Necip Fazıl Ve Fikir Sancısı

NECİP FAZIL VE FİKİR SANCISI

Gürcan DAĞDAŞ

Daha iyi bir dünya ve insanca yaşam için gerekli olan mücadele ruhunun zayıfladığı bir dönemde; çileyi, fikir sancısını, tek başına kalmayı idealleri uğruna kabullenen insanı bulmak giderek zorlaşmaktadır.

Kişilik kumaşı, kolay yaşam, tüketim ve hazırcılık iplikleriyle dokunmuş insanların düşünce bagajında, çile ve fikir sancısı gibi kavramlara yer yoktur. Düşünmek, insana mahsus bir özellik olmakla beraber, düşünmeyi bir zahmet ve zaman kaybı olarak görüp, laf salatasına bayılanların sayısı her geçen gün daha da artmaktadır.

Necip Fazıl, “Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı / Yok mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?” sözleriyle günümüze ışık tutmaktadır.

1904 yılında İstanbul’da doğan Necip Fazıl, İlköğrenimini Amerikan Kolejinde, orta öğrenimini ise Bahriye Mektebinde tamamlamış, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünden 1924 yılında mezun olduktan sonra, Millî Eğitim Bakanlığı bursu ile bir yıl da Paris’te öğrenim görmüştür. 1926-1939 yılları arasında çeşitli bankalarda, memurluk ve müfettişlik gibi görevlerde bulunmuş, 1939-1942 yılları arasında ise Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuarı ve İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisinde dersler vermiştir. Necip Fazıl, bu görevlerden sonra yaşamını yazarlık ve dergicilikten kazanmaya karar vermiştir.

Şairlerin Sultanı unvanına sahip olan Necip Fazıl, Kaldırımlar, Çile ve Sakarya Türküsü başta olmak üzere, birçok değerli şiirle bu alandaki dehasını ortaya koymuş bir şair olmanın yanı sıra, tiyatro, hikâye, roman yazarlığı ve çıkardığı dergilerdeki yazılarıyla düşünce hayatımızı zenginleştirmiş bir fikir adamıdır. Necip Fazıl, çok geniş bir yelpazede düşünceler ve eserler üretmiş birisi olarak, dar kalıplara sığdırılarak değerlendirilebilecek bir düşünür değildir. Şair Sezai Karakoç, bu konuda şunları söylemiştir:

“… Üstat Necip Fazıl; eseri, sözleri, davranışları ve jestiyle bir bütün olarak düşünülmesi gerekli bir şahsiyetti… Süreklice yaşıyordu, şiiri, düşünceyi din ve ahlâk, geçmiş ve gelecek düşüncesini… O, klasik tariflere uyan şair, düşünce adamı, gazeteci ya da politikacı tanımlarından hiç birine uymuyordu. Her kesimden etkinliği olan kişiler, bu sebeple onu izlemekte, değerlendirmekte ve teşhiste güçlük çekiyorlardı. Onlar istiyordu ki o, kafalarındaki tanıma uygun olarak istedikleri kimse olsun. Oysa o, bu ölçüleri ve çerçeveleri tanımıyor, mutlaka onları parçalıyor ve dışına taşıyordu…”

Hayatı, doğruları bulmak için çile ve arayışlarla geçmiş olan Necip Fazıl, düşünmeye ve vicdan muhasebesi yapmaya çok önem vermiştir. Yüzeysel bilgi, günü kurtarmak, şekilcilik ve eyyamcılık gibi tutum ve davranışlara ilişkin hislerini şu sözlerle açıklamıştır:

“… Olanlar ortadayken, hep bugünü yarına erteleyici ve gelmeyecek bir istikbale ısmarlayıcı “cek” ve “cak” edatlarından iğreniyorum!.. Dudaklarla kalpler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka Müslümanlarından iğreniyorum! Gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan âcizken gözüyle görmediği için Allah’ı inkar eden maddeciden iğreniyorum!.. Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan… iğreniyorum!”

İtiraz kültürünün itibar görmediği bir dönemden geçilirken, Necip Fazıl geçmiş dönemlerdeki kadar hatırlanmamakta ve genç kuşaklara yeteri kadar anlatılmamaktadır. Düşünce dünyamızı zenginleştirmek, hayatın anlamını ortaya koymak için çile ve fikir sancılarını gönüllü olarak kabul eden Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983 tarihinde hayata veda etmiştir.

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.