede üzülme Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 23, 2011 Bizde mi böyle olacaktık, sessizce ayrılacaktık! Ne olmuştu halimize Hisseden kalbimizin münbit iklimine ve edebi hassasiyetimize Ruhumuzun bahtımız için ektiği umut ağacına,maveraya uzanan sevdamıza Kimi vakit sessizce akıttığımız gözyaşlarına,sabrettiğimiz aşkın şevk bayrağına Nerde yanlış yaptık Hangi vesveseye kapımızı araladık,zaten tefrikadan bıkmıştık Vahdet için vardık,vuslat adına meşalemiziyakmıştık, ahdimizle mutabıktık Demek ki bir ihmal ettiğimiz gerçekle karşılaştık, niçin fark edipte tutunamadık Nazarların başkalaştı Paşlaştığımız ne varsa sanki kuraklıkla karşıkarşıya kaldı Muhabbet sarsılmıştı, güven neden sulallerin hışmına uğradı ve sızlattı Şimdi geriye ne kaldı, sukut eden duvarlar feryadımı duymadı, için kan ağladı Dünya içimizde yaşadı Ne kadar emel varsa etrafımızı kuşattı, vecdimiz kalmamıştı Ekran ne büyük tuzaktı, reklam aralarında secdeler yapılmaya başlamıştı Ne kadar tuhaf adetler varsa, artık gün be gün umutla takip edilmeye başlanmıştı Kitab-ı celil kapanmıştı Okumak şöyle dursun,şehrine malik olmak aşkı hiç kalmadı Nice zamanlar vakit namazları kazaya kaldı, farzın kazası ne kadar tuhaftı Sanki taklit edilmek için bir zamandı, ne şevki ve ne de ilhamı ruhumuza aşk kattı Demek ki bizler istedik Nehyi bilemeyecek kadar saftık veya huysuz nazarlardık Neden inşirahı hiç anmadık, sevinç ve kederlerimizde genellikle dünyayı yaşattık Nefsimizi mi tanıyamadık, kürsülerden feryat edenleri hiç umursamadık,ne yaptık Şimdi ağlıyor kuşlar Sancılar zerkediyor solmuş umutlar,dilegelen selalar Tadbir ve taktiri karıştırdık, her hevesimizi yaşamayı marifet sandık, yanıldık Neden bu kadar bedbin bir halin nefesi olarak ömür sayfalarımızı hicranla yazdık Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 23, 2011 Ruhum bezgin, kalbim takattiz ve üzgün! Yıllardır bir korku yaşıyorum Kaybolduğuma inanıyorum,bir ömür vecdimle yanıyorum Neden bu kadar yabancık yaşıyorum, tahammül etmek adına zorlanıyorum Niçin her nefes misali gülüp oynamayı başaramıyor ve kendim adına soruyorum Boşver diyenleri duyuyorum Ve fakat borçlanmamak adına ne derin sancılar yaşıyorum Kimi vakit biraz duruyorum, sonra bir hınç ile kalkıp nedenlere uzanıyorum Anbean içinden çıkamıyorum,hangi ahdin sahibiydim diyerek bir figan eyliyorum Toprağa ellerimi banıyorum Nasıl bir tohum ki, aslına rucu etmesin diye yakınıyorum Kalbimin şikayet etmeye hakkı yok,nazargah olduğunu bilenlere sığınıoyorum Sessizçe yaşları bırakıyorum,kendi halimle baş edemeyeceğimin farkına varıyorum Mürebbi olan hali bilir Ruhun dilini şehtermeye malik bir talimin nefesi olarak kaimdir Hilmin eşiğinde erdir,mübelli olmak adına vecdiyle intisaplı olan bir payedir Furu meselelere iltifat eden, luzumsuzlukla iştigal etmeyi hak sayan ise elemdir Bilmeyen tabi olmalıdır Ve fakat teslim olduğu vechile asla bir ihanete uğramamalıdır Oyalamak için kandırılmamalıdır, hak ve hakikat pazarlığı olmaz, yaşanmalıdır Her kim bu maksattan çıkarsa telef olur,pişkinliği marifet sanır vede elhak aldanır Bakir nefes samimidir Müteredditlik içinde ki ürpertidir, bir anlamda kuş misalidir Korku ve kaygı ona yaban gelir, içinden çıkılmaz hesaplar sussada onu yıldırır Şevkin ve muhabbetin ayeti samimiyet ve tevazuudur ruhun sahibince bilinmelidir Kitab-ı celilin dili senindir Sevgi ve aşkın en müşfik serdedildiği en münbit sahifelerdir Hissiyatına yaban değildir,kalbine yakın oldukça, ruhunla var oldukça lehçendir Mütereddit olmaya hacet yok,müddet-i nefes senin için belirlenen bir aşk-ı vakittir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 24, 2011 Gelmedin, belki de gelmek istemedin! Günler bir bir göçüp gitti Kalbim sessizlik içinde sabırla yetindi, umutla bekledi Kanaat etmeyi şehretmek için gönül ehlinin vecdinde ki feyze müracaat etti Bir ömür dinledi, yad edip şükretti, hasretin bendinde kalan nefesini anbean tüketti Neydi bu hale düşüren saikler Sukut ettiren bedeller, firkatin halinde yaşatan bedbinlikler