Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Dirliği unutturdun, bizar bırakmayı bilmem ki ne sandın!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bıraktım artık yeter be yeter artık

Dursan da, baksan da, gitsen kapı açık

Ne yapsan asla ilgilenmeyeceğim bilesin

Kalbimi terk etmeyeceğimi elan düşünesin

 

 

Sabrettim yıılardır dayandım, yılmadım

Seni tanımayı, zamana bıraktım, kızmadım

Kahırlanmadım, hiç aldırmadım, sabırla yaşadım

Hep inandım, arkama bakmadım, niye anlamadın

 

 

Her geçen gün neden farklılaşıyorsun hadi söyle

Kanaati dışlıyorsun, asılıyorsun, hala kıskanıyorsun

Şekliyeti, her daim önceliyorsun, tutukluk yaşıyorsun

Neden kendinden uzaklaştırıyor, ruhumu boğuyorsun

 

 

Her şeye özenme, belki olur diye de deneyim deme

Hilkatinde ki, hakikati öğrenip düşünmeyi öncelesene

Mana buharlaştı, senin benliğinde, emeller bir hal aldı

Çaresiz bırakmayı marifet saydım, sanki esaretine aldın

 

 

Kendin olmalısın cazibenin değil, müddeti nefes niye var

Kalbiişiliğini bulmalısın, ruhunla bir yol almayı anlamalısın

Kayboldun bir ömür, durmalısın, suali kendine sormalısın

Sen kendin değilsin,böyle olamazsın, öncelikle arınmalısın

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

İdrakin firkatini anala, asla ondan uzaklaşma!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nihayet

Sende bulmuştum

Seninle kavuşmuştum ben huzura

 

Bizarlıktan

Uzanılan şevki refaha

Kalbin itminanlığında açan bahara

 

İlkimdin

Heceden şiirim

Düşünceden muhabbet iksirimdin

 

Sendin

Sevilen değerdin

Hak eden sabrı bilen zenginliktin

 

Sen ve ben

Sessizliği terennüm eden

Anca kelamla hem hal eden nefestik

 

Ne şevke

Ne de dinmeyen hevese

Zevklerin esenliğine hayale dalmadık

 

Hesabı andık

Kuvvetin iklimine kandık

Zamanın hikmetinde nasibe inanandık

 

Ne derler

En çok neyi dilersen

O illaki seni bulur ve niyazın kabul olur

 

O vakit

İş çok kolay sabah akşam

Hiç oyalanmadan zikredelim halde olanı

 

Hattı zatında

Hikmeti nerede bilinmez

Her şey ulu orta avuntuyla hesap edilmez

 

Nidanın değeri

Kalbin itminanlığıdır yeri

İhlâs için şartların kavli çok iyi düşünülmeli

 

Her şey dilenir

Edep içinde ruh dirliği aranır

Kalp, heveslerin, zevklerin yeri değil anlatır

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Lahzanın kuşatan esrarında bir nefes alırken!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Güzel bir gün görmedim, avaredir gönlüm

Sarf eylediğim sözüm hali anlatsın dilerim

Şimdi kime ne söyleyim kimden ne dileyim

Sabrın güzelliğinde kopan yaprağı dinleyim

 

 

Uçan kelebeklerin rengiyle hemhal ederim

Martıların o nakaratlarında azimeti izlerim

Balıkların derinlerde rızk için sabrını bilirim

Ben hederim, kulluk konusunda derbederim

 

 

An, zaman içinde Ummanlaşan candı aranan

Bir dirlik olmazsa ne işe yarayacak akan kan

İnsan, kulluğu konusunda noksanlığı yaşayan

Cihan içinde nizamın hasretiyle sancı yaşayan

 

 

Dünya, insan için yalan olmayan, birçok hülya

Uykularda gizlenir esrarı teslim olmuş vuzuhla

Zamanın akışında nasibin bulacağı her baharda

Yapraklar arasında anlam bulan renkler arsında

 

 

Toprak, ne kadar berrak olan bir hakikati hesap

Nefis ile verilecek anılar girdabında yoktur rahat

Kalk birde kendi haline bak heveslerin kat be kat

Mizan ile bir vuzuh bulacaktır her hakikati azamet

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

O an ve gelecektir aşkı anlatan bir zaman!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ahu serabımdan umutlar baharlaşır

Ruhumun insicamından aşkın koklanır

Kalbim hıçkırıkların ikliminde olandır

Sevda zindanlarında hasretim sanadır

 

 

Yıllar zamanın güftesindeki sancılarda

Şarkılar solan umutların serencamında

İnsan renkli hevesleri yaşar sağnağında

Ömür zamana, ruhum hakikat bulvarında

 

 

Seni mütemadiyen anmak ruhen yaşamak

Kalbin naifliğinde ki yolculukta koklamak

Aşkın devranındaki edebi seninle anlamak

Nisa kimliğinde o ülfete aşkınla ram olmak

 

 

Anlık hazları neyleyim kendimle dertliyim

Zevklerin renklerinde gizli kalbi lekelerim

Ben senin ruhunla aşikâr eylediğin hedefim

Ölümle iç içeyim, mizan ürpertisiydi derdim

 

 

Sevmek, hiddetlerin rüknünü def eylemektir

Şiddetin adını anmadan hamiyeti koklamaktır

Kalbin sahibinde acizliği soluyarak yaşamaktır

Aşkın serencamında vefayı anlamlaştırmaktır

 

 

Her şey sana bahşedilmişken sen unutacaksın

Yozlaşmak adına heveslerin peşinde solacaksın

Anlamadan konuşacak, düşünmeden coşacaksın

Bizzat halinde yanmadan yazmaya koyulacaksın

 

 

Aşk ne zanla ne envai çeşit avuntular odağında

Ruhun ikliminde anlamlaşan hilkatin aydınlığında

Kalbi marazların darlığında hazanın hicranlarına

Ömrün, en anlamlı sayfalarında coşan varlığında

 

 

Can ve canan muhabbet için kalbe doğan haktır

Aklın rüknünde mükellef olmak sana kalacaktır

Hesabın icmalinde aşkın sayfaları anlatılacaktır

Hak o zaman mücerret bir şekilde anlaşılacaktır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kalp umut ediyor, ruhum hicrana erişiyor!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bilmem ki hangi lahzanın farkındayım

Dinmeyen gözyaşlarım, ruhumu bırakmayan ve figan eden yalnızlığım

İdrakim ne vakit aşkın sadrına erişecek, vuslatı anbean vecdiyle yadedecek

İçimi kuşatan bu hüzün dinecek, ahuzarım baharın süruruyla ey hak diyebilecek

 

 

Saklı gelimeler geliyor bir bir önüme

Her ne kadar yazmaamak adına dirensem de, içim gidiyor her ne hikmetse

Neden anlaşılamıyor, öğrenmek için bir gayrete tevessül edilmiyor u sual etsem de

Boyun bükesim geliyor,merakım dinmek bilmiyor durmuyor sancılar hucüm ediyor

 

 

Mütemadiyen şikateyetçi mi olacağız

Nefesin azizliğinde hiç buluşmayacağız, harsedileni edebiyle anlayamayacağız

Sual etmeyi bilmeyen, bilmem ki nasıl bir fikrin erbabıdır, yoksa heves mi kardır

Ar kayboloan bir zamanın hicranı mıdır sessiz çığlıkları duymak kime için gamdır

 

