Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 8, 2011 Sukut ederim, sana neyleyim ey Yar! Bir gün koparıp elemi bu kalbime attın İkrarı ezelden sessizliğinde seyrederken Sinende süzülen hüsranı, ayan etmeden O hicranını kasidenin eşliğinde anlattın Kalbime hüsranı doladın bıraktın öylece Sen nasıl istersen kal, yeter ki bana söyle Atma diyarı kalbimi, sitemle örme, görme Yüreğim ellerinde mahkûm, bitap eyleme Seyreyle dalgaları, uçan martıları, yatları Yatır sende, yüreğinde sakladığın kalanları Tenini okşasın, sana dokunsun bırak suları Kavrasın seni, kuşatsın sendeki her hücreyi Geceler, senin yalnızlığının en mümtaz şahidi Yüreğinde korlaşan, o muazzam haşyet hasleti Biçare kaldın, tanımadın sana âşık olan bir canı Umarım diyorsun, beklediğin bir selamı yollayanı Ne diyeyim ey yar, sen nasıl istiyorsan öyle kal İster prangada, ister halatta, ister gecelerde sal Eteklerinden süzülen efkâr, nağmeyle şakıyan sular Bir selam göndermesen de gam değil sen öyle kal Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 8, 2011 Suskunlaşan ruhum ahuzar içinde! Her okunan ezanda Kalbim hüzünle buluşuyor nedense Annesiz olmak ne acı bir nağmeymiş hakkıyla bilinse Evlatlarım nazar edince Refikam kendi kavlince sessizliğinde Tefekkür etmek hicranı gam oluyor işte ne hikmetse Arkada kalanlar Hatıra namına anlamlaşan sayfalar Büyük bir ihtimamla sakladığın albümleşen her anılar Teket teker Gözlerimin önünde ve seninle Bıraktığın nefeslerin dirliğinde ve kalbi silinmezlerde Odalar anlamsız Senden arta kalanlar haksız Ruhum dirliğinde kararsız ve gönlüm şimdilerde yarsız Nereye girsem Hüzün hiç peşimi bırakmıyor Kurutarak astığın patlıcanlar ve kesilen aş makarnalar Yeni aldığın tavalar Henüz kutusunu açmadığın bardaklar Ocak üzerinde bırakılanlar, sahanlıkta ayaza kalanlar Hepsini derledim Evlatlarına hatıra olarak verdim Torunlarını unutmadım onlara da aziz hatıranı bıraktım Şimdi çayımı Senin bardağınla içiyorum hüzünle Sırların senin ikliminde kaldı vasiyet edemeden gidince Yutkunmalarım Boğazında elemle düğümlenince Sökün ediyor yaşlar gözlerime kendi dirliği güzelliğinde Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 8, 2011 o an ve zamanda ki esrarın teneffüsündedir aşk! Çark hızla yol almaya devam ediyor Bir müdahale imkânımız bulunmuyor Kaygılar olsa ne yazar ki zuhur ediyor Seni içine çekiyor düşünmelidir diyor Anlamak için anlamlı olmak gereklidir İzan için tefekkür elzemdir öyle dilenir Böyle almış başını gidiliyor ne beklenir Zevk için sarf edilen gayret ah çektirir Sende bir hardal tanesi misali öğütülen Zaman katresinde şekillenip salıverilen İnsan olarak lütuf bahşedilen beklenen Nefsin konusunda hikâyelerle öğütlenen Ezelden izleri merak ederek büyüyebilmek Halin enginliğinde ahenk için nefeslenmek Ey Hak diyebilmek ahın haşyetinde dilemek Ahir nedir bilmek kabir için aidiyeti istemek Aşk değilse aşikâr olan halden maada bulur Aşk ki haldir melaldir dirilmek için sonuçtur Canı cananı dünyayı ukbayı ihata için nurdur Nefsi zevki mideyi bedeni nizam ettiren odur Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 8, 2011 Gönlüme düşen katreleri ayan ederken! İnsanız Neyi ve nasıl Anladıklarımızla bizler farklıyız Şiiriler yazılır O an hislerin dirliğinde Neler saklıdır asla bilinmez Her Yazılan bir şiir Nihayetinde kısa bir hikâyedir Kim Bu mısralardan etkilenir Kim silinmezlerinde derlenir yazan için bilinmez Eren olmak Ruhi iklimde Ahengi bulmakla ilintilidir Veren olmak Bahşedenin dirliğinde Nefes almayı becermektir Abit olmak, Köleliğe kulluk Ekseninde ram olmaktır Zakir olmak Uzvu azanın haşyete Soyunarak uykuyu unutmasıdır Ben Kimliğimde derbeder olan Hederlikte bir bent oluşturan Abdi aciz olarak Çalışmalarımı gönül dostlarına Paylaşım olarak beyan ediyorum Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 8, 2011 Suskundur geceler, uyku tutmuyor gözler! Kalbim neler söyler Lal olan bu halim nasıl söz söylemeye cüret eder Neden umutlarıma hicran hayret eder, niyet nasıl bir vaktin ahını gözler Kendi kimliğinde ne kadar garibim, sanki kimsesiz bir nefesim, bu halimi kim özler Ömür lahzası esrarlı Tercihlerim hangi akitlerin o muştusuyla orantılı Neden kalbim yaralı, zihnim sancılı, ruhum sessizliğinde ne kadar manalı Nefsim bir karabasan edalı, merakım neye sevdalı, idrakim neden sefillik adına yaralı Gönül bir ummandır Umut, niyetin halisliğinde gayedir, yoksa aşk nedir Maşuk nasıl bir sevdanın bendidir, hasret