Hüzün zerk eden elemler, hicrana gark edip, hissiyatı sızlatan kederler Solmaya yüz tutmuş ümitler, nazar ederken çekindiren özlem ve dillenen sitemler Kim bilir nerdesin, üzensin Derd-i gamıma rucu etmeyen hedersin, nasıl bir vicdansın Kalbinden bu kadar uzak mısın, ruhuna ne bilmem ki kadar yakınsın Bir kelam etmekten sakınan mana mısın, edebin hangi halinde ki bir hazansın Artık pes ettim ve eridim Kalmayan hevesimle şimdi tarifsiz ve de takatsiz canım Gecenin hüznüyle bakan ahım, ferini erk eden nazarım, ne kadar perişanım Gönül ırmağım kurudu, umutlarım hazanlaştı, ruhum ki firkatinden uzaklaştı Nasıl yaşarsan yaşa, anma Halinde bir hüzün tufanı başlarsa, nafile yere yakınma Geriye kalan ne varsa yâd etmek için çırpınma, sadece halinde yaşa Çilenin ah u zarını anla ve harap olan bir kalbin çehresine bakıp ta çıldırma Aynalar ruhun aks edasıdır Saatlerce karşısında oyalanma, tenine vakit ayırma Cezp etmek için bir nefesi sakın niyetine alma, nefsini ezmeyi anla Nefesin müddetlidir dünyayı nihayetsiz sanma, hesabın hülasası var korkma Aşk; ruha erişen bir ilhamdır Nefsi halden uzak olan bir hicrandır ve de firkattir Ötenin sevdasıyla hemhal olmuş bir nazardır, rızay-ı bari için vardır Ne kadar hevesin varsa, esaretiyle yol alma, lahza seni sana bırakmayan fırsattır Mustafa CİLASUN Görenler beni divane sansın, öyle ansın! Feda olduğum aşk aşikâr olmasın Ne kadar figanım varsa kimseler tarafından kınanmasın Alaya alınan nefsim olsun, ruhumun firkati kalbi nazargahına duyulsun Gözyaşlarım sessizce boşalsın, ne kadar vecdim kalmışsa, gönül sultanına ulaşsın Aşk; tenimden ve dilimden uzaklaşsın Halimin ve ruhumun lisanıyla anlamlaşsın, onu yaşatsın Kalbim ne kadar inşiraha muhtaçsa, azmim onun için sadık kapılar aransın Kalmışsa merakım, itminan olmam için yakarsın, iradeden vazgeçiren için yansın Evlad-ü iyalim hiç farkında olmasın Ne kadar emelleri varsa, hissiyatları talime muhtaçsa kansın Kalbin her lahzasında şaşkınlığa duçar kalmasın, her dualarında fidanlaşsın Ötenin aşkı ruhunun en bakir sahnelerinde meşki yaşatsın, nedametten uzaklaşsın Bu âlem, ruhun için sevday-ı vuslattır İhlâs ve ihsan tavı için zamandır, gayesi olmayan kul hicrandadır Arzın halini hikaye eden bir kitap vardır, her ayetinde ibret ne muazzam bir aşktır Hissetmeyen kalp nasıl bir hüsran ile muhataptır, niyet ve irade en mühim icraattır Korkular harap eder, saygıyı öteler Ne kadar kaygın varsa ruhuna müracaat eder, kalbin ise dinler Akıl ve izan iradene tabii olan yetiler, fikretmek için ilmi deliller kimi bekler Her bir taraftadır ibretlik cesetler, ruhsuz ten neden çürümek için vaktine rucu eder Evvelin dilinden bahset, ruhun bilir Ait olduğun hilkat nasıl bir gerekçe için sana tevdi edilmiştir Sual etmek niye elzemdir, mukallit olmak elhak acizliktir, azim etmek niçindir Seni senden alan bir zaman var, saklı umutların için müddet-i nefes mağfiretindir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 25, 2011 Nazar et ,hicranıma kayıtsız kalıpta yanma! Su misali sineye akın ediyor Hangi halin nimetidir o an ve akan zamanda bilinmiyor Cezbediyor, hissiyatı ihata eyliyor, akıl acze giriyor, idrak ise sessizleşiyor Fikir sukut ediyor, azim niye yön değiştiriyor, irade maslahat içinde filizleniyor İlham kimin muradıdır Alıp götüren hicran esir etmek için mi lahza içinde sınavdır Ruhum niçin perişandır, suaallerim cebapsız kalmaktadır,sine yanmaktadır O anı mı suçlamalıyım, nasibi başka cihetten mi yorumlamalıyım, ne yapmalıyım Kalbim nazargah aline Sevda besler her fırsatta söyle niye, kader belirsiz mi öyleyse Ruhumu cezbeden hal hangi iklimin turabında sukut etmesene,bizarlığım kime Aşk,aklı,izanı bilmez, dilegelen nefsniliği kabullenmez, hakakit hali ruhaniyetine Sevgi bakirdir, edebin dilidir Samimiyet lahzasında ki gönlünü hasredişindir,ihsan iledir Ne vakit nefsini önceledin,ben dedirten illete büründün, o zaman şekliyet içindir Ruhun ve kalbin yoksa, tenin boyalar içinde arza sunulsa aşk adına da beyhudedir Ne ukba ve ne de dünya