Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
sevdayolcusu

Karışık Şiirler

Recommended Posts

gizli.JPG

 

 

Her Şey Sende Gizli

 

 

 

Yerin seni çektiği kadar ağırsın,

Kanatların çırpındığı kadar hafif..

Kalbinin attığı kadar canlısın,

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

Sevdiklerin kadar iyisin,

Nefret ettiklerin kadar kötü..

Ne renk olursa olsun kaşın gözün,

Karşındakinin gördüğüdür rengin..

Yaşadıklarını kâr sayma:

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,

Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun.

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.

Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;

Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.

Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın,

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!

İşte budur yaşamak,

Bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

Çiçek sulandığı kadar güzeldir,

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,

Bebek ağladığı kadar bebektir.

Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin,

bunu da öğren,

 

SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN...

.

 

Can Yücel

 

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

179237286.jpg

EY SEVGİLİ

 

 

 

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin

 

Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süregi

 

Bütün törenlerin sölenlerin ayinlerin yortularin disinda

 

Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

 

Af dilemeye geldim affa layikolmasam da

 

Uzatma dünya sürgünümü benim

 

 

 

Aşkın bu en onulmazından koparıp

 

Bir tuz bulutu gibi

 

Savuran yüregime

 

Ah uzatma dünya sürgünümü benim

 

Nice yoruldugum ayakabilarimdan degil

 

Ayaklarimdan belli

 

 

 

Lambalar egri

 

Aynalar akrep melegi

 

Zaman çarpilmis atin son hayali

 

Ev miras degil mirasin hayaleti

 

Ey gönlümün dogurdugu

 

Büyüttügü emzirdigi

 

Kus tüyünden

 

Ve kus südünden

 

Geceler ve gündüzlerde

 

Insanliga anit gibi yükselttigi

 

Sevgili

 

En sevgili

 

Ey sevgili

 

Uzatma dünya sürgünüm benim

 

 

 

Bütün siirlerde söyledigim sensin

 

Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin

 

Seni saklamak için görüntülerinden faydalandim Salome'nin Belkis'in

 

Bosunaydi saklamaya çalismam öylesine asikarsin bellisin

 

Kuslar uçar senin gönlünü taklit için

 

Ellerinden devsirir bahar çiçeklerini

 

Deniz gözlerinden alir sonsuzlugun haberini

 

Ey gönüllerin en yumusagi en derini

 

Sevgili

 

En sevgili

 

Ey sevgili

 

Uzatma dünya sürgünümü benim

 

 

 

Yillar geçti sapan ölümsüz iz birakti toprakta

 

Yildizlara uzaniphep seni sordum gece yarilarinda

 

Çati katlarinda bodrum katlarinda

 

Gölgendi gecemi aydinlatan essiz lamba

 

Hep Kanlica'da Emirgan'da

 

Kandilli'nin kursuni safaklarinda

 

Seninle söylesip durdum bir ömrün baharinda yazinda

 

simdi onun birdenbire gelen sonbaharinda

 

Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

 

Af dilemeye geldim affa layik olmasam da

 

Ey çagdas Kudüs (Meryem)

 

Ey sirrini gönlünde tasiyan Misir (Züleyha)

 

Ey ipeklere yumusaklik bagislayan merhametin kalbi

 

Sevgili

 

En sevgili

 

Ey sevgili

 

Uzatma dünya sürgünümü benim

 

 

 

Daglarin yikilisini gördüm bir Venüs bardaginda

 

Köle gibi satildim pazarlar pazarinda

 

Günesin sarardigini gördüm Konstantin duvarinda

 

Senin hayallerinle yandim düslerin civarinda

 

Gölgendi yansiyip duran bengisu pinarinda

 

Ölüm düsüncesinin beni sardigi su anda

 

Verilmemis hesaplarin korkusuyla

 

Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

 

Af dilemeye geldim affa layik olmasam da

 

Sevgili

 

