Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Suffiyun

Bir Çift Haykırış

Recommended Posts

Bir Çift Haykırış

 

Bush, görev süresi dolmadan önce Irak’a bir gezi düzenledi ve Maliki ile birlikte kameraların karşısına çıktı. Basın toplantısı sırasında bir gazeteci, ‘Bu Irak halkından sana bir veda öpücüğü, köpek!’ diye bağırarak ayakkabısını Bush’a fırlattı. Hemen ardından ‘Bu da dullar, yetimler ve Irak'ta öldürülenler için...’ diyerek diğer ayakkabısını…

Zulme tüm yokluğuyla saldıran bir ok, İbrahim(a.s)’e kurulan ateş için yola çıkan karınca… Ne derseniz deyin, vicdânının çığlığını zorbanın yüzüne haykıran bir yiğit Muntasar El-Zeydi. Onun tek başına gerçekleştirdiği, ümmetin intifadasıdır aslında. Hangi şartta, ne şekilde olursa olsun atacak bir mermisi olmasa da, devrin firavunlarına karşı sessiz kalamayan ferasetli bir Müslüman duruşudur.

 

İçimizdeki burukluktur, Bağdat’ın bombalandığı gece seher vaktine kadar dökülen yaşlarımızdır. Ötesini düşünmeden, bulunduğu an içinde, mümin edâsıyla tevhidi yaşamaktır. ‘La ilahe illallah’ lafzını en ince bir iştiyakla aksiyona dökmektir. Allah’tan başka mabudu olmayanların, dünyanın kanını emmeye kalkışan hadsizlere tokadıdır El-Zeydi.

 

Küfrün önünde el pençe divân duranların unuttuğu bir yoklayıştır. Biz Müslümandık, biz insandık, biz işgal edilmiş bir neslin evlatlarıydık. Zeydi’yi bizden iyi kim anlayabilirdi ki ?

 

Bizim de Iraklı kardeşlerimiz gibi ağlayan çocuklarımız vardı. Gece yavrusunu emzirip gündüz cepheye koşan annelerimiz… Ve bizim de Zeydi’lerimiz vardı. Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam, Aydın’da Yörük Ali Efe…

Onlar ve onlar gibi binlerce adı unutulmuş yiğit, korkmadı zindanlardan. Düzenin bekçiliğini yapmadılar, demediler ‘böyle gelmiş, bu dünya böyle gider’. Ölüme atladılar isteyerek. Hz.Hüseyin(r.a)’in ‘zilletle yaşamaktansa, izzetle ölürüm’ bilinciydi onlarda canlanan… En başta insan olma sorumluluğuydu. Haksızlığa boyun eğmeyen bir adalet arayışı.

 

El-Zeydi’nin Bush’un yüzüne fırlattığı ayakkabı, Ebu Gureyb’deki bir mazlumun simsiyah gözlerinden okunan nefrettir. Kudüs’te bağrı yırtınırcasına tekbir getiren çocuktur; babasının kanlı bedeni kucağına yığıldığında. Çeçenistan’da, ailesinden çok uzaklarda zalimlere sıkacak üç beş kurşunu olan gençler…

Zeydi, içindeki binbir his ile fırlattı o ayakkabıyı. Tecavüze uğrayan Iraklı kadınlar, katledilen bebekler, zindana koyulan gençler, işkenceye maruz bırakılanlar… Bununla birlikte, sadece zalime tepki değil; aynı zamanda zulme sessiz kalanların basiretlerine serpilen bir kova suydu o ayakkabı.

 

O ayakkabı zalime dokunmamış olsa da, şüphe yok ki vicdânı kararan bizlerin suratına çok sert biçimde çarptı. Kendimiz rahat ve keyif içinde yaşarken, kardeşlerimizin yaşadıkları acıları hatırladık. Rıza gösterdiğimiz sömürge düzenlerinin, aslında onlardan olmayanları nasıl ezdiğini düşündük. ‘Siz onların dinlerine girmedikçe, Yahudi ve Hristiyanlar sizden kesinlikle razı olmazlar.’ (Bakara - 120.)

 

Amerikan rüyasından sıçrayarak uyanış şeklinde olmalı bu ayakkabının etkisi. Kral Abdullah’ın elini kesmeli, Bush’un elinden. Erbil’e, işgal altındaki Irak’ın bir parçası olduğunu hatırlatmalı, Amerika’nın bir eyaleti değil... Talabani’ye, dün Saddam’ın düştüğü duruma düşeceğini göstermeli. Sadr’a bir işaret olmalı, mücadele etmesi gerektiği düşmanın Sünniler değil, Amerikan askerleri olduğu konusunda. Emperyalist sistemin, kukla liderleri hırslarına mahkûm edip ellerinden tuttuktan sonra, o el ile onları ve onlar nezdinde topyekûn bir halkı boğduğunu artık anlatmalı.

 

Ama heyhâd, gafletin en derinini yaşayan Müslümanlar için Üstâd’ın deyimiyle ‘geldi geçti, birkaç günlük fasıldı’ tanımından ibaret bir haber olarak kalacak bu olay. Bağdat’ın bağrına saplanan hançeri söküp atmaya belki yetmeyecek. Belki hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Ama El-Zeydi, bu hareketi ile bulunduğu şartlar içinde diyetini ödemiş olmalı. Bir gazeteci ve silahı, süngüsü yok. O, direnişin sınırı olmadığını gösterdi. Zulüm bürokrasi, demokrasi tanımıyorsa; kıtalar ötesinden gelip Irak’ı vurabiliyorsa, mazlumun susuşu niye ?

 

Gözaltında El-Zeydi’nin kaburgalarını kırdılar. Belki öldürecekler, ailesine en ağır yaptırımlar uygulanacak; fark eder mi ? O işgâl altında yaşamaktansa, ölüme göz kırptı. Haysiyetli duruşuyla bir meşale yaktı. Şimdi dileyen bu meşaleyi eline alır ve tüneli aydınlatır; dileyen de Amerika’nın tuttuğu ışık ile yoluna devam eder. Batmayacak tek güneş, hakikât güneşidir.

 

20 Aralık 2008

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...