KuRsAd 0 Report post Posted December 7, 2008 Gardas İhtilal şiiri Kime ait Share this post Link to post Share on other sites
melike19 0 Report post Posted December 8, 2008 Candan Ötesin Lügat lar manayı yitirir sende. Umudum, ışığım, cennetim benim. Nasıl ki denize yürür ırmaklar, Hep sana olacak hicretim benim. Bir sana ram oldum, bir sana vurgun, Yüreğim yaralı, bedenim yorgun, Umudum tükenip biterse bir gün. Silinir aynada suretim benim. Gul tutan ellerim kaniyor sanki Icim alev alev yaniyor sanki, Yaradan sabrimi siniyor sanki Kalmadi takatim kuvvetim benim. İdrak et ARSLAN ın bitkin halinden, Candan ötesin yar vazgeçmem senden. Emrine amade olmuşum dünden, Başkası olamaz kısmetim benim. Coşkun ARSLAN 2008–12–07 Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 10, 2008 Biraz Halk Şiirinden: Bana kara diyen dilber! Gözlerin Kara değil mi? Yüzünü Sevdiren gelin! Kaşların kara değil mi? Beni Kara Diye Yerme, Mevlam Yaratmış Hor Görme, Ela Göze Siyah Sürme, Çekilir Kara Değil Mi? Her Yoldan Gelir Geçerler, Aktan Karayı Seçerler, Ağalar Beyler İçerler, Kahve De Kara Değil Mi? Karac’oğlan Der Maşallah, Birgün Görürüm İnşallah, Kara Donludur Beytullah, Örtüsü Kara Değil Mi? Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 10, 2008 Bu gün ben bir bağa girdim Ne bağ duydu ne bağbancı Gülün şeftalisin derdim Ne bağ duydu ne bağbancı Bağın duvarından aştım Kırmızı gülüne koştum Öptüm sardım helallaştım Ne bağ duydu ne bağbancı Bağın kapusunu açtım Sanasın cennete düştüm Doldurdum badesin içtim Ne bağ duydu ne bağbancı Seherin tan yeri attı Bülbül elvan elvan attı Gevheri yükünü tuttu Ne bağ duydu ne bağbancı Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 10, 2008 Hazret-i Pîrim Baba Kaygusuz Kuddise Sirruh'un Pîri Evlad-ı Rasul Aleyhisselam Abdal Mûsa Sultan'ın"Kuddise Sirruh" bir nefesi: Kim ne bilür bizi nice soydanuz Ne zerre ottan ne hod sudanuz Bizim meftunumuz marifet söyler Biz Horasan mülkündeki baydanuz Yedi deniz bizim keşkülümüzde Hacem umman ise biz de göldenüz Hızır İlyas bizim yoldaşımızdır Ne zerrece Günden ne de Aydanuz Yedi tamu bize nevbehar oldu Sekiz uçmak içindeki köydenüz Bizim zahmımıza merhem bulunmaz Biz kudret okuna gizli yaydanuz Turda Musa durup münacat eyler Neslimizi sorarsanız ''Hoy'' danuz Ali geldi adım bahane Güvercin donunda kondum cihana Abdal Musa oldum geldim zemana Arif anlar bizi nice sırdanuz. Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 10, 2008 Neyzen Tevfikten: Vâdi-i sevdâya düştüm, pür-gamım şâhım Ali Kimsesiz kaldım karanlık günde gümrâhım Ali Doğmuyor mihr-i ümidim, çıkmıyor mâhım Ali Gelmiyor mu gûşune bi âh u eyvâhım Ali? Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Rûsiyâhım, pür-günâhım, yok yüzüm Peygamber'e İstemem bir türlü gitmek böyle rûz-ı mahşere Eylerim belki tesâdüf der iken bir rehbere Düşmüşüm elsiz ayaksız Âstân-ı Haydar'e Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Tuttuğum râh-ı şekâvetten hacîl oldum, hacîl Çeşm-i im'ânım kapandı, bâtınen kaldım alîl Hâlimi hoş görmemek de sence şimdi müstehîl Nazrâ-ı affında çünkü "İnnehû şey'ün kalîl" Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Âdeta çıldırmışım sahbâ-yı lâ'li yârdan Giymişim bir pîrehen ki nescolunmuş nârdan Giymişim bir pîrehen ki nescolunmuş nârdan Çektiğim gamsa sayılmaz yârdan ağyârdan Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Çıkmıyor bir an ciğerden derd-i sevdâ hançeri Pençe-i aşkın esiri olduğum günden beri Tâ süveydâ-yı dilimde hicr-i yârın ahkeri Ol kadar yandım, yıkıldım ki unuttum her yeri Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Cinnet-i sevdâ ile bir anda yaptım bin günâh Pîş-i çeşm-i hâlkde oldum hacil ü rûsiyâh Taş çıkardım âdetâ, şeytana giydirdim külâh Pek yazık oldu bahâr-ı ömrüme, ettim tebâh Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Çok gönül kırdım, gücendirdim cevân ü pirden Her nasılsa saptı bir kere yolum tedbirden Gerçi dönmez muktezâ-yı tâli'im takdirden Himmetin hâli değil lâkin buna te'sirden Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? İktibâs-ı feyz için mihr-i münir'inden senin İşte ettim âsitân-ı âşkına vaz-ı cebîn Dergehinden