kimedir, anlamak kalbin içindir Aşk, ruhunun firkatine, aklın selimliğine, tercihin ihsan mertebesine ulaştıran tavdır İnsan, edebiyle anlamlıdır Talime hor bakan, nezaketi umursamayan evet, yabandır Adab-ı muaşereti bilmeyen ve önemsemeyen, aklının estiğini yapan nasıldır Hoyratlık cehaletten ve kalbin kemali yet esikliğinden sudur eden bir noksanlıktır İnsanın mükellef olması nedir Aklın ve izanın, kalbin ve vicdanın hakka ram olmasıdır Arayışın, nedenlere varışın, merakı hakikate firkat kılışın aşk-ı nişanesidir İnsan farkı fark eden candır, ilim en muteber azığıdır, edep vazgeçemeyeceği ardır Cahil, bilmeden cüret edendir Ukala bilmediğini bildiği halde çaka satandır, nar niye vardır Aklını ve azmini, niyetini ve vecdini aidiyet hesabını anlamak adına insandır Yoksa aşk ve vuslat nasıl bir nedendir, keyfiyet zül olan kalbin büyük talihsizliğidir Merak ettiğin her şeyi deneme Tecrübesizliğini de o naif kalbini lekeleyerek sakın giderme Herkes yapıyor ve hiç ayıplamıyor tuhaflığına gitme, nefsini önceleyip erime Nasibini umutla bekle, sabrın yorgunluğunu ah ederek giderme, kalbini ihmal etme Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 9, 2011 Hicran yine yanımda, yağan her yağmurda! Yağan yağmurdan ıslanan yanız topraklar değildi İliklerime kadar nüfuz eden yalnızlığımda bendim Çaresizdim, umudun katresinde sinmiştim tendim Geçmişten habersiz, geleceğinden ümitsiz biriydim Yağmurdu yıllarca gözlerimden fütursuzca akanlar Yeşertmiyordu yüreğimde kuruyan şu zavallı filizleri Bitmeyen dertleri, asla silinmeyecek en deruni izleri Tespih tanelerini çekerken zikrettiğim çileli geçmişi Neye, nasıl, hangi şekilde, bilinmeyenler denkliğinde İnanacaktım, anlatanlardan zaten bizardım bir saftım Onca zamandır işlenen günahtan, hadsiz davranıştan Sonra, inanmam için anlatılanlar meçhulde bir kelamdı İtminanlık kalmamıştı, aile ortamı dağılmıştı, verandı Kadın kocasını, erkek karısını aldatırken, sabi mahzun Neye inanmalıydı, gerçekleri nasıl ayırmalıydı masundu Allah, peygamber diyenleri duyardı ama bir aldatılandı Nasıl inanacaktı, kandırıldığını bilerek nasıl saf tutacaktı En yakınlarıydı, ebeveyn payeleri vardı bir anne babaydı Kendilerini dahi kandıranlardı, evlatlar nasıl inanacaklardı Çaresizliğin çardağında, yağan her yağmurda ıslananlardı Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 9, 2011 Ruhum figan eder, kalbim sessizce dinler! Geçip giden zaman niye çığlık atıyor İçinden geçtiğim her lahza idrakim için kol kanat geriyor Okuduğum onca hikâyeler nasıl bir ibretten söz ediyor, ömür törpüsü eritiyor Hangi sağanağın altındasın, bilmem ki hakikaten farkında mısın, kalbin ne istiyor Ten örtündür, aşk ise hakikatindir Ehl-i hal olmak için ne kadar vaktin azdır, tefekkür etmek nazmıdır Keyfiyet o haline ne kadar yakındır, hesabına malik olmadığın söyle ne vardır Müddet-i nefes mutlaktır, ihsan ve ihlâsa yaban olan bilmem ki nasıl farkındadır Nefsin senindir, ruhun kimindir Neden kalbin hakikate muttali olmak için aklını ve izanını beklemektedir Nasip olması için azim ve niyet muhakkak ki sana tevdi edilmiş olan tercihindir İnayet üzere olmak niyedir, fazilet sahibi nasıl bir gönlün zenginliğidir, ecir edeptir Hareket ve kuvvetin banisi kimdir Mühlet niye verilmiştir, azap etmek için mi beklemektedir, aşk dirliğindir Sevda çekmek, uğrunda iradeni vakfetmek, lal olmuş bir lisanla edebe bürünmektir Ne kadar yabancıysan, farkı fark etmek için azmetmiyorsan, yaşadığını sanmak elemdir Bedenin cazibesi kimin içindir Neden aynalar senin vazgeçmediğin özelliğindir, şuura erişmek nasıl vecdindir İhmal ettiğin ve nefsinle nazar ettiğin emellerinde kalbin neden bizarlık çekmektedir Niçin ruhun sessizliği dikkatini çekmeyendir senden evvel lebbeyk diyen ruh değil midir İklimler nasıl bir aşkla başlar Mizaç nasıl bir nefsin hengâmesinde fevkalade perişanlık yaşar Kaybolan o yıllar yakararak hicranla sana bakar, gözlerinden yaş sessizce akar Hüzün her halinde o bizar halini yoklar, bilmem ki ah çekmek yıllar sonra neye yarar Nefesin ne vakit o anı koklar Bir ömre bedel keyfiyetin kapısını haşyet çalar, korku başlar Bilmem ki sızlanmak neye yarar, dinmeyen sancılar kalbini yorar ve haz kaçar Yorgun ve bitap halin cezbesine kim ibretle bakar, dillenen ölüm nöbeti ruhunu yorar Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 10, 2011 Aczi yetim aşikâr, firkatin için ağlarım! Bilmeden ve anlamadan hangi cüretle nazar ederim