nefrazde 18 Report post Posted July 25, 2009 Arkadaşlar merhaba, aşağıda biraz uzun bi hikaye var. İnşaallah sıkılmadan okursunuz. Her türlü eleştirinizi bekliyorum.. . . . Deliyle Dialoglar Ben, dedi ve duraksadı. Gözünü karşısındaki deftere ilgisizce not alan doktora dikti, sanki geri dönüşü olmayan bir yola girmek üzereydi. Fakat kendisini “dinleyecek” birine kesinlikle anlatmalıydı yaşadıklarını. . -Ben istediğim yerde olabiliyorum! . Kurduğu cümlenin doktoru etkileyeceğini ümid ediyordu. Fakat öyle olmadı. . -Bu güzel birşey, demek ki kendinizi özgür hissediyorsunuz. Fakat buraya gelme nedeniniz bu değildi, değil mi? . -Aaa, mmm yanlış anladınız, ben hayal ettiğim herhangi bi yerde bulunabiliyorum ! . İçinden “çattık yine” dedi doktor. “Tam da bugün hanımın doğum günüydü, daha hediye almaya gideceğim. Neyse belli ki şizoid kişilik bozukluğu. Fazla sürmez”. . -Biraz daha açıklayabilir misiniz Çetin Bey? . -Aslında açıklamaktan daha çok size tecrübelerimi aktarmak istiyorum. . -Buyrun lütfen... . -Tam olarak nasıl olduğunu hatırlayamıyorum ama, ben galiba boyut değiştirdim. . Doktorun ilgisiz bakışlarında bir nebze olsun merak uyandırabildiğini görünce cesaretlendi. . -Boyut değiştirdim ve hatta içinde bulunduğumuz boyutu seyre daldım. Muazzamdı, kanım dondu ama tek tek, lahza lahza herşeyi ve herkesi görebildim. . ... -Ne gördüğünüzü anlatır mısınız? . ... . -Aslında, hmm.., anlatmak, ııı, o kadar zor ki... Bakın ben zaman kavramının olmadığı, hayal ettiğim kişi ve mekanı her bir ayrıntısıyla inceleyebildiğim bir yerdeydim. Buradakinden çok farklı, bir rüya gibi ama değildi, eminim! . Biraz olsun rahatlamaya başlamıştı. Büsbütün kararlıydı artık, anlatacaktı. Doktor elindeki defteri daha bir iştahla karalıyorken Çetin derin bir nefes alıp devam etti. Ama önce şu doktorun ilgisini tastamam üzerine çekmek istiyordu. Tam zamanı, dedi: . -Bugün karınızın doğum günü olduğunu ve iki gündür fırsat bulup ona hediye almaya çıkmayı istediğinizi tane tane gördüm, duydum ve hissettim. . Nihayet! Şimdi doktor göz bebekleri büyümüş, suratında binlerce soru işaretiyle ve dikkatle ona bakıyordu. Soru sormadı, bakışları çoktan ağzından o vazifeyi devralmıştı. . -Bakın dediğim gibi, kimi hayal edersem, nereyi düşlersem orada bulunuyor, o insanın içinde olabiliyorum. Biliyorum size çok saçma gelecek ama şu an 3 boyut olarak tanımladığımız, bu üç boyutlu evrende, alemde, hayat seviyesinde ya da her ne derseniz artık, sıkışıp kalmış durumdayız. Fakat bu alemin de arkasında, ötesinde başka bir boyut var. Belki daha fazlası var, binlercesi var. Öyle deli gibiymişim gibi bakmayın, gerçekten neler olduğuna dair ufak da olsa bi fikrim var. . Çetin gözünü masadaki kalem ve kağıta dikmişti. Oraya doğru bi hamle yapacakken doktorun tedirgin bakışlarını farketti. “Çizmem gerek” diyerek doktordan gelecek olası bir refleksi engelledi. Bir A4 kağıdı ve tükenmez kalem aldı ve kağıda bir Cin Ali çizdi. . -Bakın, bu kağıt, diyelim ki sadece en ve boydan oluşuyor. Çok ince olan yüksekliğini şimdilik ihmal edelim. Aslında bunu daha önce de bir yerlerden duymuş olduğunuza eminim! . Bunu derken doktora baktı, fakat onay alamadı ve devam etti. . -Bu gördüğünüz A4 parçası, şu Cin Ali’nin-ki biz sadece Ali diyelim- dünyası olsun. 