 

Bahar niye saklı zamanın ummanıdır

Vecdin ve sevdanın vucut bulduğu maveradır, öteyi önemsemeyen insan mı vardır

Nasıl bir ruhun ve kalbin lahzasında anlamlaşmaktadır nefis edebe niye muhtaçtır

Vefa kula kulluk nispetinde edadr, lakin lebbeyk diyen ruh, hangi lahzada ki aşktır

 

 

Anlamak istiyorum bu aşk-ı vakıayı

Kaderden kazaya eriştiren nazarı, kalbin sahifelerinde ki gizlenen muştu sevdayı

Ne vakit ayılmaya erişeceğim, dinmeyen bahanelerden arileşerek itminana erceğim

Hangi kapıyı çalsam ve umut içinde anlamlaşanın hicanıyla arınmayı dileyeceğim

 

 

Geceden sabaha kadar zikredeceğim

Beni ben yapan hikmetin, nefes-i sahibin, müddet-i emanet aşkıyla nefesleneceğim

Kimseye söz etmeden, ruhumun hicran damlalarını evet, esirgemeden serdedeciğim

Göçüp gitmeden, ne dereleri öncelemeden, istikameti hakikat adına belirleyeceğim

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Sus, sakın konuşma, sadece dinle!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Böyle söylüyordu nazaında okuduğum mısralar

Yıllara sari içine attığın sancılar, ayan olmayan figanlar ve yaşlar

Ne kadar şaırmıştım, nasıl bir ihmalkarlığın sofrasındaydım, dayanamadım

Gözlerimi kapattım, sinemin derinliğine daldım, gelen yaşları o anbean bıraktım

 

 

Elbette ki haklıydın, ne müthiş bir sızıydın

Teslimiyet ve sadakat adına mı adanmıştın, neden hakkını hiç aramadın

Suskun bakışlarınla yıllarca anlattın ve fakat idrakimi söyle neden ayıltmadın

Mütemadiyen mi fedakar olmalıydın, adeta gönüllü köleliği hiç yaşamamalıydın

 

 

Sabrı ve iradi olmayı kalbime koymalıydın

Siyim siyim akan gözyaşlarınla burkan ruhi ukteelerini yüzüme vurmalıydın

Hak ve hukuk adına cengaver gibi savaşmalıydın, mürebbi olmayı bırakmalıydın

Ötelerin vecdinden, lahzanın gelecek zamanın ikliminden sol yanımı uyarmalıydın

 

 

Yırlardır akıp gitmişti o gözyaşların

Sessizlik içinde yazdığın, kimseye okutmaya kıyamadığın ve kaygılandığın

Acabaalar içinde kimi zaman kıvrandığın, huzur ve sükün adına bir yol aldığın

Sabrın ve kanaatin muhakkak ki bir neticesi olacaktır diyerek inşiraha adandığın

 

 

Söyler misin ben nasıl farkına varırdım

Keyfiyeti ve hevesinin peşinden sürüklenen bir adamdım, neden suskun kaldın

Nasıl bir Allah’a inanırdım, ne kadar farkındaydım, güya iman üzere bir candım

Peki, o vakit niçin senin halini anlaamaktan fevkalade uzaktım,nerde yanılmıştım

 

 

Refikim ol, evet, yok başkada bir yol

Kol kanat gerdin, onca ezalara sabır içinde direnerek kalbi ihsanına eriştin

Asla lafazanlık etmedin, edebinden bir taviz vermedin, hizmetinden vazgeçmedin

Nasıl bir kalbin ve ruhun sahibiydin, kırıp dökmeden bu halimi tefekküre eriştirdin

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dil lal olur, kalp o an kendi lisanıyla kunuşur!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hani

Bir söz vardır nesillerdir

Söz gümüşse sukut altındır diye hatırladın mı?

 

Anlamaya

Ulaşmadan ve kanmadan

Avuntulara bulaşmadan ve kalbide yormadan

 

Ruhi muvazeneyi

Zorlamadan, idrake inan

Meşveretteki taze kanlara dayan ve yılmadan

 

Anneni hakir görme

Babanı da asla solgun bulma

Halden uzaklaşarak, mekânsızlığa rağbet etme

 

Nerede gün

Orada akşam dersen rasgelesin

Bir başka ifadeyle, kimliğinden azade nefessin

 

Yalnızca

Bir his değilsin, zevkler için

Hasredilen bir sefil misin, hangi rengin fidesisin

 

Ezel ve ebet

Zahir ve batın birlikte kuvvet

İnsana tevdi edilen o akıl niye en önemli sıhhat

 

Bilmeden

Yol almak kimler için nazar et

Ahir için nefesin müddetini hakkıyla bir hesap et

 

Caziben

Bir ömürlük değil idrak et

Hücreler halinde eriyecek hisset hilme tevessül et

 

En az haftada

Bir gün hastaları ziyaret et

Darülacezenin müdavimleri kimler meraktan dert

 

Morglar

Neden boş değil sinede halvet

Kalbine rağbet et, mevt nedir onun dirliğine rağbet

 

Her sancı

İnşirah için sana çok yabancı

Ruhun kimliğine yabancı, sen olmayacaksın bir hancı

 

 

 

MuStafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilmem ki neden hatırlatır ve anlatırsın!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Vazgeç

Artık, söyleme hatırlatma

Biz zamanlar yaşanan hatıralar saklı kaldı

 

 

Maceramıydı

Ömrün sayfalarında sancıydı

Ne kaldı hicran bir an durmadı hep sızlattı

 

 

Dinlediğim

Şarkılar sanki ızdırapdı

Hasrete gark ederek solgunlaşan susuzluktu

 

 

Nefesim

Yettiğince umut hazdı

Lakin varlık olmayınca acizlik hazin eserdi

 

 

Kime ne

Söylenirdi, dert benimdi

Hüzün nefesim, hasret kafesinde sessizliğim

 

 

Hayat adına

Renksiz sefilliğim neyleyim

Çaresizliği umut addedip fakirliği perçinlerim

 

 

Aklı neyleyim

Mantığı nereye sereyim

İrademe kefilim lakin şimdi solgun bir nefesim

 

 

Düşünmek mi

Güldürmeyin, neyi öncelerim

Nitelik olmazsa, vasat tefekkürü neye ekleyim

 

 

Bilirim mukallidim

Tahkike muhtaçlığı özlerim

Nereden başlayacağımı her nedense düşünürüm

 

 

İşte hal böyleyken

Sevmeyi hisseden fakirken

Hasretmeyi bilmeyen cahilken ben sana ne deyim

 

 

Senin naifliğinde

Sefilliğin eşiğinde biçareyim

Teslimiyetinde avuntularıma yönelirim ben bilirim

 

 

Nefsimi öncelerim

Hislerim renklerinde terlerim

Sadakatinde bencilliğe meylederim çünkü tacizim

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Söyle hangi desisenin eşiğinde tutsağım!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne söylense ve hatta dikkatimiz dahi kesilse

Akıl sır ermiyor, nesil emmniyeti adına ne kadar kepazelikler sergileniyor

İnsanlık adına edep sanki sukuta çekiliyor,şaşkınlık ahvalimi tarumar ediyor

Nereye baksam, acabalarla bir yol bulsam, emin olmak hazzıyla solusam yetiyor

 

 

 