Saklı heveslerimi nasıl görmezden gelirim, içimi içime sığdırmayanı bilirim Hangi vaktin şafağında kalbimin sahibime iltica etmek için gönlümü hasrederim Ruhumun yetisiyle ayetleri temaşa ederim, korkunun sevdasıyla secdeyle yeşeririm Rızık hiç korkma senindir, asla bir ulufe değildir Bizzat senin sahibin tarafından taksim edilen güzelliktir, nasıl bir rahmettir Aklın için sualler istikametin için elveren gerekçendir, merak bu nispette erdemdir Nafile kelimesi boşuna sarf edilen maksat değildir, fikrin ve zikrin hasbilik değeridir Neden gece namazı çok kıymetlidir ve özelliklidir Hakkın divanında edep ihsan ve takvanın zaruretidir, aşk ve sevdanın erkidir Taaccüp etmek, gönül lisanından nefeslenmek, niyetin asliyesini aşikâr eylemektir Vakit bu anda nakitleşen ve bedelleşen fazilettir, benliğin için nizam-ı sanat edebindir Aşktır firkate eriştiren, gönlü divane hale getiren Nasıl bir sevdadır ki seni senden ve iradenden vazgeçiren, hakikat şadına erdiren Dili şad eden, kalbini inşiraha vakfeden, melalinin erdemiyle ah ettirip o an hu dedirten Yanmayan dil, edebe malik olmayan kül, ateşin muradıyla farka ulaşmayan kula ne denir Cefadan asla gocunma, çilenin meşkinde yorulma Nasibim nedir diye korkuyla yoğrulma, niyetin ve gayretin halisliği ardır, unutma Meyvenin hamı kim için makbuldür, hamiyet gösteren nazarın umut dilinde ki ahengidir Sabır niye gereklidir, kanaatle durulmak kalbin için makbul gayedir, yoksa aşk vehimdir Savrulan bir nefes olma, istikametini hiç unutma Nerden geldiğini ve nereye gideceğini sakın ihmale alma, hesap vaktidir artık anla İnsan başıboş değildir, yaratılma hilkatine terstir, aklı ve izan niye verilmiştir, tanı yaşa Vakitsiz öten kuşun niye feryat ettiğini tefekkür etmekten korkma haşyet telaşını unutma Yaşatmak için yaşamanın farkıyla aklan korkma Her vakit hizmeti bekleyen olma, ecrine sahip olmak için sakın gocunma, aşkı kokla Nefsi emareyi gale alma, bu halden kurtulmak için azmi ve ihsanı ruhunla ara ve yaşa Kitab-ı celilde bahis olan ve kalbine arz olunan eşsiz ve ibretli hikâyelerden uzaklaşma Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 11, 2011 İçimi üşüten, kalbime seslenen o gece! Yine Karanlık Her bir tarafı Teklifsizce kaplamıştı Gökyüzü Umutlar için bahtı Yıldızların ışığı vardı Işıklar Ah ışıklar Ne çok uzaktı İçim İçimi almıyordu Yüreğimi burkuyordu Hasretim İşte bir ışığa Yalnızca umuda Ne açılmaz Bir kapıymış Kapılar kapandıkça Umutlar bizarlaşırmış Ey kapı Sinemde ki Âlemde ne hicran Gönül Ufkum perişan Ruhum ki öyle zindan Her taraf Kendince karanlık İçimde katlanan yanık Hasret Bir umuda, Gönül beklenen Sevdaya çok kanık Yollar Artık karanlık Duvarlarda kayık Artık zihnim çok bulanık Öyle Adımlıyorum Nereye Doğru gittiğimi Nedense bilmiyorum Ben Karanlığa Geceler de kalana Öylece sarılıyorum Kim ne derse Bilinmeyende Odaklaşan her şeyi Müteredditliğimle Doyasıya solumaktayım Aşk Nuru aydınlık Kimisine göre Çok bir karanlık Elbette Hem de nasıl Bir karanlık ışığı Muştulayan aydınlık Her an Çekim artıyor Benliğini parçalıyor Sakince Alıyor seni içine Bedenini uzaklaştırıyor Manalaşıyor Sevda haz alıyor Aşk manada yaşanıyor Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 11, 2011 Bitab bırakan ne deruni bir yorgunluk! Açsam ne olacak sanki bu melali Ürpererek yaşattığın serüvenleri Nerde uzaklardan merakla bakan Sen ne vakit anlayacaksın halimi Her ne dersen kar etmezdi bilirim Kendi dertlerinle ömrünü tükettin Ne kadarda çırpındığına ben kefilim Lakin ne çaresizim sessizliğimleyim Nelere talip oluyorsun ve ne arıyorsun Kendi kişiliğinden korkup kaçıyorsun Anlatıyorsun peki, nasıl anlaşılıyorsun Karanlık bir ufukta aşkımı bekliyorsun Zaten yorgunum halimde sen yoksun Senin dirliğinedir korkum onu umarım Dalgalar karasında sen dalkıran oldun Bizleri denize hasret koydun, korkuttun Beyan ediyorum artık senden bizarım Asla seni okumayacağım öyle kızarım Ne yazarsan neleri karalarsan kaçarım Karakalem melalini sarf etsen bakmam Kahrolası bir tutkumu tutunduğun yel Ey uzaklardan temaşa eden, ilham ver Ne haldesin ve kederdemidsin haber ver Sen gelmesen de bir kelamınla selam ver Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 11, 2011 Kalbinin derinliğinde ki mağrufu hissetmek! Ne yorgunluklar yaşadım Bilseniz, kimleri alkışladım Çaresiz seyirci olmalıydım Ar gücümle yol almalıydım Çare dehlizinde kimler aranır Merak neden insanda olandır Zekâ, idrakin için ne kadardır