Necip Fazıl’ın Yeni Eseri Senfoni Yeni Mecmua’da
Necip Fazıl’ın Yeni Eseri Senfoni Yeni Mecmua’da
Nesli’nin en keskin şöhret ve en sağlam kıymeti Necip Fazıl Kısakürek, senelerden beri “Senfoni” isimli bir manzumeye çalışıyordu. Mümtaz şairin bu fevkalade faaliyetini hemen herkes duymuştu. Bazı mecmualar, şiir üstünde tefsirler yapmış, sanat ve edebiyat mahfillerini eserin dedikodusu çalkalamıştı. Şairin büyük bir ehemmiyet atfettiği ve baş eseri olarak gösterdiği bu manzume nihayet tamamlandı.
Onu neşredecek mecmuaya aynı zamanda bir tarih kıymeti getirecek olan bu eseri sahibinden istedik. Necip Fazıl Kısakürek, üzerinde en titiz bulunduğu bu şiiri bir mecmuada neşretmeye gönlü yatmayacağını söyledi ve ileride çıkaracağı kitapta onu okuyucularına bir sürpriz halinde vermek istediğini bildirdi. Buna rağmen her kıymetin başında sanat ve kalite davasına yer vermiş olan Yeni Mecmua’nın canlı isteklerini kırmadı ve şiirini mecmuamıza vermeyi kabul etti.
Yeni Mecmua, son zamanların edebi verimleri arasında en büyük mümtaziyeti kazanacağına emin olduğu bu eserle ilk sayılarını süslemeden, büyük şairle görüşmeyi ve çok derin bir mahiyeti temsil eden “Senfoni” üzerinde okuyucularını aydınlatacak bazı anahtarlar temin etmeyi faydalı görmüş ve muharrirlerinden birini şaire göndererek aşağıdaki konuşmayı temin etmiştir.
–Birkaç seneden beri mütamadiyen haberini aldığımız ve dedikodusunu duyduğumuz “Senfoni” şiirinde ne yapmak istediğinizi lütfen izah eder misiniz?
-Bu şiir, benim bütün sanat ve dünya görüşümün, içinde kesafet bağladığı nazım tecrübesidir.Ötedenberi hülyam, en geniş keyfiyet mikyasiyle en geniş kemmiyet mikyasını barıştırabilecek ve beni bir bütün halinde hülasa edecek bir temel manzume meydana getirmekti. Nihayet hepimizi, farkına vardıkmaksızın gizli gizli istila eden ruhi tekevvünler bir gün bende bu arzuyu borç haline getirdi ve “Senfoni”ye başlattı. “Senfoni”nin ana temini, fiilen yaşadığım bir fikir buhranına borçluyum. Nitekim “Bir Adam Yaratmak” isimli piyesim de aynı kafa krizinin mahsülü. Şu kadar ki bu krizin bana verdiği ilk hamle “Senfoni” olmuş, yalnız şiirin istediği azametli enerji karşısında uyuşan cesametim, ilk iş olarak “Bir Adam Yaratmak” piyesine el atmıştır. Yoksa piyesi, şiirin bir şubesi telakki edebilirsiniz. “Bir Adam Yaratmak”, “Senfoni”deki mücerret fikrin vakaya, hayati münasebet ve saiklere, entrika ve maddeye kavuşmuş şeklinden başka birşey değildir.
Dava şu:
Piyeste olsun, şiirde olsun ani bir ruh sadmesi karşısında, bütün nisbeleri ve ölçüleriyle dünyasını kaybeden fikir ve sanat adamının beyin ihtilali anlatılıyor. Şu farkla ki piyeste içtimai hayata tatbik edilen ve bir takım içtimai hayat tezlerine destek olan bu kafa ihtilali şiirde tamamıyla ulvi ve mücerret bir teze bağlanmıştır. O da, eşya ve dahiselerin köküne ulaşma cehdiyle yıkılan kinattan sonra yerine gelen alemin mimarisi. Hazırlıp ve itiyadi (emri vaki)ler dünyasına karşı ihtilal açan sanatkar ruhunun çektiği idrak çilesi ve o yoldan vardığı dünya. Büyük ruh kasırgası ve kasırgayı takip eden yeni düzen. Mahduda sığamayan ve hududsuzu dolduramıyan desteksiz ruhun muallakta çektiği cehennem azabı ve peşinden kavuştuğu cennet.
Uzun lafa ne hacet! Benim söyliyemediğimi şiir söyleyecektir:
Necip Fazıl Kısakürek’in, her biri yedişer kıtalı (Allegro, Adagio, Andante, Finale), bölümlerinden ibaret “Senfoni” şiirini gelecek sayımızdan itibaren sahifelerimizde bulacaksınız.
“Senfoni” ile yeni bir ufuk ve genişliğe kavuşacak olan Türk sanatının bu fevkalade eserini, bütün halinde vermiye muvaffak olan “Yeni Mecmua” kendisini bahtiyar addeder.
Yunus Nadi
(Yeni Mecmua, Sayı 2, 1939)