rembo 2 Report post Posted October 31, 2007 İstanbul Destanı beton yığınlar arasında kayıp bir şehir caddeleri tekerlekli metallerden cincir bir ağacı yakamaz savrulsa bir milyar kibrit soluduğun ya tozdur ya karbonmonoksit ecel fışkırıyor fabrika bacalarından kansersiz ölümü yaşamıyor hiçbir insan iyotu bilmez kimse; lağam kokuyor deniz tarihi sokaklar pisliğe açılan dehliz boğazın akıntısı çağa yenildi Fatih fethettiğine bin pişman şimdi Mimar Sinan imkansız boşa aşmış meğer baraj suları altında o muhteşem kemer bu gördüğün çamurlu su nedir Eyüp Sultan? ya bu harap surlar kurtulur mu şaraptan fuhuştan yanmadık kaç ahşap evi kaldı Üsküdar'ın minaresi nerede fethi gören hisarın gel de gör Nedim ne halle düştü sadabat bu gördüğüm İstanbul mu İstanbul mu heyhat! Ayasofya ne kilise ne de cami Fatih fethettiğine bin pişman şimdi tarihin arasında geçerken çelik tramvay nasıl ağlamasın faytonları seven saray daha dün akıyordu süslü sebil çeşmeler kola furyasıyla kurudular birer birer ezanlar deundan mahyalar sanattan uzak suç dolu sokaklarında cambazlık yaşamak köşe başları çöplerden teşekkül birer dağ düzenine şöyle bir bak adete ortaçağ medeniyet dediğin çok eskidendi Fatih fethettiğie bin pişman şimdi Share this post Link to post Share on other sites