MÜSPET BİLGİLER
· Mücerret keyfiyet olarak müspet bilgiler, İslâmın malıdır.
· Halbuki müşahhas vâkıa olarak müspet bilgiler, Garbın, Şark dünyasına ve onun merkezinde İslâm âlemine karşı öldürücü silâhı, uyuşturucu zehri ve kıstırıcı tuzağı olmuştur.
· Batı, Doğuyu tam dört asır, vahşi hayvan avlamaya mahsus bir tertip ve üslûpla, bu tuzağın içinde hapsetti; ve Doğu bu işin sırrını halâ kavrayamadı.
· İslâmın temsil kadrosunun bütün ferini kaybettiği ve Hıristiyanî iş sahasının boyuna cila kazandığı son dört asrın hazin hikâyesi şudur; Batı, sadece müspet bilgilere bağlı kaba marifet imtiyaziyle Doğuyu apıştırmış, sindirmiş, yıldırmış, yumruk altında sersemletilen bir hasım gibi gittikçe aksülâmel kabiliyetinden düşürmüş ve onun perişan kalbine ölümden beter bir felç illetini, «kendini aşağı görme ukdesi»ni yerleştirmiştir. Böylece Batı, Doğuyu, kendi kendisiyle en acıklı ihtilâfa düşürmüş, kendi kendisini yıkmaya ve hiçbir şey olmamaya mahkûm kılmıştır.
· İlk hüküm; İslâmî temsil kadrosu, tam dört asırdan beri İslâmın amelî hayat plânına hâkimiyet emreden başlıca düsturundan öksüz, yani gerçek Müslümanlığa uzak yaşamakta; ve yine tam dört asırdır, bu inceler incesi nükteyi çözecek büyük inkılâpçı, murakabeci ve fikirci şahsiyeti yetiştirememektedir. Bu zavallı akıbetin sebepleri pek girifttir.
· Hâlâ (Holivut) aptallarının hayalini bezeyen Bağdat halifeleri devrinde Batı adamı domuz hayatı yaşarken, büyük (metropolis) adamlarına mahsus en medenî eşya ile çevrili Müslümanlar kadrosu nerde, son dört asırlık muhtaç ve sefil sürüler nerede? Ve Garbın (Rönesans) şahlanışı, Arapların eliyle Batıya intikal etmiş eski Yunan metinlerine dayandığı halde, İslâmî temsil kadrosu adına, bu şahlanışın, belirttiği mânayı anlıyamamak ve ona göre davranmamak ne demek? Bu da en girift meselelerden bir tanesi… Müspet bilgilerin tarifi kolaydır; eşya ve hâdiseleri bütün dış kanunlariyle, amelî fayda bakımından teftiş, tefahhus ve insan iradesine bağlamak yolunda aklın istismar hakkı… Bu hak o kadar İslâmın malıdır ki, her şeyden evvel mü’minlere Allah tarafından ve Kur’ân’la emredilmiştir; «Rabbiniz sizi yeryüzünde halifeler etti; sizi Arzın teshir ve tasarrufuna memur eyledi ve öbür mahlûklara hâkim kıldı.» Ayrıca ve hep o gayeye bağlı binbir muazzam hadîs içinde hep aynı düstur.. Bu düstur, eğer başkalarının malı olsaydı, onların bunu haber alıp kavramalariyle, içlerinden ve derhal muhteşem bir medeniyetin fışkırması aynı zaman ve mekâna tesadüf ederdi.
· Ne garip cilvedir ki, bu derece berrak ve o nisbette derin Allah ve Peygamber ölçülerine rağmen, dört asırdan beri Şark dünyası, kendisini ayılar gibi, Garbın müspet bilgiler halkasına burnundan kaptırmış bulunuyor. Halkayı zincirle elinde tutanların çaldığı tefe göre hareket ediyor; ve bütün suçun nefsinde ve bu nefsin ne aşağılık şey olduğunu anlamaya yanaşmıyor, yanaşmaya da niyetli ve istidatlı görünmüyor!
· Garbın (Rönesans) hamlesine kadar, İslâmî temsil kadrosu, eğer sadece mazisindeki izlere sadık yürümekte devam etse, hattâ yalnız (Rönesans)ın ne demek olduğunu ve ne yapmak istediğini kavrasaydı, bugün Amerika�nın, kutupların, buhar makinesinin, trenin, mikrobun, elektriğin, motorun, radyonun, tayyarenin, bütün silâhların, ve nihayet atom bombasının ve feza yolunun kâşifi ve efendisi biz olacak; ve şimdi Amerika�ya meselâ on bin kişilik bir din talim ve telkin heyetiyle tonlarca filân ve falan malzemeden göndermek mevkiinde bulunacaktık.
· Garp ve ardından fışkıran dolandırıcı ve sömürücü dünya, bizim bildiğimizi sanıp da anlıyamadığımız şeye karşılık, hiçbir şey bilmeden bir şey anlamış olmanın nasipsiz imtiyaziyle neler becerileceğinin Allah tarafından ihtar ve ifadesi olmuş; Allah bizi, papağanlık seviyesinde tuttuğumuz ve yalnız kuru isimden ibaret kaldığımız Hak Dinin İzzet ve haysiyeti adına, Garbın kölesi derekesine indirmiş, üstelik Garbın içimizden devşirdiği kölelere yağma ettirmiştir.
· Müsbet bilgiler Müslümanlık dairesinin selâmeti ve hâkimiyeti bakımından, ibadet borcuna uygun bir vecd içinde tahsil ve temsil, sonra kendi kendisine ve kendi içinden ıtrah ve ifraz edeceği hususî zümreye, teknolocya kadrosuna mal edilecektir. Bizim inkılâbımızda bunlara gerçek Müslüman göziyle bakılacak, zıtlarına ise hayat hakkı bile verilmiyecektir.
· Bir memlekette makineyi yapan makine yapılmadıkça, nasıl bir makine ihya âleti değil, bir imha âleti rolünü oynarsa, sırlarına varılamamış mahsuller ve mamullerin dış plânda ve taklit sahasında ithalciliği de, bizim anladığımız müspet bilgiler ve gerçek inkılâp ruhunun tam zıddı ve hainidir. Bu zamana kadar gördüğümüz bütün sahte ve zararlı hamaratlıkların da iç yüzü ve kıymet ölçüsü işte bu noktadadır.
· Garbın kuvveti nereden gelir? Aslında ve hakikatte çocuk oyuncağı kadar basit olsa da, madde plânını kolayca zabt ve teshir, binaenaleyh tecellisiz kalmış ruh plânını açıkgözce haps ve iptal kabiliyetindeki mahut âletler çantasından ve bu işin amelî dehasından!!! İslâmın büyük, gerçek ve tarihî fedâileri de, işte bu çantayı, onu kullanan amelî şartlariyle beraber çalıp, hâkim ruhun emrine verecek olanlardır.
· İslâm inkılâbının müsbet bilgiler hamlesi programında, bir milleti gece ve gündüz hiç uyutmayıp, gece gündüz durmadan okutup, icabında zümre zümre çıldırtacak veya öldürecek derecede haşin bir mânevî cendere içinde sıka sıka, sütten yağ çıkarırcasına, nihayet muhtaç olduğumuz aslî ve hakikî madde akrobatlarını içimizden süzebilecek hale gelmenin, böylece sahici inkılâbı göstermenin usul ve prensipleri saklıdır.
(İdeolocya Örgüsü, Büyük Doğu Yayınları, 16. baskı / s.249-250-251-252)