MÜRŞİDİMDEN
• Mümkün mertebe mide boş olarak ve dünya hallerini hatırdan çıkararak, duanın kabulüne ait bir işaret gelinceye kadar o hal ile beklemek lazımdır. Mânevi işareti kalpte bir sevinç doğmasıdır. Toprak altında olanların hayattaki halleriyle o andaki vaziyetlerini kıyaslamalıdır. Olü, bir müddet evvel sağ ve salimdi. Güzeldi, sıhhatteydi, zengindi, debdebeli saraylarda, zevk ve sefa içinde, etrafında pervane gibi dönen cariyeler ve hizmetçiler arasında hayat sürüyordu. Şimdi bir anda malından, mülkünden, dostlarından, ailesinden, cariyelerinden uzaklaştırılmış, vücudu kara toprakta çürümeye terkedilmiştir. O güzel yüzü, uzuvları böceklerin, kurtların hücumuna hedeftir. Etrafındaki-de birçok şeyler yapmak için sonsuz emeller peşinde koşarken hiçbir isteğine eremeden, genç yaşlarında, hiç hatır ve tayale gelmez an ve mekânlarda ecel ağına düşmüşler ve «Bütün gayretlerine «son!» diyen büyük fermanı telâkki etmişlerdir. Biriktirdikleri o kıymetli malları, üzerlerine titredikleri aile fertlerini ve bütün sevdiklerini geride bırakarak toprağa düşenler… Kimi koca bir devletin hükümdarı, kimi şanlı bir ordunun başbuğu, kimi yığın yığın malların sahibi, kimi raf raf kitapların âlimi… Hepsi, birbirinin aynı ve tek bir kefenle gömülmüşler, hiçbirine dünyadaki amelinden başka birşey erişmez olmuştur. Amelinden başka ölüye imdat kudreti, hiç kimsede ve hiçbir yerde yoktur. Yakınları ve dostları onu bir an önce gömerek kabir başından ayrılmak telaşı içindedirler. Onunla beraber olamayınca onu yalnız başına bırakıp giderler…