Visali içindir görülen her rüya,bahaneler esir eden halini anla Ruhunun feryadını daha ziyade duysana, kalbinin hıçkırıklarına yaban kalma Ne kadar gözyaşın varsa, beyhude akıtma, edebin nazarıyla yol almalısın yorma Aşık,maşuku için ardır Onun içinde nur olmak ne müthiş bir sevdadır, nefsin edep halidir Nar ile yaşamak bahtiyarlıktır, rızay-ı baride kul olmak iştiyaktır ve de farktır Fani olan varlıktır, ten ise lafazanlıktır, ruhun payidar olmak için yaşamaktadır Mustafa CİLASUN Ey Rabbim, sen bilirsin, mağfidet edenimsin! Kapına geldim, esaretimle uzaklaştım Anlamak için hiç uğraşmadım, kolay olana kapıldım ve inandım Heveslerim için yaşadım, kim ne yapıyorsa hakikat sandım, nasıl yanıldım Halimi cezbeden her rüzgarı aşk sandım, hangi nefese dokunsam acıyla sızlardım Ne ruhumun ve ne de kalbimin farkındaydım Sanki nefsimi ihya etmek için vardım ve bu manada yol alan ayıptım Akan gözyaşlarımı serzenişlerim için kar sayardım, vicdamın adına duyarsızdım Hangi meclise girsem şekliyeti önceleyen nefesleri görsem pek garipser ve ürkerdim İçimde var olan korkuyu nasıl gizlerdim Ne zaman bir insan ölse, ağıtlar durmak bilmese, yıkamak için su nöbetteyse İçim sızlardı, nazar ettiğim beden ne kadar anlamsızdı, haşyet o an nasıl ızdıraptı Açılan kabir sukut halindeydi,en yakınları keder içindeydi,elhak nefes müddetliydi Neden bu kadar duyarsız ve arsızdım Tahkik edemeyecek kadar pişkinlik adına hazandım, nasip şadında kuraktım Oysa yaratığın bir candım, bir ömür hicran ile yakarmayı başaramadım,utandım kaybolmuş bir nefesten farksızdım, ummana açılmış bir yelkenli misali gamsızdım Nasip ettiğin bir vesileyle ayıldım Hayıflanmak için ne kadar geç kalmıştım, kalbim ve ruhuma kötülük yaptım Nefsi lekelerimle arlanmadan yaşamayı marifet sandım, güçlü olmak için vardım Her lahzasında alıp götüren lahzayı anlamadım, ne vakit müsibet gelse şaşardım Müddet senin tasarrufundadır Nasip elhak taktir eylediğin vicdandır, ancak seninle vardır Lütfeyledin, fırsat verdin, farkı fark etmem için dikkatimi çektin ve nasip ettin Varlığından habersiz iken zatına yakın eyledin, iltica etmem için ruhuma gel dedin Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 26, 2011 Gönül tecelli ister, hevesin ter’ini neyler! Düşünmek akıl saikiyle yol eyler Fikretmek için idrak ve kalp sahibinin rızası için umut besler İrade senindir, hürriyetinin nispetinde ki erktir,külli irade için nöbet bekler Cüz’i irade zahirindir, emel ve niyetinle kaim olan dirliğindir, vakt-i saatini bekler Hangi esbabı giyersen giy yakınma Ruhuna ve kalbine ne kadar yabancıysan işte o vakit ağlama Ar, kalbidir, edep vicdanın rengindendir,ruhunu şehretmedikçe iman ettim sanma Taklit ettiğin her ne varsa, esaretinden kurtulmak için bir an bile durma, aldanma Gam etmek, meylinin inhisarıdır Niyetin aşka ram olmadıkça, heveslerin için nasıl gerekçedir Ömür bahaneler için değildir, zaman alıp götüren hakikattir, nafile nefes niyedir Hesap edilmeyen lahza iblis için neticedir, idrak ve akıl bunun için tevdi edilmiştir Medet dilenirken afakilik yapma Nasibin kalkmadıkça beyhude yere sızlanıpta yakarma Ne kadar fedakar isen, gönlünü hakka teslim edip sukunetiyle yüzleşmemişsen İhsan ve ihlasın adını anma, ham sofuluk yaparak şekliyet için kapı kapı dolaşma Aşk,ruhunun teslim olduğu nardır Kalbin edebin sahrasında nazargah olduğunun farkındaysa hazdır Yakın olan efradın değil, ruhunun niyazında ki hakikattir, korkun ar’ın olacaktır Her nereye baksan, halini anlamayan nefesin alay konusu olsan, aşk yaşanacaktır Aşk; seni sana bırakmayan bir hardır Ruhunun ve kalbinin aidiyetiyle yol aldıran bir vuslattır Lamekandır,tenden ari olan bir divandır,sukutun muhabbetine kandıran nazardır Ağlarken sızlanma, ruhunu bizar edip hıçkırma, sessizlik içinde aşkın vecdini yaşa Mustafa CİLASUN Bir ömür sukut edip dinledim,esirin ettin! Ne kadar hülyalar kurmuştum O an ve zaman gelene kadar düşlerle hephal olup uyanmıştım Acze düşmemek için hep çalışmış ve azimle sabredip kimseye bulaşmamıştım Hissiyatımı bakir