Tefekkür akıl için ilzam olandır Okumak, anlamak ve yazmak Fikriyat için sabrı aşka yormak Bir nazar için aklını sorgulamak İnsan olmak, muhabbete akmak Aşk ne sendedir, ne de bende O seyreder hakikati hükmünce Gayret onun adına sarf edilince Çileler çekilinde, acılarda dinince Nisa hastır, aktır, edepte saklıdır Yaprak kadar naif olan bir candır Şefkati kucaklayan bir alacaklıdır Ati sunan, bahtiyar bırakan yardır Ne sen söyle, ne de ben anayım Şahit olduklarıma elbette ağlarım Halime yanarım, firkatine kanarım Bizar bırakan yastayım, hastayım Ne söylemişlerdi ki canla yapmadık Nasıl inanandık ki medette olmadık Evet, biz saydık aynı kandık candık Yıllarca niye horlandık acınıp baktık Hangi nesiller geleceğinde çaresizler Söyle neler öğrettiler edep mi dediler Şekliyet için nasılda seferber edildiler Redd-i miras için kimlerle kavilleştiler Bilmem ki bu muhayyilede aşk hak mı Düşen o yaprağın ahına hiç bakılır mı Çare olmak adına ulvi bir aşk aranır mı Hakikat için, rıza kimindir sorgulanır mı Verdiğin ne kadarsa hissettiğin o kadar Rahmet için aranır açar her türlü bahar Su niye akar, zaman kimin aşkı için var İnsan can içinde an, idrakle anlamlaşan Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 11, 2011 Nefes ki aşkın ulviyetine ram olan ardır! Kalbinde korku bırakmamalısın Açan bir gül-i nihal misali ibretle ve vecdinle aşka akmalısın Hak ve adaletin firkati için nefesini aklın ve idrakinle nizam ederek yaşatmalısın Ruhunun yıllara sâri susuzluğunu yakinen anlamalısın ve ibadetini aşkla yapmalısın Nar, asla aşktan uzaklaştırmasın İdrakine vakıf olmadığın ne varsa, kalbini inşirahla buluştursun Haşyete talim eden gönül kapın açılsın, hasreti ve aşkı kalb-i nazarında arıtsın Her gün hüznü anmak, emellerin peşinde koşmak, hülyaların buğusunda kalmak kalsın Sıhhate muhtaç yürek sancılıdır Nizam edilmemiş nefis her zaman heyecanlıdır, eza vicdanındır Hangi hal üzere olursan ol, niyetinin zuhurunda meydana gelen zahir, hukukundur İnsan şuur ve izandan yoksun olursa, heveslerinin yolunda yol alırsa, onun mahkûmudur Sevgi ne kadar ulvi bir nimettir Muhakkak ki her kul onu dile getirmese de yakinen bilir, verilendir Kalbinin derinliğine gizleneni ancak kim bilir, hak ve hakikat söyle uzlet için midir İnsan kalbi ve o aklıyla, amellerinin farkıyla, ihsan ve ihlâsıyla manalıdır ve takvadır Azamet ki, aczi yete kapalıdır İlim sahibi olmadan fikretmek ne kadar manalıdır, merak bunun için vardır Tevazuu şekli yeti neylesin, meclis içinde ki tak iyeler niçin önemsensin, ar aşktır Murat edilen ve sevda mihengiyle derlenen samimi ve ihsan üzere bulunmaktır, haktır İnsanı insan yapan itibardır Hakka kul olmak nasib-i aşkla alakalıdır, ömür denen kumaş nasıl esrarlıdır Nitelik sahibi olmak, beşerin cemiyle hem hal içinde bulunmak, o sevda adına mıdır Ölüm bilmem ki senin o haline ne kadar yakındır, yanan yüreğin ruhunun nidasına mıdır Nefes âlemlere uzanan şandır Sıhhat ve selamet içinde bulunmak ahdinle alakalıdır, kim kimden davacıdır Bela ve musibet hangi lahzada sana yabancıdır, kaza ve kader iradenle çok sevdalıdır Yönünü şaşırmış bir insan nasıl bir girdabın içinde kalmıştır, niyet ve azim aşk için vardır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 12, 2011 Seni Unutmak, Kaybolan Yıllarda Solmaktır Yıllar, sabrın devranında ömrü tüketse Can, hazan sayfalarında soluksuz kalsa, Varlık, ruhumun lekelerinde soyutlansa, Kalbim mütemadiyen hicranınla dağlansa. Aşk nasibin rüknünde mutlak solunacaksa, Sevda iklimleri melalimi hazla kuşatacaksa, Umut yağmurları gözlerimden boşalacaksa, Zaman, ona ram olmak için halimi koklayacak. Seni anmak, sedaların ahengine kanmaktır, Kalbinde olmak, Ummanlara sevdanın adıdır, Ruhundan uzaklaşmak, çölde serabı anmaktır, Aşkından olmak, hayata biganeliği yaşamaktır. Sevdim ki seni özüm, sözüm birdir ve kavidir, Merdin sözü, namert için züldür, aşkta közdür, Yaşamak adamlıksa, kanım haysiyet için varsa, Ömür sadakat için çelik, vefa içinde bir onursa. Senin nazarınla, kalbinin baharında ki nazınla, Artık durma, kaygıyla uyuma, hayırla sabahla, Gelecek vaat eden bir umudun esrarıyla kokma, Hüzünle gark olma, süruru yaşa, zanna bulaşma. Ben bekledim bunca yıl sabır içinde duruluğumla, Bulaşmadım, zahirde ki heveslerin kuytu oluruna, Ruhun varlığında, kalbin sahibinde olan varlığımla, Ben seni unutmak için sevmedim, sabrı dileyendim... Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 12, 2011 Bilmem ki niye anlaşılmaz oldu melalim! Artık Anlaşılmaz oldu Bu meramı an hakikatlerim Savrulan bedenim ve zafiyetlerim Bilemem ki Şimdi bu ahvalimle Kime ne söylerim, haya ederim Halin tahtı olan ey yüce efendim Sukut-u hal Eylemek isterim, ne söylerim! Ne edepsizim, hadsizim ve sefilim! Lakin senin günahkar ümmetinim Lakin Pek rezilim Ne kadar hakirim Efendim Şimdi hangi yüzle yadederim Aşk seni anar Sevda ruhunun izlerinde nasıl ar Şefkat ve hilm ne kadar eşşizmiş kim arar Hak ve hakikat ancak araladığın kapılarda nazar Akıl sır ermiyor Kaybolan yıllar alay ederek, fakirliğimi temaşa ediyor Umut bu halimle kifayet etmiyor, azim ve o idrakini özlüyor Acziyetim firkatime geçit vermiyor, hasretin kalbime elem zerkediyor Artık nesiller biçare Dirlik ve birlik adına takiyeler devrede, aşk bilmem ki nerde Senin haline matuf olan o sevda bilmeme ki hangi ücra köşelerinde Sır ve irfan kalbimi ihya etmiyor bu kadar kalbi lekeler ve arsızlıklar içimde Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 12, 2011 Niye aldandık, biz iz onu hiç anlayamadık! Gözlerimi Uyku tutmayan Ne sancılar nüfus ediyor Dilimin ucunda Beklettiğim oysaki Yalnızca senin adındı Senin adına Melalimde kurmuş Olduğum cümleler Bir aman vermiyordu Sabrımı oldukça tüketiyordu Çıkmak istiyordu Hayatın imbiklerinden Bir hışımla tutunarak Hikâyeler anlatacaktı sana Bir bir hiç durmaksızın Uzak kaldığı Merakın fevkinde Yaşadığı serencamı Hasretin elinden almalıydı Artık bir daha vermeden Senin sevdiğin şiirler Bazen de mırıldandığın türküler Düşüncelerinle resmettiğin O silinmeyendi güzellikler Yüreğimde Hissettiğim sadece Onunla hemhal ettiğim Şimdilerde ben ne kadar Keyifliyim çünkü seninleyim Hani sineden Sabrı alıp götüren Kuru ayazlar var ya Yanmayan ocaklarda aç Sefil bir odada uykular kalsa Tütmeyen bacalarda Yorgansız sabahlarda Uyanılır ya Sanki yaşamak Onu anlamak Hayatı kucaklamak canla Ne ağaçlar Ne de bir zamanların Güzelliğinde yapraklar Sana gelmek için mi dalları Bıraktılar tüm uçan o kuşlar Karlar dahi Kararmaya yüz tuttular Sevinç mi umuttular Mezarlar nazar edenlere Anlatırlar altında topraklaşanlar Ey sevgili Sen sevsen de Sevmesen de ne Çıkar ki artık Biz seninle toprak için Aynı mazide yaşayan bir kandık Kalktık Halkalandık Anlamak için Bu zamanları yaşadık Aşk içinde saklı kaldık halada Onun yüceliğini anlamadık Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 12, 2011 Gün çekildi, hicran sessizce refakat etti! Bilmem ki nasıl söz edeyim Sinemde nükseden hazanı nasıl gizleyim, ya sabır demeliyim Her arzumu nasıl bir zaviyeden değerlendirmeliyim, emel yoruyor görmeliyim Ancak umut ile beslenmeliyim, zikrederek kalbimi ihmal etmeden nefeslenmeliyim İnandım demekle iş bitmiyor Gerekçelerine vakıf olmak için kanaatle talimi gerekiyor Avare bir akıl nelere şahitlik ediyor, idrak o naif ruhundan tebarüz ediyor Nasip bir aşk-ı nizam içinde vaktini bekliyor, bahtın kazasını istiyor ve dilleniyor Dilin lal olması yetmiyor Lisan-ı halin ihlâsa ve ihsana erişmesi gerekiyor, onu bekliyor İraden neden aklına ve kalbine refakat etmiyor, heveslerin haklini sürüklüyor Vakit hangi vaadinin ilzamıyla işliyor, niçin hesapsızlık zarif halinde çörekleniyor Aşk, ibretle nazar ediyor Sevdanın hanifliğinden bahsediyor, umutla firkatini bekliyor Kul olmak, Hakkın nehiylerinden kaçınmak, vuslatın için yakarmak gerekiyor İdrakin ve izanın iradene geçit veriyor, neden aklın ve nefsin söyle sefilliği seçiyor Ruh tenden çıkınca ar ediyor Evvel ahirde verdiğin sözler hangi vecdinle haline nazar ediyor Ecrin niye iflas ediyor, hesap nasıl karışıyor, akıl sahibi olmak ne kadar yetiyor Nefesin işte o an kesiliyor, ruhsuz bedenler manasını yitiriyor o an ibretle çürüyor Saçılmak çok mu hoş geliyor Her yerine metal takmak bilmeme ki seni cazip hale mi getiriyor Modellere taş çıkartma sevdan her halde o halinin ihyası için kifayet ediyor Peki, ruhun ve kalbin neden feryat içinde pençeleşiyor, şekliye tin sineni kemiriyor Gül-i nihal andır ve şandır Onun naifliği ve zindeliği ruhunda taşıdığı bir aşk-ı sevdadır İstikametin hakikat olması niye maksattır, yoksa yolun yolcusu çok perişandır Seni sen yapan hangi furkandır, sahiplendiğin nitelikler o an ve zamanla hesaplıdır Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 13, 2011 Halin lal olan dili, ey hicranın firkati sevgili! Sevsen de Sevmesen de ne Çıkar ki artık, aşkın ülviliğini anlamadık Biz seninle toprak için Aynı