Üstad
ÜSTAD
Ahmet KOCAOĞLU
Birileri hep yanlış yaptı. Üstad’ın dahiliğini kabul etmediler. Dahiliğini kabul etseydiler Üstad’ın ayrı ayrı yönlerini ele alsalardı, hem kendileri yücelirdi hemde dava yücelirdi. Kendileri sanki Üstad gibi yazmaya kalktılar. Hem kendilerini kandırdılar. Hemde davayı çürüttüler. Kadir Mısıroğlu bir sürü tarıh kitabı okumuştur. Üstad’ın tarih yönünü belgelendirmesi gerekirdi. Kendini arıya verdi. Bunlarda gerçekten aşk yok. Gelecek kaygısı yok. Tarih sığınma yeri olarak var. Bunlarda sahte oluş, poseydo bir oluş var…
İkiside hak olamaz. Birinden biri hak olmalı. İşte bu yüzden tarih-i İslam mağlub oldu. Birinden birini tercih etmelisin. Ya tarih-i İslam haklı, ya Asrı saadet devri haklı. Burada birinden birini tercih etmelisin. Önemli olan Allah ve Resul aşkıdır.
Bu adamlar Necip Fazıl’ın zekasına hayran!!! Kendisi şöyle dursun benim verdiğim Marks’ın sosyoloji anlayışına hayran olmuş, Cemil Meriç…
Abdullah Saracoğlu anlattı.
Abdurrahim Zabsu Kayseri’ye geldi. Bir çay ocağında çay içiyorduk. Dedim ki hoca efendi Necip Fazıl gibi bir adam çıktı. Samimi değil mi? Diye sordum. O da:
Bakın size bir olay anlatayım. Üstat bir gün Abdulhamit’in ruhaniyetine istimdat diye bir şiir bulmuş. Bunu yayınlayacağım, diye geldi. Bende bunu yayınlama mahkemeye gidersin, dedim. Ben yayınlayacağım. Mahkemeye verecekler. Ben savunmamı vereceğim. Oraya üniversite gençliği gelecek. En azından onların kafasında bir soru işareti bırakacağım, dedi. Yayımladı. Dedikleri oldu. Mahkemede kendini savundu. Samimi mi değil mi sen karar ver ? dedi.
Ben bu kadar okuyan bir adamım. Okuyorum, okuyorum NFK’yı anlamıyorum. Kimse mütefekkirliğe soyunmasın. Necip Fazıl olamazsın. Büyük çınarın altında büyümeye çalışıyorsun. Senin üzerinde o çınarın etkisi var. O çınardan kurtulamazsın… kendi putunu kendin yapıyorsun. Bunlar maymun gibi. Hep kendi bitlerini birbirlerine temizletiyorlar.
Yahu biz bir şey söylemiyoruz. Üstat’ın söylediklerini biraz sulandırıp söylüyoruz. Hepsini Üstat söylemiş zaten. Boşluk bırakmamışki…”
“13-01-1995
Fikir ahlakı olan adam çelik put gibi yada demir gibi yıkılır. Olmayanlar buğday gibi eğilir. Fırtına geçince tekrar kalkar…
NFK her şeyi ile ayrı bir adam. Su isteyişi bile herkesten ayrı bir insan. Oğlundan su isteyip getirirken ona: ‘ Babası hakkındaki tek fikri mütefekkir olmasıdır.’ Demişti.
Üstat eylemleri ile bize örnek olan bir kişi değildir. Hareketlerini entelektüel bazda alıyoruz. İslamla yargılayamazsın.
Para onu rahatsız ediyordu. Parası olunca hadi lokantaya gidelim derdi. Para onu sokuyordu. İllaki para olunca harcayacaktı. Bir deha olarak buna hakkı var. Ama İslami olarak hakkı var mı yok mu onu bilemem.
Matbaada dizgi yapılırken mürettip gelir. Üstat’ım şu kadar boş yer var der. Üstat ta hemen Ozan diye bir şiir yazar. Birisi gelir. Yine sayfada şu kadar boş yer kaldı, ne yapalım? Deyince, Şu halimi görmüyor musun?deyip oraya bir yazı yazınca Ali Biraderoğlu’da Üstat’ım acaba bu haliniz olmasa bu eserler çıkar mı? Demiş ve oda kızmış…”
“21-01-1995
Bir dehanın her şeyi okuduğuna okuması gerektiğine inanmıyorum.