Zafiyet ve onca çirkinlikler derdest ediliyor

Kimin eli kimin cebinde zannı galip geliyor, nara atanlar ise oratalıkta geziyor

Yürütme adına halkımız tarafından verilen yetkinin bitiş zamanı anbean geliyor

Ne kadar güven ve istikrar temin etmişse inanıyorum ki her nefes yakinen biliyor

 

 

 

Kimi vakit bazı kuşkular aklımza geliyor

Neden bağısızlığı bilinen yargı, zanlarla itham ediliyor, gazete sayfaları yırtılıyor

Sanki holiganlık artık su yüzüne çıkıyor,şimdilerde spor adına insafsızlık başlıyor

Dinmeyen savaş çığlıkları atılıyor gösteri adına insafsızca bak insanlara kıyılıyor

 

 

 

Siyasi arena nasıl bir tertip ve düzendir

Telakkiler namına densizlik eken bir meretmidir, siyasiler niye hakaret edenlerdir

Akıl ve izan, idrak ve vicdan emanete mi bırakılıyor, kalp ve ruha ne söylenecektir

Şahitlik eden nefeslerin taassubiyet taşımayan izanların şakınlıkları dinecekmidir

 

 

 

Çocukluk günlerim geliyor şimdi aklıma

Hısım akrabayı birbirinden ayıran ve hasım eden şirret politik naralarıyla

Ev baskınları, araba yakmaları, sessiz sedasız sana kıymaları nasıl acımasızsa

Muhakakak ki hukukumuzu bilmeliyiz, tercihlerimizi de bu nispetle belirlemeliyiz

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhum firkatini diler, kalbim sessizce bekler!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yüreğimde bir burukluk var

Hüzün sağanakları sinemi burkar, mevsizsiz bir kar suskunluğumu bozar

Sessizliğin dirliğinde ve edebin sahnesinde fersiz gözlerim figan ederek bakar

Merakım artık neye yarar hali fakirliğime kim meylederek ülfetiyle kalbimi yoklar

 

 

 

Kimi zamanlar akmıyor sular

Yalnızlığımı yoklayan esrarlı sağanaklar, sol yanımı ağrıtan kimi sancılar

Bir vakitler beni benden alan hınçlar, asabiyet içinde çırpınışlar ve ne arayışlar

Nerde kaldı haykırışlar, atılan çığlıklar, şimdi refakat ediyor bana fersiz solukalar

 

 

 

Kime baksam içim öyle sızlar

Kaybolan yıllar, ihmal edilen zamanlar aklıma gelir, yüreğimi sessizce burkar

Geriye şimdi ne kalan, heves hangi nefesi kurtardı, keyfiyet hesapsız sanıldı yakar

Herkes gelip gidiyor, bilmem ki neye meylediyor,vakit içinde ki ölüm kimi bekliyor

 

 

 

Güneş yine sessizliğine çekildi

Tıpkı gözlerimde ki takatsizliği bir çırpıda önüme serdi, nefesim müddete seslendi

Hicran ruhuma refaakat etti, kalbimin takati ne kadar sakinleşti,o andan bahsetti

İhmal ettiğim kutlu zamandan hiç söz etmedi ve hazanı her yanımda aşikar eyledi

 

 

 

Babam ve annem çoktan göçtü

Yadettiğim anlar zihnimde belirdi, keder ne kadar pervasızca ruhumu sendeletti

Sanki artık vakit geldi dedi, ayalim gözlerimin önünde belirdi, içim nasılda titredi

Neden bu kadar yabancılık sinemde vardı hani sözü edilen o vuslat dilde mi akaldı

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hangi emel uğruna kaybolduk, farklılaştık!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dertleniyorum bazen

Kendi halimde düşünürken

Otobüs duraklarında beklerken

Ayaz kesen simaları temaşa ederken

 

 

 

Oysa biliyorum ki bunlar

Bizim olan kanlar canlı insanlardı

Her birinin haline yansımış kaygılar

Ne olacağı belirsiz ilzamlar kanaatler

 

 

 

Çocuğun ellerinden tutan

Aylarca karnında taşıyan can

Kanından kan bağışlayan yüce insan

Ne olmuştu menzile yetişmek için unuttu

 

 

 

Aracın kaptanı asık suratlı

Gençler birbirlerinde farklı anlı

Duyarsız bir kimliğin sanki içinde saklı

Yaşlının karşısında görmemek içinde katlı

 

 

 

Her ne kadar tercih etmesem de

Bir şekliyle gönderiyorlar iş halinde

Yeşile hasret yaşadığım bu melalimle

Suda buluna ülfet nerede verilen değerde

 

 

 

Bulvarların kullanım hakkı

Biliyoruz ki insanın kudretinde saklı

Sırnaşlık arsızlık geceden kalanda farkı

Zavallı görevlilerin nahoş görünen efkârı

 

 

 

Bir heyecandır hız tutkunu

Basıyor gaza yutuyor bak salkımı

Yanında manitası onun dinmez çakası

Motosikletlinin kanlar içinde yerde yatışı

 

 

 

İnsanız işte merak kesildik

Yerle yeksan olan gence nazar ettik

Hareketsiz eklemler mesnetsiz şekilsiz

Kan revan içinde nefessiz yatıyordu hissiz

 

 

 

Hız tutkunu genç duyarsız

Kaskom var beyler bedelini alırsınız

Yaşanan hadise karşısında şaşar kalırsınız

İnsan mı bu konuşan genç diye hayıflanırsınız

 

 

 

Kız ağlıyor bir panik yaşıyor

Ölen insan için değil arkadaşına yanıyor

Sen üzülme baban halleder diye tembihliyor

Yerde yatan bedeni terk eden ruhuyla bakıyor

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Lisan-ı haldir melalim, hasrettiğimdir ahuzarım!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgili üstat;

zatımla ilgili tespitleriniz için

bahtiyar olduğumu bilmenizi isterim.

 

Makale, hikâyelerim için

“devede kulak kalır” teşhisiniz biraz manidar geldi.

 

“Nakşeden izler” anı roman çalışmamı ilgili

siteye bir bütün halinde ekleme fırsatını bulamamıştım.

 

Bu nedenle bölümler halinde yayınladım.

Bu çalışmam diğer sitelerde fevkalade revaçtadır.

 

Bir okur sıkıntısını, tasasını çekmedim,

ve böyle bir beklentiye asla ve kat’a tevessül etmedim.

 

Zira tesirin sebebini bilendim

bu bakımdan muhakkak ki bir heder-i nefestim.

 

Şiir çalışmama gelince;

bu alanda çok başarılı olduğum söylenemez elbette.

 

Çünkü mısralarımı

şair olduğum için veya

bu sıfatın hasretiyle yoğrulduğum için yazmıyorum.

 

Hani bir hüznün nağmesi

bizleri farklı hissiyat serencamında yol aldırırlar ya…

 

Maddeden maada bir nefes gibi…

Şekliyeti şutlayan bir abitin hali melali misali…

Tefekkür ikliminden haz alan bir nefeslik can gibi…

 

Aşkın demiyle kavrulan deveran inisiyatifi…

Cezbeye tutulmuş feveran misali bilinir ya…

 

Yazmak… Onu anlamak… Onun için var olmak…

Düşünmek… Neyi düşüneceğimizi bilmek gibi…

 

Sevmek… Hinlikten bertaraf olmayı bilmek…

Sineyi bahşedeni La şerike diyerek diyardan göçmeyi tercih etmek!