mazide yaşayan bir kandık Neden hüsran içinde adımladık ve oyalandık Kalktık Halkalandık, kime inandık Nasıl bir aşkla, nefsi hastalıklardan arındık Anlamak için Bu zamanları niye yaşadık Hangi hesabın vecdiyle sabahladık, yakardık Aşk içinde Neden hevesleri umut sandık, saklı kaldık Ruhumuzun figanına duyarsız kaldık, hep aldandık Hala ve kata biz Onun yüceliğini anlayamadık Sevdanın firkatiyle, idrakin farkıyle hakkı anmadık Gülü koklarken Yağmurun busesiyle ıslanırken, şimşek çakarken Ne çok tedirginlik yaşadık, avuntularımızla yol aldık Aşk, nar içinde sevdadır Ruhun vaadinde anlamlaşan şandır ve hakikattır İşaret taşları kimin için aşikardır, nur senin içinde ardır Kalbin burukluk içinde Sakladığın sırlar nasıl bir nazarın sadakatinde ki demde İçinden çıkılamayan zaman, hangi ümidin için beklemekte Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 13, 2011 Nasıl bir ahval- hal ki nizamsız nefse ram olsun! Bilir misin sen Ayrık otu neden hiç sevilmez Ona sevgi hasredilmez, şefkat gösterilmez halde yeşermez Onu görmemek adına Vakfedilen gayretler tükenmez Torak dahi bunun yüzünden bazen sevilmez suda verilmez O kadar sırnaşıktır ki Hadsizliğin kıvamında rakipsizdir Davranış bozukluğunda çok ahenksizdir, lakin çok etkindir Nerede olsa kendine Muhakkak bir yer edinmeyi bilendir Sökülüp atılmasına aldırış etmeyen divanedir, hilkatiyledir Marazlık için adrestir Bir anlamda nefs gibi şedit sefildir Adaptan nasipsiz, halden gailesiz, kalpten silik bir yelişliktir Mümbit toprakların Bereket âşıklarınız fevkalade hasmıdır Bir ince hastalık misali sessiz kurutan, hal bırakmayan fevridir Kontrolsüz heyecanın Yaşamak adına azmin serencamıdır Yılgınlık, yorgunluk hali ondan çok uzaktır her vakit yol alandır İklimlere taş çıkartan Mevsimlerin tarihini yazan hazandır Varlık adına her ne kadar gayret gösterse de hiç anlaşılmayandır Çünkü haddi aşandır Marazlık için adeta vardır, bühtandır Hasislikle anlamlı yaşayandır, kendiyle barışık olmayan varlıktır Rahmetin sağanağında Bereketi kurutandır, adıyla müsemmadır Hak adına hakkı olmasına rağmen toprağın verimliliğini giderendir İnsan kimliğinden arîdir Zira her şey ona amade iken o sefildir Silik duvarlar gibidir, kurşunilikte fevridir, filizleri titreten tizdir Nizamsız nefs gibidir Bilmesine rağmen haktan nasipsizdir İrade olmaz ise ayrık otu, beşer kimliğinde fevkalade talihsizliktir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 13, 2011 Ahım aşkın firkatinde, an be an umut içinde! Lütfeden, ne güzel ihya etmiş Tanzim-i sanatını ruhumun didarına öğretmiş, ne ülfetle öğüt vermiş Nakşettiği hikâyelerin ibret sahnelerini en bariz bir şekilde aklım için nakletmiş Ürperten sahneleri, haşyet içinde kalan nefesleri, ders almayan o gönülleri işaret etmiş Neden insana bu kadar önem vermiş Nesiller boyu öğüt ve tavsiyeler muhafaza edilmiş, resulünü göndermiş Akletmeyenler diye dikkat çekmiş, yükün ağırlığından aşikâr zamanda söz etmiş Şer yuvalarından, ilga eden hezeyanlardan, münker olan meraklardan da sakının demiş Kalbin nazar gah olduğunu söylemiş Kuluma en yakınım demiş, niyetin ve amelin sarih olmasını öncelemiş Sakın ha aldatan olma demiş, sadakati ne kadar güzel zikretmiş, ihlâsa önem vermiş Desise ve entrikaları, nefsi zafiyetleri, şek ve şüphe içinde ki bulanıklığı ayan eylemiş Rızkının o yegâne sahibi kimmiş Neden emeller içinde boğulmamayı tavsiye etmiş, muttaki ol demiş Helal kazancı fevkalade övmüş, haramlardan kaçınmamızı da özelikle işaret etmiş Neden insan hesapsız dememiş, nefesin müddetine dikkati çekmiş, vakit öteyi dilemiş Mükellef olana kadar esirgemiş Aile sorumluluğunu ve nesil emniyetini fevkalade önemsemiş Din ve vicdan emniyetini kime vermiş, akıl ve idrak sahipleri için ne hikâye etmiş Kalbin ve ruhun farkını anlamak ve yaşamak adına aşk şarabından ne güzel bahsetmiş İnşiraha ulaşan kalbe müjde vermiş Hanif kullarım demiş, vecdine şahit olduğu tasattuklarını şad etmiş Cennet ve cehennemden söz ederken niçin dikkatleri çekmiş, takvayı işaret etmiş Zebaniler için nasıl kelam etmiş, yakacaklar için hangi ibretlikleri hiddetle söylemiş Mizanı ne kadar zarif ifade etmiş Mahşerin nasıl bir haşyet içinde zuhur edeceğine dikkatleri çekmiş Kabirde yatan bedenler için nasıl bir andan bahsetmiş, kıyametin vaktini söylemiş İnsan sahipsiz değildir, sırat-ı müstakim üzeredir, aşk ve sevda adına adanmıştır demiş Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 14, 2011 