En sevgili

 

Ey sevgili

 

Uzatma dünya sürgünüm benim

 

 

 

Ülkendeki kuslardan ne haber vardir

 

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardir

 

Ask celladindan ne çikar madem ki yar vardir

 

Yoktanda vardan da ötede bir Var vardir

 

Hep suç bende degil beni yakip yikan bir nazar vardir

 

O sarkiya özenip söylenecek misralar vardir

 

Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardir

 

Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardir

 

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardir

 

Yanmissam külümden yapilan bir hisar vardir

 

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardir

 

Sirlarin sirrina ermek için sende anahtar vardir

 

Gögsünde sürgününü geri çagiran bir damar vardir

 

Senden umut kesmem kalbinde merhamet adli bir çinar vardir

 

Sevgili

 

En sevgili

 

Ey sevgili

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

SESSİZ GEMİ

 

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

 

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

 

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

 

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

 

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

 

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

 

YAHYA KEMAL BEYATLI

Share this post


Link to post
Share on other sites

sonbahar%20resmi.jpg

 

 

SONBAHAR

 

 

 

Fânî ömür biter,Bir uzun sonbahâar olur.

 

Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.

 

Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;

 

Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

 

Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir.

 

Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;

 

Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.

 

Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere.

 

Dünyanın ufku gözlere gittikçe târ olur.

 

 

 

Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.

 

İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;

 

Bir başka mûsikîye geçiş farz eder bunu.

 

Teslim olunca va'desi gelmiş zevâline,

 

Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.

 

 

 

Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya

 

Rûh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya:

 

Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı;

 

Fark etmez anne - toprak ölüm mâcerâmızı.

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

fatiherol_KAR.jpg

 

KAR ŞİİRİ

 

 

 

Karın yağdığını görünce

 

Kar tutan toprağı anlayacaksın

 

Toprakta bir karış karı görünce

 

Kar içinde yanan karı anlayacaksın

 

 

 

Allah kar gibi gökten yağınca

 

Karlar sıcak sıcak saçlarına değince

 

Başını önüne eğince

 

Benim bu şiirimi anlayacaksın

 

 

 

Bu adam o adam gelip gider

 

Senin ellerinde rüyam gelip gider

 

Her affın içinde bir intikam gelip gider

 

Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın

 

 

 

Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi

 

Öyle kar yağdı ki elim üşüdü

 

Ruhum seni düşününce ışıdı

 

Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

DENİZ TÜRKÜSÜ

 

 

 

Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!

 

Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.

 

Ömrünün geçtiği sâhilden uzaklaştıkça

 

Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,

 

Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık

 

Başka bir çerçevedir, git gide, dünyâ artık.

 

Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;

 

Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...

 

 

 

Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala

 

O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.

 

Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;

 

Hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır.

 

Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri,

 

Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...

 

Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;

 

Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.

 

 

 

Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye,

 

Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?"

 

Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,

 

Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan!

 

Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,

 

Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.

 

 

 

Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,

 

Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,

 

Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...

 

 

 

İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ecrin87_f716046.jpg

 

OTUZBEŞ YAŞ ŞİİRİ

 

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

0zfw9rr63a35nu1sdkke.jpg

 

TUTSAM ELLERİNDEN AĞLARSIN

 

Tutsam ellerinden ağlarsın.

Benek benek büyür karanlığım.

Nokta nokta korkutur seni.

Tutsam ellerinden ; ağlarsın

 

Toprak kokar avuçlarım , kan kokar.

Ben hoyrat gecelerde boy atmış fidan,

Boz bulanık sularda yıkanmış , arınmışım.

Geceleri çok yakınım yıldızlara,

Işığa çıkınca bir karışım.

 

Tutsam ellerinden ağlarsın.

Doğduğum köyü bir bilsen.

Gece gecemden büyük,

Acısı acımdan derin.

Tutsam ellerinden , üşür ellerin!