 

İşte değerli dost neylersin,

bir acizliğin muhayyilesiyle nefeslenirken...

Atmosferde yankı bulan feryadımın ahenk sızısı serdedildiği gibi…

 

Bu maksada binaen

okurlarımdan gelen talepler nedeniyle

belki biraz fazla zaman ayırdığımı söylemek mümkündür…

 

En fazla şiir ürettiğim dönem,

yazmaya başladığımdan itibarendir.

 

Ama sevgili üstat bilmelisiniz ki,

o kadar güzel tepkiler alıyorum ki edebiyat çevrelerinden,

haz almadığımı söylemeden ne yazıkk ki vazgeçemeyeceğim...

 

Şiirlerime,

ilham perimin kayıplara karışması sebebiyle,

bir süreliğine ara verdiğimi belirtsem çok manidar bulur musunuz?

 

En son yayınladığım ise

” Nefesinle solayım” çalışması olmuştur...

 

Fakat en çok alındığım,

başlangıç paragrafında ki hatırlatmanızdır.

Ne hikmetse hakikaten biraz yüreğimi sızlattı…

 

“İki dünyanın var olduğunu ve hayal âleminde bulunmak”

 

Demek ki yazdıklarımda bu pek fark edilmiyordu.

Hayalin eşiğinde bir emeğin döküntüleriydi… Hayal…

 

Ah bu hayal olmasaydı…

Aşk nasıl anlaşılırdı… Nasıl yaşanırdı?

 

Kurtulamadığımız

bir monotonluğun pençesinde yaşamak,

o kadar meşakkatli ki benim için, inanın kelimelerle anlatmak kifayetsizdir…

 

İşte sevgili üstat

şiirlerle ben hayalin meşkinde seyretmişsem,

inanın bundan asla bizar değilim, çok keyif aldım, birçok yeni dost kazandım.

 

Yüreğimin

hücresinde hapsolan duygularımın

kapısını, atmosfer parkı sakinlerine açtım...

 

Evet, onlarla paylaştım,

sağ olsunlar kıymet verdiler ve yorumlarda bulundular…

 

Aşk bir hakikatse

onu yaşadım dersem abartmış olur muyum bilmiyorum.

 

Hissettiğim aşkın ta kendisiydi… Bilmeden… Görülmeden…

Sadece satırlarla yaşana bir aşk düşüne biliyor musunuz?

 

Şekliyeti önceleyenler biliyorum ki çok şaşıracaktır…

Kim ne derse desin şaşmayan bir esin kaynağım olmuşu!

 

Mısralarında bulduğum mana derinliği, hislerimi tetikliyordu.

O bir sanatçı ruhluydu… Mısralarında güftenin izleri mevcuttu…

 

Bir kemanın nağmelerinde dinlenseydi mısraları ne harika olurdu…

Bir ressamım hassasiyeti mevcuttu… Tuval onun ellerinde raks ediyordu…

 

İşte hissettiklerinizi bu haleti ruhla kaleme alırsanız…

Neler çıkıyor emeğinizden bir bilseniz…

 

Aşk acısını bilen kaç insan vardır… Arzunun değil, hazzın aşkını…

İşte bu güzel ve görmediğim insanaşk acısını bilendi…

 

Hissedendi… Bir sevendi… Sevmeyi bilendi…

Demem odur ki sevgili üstat, aniden yüreğimi yakalayandı…

 

Kendine katandı… Fizik kurallarını hiçe sayarak…

Tenleri mahkûm bırakarak… Hayânın içinde kalarak…

 

İşte her iki dünyayı da hayallerimizin zenginliğiyle güreleştirebiliriz…

Aşk bizlere manayı yaşatandır ey sevgili dost…

 

Aşk hak kapısında kavurandır…

Aşk gülün kokusundan, bülbülün feryadından imbiklerdir…

 

Yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum…

Sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum…

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anmak, hicranın sahrasunda savrulmak!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İçimin yandığı

Dilimin hadsiz kuruduğu

Günlerden birini yaşıyordum

 

Kendi

Halimde çalışıyor günlerimi

Aheste bir şekilde geçiriyordum

 

Benliğimde

Arandığım aşk sanki derin

Ve karanlık bir kuyunun dibindeydi.

 

Oraya

Ulaşmam hayli imkânsızdı

Yüreğimde bir umut yeşeremiyordu

 

Çok sancılıydı.

Yüreği dağlayan nasıl bir acıydı

Bir bakıma, aranmanın var ettiği sancıydı

 

Ne vakit

Bir aşk kelamı duysam

İçim elvermez, birdenbire titrerdi

 

Yüreğimi

Silkeler, hazanın sararan

Yapraklarını yaşatırdı halimde bir anda

 

Öyle

Zamanlar bu kalbim

İrtifa kaybeden zavallı bir uçandı

 

Sazlardan

Neşet eden hüzzam şarkılar

En yakınlarında hep bulunan arkadaşlarımdı

 

Böyle zaman da

O Kuyunun başına giderek

Salkımlaşan hicrandı nağmelerde ki ahenkle

 

Ruhumu dinlendirir

Ne büyük bir haz serde terdi

Dil ile anlatamadığım meramımı artık salıverilmişti

 

Ancak

Böyle satırlara işlerdim

Gönlümden sızan her hicranı yaramı

 

Bir tasnif

Dahi yapmadan serbestçe

Serdedendim mecalsizdim ümide hasrettim

 

Aşk

Durağında bir fakirdim

Okuduğum mısralar sesleniyor el veriyordu

 

Kalbim titredi,

Dilim kilitlendi sinemde ki

Kurumaya yüz tutmuş hislerim o an alevlendi

 

Donup kaldım

Habersiz bir sesi arıyordum

Yıllarca hasretim olan aşk tizimi arıyordum

 

Heyecanlanıyor

Hiç yönüyle tanımıyordum

Zahirini bilmiyor, tenini görmüyordum

 

Fakat

İçimde eşsiz bir sarsıntıyı

Asudeliğiyle yazdığı şiirle pekâlâ başarıyordu

 

Belki

Kendi iç âlemindeydi

Halinin derdiyleydi, kalbinin sesiyleydi

 

Direnemediğim

Bir çekim kuvvetiyle beni

Benden alıyor ve veciz bir şekilde aşkı anlatıyordu

 

Hayran kaldım

Nezaketine haylide şaşırdım

Satırlarında kayboluyor etrafımı unutuyordum

 

Kendi

Gönlünde çok gizlediği

Özelinden habersiz bir şekilde neyi yaşıyordum

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir sine-i bedbinlik var içimde, hüzün nefesimde!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öfkemin

 

Kızıllığının çare olamadığını bilirim

 

Kanayan aşk yaramı hiç dindirmeyeceğini de

 

 

 

Al düşlerimin

 

Kopan gül yaprağı misali sızısını

 

Terennüm ederdim, akşamın hicran şarkısıyla

 

 

 

Divaneliğim

 

Nüksederdi atardım kendimi yere

 

Köşelerin en sefiline, derinliğin hengâmesine

 

 

 

Bırakırdım

 

Melalimi, sersemliğimin eşliğinde

 

Derinlerde ki yüreğime hayıflanırdım seyrime

 

 

 

Kara bir geceye

 

Al müjdeler sunan her heceye

 

Gönlümün kararan penceresinde ki bilmeceye

 

 

 

Tozlu yollardan

 

Murat için gelen nefeslenene

 