Duyma hıçkırıklarımı ve hicran içinde ki yalnızlığımı! Düşündükçe Geliyor işte yaşlar Gözlerimden boşalan hicrani yakarışlar Şu hissiyatımda Dinmeyen sancılar ve o samimi niyazlar Sinemde dalgalanan ne Hazzı aşklar yârin derdiyle Sessizlikte dil-i hal haykırışlar kime Asla isteyemem Onu üzecek her hali ve melali hevesi Sinemde durulmayan Dalganın ahu figanını, yakan yalnızlığı Sinemde kanayan sevdanın elim yarasını Biçare olarak Gizlerim her vakit yâri üzmesin diye Bir mendil kokusunda duyulan nice yakarışları Sessizlik içinde Terennüm edilen haklı haykırışları Muhayyilemi kuşatan o masum bakışlarını Dileyemem artık Yârim üzmesin naçarlığı yaşamasın diye Bizarım artık Elbette ki elhak hazanım hüzün içinde Yaşamak zorundayım hem de ondan kaçanım Sessiz aldığım nefesten Hissiz kalan bu tenimdeki hareketten Bilmelisin ki Bir çaresizliğimi mecburen yaşarım Kendi halimde ,dinmeyen acı kederimle Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 14, 2011 Sensiz, ne kadar hissiz velhasıl süruru nefessiz! Yine dalmıştım düşlerimin arasına Baktım ki sen geliyorsun martıların uğultusuyla Karanfilin hazzı deryasından Bir ummanın o eşşizleşen sahnesinden Silinmeyen kalan izlerinden Halime işlenen nakışların hecesinden Mağrur halinle sen süzülürken Hayâ perden salınıyordu yanaklarından arın pervasıyla Yere düşen her damla yaşı Göz pınarların hicran ile öyle salıyor ki Ezelde rahmetin Naif mağfireti,eEdebi halinin şevkiyle Senin gelmen demek yüreğindeki sızının Bir çağlayan iştiyakıyla galeyana gelmesiydi Mahzunlaşan sokak aralarından Gecenin sinsi olan karanlığında sinede vuku bulan Acının hissedilmesi ve sessiz iniltilerin kesilmemesiydi Elbet dayanamazdım Ne hazindir ki kendi halimeydi Melalimde oluşan bu mevcut kahrım, dinmez sancılarım Velhasıl sitemlerim Acımasız hezeyanlarım Sefilliğimde ki acizliğimin önünü alamadığım acı izleriydi Sen gelemezdin Çok kederliydin şu an Dünyadan göçüp gitsem de bilmem ki hiç anacakmısın Aşkın için reva görülen Halimde yaşadığım divaneliğimi Sensizliğin viranesinde hemhal olduğum garip sefilliğimi Ruhu solgun Bu bedende ki anlamsızlaşan teni Günlerce bir müşkül canı, hicran firkatinde gezdirdiğimi Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 14, 2011 Gül sinesini açamaz, aşka sessiz kalamaz! Her zerresinde edebin aşkı nüfus etmiştir Fevkalade sessiz, esir eden emelden habersiz, bir lisan-ı halin sahibidir Nezaket ve naiflik mühim özelliğidir, kim nazar etse bilir, ahenksizliği sevmeyendir Maraz bir halin elemindedir sabrı ve kanaati elhak aksettirdiği feragatiyle hasretmektedir Raks eden bir asudedir, tebessüm içindedir Ne gamı, ne de insanı çileden çıkartan bühtana yabancıdır, derde ramdır Her halinde ihsan saklıdır, muarız olan her şeye yabancıdır, hakikat şadında namdır Şehretmeye, esrarında ki ülfeti anlamaya, insanın melalini anlatmanın aşkına tavdır Kim koparırsa ses çıkartmaz ve ağlamaz Hak ve hakikatin ilhamında ki aşktan uzaklaşamaz, figanını anlatamaz Nasibin mizanı aşktır, nizam edilmiş sevdadır, niyet ve azmin hicranında umut vardır Her anında sahibiyledir, ne kadar çilenin müptelası olsa da ebette aşk-ı muhabbet ardır Ötenin insicamından söz eder sessizce Aşikâr eylediği kokuyu salar teklifsizce, bilme ki nasıl bir feyzin lehçesinde Hangi vecdinden bahsetsem, asırlara sâri ülfetini zikretsem, kokladığımda aşk kimde Ruhum fevkalade susuzluk içinde, esaret zincirleri neden irademin aciz zafiyetlerinde Neden her gül kokmaz, aşkı yaşamaz Şekli yet içinde nefeslenen zümrelerin kederinden kurtulamaz ve uzaklaşamaz İnsan, kalbi ve ruhunun vecdiyle idrakiyle yaşayan, vakıaları yorumlayan aziz candır Hesabın esrarında ki perdeleri aralayandır, tahkiki bu nispetle vardır, akıl şuura tavdır Bitap olmuş bir ten kim için vuslattır Arasat nasıl bir vaktin nizamıdır, aşkın ilhamına yaban olan gönül nasıl insandır Hevesler muhakkak ki edebin tanzimine muhtaçtır, nefsin istek ve emelleri sonsuzdur Ehl-i hal sahibi nefesler, ilmin sahihliğinde ki gayretler, elbette aşkın nazarına muhtaçtır Gayesi hak olmayan, aşka yabandır Nefsi telakkiler içinde zikredilen heveslerdir, tene nüfus eden bir çirkinliktir Edep kalbin ve ruhun vazgeçemeyeceği zenginliktir, hak ve hakikat üzere ahenklidir Farkı fark edemeyecek kadar ihsan ve inşirahtan yoksun bir nefes bu sevdayı nasıl bilir Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 15, 2011 Ah yar ne olur sen bizar olma, naif kalbini burkma! Ey gökyüzünün