Share this post


Link to post
Share on other sites

BAŞÖRTÜSÜ

 

 

 

Ne demekmiş

 

“Yasak! ”

 

İşiniz mi kalmadı

 

Yapacak?

 

 

 

Ne diye karışırsınız

 

Saçımıza-başımıza,

 

Bizi oyuncağınız mı sandınız

 

Bakıp yaşımıza?

 

 

 

Sebebini anlatamayacağınız

 

Çocukça bir devrin hevesinden

 

Karşınızdaki en güzel portreleri

 

Mahrum ettiniz çerçevesinden!

 

 

 

Kim demiş, ki:

 

“Başörtüsüydü o! ”

 

Başımızın -renk renk-

 

Süsüydü o!

 

 

 

Altında saçlarımız,

 

Arkadan, ne hoş sarkardı;

 

Kimimizde -örgü örgü- sarmaşıklaşır...

 

Kimimizde, su olup akardı!

 

 

 

 

 

 

 

Şu, bu nâmına “Yasak! ” demiş

 

Bulundunuz, tezelden;

 

Ne olurdu, anlasaydınız biraz da,

 

Güzellikten, güzelden!

 

 

 

 

 

 

 

Siz, bizden değilsiniz,

 

Tanımıyoruz hiç birinizi,

 

Çekin başımızdan

 

Ellerinizi!

 

 

 

Bir gericilik tutturmuşsunuz;

 

Gericilik değil, Türk'ün köy modasıdır bu...

 

Üstelik, ninemizin başımızda

 

Taşıdığımız hatırasıdır bu!

 

 

 

Dediniz: “Çıkacak başınızdan

 

Başörtünüz! ”

 

Alın -öyleyse- onunla

 

Yüzünüzü örtünüz!

 

 

 

 

Arif Nihat Asya

Share this post


Link to post
Share on other sites

yalnizlikimkansizliktaumutcp6.jpg

 

BİR UMUT

Yorgunsun,uzaklardan gelmişsin;

Yitirmişsin neyin varsa birer birer.

Bir sağlık,bir sevinç,bir umut...

Onlar da neredeyse gitti gider.

 

Dost bildiğin insanların yüzleri

Aynalar gibi kapkara.

Suyu mu çekilmiş bulutların?

Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.

 

Taşlara düşen saat gibi,

Ne artı, ne eksi.

Bir sağlık,bir sevinç,bir umut

Hikaye hepsi.

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

..::TOPRAK ALIR BASAR YÜREĞİNE::..

 

Gecenin siyahı karışmış saçlarına....

Gözlerin yıldızlar kadar parlamakta...Çok dokunasım var onlara...Bilsen ne kadar hasretim ben onlara...Vücut dilim LâL olmuş,kalbimden konuşuyorum seninle...

Uyut beni , sar geceye ve en güzel ninnilerini söyle.....

.

Yalnızlık limanından demir almış ,kürek çekiyorum sevda okyanusuna...Bir ruh misali dolaşıyorum ortalarda...Siyah-beyaz fotoğraftan çıkmışım adeta...Gölgem küsmüş bana...Boğuluyorum karmakarışık duygularda...

.

Keşke olsan yanımda..Dokunsan tel tel saçlarıma..Acılarım,çilem yazılı onlarda..Huzur bulsam varlığınla ...Bir umut coşuyor içimde,belki gelirsin diye...

.

Hiç üzülmem gelmesende.Benim sevdam ebediyete...Benim sevdam öteler ötesine... Sen bana dokunamasanda toprak dokunur merak etme.

 

TOPRAK ALIR BASAR YÜREĞİNE...!!

TOPRAK ALIR BASAR YÜREĞİNE...!!!!!!

