HÜRRİYETE ESARET
Esaretlerin en korkuncu başıboş Avrupa hürriyetçiliğidir. Bu mezhep, başıboş rey hastalığında, çürümüş ve kokmuş bir cemiyet bünyesinin örneklik arazlarından birini verir.
Hürriyet, kendisini vasıta olmaktan çıkarıp gaye haline getirince (dejenere) olur ve iş eşek hürriyetine dek dayanır.
Gaye hak ve hakikattir.
Aslında herkese mahsus bir söz, herkese mahsus bir fikir, herkese mahsus bir hüküm, herkese mahsus bir hakikat yoktur. Hakikat birdir. Onu yine bir kişi bulur, bir milyon kişiye tasdik ettirir. Böylece nizam ve ahenk dediğimiz şey doğar. Ve böylece, ister istemez reyler tekte toplanır.
Eğer bir kişinin bulduğu şey eğri ve yanlışsa, başka bir kişi çıkar, yine tek başına bulur, yine bir milyon kişiye tasdik ettirir. Ve yine böylece reyler, mırınkırın olmadan, hakkın zorunda toplanır.
Büyük ve soylu kavga, bu “bir kişilerin uyuklayan cemiyet sallarında heyûlâ gibi doğrulup, öz şahsiyetlerini, zorla ve her türlü mukavemeti tepeleye tepeleye öne atmalarından ve ruhlarındaki mimarîyi topluma nakşetmelerinden ibarettir.
Bâtıl ve hak olan her şeyde en büyük tecelli, her bâtılı bir hak takip ettikçe, hep böyle, büyük şahsiyetlerin fikir ifadelerinden meydana gelir. Yoksa, özü hakta olan bu müstesna “bir kişi” selâhiyeti, herkeste onun oyununu kabul etmeye sebep değildir. Bu selâhiyeti herkeste kabul ettiğimiz gün, herkes birşey bulur; yani herkes “bir” olan “doğru” yerine nâmütenahi olan “eğri”den bir örnek getirir, hiç kimse hiçbir şeyi tasdik etmez, böylece de itişme, kakışma ve (kakafoni) dediğimiz şey doğar.
” — Hakikat şimşeği fikirlerin çarpışmasından doğar…”
Sözü hürriyet esaretinin şarkılarından biridir ve yüzde yüz tersinden doğrudur:
Fikirlerin çarpışmasından yalnız toz duman doğar.
Nerede ki, nizam ve ahenk vardır, orada başıboş hüküm, tercih ve rey yoktur. Bir orduda askere, taarruz emrine karşı ne düşündüğü; bir hastahanede, hastaya ne gibi bir ilâç tasarladığı; bir orkestrada, çalgıcıya ne zaman susmak ve ne zaman ölmek istediği sorulmaz. Başıboş tercih ve temayül, olsa olsa, “kadınlar hamamı’nda, bohem kahvelerinde, kibarlık budalalarının toplandığı salonlarda ve “Bâb-ı âdı” fikirsizlik tezgâhlarında olur.
Asıl hürriyet, kendi esaretinden kurtulmak ve hakka esir olmaktadır.
2.6.1965
(Çerçeve 3, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s. 215-216)