bırakmıştım, ümit içinde bir sururu yaşayacağımı ummuştum Kim ne söylerse dikkate almamıştım Acabalarla yol almayı ruhum için maraz sanmış, kanmamıştım Hangi hikaye anlatırlısa yine önyargıyla bakmıştım, ihtimal vermeyip atmıştım Deneme, yanılma terlakkisinde olan bir candım, öncelikle inanmayı öne çıkarırdım Gel zaman ve de git zaman oldu Duygular inkıtaya uğradı,şaşkınlık ziyadesiyle artı ve acıttı Umulan ne varsa sukut-u hayal olarak karşıma çıktı, suallerim artıkça arttı Mahkum edilmek istenen bahtım mıydı veya sukun köle olmam mı bir maslahattı Neye ayak uyduramadım, anlamadım Her ne dileniyorsa yapmaya çalıştım, huzursuzluktan kaçındım İma ile nazar edilmesinden korkardım, kalbi ve ruhi manada neden anlaşılmazdım Hangi kabahatimin kurbanıydım, samimi olmayan nasıl bir niyetin tutsağı oldum Suçlamak adına ne yapmalıydım Nasıl bir çare adına kapıları çalmalıydım,umut için yaşamalıydım Kim diliyorsa olsun, ben sakınırım yargıç olmaktan ve insanları yargılamaktan Gerekçesi olsa dahi insana kıymaktan,müddet-iğ zamanın vaktini anlamamaktan Üzmek ve yermek için yaşamıyorum Nasıl bir mecraya gittiğimi biliyorum, vicdanımı ihmale almıyorum Zalimin zalimliğinin taktir hakkının kime ait olduğunu samimi düşünüyorum Mühleti veren, rahmet etmeyi önceleyen, mizanı ve mahşerin sahibine sığınıyorum Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 27, 2011 Yüreği yakan sen olma,bir canın ahını alma! Cezbine kapılması için uğraşma Etrafında pervane olup,türlü kokular sürünüpte kuşatma Hangi emelin nefesisin, nefsi manada nasıl bir mesafedesin hali çıldırtma Meyledilen olmaktan imtina etmeyi sakın ihmale alma,hesap ruhidir asla unutma Zavallıdır insan, kanan can Hevesleri uğruna aklından vazgeçip, hülyalara dalan kan Aidiyetini unutan furkan,ahseni takvim üzre yatarılan ve korunan zaman Zafiyetleridir yolda bırakan, nedensizlik üzre hayatını ikame eden biçare yaşayan İnsan,yaratılmıştır ve azizdir Aklını ve idrakine bigane kalan bilsen ne kadar sefildir Kalbin en latif payendir, nazargah olarak taltif edilen yegane tercihindir Hafife alma, ulu orta salınma, cezbetmek için şekliyete boyanıpta derbeder olma İnsan,akıl ve nazarda eşittir Hukuku olan bir nefestir, hakkını gaspetmek ihanettir Nisa evvel emirde ve ezelin dilinde mübarektir, neslin güvencesi ve şefkat elidir Onun halini anlamamak çirkinlik ve cehalettir, tahakküm etmek ise cinnete eşittir Kul,ruhun sahibine iltica edendir İhlas ve ihsan üzre varlığını hasreden sebeptir, ecir için serdir Aşk adına gerekçedir,sevda lahzasında sebeptir,mağfiret ve umut içindeki gayedir Ruhunu esir eden varsa, nefsi marazları kalbinde hastalık sa ne kadar aciz nefestir İnsan, okumalı ve yaşamalıdır Ruhun ve kalbin gıdası bilgi ve inşirahtır, vecdi rikkati aşktır Ne kadar kendine yabancıysan, nafile yere nefsinle alet olup salınıyorsan ayıptır Akıl ve izan niye vardır, mizan kimler için meraktır, hesapsız bir mahluk varmıdır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 27, 2011 Mefkurende ki ülfeti anmak ve sana yazmak! Şimdi sana Nasıl hitap edeceğimin Hicranıyla baş başayım Günlerce Düşünmüştüm oysaki Güzellikler melalimi kuşatırken Elbette ki Seni ve seninle akseden Her şeyi, Pınarların asudeliğini Şelalenin Kendi içselliğinde Var olan suhuletini düşünürken Gün Ağaramaya Yüz tuttuğu bu vakitlerde Hala Sana atfedeceğim Değer konusunda Güceneceğini düşünerek Kim bilir kaç kez Yüreğimi soğutmaya almıştım Kederimi Ummanlara dökmek için Seni Senin içselliğinde Düşünememenin aczi Ne kadarda müşkülmüş Seni Sana anlatmak, Senin nazarınla deryalara Kulaç atmak Ancak Seni dinlerken Mümkünmüş meğer Dirliğimin Tüm nağmelerinde Seninle dem almıştım Meşki tanımıştım Ahengi anlamıştım Hozan bağların Kıraç topraklarında Kanadı kırık kuşun beklentisi Toprak altında Mazi olanların senin Melalinde oluşturduğu Mefkûre zenginliği karşısında Kendi Kimliğimde hiçliğimi Tanımama vasıl oluyordu Çobanın Asıl azığının sabır olduğunu Bir emanet İtminanlığında savrulduğunu Kavalı ile Hicranını aktardığını