 

 

(MİRAÇ KESKİN-26.07.2009-00:18) (KIZIM)

Share this post


Link to post
Share on other sites

movingonbyblackdogmt1ra3.jpg

 

SİLA AŞKTIR

 

 

 

Ülkedeki kuşlardan ne haber vardır

 

Mezarlıklardan yükselen bir bahar vardır

 

Aşk celladından ne çıkar madem ki Yar vardır

 

Yoktan da vardan da Öte bir var vardır

 

Hep suç bende değil

 

Beni yakıp yakan bir nazar vardır

 

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

 

Sakın kader deme

 

Kaderin üstünde bir kader vardır

 

Ne yapsalar boş

 

Göklerden gelen bir karar vardır

 

 

Sezai Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

Korkuyla Umut Arası

 

Bilinmeyene yürümek garipti

Hayat belki de

Bilinmeyene yürümekten ibaretti

Bir sonraki

Atılıp atılamayacağı

bilinmeyen bir adımın

Götürüp götüremeyeceği

bilinmeyen bir yolun

Sonundaki bilinmeyenlerden

oluşuyordu herşey

Ve hiçbirşeyi önceden bilmek

mümkün değildi

Aslında yürütülmekti

sonunu bilmeden yürümek

cesur atılmalıydı adımlar

korkuyla umut arasında

Güneş açar

ya da yağmur yağardı.

Deprem ne zaman nereyi yıkar

belli olmazdı

En iyisi hazırlıklı olmaktı herşeye

Umudu ve korkuyu elden bırakmadan...

Kimin ne zaman, nerede, ne kadar olacağı

belli olmadan.

Önemli olan

bir yerlerde olduğumuz sürece

oranın hakkını vermek

ve geride birşeyler bırakmaktı.

Bir iş, bir eser ya da bir iyilik,

Belki de kıyamet

son iyilik yapıldıktan sonra kopacaktı.

 

Uğur Arslan

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

bayrak_nehir.jpg

 

BAYRAK

 

 

 

Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

 

Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!

 

Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

 

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

 

 

 

Sana benim gözümle bakmayanın

 

mezarını kazacağım.

 

Seni selamlamadan uçan kuşun

 

yuvasını bozacağım.

 

 

 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

 

Gölgende bana da, bana da yer ver !

 

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.

 

Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

 

 

 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.

 

Kızıllığında ısındık,

 

Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.

 

Gölgene sığındık.

 

 

 

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;

 

Barışın güvercini, savaşın kartalı...

 

Yüksek yerlerde açan çiçeğim;

 

Senin altında doğdum,

 

Senin dibinde öleceğim.

 

 

 

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:

 

Yer yüzünde yer beğen !

 

Nereye dikilmek istersen,

 

Söyle, seni oraya dikeyim !

 

 

Arif Nihat Asya

Share this post


Link to post
Share on other sites

ADIN SENİN

 

 

 

Saçlarına can veren yıldızlar nerde gülüm

 

Hangi ferman dokundu bakışlarına senin

 

Belki sahrada değil, şimdi göklerde gülüm

 

Taşıyor bulutları gözlerinde, nazenin

 

 

 

Senin her kirpiğinde bir dervişin ahı var

 

Muhteris aynaların eskidiği yerdesin

 

Yüzünde en çaresiz devlerin günahı var

 

Zamanı sonsuzluğa bağlayan mahşerdesin

 

 

 

Divan-ı harbe giden yiğitlerin ardında

 

Kanayan kitaplara gül götüren yağmurum

 

Hüznü bir tabut gibi buluyorum derdinde

 

Senin toprağın için çırpınıp ağlıyorum

 

 

 

Memnu bir zerrin kadar edalı ve soylusun

 

Gamzelerinde nazlı kıvılcımlar gizlenir

 

Bağbozumunda bile yediveren boylusun

 

Gün olur ki, kalbinde gözlerin filizlenir

 

 

 

Bu sevda dayanılmaz bir ağıttır zülfünde

 

Rüzgarın her busesi içimde kurşun olur

 

Yıldız kayar, ay susar geceye güldüğünde

 

Dağda çiğdem solarken çölde ceylan vurulur

 