boş çevirmezsin beni, kalbim emin Dâima ağlar, yanar bir bedenim zâr u hazîn Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Pencezed şehbâz-ı husnet gerdenem râ ez kemîn Der dilem peydâ şud angeh sad hezâr âh u enin Mandeem bî-hod zi la'l-i yâr-ı sevdâ âferin Çun şodem bidâr kez men mîreved imân u dîn1 Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Ahsen-i takvim-i hilkat levh-i didârındadır Reng-i rahmet, bûy-ı şefkât varsa gülzârındadır Her hakîkat, ma'rifet, esrâr-ı âsârındadır Merhem-i zahm-ı dilim dest-i şifâbârındadır Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Olmayanlar kâşif-i esrâr-ı ders-i men aref Anlamaz can vermeyi uğrunda ey Şâh-ı Necef Kâinâta nûr-i şemsindir veren şan u şeref Teşne-i sahbâ-yı affım defter-i isyan be-kef Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? İşte benden yüz çevirdi âşinâlar büsbütün Bir enîsim kalmadı endişeden başka bugün Destgirim, Neyzen-i bîçâreyi bir dem düşün Nûr-i çeşmin ol imâmeyn-i güzîn bâşı içün Merhamet et hâlime her şey'e agâhım Ali Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali? Neyzen Tevfik 12 / 12 / 1901 Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted January 7, 2009 Hayırdır, Neyzen Tevfik'teki Ali hayranlığı? İlginç! Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted January 10, 2009 Hayırdır, Neyzen Tevfik'teki Ali hayranlığı? İlginç! Akhi o Atatürk şiirinin Neyzen Tevfike ait olmadıgı mahkeme kararıyla kanıtlandı.Neyzen Tevfik şeriat düşmanı değildir bu konuda şeriata laf eden ünlü bir yazara yazdığı hicviyeden anlıyoruz.Neyzen Tevfik Bektaşidir sebeb o, İstanbulda bir Tekkeye bağlıydı, hangi tekke hatırlamıyorum şuan. Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted February 26, 2009 Olmasından korktuğun her terkediş savruluverir hayallerinin içine Kaybettiğin hükümsüzlüğün unuttuğun başkaldırışları tohumlandırır Gecelerde bir tek yıldız engel olur hüznüne Sitemlerdeen aciz bir titreyişle başını ulu çınarlara kadırırsın Unutmayı unutmuşluğun gelir aklına Çünkü her yaprak bir bakışı anımsatır Her anımsayış kocaman parçalar koparır içinden Sen gelmeyi arzuladığın o yerdee doğarsın da Bir soğuk ürperiş göçler emreder yüreğine Bir tek özlemeyi özlersin artık unutamamak kaderindir Sonra sonsuzluklar son bulur ellerinde Gönlünün yaprakları gözlerine düşer Ağlarsın... Share this post Link to post Share on other sites
Beylerbeyi 177 Report post Posted February 28, 2009 selamlar, siirlerinin tumune baktim ve eger gozden kacirmadiysam sezai karakoc'un muhtesem siiri mona roza yi goremedim.hakkaten iydir,guzeldir,anlamlidir. selam ve muhabettle. MONA ROZA Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek... Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted April 22, 2009 Dertlerimi düğümledim tellere Sazım üşür sızlar aklım balacan Kışlarımı serdim gurbet ellere Yazım üşür sızlar aklım balacan Hasretindir çile çile ördüğüm Sılam ırak yollarımız kördüğüm Sen değilsin vatan değil gördüğüm Gözüm üşür sızlar aklım balacan Oy balacan Yazım üşür, gözüm üşür, özüm üşür Sözüm üşür, közüm üşür sızlar aklım balacan Kabul olmaz niyazında gurbedin Kart karayız beyazında gurbedin Kan munduran ayazında gurbedin Özüm üşür sızlar aklım balacan Yaz günümde kar yağıyor kar desem Yarar mısın şu bağrımı yar desem Vatan desem, sıla desem, yar desem Sözüm üşür sızlar aklım balacan Gülüşüm yok dudağımda güllenne Bakışım yok gözlerimde tüllenen Hasretinle yüreğimde küllenen Közüm üşür sızlar aklım balacan Oy balacan Yazım üşür, gözüm üşür, özüm üşür Sözüm üşür, közüm üşür sızlar aklım balacan Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted April 30, 2009 zaman/sızım... an/sızın, başlayan fırtına, dışarda yağan yağmur gibi; zaman/sızım... dedim ya; zaman/sızım... ölüm gibi; bir/an'a sığan... acısı, zamanla çoğalan... sızım; zaman... zaman/sızım, papatyalar gibi; bahar gelmeden gülümseyen... an/sızın, havaya savurduğum cümlelerim var; hayatın çatlaklarından; zamana sızan... Share this post Link to post Share on other sites
