Pazardan pazar Necip Fazıl KISAKÜREK…
PAZARDAN PAZAR NECİP FAZIL KISAKÜREK
Büyük şair Necip Fazıl Kısakürek ebediyet âlemine geçeli tam 24 sene oldu.. gökkubbede bıraktığı iz sebebiyle tereddütsüz diyebiliriz ki şair, artık ölümsüzler kafilesine katılmış bir fânidir.. kendisiyle 1950’den, ölüm vakti olan 1983’e kadar devam eden bir dostluğumuz, bir hukukumuz mevcud bulunmuştur.. sadece meclisinde ve sofrasında değil bir aile dostu olarak da sanki ailenin bir ferdi gibi; sık sık yanında ve yakınında olmuşumdur..
Üstad; beş evlâd sahibi idi.. en büyük oğlu Mehmed’in “zindandan Mehmed’e mektup” şiiriyle edebiyat tarihine malolduğunu söyleyebiliriz.. şiir;
“zindan iki hece Mehmed’im lâfta!
baba katiliyle baban bir safta!
bir de, geri adam, boynunda yafta…
halini düşünüp yanma Mehmed’im!
kavuşmak mı?.. belki.. daha ölmedim!”
diye başlar.. ve devam eder:
“bir idamlık Ali vardı, asıldı;
kaydını düştüler, mühür basıldı
geçti gitti, birkaç günlük fasıldı…
ondan kalan, boynu bükük ve sefil,
bahçeye diktiği üç beş karanfil!..
müdür bey dert dinler, bugün “mâruzat”
çatık kaş, hükümet dedikleri zat..
beni Allah tutmuş, kim eder azat?
anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem..
anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!”
Mektup bu minval üzere devam eder gider, zindanı anlatır.. acı.. keskin beyanlar.. çığlık çığlık.. derin derin.. söyleyeni ve dinleyeni yakar geçer..
“somurtuş ki bıçak, nâra ki tokad
zift dolu gözlerde karanlık kat kat…
yalnız seccademin yününde şefkat
beni kimsecikler okşamaz madem;
öp beni alnımdan sen öp seccadem!”
Mehmed’in küçüğü Ömer’dir.. bu Ömer iki sene oldu sanırım; o da babasının yanına gitti.. Üstadı sevenlerin, yollara, caddelere sığmayan kalabalıkların elleri üstünde toprak anaya teslim edildi.. bir sâkin.. susan ve derinden bakan, bir güzel insandı.. Ömer’in küçüğü, Ayşe’dir.. Ayşe hamdolsun sıhhatte ve iyidir.. Ayşe de mâsumiyetin, iyi rûhun izlerini etrafa saçar durur.. Ayşe, esmerle kumral karışığı bir cilt altında Neslihan Abla ile Üstad’ın renklerini âdeta harmanlamıştır.. güzel insandır, güzel evâddır.. Neslihan Abla ile Necib Bey’in son çocukları Zeynep’in ise, çocukluğu, hâlâ gözlerimin önündedir.. sarışın beyaz karışımı yumuk yumuk gözlü, tombul görünüşü ile saffetin ve güzelliğin bir nümûnesi idi.. rengi ile huyu ile, Neslihan Abla’nın annesi Sâra Abla’ya benzemiştir ve hep onu hatırlatmıştır.. yıllar oldu.. acı kaderin tecellisi; o, Ömer’den de evvel babasına kavuşmuştur..
Neslihan Abla asil, zarif ve güçlü bir hanımefendi idi.. Üstad’ın fırtınalı hayatındaki acılara, sıkıntılara göğüs germiş, tahammül etmiş dirençli, inançlı bir anne idi.. konuşması ve tavırları bir İstanbul hanımefendisini temsil etmiştir.. pırlanta gibi o beş çocuğu nasıl yetiştirmiştir, şaşılır.. o mevzuda galiba en büyük dayanağı ve en büyük şansı; annesi, yani Necib Bey’in kayınvalidesi Sâra Abla olmuştur diyebiliriz.. Sâra Abla bir melekten farksızdı.. sarışın, beyaz temiz yüzü.. sesinin sıcaklığı.. beyazlığını belli etmeyen sarı saçları ile karşımda şu anda konuşuyor gibidir.. hep gülümsemiştir.. gülmediği zamanlardaki sükûneti ve yüzünün ciddî görünüşü ise; iyi niyetin, iyimserliğin ve kalb rahatlığının pek sevimli bir ifadesidir.. şimdi hem Sâra Abla hem de Neslihan Abla artık bu dünyada değildirler..
