Fikri İdam Eden Adam: Sedat Simavi

FİKRİ İDAM EDEN ADAM: SEDAT SİMAVİ

Yine o zaman, Babıâli’nin yöneldiği yeni istikamet üzerinde, bu istikametin nasıl ve kim tarafından keşfedildiğine ait, fevkalâde bir sahne:

“Dersaadet” isimli gazeteden bilmem ne dergisine kadar, elinde avucunda ne varsa harcayan, bunların hiçbirini tutturamayan, nihayet “7 Gün” dergisiyle okuyucuyu avlayabilen ve Sabık Şair’e daima sahifelerini açık bulundurmuş olan Sedat Simavi “Hürriyet” gazetesi hazırlığında… Sabık Şair, bu gazeteyi dağıtma imtiyazına konabilmek için (Babıâli’de en rahat sınıf, bayiler ve okkalık iade veya beyaz kâğıt alım – satımcılarıdır) didişen umumî bayilerden birinin yalvarıp yakarması üzerine Sedat Simavi’yi görmeye gitmiştir. Mecmuası “7 Gün” Babıâli’de, küçük, fakat (vitray – renkli cam)larla süslü bir bina sahibi olmakla, gazetecilik işinde gizli bir petrol kaynağı bulunduğunu ispat edici bir tecrübe olmuştur. Ve artık Sedat Simavi, bunca denemeden sonra bir kimya formülü halinde, okuyucunun istediği yahut ona istetilecek macunun terkibini bulmuş olmanın zevki içindedir. Gel keyfim, gel!

Konuşuyorlar. Sedat Simavi (Napolyon) gibi, eli yeleğinin düğmelerinde, bir aşağı, bir yukarı, dolaşıyor ve mükellef bir koltuğa oturttuğu Sabık Şair’e:
-Göreceksin, diyor; fikri idam edeceğim! Sadece resim ve göze hitap! Yazıya göre resim değil, resime göre yazı…
O zaman Sabık Şair, iki dudağı arasından, istihza fiskesine benzer bir hırıltı koparıyor.
Sedat Simavi hayrette:
– İnanmıyorsun, öyle mi?
– Yahu! Gazete fikir demektir. Hadise ve ona bağlı fikir, kıymet hükmü… Bu ihtiyacın âletidir gazete… Fikri idam iddiası, gazete için portakalın suyunu çekip posasını satmaya kalkışmak kadar gülünç olmaz mı?
– Misali tersinden koyuyorsun!.. Halk portakalın suyunu ister, posasını değil… Hâlbuki istikbalin gazeteciliğinde asıl posa fikirdir; portakal suyu da hadiselerin dış yüzü ve göze hitap eden şeyler…
– İyi ama o zaman gazete meydana gelmez ki… Gazete ismi altında o ismin hakikatine aykırı, manzara resmi, şehvet albümü gibi bir şey vücut bulmuş olur. Buna hakkın var mı?
– Dâva, satmakta, halkın istediğini yapabilmekte…
– İrade halkın değil, hakkındır. Halk istemez, halka istetilir. Sen ona evvelâ istemeyi, isteyeceği şeyi öğret ve ondan sonra halkın istediğine uymak yolunu tut!
– Bunlar edebiyat!.. İste ben bu edebiyat yolunu tıkayacağım ya!.. Göreceksin ve gazete satmak ne demektir, anlayacaksın!

Evet, Sabık Şair gördü. Bugün yüksek tirajlı bütün gazeteleri sadece batı taklitçiliği işine bağlayan “Hürriyet” gazetesinin Babıâli’de yaptığı dehşet verici inkılâbı gördü. Bu gazete, hakikî kâşif haysiyetiyle, 100 yıllık Babıâli’nin, fikri hiç olmazsa fikirde iflâs ettiren sahteliğine karşılık, onu, baş tarafına Türk bayrağını oturtarak, sarıklı bir hocanın “bahname – açık saçık kitap” yazıp sergilemesi gibi, kendi mevzuu dışına çıkarmayı ve buna rağmen gazete adını muhafaza etmeyi bildi.

İşte inkılâp!.. Fikirde sefil Babıâli’yi bu sefaletten kurtarıp doğrudan doğruya fikrin sefaletini ispata kalkmanın, hattâ zahirde ispat eder gibi olmanın kaatil inkılâbı…
Bu gazete, kardeşi öbür gazete ve emirlerindeki üç – beş (afrodizyak – şehvet kamçılayıcı) dergi, yekûnu ortalama 2,5 milyonu bulan Türk basınının tam 1,5 milyonunu temsil eder ki, bu da mevcudun yüzde 63’ü, yani Babıâli Millet Meclisinin, “çoğunluğa dayalı” hükümeti demektir.

Bunlar maden gibi halkın boşluğunu, gafletini, şehvetini işletir; bu maden işledikçe onları semirtir, onlar semirdikçe halkın ruhu pörsür; ve böylece yumurta tavuktan ve tavuk yumurtadan türeyerek, taraflar, yüzünden ve tersinden orantılı şekilde gelişir. Onların tirajı yükseldikçe halkın ruh seviyesi düşüyor, halkın ruhu düştükçe de onların kâr seviyesi yükseliyor demektir.

Habeş İmparatorunun menevişli oturağından, Yunanlı milyarderin sevgilisini memnun etmek için içtiği gençlik iksirine, falan semtteki dişi merkebin doğurduğu buzağıdan, filân sarkıcının iç çamaşırındaki lekelere kadar, sefil ve rezil çöp tenekesi unsurlarını vitrinlemek, artık Babıâli’de birinci sınıf marifet olmuş ve – büyüklerden tek gazete müstesna – hemen bütün basın bu yeni marifetin beyinsiz taklitçiliğine düşmüştür. Böylece, gıda yerine Amerikan fıstığı ve seks gazeteciliği, basının yüzde doksanını tutmuş, her cinsten umumî fikre yüzde sekizden fazla pay kalmamış ve sağ basına ancak yüzde ikilik bir hisse düşmüş bulunuyor. O sağ basın ki, hasret çektiğimiz gazete ve gazeteciliğin binde ikisi derecesinde bile ehliyet ve kabiliyet sahibi değildir.

( Bâbıâli’den )

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.