Yalnızca senden öğrenmiştim Bir mürebbiye dinginliğinde Toprağa karışan Yaprağı zarif ellerinin Parmaklarıyla kavrarken Sanki Onun serencamını Deşifre ediyordun Ötelerden Haline yansıyan güzellikleri O an O kadar bariz Fark ediyordum ki Tahayyülüm Neticesiz kalıyordu İki damla gözyaşlarınla Dereleri ayağıma getiriyordun Bizzat halde yaşatarak anlamını Sen birliğin içinde Âlemlere kapı aralayan Güzelliğin şevkini bahşettin bana Zavallı halimle Nasıl cüret edebilirim Sana bir şey yazmaya Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 27, 2011 Yazılmıştı mısralar, dile gelen o sızılar! Bir tanem hiç bilir miydim aman veririr miydim Senin sessizlik içinde fark ettirmeden üzülmene Sen görünmezlerde seyir halinde sanki sezendin Nerden bilirdim, hiç hissettirir miydim, bilseydim Ancak bilmelisin ki hasretti sineden dile gelenler Mısralar halinde şekillenip güfteleşen tüm şiirler Gönül titremeden, dil kitlenmeden her süzülenler Efkârın harmanıydı sensizlikte çekilen tüm çileler Benden soğumana sebep olacak tüm şiirler yırtılır Hatta silinip atılır, bilmelisin ki mutlaka unutulur Meğer nasıl şiirlermiş, sende tesirini sürekli artırır Halin benden uzaklaştırır hüznü yaşatır ve ağlatır Ha dilim dursaydı, sinem kurusaydı yazar mıydım Bir daha şiir yazmayı bırakırdım, asla yazmazdım Sensiz hiç olamazdım, melaline hasret kalamazdım Seni hiç görmesem dahi üzülmene sebep olamazdım Oysaki alin için yazmıştım, hasretineydi tüm kahrım Hicranımı anlayamadın kayıplarda garip yaşayandın Çaresizdim, ne yapmalıydım, şiirlerle ancak dayandım İstemeden seni uzaklaştırdım ve bir selamınla anladım Mustafa CİLASUN Kalp nazar eder, göz aşkın firkatine döker! Bir ömür sussam, hiç konuşmasam Boğazım kuruyup, acziyetim için soluk soluğa kalsam,ağlasam Ruhumun hicran damlalarını bir bir sahibine sessizce ve melülleşerek yazsam Dinmeyen figanımı saklasam, huzura çıkınca utanmasam, umutları soldurmasam Kanmalı yüreğim, yanmalı aşkınşa Haşyet salan nar’ın tesir etmeyecek feryadıyla, ecir muştusuyla Meskun bir halin senasıyla, mahzun nefesin edasıyla, yetimlerin gözyaşlarıyla An olsam,bir ömür derlediğim hissiyatımı lahzaların sükunetine bıraksam, arıyla Ruhum zikreder, kalbim dinler Dilim lal olmuş bir halde müddet-i zamanın edebiyle ürker Sineme hıçkırıklar sökün eder,vicdanım ah u zarıyla sessizlik içinde şikayet eder Nefsim zelilliğini fark eder, nefesin zamanından haya eder, ne kadar ram ise ah der Kimim, saiki olan bir cürümmüyüm Niyetin edebinden, ruhun evvelinden, kalbin dirliğinden uzak güçmüyüm Aşkın suhuletine ve ülfetine bigane olan bir nazar mıyım,ruhuma niye yabancıyım Kime sual etsem, her nefesin serdettiği maslahatları dile getirsem, uzaklaşırmıyım Mevla için feda olmadıdır kalbim Her uzvum ve tüm mevcudatım, sevdaya kar etmiyor, dilelen ne söylüyor Niçin ihlas halimden uzak,gönlüm fevkalade kurak, an canıma bin hüzün veriyor Hangi dilden kal etmeliyim,şahit olduğum vakitlere el vermeli ve sürura ermeliyim Kul, aşık olmaktan gayrı ne ister Hakkın sevdası gönlünde biten ekinleri meşk ile ve muhabbetle biçer Nefsi telef olur ve ibretin rengine girer, her hesap vakitsiz bir lahzaya hucum eder Keder ne kadar gam olsa da, salih amel ve sahih niyetin vuslata erişmen için yerter Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 28, 2011 Dil-i harab-ı aşkımın yegane sebeb-i arısın! Kifayet etmez oldu feryadım Bir ömür dinmeyen gözyaşlarım, sinemi dağlayan sancılarım Hal’imi, kal’ime dönüştürdün, yıllardır firkatin şadıyla ümitlerimi yeşerttin Ne zaman sukut etsem,hıçkırıklarımı nefeslerin şahitliğinden saklasam, şevkimdin Fedana razıyım,bu mu alın yazım İçimden çıkmayan sızılarım,her bir lahzada susuz ve yalnızım Bin hüzün içinde korkular yaşamaktayım,sessizliğin karşısında ağlamaktayım Söyle nedir kabahatim, boyun büktüren sessizlik içinde ki saltanatın ve o kararın Artık haline çok mu yabancıyım Sanki evsiz barksız bir yolcuyum, ıssız sokağın ahına sığınırım Yanmayor artık şevk nazarlarım, açmıyor ki bu gönlümde umutlu sabahlarım Ruhuma ne kadar