El sallamak istiyorum yolunuz açık olsun diye

 

 

 

Şu akan damlalar ki

 

İyi ki var aşkla yağar yağmurlar

 

Alır çıkarır beni kuytu kimliğimde ki korkumdan

 

 

 

Sevinç tohumlarını

 

Akıtırken yüreğime hazzı aşkından

 

Umudun hazzına yeniden vardırır gizli ellerinden

 

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhuma haz sunan, kalbimi unutmayan an!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kimbilir ne kadar serkeştim

Kendi aleminde nefeslenen bir kederdim,henüz aşkın farkını fark etmeyendim

Öyle mi der geçerdim, sonra bir takım hülyaların sayfalarını aralayan bir ferdim

Nereden bilirim, dillenen o aşkı, sevgi ve muhabbet nazarıyla terennüm etmeliydim

 

 

 

Eveti elhak ilim irfan fakiriydim

Nasıl bir minval üzere telakki etmeyi, her nedense hakkıyla beceremezdim

Ne derlerse ancak onunla yetinip, bazen acabalara tevessül edip, geçer giderdim

Başına gelmeyenin hoşuna gider tabiri vardır, hatırlarsınız peki, kime ne söyledim

 

 

 

Nasip nedir, hangi esrarın nefesidir

Kader, kazanın arifesinde gerçekleşen nasıl bir mertebedir, kim hakkıyla bilecaktir

Arif olmak ne kadar mümkündür ve ihsana ulaşmak nasıl badirelerden geçirecektir

Neden kalbi inşirah, kemal-i ahlak,vuslat için sığınağın aşkı ruhumda yeşerecektir

 

 

 

Beşeri aşk, eşikten atlatan beladır

Hisseden kalbin lahzasında kimbilir neler saklıdır, sevda fukaralığı kim için ardır

Nefes müddetine muhtaçtır, ruh ahdine sadık kalan hicrandır akıl nasıl bir rüyadır

Ufuk, fikirle ancak salınılan serencamdır, hesap içinde gizlenen o hesap, ummandır

 

 

 

Aldırma sen sözlerime, acaba deme

Yaşamadığın müddetçe hiç kimseyle dalga geçme, kıs kıs gülerek eziyet verme

Gönül sahrası sahipsiz değildir, ahdine sadık mahzun nefesi ki sakın hakir görme

Biran olsun kendinle böbürlenme, nasıl bir Allah inanıyorsun sakın ha ihmal etme

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Mor düşlerim soldu, kalbim sessizce burkuldu!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her vakit lahza kendi lisanoyla sormuştu

İçinden çıkamadığım ve bir tutkuyla bağlandığım derd-i gamımı

Emel adına hezeyanımı, azim namına sarfettiğim hırsımı, içine düştüğüm ahımı

İnanç dediğim kuruntularımı, tahkikine erişemediğim hakikatte salan umutşarımı

 

 

 

Nasıl olsa bir ömrü zaman geçiyordu

Bahşedilen nimetlerin kadri ne kadar biliniyordu, kalbim ne acı çekiyordu

Ruhum sessizliğine çekilerek, kıt aklıma ve irademe hangi istikameti öneriyordu

Nefsim boşluk kabul etmiyordu, ne kadar açlığı varsa zafiyetlerin içine çekiyordu

 

 

 

Oysa neler öğrenmiştim büyüklerimden

Hiç önemsemediğim edebi nezaketten, adab-ı muaşeretten, aklıma gelenlerden

Neden bu kadar kayıtsız ve bir hesapsızlığın bendindeyim, söyle nasıl bir köleyim

Hala niçin esaretin içinde nefeslenen biçareyim, yoksa hakikatten nasipsiz miyim

 

 

 

Su için yol ne kadar aranan hardır

İnsanın ruhunu aşk kuşatmazsa nasıl bir itminanlığın rüknüyle yaşanmalıdır

İhlas ve ihsan dilden düşmeyen hicrandır, insanın kalbi ne kadar takvay-ı haktır

An ve zaman nefsin vuzuhu için bahşedilmiş furkandır, sevda olmazsa heyecandır

 

 

 

Ne vakit sormaya niyetlensem ahımı

İçinden çıkmaya cesaret edemediğim meramımı, sukuta davet eden umutlarımı

Nezaketin ve vecdin lisanıyla, azim be niyetin senasıyla yeganesine bırakmalıyım

Her vakit benliğimi sorgulamalıyım ve hadsizlik yapmamalıyım aşk yaşamalıyım

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Başagelmeden bilinmiyormuş, meğerse ne zormuş!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anladım ki senin yokluğunda

Bir yanım hicranın ellerinde çok çaresiz

Ne kadar sabrı denesem de olmuyor işte sen gelmeden

 

Her yer ve yanım bom boş

Sanki duvarlar üzerime yıkılmak istiyor

Bülbülden hiç ses çıkmıyor, kedide ortalıkta görünmüyor

 

Ne dinlediğim şarkıda

Ve ne de yudumladığım artanda bir tat var

Sineme sökün eden ızdırap har, ne zaman geleceksin yar

 

Hissiyatıma kar yağar

Takatim kendi yalnızlığında bir ihtiyar

Hiçbir yerde açmıyor bahar, gözyaşlarımda hicranla akar

 

Nisalar her yerde var

Halime işlediğin güzellikler hani kimde yar

Kalbimde ne bir şevk var ve ne de bir umudun sağanağı ar

 

Bedbin halimle

Baş başa kaldım ey edebiyle mücehhez hal

Bir daha söz etmem, dilin keyfiyetine itibar etmem ey yar

 

Ne kaldı ömrün anından

Nefeslerin kalan sayfalarından zarif gülizar

Nazarlarından akseden, tebessümünde gizlenen canı bahar

 

Gel artık yoruldum

Ne suyun ve ne de erzakın adını andım

Nefeslerimde her zaman sen vardın ve benim için başkaydın

 

Sokaklar mahzun

Ağaçlar masum, dallarda ki yaprak mahkûm

Senin yokluğunda kalbim daralıyor, halim sürekli solgunlaşıyor

 

Mezar bana yakın duruyor

Ölüm peşimde bekliyor heyhat ne korkutuyor

Toprak tavında avını bekliyor, hatıralarım yine benimle kalıyor

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Her vakit ah eden, sabrın aşkında dirilmeyen!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nihayet akşam olmuştu

Solgun umudumla yolunu beklediğim babam

Fevkalade yorgun bir halin sağnağında nefes alıyordu

 

 

Ne bakacak takati

Ve ne de bana nazar edecek gözlerinde feri

Yılgınlığın kadrine teslim olmuş perişan kişiliği sancıydı

 

 

Ömrünü vakfetmişti

Gece gündüz demeden vardiyaya kilitlendi

Başını sokacağı, bacasını tüttüreceği bir ev nihayetti

 

 

Lakin kifayet etmiyordu

Mutfak fakirlikten acıyla dem vuruyordu

Kurulan sofrada bir baş soğan, haşlanmış patates vardı

 

 

Ekmek karın doyurandı

Hüzün her nefesi kuşatıyor lakin susuyordu

Evladının gözelerine bakamayacak kadarda solgun soluktu

 

 

Annem hep sokranırdı

Keşkelere mütemadiyen itibar ederdi

Sabrın ikliminde nefeslenmeyen ve kanaati bilmeyen kandı

 

 