Hiç kimse telaşlanmasın. Tarihin çöplüğünde herkese bir yer var.
İnsan sürekli okuyarak ancak dahiliğin sınırlarına gelebilir. Bende beklide bu yüzden okuyorum. Yani yola tersinden başlıyorum.
Dahi, üreten insandır. Bugün İslam adına fikir üretmeye soyunanlar hem az okuyor, hemde dahi gibi üretmeye çalışıyorlar. Böylece gereksiz tekrarlar ortaya çıkıyor. Ve hatta yanlışlarda…
‘Hatam deham çapındadır. Beni çocuk bile aldatır.NFK’…”
“10-11-1995
İnkar etmemek gerekir. Nazım hikmet’te bir ses var.fakat adamda sosyal endişeden başka bir şey yok saf şiirden, bir alamet yok. Necip Fazıl’ın hakkını yiyorlar.
Saf şiir ölçüsü olmayan bir Nazım Hikmet ve bir saf şiirin örneği Necip Fazıl …
Nazım’ın çilesi yok. Çilesi hapishane. Şiirde çile çekmemiş.
Nazım’ın ‘ Akın var, Güneş’e akın, Güneş’i zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın…’ şiirine Necip Fazıl’ın ‘ Yer yüzü boşaldı habersiz miyiz, Güneşe göç varda kalan biz miyiz…’ şiiri ile cevabı var.
Nazım zaten yaşamayı becermiş. Önüne gelenle eğlenmiş burada da öyle Rusya’da da öyle. Üstat, yaşamayı becerememiş. Nazım’ın bir sürü hatıratını okudum. Adamda manyaklık yok. Sıradan bir adam. Normal yapılı. Üstat, yemek ısmarlarken bile şu gelsin, bu gelsinden sonra bir tabak tatlı gelsin der. Sen yersin o bakar… Çünkü kendisi şeker hastası. Ne diyebilirdin ki.
Üstat’ı bırakmazlar orda. Bu kadar iyi insan Allah rızasını düşünen birini orda yalnız bırakmazlar.
Biri Üstat’a; Sen velisin, diyor. Bırak bırak ben mürit bile değilim, diyor.
Enteresan bir tip eline sarılıyor. Ve onun için necip Fazıl: ‘ Kamyon faresi bilmem kim! Diyor. Meğerse o adamı hapishaneden tanıyormuş.”
“16-12-1995
Samimiyet, ödediği faturaya göre değişir. Bazıları sisteme karşı gibi görünür. Fakat sistemin içindedir. Necip Fazıl, ölünce evi yoktu. Fettullah’ın serveti kat kat fazla. Bu çelişki ile ortaya konur. Bu fatura meselesi.
Mangadaki boy sırasında en baştaki en sondakinden biraz uzun. Ama Necip Fazıl o sırada değil. Sıra dışında. Diğerleri Kayseri’de ise Necip Fazıl Erciyes’in zirvesinde.
Bu adamlarda öyle dönmüş dolaşmışlar. Kominist olamamışlar.Ali Şeriati, Seyyit Kutup, Fakat devlet konusu Seyit Kutup’ta mükemmel.
Bu Necip Fazıl, Allah’ın lutfu ile kainatın temelindeki trajediyi kavramıştır.
Öz ağlamazsa göz ağlamaz. Onu bırakmazlar orada. Ömründe bir kahkahayla gülmemiş bir insan.”
“05-01-1997
Fetvada; bir çınarın kökünden filizleri büyüdükçe güzelleşir. Fetvalarda böyle olmalıydı. İmam-ı Azam kökse sonraki gelenler onu öldürmüşler. Değişik fetvalarla kök olarak kalmış. 16.yy da İmam ı Azam ı aşan müçtehitler gelmeliydi. Ama o müçtehit; İmam- ı Azam-ı yok saymamalı.
Bizim için İmam ı Azam mı önemli, İslam’ mı? Necip Fazıl mı önemli İslam mı? Birileri bunu aşmalı. Gaye İslam olmazsa öyle olur… Ama onu da yok saymayacaktı.
‘ Biz hiçbir kimseyi şahsımızla kaim bir davaya davet etmiyoruz.NFK’
23/12/1995’den