Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
mmaavviii

Ey İman Edenler İman Ediniz!

Recommended Posts

burada yeniyim herkeze selamlar...ve sizlerle paylaşmak istediğim bir konu var...

 

 

 

Şimdi şu can yakıcı soruyu soralım.Geçmişte dünyanın en şerefli milleti olan islam ümmeti neden bugün izzet ve şerefini yitirdi?Geçmişte medeniyetler kurup,dünyayı değiştiren müslümanlar şimdi neden kendilerini dahi değiştiremiyor?

Share this post


Link to post
Share on other sites

sanırım sorunun cevabını Şeyh EDEBALİ'nin Osman Gazi'ye Nasihatında bulabilirsin....

 

“Ey Oğul!

 

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

 

Ey Oğul!

 

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

 

Oğul!

 

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

 

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

 

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

 

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.

 

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

 

Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..

 

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

 

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

 

 

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”

 

 

bir zamanlar böyle yönetiliyorduk....sadece bizler değil...dünyanın dörtte biri...islamın en büyük halifeliğini yapan osmanlı böyle kurulmuştu...

 

 

ne zaman ki medreseler de ilim ve fen birlikte verilirken sadece bilime yönelinmiş ve ilim unutlmuş o zaman osmanlı düşmeye başlamış...ve şu da bir gerçek....

 

nasılsanız öyle yönetilirsiniz....bu düşüş bizim tercihimizdi....bu yok oluş....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Klasik fakat klasiğin ötesinde hakikati arayan soru. Soruda konuyla ilgili olmamasına rağmen farklı yerlere de imalar var. Millet kavramı İslam'a inananlar olarak kabul edilmiş(Ki doğru da) ve günümüzde anlaşılan şekliyle sorulmamış. Bu ise sorudaki anlamın sakıt olmasına sebebiyet verebilir. Fakat soruyu halis niyetten çıkma kabul edersek kısa bir cümle ile üstadın dediğini diyebiliriz: Güneşi ceketi astarı içinde kaybetmekten dolayı bugün bu haldeyiz. Hareketsiziz. Uzun halini konuşmak gerekirse, zaten tüm meselemiz bu. Çözüm diye de sarıldığımız anlayış ise kendi öz hakikatlerimizde saklı, metod olarak Necip Fazıl gibi büyük birisinin çizdiği haritada..

Kafa patlatılması gereken, milyonların kafa kafaya verip çözümünü bulması lazım gelen soru.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cahillerin imanına İman-ı mecazi denir. Bu iman, bozulabilir ve yok olabilir. Hakikat ehlinin imanları bozulmaktan mahfuzdur. (Ey iman edenler iman edin) demek, (Ey, imanın suretini edinenler, ibadet ederek, hakiki imana kavuşun) demektir. Demek ki haramlardan kaçmayan, ibadetlerini yapmayan kimse Allah’ı tanımış olamaz ve hakiki imana kavuşamaz.

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Bir büyük zata talebesi sorar:

- Efendim, Allahü teâlâ bir âyet-i kerimede mealen, (Ey iman edenler iman edin) buyuruyor. Bunların hem iman ettiklerini bildiriyor, hem de iman edin buyuruyor. Burada, “iman edin” ne demektir?

 

Cevaben buyuruluyor ki:

- (Beni tanıyın) demektir.

 

- Efendim, herkes Allah diyor, tanıyor. Peki, tanıyın ne demektir?

- Habibimin getirdiklerine inanın, emir ve yasaklara uyun demektir. Tanımak, sevmek ve itaat etmek demektir. Allahü teâlâyı tanıyan onu sever. Onu seven de emir ve yasaklara uyar, yani farzları yapar haramlardan kaçınır. Allahü teâlâ ibadet yapılarak sevilir, tanınır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...