Babam adamlıkta kalan

Anam nisa kimliğinin edebini hiçe sayandı

Benim nazarımda babam haklıydı, anam nedametle yaşayandı

 

 

Ne kadar çalışsa da

Mesaiye kalmak için yarışsa da olmuyordu

Annem konu komşunun varlıklarını babama hınçla haykırıyordu

 

 

O vakit annem

Hiç istemediğim halde gözümde küçülüyor

Aile saadetini hiçliyor, babama hiç samimi destek vermiyordu

 

 

Çok üzülüyordum

Çare adına hiç bir şey bilmiyordum

Ama içime işleyen hicranı yıllara sâri olarak acıyla demliyordum

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hasretin prandasında, firkatin ruhumun ahuzarında!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne yapayım ki

Senden sonra ruhum sancılar sağanağında

Kalbim burukluğuyla hüzün karasında ve gözlerim boşalınca

 

Başımı öne eğiyorum

Hissiyatımı demleyerek hicrana adımlıyorum

Yalnızlığın ayazında ve korkular karşısında hasreti anıyorum

 

Çaresizlik sökün ediyor

İliklerim tenimin titremelerini başlatıyor

Ruhum dalgalar arasında solgun baharın insicamında ağlıyor

 

Gel desem gelmesin

Fakir halime nazar ederek şevk veremezsin

Biliyorum ki özlemle zarafeti terennüm ederek ulvileşiyorsun

 

Nisasın bir nazsın

Edebin ikliminde nefeslerini anlamlaştıransın

Hak adına şakıyan bir pervazsın, umman için coşkun nazarsın

 

Nefesinde feyzin

Kalbi dirliğinde müşahhas hikmet yanı başında

Bereketin yağmurları mütemadiyen senin güzel halini andıkça

 

Sefilliğim nüksediyor

Kalbimin kuraklığı gözlerimin önünde seyrediyor

Sana olan muhabbetim ve sessizliğimde terk etmeyen düşlerim

 

Beni bana bırakmıyor

Sürekli yeni sayfalar açarak güzelliğini anlatıyor

Nisa kimliğinde anlamlaşan edebin naifliğini fevkalade yazdırıyor

 

Nereye baksam

Ve sana hasretimi solgunluğumla anlatamasam

Çaresizliğimle ve sokakların öksüzlüğünde dertlerimle anlamlaşsam

 

Senin yokluğuna alışsam

Hasretin toprağında muhabbetle nefes alsam

Ve hazin sancılarımı ruhumun coşkusuyla semanın hazzına bıraksam

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

 

Sen ağlayınca, yüreğim hicran sağnağında!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne kadar zarif ağlıyorsun

Letafetle temaşa ederek sileri yılmadan demliyorsun

Kefen güzelliğinde ve ötelerin dirliğinde suhuleti ruhuma zerk ediyorsun

 

Lakin ne kadar layıkım

Biliyorumki an ve zamanda bedbin ve yılgın yolcuyum

Umutların kadresinde ve geleceğin güzelliğinde hicranla sürekli arkadaşım

 

Baharlar neler anlatıyor

Anlayanlar için idrak sayfalarını kalbi hazla açıyor

Sahil sukun içinde, dalgalar kendi derinliğinde vuslatın şarkısını söylüyor

 

Bilirim kalbim çok mahsun

Ruhum serancamında girdabın hüznüyle aşktan yoksun

Dilim sukut ikliminde ve hazanın tüm dilimlerinde yaprağı ve anı yokluyor

 

Aşk halin toprağında bahardır

Sevda haz ikliminde kalbi tavlayan müstesna bir hardır

İhsan ihlasa muhtaç, irade bilgi ve zihnin dirliğinde okyanuslara hasırdır

 

Sevmeden önce nedenini tanı

Kimliğin loşluğunda prangaların tuzağında ruhu yoklayan anı

Kalbin ülfetinde ve zarirliğin naif düğümlerinde, edebin kadrine ram ol

 

Kızmadan, kalbi daraltmadan

Ruhun hilkatini yılgınlığa maruz bırakmadan anlamak için çalış

Sevmek için nedenlere aldanma, hizmetin bendinde boyanmak hakkı kokla

 

Kudretin sahibini bilmiyorsan

Aşka hasret kalacaksın sakın riyakarlığa bulaşarak yorulma

Aldanıyorsan bile aldatmak için yolun girdabına maruz kalma kalbini yokla

 

Sevmeden ve teslim etmeden hakikati

Aşkın namütenahi dirliğinde ölmeye yakışan hazzı yaşamayı

Fani kitabın ve arzı endam edilen sayfaları okumadan kabri aydınlatamazsın

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne kadar yalnızdım, bir ömür hicranla yaşadım!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sanki muttluluk saklanan bir esrardı

Her zaman umut etmek, sabırla nefeslenmek ahirim için kardı

Şikayetlenmek ne kadar kalbim için manidardı, edep ile yol almak muhakkaktı

Demek ki bir tebessüm veya gülmeye meyil ahvalim, bir ömür kanaati yaşayacaktı

 

 

 

 

Hangi hülyalara dalsam, ahım yanımda

Murat içinde beslenmek hakikatim için vuslatsa, gözyaşlarım evet, arkamda

Ne de olsa heves solmayacak, umut kararmayacak, işret taşları kaybolmayacak

Bir zaman gün benim içinde ağaracak,kalbim hicrandan kurtulacak ve şad olacak

 

 

 

 

Niye saygı duydum, aşkın önünde eğildim

Hak eden ve yaşayan gönüllere bir ömür imrendim, ruhuma ne söyleyebilirdim

Kalbimi muhakkak ki nazargah bilirdim, demek ki henüz vakti gelmemiştir dedim

Sessizliğin kabrini ziyaret ettim, hazanın perdelerinde gezindim halim için inledim

 

 

 

 

Ve sonra içimden geldiği nispette niyaz ettim

Sinemde neler varsa edebin çehresiyle hasrettim, burukluğumu sessizce söyledim

Ben yaşayamadım, bari hak edenler için uzun ömürler ve saadetin nasibini diledim

Boyun büktüm, sahibimsin dedim, kalbime hayır olmayacaksa, razıyımla bitirdim

 

 

 

 

Yakatimin ve nefesimin maline iman ettim

Bahtım için hangi hakla şikayete yönelirdim, neyi hakkıyla bilen bir nefestim

Ne kadar acizlik içindeydim onca zamanın hesabını anlamadan ömrümü tükettim

Neden hala bir mazurat içindeydim, keder ve hüzünle birlikte yol alan bencileydim

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sokaklar yılgın,insanlar bilmem ki niye çılgın!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Masumiyeti ne kadar çok arzuluyorum

Kaybolan kalbi ahengi, zihni muvazeneyi, ruhi muhayyileyi bulamıyorum

Herşeyin basit olanını sevemiyorum,neden niteliğin bu kadar üzerinde duruyorum

Mizan için ne kadar dertleniyorum, hala heveslerinin peşinden mi sürükleniyorum

 

 

 

Gençtir, kanı dikine akar diye öğütlediler

Bir sınır tanımamazlığı zihnimde filizlendirdiler,illegaliteye niye özendirdiler

Neden edebi, tefekkür edebilmeyi, fikir için istikametimi belirtmemi hiç istemediler

Talan etmeyi, av veya avcı olmayı önüme ibretle serdiler, insandım önemsemediler

 

 