yabancıyım,ededin haline temaşa eder kalbimin yadına ağlarım Halim harap oldu,umutlar soldu Her mevsim zemheri olup hissiyatın ahıyla sullare konu oldu Açtığım kitap sayfaları sukutumun feryadıyla ıslandı, o an ne müthiş bir ramdı Firkatim şaduman oldu, kalbim anbena umutlansa da, artık vakitte çok geç oldu Hiç sual etmedin,bir ses vermedin Halini bu kadar harap edecek bir vebalmiydim, nerdeydin Ruhun ve kalbin lisanını işitmeeyecek kadar şenmiydin,bir ömür keder verdin Hangi nefese aşikar eylesem vaktini bekledim, edebin halinde kaldım söylemedim Bahtım dedim, boyun büktüm Kalan nefesten gayrı ne varsa hasrederek sabırla bekledim Artık tükeniyor müddet-i nefesim, takatiszdir bedenim, fersizdir gözlerim Suskun kaldı bu dilim, firkatin halimi perişan etti bilmeni istedim, üzülme derim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 29, 2011 Halim derledi, dilim kal eyledi! Öncelikle... bir merhabayla başlıyorum satırlarımı yazmaya… Çok nadiren denediğim bu tür çalışmalar, ancak zihnimi zorladığı vakitler... bir iki kelam etmeyi, sizinle paylaşmayı, lüzum ettirdiğinden olsa gerekir... Bilmenizi dilerim ki, her yazan gibi, şiir, deneme, hikâye çalışmalarını fırsat bulduğumuz sürece takip etmekteyiz. Birçok arkadaşımız bu emeğin peşinde, yoğun bir çaba sarf etmekteler. Bilseniz ne kadar memnun kalıyorum, bu uğurda gösterdikleri özenden mütevellit. Oysaki hayatın bu acımasız açmazlarında fedakârlık göstererek bizlerle duygularını paylaşıyorlar. Sizde öylesiniz. En azından öyle zannediyorum… Fırsat buldukça okumaya dikkat ettiğim birçok şiiriniz de vurgularınız çok dikkatimi çekmişti. Yazılarınız hakeza… Sanki yılların tecrübesini gönül hücrenize hapsederek bugünleri beklemişiniz! Bir bendin başında melalinizle baş başa, ağacın dalları arasın da, kuşların şakıyan nağmelerinde siz başka âlemleri yaşıyorsunuz. Parmaklarınızın kavradığı bir çöp parçasıyla, toprak zeminin tuval zenginliğini kullanarak anladığınız, kavradığınız hayatın sayfalarında kalan izlerin güftesini yazarak resmediyorsunuz. En bariz birşekilde dikkatimi çeken yanınız manayı fevkalade öncelemeniz olmuştur. Ufki yelpazeniz alışılmışın dışında ve farklı zenginlikte. Kullandığınız temalar, son derece ilginç… Gece gibi, kan yaşları gibi, yalnızlık gibi, okyanus ve balık gibi sıralayabiliriz. Bazen hesap sormanız dahi çok farklı… Öyle ki bütün hesaplarınızı ukbanın derinliğinde bulunan mizan ölçeğine biriktiriyorsunuz. Hayata bakışınız da sevgi üst perdeler de yalnız aşırı hüzün ışığı göstermiyor. Işıksız bir ortam, tefekkür için bir zenginliktir. Ama gözler görmeli, bir heyecan olmalı, hayatı rahmetin enginliğinde yaşamalı. İşte siz yazılarınız da hissiyatın her nüansını f arklı bir şekilde tasarlıyorsunuz. Bu durum elbette bir zenginliktir. Bir seçiciliktir. Fakat bir okuyucunuz olarak sürekli hüzün mısralarını okumam şahsen beni üzüyor. Zannederim genç bir hanım arkadaşsınız. İnancınızın kuvvetli olduğuna inanıyorum, satırlarınızdan bu hissi alıyorum. O vakit bir geleceğin hesabıyla Hayatınızı tanzim ediyorsanız, bir kadere inanıyorsanız niye üzüntü o zaman. Hani her cefa aşk içindi… Hakkın Cemali içindi… Efendimiz içindi… Korkarım ki siz yıllarca bir oyun dahi oynamamışsınızdır. İp atlamamışsınızdır, met değnek oynamamışsınızdır, öyle mi yoksa? Bakın efendimiz neler yapmamış ki, muhabbet için, sevgi için değil mi? Sizin yüreğiniz henüz çok taze, bakınız hayat sizlere neleri vaat ediyor. Ama çok kaygılara kapılamadan, acabayı çok sık kullanamadan olmaz mı? Sizin gibi yazan bir arkadaşla aynı sitede bulunmaktan keyif almaktayım. Bu bakımdan mutluyum, gelecek adına umutluyum. Sizi en kalbi duygularımla kutluyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum... Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 29, 2011 Anlamak kifayet etmiyor, azim gerekiyor! Sessizliğimin tüm Kadrelerinde nefeslenirken hilkatimin muvacehesince bir insan olmam, onun için hayatı anlamam, ruhumla barışık olmam gerekmez mi diye sormadan edemiyorum. Her şeyden habersizken… Bir sahibe muhtaçlıyken… Halimde umut için bakarken… Zaman ve mekân sayesinde sabitlenerek resmedilen o anı hangi çocuğun güzel gözlerinde, halinde ki teslimiyette görmeyiz ki… Geleceğin teminatları olarak taltif edilen bu şefkatin emanetçisi çocukların hak ve hukuku adına ne hezeyanlar beyan edilmiyor ki… Oysaki tertemiz ve berrak hafızalarıyla merakın eşiğinde nefeslenirlerken muhakkak bir teslimiyet içindedirler… Onlar için anne ve babaları tüm varlıklarını seferber ederler… Kendi hürriyetlerini vakfederler, heveslerinden vazgeçerler… Yeter ki çocuklarımız bir eminlik içinde büyüsünler diyerek… Kolay mı anne ve baba olmak… Onun değerine müdrik bulunmak… Bir zillet uğruna zevklere sarılmak… Ne olduğu belirsiz ilişkilerde bulunmak… Adına da bir hak diyerek nisaları pazarlamak… Bizim olan, milletin efradı bulunan insanlar… Hak adına nefes alan canlar çaresiz kalanlar… Bizzat hakları ellerinden sökülerek alınan zavallılar… Biliyoruz ki bunlar bizim canlardı… Sahipsiz bırakılan masum kanlardı… Teslim olmaları bizlere olan inançlarındandı… Akıl… Nesil… Can… Mal… Din… Gibi beş temel hak ve özgürlüğü korumak zorunda bulunan nizam… Nizamlara vaziyete eden bizim olan insan… Mazlumu zalimin ellerine teslim eden bir vicdan… Ben yine sakin köşemde nefes alırken… Tevdi edilen canın nihayetini beklerken… Niyazımla ellerimi yaşlarla yüzüme sürerken nasibi beklerim…. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 30, 2011 Sadakat, gönüllü köleliğe yol açmamalı! İnsanların temel niteliklerini irdelerken, kişilik yapılarını ve içinde bulundukları sosyal dokuyu mutlaka göz önüne almamız gerekir... Çünkü şahsiyetin oluşumunda aile, çevre ve dolayısıyla yaşadığı koşullar son derece önemlidir... Ama bazı şahsiyetler vardır ki, hangi koşullarda yaşarsa yaşasın dirayet ve şecaat konularında daha samimi, ön yargıdan uzak durmayı başararak daha duyarlı oluyorlar, feragat konusunda örnek alınacak değerlere haiz bulunuyorlar. Bu karakterdeki insanları incelediğimizde, gönlü açık ama gözü tok, yapmacık tavırlardan uzak, gözünü budaktan asla esirgemediği görürüz... Böylesi âlicenap insanlar olduğu gibi görünürler, beğenilme ve makam korkusu gibi kompleksleri taşımazlar... Net ve pürüzsüz bir şahsiyet sahibi olmalarının yanı sıra, çabuk gönlü alınan, aza kanaat eden bir kişilik sahibi olmayı başarırlar... Fakat ne hazindir ki böyle insanlar genelde kaybeden, ufki derinliği bulunmayan, kanaat eden, tahkik açılımı kısır olan bireylerdir... İnandırıldığı her fırsatta, varlığını feda ederek yüreklerini ortaya koyarlar, asla güçlerinin hesabını yapmazlar, Allah ne verdiyse diyerek başlarlar... Böyle davranmak zorunda olduklarına inanırlar, asla geleceğin hesabını yapmazlar ve bunları da bir fazilet olarak telakki ederler... Hizmetlerinde kusur etmedikleri malum efendilerin bir kısmının sadist, egoist ve şahsiyetsiz kişiler olduklarını her nedense bir türlü anlak istemezler... Çünkü yapılarında asla kötülük bulunmaz, ön yargı açmazı taşımazlar, sadakati mutlak sayalar, aksi bir davranışı ihanet olarak telakki ederler... Samimi olmanın bunu gerektireceğine inanırlar... Efendi makamını müstekbirce elde eden malum kişiler yiğit, mert, maksatsız, samimi, fedakâr olan bu insanlar sayesinde kuvvet bulurlar... Civanmert insanlarm hak ve hukukunu ve gelecekteki durumunu ihmal ve inkâr etmeyi her zaman başarırlar... Meselenin aslı özünü al, posasını kaldır at, kimseye görünmesin ve sakın ses çıkarmasın, eline biraz ulufe tutuşturun yeter derler... Vefakâr insanımız güç ve kuvvetten düştüğü için, işveren olan efendi duruma el koyarak hemen talimatını vermiştir zira varlıkta vefanın anlamı yoktur... Gücün ve başarının kendiyle orantılı olduğunu vurgulamaktan tutsaklıklarından dolayı zevk alırlar... Faziletin ve ülfetin kendilerinden kaynaklandığını, her fırsatta öne çıkararak yandaşlarına imada bulunurlar... Asliyetin kimlere ait olduğunu bildikleri halde korkularından itirafta bulunamazlar... Maddesini, manasını ve namusunu hiç çekinmeden emanet ettikleri bu