Az daha Osman’ı unutuyordum.. Osman kardeşlerinin en uzun boylusudur.. iki metreye yakındır.. sporcudur, futbolcudur.. Konyaspor’da oynamıştır.. kardeşleri içinde en aktif, en hareketli olanı Osman’dır.. benim adaşımdır.. aktivitesi, insiyatif ve teşebbüs kabiliyetiyle birlikte dürüstlüğün, temizliğin, çalışkanlığın timsali olmuştur.. Ömer’in ve Ayşe’nin küçüğü olup Zeyneb’in büyüğüdür.. toksözlüdür.. doğru sözlüdür.. yanlışlıklara, eksikliklere hatır için gözyummaz.. sözünü de esirgemez.. aslında Ömer’le Osman sanki yanlışlıkla birbirinin ismine elkoymuş gibidirler.. Üstad’ın çocuklarının isimlerini bir arada hatırlarsanız çok enteresandır.. calibidikkattir: Mehmed, Ömer, Ayşe, Osman, Zeyneb.. bu isimlerdeki sıcaklık, güzellik ve mânâlar; bir hasretin, bir sevginin, bir saygının tezahüründen başka nedir ki?..
Vefatının 24’üncü yılında O’nu yâdederken, çocuklarını ve ailesini anlatalım, derken; asıl temel konumuza başlayamadık.. Üstad’ın edebî, fikrî, manevî şahsiyetinin hâkim çizgilerini bir kere daha tekrarlamak isterim.. O’nu en iyi, tanıyanlardan birisi hiç şüphe yoktur ki, bu satırların yazarıdır.. O’nunla dostluğumuz, şahsiyetine ve san’atına objektif bir gözle bakmama engel teşkil edemez.. objektiviteden ve gerçekleri ifade etmekten kaçtığımı farkedersem, hiç şüphe yoktur ki, işte o zaman kalemimin suyu kesilir.. yazamaz, söyleyemez olurum.. kalemim, vicdanımın ve gerçeğin emrinden sapacak olursa, kendisini besleyen kaynaklardan kopacaktır.. bu da benim hiç işime gelmez.. kendi elimle kalemimi ve dilimi kurutamam.. kalemime, üslûbuma ve tutumuma dâir haşviyatı (fazlalıklar) bir kenara bırakarak büyük şair hakkındaki kanaatlerimi hülâsa edeceğim:
1- Necib Fazıl Kısakürek; Türk edebiyatında benzeri bir daha çok zor gelebilecek bir “enmûzeç”tir.. bir orjinal numûnedir..
2- Gerçek bir şâirdir.. kelimeleri, mısralara o tarzda yerleştirmiştir ki, mânâlardaki keskinlik ve güzellik, söyleyişteki âhenk ve mûsikî, fikirlerdeki yoğunluk ve çarpıcılık, okuyanları büyülemektedir..
3- Kısakürek’in nesri, yani kullandığı düz yazı; Türkçe’nin ifade kalıplarına yenilikler, daha güçlü daha orjinal cümle sistemleri getirmiştir.. üslubu; fikir ve felsefe üslubudur.. girift fikirleri, fikir yumaklarını ifade etmeye muktedir cümle şekilleri, sentaks formülleri icad etmiştir.. Türkçe’nin, en zor fikirleri bile anlatmaya yetecek bir güce sahib olduğunu ispat etmiştir..
4- Hitabeti de en az nesri kadar cazip ve renklidir.. hiç okumamış halk tabakasından, üniversite profesörüne kadar bütün ahâlî, onu saatlerce dinlemekten usanmamış ve yorulmamıştır.
5- Günlük hayattaki konuşmaları, tavırları, hareket tarzları; hep sür’atli, kararlı ve tereddütsüz tezahür etmiştir.. dinamik ve enerjik bir ruh yapısı vardır..
Üstad’ın özellikleri, Babıâli’de dilden dile dolaşan fıkraları, hikâyeleri saymakla bitmez.. yazarların ve edebiyatçıların bitiremeyeceği bir kaynaktır.. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın!..