 

 

Ben bu yol ayrımında sensiz olsam ne çıkar

 

Kahra göçen kuşların kanatlarında kaldın

 

Ölümün gözyaşları bir gün hicranı yıkar

 

Tarihe bir sır gibi düşer senin de adın

Share this post


Link to post
Share on other sites

delimaviii_siir101782bp1.jpg

GİDERİM

 

 

 

İçimde bir acı fırtına kopar

 

Bulutlarda şimşek çakar giderim

 

Bitmeyen arzular yolumu kapar

 

Çılgın bir sel gibi yıkar giderim

 

 

 

Anlarım eşitten farkını farkın

 

Yıllar süren ömrü biter merakın

 

Keder uzak olur; mutluluk yakın

 

Yorgun kafesimden çıkar giderim

 

 

 

O an, zaman durur, mekan silinir

 

Sonsuzluğa doğru nefes alınır

 

Ruhum bir damla su, göğe salınır

 

Süzüle süzüle akar giderim

 

 

 

Çile denizinin görünür dibi

 

Alır beni yüreğimin sahibi

 

Geceyi süsleyen yıldızlar gibi

 

Ben de, bir meş'ale yakar giderim

 

 

 

Birgün utku için, hicran yerine

 

Dalmak için hülya bahçelerine

 

Dostların ıslanmış çehrelerine

 

Son defa, hasretle bakar giderim

 

Nurullah Genç

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

 

Bilirsin ne çok sevdim seni

Yoruldum,umutlarım tükendi

Gündüzlerimi sardı gecenin matemi

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

Tuttuğum dallar kırıldı bir bir

Güzel yarınlar elbet gelir

Gönlüm özleminle durmaz erir

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

Bozuldu gülüstanım oldu tarumar

Bitti sevda , gitti yar

İçim durmaz her an kanar

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

Hiç güzel yüzüne hüzün çöktü mü?

Sayfanın en özel yerine kan düştü mü?

Bensiz yüreğin hiç üşüdü mü?

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

Mürekkebim bitti,kalemim kırıldı

Ruh dayanamadı bedenden ayrıldı

Güllerim demet demet soldu sarardı

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

Can kuşu küstü gönül kafesine

Gözüm bakmaz hiç bir şeyin yüzüne

Neşeli günlerim boyandı hüzne

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

Çilenin en hasını yükledin omuzlarıma

Acılarım düştü her tel saçıma

EĞER BİR GÜN ÇIKMAZDA KARŞIMA

UNUTURSAN BENİ AHIMI ÇEKERSİN

 

 

27.07.2009-pazartesi

 

MİRAÇ KESKİN (kızım)

Share this post


Link to post
Share on other sites

YALNIZSIN

 

 

 

Bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü

 

Bir akşam bulutların seyre döküldüğünü

 

 

 

Görürsün hasretiyle sabah ezgilerinin

 

Bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin

 

 

 

Kuşlar öter, uçuşur yeşil dallara konar

 

Umutlar yaprak yaprak alevlenir de yanar

 

 

 

Son mutluluk sesleri dökülür dudaklardan

 

İnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan

 

 

 

Rüzgar okşamaktayken anne gibi tenini

 

Gecenin kolları sessizce yakalar seni

 

 

 

Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını

 

Anlarsın yalnızlığı ve yalnız kaldığını...

 

 

Nurullah Gença

Share this post


Link to post
Share on other sites

dag.jpg

 

DAĞLAR

 

Çekmece'den Maltepe'den ileri

Gitmemiş Sâdâbâd çelebileri

Alem tepesine Alemdağ derler...

Böyle bilmiş böyle yazmış eserler.

 

Dağlar var karanlık, dağlar var beyaz.

Korka korka eteğinden öper yaz;

Ağrıdağ, Babadağ, Gâvurdağ, Ilgaz

Kubbelerdir...dolaşır, aşılmaz.

