SÜLEYMANNAME’ YE DAİR
“Sen gül diyarının yapma gülüsün!
Aynı yapmacıklıkla Çoban Sülü’sün!
Yoktur izlediğin bir dava yolu;
Bir bu yan , bir bu yan, büküntülüsün!”
Her ne kadar Isparta mis kokulu, güzel renkli, saf mayalı, doğal gülleriyle meşhursa da bizim Çoban Sülü bir o kadar yapay kalır yanında. Ruhsuz, gözboyayıcı, işe yaramaz, samimiyetsiz… Bu yüzden ona çobanlığı bile layık görmüyor çünkü çoban halktan ve dürüsttür. Her dönem, her zaman dengesiz bir siyaset çizgisi olmuş, günü gününe, anı anına uymamıştır. Hatırlayalım: ”DÜN,DÜNDÜR, BUGÜN BUGÜNDÜR.” diye tarihe geçen bir kahramandır (!) Siyasi hayatı boyunca, oy toplamak uğruna kah dindar olmuş, kah halkçı kah milliyeçi… Hatta “TÜRBANLILAR ARABİSTAN’A” bile diyecek kadar aşmıştır kendini. Yani hep değişen şartlara uyan kıvrak bir imajı vardır.
“Türk’e zıt sermaye merkezlerinden,
Bu zikzaklı yolda hep, güdülüsün!”
Tutarsız fikirleri ve sözlerine güzel bir dokunuş Üstat’tan. İşin ekonomik boyutunda da millete ve milli çıkarlara aykırı olmaya devam etmiştir. Ve hep başkaları tarafından yönetilen bir kukla olarak addedilmiştir. Ayrıca “çoban-güdü” ilişkisi de Üstad’ın gözünden kaçmamış.
“ Milli yekpârelik gelmez işine;
Bu yüzden parçalı, bölüntülüsün!
Ve devlete mason biraderlerin,
Tam da maslahata denk ödülüsün!”
Milli birlikten yana asla olmamıştır kendileri, çünkü esasen kökü ve dalları da MASON’dur. Hatta bunu orataya çıkaran Büyük Üstat’tır. Hep farklı maceralar peşinde milleti de arkasından sürüklemiş, halkçılık kandırmacasıyla ordan oraya sürükleyerek parçalamaya çok çabalamıştır “ıslahat” kisvesi altında.
“Ne sırdır sendeki bedava oluş!
Problemler içinde en müşkülüsün!”
Tabansız, zeminsiz bir yükselişe sahip olduğu için gizemli görünüyor. Asıl sebep gizemli görünüp altındaki çürük temeli göstermemektir. Mason desteğini gizleme çabası olabilir mi bu gizemliliğin sebebi? Ülkeyi binbir soruna itmişse de daha beteri vardır: kendisi oluşturduğu sorunlardan bile daha büyük bir sorun, çözümü imkansız bir havuz problemi kıvamındadır. Dolaşmış bir ip yumağı misali…
” Fikir dağlar boyu kocaman kitap;
Sen de o kitabın bir virgülüsün!
Böyleyken ustasın göz bağcılıkta;
Cüceler sirkinin baş herkülüsün!”
Dilbilimsel açıdan baktığımızda virgül koca bir kitabın içinde ancak görsel bir öğedir, düzeni sağlar, karmaşıklığı önler. Yani görevi yüzeyseldir. Derinde olansa anlamdır, özdür. İşte Çoban Sülo da koskoca fikir deryasında minicik bir kum tanesi gibidir. Nerde kitaba harcanan mürekkep, nerde bir virgülün ederi??? Çekmediği fikir sancılarından dolayı Üstat’ın oklarını da yiyor. Cüce ve herkül sözcükleriyle de aynı tezat vurgulanmış. “Sirk” de fena durmamış hani!
“Gözyaşı ve çığlık vatanında sen,
Hüzün bahçesinin şen bülbülüsün!
Büzülmüş susarken mahzun hakikat,
Davuldan ziyade gümbürtülüsün!”
Yas mahallinde sükûnet gerek, ama bizimki açtığı onca belaya rağmen, herkes mağdur olmuşken mutlu ve mesut yaşamaktadır. Ne demiş atalarımız: ”Boş teneke çok ses çıkarır.” Gerçekleri susturup anca kendisi konuşmayı bilmiştir. Yıllar yılı hem ülkeyi hem milleti uyutmuştur sahte “çiftçi dostluğu” ile. E memleket de çiftçiliğe dayanınca….
“Teokratik rejim olmaz deyip de,
Peşinden Müslüman görüntülüsün!”
Yukarıda da değindiğimiz gibi çıkarına uygun gelince herkesten dindar olurken, işine gelmeyince de örtülülere güney hicret yolunu göstermekten geri kalmamıştır.
“Kolera, vergiler, zamlar, enflasyon;
Bir felaketsin ki, binbir türlüsün!”
Liderlik yaptığı dönemlerdeki çeşitli sorunlara değinmiş Üstat. Kendisi, sebep olduğu belalardan da beterdir maalesef…
“Gelirsiz, giderli bütçelerinle,
Her yıl, milyar milyar köpürtülüsün!”
Her ne kadar bir dönem ekonomide büyüme sağlanmışsa da, ardından çok büyük bir borçlanmaya ve gerilemeye sürüklemiştir ülkemizi. Bu borçları Üstad “milyar milyar” olarak miktarlanmış. Kazanç yok ama kayıp çok yani…
“Okka okka vicdan satın alırsın;
Topuzu altından oy baskülüsün!
Bir gökdelen sanır seni gören göz;
Bilmez ki, temelden çöküntülüsün!”
Çeşitli vaatlerle halkı kandırıp iktidara gelmiş, çoğunluk hangi görüşteyse onu savunmuş bir siyasi. Vicdanları kullanarak, parayla pulla başa geçmiş bir lider… O heybetli cüssesinin altında ise fikir fakiri, beceriksiz, temelsiz bir adam yatar.
“Büyük Kongre, dikiş tutturduğun yer;
Meclise gelince söküntülüsün!”
Başarıyı tadabildiği tek yer kendi partisidir. Zira onun kadar yeteneklisi yoktur. Kendi yandaşları içinde birinci de olsa iş halka hizmet etmeye, milletin çıkarlarına eğilmeye gelince sınıfta kalır. “Söküntülü” sözcüğüyle de belki birgün bütün pisliklerinin çorap söküğü gibi ardı arkasına açığa çıkacağını anlatmak istemiştir Büyük Üstat. Nitekim haksız da sayılmaz. Kaç kişi artık Süleyman Demirel diyince “iyi adamdı.” diyor ki???
“Bağlısın hak bilmez yeminlilere;
Hakkı bilenlerden çözüntülüsün!”
Yine mason biraderlerine gönderme yapmış, sanki ülkeyi mahvetmek için milli çıkarlara zıt bir yemin ettiğini anlatmıştır Üstat (Tam tersi olması gerekirken). Söz konusu gerçek “hakk” olduğunda ise sökülür, parçalanır, dökülür; yani sınıfta kalır.
“Üç buçuk mebusa kaldı diye fark,
Kim bilir, ne kadar üzüntülüsün.”
Millet gökten adam dilensin, dursun
Ümit fakirinin baş keşkülüsün!”
Millet, girdiği çıkmazdan kendini kurtaracak birini beklerken aslında onda umuda dair hiçbir iz kalmamıştır. Fakir halkın fakir çanağına dönmüştür. Yani kendisi aslıda bizzat fakirliğin, YOKluğun sembolüdür: inancın, vicdanın, umudun yokluğu/tokluğudur ondaki.
“Kuzum senin neren Anadolludur?
Türk’e Amerikan püskürtülüsün!”
Halka karşı milliyetçi geçinse de icraatları hatta icraatsızlıkları onun bir Amerikan uşağından başka bir şey olmadığını kanıtlar. “Püskürtü” sözcüğüyle Üstad adeta kaçılması gereken, başa musallat olan bir bela gibi düşünmüştür -ki doğru da yapmıştır
“Farkın şu ki, eski Başbakanlardan,
Sen o belâların son püskülüsün!”
Bugüne kadar ülke bir türlü hak ettiği lidere kavuşamamış, herkesin elinde oradan oraya sürüklenmiştir halk. Ancak Demirel bunları da aratacak niteliktedir. “Son püskül”le belki de bu gidişe artık bir “DUR!” deneceğini ima etmiştir.
Genel bir değerlendirme yapacak olursak: Üstad pek çok vicdan sahibi gibi haksız kazancın her türlüsüne –para da, makam da- karşı çıkıyor. Demirel yıllarca koskoca bir milletin başında haksız yere başbakanlık koltuğunda oturmuştur. Ülkenin, maddiyatını da, maneviyatını da bozmaya çalışmıştır. Özellikle İsrail’le olan bağlantısı, bir milleti yıllarca yönettiği düşünülünce ürkütücü bir durumdur. Bu kadar zararla çıktığımıza şükretmek lazım belki de…
Malûmunuz; Demirel’in en ilginç ve trajikomik yani dengesiz söylemleridir. Zaten bir fikir zemini, çilesi, düşünce sancısı asla olmamıştır, ona şüphe yok. Ancak bu kadar da uçlarda gezinmesi hayli gariptir. Kah hocalardan daha dindar, kah vicdansız ateistlerden daha imansız, kah en azılı komünistten daha bölücü olabilmiş; bunu ifşa etmekten de zerre kadar utanç duymamıştır. Demirel işte, naparsın???? Ne yüzde 99’u Müslüman olan bu milletin dinine, ne de çok büyük bir çoğunluğu devletine sadık olan insanların milliyet aşkına saygı duymuştur. En acısı da budur aslında. Bu adam yıllarca göz boyayarak iktidar ve en sonunda arkasındaki büyük destekler sayesinde reis-i cumhur olmuştur. Bu da içiyle dışının tezatlığını gösteriyor zaten: İçi bomboş, ülküsüz, mefkuresiz; dışı oy dolu, makam dolu…
SÜLEYMAN DEMİREL’ DEN İNCİLER
*Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir. Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan’da falan öyle yerler vardır, oraya gidin. Orada okuyun.
**Bana, “Milliyetçiler de adam öldürüyor” dedirtemezsiniz.
***Bulut buluttur, bulutun akı da buluttur garası da, binaaneleyh, üzerine gonuşmaya değmez.
(Sayın Demirel, Yıldırım Akbulut için ne düşünüyorsunuz? diye soran gazeteciye)
****Çankaya’nın şişmanı (Turgut Özal için)
*****Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bak (Çorum olayları hakkında düşüncülerini soran gazeteciye cevabı)
SAYGILARIMLA
niltuna