 

Nereye koşsam ve akranlarıma anlatsam

Anlaşılmak adına bir düzenbazlık vardı, kapıp kaçan, vurup kıran her taraftaydı

Yetmedi sokaklarda nara atan hak hukuk adına her yanı tarumar eden yanımdaydı

Arkama bakmam veya boşver diyerek uzaklaşmam ağrıma gidiyordu, nefsim hardı

 

 

 

İnsanları bu hale getirenler ortadaydı

Çıkar uğruna ne kadar canlara kıyıldı, bilmem ki dava adına daha bir şey kaldı mı

Umutları soldurdular, hücrelerde nefesleri kuruttular, vicdanları evet,yok saydılar

Neslin emniyetini ve haysiyetini hiçe saydılar,iki asırdır zulmetmekten bıkmadılar

 

 

 

Cenabı Hakka sonsuz hamdolsun

Sabrın bir direniş olduğunu, aşk ve himmetin ne kadar farklı olduğunu yaşattı

İnsanların ve nesli derin uykularından uyandırdı, hak ve hukuk adına neler anlattı

Vesileler ikliminde ve zamanı geldiği müddetçe umutların yeşermesine ramak kaldı

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Düşündükçe içim sızlar ve yüreğim ağlar!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hayli uzaktan fark ettim

Bir kalabalığın sessizliğine doğru merak ederek ilerledim

Nefesler tutulmuş, dikkatler kesilmiş, şaşkınlık hat safhaya ulaşmıştı fark ettim

Şahit olduğum manzara karşısında irkildim, niye tepkisiz insanlar diye söylendim

 

 

Dar bir sokaktı mekan

Sessizliğin ve şaşkınlığın kuşatmışlığındaydı, o an düşünebilen birçok insan

Akşamın karanlığında, henüz gercenin başlangıçında ne istiyordu densizlik yapan

Çaresizlik içinde kıvranan ve feryad eden zavallı ve acziyet içinde ki nisa olan can

 

 

Sual ettim, bir insana

Başımı ağrıtamam, belanın içine banamam, derdime yeni bir dert katamam dedi

Ziyadesiyle kenara çekildi darp edilen gariban için belki de çok hak ediyordur dedi

Hukuku ve hakkı öteledi, insan olmanın şiarından demek ki nasipsizdi, seslenmedi

 

 

Birçok sualler aklıma geldi

Bu akadar kayıtsız kalmak hangi izanın afakı olmalıydı,sinirlenmemek gerekti

Siren sesleri kulağımıza ilişti, demek ki çok geç olmasına rağmen gelebilmişlerdi

Lakin takat mi kaldı, akıl ve vicdan nereye bırakıldı,talan eden mi kazanmalıydı

 

 

Tekme tokat arabaya bindiriyordu

zavallının heryanı kanrevan içinde kalmıştı, nihayetinde bir genç o an atılmıştı

Kendine gelen şahitlerde katılmıştı ve o caniyi kıskıvrak yakalamayı başarmıştı

Kadın yere yığıldı, hıçkırıklar sağanağı durmuyordu ve o an nasıl medet umuyordu

 

 

Her taarafı yarabere içindeydi

İnsan denen onca kalabalığın şahitliği refakatinde canın katline ramak kalmıştı

Nesil ne kadar farklılaşmıştı, millet olmanın sürur ve kıvançı mı kalpten alınmıştı

Hukuk niye vardı, insanınsuş işlemesi bu kadar futursuz mu olmalıydı, niye ayıptı

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Söyle bana ne oldu, kalbimi hicran vurdu!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gözyaşlarım hiç durmadı

Hasret sineme ne derin bir sızı bıraktı,firkatin ruhumdaydı

Ne müşkil bir sancıymış yıllarca peşimi bırakmadı, yalnızlığın ahını yaşattı

Nereye baksam göçüp gidene ağlasam, ruhumun hicranıyle başbaşa kalsam ne ahtı

 

 

Ne zaman andımda seni

Derin bir keder alıyor yüreğimi, yaşadıttığın çaresizliği

Yadımla gelen ümitleri, hazanı anlatan elemimi, sessizleşen hal fakirliğimi

Kime anlatırdım, hasretin sahrasından çıkmak için bahtımın kalemine sığındım

 

 

Çaresiz sabır diledim

Kanaat etmeyi öğrendim,kaderi ben yazmıyorum dedim

Kalbimin sahibine iltica ettim,yarab sen bilirsin dedim,lal olan halimi söyledim

Bilmem ki daha başka ne yapabilirdim hülyalarınla mı bu ömrümü tüketmeliydim

 

 

Hiç sevdanın karası olur mu

Aklıma tutukluluk yaşatan an ve zaman hala vurgun mu

Alıp götüren lahza idrakim için sorgu mu,bu ruhumun tufanı hiç yargılamır mı

Kime teslim olmalıyım yüreğimin ahından arınmalıyım hakikat aşkına akmalıyım

 

 

İşte o vakit dirilmeliyim

Ne kadar yeisim varsa, elemin şadı sinem için arsa, nihayetinde kurtuluş vuslatta

İhmal ettiğim, ibretiyle nefeslenmediğim, nefesi lekelerim, karşıma çıkacak acıysa

Vecdiyle filizlenmeliyim, inayet ve ihsanın ne olduğunu öğrenmeliyim, aşk farkıyla

 

 

Hiçbir vakit heves biter mi

Nefsim nizama ermedikçe kemal sıfatıyla refakat eder mi,iradem azimet içinde mi

Farkı fark ettiren idrakim ruhumun yetisi değil mi, kalbin inşiraha aç, hak değil mi

Artık ne söylersen söyle kabulumdür, o firkatin farkı fark ettiren suhulet esinimdir

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Firkatin gözyaşlarımın ahuzarı oldu!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bilmem ki hala nerdesin

Bilinmeyenlerin adresinde bir sersin, sessizliğin kadirinde seyredensin

İçimi burkan, nefesimi sarsan ve ruhuma ızdırap yaşatan bir aşk-ı nefessin

Söyle hala neden imtina edersin,çekincelerinin kıskacında kalmış bir asudesin

 

 

Hiç düşünmez misin

Bir can olduğumu neden ihmal edersin, merakıma elemin sabcılarını zerkedersin

Kalbinin şehrine malik olamadım, meramımı niye anlatamadım, yıllardır ağladım

Birgün karşıma çıkarsın sandım, yazdığım mektupları bir sır gibi anbean sakladım

 

 

Kalbimi hicran bırakmıyor

Ruhum hüzünle artık başedemiyor, takatim çekiliyor, gözlerim de fersizleşiyor

Nereye baksam, bir ses duyacağım diye etrafıma bakınsam, umudum bedelleşmiyor

Bir ses ver veya kelamın lisanıyla hissiyatını hasret,göçüm başladı ibret söylüyor

 

 

Sukut etmeyi aşk saydım

Sabretmenin rüknüyle barıştım, bahtımın kazasına kanaat etmeyi başardım

Ne kadar hasretim varsa ummanın nazarına bıraktım,yadımla umudu yaşadım

Lahza kimin, nefes mefkuresiz mi neyleyim,kim diliyorsa hevesimi teslim edeyim

 

 