2 boyutlu bir uzayda yaşıyor kendisi. Bakın?, hatta yanına bir de arkadaş çiziyorum, bu da Veli olsun. . “Ne saçmalıyor bu böyle!” diye düşünürken anlattıklarını mantıklı bulmak için çaba sarfediyordu. En azından karısının doğum günüyle ilgili az önceki tahminini nasıl yaptığını hala merak ediyordu. . -Şimdi Ali, Veli’yi çok rahat görebilir, onunla konuşabilir ve hatta tokalaşabilir değil mi? . -Evet . -Biz bu ikisini de görebiliyoruz, değil mi? . -Evet, tabi. . -İşte olay burda kopuyor, onlar bizi göremiyor! . Ne demek istediğini anlamıştı. Fakat doktor daha fazla açıklama istiyordu. . -Devam edin lütfen. . -Ben, bu Ali ve Veli’nin dünyasına istediğim zaman girebilirim. Onlar beni göremez, ta ki ben onların iki boyutlu düzlemine bi şekilde dokunmadıkça, ya da müdahale etmedikçe. Mesela bakın, şu anda kalemin ucunu kağıda batırarak bir delik açtım. Ali ve Veli için şu an bu muazzam bir olay: onlara göre az önce hemen önlerinde birden bir cisim belirdi, ve giderek büyüyen bir delik açtı!!! Tabi Ali ve Veli olsaydınız bunu kesinlikle anlamlandıramazdınız değil mi? . Gözlüğünü çıkarıp ağzına götürerek en düşünceli tavrını takındı. . -Peki, dedi. Demek istediğiniz, bizim dışımızda da böyle bir boyut var ve ordakiler de-her kimse artık- bizi böyle izliyorlar ve hatta isterlerse bizim dünyamızda kendilerini gösterebiliyorlar, öyle mi? . -Aynen öyle. . -Açıkçası başlarda anlattıklarınızı saçma bulmuştum ama şimdi gerçekten ilgimi çekti. Zaman kavramı yok dediniz, nasıl birşey o, anlatabilir misiniz Çetin Bey? Zamanda yolculuk da yapabiliyor musunuz? Bu son sorusunu biraz alaycı bulmuştu ama tane tane cevap verecekti. . -Zaman kavramı sadece bu dünyaya, yani bizim boyutumuza has bir kavram. Benim bulunduğum boyutta böyle bir kavram yok, zaman yok. Ama bunu bu boyuttayken anlayamaz ve algılayamayız. Ben boyut değiştirdiğimde farkettim bunu. . -Anlayamadığımızı da nereden çıkardınız? . -Hemen test edelim, bu arada zamanda yolculuk sorunuza da hemen geliyorum. Şimdi sizden bir obje düşünmenizi istiyorum. Öyle bir obje ki, varlığının sonu yok, sonsuza kadar var olacak. Düşünebiliyor musunuz? . -Hmm, evet galiba bu pek o kadar zor değil. Sonsuzluk insan oğlu için düşünmesi kolay bir kavram. Ebedilik, insan oğlunun varlığının gayesi... . -Evet aynen öyle. Peki şimdi yeni bir obje düşünün. Bu sefer varlığının başlangıcı olmayacak... . -Aaaaa, mmmmm, varlığının başlangıcı olmayacak..? Yani ezeli.. yani hep vardı, ondan önce de vardı, ondan önce de vardı... aaa.. galiba bunu ancak kabul edebilirim... öyle bir cisim hayal edemezdim evet.. . -İşte bu! Zeki biri olduğunuzu biliyordum, dedi ve gülümsedi. Biliyor musunuz insanları kader mevzusuyla ilgili olarak düşünmeye iten, sayısız paradokslar ve paralel evrenler gibi geçici reçeteler hazırlamalarına sebep olan hep bu zaman kavramı. İnsanlara göre