alyansları siz duyun bu sesimi Sinem harap, yürek bitap, bir ses etmiyor sevgili Yalnız siz anlarsınız, biliyorum ki sessiz kalırsınız Efkâr-ı halimizi, evet sizlerle suskun yâre anlatırız Yıldırım aşkımı, yakan ar mı hangi anı yaşıyoruz Ani bir vakitte olacak bir iş miydi mantığı anıyoruz Direnmesinde ne haklıymış, öyle diyor aşkı tanıyan Aşkın kıvamımdan bihaber olan o sevgili bir gülizar Tacir değilim, sanatçı hiç değilim ki ben biçareyim Açıkça haykırıyorum ey ahali bilin ki ne seviyorum Küllenen ateşi kora dönüştüren anı merak ediyorum Eğer bu aşk değilse, evet ben insan değilim diyorum Bir final mi bu an, mantığın katresini elbet arayalım Anılan mahlûkat-ı hayvaniye değil insan anlayayım İnsanın kalbinde zuhur eden, sineyi fetheden bir aşkı Kim bilir, nasıl bir tahayyülle esininden faydalanalım Bırak zaten perişanım, ben kendi halinde bir insanım Anlamam mantıktan, her türlü zanaattan, biçareyim Ne yapar, yargılarsın ki hadsizlikti, yüreğime yanarım Anlamam ki denizden, geceden, meşkten bir ahenkten Ah yar sen bizar olma, yeter ki sen bari biraz solma Bir dosttun, engin tavsiyelerine gark oldum, soldum Yürek neymiş demeliyim, şiire süresiz ara vermeliyim Çekilmeliyim melalime, kalbime çeki düzen vermeliyim Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 15, 2011 Ruhumu Kuşatan, Ne Müthiş Bir Aşk! Sevmek adına çıktığım seyri âlemde, Yılların, alacaklı olduğu tüm zamanı, Bir çırpıda ve hınçla geri almak adına, Durmak bilmiyor ve seyrine dalıyordu… Dalların bıraktığı yapraklar düşüyordu. Esintinin serinliğine, kendini bırakarak, Sanki salınıyordu, hala hazzın meşkini, Kahırdan uzak bir mertlikle, yaşıyordu. Durakladım, bakakaldım o an mekânda, Ruhumu kuşattığı o aşkın, ayak izleriydi. Tamamen kendi halinde, aşkı divanelerdi. O kadar muazzam bir vecdi teslimiyetti ki, Nutkum durmuştu o an nebatat karşısında. Onlarda bir candı, ayrılmaz can cananlardı Vefa onlarda, hakkaniyetin hassasiyeti vardı. Toprak olsa, kaybolsa da asla gam kalmazdı. Yetmişti artık sevgi uğruna seyri bu âlemim, Kimselerde görmüyordum evet, namerdim Aşkı anlamayan o biçare, yaşadığını zikreder, Böyle asılsız teraneye, söyle kimler iltifat eder… Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites
Mustafa Cilasun 27 Report post Posted April 15, 2011 Bizzat efendim talim ettirmiş ve öğretmişti! En yakınları hemen yanındaydı Günlerce mefkûresini anlatmıştı, hiç yılmadan şefkatini gönüllere yansıttı İbretin, ihsanın, ihlâs didarında ki farkını bizzat kendi yaşadı ve yılmadan anlattı Kasten gönül kırmadı, sabrı direniş saydı, kanaat etmeyi kalbin sahibinin aşkında anladı Hem yetim ve hem de öksüzdü Kalbi nazarın, lisan-ı halin, umud-u azmin, feday-ı gayretin eşiz sahibiydi Kırmadan, incitmeden hasretmeyi, tebessüm zenginliğini, dirayet kadirliğini öğütledi Kim kapısını çalsa, bir sual sormak için gözlerine baksa, nefsim demedi, vakti ödevi bildi Çilenin rengiydi, aşkın sezgisiydi Fevkalade sade ve tevazuu ehliydi, ne kadar eza edilirse şikâyet etmezdi Hamiyetin ve rahmetin bereketini ruhunun derinliğinden aksettiren bir aşk-ı nefesti Sizler gibiyim derdi, ten ve cismani olarak bedelli olduğunu ayan ederdi, ne ulvi rehberdi Güç ve kuvvet bizzat verilmişken Her türlü şer ahvale karşı korunmuşken, edep telakki etti, sahibim sen bilirsin dedi Ümmeti için ömür verdi, her halin ve vaktin esrar perdesini aşikâr eyledi, sevgi zerk etti Açlığın hamiyetli olduğunu gösterdi, nefsi hastalıkları işaret edip kalbinizi koruyun dedi Ruhun ihtiyacını, kalbi inşirahı anlattı Ecir ve ihsanın, vuslat adına takvanın, insanı yaşatmanın gayesiyle hep çırpındı Sinelere suskun nazarıyla taht kurdu, talim ve terbiye için hiç durmadı, sabırla okşadı Refikaları için rikkatini esirgemedi, her haliyle kefildi, sadelik namına bedelliydi, yaşattı Beşerin banisi, ümmetinin hamisiydi Hayvanat âleminin şefkat ve zarafet elçisiydi, mütemadiyen gözetirdi, esirgemedi İnsanlık adına ne muazzam bir müjdenin sahibiydi ve aşkın hakikat elçisi olarak ülfetti Nefsimizden daha ziyade seveceğimizi tembih etti, o nispette iman etmiş olacaksınız dedi Dilim söylerken, kalbim sukut etti Nefsi hastalıklarım irademe hücum ederek, kalbime neden takiye içindesin diye seslendi Aklım ve izanım bu vakitte neden sensizliğine çekildi, ruhumun figanı firkatime yetmedi Hangi lahzada hıçkırsam, uzlete çekilerek gözyaşlarımı umutla bıraksam sinem gülmedi Mustafa CİLASUN Share this post Link to post Share on other sites