Site icon N-F-K.com

Kıbrıs Meselesi

KIBRIS MESELESİ

Kıbrıs… Günün hadisesi… Zaten bizde bir hadise günün olmadan konuşulmaz. Mücerretlere kimse gelmez. Kıbrıs nedir?.. Bir yerde üç vasıf aranır: (Jeo Ekonomik), (Jeo Stratejik-askerî), (Jeo Etnik-kavmî). Bu üç kıymetin önünde Kıbrıs nedir?

Evvelâ ekonomiyi ele alalım: Kıbrıs keleş bir araziden ibarettir ve bir kıymet ifade etmez!.. Alan için bir yüktür. Kıymetleri tesbit edelim. (Jeo Stratejik); bunu anlamıyorlar!.. Efendim, bize oradan ihraç yapabilirler mi? Senin bugün mensub olduğun politik anlaşmada üzerine Kıbrıs’tan bir ihraç bahis mevzuu mu?.. Yunan’ın bunu tek başına yapması kolay mı?.. O halde?.. O halde şu; On iki ada elinde dururken, İzmir dağının batıp da karabatak gibi çıktığı adalar dururken, Kıbrıs’a (stratejik) kıymet atfedebilir miyim?.. Kıbrıs muazzam bir (stratejik) kıymet sahibidir; ama taarruz etmek için… İyi anlayın meseleleri… Nitekim Hz. Muaviye devrinde, Kıbrıs, İslâm İmparatorluğunun basamak taşı olarak fethedilmiş, sonra el değiştirmiş, nihayet Osmanlıların eline geçerken de, muazzam bir taarruzun Avrupa’ya doğru basamak taşı olmuştur. Demek ki, dışarıya doğru kuvvetini şevkeden adamın elinde kıymet… Bana oradan korku gelmez!.. Zaten Oniki ada ortadadır!..

Şimdi en nazik noktaya geldik. (Jeo Etnik)… Kavmî… Çok üzülerek söyleyeyim size: Ben Havzacı değilim… Demin tekrar ettiğim gibi… Ben insancıyım ve şahsiyetçiyim. Bir şahsiyet en kötü yerden çıkabilir… En iyi yerden de hiçbir şey çıkmayacağı gibi… Fakat sahaların da, havzaların da Allah’ın mahlûku olarak, bir ortalama mânaları vardır!.. Kemmiyette, Kıbrıs’ta seksen ilâ yüzbin Türk var… Şimdi keyfiyete gelelim. Televizyon soruyor: «Ne istiyorsun ana vatandan?» diyor. «İçki istiyorum!» cevabını alıyor. Kıbrıs Türk’ü de budur!.. Hakikati istiyor musunuz?.. Acıtıyor mu?.. Nedir bu samimiyetsizlik?.. Sen tut, öyle bir iş yap ki, Kıbrıs’ı millî haysiyet meselesi haline getir!..

Nasıl olmuşsa olmuş, millî haysiyet haline getirilmiş bir kere… Doğrudur!.. Bu bir millî haysiyettir.. Yapılması gerekli… Yalnız ne yapıldığı bilinerek… Bugünkü, yahut devrik hükümetin yerinde herhangi bir hükümet olsaydı, Kıbrıs’ın o Yunan cuntasının küstahlığına karşı âkibeti bu olacaktı. Şahsın hüneri yok… Bir tane hüner var; şu kadar senenin, altun ordusunu kurmuş bir ırkın Mehmetçiğinin, hâlâ içinde kalan bir cevher rolünü oynamıştır!.. Bu rolü de çok büyütmemek lâzımdır! Çünkü karşımızda teşkilâtlı düşman mevcut değildir!..

Teferruata girmek istemem… Ve nihayet Mehmetçiğin zaten tarihî gelişi olarak elinde bulundurduğu bir meziyeti hemen apar, Mehmetçiğin sırtına çık, rey dilenmeye başla!..

Kapısına bir haydut dayanıp da, anasının ırzına tasalluta kalktığında, onun, haydudu öldürdükten sonra anasına dönüp; «Şimdi neyin varsa bana ver!» Demesine benzer!..
Anasının ırzını koruduğu için anasından rüşvet isteyen küstah!.. Ve sofrayı devir, bugünkü manzara doğsun… Hikâye budur!.. Kıbrıs da bu…

(Hesaplaşma, Büyük Doğu Yayınları, 7. baskı / s.52-53-54)

Exit mobile version