kader paradoksu şöyle birşey: Tanrı yaşadıklarımızın, yaşayacaklarımızın hepsini önceden bilir. Aynı zamanda biz, yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız, seçimlerimiz konusunda iradeye sahibiz. Bu nasıl mümkün olur diye düşünüp dururlar. Halbuki bilseler zaman kavramı sadece bu alem için bir sınırlama ve öncelik ve sonralık olmadan düşünmemiz imkanısız... Mesela siz dün sabah, yatağınızdan kalktığınız andan itibaren önce oğlunuzu okula bırakmayı, sonra bankada işlerinizi halletmeyi ve sonra da muayenehanenize gelip hastaları kabul etmeyi planladınız. Hayatınız tamamen zamansal bir öncelik ve sonralık’a göre tasarlanıyor beyninizde. Kader paradoksuna dönecek olursak, Tanrı “önceden” biliyordu yapacaklarımızı, dediğiniz anda bu dünyaya ait olmayan bir söylemi bu dünyanın fizik kurallarıyla yargılamaya başlıyorsunuz. Biz bu söylemi mantıksal olarak bu boyuttayken anlayamayız. Sadece iki farklı aksiyom olarak kabul edebiliriz. Ben diğer boyuta geçince farkettim bu gerçeği. . -Çok enteresan.. ,dedi. Bakışlarındaki derinlik Çetin’in hoşuna gitmişti. . -Zamanda yolculuğa gelecek olursak, bu kesinlikle mümkün değil. Boyut değiştirdiğimde gördüm ki, şu bizim boyutumuzdaki hayat ufacık, minnacık lahzalardan, plakalardan ibaret. Yani iskambil destesini düşünün ve her bir kartı bir lahza olarak tanımlayın. Her kartın içindeki dünyada tüm yerler dolu, kesinlikle daha öndeki bir karttan bir oyuncu alıp daha sonrakine ekleyemiyorsunuz. Tüm kartlar tek tek, kendi içlerinde kısacık sürede gerçekleşen filmler gibi. Boşuna, Tanrı alemi her lahza yeniden yaratıp her lahza yok ediyor demiyorlar. İşte kartlardan sırası gelen, marifetli bir kart oyuncusunun elinden akan kartlar gibi yukarıdan aşağı düşüyor. O boyuttayken geçmişi sadece izleyebiliyorsunuz, kesinlikle müdahele edemiyorsunuz. Hayat dediğiniz şey ise ruhunuzun düşen karttan hala yukarıda kalan karta transfer olması. Basamakları tane tane dökülen bir merdivende hep yukarı çıkmaya çalışan bir insan gibi... Bu yüzden zamanda yolculuk mümkün değil, zira zaman bazılarının söylediği gibi bir boyut değil! . -Anlattıklarınız heyecan verici!!! Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum, kafamda milyonlarca soru var!! . -Başta ben de öyleydim, ama sonra yavaş yavaş bazı sorularıma cevaplar bulabildim. Fakat beynim yine de bu aleme, bu boyuta ait. O yüzden diğer boyuttayken herşeyi anlayamıyor, idrak edemiyorum. Bizim Cin Ali’yi kesip üç boyutlu dünyaya çıkardığımızda sadece önünü görüp sağını solunu görememesi gibi birşey heralde . -Vaay.. İyi ama, nasıl boyut değiştiriyorsunuz? Bu nasıl mümkün? Her insan yapabiliyor mu? . -İşte orasını tam hatırlamıyorum. Her boyut değiştirdiğimde ve tekrar geri döndüğümde kendimi baygın buluyorum. Birşeyler hatırlamam baya zaman alıyor. Galiba şeyi düşünürken oluyor herşey, şeyi, aaahh, hmm.. . -Nedir o? . Bu meraklı soruyu sorduktan birkaç saniye sonra Çetin’in yüzünde “hah tamam hatırladım” gibi bir ima belirdi. Fakat aniden kendisi kayboldu Share this post Link to post Share on other sites