 

Tendürük'te, Kop'ta Palandöken'de

Kurtların payı var gelip geçende...

Ki alırlar vermek istemesen de!

 

Dağlar var, tahtından inmeyen sultan

Dağlar var, yapılmış bundan, buluttan...

Dağlar var ki Bingöl, Binboğa, Süphan,

 

Medetsiz'ler, Mor'lar, Nur'lar, Yıldız'lar;

Karalar, Kızıllar, Bozlar, yağızlar...

Karla dolar 'İmdat' diyen ağızlar;

Yollar kesen, haraç alan dağlar var.

 

Bolkarda çamların sakızı damlar...

Ve bir yıldız düşer, tutuşur çamlar...

Bir kızıl şehrâyin olur akşamlar...

Tacı olan, tahtı olan dağlar var.

 

Tüter Sarıçiçek, burcu burcudur,

Akşamlar ya mor, ya turuncudur.

Ve kışın dünyanın öbür ucudur...

 

Sarkarken Cudinin karları dal dal

Bağdaş kuradursun yollara Karhal!

'Ferman padişahın, dağlar bizimdir;'

Dedi yerde bir kurt, gökte bir kartal.

 

Dönmez misiniz ey yolda kalanlar;

Yolcular, garipler, garip çobanlar;

Allahüekberde tekbir alanlar?

Ovalar, konaklar, yollar aşırı

Birbirini selamlayan dağlar var.

 

Dağlar var, batının yangınında kor...

Dağlar var; adları Nemrut, Balahor...

Kayışdağ kim, alemdağ kim oluyor?

 

Lakin ufukları görünce yoksul

Dağ yerine kubbe yapmış İstanbul;

Kurşun şamdanlarda mumlar fildişi...

Ki pırıltıları sularda pul pul.

 

ARİF NİHAT ASYA

Share this post


Link to post
Share on other sites

azmavi_ay.jpg

 

 

AYIN GÜLE SERENADI

 

 

 

l

 

ey imtiyazlı güzel, uyan derin uykudan

 

hatırla bülbüllerin divane olduğunu

 

 

 

dün sabah seni görüp çarpılmış gökte güneş

 

önce anlayamamış ona ne olduğunu

 

 

 

gönderince kalbime ışığını bu gece

 

bildim bütün aşkların bahane olduğunu

 

 

 

şimdi ben de garip bir haldeyim, biçareyim

 

şaşırdım ayın kime pervane olduğunu

 

 

 

ll

 

rüzgarı senin için öpüyor dudaklarım

 

bal rengine boyuyor yolları senin için

 

 

 

dehlizlerin dumanlı, küflü karanlığından

 

aydınlığa çekiyor kulları senin için

 

 

 

misk-ü amber kokuyor çölün kalbinde zaman

 

sim-ü zerle süslüyor kumları senin için

 

 

 

senin için ırmağa karışıyor denizler

 

can meyvesi kırıyor dalları senin için

 

 

 

lll

 

bülbül yine mey’ustu; vatan virandı gülüm

 

uğrunda hayallerim bile yıprandı gülüm

 

 

 

Mecnun dahi Leyla’yı anmaz oldu yürekten

 

güzeller güzeliydi; hani sultandı gülüm

 

 

 

yaşamak, sonsuzluğu tattı avuçlarından

 

ölüm tomurcuklandı; kabir uyandı gülüm

 

 

 

bir kafdağı kalmıştı varlığından bihaber

 

seni görünce, o da tutuşup yandı gülüm

 

Nurullah Genç

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

ufuk%20noktas__.jpg

 

UFUKLAR

 

 

 

Rûh ufuksuz yaşamaz.

 

Dağlar ufkunda mehâbet,

 

Ova ufkunda huzur,

 

Deniz ufkunda tesellî duyulur.

 

Yalnız onlarda bulur rûh ezelî lezzetini.