adıdeğmez 18 Report post Posted April 30, 2009 EKSİLENLER Yok?ta, noksan aranılmaz; Yasa budur; var eksilir. Ne tükenir sırda insan, Ne insanda sır eksilir. Hayat denen şu varlıkta, Söz Yücenin, pazarlıkta; Ölürsek bir mezarlıkta, Üç metrelik yer eksilir. Elden ele, renkten renge, Ölüm seldir, can bir yonga; Gidersek bozulmaz denge, Halillerden bir eksilir!.. Halil Soyuer Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted May 1, 2009 Akşam sahipsiz değil hüzün akşamsız değil Bu yürekte bu sızı hesaba gelir değil Açık denizlerdeyim fırtınam eksik değil Yelkenim alabora limanım belli değil Kervanını yitirmiş kanatsız bir göçmen kuş Kanıyor kanatları yönleri bellli değil Yücelmiş söz dağında suskun kalmış sözcükler Gürültü kesmiş yolu söylevler belli değil... ~ Ahmet Mercan ~ Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted May 24, 2009 "Zaman! kutsî yanışa yetersiz kalan mekan. Nasıl bir muammasın, kirpiklerimden akan? ” .... Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted July 10, 2009 KUZGUN Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; "Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman?" Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi, Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman, Işısın istedim şafak çaresini arayarak Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan, Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan, Adı artık anılmayan. İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan; Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim: "Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan, Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan; Başka kim olur bu zaman?" Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden "Özür diliyorum" dedim, "kimseniz, Bay ya da Bayan Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki, Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan." Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan Kapıyı açtığım zaman. Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya, Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan; Sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada, Fısıltıyla bir kelime, "Lenore" geldi uzaklardan, Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan; Yalnız bu sözdü duyulan. Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden, İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman. İrkilip dedim: "Muhakkak pancurda bir şey olacak; Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran; Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran; Başkası değil rüzgârdan..." Çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru açtığım zaman. Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan, Kondu Pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan, Kaldı orda oynamadan. Gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan; "Gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından; Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?" Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan, İlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan, Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan; Adı "Hiçbir zaman" olan. Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan. Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı, Sustu, sonra ben konuştum: "Dostlarım kaçtı yanımdan Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan." Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte "Anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan; İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan. Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan: Hiç -ama hiç- hiçbir zaman." Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün; Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan, Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere, Sonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan. Çatlak çatlak: "Hiçbir zaman." Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan Durup o Kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım, Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran, Elleri Lenore'un artık mor mindere, ışık vuran, Değmeyecek hiçbir zaman! Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan. "Aptal," dedim, "dön hayata; Tanrın sana acımış da Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan; İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan." Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." "Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa? Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan! Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin, Korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..." Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." "Şu yukarda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle; Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan! Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi Buluşacak o Lenore'la, adı meleklerce konan, O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?" Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin! Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan! Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın! Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan! Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!" Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman." Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan; Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan, O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan Kalkmayacak - hiçbir zaman! Edgar Allan POE Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted July 13, 2009 İNSAN VE DENİZ Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman; Deniz aynandır senin, kendini seyredersin Bakarken, akıp giden dalgaların ardından. Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin. Haz duyarsın sulardaki aksine dalmaktan; Gözlerinden, kollarından öpersin; ve kalbin Kendi derdini duyup avunur çoğu zaman, O azgın, o vahşi haykırışında denizin. Kendi âleminizdesinizdir ikiniz de. Kimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin; Sırlarınız daima, daima içinizde; Ey deniz, nerde senin o iç hazinelerin? Ama işte gene de binlerce yıldan beri Cenkleşir durursunuz, duymadan acı, keder; Ne kadar seversiniz çırpınmayı, ölmeyi, Ey hırslarına gem vurulamayan kardeşler! Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted August 15, 2009 HÜZÜN VE SERSERİ Agathe, uçtuğu var mı ruhunun ara sıra, Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan, Bambaşka denizlere, bambaşka semalara, Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından? Agathe, uçtuğu var mı ruhunun ara sıra? Deniz, tek tesellisi günlük ıstırapların! Acaba hangi şeytan veya hangi mucize Her ulvi çalkanışta muazzam bir rüzgarın Orguyla uğuldayan denizi verdi bize? Deniz, tek tesellisi günlük ıstırapların! Hey trenler, vapurlar beni buradan götürün! Ne var gözyaşlarından çamurlar yoğuracak? Ara sıra der mi ki Agathe’nin ruhu, üzgün, “Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak, Hey trenler, vapurlar beni buradan götürün!” Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet, Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer, Ey her ruhun içinde boğulduğu saf şehvet, Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler! Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet! Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların, O koşuşlar, demetler, o şarkılar, buseler, İnildeyen kemanlar üzerinde dağların Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler! Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların. O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde Çok daha uzakta mı yoksa Çin’den, Maçin’den? Beyhude bir arzu mu inildeyen dillerde, Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden, O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde? Share this post Link to post Share on other sites