Hazanın nazarında azadeyim

Keyfiyeti artık neyleyeyim, nefsi muarızlarımdan koşulsuz arileşmeliyim

Emellerin hülyasından vazgeçmeliyim, düşlerim çıkacaktır diye beklelemeliyim

Kalbimin sahibine iltica ederek, tefekkür etmeyi ve sabırla dirilmeyi öğrenmeliyim

 

 

Ne kadar vaktim kalmışsa

Cehtiyle ram olmaya Rabbim sağlık verirse, azmiyle canhıraş namzet olacağım

Ecrin ve infakın ülfetini yaşamaya gark olacağım, bir kimseye bağlanmayacağım

Yalın bir ümmet olmayı, asabiyetlerden korunmanın umuduyla aşkla yol alacağım

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Her lahza sineme açık açık neler söylüyor!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her vakit gün çekiliyor

Yeniden dirilişin aşkıyle sessizliğin edebine bürünüyor

Düşünmek yetmiyor, tefekkür fikiriyat istiyor, muhayyilem iflas ediyor

Anlamak, vecdine kanmak, aklın ve idrakin aidiyetiyle tevdi edilenler hıçkırıyor

 

 

Nedenler karşıma çıkıyor

Sual etmek kifayet etmiyor, ihlas erbabı uzlet iştiyakıyla bekliyor

Ruhum niçin sessizliğin ikliminde bekliyor, kalbim nazargah olduğunu biliyor

Neden zafiyetler bir afat misali irademi törpülüyor, nefsim hala neleri emrediyor

 

 

Nefes elhak müddetlidir

Akıl ve izan bunu fark etmek için bahşedilen en nadide ülfettir

İdrak ruhun yetisi, vicdan mizanın asudesi, vakit bahtın kazasında ki iradidir

Neye meyledersen, niyetine ne kadar kefilsen, tercihlerinde hürsün, hesabın kimedir

 

 

Ömür su misali akıyor

Okumaya imtina ettiğim onca sayfaların hicranı karşıma çıkıyor

Kalbimi hüzün kaplıyor,sessiz çığlıklarım sancı veriyor, üzülmek niye yetmiyor

Ruhumun hicran damlaları durmak bilmiyor, onca kelimeler imdadıma yetişiyor

 

 

Aşk,kalbi inşirahtır

Ruhunu idrake kavuşturan payesidir,ihsan üzere ne latiftir

Kalbinin farkını yüreğinden arileştiren ancak bilir, her nefesin hesabında erktir

Vuslat için mihenktir,sırat için vecdir,kabir için hilmdir, ölüm için ne muhabbettir

 

 

Gönül yarasını çok görme

Vurgun yemiş bir nefes görürsen sakın ola ve asla kibirlenme

Bir kadae mahkumuymuş da deme, kader mahkum etmez, hayır nerdedir bilinmez

Hamdına erişmediğin, halini acziliğin kefenine bürümediğin taktirde kulla eğlenme

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ey hak diyordun,ben ise gelip geçiyordum!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anlıyamıyordum, bazen acaba diyordum

Kimi zaman tedirginliğimi saklayamıyordum,fakat aşikar eylemiyordum

Kimi vakit gizlice bakıyordum, tepkin nasıl olacak diye merak içinde bekliyordum

Hasrettiğimiz vecdimizin kesişmediğini biliyordum niye farklı letaiflerden besleniyordum

 

 

 

Aynı lisanı konuşuyorduk ama, fakat’ı vardı

An ve vucut bulan zaman suallerimiz için bir çözüm olmadı, yıllardır gözyaşı aktı

Sabır demek ki hakkıyle anlaşılamayan fırsattı, kanaat etmek ruhum için nasıl vuslattı

Kırgın bir kalp, bitap olmuş bir ruh yeniden canlanırmıydı,umut ziyadesiyle niye hicrandı

 

 

 

Bir ömür söyleyemedim, sabır içindirendim

Kim ne söylerse eyv demeyi gaye edindim, muhakkak ki bir hikmeti vardır dedim

Nisa kimnliğinde gizlenen suhuleti yıllarca bekledim, o kaygılarından arınmanı bekledim

Elbet biz de gülebileceğiz birgün diye her sancı ve elemi halde demledim, şikayetlenmedim

 

 

 

Ahdimin takipçisiydim, taviz vermedim

Fakat gerekçesiz yargılanmayı hiç beklemezdim,zanların hasmı olan bir zadeydim

İtilaftan maksat nedir diye sual eylemiştim,sen ise nedense o sessizliğine bürünmüştün

Şer-i delillerin hülasasında hakkı tespit ve batılı reddetmek değil mi diye tekrar etmiştim

 

 

 

Fakat sen, hiç seslenmeden çekilmiştin

Kuytu köşende sanki bir elemin içindeydin,adeta sahipsiz biriydin, ne kadar üzerdin

Kendimi yıllarca mahkum ettim, neden meram-ı halini anlayamıyorum diye söylenirdim

Çünki sen benin emanetimdin kimsaye serdimi ayan edemezdim sabır içinde nefeslenirdim

 

 

 

O an kendi kendime bir söz vermiştim

Kendisi gülene kadar asla gülmeyeceğim diye kanaate eriştim,yaşamak adına üzgündüm

Bahtım böyleymiş mi demeliydim, neden gerekçeleri için gayret etmemeliydim, direndim

Üzülmeni nedense istemedim, mahkum eden gözlerinden, bir ömür muhabbet beklemiştim

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne vakit hıçkırığa kansam, yadınla avunsam!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gün geçmiyordu ki naif halini anmayayım

Hasretmiş olduğun ülfetin şadıyla ağlamayayım,bu yalnızlığıma kızmamayım

İçime dert olan kederi ummanın suhuletine bırakmayayım, yıllarsa sır gibi saklayayım

Umudun vecdiyle, ufkumun mecaliyle yeniden başlayayım, şu derd-i gamımı da unutayım

 

 

 

O zarif parmaklarınla yazdığım nameler

İçinde alıp sürükleyen hareler, ruhumu mest eden payeler sanki kalbimi okşuyordu

Hiç bırakmak istemiyordum, mütemadiyen içinde ve o nefesinin islerinde kalıyordum

Sessiz bir şekilde gözlerimden gelen melalimi bırakıyordum, fakat sen artık duymuyordun

 

 

 

Ram olduğum, eşiğinde vucut bulduğum an

Gönlümü enginliğine kavuşturan zaman, mefkureme anlam katan ibretli furkan

Ancak teskin ediyordu, ruhumu bizarlığından kurtarıyordu, hicranı ne güzel anlatıyordu

İbretin her sahnesi o an önüme seriliyordu,evet, bilgisizliğim hüznümlekarşıma çıkıyordu

 

 

 

Neden firkatinin prangasında yalnızım

Fevkalade perişan ve mecalsizim,adeta bahtının savurduğu bir dilenci mesabesindeyim

Nazar eden gözlerden himmet bekleyen, kör kuyuyu sessizce suya gark edenin eşiğindeyim

Artık bu vakitten sonra aciz köşeme çekilirim, kimseye söz etmeden nefeslenmeyi dilerim

 

 

 

Aklıma gelen ne varsa, umut kalbimin olacaksa

Elhak sahibime iltica ederim hakkın ve hakikatin didarında ömrü vakfetmeye dua ederim

Yadettiğim kim varda, nefein sahibi her vakit en yakınımdaysa söyle nasıl şikayetlenirim

Boynumu bükerim, bahtıma kanaat ederim, zafiyetlerim içinde affı mağfireti talep ederim

 

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...