insanlardan bir sadakatsizlik olmayacağını çok iyi bilirler... Bunun için her zaman istismar ederler ve mazi denkliğinde gönül eğlendirirler. Bunca haksızlığın neticesini karmaşık kişiliklerinden hesaplayamazlar... Maddenin fevkalade bir manası vardır. Mana ikliminde maddeleşmeyi başaranların asla manası yoktur zira insanı insan yapan mana derinliğidir. Mutlak bir hesap gününün olduğuna iman ederek, hareket ve tavırlarımızı, çalışanlarımızı asla ihmal etmemeliyiz, netleştiremezler. .. Mustafa CİİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted July 30, 2011 Nazar eden kalbim, kal ederken! Artık sarıyordu terennüm ettiğim kederin salgısı yavaş yavaş... Her yanımda kalan boşlukları bir acıma duygusu taşımadan kuşatıyordu... Sanki çaresizdim, boş vermişliğin nedametiyle seyri halin takipçisi kesildim... Neden bu duyguları yaşamak zorunda kaldığımı her nedense düşünmek dahi istemiyordum... Bir can bu denli bizar oluyorsa, zorunda bırakılıyorsa duygusallığımı ağır basıyor... Yoksa ben işimi sağlam yapayımda kim yanlış yaparsa gözünün yaşına bakmam mı demeyi tercih etmeliydim... Avutulan, aldatılan özellikle bir maksada binaen fırsatın zemini olarak kullanılmak! Takiyyeler içinde hayatı konforunu artırmak! Bu uğurda bir engel tanımayı marifet telakki etmek! Sırf merakın t atmini için denemek istemek! Kişilik görünürlüğünde insanlık sıfatını taşıyarak bunu başardığına inanmak! Sevgiyi özümsemeden, sebebini bilmeden, nedeniyle hiç ilgilenmeden bakmak! Zannın karelerinde adımlayarak Ön kararın etkisiyle yaşamaya çalışmak! Hemen kızmak, hiddet için sebep aramak, şiddeti özgüven telakki etmek! Hayatı mahcup olmamak kaygısıyla idame etmeye çalışarak yaşamak! Kim ne deri önceleyerek ona göre konuşlanmak ve adam olmak için yarışmak! İnanmak! İnancın tahrip fitilleriyle tarumar edildiği bir zeminde bunu başarmaya çalışmak! İnananlar üzerinde oynanan oyunların farkına varamamak! Ferasetin iflası başarmak! İhlâsın sadece sözcülüğünde lafazan olmayı başarmak! Rahmetin sebebi hikmetinden bihaber olarak yaşamayı başarmak! Acıların ne kadar değerli olduğundan haz almadan uyumayı başarmak! Nimetin ehemmiyetinin, faziletinin tefekküründen mahrum kalmayı başarmak! Aşk için yarışmak! Anlamadan bakışmak! Ten kokusu sebebiyle kapışmak! Sonra kokuşmak! Saygıyı dışlayarak arsızlık ikliminde yaşamaya çalışmak! Nezaketin elzemliğini sadece merakın afakı için seferber ederek beğenilmek! Suçlamayı marifet telakki ederek sığ bir tahayyülün sefilliğinde ikamet etmek! Kılıcı, kını, kızı, edebi, erkeği, merdi tamamen maddi ölçüsüyle değerlendirmek! Kitabı kebiri sevap telakkisiyle okumak, anlamadan bakmak, anlamsız olmak! Kutlu geceleri kurtuluşun terakkisiyle her bir şeyi o güne hasrederek serilmek! Mesaj üstüne mesaj çekerek güya gönüllerin fethine bu maksatla birden erişmek! İtibar ölçüsünü deşifre etmeden, temayülün esintisinde ne aradığını bilmemek! Herkes nasıl olsa bir şekilde yaşıyor, bizde böyle yaşamalıyız diyecek kadar zillet! Hukuk devleti varsa, yönetim biçimi demokrasi ise, cumhuriyet sadece birilerin tekelinde ise Çözüm o kadar uzak diyarlarda seyredilen bir manzara telakkisidir! Neden her şey insan içinse, insanlar niye kararlarında ki tercihleri sebebiyle dışlanarak sıra dışı olmaya itilirler. Severken neden sevdiğini bilmeyen! Met ederken çıkarını düşünen! Kızarken hıncıyla hareket eden, Meylederken hislerini bilmeyen nasıl bir insandır? Bir nimeti yerken, bir yaratılmışı severken, Nebatat ile serinlerken sebebi bilmez isek Nedensiz zannedersek, asla düşünmeyi öncelemeden ömür tüketirsek ne bilmem ki ne demeli! Kâinatın ve her zerrenin sahibi olan Cenabı hak en yakınımız da iken, Bizim ne kadar uzaklarda kaldığımız tefekkür edilerek, bakışımızı ve manamızı netleştirmeliyiz. İşte aşk o zaman manasında yaşanacak bir hazdır. Sevda bu uğurda sarf edilen yüceliğin tezahürüdür. İnsanı insan yapan yaratılmış bulunduğu hilkatidir. Canı canan ile anlamlı kılan ona hasredilen sevgidir. Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites