AMME HAKKI
Hiç kimse, çocuğunu “babası ben değil miyim?” diye öldüremez. Hiç kimse, evini “mal benim değil mi?” diye yakamaz. Bütün bu şahsî aidiyetler ve mülkiyetler içinde, Allaha verilecek hesapla beraber cemiyete verilecek olanı da vardır. İşte “Âmme hakkı” dedikleri budur! Âmme hakkı, ferdin elini tutar ve cemiyetin zararına olan şeyi kendi aidiyet ve mülkiyeti üzerinde de yapmaktan onu men eder. Bu hakkı biraz daha inceltir ve derinleştirirsek görürüz ki, zahirde kanun göziyle suç değilmiş gibi duran nice iş vardır ki, hakikatte adam öldürmekten ve yangın çıkarmaktan büyük cürümdür.
Meselâ bir gazete çıkar, bu gazete güdümsüz kalabalıkların boşluğunu keşfeder, vaktiyle kurucusunun bizzat Necip Fazıl’a söylediği gibi “fikri idam edeceğim!” der, var kuvvetini resim, foto, iyi baskı, hava cıva bahisleri bahname (şehvet kitabı) edebiyatı en sefil tarafından merak gıcıklayıcı hâdiselere verir, sütunlarında tek satır düşünceye yer ayırmaz, milyona doğru bir tiraj kazanır ve fikir gazeteciliğini gerçekten yok eder; böyle bir gazeteye, hakları ince eleyip sık dokuyan bir cemiyette yaşama imkânı verilebilir mi?
Âmme hakkı adına bu gazetenin karşısına dikilip: – Hayır buna hakkın yok! Zahirde dilediğin gibi malına tahakküm etmek selâhiyetinde olan sen, bir taraftan halkın boşluğunu genişleterek ve bir taraftan bu genişleyen boşlukla mideni şişirerek, cemiyeti en sinsi tarafından zehirlemeye mezun değilsin!
Denilemez mi? İlericilik yaftası altında devrim ticareti bu mudur? Böyle bir havada ilericilik ve devrimcilik lâfını ağza almaya imkân var mıdır?
Hakkın, ince elenip sık dokunacağı ve en mahrem nispetlere kadar ulaştırılacağı bir gün, yani gerçek devrimin günü gelecek olursa böyleleri ceza mantıklarının en ulvisiyle fert değil cemiyet kaatilleri olarak gösterilecek ve daha nice âmme hakkı sandıktan çıkarılacaktır.
21 Ocak 1967
(Çerçeve 4, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s. 39-40)