BORU SESİ
Bir arefe sabahı yırtıcı bir kalk borusu sesiyle yataklarımızdan fırlasak…
Manzara:
Bir zamanların yalnız maddede yapım-yıkım hamlesinin en gözükara çapta iç hakikati… Ruh imarı dâvası…
Memlekette tek sarhoş yok!
Ecnebi diplomat, elçiliğinde, yahut Hilton otelinin (00) numarasında, dışarıdan getirttiğini içebilir.
Tekel, eski şarap şişelerine ister pekmez, ister kımız doldursun…
Ne zar, ne iskambil kâğıdı, ne şu, ne bu!..
Millî Piyango, Toto ve “Bahs-i müşterek” gişelerinin kapalı camları üzerinde, katrandan iki çapraz çizgi…
Kulüplerde tek-çift bile oynanamaz.
Banka, para yatıranları, ancak kendilerine aşıladığı tasarruf terbiyesinin semeresiyle mükâfatlandırıcı, faizsiz, ikramiyesiz, hattâ muhafaza ücreti alan bir ocaktır.
Rüşvet, suiistimal, nüfuz ticareti, iltimas, hakka ve cemiyete ihanet bakımından vatan hıyanetine denk…
Mektep değil, ahlâk ve terbiye çilehaneleri… Bu çilehanelerden derece derece hayat izni almayan, yaşayamaz.
Karaborsayı dileyen ağzına alsın! Terazi, maliyeci ve kâr yalanı, üç ayaklı sehpada tartılır.
Serseri, derhâl maden ocağına…
İşsiz, milyoner de olsa ameleliğe…
Sefih, bütün malı ve mülkiyle devlet emrine…
Film, tiyatro, sergi, gazete, mecmua ve kitap, en sert fikir, ahlâk ve keyfiyet ölçüsü sansürü altında…
Kahvehane; paydos!
Dans salonu; elveda!
Kontrolsüz spor; Allahaısmarladık!
Fahişe; buyursun Hayırsız Adadaki kampa!
Yolda, meydanda, nakil vasıtalarında, umumî yerlerde, hattâ mabetlerde, edep ve usûl ahlâk zabıtasının hususî ajanları…
Köylü köyünde ve İmam unvanlı üstün terbiye müfettişinin ve her şubesiyle hayat güdücüsünün emri altında ve devlet iş plânni çerçevesi içinde…
Her kötülüğün beş dakika içinde cezasını biçecek, hapishane pansiyonunu kaldıracak ve cezaları, devlet emrinde, hükümlü salâh buluncaya kadar ırgatlığa çevirecek yepyeni bir adalet sistemi…
Hâkim, inanmadığı kanunla hükmetmez; itiraz eder.
Savcı, suçlu gördüğü sanık üç kere beraet etti mi, bizzat mücrimdir.
Devlet büyüklerinin şahsına, alkış kadar “yuha!” herkesin hakkıdır.
Hak sahibi hakkını ispat etmek, yoksa akıbetine katlanmak şartiyle her ân devlet büyüğünü, sigaya çekebilir.
Radyoda, konserde, konferansta, müsamerede, törende, şölende, filmde, tiyatroda, şiirde, romanda, bütün duygu ve düşünce yayınlarında ve en başta mabette, görülmemiş bir vecd, aşk, iman, ahlâk, terbiye, edep, gerçeklik, derinlik, güzellik, özellik telkin ve zıtlarının iptali…
Ve bu Ölçülerin muhtaç olduğu daha nice misal…
Neredesin borazan; İsrafil’in Sûr’undan evvel, en yırtıcı sesle çalacağın kalk borusunu bekliyoruz!
(1954)
(Tanrı Kulundan Dinlediklerim, Büyük Doğu Yayınları, 9. baskı / s. 275-276-277)