Ü.Y. 46 Report post Posted August 17, 2009 Umar mıydın? Görünmez âşinâ bir çehre olsun rehgüzârında; Ne gurbettir çöken İslâm'a İslâm'ın diyârında? Umar mıydın ki: Ma'betler, ibâdetler yetîm olsun? Ezanlar arkasından ağlasın bir nesl-i me’yûsun? Umar mıydın: Cemâ'at bekleyip durdukça minberler, Dikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer? Umar mıydın: Tavanlar yerde yatsın, rahneden bîtâb? Eşiklerden yosun bitsin, örümcek bağlasın mihrâb? Umar mıydın: O, taş taş devrilen, bünyân-ı mersûsun, Şu vîran kubbelerden böyle son feryâdı dem tutsun? İşit: On dört asırlık bir cihânın inhidâmından, Kopan ra'dın, ufuklar inliyor, hâlâ devâmından! Civârın, manzarın, cevvin, muhîtin, her yerin mâtem; Kulak ver: Çarpıyor bir mâtemin, kalbinde bin âlem! Ne hüsrandır ki: Doldursun bugün tevhîdin enkâzı, O, hâkinden nebîler fışkıran, iklîm-i feyyâzı! Gezerken tavr-ı istîla alıp meydanda bin münker, Şu milyonlarca îman "nehye kalkışsam" demez, ürker! Ömürlerdir bir alçak zulme miskin inkıyâdından, Silinmiş emr-i bi'l-ma'rûfun artık ismi yâdından. Hayâ sıyrılmış, inmiş: Öyle yüzsüzlük ki her yerde... Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde! Vefâ yok ahde hürmet hiç, emânet lâfz-ı bî-medlûl; Yalan râic, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl. Yürekler merhametsiz, duygular süflî, emeller hâr; Nazarlardan taşan ma'nâ ibâdullâhı istihkâr. Beyinler ürperir, yâ Rab, ne korkunç inkılâb olmuş: Ne din kalmış, ne îman, din harâb, îman türâb olmuş! Mefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl... Bu izmihlâl-i ahlâki yürürken, durmaz istiklâl! Sen ey bîçâre dindaş, sanki, bizden hayr ümîd ettin; Nihâyet, ye'se düştün, ağladın, ağlattın, inlettin. Samîmî yaşlarında coştu rûhum, herc ü merc oldu; Fakat, mâtem halâs etmez cehennemler saran yurdu. Cemâ'at intibâh ister, uyanmaz gizli yaşlarla? Çalışmak!.. Başka yol yok hem nasıl? Canlarla, başlarla. Alınlar terlesin, derhal iner mev'ûd olan rahmet, Nasıl hâsir kalır "tevfıki hakkettim" diyen millet? İlâhî! Bir müeyyed bir kerim el yok mu, tutsun da, Çıkarsın Şark'ı zulmetten, götürsün fecr-i maksûda? İstanbul, 24 Teşrinievvel 1334 (1918) Mehmet Akif ERSOY Umar miydik?? Titreten bir siir gercekten... Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted August 21, 2009 ATEŞ Gül âteş gül-bün âteş gül-şen âteş cûy-bâr âteş Semender-tıynetân-ı aşka bestir lâle-zâr âteş Hemân ey saki bir sâgar tutuşdur dest-i dil-dâra Gazabla bezme geldi şem'-i meclis-veş yanar âteş Nesîm âteş çıkardı gonce-i çeşm-i ümidimden Bırakdı gül-şen-i amalime berk-ı bahar âteş Hayâl-i hasreti hâlinle âh etdikçe uşşâkın Şeb-i firkatde her dem ahterân eyler nisâr âteş Bana dûzahtan ey meh dem urur gül-zârlar sensiz Diraht âteş nihâl âteş gül âteş berg ü bâr âteş Mürekkebdir vücûdu tâ ezel yek-pâre sûzişten Anâsırdan meğer uşşâka olmuşdur du-çâr âteş Çerâğ-ı bezm-i hecri olduğum yapmış yakışdırmış Gönül pervanesine vuslat âteş intizâr âteş Meğer kilk-i sebük-cevlânın olmuş germ-rev Gaalib Zemin âteş zaman âteş bütün nakş ü nigâr âteş Şeyh Galip Share this post Link to post Share on other sites
Demet Keskin 27 Report post Posted August 21, 2009 Hoşgeldin gülüm, su gibi ömrün olsun, Yangınlarıma sular yağdırdın, Damla damla söndüm serinledim. Onar onar saydığım yıllarımı onardın, Saat saat bulunduğum meçhulden gün yüzüne çıktım Günler gördüm gül yüzünde, Gönlümün kapılarını sana açtım, çalmadan gir içeri diye. Adıyorum sana onca kırık aşktan sonra arta kalanımı, Temize çekiyorum sende büyün yalanlarımı Senin aşktaki kadrini bilmek için, önce kadersiz aşklardan gecmeli insan Eksiltip yoran bütün ayrılıklar, Kavuşmalara giden yollara çıkar. Vefayı bozada gülmeyi gülhanede unuttuğum garip bir zamanda çıkageldin Hoşgeldin, yitirilmiş sevgililer köyü coğrafyama, Hoşgeldin, bir daha seversem namerdim sokağıma Hoşgeldin Bitti dediğim yerden başlıyorsun, Dindi artık dediğim yerden oluk oluk kanıyorsun. Beni en iyi sen tanıyor,sen anlıyorsun. Ne hoş geliyor, ne hoş gülüyorsun En güzel renkleri komşu kızların gözlerinde gördüğüm solgun sarı bir zamanda çıkageldin. Hangi yollardan uğradın durağıma? Hoşgeldin, yitirilmiş sevgililer köyü coğrafyama, Hoşgeldin bir daha seversem namerdim sokağıma UĞUR ARSLAN Share this post Link to post Share on other sites
üstad'ımıza saygılar... 0 Report post Posted August 21, 2009 Sen’i seven her ruh uludur ya Resûlallâh! Gönlü-gözü onun doludur ya Resûlallâh! Cemâlin pertevinden zerre şevk alan billâh, Kapının ayrılmaz kuludur ya Resûlallâh! Beklemez bir başka iltifât Sana erenler, Semtin iltifat buğuludur ya Resûlallâh! Gönül gözleriyle bir kere seni görenler, Onlar ruhların bir koludur ya Resûlallâh! Uçuşur ikliminde altın kanatlı kuşlar, İklimin kuşların yoludur ya Resûlallâh! Cennet yamaçları gibidir orda ufuklar, Cemâlin bu ufkun tülüdür ya Resûlallâh! Sana ermek imanlı gönüllerin rüyâsı, Seni bilmeyenler ölüdür ya Resûlallâh! Vuslatın, bu garip kıtmîrin her dem hülyâsı, Bu benim gönlümün gülüdür ya Resûlallâh! Yine hicranla seni andı gönül, Tende cânım, rûh-u revânım Cânân.. Andıkça hasretlere yandı gönül; Ne olur kıl artık vuslata şâyân.! Hem sevip hem ağlayan bîçâreyim, Kararsız, derbeder ve âvâreyim, Yıkılıp dökülmüş bir virâneyim; Hâl-i hazînim tam mevsimi hazân.. Güller gülse de ağlıyor hep bülbül, Bir dert küpü âdeta şimdi gönül; Bilmem mümkün mü bu hale tahammül? Ruhumda âh-u zâr, dilimde figân. Yanıp kebap oldum ümidim yıkma! İtâb et, ama ağyâra bırakma! Vefasız bir kulum cürmüme bakma! Vasf-ı hâle ne hacet her şey ayân… Bilirsin gayri imdat edecek yok; Gönlümü dertten âzâd edecek yok; Kıtmîri başka âbâd edecek yok, Hatırım virâne, gözlerim giryân… Gel vur mızrabını da kalbimi söylet! Vur ruhuma nağmelerini dinlet! Ve gönlüme geleceğini vâdet! Vâdet ki kalmadı dizimde dermân..! DURSUN ALİ ERZİNCANLI Share this post Link to post Share on other sites
üstad'ımıza saygılar... 0 Report post Posted August 21, 2009 BAĞLANMAYACAKSIN Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin Demeyeceksin işte Yaşarsın çünkü Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki Çok sevmeyeceksin mesela, O daha az severse kırılırsın Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O'nu sevdiğinden Çok sevmezsen, çok acımazsın Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, Kartvizitini... Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin Senin değillermiş gibi davranacaksın Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın Çok eşyan olmayacak mesela evinde Paldır küldür yürüyebileceksin İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatılarin gökyüzüyle birleştigi yerleri sahipleneceksin Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak "O benim" diyeceksin Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın Mesela turuncuya, ya da pembeye Ya da cennete ait olacaksın Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmis gibi, Hem de hep senin kalacakmıs gibi hayat İlişik yasayacaksın Ucundan tutarak... Can YÜCEL Share this post Link to post Share on other sites
Demet Keskin 27 Report post Posted August 23, 2009 http://umutfm.com/izle.php?id=609 Öylesine Sevmiştim Şimdi gidiyorsun, git.. Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin... İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden Sevdiğimiz şarkıları da Pencereme konan yusufcukları da Bana karanlığı bırak Beni bırak, beni böyle bırak.. Böyle ansızın, böyle yakışıksız.. Böyle anlamsız, böyle dağınık..! Öyle kapıda susuşun Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun Koy beni sensizliğe Ve otursun içime kül gibi kor yangının Şimdi gidiyorsun, git... Hadi git Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git... Hadi kanatma.. Hadi yıkma.. Hadi dokunma.. Zaten ben seni öylesine sevmiştim! Şimdi gidiyorsun, git... Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim, onlarda gitsin İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin .. İbrahim Sadri Share this post Link to post Share on other sites
Demet Keskin 27 Report post Posted August 25, 2009 İNCİ DAKİKALARI Sen bana yeni yılsın her dakika Her dakika bir yaşıma daha giriyorum Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın Ben bin parçaya bölündüm her parçasında Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın Erkek ağlar mı diyeceksin Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya Sen benim ağlamamı erkeklığıme Uyanan ölmeyen yenilenen Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım Şehrin ölümünü yanlış anlama Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar Senin odan günışığı en güzel müzik bana Farklılıklar odası Giden tren buharları içinde örümcek ağı Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur Oldukları yerde bile SEZAİ KARAKOÇ Share this post Link to post Share on other sites