 

Bu ufuklar avutur rûhu saatlerce, fakat

 

Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık.

 

Rûh arar kendine bir rûh ufku.

 

Manevi ufku pek engin ulu peygamberler

 

- Bahsin üstündedir onlar- lâkin

 

Hayli mes'ud idiler dünyâda;

 

Yaşıyorlardı havârileri, ashâbıyle;

 

Ne ufuklar! Ne güzel rûh imiş onlar! Yârab!

 

 

 

Annemin na'şını gördümdü;

 

Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle,

 

Acıdan çıldıracaktım.

 

Aradan elli dokuz yıl geçti.

 

Âh o sâbit bakış el'an yaradır kalbimde,

 

O yaşarken o semâvî, o gülümser gözler

 

Ne kadar engin ufuklardı bana;

 

Teneşir tahtası üstünde o gün,

 

Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyâya.

 

 

 

Yaşıyan her fânî

 

Yaşıyan rûh özler,

 

Her sıkıldıkça arar,

 

Dar hayâtında ya dost ufku, ya cânan ufku.

 

YAHYA KEMAL BEYATLI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu vatan toprağın kara bağrında

Sıra dağlar gibi duranlarındır.

Bir tarih boyunca onun uğrunda

Kendini tarihe verenlerindir...

 

Tutuşup kül olan ocaklarından,

Şahlanıp, köpüren ırmaklarından,

Hudutlarda gaza bayraklarından,

Alnına ışıklar vuranlarındır...

 

Ardına bakmadan yollara düşen,

Şimşek gibi çakan sel gibi coşan,

Huduttan hududa yol bulup koşan,

Cepheden cepheyi soranlarındır...

 

İleri atılıp sellercesine,

Göğsünden vurulup tam ercesine,

Bir gül bahçesine girercesine,

Şu kara toprağa girenlerindir...

 

Tarihin dilinden düşmez bu destan,

Nehirler gazidir dağlar kahraman,

Her taşı yâkut olan bu vatan,

Can verme sırrına erenlerindir...

 

Gökyay ’ım ne yazsan ziyade değil,

Bu sevgi bir kuru ifade değil,

Sencileyin hasmı rüyada değil,

Topun namlusundan görenlerindir...

 

Orhan Şaik Gökyay

 

 

Ala gözlü nazlı dilber

Seni kandan sakınırım

Kandan değil hey efendim

Seni candan sakınırım

 

O yana bu yana bakma

Beni ateşlere yakma

Elini koynuna sokma

Seni senden sakınırım

 

Gevheri der ben bir merdim

Yüreğimden çıkmaz derdim

Sen bir kuzu ben bir kurdum

Seni benden sakınırım

 

Gevheri

 

:) :) :) :) :) :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

SESSİZ GEMİ

 

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

 

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

 

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

 

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

 

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

 

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

 

YAHYA KEMAL BEYATLI

Share this post


Link to post
Share on other sites

ben_aski_satin_aldim.jpg

BEN AŞKI SATIN ALDIM

ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı

o zamanlar bakır rengindeydi dağlar

daha şıvan düşmemişti böğrüme

daha deli deli esmemişti ruzigar

kalbim acıya düşmemişti

sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım

halayda delikanlı başı olacaktım

bıyıklarım yeni terlemişti

 

gurbeti

ismail dayımın gönderdiği

kuru üzüm ve fıstık'nan

bir de istanbul fotoğraflarından tanımıştım

 

hey deli yanım!

türkülerim ince gül dalım

gönül közüm

verdiğim sözüm

ne zaman duman olsa

munzur'un doruklarında kalırdı gözüm

aradabir durup fırat'a bakışım

ve yanımdan ayırmadığım

bir üveyikten satın aldığım aşkım

 

yani ahretlik gülüyordum

istanbulu fotoğraftan

vurgunu üveyikten biliyordum

 

bir zemheri akşamında

oturtup tandırın karşısında babam

oğul yürü, dedi

yürüdüm

topak oldu babam,acıdan yundu gözleri

yalınız bir ''ah''etti anam

sessizce ırmağa düştü sözleri

 

yürüdüm

terleyen bıyıklarım

şahin bakışım

ve yıldızlı gecelerimden birinde canım

üveyikten satın aldığım halis aşkım

geride kaldı

 

ormanlar gördüm

ağaçlar gördüm

dallarında adamlar asılıydı

ipince fidanlar

ipil ipil kan sızardı dudaklarından

baykuşlar

gecenin koyukatmer al basması karanlığına karşı

nasıl da gülüyorlar

nasıl da gülüyorlardı

 

hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani sazım

ve halıs aşkım

 

dağlardan geliyorum ben

fıratın doğduğu yerden

gönle aktığı yerden

serin göze başından

soğuk bulgur aşından

dağlardan geliyorum ben

aşkın doğduğu yerden hey!

yusuf'un kuyusundan eyyub'un sabrından geliyorum

etmeyin elemeyin

ben istanbulu fotoğraftan

vurgunu üveyikten belliyorum

 

hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani sazım

ve bir üveyikten satın aldığım

halis aşkım

 

hey anam

ne aynam ne tarağım ne sedef çakım

ne tesbihim ne mintanım

bir han odasında

akşam alacası değip geçerken böğrüme

yavaşça önüme düştü alınyazım

 

kim tutar kaldırır başımı yerden

kim dinler türkülerimi bozlağımı sazımı

bir duan olaydı ah, yanıbaşımda

iki çift lafın

bir tas ayranın

bir dağ soluğun

entarine yapışmış kalmış bir yayla çimenin

bir tesbih böceğin

bir avuç toprağın

bir küçük taşın

bir tel saçın alyazmanın altından

 

hey anam

akşam indi kırıldı sazım

istanbulda

haramiler sokağında

bir han odasında

yavaşça önüme düştü alınyazım

 

hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani dağlara verdiğim aşkım

 

akşam dediğim ana

istanbulda ay karanlık yürek pustur

bir de hikayesi var

kanadı kırık martıdan dinlediğim:

çok önceden

zebaniler yakıp geçerken şehri

üç damla baldıran zehri

üç damla hıyanet dökmüşler mavi denize

üç martıyı boğmuşlar

herşeyi gördüler diye

 

akşam dediğim

dam aralıklarından

han bacalarından kaçıp giden güneşin

vurması değil mi taa dağlara, dağlarıma

değil mi ana

 

yani akşam dediğim

isli han odasında

bir ben

bir viranşehirli yakup

bir de çaykaralı musa

üç bardak çay hatrına

üç gurbet türküsü değil mi uçurduğumuz

üç damla baldıran zehri değil mi ana

akşam dediğim

 

buradan

bu halis aşkımı

bir han kirasına sattığım hovarda istanbuldan

aranan bütün overlokçular sıraütücüler adına

budur havadisim

hatırladığın

ne bulgur tadı

ne bir çiçek

ne bir isim

ben gündüzleri müslüm gürses dinlemeye

geceleri han odasında

alınyazımı görmeye hüküm giymişim

 

yine de ana

ana yine de

öperim gözlerinden

dağlarımın

çimenimin

ve kanayan gençliğimin

öperim hepsinin tekmil gözlerinden

bıyıkları yeni terleyen gençliğimin adına

 

ana

can ana

yaran ana

oyy ana

hani benim yıldızım

hani şehla bakışım

hani sazım

bir üveyikten satın aldığım halis aşkım

 

ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı

o zamanlar bakır rengindeydi dağlar

daha şıvan düşmemişti böğrüme

daha deli deli esmemişti ruzigar

kalbim acıya düşmemişti

sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım

halayda delikanlı başı olacaktım

bıyıklarım yeni terlemişti

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...